Halil Ergin Koparan -
Lozan Tartışmalarının TBMM ve Türk Basınındaki
Yansımaları (1922-1923)
Milli Mücadele’de kesin zaferin kazanılmasının ardından
Müttefikler Türkiye’ye önce ateşkes, sonra da Barış Konferansı çağrısı
yapmışlardır.
Türkiye, Barış Konferansı’nda Milli Mücadeleyi kazandıktan
sonra imzalanan Mudanya Ateşkesini temel alırken, Müttefikler I. Dünya Savaşı
sonunda imzalanan Mondros Ateşkesi üzerinden müzakere etmek çabasında
olmuşlardır.
Meclis’te var olan Birinci Grup-İkinci Grup ayrılığı, Lozan
tartışmalarında iyice su yüzüne çıkmıştır.
Basın, Meclis görüşmelerini zabıtlardan aktarmak, yabancı
basından iktibaslar yapmak, ilgililerden demeçler almak ve Lozan’a muhabir
göndermek gibi yollarla konuyu en geniş biçimde vermeye çalışmıştır.
Giriş
Lozan Görüşmeleri ile ilgili olarak Ankara ve İstanbul
gazetelerinden, Hakimiyeti Milliye, Anadolu’da Yenigün, Tan, İleri, Tevhidi
Efkar, Tanin, İkdam, Vakit ve Peyamı Sabah taranmıştır.
Türk Ordusunun, Sakarya Savaşının ardından Yunan ordusuna saldıracağı
beklentisi içte ve dışta yaygın bir görüştü. Türk taarruzunun gecikmesi içte
hoşnutsuzlukları beslemiş, dışta da Türk Ordusunun gücü hakkında kuşkular
yayılmasına zemin hazırlamıştır.
Türk ordularının başarısı İngiltere başta olmak üzere İtilaf
devletlerini kaygılandırmıştır. İngiltere Başbakanı Lloyd George ile Sömürgeler
Bakanı Winston Churchill, 16/17 Eylül’de
İngiliz sömürgelerinden Boğazların savunulması için asker talebinde bulunmuşlardır.
İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanları, savaşın durdurulması
ve Barış Konferansı’na
ilişkin Paris’te hazırladıkları notayı 23 Eylül 1922’de
vermişlerdir.
Müttefiklerle oturup tartışmaya hazır olduklarını söyleyen
Mustafa Kemal Paşa, Misakı Milli’de
ısrarlı olduklarını ve bütün Türk toprakları üzerinde
bağımsızlık istediklerini vurgulamıştır.
26 Eylül günü, General Harrington, Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği mektupla müzakerelere kadar Türk birliklerinin tarafsız
bölgeden çekilmesini istemiştir.
…resmi adı “Müttefik Hükûmetlerle Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hükûmeti ve Yunanistan Arasında Askerî Mukavele” olan Mudanya Ateşkes
Antlaşması 11 Ekim 1922 saat 06.00‟da,
Mudanya’da
imzalanmıştır.
Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey
[Ulaş], Konferans için yapılan hazırlıkları bilmemekle birlikte, Konferans’ta delegelerin bağımsızlığa önem vermelerinin, sınırların
Misakı Milli ilkelerine göre saptanmasının, borçlar, mali ve iktisadi konularda
ulusun haklarının savunulmasının önemini vurgulamıştır (s. 21).
İsmet Paşa’da İstanbul’a
geldiğinde, Konferans’ta Misakı Milli programının izleneceğini belirtmiştir (s. 22).
Bölüm I: Barış Konferansı Öncesi
Mustafa Kemal Paşa barış konferansının toplantı yeri olarak
İzmir’i düşünmüştür.
İstanbul Hükümeti de bu konferansta kendine bir yer
bulabilmek umuduyla çabalara girişmiştir.
Ankara hükümetinin, barış konferansında tek yetkili olduğu
konusundaki uyarısı üzerine (…) Mustafa Kemal Paşa da içlerinde seksenden fazla
milletvekilinin imzaladığı, Osmanlı İmparatorluğunun yıkıldığını, yeni bir Türk
devletinin doğduğunu, anayasa gereğince egemenlik hakkının millette olduğunu
belirten bir önerge hazırlanmıştır. Bu önergeye karşı tutum alanlar olmuş;
önergeye karşı olanlar padişahlığın kaldırılmaması görüşünde olduklarını açıkça
söylemişlerdir (s. 28).
Saltanat, 1 Kasımda Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla
kaldırılmıştır.
4 Kasım’da İstanbul’daki Tevfik Paşa hükümeti istifa etmiş; Refet Paşa Babıâli’ye yerleşerek İstanbul’da
milli iradeyi fiilen kurmuş; resmi daireler ve kuruluşlar kendi istekleriyle
milli hükümete bağlanmışlardır.
Vahdettin General Harrington’a
ülkeyi terk etme isteğini bir mektupla bildirmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aynı günkü beşinci (açık) oturumunda 163 üyenin katıldığı oylamada, Abdürrahim
Efendi’ye verilen 2,
Selim Efendi’ye
verilen 3 oya karşılık 148 oyla Abdülmecit Efendi Hilafet makamına seçilmiştir.
Konferansa Gidecek Başdelege ve Delegelerin Saptanması
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çoğunluğu barış konferansına
gidecek Türk delegasyonunun
başkanı olarak İcra Vekilleri Heyeti Reisi Hüseyin Rauf Bey’i düşünmüştür. Delege
olarak da Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey’le [Tengirşek] Sıhhiye Vekili Dr.
Rıza Nur Bey’in
adları geçmiştir. Lozan’a gidecek delegeler
konusunda Hüseyin Rauf Bey, Mustafa Kemal Paşa’ya, İsmet Paşa’nın kendisine danışman olarak
verilmesini önermiştir. Mustafa Kemal Paşa bu öneriyi Rauf Bey’in kendisini
yetersiz görmesine yormuş ve Rauf Bey’e, İsmet Paşa’dan danışman
olarak sağlanacak faydanın az, fakat delegasyon başkanı olarak pek çok olacağı
kanısında olduğunu söylemiştir (s. 32).
İsmet Paşa, oylamalar sonunda, Meclise teşekkür etmek ve
Lozan’da izleyecekleri yolu açıklamak
üzere söz almıştır:
…Heyeti Murahhasamızın Avrupa’da takibedeceği müddeiyatın
hututu esasiyesi şimdiye kadar cihanca malumdur. Bu, milletimizin öteden beri
metalibi milliye yolunda takip ve tesbit eylediği hututtur ki Misakı Millî ile
tavzih edilmiştir. Binaenaleyh Misakı Millî ve Heyeti Celilenizin siyasetimize
esas olarak kabul ettiği muahedat bizim hattı hareketimizin esasını teşkil
eder. Misakı Milli ile münakit muahedat dairesinde hukukumuzu müdafaa edeceğiz
(s. 34).
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin iki noktada Türk Hükümeti’nin savaşı göze
alabilecek kadar kesin kararlı olduğu görülmektedir: Biri “Ermeni Yurdu”,
diğeri kapitülasyonlar (s. 37).
Başvekil, Genelkurmay Başkanı ve altı vekilin imzalarını
taşıyan söz konusu talimat şöyledir:
“1. Doğu sınırı: Ermeni Yurdu bahis konusu olamaz. Olur ise
müzakereler kesilecektir.
2. Irak sınırı: Süleymaniye, Kerkük ve Musul sancakları
istenecektir. Konferansta bu konularda farklı bir durumun ortaya çıkması
halinde İcra Vekilleri Kurulu’ndan talimat istenecektir.
3. Suriye sınırı: Bu sınırın düzeltilmesine çalışılacaktır.
Bu sınır Resi İbni Hayn’dan başlayarak Harin, Müslimiye, Meskene ve Deyrizor, çöl ve Musul vilayeti güney sınırı olacaktır.
4. Adalar: Duruma göre hareket edilecek ve kıyılarımıza pek
yakın adalar mutlaka Türkiye’ye katılacaktır. Bu başarılamadığı
takdirde Ankara’dan nasıl
hareket edileceği sorulacaktır.
5. Trakya batı sınırı: 1914 sınırının elde edilmesine
çalışılacaktır.
6. Batı Trakya: Misakı Millî maddesi uygulanacak. [yani
plebisit istenecek
7. Boğazlarda ve Gelibolu yarımadasında yabancı asker
bulundurulması kabul edilemez. Eğer bu husus konferansın kesilmesine sebep
olabilecekse, kesintiden önce Ankara’ya bilgi verilecektir.
8. Kapitülâsyonlar: kabul edilemez. Bu
sebeple gerekiyorsa konferans kesilebilir. 9. Azınlıklar konusunda esas karşılıklı
değişimdir [mübadele].
10. Genel Borçlar [Düyunu Umumiye/Osmanlı borçları]: Türkiye’den ayrılan ülkelere dağıtımı, Yunanlılara devri, yani Yunanlıların
ödeyeceği savaş tazminatına karşılık tutulması, olmadığı takdirde yirmi yıl
geriye bırakılması. Genel Borçlar İdaresi (Düyunu Umumiye İdaresi) kalkacaktır.
Bu konuda güçlükler çıktığı taktirde Ankara’dan sorulacaktır.
11. Ordu ve donanmayla ilgili hiçbir sınırlama kabul
edilemez.
12. Türkiye’deki yabancı kurumlar Türk yasalarına tâbi olacaklardır.
13. Türkiye’den ayrılan
ülkeler için Misakı Milli’nin özel
maddesi yürürlüktedir. 14. Cemaatler ve İslâm vakıflar hukuku eski anlaşmalara
göre sağlanacaktır (s. 38).”
Bölüm II: Lozan Barış Konferansının İlk Evresi
İsmet Paşa, Lozan tren istasyonuna ayak bastığında, Lozan’a
gelen tek delegasyonun Türk delegasyonu olduğunu görmüş; diğer ülkelerin delegelerinin
henüz gelmediklerini ve Konferansın, İngiltere ve İtalya’nın iç işleri
gerekçe gösterilerek 20 Kasım
tarihine ertelendiğini öğrenmiştir (s. 42).
Lozan’da,
İsmet Paşa, delegeler ve Genel Sekreter
Lozan Palas Oteline, danışmanlarla, kâtipler Hôtel de la Paix’ye yerleşmişlerdir.
Konferans Başkanlığı çağrıcı devlet sıfatını taşıyan
İngiltere, Fransa ve İtalya arasında dönüşümlü olarak yapılmasına karar
verildi.
Başkanlık konusunda talebi kabul edilmeyen İsmet Paşa bu
sefer Konferans Genel Sekreterliğine Türk delegasyonundan birinin getirilmesini
istemiş ancak sonuçta İtalyan Massigli Genel Sekreter atanmıştır (s. 50).
Lord Curzon’a
göre, komisyonlar çağrıcı üç
devletten her birinin birer temsilcisinin başkanlığı altında olmalıydı.
Birinci Komisyon: Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonu;
Boğazlar Rejimi (Başkan İngiltere Başdelegesi Lord Curzon)
İkinci Komisyon: Türkiye’de
Yabancılar ve Azınlıklar Rejimi Komisyonu (Başkan İtalya Başdelegesi Marki
Garroni)
Üçüncü Komisyon: Maliye ve İktisat Sorunları Komisyonu;
limanlar ve demiryolları; sağlık sorunları (Başkan Fransa Başdelegesi M.
Barrère )
Komisyon ve alt komisyon toplantıları başladığında (…)
başlıca Yunanlar ve İngilizlerle çekişme yaşanacağı; diğer devletlerin olumlu
yaklaşımıyla görüşmelerin ilerleyeceği beklentisinin uygulamada
gerçekleşmediği; müttefiklerin toplu
halde hareket etmekte oldukları ve görüşmelerin çetin geçeceği görülmüştür.
Lord Curzon, diğer büyük küçük bütün Müttefiklerin, önemli,
önemsiz her isteklerini ve her sözlerini bütün kuvvetiyle desteklemiştir.
(İsmet İnönü) Birinci devrenin sonuna doğru, sulhün
İngilizlerin elinde bulunduğu kesin kanaatına vardım. Onların kopma meselesi
yapabilecekleri konulara teşhis koyarak, oralarda bir neticeye varmayı öne
aldım (s. 55).
İsmet Paşa’ya göre,
toprak konusunda, fiilen işgal etmedikçe yeni bir adım atmak olası
görülmüyordu.
Trakya Sınırı ile İlgili Görüşmeler
İsmet Paşa, Doğu Trakya için 1913 sınırını Doğu Trakya’nın emniyeti için
de Batı Trakya’da halkoyuna başvurularak bağımsızlığını
istemiştir.
Lord Curzon, 1915 anlaşmasıyla belirlenen sınırların esas
olmasını (…) önermiş; Batı Trakya için halk oylamasını da reddetmiştir (s. 57).
Asya Sınırları ile İlgili Görüşmeler
Antlaşma Projesi’nin
3. maddesinde Suriye sınırı, “20 Ekim 1921
tarihli Türk-Fransız Antlaşmasının 8 inci maddesiyle
saptanmış olan sınır” olarak kabul edilmiştir.
Türkiye, Musul’da
plebisiti öne sürmüş, İngiltere ise karşı çıkmış ve konunun Milletler Cemiyeti’ne götürülmesini
istemiştir. Irak sınırı
üzerinde yürütülen görüşmelerden hiçbir sonuç alınamamıştır.
İleri başyazarlarından Suphi
Nuri Bey, “Korkumuz yoktur ısrar edeceğiz” başlıklı yazısında Milletler
Cemiyetinde İngilizlerin ağırlıkta olması nedeniyle burada alınacak kararın
Türkiye aleyhine olacağını savunmuştur (İleri, 25 Kanunusani 1339, s. 1.).
Ahmet Emin Bey [Yalman], küçük bir çabayla Musul’u
alabilecek olduğumuzu, İngiltere’nin
ise Musul’u elinde
tutmasının büyük
gayretlere bağlı olduğunu savunmuştur (Vakit, 29 Kanunusani 1339, s. 1.).
İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Bey, Meclis’te 29 Kasım günü yaptığı konuşmada Musul’un
Misakı Milli sınırları içinde
olduğunu söylerken Lozan’daki
görüşmelerin petrol ve gaz kuyularıyla ilişkili
olduğunu belirtmiştir (Vakit, 1 Kanunuevvel 1338, s. 1.).
Lord Curzon’un
“Müttefik teklifinin imzalanması” ültimatomuyla Lozan’dan ayrılması nedeniyle (…) Irak sınırı sorununun 1 yıl içinde İngiltere
ile Türkiye arasında çözüme kavuşturulması planı gündeme gelmiş.
Ege Denizindeki Adalar ile İlgili Görüşmeler
Konferans başladığında Rodos ve Oniki ada İtalyan, diğer Ege
adaları Yunan işgali altındaydı.
Türkiye, küçük ve kıyıya yakın adalarla İmroz, Bozcaada ve
Semadirek adalarının Türkiye’ye
verilmesini; diğer adaların
askerden arındırılmış, tarafsız ya da bağımsız hale konulmasını öne sürmüştür.
Müttefiklerin 31 Ocak 1923 tarihli Antlaşma Projesi’nde, İmroz ve Bozcaada ile Asya kıtasına
3 milden yakın adacıkların Türk egemenliğinde kalması öngörülmüştür. Buna
karşılık, Doğu Akdeniz adaları ile Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam ve
Nikarya Yunan egemenliğine bırakılmıştır. Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya
askerden arındırmış bölge sayılmış ve her iki ülke askeri uçaklarının bu adalar
üstünde uçmamaları öngörülmüştür. Rodos, On İki Ada ve Meis’in İtalyan işgali altında bulunmaya
devam etmesi öngörülmüştür.
Lord Curzon, Boğazlar Komisyonunun 8 Aralık tarihli
toplantısında, Müttefik askerlerine ait çeşitli yerlerdeki mezarların kendileri
için kutsal yerler olduğunu ve bu toprakların mülkiyetiyle birlikte
Müttefiklere verilmesini istemiştir.
İsmet Paşa, 27 Ocak günkü oturumda mezarlıklar için gerekli
bütün toprakları vermiş olduklarını belirtmiş…
Rauf Bey’in,
iki gün sonra da, 29 Kasım 1922 günü, “27/11 tarihli
telgrafa ektir” notuyla gönderdiği ikinci bir telgraf ile (…) altı yüz Türk
ahalisi, camii ve binalarıyla tamamen Türk olan Adakale ile ilgili Lozan
Konferansında hakimiyetimiz aleyhine bir karar çıkmaması dileği belirtilmiştir
(Bilal N. Şimşir, Lozan Telgrafları I, s. 148.).
Adakale, 1914 yılında Macarlarca işgal edilmiştir. Ada, daha
sonra Alman ve Macar işgali altına girmiştir.
İkinci Dönem görüşmelerinde tartışılan Adakale’nin egemenliği sorunu, Adakale’nin Romanya
egemenliğine bırakılmasıyla sonuçlanmıştır (s. 64).
Boğazlar Rejimi İle İlgili Görüşmeler
Müttefikler, boğazların hem ticaret, hem de savaş gemileri
için mutlak olarak açık olması; bunun sağlanması için boğazların iki yakasının
askersizleştirilmesi ve bu işi uluslararası bir komisyonun yönetmesini
istemişlerdir.
Amerikan delegesi Child, Karadeniz‟de ticaretin geleceğinin, yalnız
bu denizde kıyıları bulunan Devletlerin özel bir işi olabileceği görüşünü kabul
edemeyeceklerini; bu konunun bütün dünya uluslarını ilgilendirdiğini
söylemiştir.
Boğazların askersizleştirilmesi, Müttefikler tarafından
geçiş serbestisinin bir parçası olarak sunulmuştur.
Romanya delegesinin ortaya attığı Boğazlar Komisyonu da uzun
tartışmalara yol açmıştır.
Kapitülasyonlar ve Egemenliğe İlişkin Konular İle İlgili
Görüşmeler
Osmanlı Devleti Dünya Savaşı’na
girerken 9 Eylül 1914 tarihli
bir nota ile kapitülasyonları tek yanlı olarak kaldırdığını duyurmuştur.
Müttefikler, kapitülasyonlardan ancak onların yerini
alabilecek teminatlar konması halinde vazgeçebileceklerinde ısrar etmişlerdir.
Kapitülasyonlar sorunu, Konferansın kesildiğinde çözülememiş
olarak duruyordu.
Azınlıklar Sorunu İle İlgili Görüşmeler
“Ermeni Yurdu” konusu alt komisyonda da ısrarla yeniden
gündeme getirildiğinde, 6 Ocak 1923 günkü alt komisyon oturumunda Türk Delege
Heyeti, Delege Rıza Nur Bey [Nur], danışmanlar Münir [Ertegün] ve Şükrü Beyler
[Kaya], toplantıyı terk etmişlerdir.
Patrikhanenin Durumu İle İlgili Görüşmeler
İsmet Paşa, Birinci Komisyonun 10 Ocak 1923 tarihli
oturumunda, “Patrikliğin siyasal ya da yönetime ilişkin işlerle bundan böyle
hiç uğraşmayacağı, yalnız salt din alanına giren işlerle yetineceği konusunda,
Konferans önünde, Müttefik Temsilci Heyetlerinin ve Yunan Temsilci Heyetinin
yapmış oldukları resmî konuşmaları ve verdikleri garantileri senet” sayarak
Türk Delege Heyetinin Patrikliğin İstanbul’dan
uzaklaştırılması
teklifinden vazgeçtiğini bildirmiştir (s. 75).
Düyunu Umumiye, Mali ve İktisadi Konular İle İlgili
Görüşmeler
Türkiye’den
askeri işgal masrafı istenemez, aksine Türkiye uğradığı
hasarların tazminini istemek
hakkına sahiptir. Sivil halkın uğradığı savaş zararları tazmin edilmelidir.
Yunan ordusunun İzmir’i
işgalinden yenilmesine kadar
neden olduğu bütün tahripler
tamir ve tazmin edilmelidir (s. 78).
Müttefikler, borçların anaparasının bölüştürülmesini kabul
etmişler ancak Dünya Savaşı sırasında borçlanılan miktarın Suriye ve Irak’a bölüştürülmesini kabul etmemişler, Düyunu
Umumiye İdaresi’nin
sürmesi ve Osmanlı Devlet
Borçları konusunda Türk Hükümeti’nin
Düyunu Umumiye İdaresi ile anlaşması konusunda ısrarcı olmuşlardır.
Lozan Görüşmelerinin TBMM’ne Yansıması
Grup ve hiziplerin yanı sıra 1920 sonlarında mebusların üye
olduğu resmi partiler de kurulmuştur. Bunlar, 1920 ilkbaharında kurulan Yeşil
Ordu, Ekim 1920’de
Tevfik Rüştü [Aras], Mahmut Esat [Bozkurt], Yunus Nadi [Abalıoğlu], Kılıç Ali
[Kılıç] gibi mebusların üye olduğu Türkiye Komünist Fırkası ile Tokat Mebusu
Nazım Bey’in
[Resmor] başkanlığında Aralık 1920’de
kurulan Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası’dır. 172 1921 ilkbaharında gelindiğinde ise bu zümre,
grup ve partilerden tümünün faaliyeti sona ermiş bulunuyordu (s. 81).
İleride Birinci Grup diye anılacak olan Anadolu ve Rumeli
Müdafaai Hukuk Grubu’nun
kurulmasından sonra (…)
Temmuz 1922’de
başını Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey’in
[Ulaş] çektiği İkinci
Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubu’un
kurulması izlemiştir.
Hüseyin Avni Bey, 30 Nisan 1923 tarihli Tevhidi Efkar
gazetesine verdiği demeçte ilk 7 kurucu olarak kendisiyle birlikte Canik Mebusu
Emin Bey [Gevelioğlu], Erzurum Mebusu Süleyman Necati Bey [Güneri], Kastamonu mebusu
Mehmet Besim Bey [Fazlıoğlu], Kayseri Mebusu Rifat Bey [Çalıka], Sivas mebusu
Vasıf Bey [Karakol]ve Mersin Mebusu Salahattin Bey [Köseoğlu] adlarını
vermiştir.
İkinci Grup üyeleri, Lozan’a
gönderilecek delegelerin seçimi aşamasından
başlayarak görüşmeler boyunca Lozan görüşmelerinin Meclis’in yönetiminde yapılması ve son sözü
Meclis’in söylemesi konusunda ısrar etmişler, Lozan görüşmelerini Vekiller Heyeti’nin yürütmesine karşı
çıkmışlardır. Ayrıca, Misakı
Milli’den
taviz verildiği izlenimini
edindiklerinde de duyarlı
davranmışlardır (s. 84).
Ermeni yurdu konusunun gündeme geldiğinin açıklanması da
mebuslar arasında infiale yol açmıştır (TBMM ZC, Devre I, C: 25, İ: 157,
(16.12.1338), s. 410.).
Rauf Bey son olarak Abdülhamid’in mirasçılarının petroller
dolayısıyla Konferans çevrelerine koştuklarını, mebusların “onun malı yoktur”,
“mal milletindir”, “babalarının malı mıdır?” sesleri arasında açıklamıştır (TBMM
ZC, Devre I, C: 25, İ: 157, (16.12.1338), s. 416.).
Alt komisyonda Venizelos’un Türkleri katliamla itham etmesine komisyon başkanı İtalyan
Montagna’nın seyirci kaldığını anlatan Rıza
Nur Bey (…) / s. 93
…
Trabzon mebusu Nebizade Hamdi Bey [Ülkümen], konferansın
çıkmaza girmesinin olağanüstü bir şey olmadığını, bu durumun Mudanya
Mütarekesi’nin sonucu olduğunu ileri sürerek Mudanya’da ateşkes ilan edileceğine
eldeki güçlerle harekâta
devam edilmesi gerektiğini savunmuştur. Hamdi Bey, ordudan terhisleri de
şiddetle eleştirmiştir (TBMM GCZ, C:3, İ: 162, (25.12.1338), s. 1155-1157.). /
s. 95
Burdur mebusu İsmail Suphi Bey ile Ertuğrul mebusu Ahmet
Hamdi Bey [Aksoy], konferansın devamında bir fayda elde edilemeyeceğinden
heyetimizin geri gelmesini ve ordunun hemen harekete geçmesini içeren bir başka
önerge vermişlerdir. Önergeler ayrı ayrı oylanarak reddedilmiştir (TBMM GCZ,
C:3, İ: 162, (25.12.1338), s. 1162).
Hükümetle yüz yüze görüşebilmek üzere yurda dönmüş olan
Lozan Delegesi Hasan Bey (…) Konferansın geç başlamasının İngiltere’nin, Fransa ve İtalya’yı
kendi görüşüne çekme çabasından kaynaklandığını
ve Müttefik Devletlerin hemen bütün işlerde ortak bir cephe halinde hareket
etmekte olduklarını söylemiştir (TBMM GCZ, C:3, İ: 166, (1.1.1339), s. 1169).
Hasan Bey, mütarekeden sonra İstanbul’da Müslümanların
emlakinin alınıp Hıristiyanlara verilmesi ve Ermeni yetimi diye alıkonulmuş
olan sayıları 95 bin ile 105 bin arasındaki Müslüman çocuklarının ailelerine
geri verilmelerinin bulunduğunu arasında bulunduğunu açıklamıştır (TBMM GCZ,
C:3, İ: 166, (1.1.1339), s. 1169-1173). / s. 98
Tazminatlar konusunda, önce yabancıların savaş zararlarının
karşılanmasını isteyip savaş ve işgal sırasında Türk yurttaşlarının uğradığı
zararları kabul etmeyen Müttefiklerin şimdi bunu kabule eğilimli olduklarını
söylemiştir (TBMM ZC, Devre I, C: 26, İ: 167, (3.1.1339), s. 142-143).
Lord Curzon’un, elde edilmesini zorunlu gördüğü sorunları
hep ertelediğini ve özel görüşmek istediğini belirten
Rauf Bey, İngilizlerin kendilerince ikincil önemdeki işlerden başlayarak
birincilere geçtiklerini ve dünya kamuoyunu aleyhimize çevirmeye çalıştıklarını
anlatmıştır.
Rauf Bey, delegelerimizin Fransızlarla aramızda bir Suriye
sınırı sorunu söz konusu olmadığını ve Musul’un
Türkiye’ye ait olduğunu savunduklarını anlatmıştır. İngilizlerin, Fransız
ve İtalyanların yardımlarıyla konuyu Türkiye’nin
üyesi olmadığı Milletler Cemiyetine götürme
ısrarlarını da delegelerimizin reddettiklerini tekrarlamıştır (TBMM GCZ, C:3,
İ: 180, (25.1.1339), s. 1223-1224). / s. 110
Hüseyin Rauf Bey, İngiliz basınında (ve son olarak bir iki
Fransız gazetesinde) yer alan hücumlardan bahsederken Konferans’ta adliye konularının görüşülmesi esnasında TBMM gizli
oturumunda da konunun ele alındığını hatırlatmıştır. TBMM’ndeki görüşmelerde mahkemelerimiz hakkında “çetin” sözler sarf edildiğine
ve gizli oturumdaki bu konuşmaların İngiliz gazetelerinde yayınlandığına
dikkati çekmiştir (s. 111).
İleri’nin
başyazarlarından Suphi Nuri Bey: “İngiltere
Hariciye Nazırı Musul meselesinde Cemiyeti Akvam’ın hakemliğini
teklif etti. Bir defa biz henüz Cemiyeti Akvam’a
dahil değiliz. Saniyen,
Cemiyeti Akvam bugünkü haliyle bir İngiliz Cemiyetidir.
Yani orada en çok rey sahibi olan İngiltere ile müstemlekeleridir. Binaenaleyh
Cemiyeti Akvam’da İngiltere ile Türkiye müsavi bir vaziyette olmayacaklardır” / İleri, 26 Kanunusani
1339, s. 1 (s. 112).
Karesi mebusu Basri Bey [Çantay], elimizde hiçbir şey
olmayan bir zamanda kabul ettiğimiz Misakı Milli’nin çerçevesinin dar olduğunu
artık genişletilmesi gerektiğini öne sürmüştür (s. 119).
Gaziantep mebusu Ali Cenanî Bey, şerefli bir barış imzalanmayacaksa
savaşmanın her halde daha hayırlı olacağını söylemiştir.
Ali Şükrü Bey, içinde bulunulan durumun Sakarya Savaşı
öncesiyle aynı olduğunu ileri sürmüştür. Tarihimizde birçok askeri zaferler
bulunduğunu ancak bu zaferin yokluk içerisinde yapılması dolayısıyla en önemli
zafer olduğunu söylemiştir. Askerin görevini yaptığını, iş masa başına
geldiğinde ise siyasi memurların görevlerini yerine getiremediklerini
savunmuştur (TBMM GCZ, C:3, İ: 182, (28.1.1339), s. 1255).
Padişah karşıtlığına Yunus Nadi Bey’den [Abalıoğlu] önce başladığını söyleyen
Hüseyin Avni Bey’in, bu arada Meclis’in üstünlüğünü ifade
ederken söylediği "Büyük Millet Meclisi isterse Padişahı da getirir”
sözüne Gelibolu mebusu Celal Nuri Bey, [İleri] “katiyen getiremez” diye müdahale
etmiştir. Buna karşılık Hüseyin Avni Bey “isterse getirir, kudretinin had ve
pâyânı yoktur”, Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey de “isterse getirir” sözleriyle
ısrar etmişlerdir (TBMM ZC, Devre I, C: 27, İ: 183, (29.1.1339), s. 47.). / s.
128
31 Ocak tarihli İleri gazetesi:
“İsmet Paşa istiklalimizi, hakkı hakimiyetimizi imha için
tanzim edilerek, Heyeti Murahhasamıza verilecek muahede suretinin katiyen kabul
edilmeyeceğini beyan etmiştir.” / İleri,
31 Kanunusani 1339, s. 1.
(Ocak ayının sonuna gelindiğinde) Lozan konferansının
dağılmak üzere olduğuna şüphe kalmamıştır.
Bu koşullar altında 31 Ocak günü, Ouchy Şatosunda saat 10.30’da başlamıştır.
Lord Curzon: Konferansın Üyeleri, kendilerine sunmakla onur
duyduğumuz Barış Andlaşmasının metnini ellerinde bulundurmaktadırlar; Burada
Temsilcileri bulunan bütün Devletleri bu metni imzalamaya çağırıyoruz (s. 132).
31 Ocak çarşamba günü saat 11 ile 4 Şubat pazar akşamı saat
9.30 arasındaki beş günlük süre, Lozan Konferansı tarihinde bir kriz dönemini
oluşturmuştur.
Son gün temsilci heyetleri arasında büyük bir trafik
yaşanırken, o gün Lozan’dan
ayrılmaya kararlı olan Lord Curzon ve İngiliz Temsilci Heyeti akşam Lozan Garında trende
bekliyorlardı. Fransız delegesi Bompard’ın trene gelerek Türk Delege Heyetinin Müttefik
önerilerini kabul etmediğini söylemesi üzerine Lord Curzon hareket emrini
vermiştir.
Müttefiklerin Barış Antlaşması tasarısı, genellikle dört
sayfa olarak yayımlanan Tanin gazetesinin 8 sayfa çıkan 3 Şubat günkü sayısında
yayımlanmıştır (Tanin, 3 Şubat 1339, s. 1-8.).
Türk basınının konferansın kesilmesi üzerine çağrıcı
devletlere tepkisi sert olmuştur.
Vakit: Konferans istiklali
malimizi ihlal eden talepler hasebiyle akim kaldı. Fransızlar ve İtalyanlar
Lozan’da talimat bekliyorlar. İnkitadan mesul Fransızlardır (Vakit, 6 Şubat
1339, s. 1.).
Tevhidi Efkar: Misakı Millimizi süngümüzle alacağız (Tevhidi
Efkar, 7 Şubat 1339, s. 1.).
İsmet Paşa, telgraflarında Hükümete, Konferansın kesildiği
resmen ilan edilmediğinden (…) İngilizlerle hiçbir noktada çatışmaya meydan
verilmemesini önermiştir (Bilal N. Şimşir, Lozan Telgrafları I, s. 502.). / s.
141-142
Bölüm III: Lozan Konferansının Kesinti Dönemi
Hariciye Vekâleti Vekili Hüseyin Rauf Bey, 6 Şubat günü
İzmir limanının Müttefik gemilerine kapatılması, limanda bulunan Müttefik
gemilerinin ayrılmaları ve limana mayın döşenmesi konusundaki bir kararı
Müttefiklere nota ile bildirmiştir.
…gerek İngilizler gerekse Fransızlar, geri çekilmeye
yanaşmayacakları konusunda cevaplar vermişlerdir (s. 145).
İsmet Paşa 10 Şubat günü Bükreş’ten Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf çekerek
küçük nedenlerle hiç kimse istemediği halde savaş olabileceğine işaret ederek
duruma hâkim olmasını istemiş ve derhal Ankara’ya
gelmesini rica etmiştir (Bilal
N. Şimşir, Lozan Telgrafları I, s. 513). / s. 146
İsmet Paşa, İstanbul’a gelir gelmez (…)
açıklamalarda bulunmuş (…) Konferansın kesilmesi durumunda Mudanya
mütarekesinin sona ermesi gerekeceğini söylemesi üzerine M. Bompart’ın Konferansın bitmediğini söylediğini; Konferansın başka bir
zamana bırakılmasından söz edildiğini açıklamıştır.
İsmet Paşa’nın
İstanbul’a vardığı günün
ertesinde, 17 Şubat’ta, İzmir’de
Türkiye İktisat Kongresi açılmış ve 4 Mart tarihine kadar devam etmiştir (s.
147).
Mustafa Kemal Paşa da, İktisat
Kongresi’ni açış konuşmasında (…)
gerçek düşmanların bu milletin iktisadi hakimiyetini sağlayarak yükselmesini
istemedikleri için Konferans’ın esas olarak iktisadi nedenlerle
kesildiğini vurgulamıştır (s. 148).
19 Şubat günü burada İstanbul’dan
gelen İsmet Paşa ile buluşmuştur. 28
Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşalar 20 Şubat
günü birlikte Eskişehir’den Ankara’ya gelmişlerdir.
Lozan Konferansının
kesintiye uğradığı dönemde, TBMM’nde Barış
Konferansı konusunda dokuz gizli birleşim yapılmıştır.
Bu tartışmaların sonunda TBMM, 6 Mart günü barış
girişimlerine devam edilmesi yolunda İcra Vekilleri Heyeti’nin Lozan Delegeler
Heyeti’ne görev ve talimat
vermesini öngören bir kararı kabul ederek görüşmelere son vermiştir.
İsmet Paşa, Musul sorunu ile birlikte borçlar konusunun da
Konferans’ın kesilmesinde ana
etken olduğunu belirtmiş, müttefik yurttaşlarının savaşta uğradıkları zarara
karşı da önce otuz, sonra on milyon altın tamirat bedeli istediklerini
eklemiştir (TBMM GCZ, C: 3, İ: 196, (21.2.1339), Ankara, 1985, s. 1293.).
İsmet Paşa’nın açıklamaları
bazı mebuslar tarafından yeterli bulunmamıştır.
İkinci Grup’a
mensup 45 Mersin mebusu Yusuf Ziya Bey [Eraydın], Güney sınırında yani
İskenderun ve Antakya’da
hükümetin yeni bir tavır
alıp almayacağını sormuştur.
Birinci Grup’tan Antalya mebusu Rasih [Kaplan] Efendi,
İtilafnamedeki hükümleri Fransızların muhafaza etmediklerini söylemiş, Birinci
Grup’tan Bolu mebusu
Tunalı Hilmi Bey de
Fransızların İtilafnamenin en küçük hükmüne hürmet etmediğini söyleyerek
desteklemiştir.
Hüseyin Avni [Ulaş], Hükümet’in “Meclise karşı
bir az istihfafkârane” hareket ettiğini yani Meclis’i küçümsediğini, hafife
aldığını öne sürmüş, Lozan delegelerinin görevlerinin bittiğini bu nedenle
İsmet Paşa’nın dışişleri konusunda açıklama
yapabileceğini, Mali konularda
Maliye Vekilini, Adli konularda Adliye Vekilini dinlemek istediğini belirtmiş,
Birinci Gruptan Konya Mebusu Refik Bey [Koraltan] de kendisini desteklemiştir.
Hüseyin Avni Bey, gerek Vekiller Heyeti’nin
gerekse Büyük Millet Meclisi’nin Misakı Milliden zerre kadar fedakarlık yapması halinde namus gereği
çekip gitmesi gerektiğini de eklemiştir.
Erzurum Mebusu Mustafa Durak [Sakarya], Musul meselesinin
bir yıl ertelenmesinin Musul’u kaybetmek demek olduğunu, Karaağaç’ı terk etmenin de Edirne’yi terk etmek
olacağını, Boğazların açık olmasının İstanbul ve Marmara’nın savunmasız kalması
demek olduğunu söylemiştir (s. 154-155).
Rauf Bey bu arada, Musul sorununun bir yıl içinde Milletler
Cemiyeti’ne gideceğinden söz ederken Milletler Cemiyeti’nin Misakı Milli’de yer aldığını da söylemiştir.
Mersin mebusu İkinci Grup üyesi Salahattin Bey [Köseoğlu] ve
İkinci Grup’tan Bitlis mebusu Yusuf Ziya Bey [Koçoğlu] de
itiraz etmiştir. Rauf Bey, azınlıklar dolayısıyla arada bağlantı olduğunu
söyleyince Yusuf Ziya Bey azınlıkların Musul ile ilgisinin olmadığını
söyleyerek Rauf Bey’e Musul’un
Misakı Milli içinde mi dışında mı
olduğunu sormuştur. Rauf Bey de, Musul’un Misakı Milli içinde olduğu
cevabını vermiştir (TBMM GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1339), s. 1315). /s. 156
Mustafa Kemal Paşa‟ya
göre, seçenekler şöyledir: Sınırlar sorununda
Karaağaç‟tan
vazgeçip vazgeçmemek, Musul vilayeti sorununu bir
yıl içinde
İngiltere ile karşılıklı sonuçlandırmaya bırakmak, kabul
edilemez bazı malî sorunları
projeden çıkartmak. Mustafa Kemal Paşa, bu konularda karar
verdikten sonra diğer
konuların kabul edilebilir görüldüğünde karara varmanın
Meclisin önünde duran
mesele olduğunu söylemiştir.
Mustafa Kemal Paşa: “…Misakı milli şu hat bu hat diye hiçbir
vakitte hudut çizmemiştir. O hududu çizen şey milletin menfaati ve Hey’eti Celilenin isabeti
hazarıdır. Yoksa bu haritası mevcut bir
hudut yoktur. Bunun için de yapılmış olan işlerde veya yapılması teklif olunan
işlerde hiçbir vakitte buna taaruz edilmemiştir. Bilakis riayet edilmiştir.” / TBMM
GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1339), s. 1318. (s. 159)
Misakı Milli Üzerine Tartışma
İzmit Mebusu Sırrı Bey [Bellioğlu]: Paşa Hazretleri çok
teşekkür ederim ki sözlerimi şayanı müdafaa buyurdunuz, anlamadığımı
söylediniz. Misakı millinin, bendeniz mingayri haddin, muharrirlerindenim.
Mustafa Kemal Paşa (Devamla) – Keşke yazmaya idiniz.
Başımıza çok belâ koydunuz. Yani bu gün kat’iyeti
ihlâl eder sözlerden başka bir şey
yapmadınız (s. 160-161). / TBMM GCZ, C: 3,
İ: 200, (27.2.1320)
Lâzistan Mebusu Abidin Bey’in, Mustafa Kemal Paşa’nın son açıklamalarından
Misakı Millinin olmadığı, istediğimiz gibi bir harita çizeceğimiz sonucunu
çıkardığını söylemesi üzerine Mustafa Kemal Paşa öyle bir şey demediğini
belirtmiştir. / TBMM GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1321)
İkinci Grup üyeleri, Lozan görüşmelerini yürüten Delegeler
Heyeti’nin Müttefiklerin Barış projesine karşılık olarak bir mukabil proje
vermiş ve böylece bazı taahhütler altına girmiş oldukları yolunda bir iddiayı
öne sürmüşlerdir.
Hüseyin Avni Bey [Ulaş], Hükümet’in hazırladığı projeyi bilmediklerini, Avrupa’ya verilecek şeyin neden gizlendiğini
sorarak aynı konuda ısrar etmiştir. / TBMM GCZ, C: 4, İ: 2, (2.3.1339), s. 3-5
İzmit mebusu Sırrı Bey [Bellioğlu], Batı Trakya
Müslümanlarının İstanbul Rumları gibi mübadele dışında bırakılmalarının, Batı
Trakya Müslümanlarını muadil göstermekle Misakı Milli hükümlerini ihlal
ettiğini öne sürmüştür.
İsmet Paşa: Boğazların serbestliğine gelerek Misakı Milli’de
ticari gemilerin Boğazlardan
serbestçe geçişinin kabul
edilmiş olduğunu hatırlatmıştır. / TBMM GCZ, C: 4, İ: 3, (3.3.1339), s. 70-71
Hüseyin Avni Bey [Ulaş]: Musul sorununun çözümünün “İngiliz
şurasından başka bir şey olmayan” Milletler Cemiyeti’ne bırakılmasından sonra
zaman geçince ordu toplayıp savaşılamayacağını söylemiş, İstanbul ve Boğazların
askersizleştirilmesini eleştirmiştir. Bu barışın şerefimize uygun olmadığını
belirten Hüseyin Avni Bey, İsmet Paşa’nın
savaş elbiselerini giymesini
istemiştir (s. 167). / TBMM GCZ, C: 4, İ: 4, (4.3.1339), s. 92-95.
Ali Şükrü Bey bütün konferans zabıtlarının, protokollerin
çevirilerinin verilmesi isteğini 27 Şubat günü yinelemiş, Oturum Başkanı,
matbaanın yanması dolayısıyla buna imkan olmadığını belirtmiştir (s. 171). / TBMM
GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1339), s. 1323-1324.
Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in bir karşı projenin varlığında ısrar etmesine Mustafa Kemal Paşa “o sizin ifadenize göredir.
Yani ben diyeceğim ki doğru değildir.” / s. 178
Ali Şükrü Bey (Trabzon) Emniyeti şahsiye mefkut mudur?
…
Birleşimi yöneten Ali Fuat Paşa, olup bitenleri anılarında
daha sonra şöyle anlatmıştır:
“Ali Şükrü Beyin Ben de söyleyeceğim, demesi üzerine Gazi
Paşa, hiddetli bir tavırla: Bir haftadır söylüyorsunuz, memleketi zarardide
ediyorsunuz, demiş ve elleri cebinde olduğu halde asabî bir halde kürsüden
inmiş Memleketi zarardide ediyorsunuz, maksadınız nedir? diye bağırarak Ali
Şükrü Beyin üzerine yürümüştü.
(…)
Derhal, hatırıma riyasetin tarihî çanını iki tarafın
ortasına atıp husule gelecek gürültü ve şaşkınlıktan istifade etmek gelmişti. Hemen
tasavvurumu tatbik ettim. Herkes çanın atıldığı yerden uzaklaşmıştı, umumî bir
sükûnet ve hareketsizlik oldu, ben de bu sâyede müzakereleri bir ân için tâtile
muvaffak oldum.” / s. 179-180
İsmet Paşa, Meclisin güvenoyu vermesi üzerine 8 Mart 1923
günü, Çağrıcı devletler Dışişleri Bakanlarına birer mektup ile ekinde bir “Türk
Karşı Teklifi Andlaşma Tasarısı” göndermiştir.
Müttefik devletleri, Türkiye’nin vermiş olduğu karşı barış tasarısını aralarında görüşmek ver ortak bir tutum saptamak üzere 21 Mart 1923
günü Londra’da bir
araya geldiler.
Ali Şükrü Bey Olayı
TBMM’nin 29 Mart 1923 günkü 13 üncü birleşiminde
Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey [Ulaş]: Ali Şükrü Bey iki günden beri kayıptır!
Efendiler! Memleketin sahibi, namusuna hâkim bir milletin mebusu kayboluyor.
Hükümet bulamıyor, iki gündür kayıptır bulamıyor. (Böyle Hükümet olamaz. Lânet
sesleri) efendiler!
2 Nisan gününün Tan gazetesi,
siyah çerçeve içinde “Şehidi Muhterem Ali Şükrü Bey’in Cesedi Bulundu”
başlığını atmış, altında Ali Şükrü Bey’in
bir fotoğrafını basmıştır.
Rauf Bey’in, cinayet zanlısı olarak
açıkladığı kişi, halk arasında Topal Osman diye tanınan, eski Giresun Belediye
Başkanı ve Milli Mücadelenin Giresun teşkilatını kurmuş olan Osman Ağa’dır (s. 204). / TBMM ZC, Devre I, C: 28, İ: 16, (2.4.1339), s.
305.
Tan bir daha yayın hayatına dönememiş ve 18 Ocak 1923 günü
başlayan yayını 8 Nisan tarihli 68’inci
sayısıyla son bulmuştur.
Meclis çalışmaları, zaten seçim ortamına girilmesi nedeniyle
16 Nisan’da son
bulmuştur.
Chester Projesi
Eylül 1922 ortalarında Arthur Chester ve Kennedy, Ankara’ya
gelerek hükümet yetkilileriyle görüşmeye başlamışlar ve ön anlaşmaya
varılmıştır. Ön anlaşmaya göre Anadolu, Musul, Kerkük ve Süleymaniye yöresinde
4.000 km’yi aşan bir demiryolu şebekesi ile üç liman yapımı öngörülmüştür.
Projenin, şirketin yol güzergahı ile liman çevresindeki 40 kilometrelik alan
içinde ve 20 yıl içinde bulunacak petrol dahil tüm maden işletme imtiyazı ile
finanse edilmesi öngörülmüştür.
Projenin kabulü, Lozan Konferansı’nın ikinci dönem
görüşmelerinde İngiltere
ve Fransa’nın tepkisini çekmiştir.
Lozan Barış görüşmelerinin 24 Temmuz 1923 tarihinde
anlaşmayla sonuçlanmasıyla (…) proje için aranan mali desteğin sağlanma olanağı
kalmamıştır. Bu koşullarda, Türk hükümeti 18 Aralık 1923’te anlaşmayı feshetmiştir.
…
TBMM’nin
1 Nisan 1923 günkü 15 inci birleşiminin birinci oturumunda (…) 1921
Anayasasının ek maddesinin kaldırılarak yeniden seçim yapılması hakkındaki
Meclis Kararı oy çokluğuyla kabul edilmiştir.
1 Nisan günü alınan seçimin yenilenmesi kararı uyarınca
TBMM’nin Birinci Devresi sona ermiştir.
Lozan’a İkinci Kez Gidiş
İsmet Paşa, 18 Nisan Çarşamba günü öğle üzeri saat yarımda
Şark ekspresiyle Lozan’a hareket etmiştir. 21 Nisan 1923 günü Lozan’a varmıştır.
Bölüm IV: Lozan Konferansının İkinci Evresi, Antlaşmanın
İmzalanması ve TBMM’de Onaylanması
İngiltere, Lord Curzon’un yerine Başdelege olarak İngiltere’nin
İstanbul’daki Yüksek Komiseri
Sir Horace Rumbold’u gönderdi.
Fransa, Barrère yerine Fransa’nın İstanbul’daki Olağanüstü Komiseri General Pellé’yi göndermiş.
İtalya delegasyonunda da Marki Garroni’nin yerine Montagna
Başdelege olmuştur (s. 218).
İlk devrede Konferans’a iştirak eden İspanya,
İsveç, Norveç,
Danimarka, Hollanda delegeleri, bu devrede kapitülasyonların kaldırılması
kararlaştırılmış olduğundan, ikinci devre toplantılarına katılmamışlardır.
Konferansta temsil olunan Devletlerin Temsilci Heyetleri,
Lozan’da 23 Nisan 1923 tarihinde toplanmışlar…
Çiçerin’in yerine Sovyet Rusyası’nın Roma temsilcisi
Vorosvski temsil etmek üzere Lozan’a
gelmiştir.
Vorovski, Lozan’da Türk
Heyeti’nden başka kimsenin görmek istemediği bir kimse olarak
kabul edilmiştir.
Bir Türk gazetecinin, Sovyet Rusya’nın Boğazlar Sözleşmesi’ni
imzalayıp imzalamayacağı
konusundaki sorularına, henüz bir talimat almadığı cevabını veren Vorovski, bu
demecinden bir gün sonra, 10 Mayıs 1923 günü akşam saat 9.00 da, Cecile
Oteli’nde yemeğini yerken İsviçre uyruklu Alexi Konradi adlı birisi tarafından
tabanca kurşunu ile öldürülmüştür (s. 223).
Vorovski’nin İngilizler,
Fransızlar ve İtalyanların katılmadığı cenazesi ertesi gün, Ruslar ve
Türkler tarafından kaldırılmış…
Vorovski cinayetinden sonra Konferans görüşmelerinde bir
hızlanma görülmüştür.
Tamirat (savaş tazminatı) konusu Türk Heyeti’nin üzerinde hassasiyetle durduğu bir
konu olmuştur.
Müttefiklerden bazıları bu anlaşmazlığın Milletler Cemiyeti’ne
veya Lahey Uluslararası Daimi Adalet Divanı’na havalesini telkin etmiş ancak Venizelos bunu da kabul
etmemiştir.
26 Mayıs günü kapalı kapılar ardında süren görüşmelerin
sonunda İsmet Paşa tazminattan vazgeçtiklerini belirterek “Karaağacı aldık!”
Görüşmeler sonunda, gerek Rıza Nur, gerekse İsmet Paşa
tamirat bedeli yüzünden bir savaşı göze alamadıklarından bu ısrarlarından
vazgeçmişlerdir.
Osmanlı Devlet Borçları sorunu, Müttefiklerin bu borçların
faizlerinin altınla ödenmesi talebi, barışın önündeki en büyük engellerden biri
olmuştur.
Lozan Konferansı komitelerinin son ve tarihî toplantısı 17
Temmuz Salı günü saat beşte Şato’da yapılmıştır.
Konferansın ilk döneminde, Birinci Komisyon 25, İkinci
Komisyon 32, Üçüncü Komisyon 41 olmak üzere toplam 98 oturum yapılmıştır. Buna
karşılık, ikinci dönemde toplam oturum sayısı 33’dür. Bu oturumların 13’ü Birinci Komite, 9’u İkinci Komite ve 11’i Üçüncü Komite tarafından
gerçekleştirilmiştir (s. 247).
Vakit; imza töreninin Kurban
Bayramı’na tesadüf etmesine gönderme yaparak, “imza merasimi de dün hitam
bulmuştur ve Bayram içinde Bayram yapan İstanbul bu defa sulhu ilan eden top
sesleriyle sarsılmıştır” diye vermiştir.
İleri, Barış Antlaşmasıyla
Yakın Doğu’da dokuz
yıldan bu yana süren savaş durumunun resmen sona erdiği belirtilerek 24 Temmuz 1923 tarihinin
ülkemiz için olduğu kadar dünya siyasi tarihinde de yeni bir devrin başlangıcı
olduğu ifade edilmiştir (s. 255).
Boğazlar sorunu: İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara
Denizi’nin durumu, Boğazlar rejimine ilişkin Sözleşme ile tanzim edilmiştir (s.
265).
…
TBMM 1. Dönemi 16 Nisan 1923’de son toplantısını yapmıştır.
Yeni Seçimler, Haziran ve Temmuz 1923 aylarında yapılmıştır. Ancak, bazı seçim
bölgelerinde seçimlerin tamamlanması Ağustos ayını bulmuştur. Seçimlere
gidilirken gerek Hıyaneti Vataniye Kanunu’ndaki
değişiklikler, gerekse İkinci Grup’un
seçimlere grup olarak katılmama kararı seçim sonuçları üzerinde etkili
olmuştur (s. 273-274).
TBMM’nin
İkinci Devresi, 11 Ağustos 1339 [1923] Cumartesi günü En Yaşlı Üye Abdurrahman Şeref Bey’in konuşmasıyla açılmıştır.
Meclis’in Birinci Devresindeki İkinci Grup üyelerinden
hiçbiri İkinci Meclis’e seçilememiştir.
TBMM’nin
İkinci Devresinin yedinci
birleşiminin ikinci oturumu
21 Ağustos 1923:
Antlaşma üzerinde ilk sözü Mersin mebusu Niyazi Bey
[Ramazanoğlu] almıştır.
Niyazi Bey, Antlaşma’nın 16ıncı
maddesini eleştirerek bu
maddenin Antlaşma’da
yazılı sınırlar dışında kalan arazi üzerindeki
haklardan feragat edilmesiyle İmparatorluğumuzun öz Türk memleketlerinin
mukadderatlarını da tehlikeye attığını söylemiştir.
Niyazi Bey, Antlaşmanın bu şekli ile kabul edilemez olduğunu
söyleyerek sözlerine son vermiştir.
Tekirdağ mebusu Faik Bey [Öztrak], Lozan’da Trakya konusunda
Misakı Milli’nin gereklerinin yerine getirilmediğini savunmuştur.
Menteşe mebusu Şükrü Kaya; Batı Trakya’nın Yunanistan ya da Bulgaristan’a
ait olmadığını, Türk olduğunu
ve olması gerektiğini söylemiştir.
İstanbul mebusu Hamdullah Suphi Bey [Tanrıöver], Delegeler
Heyeti’nin Lozan’dan getirdiği
Barış Antlaşması’nın eski bir
vasiyet yerine konmuş bir hayat, bir ümit belgesi olduğunu söyleyerek Lozan
Antlaşması’nı kabul eden ve onaylayanlardan
biri olduğunu açıklamıştır.
Lozan Barış Antlaşması’nın kabulüne
dair birinci kanunun oylamasına 227 kişinin katıldığı, 213 kabul, 14 ret oyu
çıktığı anlaşılmıştır.
İkinci kanunun oylamasına 220 kişinin katıldığı, 206 kabul,
14 ret oyu çıktığı görülmüştür. Üçüncü kanunun oylamasına 221 kişinin
katıldığı, 208 kabul, 13 ret oyu çıktığı belirlenmiştir. Dördüncü ve son
kanunun oylamasına 225 kişinin katıldığı 212 kabul, 13 ret oyu çıktığı
saptanmıştır.
Sonuçların alınmasından sonra, Başkan Ali Fuat [Cebesoy]
Paşa, dört Kanunun da kabul edilip onaylandığını ilan etmiştir (s. 284).
Lozan Sulh Muahedesi’nin kabulüne dair birinci kanun’a 14 ret, ikinci kanun’a 14 ret, üçüncü
kanun’a 13 ret, dördüncü kanun’a 13 ret oyu çıkmıştır.
On üç mebus, Menteşe mebusu Hoca Esat Efendi [İleri],
Gaziantep mebusu Kılıç Ali Bey [Kılıç],
Adana mebusu Zamir Damar Bey [Arıkoğlu],
İzmir mebusu Mustafa Necati Bey [Uğural],
Gaziantep mebusu Mehmet Ali Bey [Cenani],
Saruhan mebusu Vasıf Bey [Çınar],
Urfa mebusu Yahya Kemal Bey [Beyatlı],
Mardin mebusu Necip Bey [Güven],
Mersin mebusu Niyazi Bey [Ramazanoğlu],
Edirne mebusu Faik Bey [Kaltakkıran],
Urfa mebusu Şeyh Saffet Efendi [Yetkin],
Menteşe mebusu Şükrü Bey [Kaya],
Mersin mebusu Besim Bey [Özek]
…dört kanuna da ret oyu vermişler, buna karşılık Tekirdağ
mebusu Faik Bey [Öztrak], birinci ve ikinci kanunlara ret oyu vermiş, üçüncü ve
dördüncü kanunların oylamasına ise katılmamıştır (s. 285-286).
Barış Antlaşmasını onaylayan kanunlardan dördüne de ret oyu
veren mebuslardan, Birinci Meclis'te Birinci Grup üyesi olan Mardin mebusu
Necip Bey [Güven] ile Menteşe mebusu Hoca Esat Efendi [İleri], İkinci
Meclis'ten sonra bir daha milletvekili seçilememişlerdir. Birinci Meclis'te
mebus olmayan Mersin mebusu Besim Bey [Özek], Mersin mebusu Niyazi Bey
[Ramazanoğlu] ve Urfa mebusu Şeyh Saffet Efendi [Yetkin] de İkinci Meclis’ten sonra bir daha seçilememişlerdir
(s. 289).
…
Lozan müzakereleri boyunca Lozan ile Türkiye arasındaki
iletişim ciddi bir sorun olmuştur.
Lozan’daki Türk Heyeti ile Türkiye arasında karşılıklı
gönderilen telgrafların (en azından bazılarının) İngilizler tarafından okunduğu
sonradan açıklanan İngiliz gizli belgelerinde ortaya çıkmıştır.
…
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri
ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder