5 Kasım 2023 Pazar

Orta Asya'daki Eski Türk Evleri

Orta Asya'daki Eski Türk Evleri

Bekir Deniz

 

Makalede Aral Gölü çevresi ve Sırderya üzerinde bulunan İlk ve Ortaçağ’daki eski Türk evleri konu edilecektir.

 

Türkiye’de bugüne kadar ev ile ilgili yapılan araştırmalara göre, Anadolu-Türk evinin Orta asya-Türk ev mimarisi ve çadırdan geliştiği kabul gören bir görüş olmakla birlikte; kaynaklarda, tarihi bilgiler dışında günümüzde örneği bulunmayan Bizans evlerinden geliştiği kabul edilmekte, bu nedenle de pek çok araştırmacının ifade ettiği “Türk evi” kavramı yerine, Anadolu’da geliştiği ileri sürülen “Osmanlı evi” adının daha doğru olduğu bir görüş olarak savunulmakta, bunun kökeni de megaron geleneğinde aranmaktaydı

 

Tarihçilerin ifadesine göre, X-XI. yy. Tarda Oğuzların yurdu, Hazar Denizi ile Aral Gölü arasındaki sahayı kaplamaktaydı

 

Aral Gölü ve çevresi İlkçağlarda Kanglı Boylar, Hunlular ve Eftalitler’in yurduydu

 

Aynı bölge Ortaçağda Batı Göktürkler, Peçenekler, Türgişler ve Oğuzların ülkesiydi.

 

Tarihçiler, H. 349 (M. 960) yılında 200.000 çadırlık bir Türk halkının Müslüman olduğunu bildirmektedir. Bu Türk halkı, Karahanlıların hâkim olduğu yerlerdeki

Yağına, Karluk, Çiğil, Tuhsı gibi Türk kavimlerinin yaşadığı yerlerdi ki günümüzde bu topraklar, Güney Kazakistan’da, Şimkent (Çimkent) Oblusu’na bağlı Sozak Avdanı’nda (ilçe), Sozak, Bedbahtdala Çölü ile Jambıl (Taraz) Oblusu sınırlarındaki Çıı ve Talaş Nehri yatağı (Çıı Havzası) ile, Balkaş Gölü ’ne dökülen ili Nehri ve Tepsi Çayı arasında kalan alanları (Yedi Su) kaplamaktaydı.

 

Oğuz veya Türkmenler, Selçuklular’ın idaresinde ve sonrasında, dalgalar halinde, İran, Irak ve Anadolu’ya göç ettiler.

 

Günümüzde Ortaasya’da ev’e üy denilmektedir; Kazaklarda, kerpiç vb. malzemeyle yapılan daimi (kalıcı), yerleşik evlere durgun üy, konar-göçerlerin kullandığı keçe’den (kiyiz) yapılan çadırlara da kiyiz üy (keçe ev) denilmektedir.

 

Keçe evler günümüzde de kullanılmaktadır; keçenin rengine göre de ak üy, boz üy gibi isimler almaktadır

 

Bugün Türkistan’da esen rüzgârlara Arıştandı (Aslanlı) denilmektedir.

Bahar ve yaz mevsiminde pek önemli sayılmayan bu rüzgârlar sonbahar ve kış aylarında çok güçlü esmektedir. Kurak havalarda estiğinde ise fırtına ve toz savurmaktadır.

Otrar Bölgesi’ne egemen olan Arıştandı rüzgârları kuzeydoğu’dan güneybatıya doğru esiyordu. Yani, binaların kuzeydoğu yönünden esiyordu. Bu nedenle ana girişin yönü toz getiren bu rüzgârların tersi istikametine (güneydoğu) yerleştiriliyordu.

 

Evlerin su ihtiyacı kale içinde kuyu ve sarnıçlardan (kuduk) sağlanmaktaydı. Şehir dışında rabad’da yer alan evlerde kuyu ya da bulak’lardan (temiz akar su) temin edilmekteydi: Savran gibi, suyun az bulunduğu yerlerde ise kariz adı verilen, yer altından, tünelle birbirine bağlanan su kuyuları vasıtasıyla uzak yerlerden getirilmekteydi: Birbirlerine zincir gibi bağlıydı.

 

Türkistan’da İlk ve Ortaçağ’da yapılan Türk evlerinin malzemesi, bugün olduğu gibi kerpiç ve tuğlaydı. Kerpiç İlkçağ yapılarındaki gibi günümüzde da çevrede yetişen saksavul ağacı dallarının çamur içine karıştırılmasıyla yapılmaktadır.

 

Özbekistan ve Tacikistan’da görülen eski evlerde de, her odada mutlaka sufa vardır; Sufa adeta evin vazgeçilmez bir öğesi gibidir.

Sedir (sofa) yapma geleneği Anadolu’da da görülür.

Ocak Sirderya boyundaki eski Türk evlerinin vazgeçilmez bir bölümüydü.

 

Anadolu Türk evi ile Orta Asya’daki çadır ve ev geleneği arasındaki yakın ilişki Türk Sanat Tarihçileri ve Mimarlık Tarihçileri tarafından değil ama yabancı mimarlık tarihçileri tarafından ileri sürülen ve şiddetle savunulan bir tezdir: Yuvarlak plânlı çadır ile tek odalı ev arasındaki ilişki neredeyse aynı plâna dayandırılmakta

 

Deniz, Bekir (), Orta Asya'daki Eski Türk Evleri, s. 17-

… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder