Yasemin
Yılmaz - Türk siyasi hayatında Abdülkadir Kemali Öğütçü
hayatı ve faaliyetleri - (YLT Özeti)
Abdülkadir Kemali Öğütçü (1889-1949) hukuk adamı, gazeteci,
ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu milletvekili, Ahali Cumhuriyet
Fırkası’nın kurucusu ve etkin bir politikacı, aynı zamanda araştırmacı yazar
olarak tanınan çok yönlü bir şahsiyettir. Kendisi Orhan Kemal ismiyle bilinen
ünlü roman yazarı Raşit Öğütçü’nün de babasıdır.
Birinci Bölüm’de Abdülkadir Kemali Bey’in milletvekili
seçilmeden önceki yaşamı, tahsil hayatı, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile
ilişkisi üzerinde durulmuş, İkinci Bölüm’de Kemali Bey’in Birinci Meclis
döneminde yaptığı çalışmalar ve savunduğu fikirler ele alınmıştır. Üçüncü
Bölüm’de Kemali Bey’in, Birinci Meclis’in faaliyeti sona erdikten sonra 1923’te
memleketi Adana’ya dönerek yayın hayatına dönmesi ele alınmıştır. Dördüncü
Bölüm’de Abdülkadir Kemali Bey’in Toksöz gazetesindeki yazılarından dolayı 1925
ve 1926 yıllarında Şark ve Ankara İstiklal Mahkemelerindeki yargılamaları üzerinde
durulmuştur. Beşinci Bölüm’de Ahali Cumhuriyet Fırkası ve çıkardığı Ahali
gazetesi, Altıncı Bölüm’de ise bu dönemdeki faaliyetlerinden dolayı yurtdışına
kaçışı incelenmiştir. Çalışmanın son bölümü olan Yedinci Bölüm’de ise Kemali
Bey’in 8,5 yıl sonra
Türkiye’ye dönüşü üzerinde durulmuştur.
Giriş
Abdülkadir Kemali Bey’in doğduğu yıl olan 1889’da kurulan
İttihad-ı Osmani Cemiyeti (sonradan İttihat ve Terakki Cemiyeti adını
almıştır), İkinci Abdülhamit’e baskı kurarak Kanun-ı Esasi’yi ve İkinci Meşrutiyet’i
ilan ettirmişti. Kemali Bey (…) bu cemiyete gençlik dönemlerinde gönül vererek,
bu cemiyete katılmıştır.
I.BÖLÜM
Milletvekili Seçilmeden Önceki Yaşamı
Abdülkadir Kemali Öğütçü, Cebel-i Bereket sancağının
(Osmaniye) bir nahiyesi olan ve zamanında sancak merkezi kabul edilen Yarpuz
kasabasında 10 Ağustos 1889 tarihinde doğdu.
Soyca Elazığ’da Canuşağı aşiretine bağlıdır.
Kemali Bey’in annesi Emine Dilber Hanım Bulgaristan
göçmenlerindendir.
Doksan Üç Harbi’nden (1877) önce dayıları ve annesinin
amcaoğullarının çetelerin zulmüne kurban giderek muhtelif yerlerde kalleşçe
öldürüldüklerini, bu yüzden annesi Emine Hanım’ın macerasının büsbütün başka ve
çok hüzünlü olduğunu söylemektedir.
Abdülkadir Kemali Bey hatıratında merhum babasının kendisini
çok dövdüğünü, çok sinirli olduğunu, kendisi daha üç yaşındayken, geceleri
kendisine saatlerce zorla elifba kitabı okuttuğunu, uyuyakalınca da suratına
hızla vurulmuş bir tokatla uyandığını aktarır.
…üç yaşındayken okumaya başladı ve beş yaşında Kuran’ı
hatmetti. İlkokulu ve rüştiyeyi babasının tayini nedeniyle gittikleri Ceyhan’da
okudu.
Adana İdadisi’ne başladı.
Kosova’da kaldığı müddetçe Sırpça ve Boşnakça dillerini
öğrendi.
1904 yılında Hamidiye Ticaret Mekteb-i Ali’sine başladı.
Tavuk Pazarı civarında, Divan Yolu’nda bir odada yaşadı.
Ufak tefek işler bulup çalışarak geçimini temin etti.
1911-1912 ders yılında Hukuk Fakültesi’nden mezun olarak
tahsil hayatını tamamladı.
Hukuk Fakültesi’ndeki öğrencilik yıllarında İttihat ve
Terakki Cemiyeti’ne katıldı.
Talat Bey’in yakınlığını kazandı ve militan bir ittihatçı
oldu.
1923 yılında üçüncü doğan kız çocuğunun adını Talat
koymuştur.
31 Mart Vakası sırasında İstanbul’dan ayrıldı.
1 Aralık 1909’da Adliye Nezareti Memurin Sicil Müdürlüğü
Kalemi’nde kâtip olarak devlet hizmetine girdi.
1912 Mayıs ve Haziran aylarında İstanbul’da birtakım
subaylar “Halaskar Zabitan Grubu” adında bir grup kurdular. Amaçları, iktidarı
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin elinden almaktı.
Gazi Ahmet Muhtar Paşa 21 Temmuz 1912’de sadrazamlığa getirildi.
Böylece İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne iktidardan resmen el çektirilmiş oldu.
Bunun sonucunda ise İttihatçılar üzerindeki baskılar giderek arttı.
Mesela Abdülkadir Kemali Bey herhangi bir sebep olmaksızın
Hasan Paşa Karakolu’na götürüldü.
Balkan Savaşı döneminde yeniden gözaltına alınan Abdülkadir
Kemali Bey altı ay hapse mahkûm edildi.
Nisan 1913’te Siirt Sancağı Bidayet Mahkemesi Müdde-i Umumi
Muavini olarak atandı.
Siirt’te bulunduğu bu süre içinde, Mersin’den gelen Azime
Hanım ile Siirt’te yapılan bir düğünle evlendi.
Abdülkadir Kemali Bey yörede gördüğü bütün sorunların
hükümetin eksikliğinden, adaletsizliğinden, kanunsuzluğundan doğduğu
düşüncesindeydi.
Abdülkadir Kemali Bey 21 Aralık 1913’te Basra ili merkez
bidayet mahkemesi savcılığına nakledildi.
Basra’daki memuriyetinden 1914 yılının ilk ayları içinde
ayrıldı. İttihat ve Terakki Cemiyeti içindeki nüfuzunu kullanarak ve (Kara)
Kemal Bey ile görüşerek Bilecik’te cemiyet teşkilatında görev aldı.
Ağustos 1914’te genel seferberliğin ilan edildiği haberini
alan Abdülkadir Kemali Bey, Bilecik’ten ilk trenle İstanbul’a geldi.
Harbiye Mektebi’ne giderek “yedek subay adayı” sıfatıyla
kaydını yaptırdı.
…ilk çocuğu olan Orhan Kemal 15 Eylül 1914’te Adana’nın
Ceyhan ilçesinde dünyaya geldi.
Çanakkale’de en son deniz savaşları 18 Mart 1915’te
yaşandıktan sonra İtilaf gemileri tamamen çekilmeye başladı. Bu sebeple yedek
subaylara ihtiyaç kalmadığından onların bir kısmı Çatalca Hattı’na gönderildi.
Asker için gönderilen karavananın kendisinin de yemesi için
odasına bırakıldığını görünce hiddetlendi.
Abdülkadir Kemali Bey’in gördüğü haksızlıklar karşısında
sessiz kalmaması alay kumandanıyla da arasını açtı. Kemali Bey’den kurtulmak
için onun Çanakkale’ye bomba bataryalarına gönderilmesine karar verildi.
Brest-Litovsk anlaşmasının uygulanması için Kafkasya’ya
gönderilen heyette Abdülkadir Kemali Bey de yer aldı.
1918 Ağustos ayında Adana Umur-ı Hukukiye Müdürü (Hukuk
İşleri Müdürü) olarak atanmasına karar verildi.
Fransızlar da Ermenilerle beraber Adana’yı işgale
başladılar. Adana’nın işgali sırasında Abdülkadir Kemali Bey de ailesini
Ceyhan’dan Niğde’ye götürdü.
(28 Ekim) çıkan irade-i seniyye ile Abdülkadir Kemali Bey
resmen Kirmasti kazası kaymakamı olarak tayin edildi.
4 Mart 1919’da sadrazamlığa Damat Ferit Paşa getirildi. Daha
önce Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın iktidara gelmesiyle ülke çapında başlatılan
tutuklamalardan nasibini alan Abdülkadir Kemali Bey tekrar aynı kaderi yaşadı.
O esnada Kirmasti kaymakamı olan Kemali Bey, Ermeni olaylarıyla ilgili
soruşturma ve kovuşturmalar başlatılınca Bilecik’teki görevi esnasında on sekiz
Ermeni’nin öldürülmesinden sorumlu tutularak 2 Nisan 1919’da İstanbul
Hükümeti’nce tutuklanarak İstanbul’a sevk edildi ve Bekirağa Bölüğü’nde
hapsedildi.
…vatanın kurtuluşu için bir şeyler yapmanın gerekliliğine
inandı. Bunun neticesinde hapishanede kendisini ziyarete gelen arkadaşlarından
Hamdi Zeki aracılığıyla Beyazıt’taki mühürcülerden birisine “Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” ismindeki mührü bir
ay içinde hazırlattı, altı maddelik tüzük yazarak suretini de Hamdi Zeki’ye
verdi. Hamdi Zeki’den bu tüzüğü çoğaltarak vatanına ve milletine en çok bağlı
olduğunu düşündüğü gençlerin cebine atmasını istedi.
Hapishanedeyken bu teşkilatın ismini kendisi bulmuş, mührünü
kendisi kazıtmış, tüzüğünü kendisi hazırlamış, kısaca memleketin dört bir
yanında kurulacak olan bu cemiyetlerin ateşini kendisi yakmıştı.
Bursa Divan-ı Harb’e sevk edilmiş, yapılan yargılama
sonucunda ise suçlu bulunmayarak aklanmıştır. Kemali Bey Adliye Nezaretine
başvurması ile Kastamonu Bidayet Mahkemesi Savcılığına atanmıştır.
…tahsil hayatı esnasında çıkardığı üç derginin ismi: Mehtab,
(Musavver) Erganun ve Şebtab’dır.
II.BÖLÜM
Birinci TBMM’de Milletvekilliği Dönemi
Abdülkadir Kemali Bey Birinci Büyük Millet Meclisi’ne
Kastamonu’dan milletvekili seçilerek I. dönemde TBMM’de görev aldı.
Mustafa Kemal Paşa Heyet-i Temsiliye namına 19 Mart 1920
tarihli seçim hakkındaki tebliğini yayımladı.
…bu tebliğ Ankara’da yeni bir meclisin toplanacağını ilan
ediyor, yeni bir genel seçim yapılmasını istiyor…
Livalar seçim çevresi sayılacak ve her livadan beş mebus
seçilecekti.
Abdülkadir Kemali Bey de Kastamonu’dan adaylığını koymuştu.
Seçim sonuçlarına göre Abdülkadir Kemali Bey 142 oy alarak I. TBMM’ye mebus
seçildi.
Hıyanet-i Vataniye Kanunu Münasebetiyle Sözleri
Birinci Meclis dâhili ve harici düşmanlarına karşı mücadele
vererek 23 Nisan 1920 tarihinde kuruldu.
29 Nisan 1920 tarihinde Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nu (Vatana
İhanet Kanunu) çıkardı.
Çıkarılan bu kanunun birinci maddesine göre meclisin amacı
yüce hilafet ve saltanat makamını, Osmanlı ülkesini yabancı güçlerden kurtarmak
olarak belirlendi.
Abdülkadir Kemali Bey teklifi çok fazla destekledi.
Satın Alma Suretiyle Çiftçiden Alınan Yiyecek Hakkındaki
Takriri
…seferberlik sırasında toprakla uğraşan çiftçi kesiminden
“Tekâlif-i Harbiye” yani harp vergisi adı altında alınan yiyeceğin, hububatın
ve hayvanların bedellerinin daha sonra çiftçilere geri verilmediğini
söylediler. Buna karşın tüccarlardan satın alınan malların bedellerinin
tüccarlara peşinen verildiğini dile getirerek memleketin bütün yükünü
sırtlarında taşıyan çiftçinin umutsuz bırakıldığını belirtti...
“İcra Vekilleri Heyeti” isminde bir yürütme organı teşkil
edildi.
Abdülkadir Kemali Bey 1 Kasım 1920 tarihinde Adliye Vekili
seçildi.
4 Kasım 1920 tarihinde, 2 Mayıs 1920 tarihinde kabul edilen
icra vekillerinin seçimi kanununda bir değişikliğe gidildi. Bu değişiklik ile
vekillerin Meclis üyeleri arasından doğrudan seçilme usulü kaldırıldı ve
vekillerin Meclis Başkanı’nın göstereceği adaylar arasından seçilmesi
kararlaştırıldı. Abdülkadir Kemali Bey de 4 Kasım 1920’de Adliye Vekaleti’nden
istifa etti (s. 46-47).
Abdülkadir Kemali Bey Meclis’te hükümet merkezinin
Kayseri’ye naklinin düşünüldüğü ve görüşüldüğü sırada muhalefetini arttırdı.
(Taha Toros) Kemali Bey’den başka hiçbir milletvekilinin
buna açıkça karşı koyamadığını, Kemali Bey’in Mustafa Kemal’in yolunu keserek
ona, “Paşam ne yapıyorsunuz? Bu hareket millette maneviyat diye bir şey
bırakmaz. Biz arkadaşlarla yemin ettik. Ölsek de Ankara’dan ayrılmayacağız.
Hükümetin de Ankara’dan başka yere gitmesini engelleyeceğiz. İmanımızda yara
açtırmayız!” diye konuştuğunu yazmaktadır.
Firariler Hakkındaki İstiklal Mahkemeleri Kanunu
Münasebetiyle Sözleri
Hiyanet-i Vataniye Kanunu’ndan beklenen sonucun alınabilmesi
(için) 11 Eylül 1920’de “Firariler Hakkında Kanun” adıyla T.B.M.M’nin 21 nolu
kanunu olarak yürürlüğe girdi.
…böylece İstiklal Mahkemeleri kurulmuş oldu.
Abdülkadir Kemali Bey ise kazandığı 60 rey ile 20 Kasım 1920
tarihinde Pozantı İstiklal Mahkemesi’nin reisi olarak çalışmaya başladı.
20 Ekim 1920’de Koçgiri Olayı’nın soruşturulması için Genel
Kurul kararı ile oluşturulan kurulda görev aldı.
Ankara’da Bir Hukuk ve Kastamonu’da Bir Tıbbiye Mektedi
Açılmasına Dair Teklifi
Ceza Kanunu’nun 203. Maddesine Eklenecek Maddeler
Hakkındaki Teklifi
Kemali Bey’in bu teklifte en çok üzerinde durduğu konu ise
şahıs hürriyetinin ve şahıs dokunulmazlığının korunması oldu. Bu sebeple Kemali
Bey’in verdiği bu teklif “Hürriyet-i Şahsiye” (Kişisel Özgürlük) ya da
“Masuniyet-i Şahsiye” (Kişisel Dokunulmazlık) olarak adlandırıldı.
…kanun teklifi iki yıla yakın Adliye Encümeni’nde kaldı.
18 Nisan 1921’de verilen bu teklifin ancak 12 Şubat 1923
gibi geç bir tarihte kabul edilip kanun haline gelmesi iktidarın bu teklife çok
sıcak bakmaması olarak yorumlanabilir.
20 Ocak 1921’de Teşkilat-ı Esasiye olarak adlandırılan ilk
anayasanın kabul edilmesiyle beraber, yürürlüğe giren anayasa Meclis’teki
milletvekilleri tarafından farklı yorumlanmaya başlandı. Bu durum Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nde ilk düşünce ayrılıklarını da beraberinde getirdi.
Mustafa Kemal Paşa Birinci Grup ismiyle bilinen Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu kurdu.
Birinci Gruba dâhil olmayan bu mebuslar daha sonra 1922
yılının Temmuz ayında İkinci Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu kurarak örgütlendiler.
Abdülkadir Kemali Bey İkinci Grup içinde yer aldı.
Mustafa Kemal Paşa’ya çok fazla güç verilmesi ve tek adam
gücünün ortaya çıkacağı endişesi grupların ayrılmasındaki temel etkendi.
İlk Millet Meclisi’nde şiddetli konuşmalar yapan üç
milletvekili vardı. Kastamonu mebusu Abdülkadir Kemali Bey, Trabzon
mebusu Ali Şükrü Bey ve Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey.
İdare-i Kura ve Nevahi Kanunu Layihası Münasebetiyle Sözleri
Meclis toplantısında, köylüye ağır yük getiren söz konusu
tasarıyı sertçe eleştirdi.
Kemali Bey’e göre bir devleti, bir ülkeyi kurtaracak olan
bir sadrazam ya da başkumandan değil, köylü kesimiydi.
Uzunca bir süre Meclis’te tartışılan ve Encümende kalan
Nahiye Kanunu yasalaşamadı.
Meclis’in Ankara’dan Başka Yere Nakli Hakkındaki Takriri
…daha iyi ve müsait şerait-i maişet arz eden Bursa veyahut
Konya veyahut İzmir şehirlerinden birine Meclis-i Ali’nin naklini
müstaceliyetle teklif ederiz.
…sonuçta Meclis Ankara’da ikamet etmeye devam etti.
Kurtarılmış Memleketlere Üç İstiklal Mahkemesi
Gönderilmesine Dair Takriri
III.BÖLÜM
Abdülkadir Kemali Bey’in Milletvekilliğinden Sonra Yayın
Hayatına Dönüşü
1923 seçimlerinde tekrar Meclis’te milletvekili olabilmek
için Adana’dan aday olmuşsa da diğer İkinci Grup üyeleri gibi İkinci Dönem’de
TBMM dışında kaldı.
Adana’da Mücahede, Toksöz ve Haksöz isminde üç gazetenin
imtiyazını alarak 1923 yılının sonlarına doğru tekrardan gazetecilik hayatına
başladı.
Adana’ya döndüğünde çıkardığı ilk gazetesi Mücahede oldu.
Mücahede gazetesinde yayımladığı bir makaleden dolayı
tutuklandı. Tevhid-i Efkâr gazetesi Kemali Bey’in 8 Aralık 1923’te Mücahede’de
“Son İnkılabın Manası” başlıklı bir makale neşretmesinden dolayı tevkif
edildiğini yazdı.
(Duruşma süreçleri) Türkiye devletinin genel teşkilatında
Hilafet-i İslamiye ismi altında bir de hilafet müessesesi vardı. Kemali Bey
savunmasında, insanların 1300 seneden beri hürmet duyduğu böyle muhterem bir
makamın sahibini, ortada hiçbir sebep yokken “parçalarız!” sözleriyle küçük
düşüren başvekilin (İsmet Paşa) düşüncelerine karşıt olduğunu söyledi.
Kemali Bey 21 ve 22 Aralık 1923 tarihlerinde devam eden
yargılaması esnasında bütün ifade ve savunmalarında cumhuriyetçi olduğunu, sadece
İsmet Paşa’nın ifadelerine karşı olduğunu söyledi.
…tahliye edildi.
1924 Ağustos ayında Toksöz gazetesini yayımlamaya başladı.
Toksöz, 27 Kasım 1924 tarihine kadar Adana’da 78, 15-30
Aralık 1924 tarihleri arasında ise İstanbul’da 14 sayı olarak yayımlandı.
Toksöz başlığının altında: “Mevki-i iktidar, rütbelerde ve
sandalyelerde değil, yürüyen mefkûrelerdedir” sözü yazmaktaydı.
30 Ağustos 1924’te yayımlanan Toksöz gazetesinin 1.sayısının
“Nereye Gidiyoruz” başlıklı başyazısında Kemali Bey, memleketin ve milletin
gerçekten nereye gittiğini irdeledi (s. 69).
Milletin bir senede teşkilatın yüz kırk milyon gibi müdhişe
(dehşet verici) masrafını karşılayamayacağını dile getiren Kemali Bey
başyazıda, Halk Fırkası’nın ülkeye getirdiği hayat pahalılığını eleştirdi.
Kurulan teşkilat halkı düşünen, halk için çalışan bir
teşkilat değil aksine “Yağma Hasan Ağa’nın böreği” tabirine uyacak şekilde bir
zümre-i mümtaze (seçkinler topluluğu) teşkilatı idi.
Toksöz’de yayımladığı yazılarında Cumhurbaşkanı Mustafa
Kemal’e, dönemin başbakanı İsmet Paşa’ya, Halk Fırkası’na, hükümete, hükümete
destek olan gazetelere yoğun eleştirilerde bulunan Kemali Bey, geleneksel
değerlere sahip çıktı.
Abdülkadir Kemali Bey, Toksöz’ün 52. sayısında, “Bir Fırkam
Olsa!” başlıklı ve -14- numaralı başyazısında, Türkiye’de sınıfların
olmadığını, yalnız bir sınıfın olduğunu ve genel olarak herkesin mağdur
olduğunu dile getirdi.
Halk Fırkası hükümetini başarısız bulan Kemali Bey, Mustafa
Kemal Paşa’yı da müdahale etmediği için kötü gördüğü yönetimden sorumlu
tutuyordu.
20 Nisan 1924’te yeni anayasa kabul edildi. Bu anayasanın
kabul edilmesi ile birlikte Meclis’teki nispi birlik bozuldu. Meclis
yenilikçiler ve muhafazakârlar olmak üzere ikiye ayrıldı.
Refet Bele ve Rauf Orbay tutucuydular. Kazım Karabekir ve
Ali Fuat Cebesoy aşırı tutucu olmamalarına karşın Atatürk’ün ileri gittiğini ve
tek başına bir güç olacağını düşünüyorlardı.
17 Kasım 1924’te Cumhuriyet Halk Fırkası’na karşı
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kuruldu.
Abdülkadir Kemali Bey’in 29 Aralık 1924 tarihinde gazetesi
Toksöz’de yayımladığı “Büyük Tehlike Karşısında İttihad Zarureti” başlıklı
yazısı gazetenin kapatılmasına sebep oldu.
Kemali Bey’e mahkeme ceza olarak temyiz hakkı saklı olmak
üzere altı ay hapis cezası ile elli lira para cezası kesti.
13 Şubat 1925 tarihinde Şeyh Said Ayaklanması çıktı ve hızla
yayıldı.
IV.BÖLÜM
Abdülkadir Kemali Bey’in Tutuklanması ve Şark İstiklal
Mahkemesi’nde Gazeteciler Davası
Şark İstiklal Mahkemesi, Sebilürreşad’ın sahibi Eşref
Edib, Tevhid-i Efkâr’ın sahibi Velid Ebüzziya, Son Telgraf’ın sahibi
ve muharrirlerinden Sadri Edhem ve
Fevzi Lütfi beylerle Toksöz’ün sahibi Abdülkadir
Kemali Bey hakkında 7 Haziran 1341 (1925) tarihinde oy birliğiyle aldığı
kararla mezkûr kişilerin tutuklanmalarına ve isyana tahrik suçuyla
yargılanmalarına karar verdi.
Şark İstiklal Mahkemesi’nden Ankara İstiklal Mahkemesi’ne
sevk edilen Kemali Bey 2 Şubat 1926’da beraat etti.
V.BÖLÜM
Abdülkadir Kemali Bey’in Ahali Fırkası ve Ahali Gazetesi
Orhan Kemal Taha Toros’a yazdığı mektupta babası Kemali
Bey’in bu beraat işinin bir şarta bağlı olduğunu, bir daha siyasetle meşgul
olmayacağına dair elinden sened alındığını söylediğini yazdı.
Adana’ya döndükten sonra uzaktan yakından gazetecilikle ve
siyasetle ilgilenmedi.
1930’da kurulan tek muhalefet partisi SCF olmadı. Abdülkadir
Kemali Bey de 26 Eylül 1930’da Adana’da Ahali Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu.
Abdülkadir Kemali Bey hem iktidardaki CHF’yi hem de SCF’yi
eleştirdi. CHP’ye esastan muhalif olan Kemali Bey SCF’yi ise güdümlü muhalefet
partisi olmakla suçladı.
Kemali Bey’in fırkasının kuruluşuna İstanbul basını çok az
yer verince Kemali Bey sesini daha çok duyurabilmek adına bir basımevi satın
aldı ve Ahali gazetesini çıkarmaya başladı.
Ahali Cumhuriyet Fırkası hükümet emriyle 21 Aralık 1930’da
kapatıldı ve fırkanın yayın organı olan Ahali gazetesinin çıkarılması da
yasaklandı. Kemali Bey bu tarihten önce 17 Aralık 1930’da Türkiye’den ayrılarak
yurtdışına gitti.
Vakit gazetesi Adana’da Ahali Fırkası’nı kuran Abdülkadir
Kemali Bey’in Menemen hadisesinden üç gün evvel ortadan kaybolmasının bu hadise
ile alakası olduğunu gösterdiğini iddia etti.
Abdülkadir Kemali Bey ve arkadaşları Suriye’ye giderken
hududu geçtikten sonra meşhur “Dana Beruh” çetesi tarafından yakalanarak
üzerlerinde bulunan 4000 lira miktarındaki para ellerinden alındı.
VI.BÖLÜM
Abdülkadir Kemali Bey’in Sürgün Hayatı ve Faaliyetleri
1939’da Türkiye’ye dönmesiyle hayatının 8.5 yılı sürgünde
geçmiş oldu.
Abdülkadir Kemali Bey eşini ve çocuklarını yanına
aldırdıktan sonra ailesiyle birlikte Beyrut’ta Fıstıklı tarafında
oturmuşlardır.
Abdülkadir Kemali Bey 1931’de Halep’te İslam dünyasında
yankılar uyandıran “Allah Yok mudur?” kitabını yayımladı.
Orhan Kemal’in hatıratından edinilen bilgiye göre Abdülkadir
Kemali Bey’in Beyrut’ta açtığı lokanta bir süre sonra iflas etti. Bunun üzerine
Orhan Kemal balığa gitmeye başladığını, kardeşi Niyazi’nin ise işportacılık
yaptığını yazmaktadır.
VII.BÖLÜM
Abdülkadir Kemali Bey’in Türkiye’ye Dönüşü
Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı üzerine cumhurbaşkanlığına
seçilen İsmet İnönü toplumda yeniden birliği sağlamak nedeniyle tanınmış
muhalifleri hizmete çağırdı.
Abdülkadir Kemali Bey, İsmet İnönü ile mektuplaştı ve
kendisine hiçbir soru sorulmaması koşulu ile 1939 Haziran ayında memleketi
Adana’ya döndü.
Abdülkadir Kemali Bey 27 Kasım 1939’da Bergama Hâkimliği’ne
atanarak Bergama Ağır Ceza Reisi oldu.
23 Haziran 1940’ta istifasını vererek Bergama Hâkimliği’nden
ayrıldı.
Orhan Kemal, Taha Toros’a gönderdiği mektubunda babası
Abdülkadir Kemali Bey’in 1946’da bir aralık Demokrat Parti’ye girdi ise de
sonradan ayrıldığını yazmaktadır.
1947 yılında “Ayırt- Çocuklarımın Din Kitabı” isimli bir
kitap yayımladı.
Abdülkadir Kemali Bey bir duruşma için Ankara’ya geldiği
sıralarda hastalanarak Ankara’da Gülhane Hastanesi’nde tedavi altına alındı,
ancak 21 Temmuz 1949’da tedavi görmekte olduğu bu hastanede vefat etti.
…
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri
ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder