Northrop
Frye - Eleştirinin Anatomisi
1957 tarihli bu eser arketiplerin, sembolizmin, retoriğin
izini sürerek, bir sözel evren tasarımını, bu evrenin işleyiş prensiplerini ve
bir anlamda da kiplerin, biçimlerin gramerini ifşa etmeyi amaçladı.
Edebiyat eleştirisi, Frye’ın da söylediği gibi, “söze dair”
konuşur
Eleştirinin Anatomisi Batı edebiyatım, Batı kültürünü
merkeze alan bir kitaptır.
Çeviride, anlamı
aktarmanın en önemli yöntemlerinden biri de anahtar bir kelimeyi çevrilmemiş
bırakmaktır. Bunun amacı okurun orijinal dildeki metnin bağlama dayalı
çağrışımlarını kendi başına çekip çıkarmasını sağlamaktır.
…edebiyatı öğrenmek diye bir şey yoktur.
Frye, talihsiz bir pasajında tüm modem eleştirmenler içinde
dehaya sahip tek eleştirmenin kendisi olduğunu söylüyor.
Frye, 1940’lar ve 1950’lerde / biçimci eleştiri okullarına
başkaldırmakla işe başladı
…
Tartışmalı Bir Giriş
Belli ideolojilerin güdümündeki eleştiri, edebiyat
eleştirisi açısından negatif bir aşama. İdeolojiler eserleri yüceltebilir,
aşağılayabilir.
Estetik beğeni, kişisel deneyim ile eleştiri arasında
ayrım yapıyor. Kişisel beğeni, iktidar tarafından maniple edilebilir. Bu durum
edebiyat eleştirisi açısından negatif bir aşama.
Frye’e göre edebiyat eleştirisi edebiyat eserlerinin
sistematik bir incelemesi olmalıdır.
Bu nasıl mümkün olabilir, eleştirinin bir bilim olarak
düşünülmeyle…
Shakespeare ve Keats’in günümüzde sahip olduğu popülerlik
her ne ise, eşit olarak, eleştirinin yaptığı tanıtımın bir sonucudur.
Eleştiri olmadan yaşamım sürdürmek isteyen ve ne istediğini
ya da neyden hoşlandığım bildiğini ileri süren bir toplum, sanatı vahşileştirir
ve kendi kültürel hafızasını kaybeder. / s. 30
Hakiki bir poetika geliştirebilmenin ilk adımı; anlamsız
eleştirinin ne olduğunun faikında olmak ve ondan kurtulmaktır
İki tür değer yargısı vardır: Karşılaştırmalı ve pozitif.
Karşılaştırmalı bir değer sistemi üzerine kurulu olan eleştiri iki bölüme
ayrılır, sanat eseri bu bölümlerden birinde ürün, diğerinde ise mülk olarak
değerlendirilir. İlki sanat eserini birincil olarak onu yazan kişiyle
ilişkilendiren biyografik eleştiriyi geliştirir. Yönelimli eleştiri [tropical
criticism] olarak adlandırabileceğimiz diğeri ise birincil olarak çağdaş okurla
ilgilenir. / s. 48
BİRİNCİ DENEME
Tarihsel Eleştiri: Kipler Teorisi
Edebiyat eleştirisi için gerekli olan sistemin temelinde
Aristoteles var. Frye sistemine Poetika ile başlıyor.
Frye trajik, komik ve tematik edebiyat çalışmalarını her
biri belirli bir edebi dönemle tanımlanan beş "kip”e ayırır.
Kip: bir edebiyat eserinde karakterlerin sahip olduğu
eylem gücünü ifade ediyor.
…kahramanın diğer insanlara ve kahramanın çevresine göre
nasıl tasvir edildiği…
Frye, Klasik uygarlıkların tarihsel olarak bu tarzların
gelişimi yoluyla ilerlediğini öne sürüyor.
Trajedi, kahramanın toplumdan ayrılmasıyla
ilgilidir.
Efsanevi trajedi tanrıların ölümüyle ilgilidir.
Romantik trajedi, kahramanların ölümüyle ilgilidir.
Yüksek mimetik trajedi, soylu bir insanın ölümüyle
ilgilidir.
Düşük mimetik trajedi, sıradan bir insanın ölümüyle
ilgilidir.
İronik mod/biçim zayıf veya acınası bir kahramanın
ölümüyle ilgilidir.
Komedi toplumun entegrasyonuyla ilgilidir.
Efsanevi komedi tanrılar toplumuna kabul edilmeyle
ilgilidir.
Romantik komedi, kahramanın idealleştirilmiş veya
basitleştirilmiş bir doğa biçimiyle bütünleşmesini konu edinir.
Yüksek mimetik komedi kaba kuvvetle kendi çevresini inşa
eden kahramanı konu edinir.
Düşük mimetik komedi sıradan kahramanın kendini
gerçekleştirme sürecini konu edinir.
İronik komedi, toplumu hicveden, kahramanın acı çektiği
eserler örnek olabilir bu türe ve ayrıca polisiye kurgular, ironik hiciv
örnekleridir.
Tematik edebiyatta içerik olay örgüsünden
daha önemlidir.
Efsanevi tarzda ilhamın ilahi olduğu düşüncesi hakim.
Romantikte tanrılar gökyüzüne çekilmiştir.
Yüksek mimetik tarzdaki eserler içerisinden ulusal
destanlar çıkar.
Düşük mimetikte tematik anlatım bireyciliğe ve romantizme
yönelir.
İronik tarzdaki eserler sistem karşıtı, modernite karşıtı
tutumlarıyla dikkat çeker.
Notlar:
Aristoteles Poetika’nın ikinci bölümünde kurmaca eserlerdeki
karakterlerin ahlaki durumunu mevzubahis eder.
Frye kurmacayı kahramanın eylem gücü bakımından kategorize
ediyor:
1 - Kahraman diğer insanlardan daha üstünse o bir ilahi
varlıktır ve bu da anlatıyı mit yapar.
2 - Eğer diğer insanlar ve çevresine kıyasla, derece
bakımından üstünse; kahraman tipik bir romans
kahramanıdır. Efsane, masal ve halk anlatıları bu türe örnekler verir.
3 - insanlara kıyasla derece bakımından üstünken kendi doğal
çevresine kıyasla herhangi bir üstünlüğü yoksa; kahraman bir liderdir. Bu,
çoğunlukla epik ve tragedyanın, üstmimetik kipin
kahramanıdır
4 - insanlara ya da çevresine üstün değilse; kahraman bizden
biridir. …komedyanın ve gerçekçi kurmacanın
karakteridir…
5 - Eğer güç ya da zekâ bakımından bizden daha aşağı
seviyedeyse kahraman ironik kipe aittir.
Erken Ortaçağ döneminde edebiyat mitlere sıkıca bağlıdır.
Romans, iki temel biçime ayrılır: Yiğitlik ve şövalyelikle
uğraşan dünyevi biçim ile azizlerin efsanelerine adanmış dini biçim.
Üstmimetik kip, Rönesans’ın prens ve saraylı kültü
tarafından önplana geçirilene dek, edebiyata romans kurmacası yön vermiştir.
Son yüzyıl süresince, en ciddi kurmaca, giderek konik kipe
doğru meyletmeye başlamıştır.
Doğu kurmacası, bildiğim kadarıyla, mitik ve romantik
formüllerden çok da öteye gidememiştir.
Trajik Kurmaca Kipleri
Trajik hikâyeler, ilahi varlıkları kullandıklarında,
Dionysoscu olarak adlandırılabilirler. Bu hikâyeler, ölen tanrıların,
hikâyeleridir,
Tragedya / liderin düşüşünü anlatan bir kurmacadır (Lider
düşmelidir; çünkü bu onun toplumdan yalıtılmasının tek yoludur)
Altmimetik tragedyadaki acıma ve korku, ne arındırılmıştır
ne de zevklere yedirilmiştir.
Altmimetik ya da yerli tragedya için en doğru sözcük,
muhtemelen, pathostur
pathos’un asıl figürü genellikle ya bir kadın ya da bir
çocuktur
Tragedya tüm kahraman kadrosunu katledebilir; ancak pathos
genellikle tek bir karaktere odaklanmıştır.
Pathos’un ana fikri, bizimle aynı konumdaki bir bireyin, ait
olmaya çalıştığı bir sosyal gruptan dışlanmasıdır.
…ironi terimi, insanın olduğundan daha küçük görünmesine
dair bir tekniğe işaret eder
İronik kurmaca yazarı, / Sokrates gibi hiçbir şey
bilmiyormuş, hatta ironik olduğunu bile bilmiyormuş gibi davranır.
trajik ironinin temel prensibi şudur: Kahramanın başına
gelen sıra dışı ne varsa, nedensel olarak onun karakter çizgisinin dışında
olmalıdır.
Komik Kurmaca Kipleri
Komedyanın konusu, genellikle toplumun bütünleşmesidir
Tematik Kipler
Aristoteles, şiir sanatının altı boyutunu sıralar: ezgi,
söyleyiş ve temsil
Diğer üçüyse mythos ya da hikâye; ethos ve dianoia ya da
“düşünce”
Dianoianın en doğru çevirisi belki de "tema” olacaktır
her edebiyat eserinin hem bir kurgusal boyutu, hem de bir
tematik boyutu vardır ve hangisinin daha önemli olduğu sorusunun yanıtı
sıklıkla bir görüş meselesidir ya da yorumun vurgusuna kalmıştır.
Bir kurmaca eser, tematik olarak yazılmış ya da
yorumlanmışsa, bir alegoriye ya da tasvirci bir öykünceye dönüşür.
Aristoteles için, şiir bir techne ya da estetik yapıttır
merkezi kavramı catharsis'tic.
Catharsis izleyicinin kopması demektir
Estetik bir kavrayışın olduğu yerde, duygusal ve entelektüel
kopuş vardır.
İKİNCİ DENEME
Etik Eleştiri: Sembol Teorisi
İlk bölümde 3 temel kip açıklandı; trajik, komik ve
tematik.
Şimdiki bölümde sembolizmin beş kategorisini/evresini
anlatıyor.
Sembolik aşamalar:
Değişmez/açıklayıcı (motifler ve işaretler)
Resim (resim / sık tekrarlanan görüntüler…)
Efsanevi (sembolün arketip olarak ele alınması)
Anagojik (sembol burada monad durumundadır)
…sembol, metnin dışında, dünyayı tanımlayan bir şeye
gönderme yapar. Bir görüntüde sembol dış dünyaya gönderme yapmakla kalmaz, aynı
zamanda belirli duyguları da çağrıştırır. Bir arketipte, bir görüntü birden
fazla edebiyat eserinde tekrarlanır. Son olarak, bir monadda bir sembol, insan
doğası gibi evrensel bir şeye gönderme yapar.
Notlar:
Ne zaman bir şey okusak, ilgimizin aynı anda iki yöne doğru
hareket ettiğini görürüz. İlk yön dışa doğrudur
bellek kayıtlarımıza atıfla okumanın dışına çıkmaya
çalışırız.
diğer yön ise içe doğrudur
diskörsiv yazın ve didaktik yazın / bu iki veçheye örnek
olabilir.
Şaire lisanslı bir yalancı olarak geleneksel ününü
kazandıran, gerçekleri göz ardı etmek konusunda sahip olduğu eşsiz ayrıcalıktan
ileri gelir ve bu durum, edebi yapıları adlandırmak için kullanılan , “mesel”,
“kurmaca”, “mit” vs. gibi isimlerin de, Norveççe’de hem yalancı hem de şair
anlamına gelen digter sözcüğü gibi, ikincil anlamının neden “uydurma” olduğunu
açıklar. / s. 103
“Konu” ya da “hikâye” sözcüğünü, olaylar silsilesi,
anlamında kullanabiliriz ve hikâyenin (story) tarihle (history) olan bağlantısı
bu sözcüğün etimolojisine kazınmıştır.
Biçimsel Evre: İmge Olarak Sembol
Şiirsel anlatımın temeli, metafordur ve saf alegorinin
temeli de karmaşık metafordur.
Mitik Evre: Arketip Olarak Sembol
Biçimsel evrenin temel ilkesi, şiirin doğanın taklidi
olduğudur
(Eliot) iyi bir şair taklit etmektense çalar
Sembolizmin her evresi, anlatıya ve onun anlamına yönelik
ayrı bir yaklaşıma sahiptir. Lafzi evrede anlatı, anlamlı seslerin bir akışıdır
ve anlam muğlak, karmaşık bir sözel örüntüdür. Betimleyici evrede, anlatı
gerçek olayların bir taklididir ve anlam, gerçek nesnelerin ve önermelerin bir
taklididir. Biçimsel evrede, şiir, emsal ve öğreti arasında varolur.
The Golden Bough, edebiyat eleştirisinin bakış açısından,
saf dramanın törensel içeriğine dair bir denemedir. Bu, şu anlama gelir: Eser,
kronolojik olarak değil, mantıksal açıdan dramanın yapısal ve türe dair
ilkelerinin türetildiği arketipik bir töreni yeniden kurmaktadır. Böyle bir
törenin tarihte gerçekten varolup varolmadığı, edebiyat deştirmeni açısından
önemli değildir.
Güzellik arayışı, hakikat ya da iyilik arayışından daha
tehlikeli bir lakırtıdır, çünkü egoyu daha güçlü bir şekilde baştan çıkarır.
…her kasıtlı güzelleştirme girişimi, kendi içinde, yaratıcı
enerjiyi yalnızca güçsüzleştirir.
Anagojik Evre: Monat Olarak Sembol
İnsanın arzusu sonsuzdur
Mülk sonsuzdur ve insanın kendisi sonsuzdur.
…şiir tüm edebiyatın mikrokozmosu olarak belirir
Anagojik olarak o sembol demek ki monattır, tüm sembollerin
dianoia için Logos ve mythos için yaratıcı eylemin tamamına karşılık gelen tek
bir sonsuz ve ölümsüz sözlü sembolde birleşmesi
Anagojik eleştiri, genellikle dinle doğrudan ilişki
içindedir
…bir metafor kullandığımızda, Anın B olduğunu ileri
sürmüyoruz; “aslında” Anın bazı açılarından B ile karşılaştırılabilir olduğunu
söylüyoruz; bir şiirin betimsel ya da açıklanmış anlamının özünü bulup
çıkardığımızda da durum benzerdir.
Dante’nin Cennetindeki gül ve Yeats’in erken dönem lirik
şiirlerindeki gül farklı şeylerle tanımlanırlar ama her ikisi de tüm şiirsel
gülleri simgeler,
Bütüncül Söz kavramı, sözcüklerin düzenine benzer bir şeyin
olmadığı ve onu inceleyen eleştirinin, onu bütünsel bir anlam kılabileceği
varsayımıdır.
ÜÇÜNCÜ DENEME
Arketipik Eleştiri: Mit Teorisi
Bu bölüm sembol gruplarından oluşan mitler hakkındadır.
Sembol kavramı etrafında ilk iki bölümde katedilen mesafe
bu bölümde bir varış noktasına ulaşıyor. Bütün çeşitliliği içinde edebiyat
esasen ilkel imgelerin, mitosların nihayet arketiplerin yeniden ve yeniden
anlatılmasıdır. Değişen döngüleri içerisinde arketiplerin ilerleyiş vizyonunu
keşfetmek de edebiyat eleştirisinin amacı oluyor.
Mitler genel olarak iyi ve kötünün çatışmasında temsil
edilir. Mitleri gruplamaya çalışırken içerdiklerin imgelere göre tasnif ediyor:
Tanrı, insan, hayvan, bitki, maden, su… Görüldüğü gibi bu bir tür varlık
zinciri.
Bu kategoriyi yaparken yinelenen görüntülere dört mevsime
benzetiyor ve mitleri dört mevsime göre tasnif ediyor: Komedi (ilkbahar),
romantizm (yaz), trajedi (sonbahar) ve hiciv (kış). Mevsimlerle temsil edilen
bu mitoslar, doğumdan ölüme ve yeniden doğuşa kadar belli bir düzen içinde
hareket ederler.
Notlar:
Bu kitapta edebi anlatımın birkaç dilbilgisel ilkesini ve
onun tonalite, basit ve bileşik ritim, kanonik taklit ve benzeri müzikal
öğelere karşılık gelen öğelerini ana batlarıyla ortaya koymak çabası içindeyiz.
/ s. 163
Mitik kip -karakterin en büyük eylem gücüne sahip olduğu
tanrılarla ilgili hikâyeler- edebi kipler içinde en soyut ve konvansiyonel
olanıdır,
…giriş ve sonuç bölümleri arasında simetrik bir ilişki
yaratma eğilimi, edebi tasarımın doğal bir parçasıdır (Kehanetle açılan
anlatı, kadere karşı kahramanların mücadelesi ve nihayet kaçınılmaz son trajik
anlatıda çokça karşımıza çıkar),
Anna Karenina’da kitabın başında yer alan demiryolu
işçisinin ölümü, Anna tarafından kendisiyle ilgili bir alamet olarak kabul
edilir.
…edebiyatta, mitlerin arketip sembolleri üç biçimde düzenlenir:
ilkinde, yerdeğişimine uğratılmamış mit vardır; genellikle tanrılar ve
şeytanlarla ilgilidir ve bütünsel bir metaforik özdeşleşmenin biri arzu edilir.
Diğeri, arzu edilmez olan; birbirine zıt iki dünyayla şekillenir.
Üçüncüsündeyse, hikâyenin biçiminden ziyade içerik ve
temsile vurgu yapan “realizm” eğilimi vardır. îronik edebiyat, realizmle başlar
ve mite doğru ilerler,
ARKETİPİK ANLAM TEORİSİ (l): VAHYİ İMGELEM
Büyük Varlık Çemberi’ne göre ilerleyelim
İlahi dünya = tanrılar topluluğu = Tek Tann
Beşeri dünya = insanlar topluluğu = Tek İnsan
Hayvan dünyası = ağıl = Tek Kuzu
Bitki dünyası = bahçe ya da park = Tek Ağaç (Hayat Ağacı)
Maden dünyası = şehir = Tek Bina, Mabet, Taş
“İsa” bir kavram olarak, özdeşlikteki tüm bu kategorileri
birleştirmektedir: İsa hem bir Tanrı hem de bir İnsan’dır, Tann’nın Kuzusudur,
hayat ağacıdır, dallarını meydana getirdiğimiz filizdir, yapı ustalarının
reddettiği taştır ve onun yükselen bedeni yeniden inşa edilmiş mabettir.
…su, geleneksel olarak insan yaşamının temelindeki bir
varoluş gerçekliğine, kaos haline ya da olağan ölümü izleyen, çözünmeye ya da
inorganik olana indirgenmeye aittir.
ARKETÎPİK ANLAM TEORİSİ (2): ŞEYTANİ İMGELEM
Vahyi sembolizmin tam karşısında, arzunun tamamen reddettiği
bir dünyanın temsili vardır: Kâbusun, günah keçisinin, esaretin, acının ve kafa
karışıldığının dünyası
…vahyi imgelem, dini cennetle nasıl yakından ilişkiliyse,
vahyi imgelemin diyalektik karşıtı da Dante’nin Cehennem'i gibi varoluşsal bir
cehennemle ya da son ikisinin isimlerinden de anlaşılacağı üzere 1984, No Exit,
Darkness at Noorida olduğu gibi insanın dünya üzerinde yarattığı cehennemle
yakından ilgilidir. Dolayısıyla, şeytani imgelemin temel temalarından biri
parodidir
ARKETİPİK ANLAM TEORİSİ (3): ANALOJİK İMGELEM
MYTHOS TEORİSİ: GİRİŞ
1. İlahi dünyada, asıl süreç ya da hareket, ölüm ve yeniden
doğuştur ya da bir tanrının ortadan kayboluşu ve geri dönüşü ya da enkarne
olması ve geri çekilmesidir. Bu ilahi eylem, genellikle doğanın bir ya da daha
çok döngüsel süreciyle özdeşleştirilir ya da ilişkilendirilir.
2. Göksel varlıkların ateş-dünyası bize üç önemli döngüsel
ritmi sunar. En bariz olanı, güneş-tanrının gökyüzündeki günlük seyahatidir
Bunu karanlık yeraltı dünyasına açılan gizemli bir kapı
izler
Güneş yılının gündönümü döngüsü / Bu edebiyatta daha çok
karanlık güçlerin tehdidi altındaki yeni doğmuş bir aydınlık temasına vurgu
yapılır.
Ay döngüsü -tarih öncesindeki rolü her neyse- tarihin
başlangıcından sonraki Batı şiiri için çok daha az önemli olmuştur.
3. Beşeri dünya, tinsel ve hayvani dünya arasındaki bir orta
yoldur ve döngüsel ritimlerinde bu ikiliği yansıtır.
İnsan ritmi, güneş ritminin tam tersidir: Devasa bir libido
güneş uyurken uyanır ve gün ışığı genellikle arzunun karanlığım taşır.
4. Yaşamda olduğu gibi, edebiyatta da, nihai bir
nuncdimittise (azat olmak) ulaşmak için
huzurla tam bir ömür yaşayan evcilleştirilmiş bir hayvan bulmak nadiren
mümkündür.
Odysseus’un köpeği gibi istisnalar, nostos temasına ve
döngüsel hareketin kusursuz yoldaşı temasına özgüdür.
5. Bitki dünyası / mevsimlerin yıllık döngüsünü sunar.
6. …medeni yaşam genellikle, büyüme, yetişkinlik, çöküş,
ölüm ve başka bir birey suretinde yeniden doğuşun organik döngüsüne benzer.
Geçmişin altın çağı ve kahramanlık çağı, gelecekteki binyıl,
toplumsal ilişkilerdeki kader çarkı, ubi sunt ağıtı, harabeler üzerine derin
düşünme, kayıp pastoral sadeliğin nostaljisi, bir imparatorluğun çöküşünün
verdiği esef ya da kıvanç temaları hep buraya aittir.
7. Su-sembolizminin de kendi döngüsü vardır
Bu döngüsel semboller genellikle dört ana evreye ayrılır:
Yılın dört mevsiminin model teşkil ettiği gönün dört parçası (sabah, öğle,
akşam, gece), su döngüsünün dört yönü (yağmur, pınar, nehir, deniz ya da kar),
yaşamın dört dönemi (gençlik, yetişkinlik, yaşlılık ve ölüm) ve benzerleri.
İLKBAHAR MYTHOSU: KOMEDYA
…komedyanın hareketi genellikle belli bir toplumdan başka
tülden bir topluma doğru bir harekettir.
Kahramanın arzusunun önüne çıkan engeller, sonrasında
komedyanın aksiyonunu ve onların üstesinden gelme, komik çözülümü meydana
getirir.
Komedyanın biçimini geliştirmenin iki yolu vardır: Biri asıl
dikkati gelişimi engelleyen karakterlerin üzerine çekmektir, diğeriyse keşif ve
uzlaşma sahnelerini ötelemektir.
Komedya genellikle mutlu bir sonra doğru hareket eder ve
seyircinin mutlu bir sona verdiği normal yanıt “Olması gereken buydu”dur -ki bu
ahlaki bir yargı gibi gelir kulağa. Bu nedenle, dar anlamda ahlaki olmasa da
toplumsaldır.
Komedyadaki karakterizasyon
alazonlar ya da sahtekârlar, eironlar ya da kendini
küçümseyenler ve soytarılar (bomolochoi)
Cimriyi bir dördüncü karakter olarak kabul edebiliriz ve
böylece birbirine zıt iki çift elde etmiş oluruz. Eiron ve alazon çekişmesi
komik aksiyonun temelini oluştururken, soytarı ve cimri de komik kipi kutuplaştırır.
Komedyanın engeller çıkaran mizahi karakterleri neredeyse
her zaman sahtekârdır; özellikleri ikiyüzlü olmaları değil, kendilerini
bilmemeleridir.
Komedyanın ilk ve en ironik evresi, doğal olarak, mizahi bir
toplumun zafer kazandığı ve alt edilmez olduğu komedyadır.
Komedyanın ikinci evresi, en basit haliyle, kahramanın
mizahi bir toplumu dönüştürmediği, ondan sadece uzaklaştığı, kaçtığı, onun
yapışım eskiden ne ise o şekilde bıraktığı bir komedyadır.
Komedyanın üçüncü evresi, / başka bir mizahın, genç bir
adamın arzularına boyun eğdiği normal evredir.
Komedyanın dördüncü evresiyle tecrübenin dünyasından çıkıp
masumiyetin ve romansın ideal dünyasına geçmeye başlıyoruz.
Komedyanın beşinci evresinde, öngördüğümüz temaların
bazılarında, her zaman daha romantik, daha az ütopik ve daha fazla pastoral,
daha az neşeli ve daha endişeli bir dünyaya gireriz. Bu dünyada komik son, olay
örgüsünün ulaştığı bir nokta olmaktan çok, seyircinin bakış açısına göre
şekillenir.
Komedyanın bu beş evresi, kurtarılmış bir toplumun yaşam
dönemlerinin bir silsilesi olarak görülebilir. Saf ironik komedya bu toplumun
çocukluk evresinde sergilenir; değişmesi gereken eski toplum tarafından sıkıca
kundağa sarılmış ve boğulmuştur. Hayalperest komedya ise onun ergenlik evresini,
kendisini dünyaya kabul ettirmenin yolları konusunda hâlâ çok cahil bir
vaziyette sergiler. Üçüncü evrede, olgunluk ve zaferler gelir; dördüncüde zaten
yeterince olgunlaşmış ve oturmuştur. Beşincide, başlangıçtan beri orada bulunan
kurulu, dindar karakterlere giderek daha çok yer açan ve tüm insani
tecrübelerden toptan uzaklaşır gibi görünen bir düzenin bir parçasıdır. / s.
219
YAZ MYTHOSU: ROMANS
Tüm edebi biçimler içinde, doyuma ulaştıran düşe en yakın
tür romanstır
Romansta olay örgüsünün temel öğesi maceradır,
…dört ana aşaması vardır: Tehlikeli yolculuk aşaması ve
başlangıç mahiyetindeki küçük maceralar; can alıcı öneme sahip bir mücadele,
genellikle kahramanın ya da düşmanının ya da her ikisinin de ölmesini
gerektiren bir tür savaş ve kahramanın yükselişi. Bu üç aşamayı sırasıyla
Yunanca terimleri kullanarak, agon ya da anlaşmazlık, pathos ya da ölüm kalım
savaşı ve anagnorisis ya da keşif olarak adlandırabiliriz.
Romansın asıl biçimi diyalektiktir: Her şey kahraman ve
düşmanı arasındaki çatışmaya odaklanmıştır
Romansta karakterizasyon romansın kendi genel diyalektik
yapısını izler…
Romansta da komedyada olduğu gibi, birbirinden ayrılabilen
altı evre vardır
İlk evre, kahramanın doğuşu mitidir,
İkinci evre bizi kahramanın masum gençliğine getirir
Üçüncü evre / serüven
Dördüncü evre, mutlu bir toplumun yalnızca son anda belirmek
yerine aksiyon boyunca az ya da çok görünür hale geldiği evreye karşılık gelir.
Beşinci evre, komedyanın beşinci evresine karşılık gelir
Altıncı ve penseroso evre, komedyada olduğu gibi romansın da
son evresidir. Komedyada bu evre, komik toplumun küçük birimlere ve bireylere
ayrılmasını gösterirken, romansta bir hareketin sonunu, hareket halinde
olmaktan çok düşünceye dayanan bir serüveni gösterir.
SONBAHAR MYTHOS’U: TRAGEDYA
Tragedya olmasaydı, tüm edebi kurmacalar / duygusal
bağlılıkların ifadeleri olarak açıklanabilirdi
Romansta, karakterler hâlâ hayali karakterlerdir, hicivdeyse
karikatür olmaya meylederler, komedyada onların eylemleri mutlu son
beklentilerini karşılamak üzere saptırılmıştır. İyi bir tragedyada ana
karakterler bir düşten azat edilirler, / s. 241
Trajik kahramanlar, kendi insani tabiatlarındaki en üst
noktadırlar
…tragedyanın merkezinde kahramanın yalıtılmışlığı vardır,
Tragedyaya dair çoğu teori, tek bir büyük tragedyayı norm
olarak alır: Yani, Aristoteles’in teorisi, büyük ölçüde Kral Oedipus üzerine
kuruludur, Hegel’in teorisi de Antigone üzerine.
Âdem düşer düşmez, kendi yarattığı hayatına girer; bu hayat,
bildiğimiz gibi aynı zamanda doğanın da düzenidir. Âdem’in tragedyası bu
nedenle diğer tüm tragedyalar gibi, doğal hukukun dışavurumunda çözüme kavuşur.
Varolmak kendi başına doğanın dengesini bozmaktır.
Her yeni doğum, intikam alan bir ölümün geri dönüşüne yol
açar.
Komedyada kahramanın erotik ve toplumsal yakınlıkları son
sahnede bir araya gelir ve birleşir; tragedya genellikle aşkı ve toplumsal
yapıyı uzlaştıramaz ve onları çarpışan güçlere dönüştürür
Komedya aileyi bütünleştirmek ve aileyi bir bütün halinde
topluma uyumlu bir hale getirmekle daha çok ilgilenir; tragedya daha çok aileyi
bölmek ve toplumun geri kalanıyla da zıtlaştırmakla meşguldür.
…komedyanın kadın kahramanı genellikle aksiyonu toparlamaya
çakşırken, trajik aksiyonun ana kadın figürü genelde trajik çatışmayı
kutuplaştırmama meşguldür.
Tragedyanın evreleri, “kahramansı”dân “ironik”e doğru
ilerler, ilk üçü romansın ilk üç evresine, son üç evresiyse ironin son üç
evresine karşılık gelir. Tragedyanın ilk evresi, ana karaktere diğer
karakterlerin aksine olabilecek en büyük itibarın verildiği evredir,
İtibarın kaynakları cesaret ve masumiyettir
Bu evre, romanstaki, kahramanın doğum mitine karşılık gelir,
…masumiyet tragedyası genellikle genç insanları konu edinir.
Yalnızca Iphigenia ya da Jephthah’ın kızının, Romeo ve Juliet’in hikâyeleri
gibi
(Üçüncü evre) ikinci evre genellikle olgunlaşma
beklentisiyle sona erdiği için, bu son daha önceki trajik ya da kahramansı bir
aksiyonun neticesi olarak karşımıza çıkar. / s. 257
Tragedyada ironik perspektife, karakterlere seyircinin sahip
olduğundan daha az özgürlük verilmesiyle ulaşılır.
KIŞ MYTHOS'U: İRONİ VE HİCİV
İroni ve hiciv arasındaki başlıca fark, hicvin kavgacı bir
ironi olmasıdır: Onun ahlaki normları görece bellidir, grotesk ve absürdün
ölçüldüğü standartlara, karşı standartlar getirir. Düpedüz hakaret ya da isim
takma (“dalaşma”), az ironili hicivdir
…iki şey hiciv için olmazsa olmazdır / hazırcevaplılık ve
mizah, diğeriyse bir saldın nesnesi
Hicvin içeriğinin büyük bir kısmı ulusal düşmanlıklar,
züppelik, önyargı ve çok çabuk sönen kişisel kırgınlıklara dayanır.
Hiciv yazan yaygın olarak yüksek bir ahlaki çizgiyi baz
alır.
…hiciv yazarı, toplumun çeşitli amazonlarına engel teşkil
etsin diye sade, sağduyulu ve konvansiyonel bir inşam işe katar.
Komedyanın ikinci evresine karşılık gelen en basit biçim,
bir kahramanın kendi toplumunu dönüştürmeyip, daha uyumlu bir topluma kaçtığı
kaçış komedyasıdır. Bunun hicivdeki karşılığı da pikaresk romandır,
…
DÖRDÜNCÜ DENEME
Retorik Eleştiri: Tür Teorisi
Frye'a göre dört ana tür var: Dramalar, Epos, Şarkı
sözleri, Son olarak kurgular, buna tüm modern romanlar da dahildir.
Bu bölümde Frye şu üç unsuru araştırıyor:
melos - edebiyatın tonal, müzikal yönüyle ilgili unsur
lexis - müzikal ve görsel yönler arasında bir yerde
bulunan yazılı kelime. Sözel unsurlar söz konusu ise söylemin biçimi, mesela
diksiyondur vurgulanan. Görsel unsurlar söz konusu ise imge/imgelemdir
vurgulanan.
opsis - edebiyatın görsel yönleriyle ilgili unsur
Mitos eylemin sözel taklidiyken, dianoia düşüncenin sözlü
taklididir (ethos bu ikisinden oluşur),
melos ve opsis (lexis ikisinden oluşur)
Toplumsal eylem ve olay dünyasının... kulakla özellikle
güçlü bir ilişkisi var... Bireysel düşünce ve fikir dünyasının da gözle buna
uygun olarak yakın bir bağlantısı var…
epos - Yazar doğrudan izleyiciyle konuşur (örn. hikaye
anlatımı, resmi konuşma).
kurgu - Yazar ve izleyici birbirinden gizlenir (örneğin
çoğu romanda).
drama - Yazar izleyiciden gizlenir; Hedef kitle içeriği
doğrudan deneyimler.
şarkı sözü - İzleyici yazardan "gizlenmiştir";
yani konuşmacı dinleyiciler tarafından "kulak misafiri olur".
Notlar:
GİRİŞ
Aristoteles şiirin altı öğesi olduğundan söz eder, bunlardan
üçünü -mythos, ethos ve dianoia- değerlendirdik. Diğer üçü, yani melos, lexis
ve opsis (gösteri), işte bu şemanın ikinci boyutuyla ilgilidir. Sözel bir yapı
olarak değerlendirilen edebiyat, diğer iki öğeyi birleştiren bir lexis sunar:
Müziğe benzeyen ya da onunla bağlantılı olduğu söylenebilecek melos ve görsel
sanatlarla benzer bir bağlantıya sahip opsis’ten oluşanbir birleşimi. Lexis
sözcüğünü, kulağın yakaladığı seslerin anlatı silsilesi olarak düşündüğümüzde
“söyleyiş”; zihinsel bir “görme” eylemi sayesinde kavranan anlamın anlık
örüntüsünün biçim kazanması olarak düşündüğümüzdeyse “imge” olarak tercüme
edebiliriz. / s. 280
Retorik başından beri iki anlama sahip olagelmiştir: Süslü
konuşma ve ikna edici konuşma.
ta epe / Yunanca: Konuşulan
şeyler / Epik / Epos
YİNELEMENİN RİTMİ: EPOS
Dört vurgulu mısra İngiliz dilinin yapısının ayrılmaz bir
parçası gibi görünmektedir. Daha erken dönem şiirinin en geçerli ritmi budur,
Orta İngilizce’de çerçevesi aliterasyondan kafiyeye dönüşmüş olsa da; tüm
dönemlerin en popüler manzum eserlerinin ortak, çoğu baladın ve ninni
kafiyelerinin de ritmidir. Baladda, sekiz-altı-sekiz-altı düzenine sahip
kıtalar, dört vurgulu mısralardan oluşurlar ve diğer her mısranın sonunda da
bir “es” bulunur.
SÜREKLİLİĞİN RİTMİ: NESİR
Retoriğin iki amacı / Süsleme ve ikna.
YERİNDELİĞÎN (DECORUM) RİTMİ: DRAMA
Üslup kavramı, her yazarın kendi el yazısı ve imgelemi kadar
ayırt edici, belli sesli ve sessiz harflerin kullanımından iki arketiple mi,
yoksa üç arketiple mi meşgul olduğuna uzanan özgün bir ritme sahip olduğu
düşüncesine dayanır.
Üslubun altın çağı / geç Viktorya dönemi
Drama, diyalogun ya da konuşmanın bir mimesis’idir
Dramada: Melos asıl ezgidir, opsis de gözle görülebilir
sahneleme ve kostümdür.
ÇAĞRIŞIMIN RİTMİ: LİRİK
Mit ve romans kendini öncelikle epos"ta ifade eder,
üstmimetikte yeni bir ulusal bilincin yükselmesi ve dindışı retorikteki artış,
yerleşik tiyatronun dramasını öne çıkarır.
Beethoven ona ulaşmak için her türlü melodik silsileyi
denemeden önce belli bir kalıpta ritmi yakalamayı arzu eder. Benzer bir evrim
çocuklarda da görülebilir; onlar da ritmik abuklamayla başlar, sözcükleri tam
söylemeyi zaman içinde başarırlar. Bu süreç dansa yakın bir fiziksel titreşimin
ritme karşılık geldiği ninni kafiyelerinde, yüksekokul yeminlerinde, işçi
şarkılarında vs. görülebilir ve tüm bunlar çoğunlukla pek de anlamlı
değildirler.
Ritmin anlam karşısındaki bu bariz önceliği popüler şiirin
sıradan bir özelliğidir… / s. 316
Lirik, tüm çağlarda kulağa hitap ederken; kurmaca ve matbaanın
gelişmesiyle, kulağa göz üzerinden hitap etme eğiliminin arttığının elbette
ayırdına varıyoruz.
Melos’un kökeni charm’dır [cezb], yani etki altına alınmadır
Charm / şarkı anlamına gelen carmen sözcüğünden geldi…
Bilmece anlam tecrübesinin
bir nesnesini kullanarak, onunla ilişkili zihinsel bir etkinliği uyarır.
DRAMANIN ÖZGÜL BİÇİMLERİ
Müzik ve sahneleme önem kazandıkça, ideal komedya gösterişli
dramanın sınır
çizgisini geçer ve masque’a dönüşür.
Komedya ironiden ne kadar uzaklaşırsa, mizahın toplumsal
gücü de o denli azalır.
Masque’ın ana teması tanrılar, periler ve erdemlerin
kişileştirilmelerini içerir.
İdeal masque, seyircisini, onun oyunun asli üyesi olduğuna
işaret ederek bireyleştirir
ÖZGÜL TEMATÎK BİÇİMLER (LİRİK VE EPOS)
Drama dışsal
Lirik içsel bir ses ve imgelem mimesis'i…
Trajik ironi / melankoli şiiri
Açık bilinç şiiri / Eliot’ın kuartetleri ve Rilke’nin Duino
ağıtlarıdır.
ÖZGÜL SÜREKLİ BİÇİMLER (NESİR KURMACA)
Roman ve romans arasındaki fark, karakterizasyon kavramında
yatmaktadır. Romans yazarı genişleyip psikolojik arketiplere dönüşecek stilize
figürlerle “gerçek insan” yaratma girişiminde bulunmaz. Jung’un libido, anima
ve gölge kavramlarının sırasıyla erkek kahramana, kadın kahramana ve kötü
karaktere yansıtılmasıyla romansta karşılaşıyoruz.
Roman dışadönük ve kişisel olmak eğilimindedir, onun ilgi
duyduğu başlıca konu insanın kişiliğidir
ÖZGÜL ANSİKLOPEDİK BİÇİMLER
İlyada'yı methetmek için sayabileceğimiz gerekçeleri bir
kitapta toplamaya kalksak, ortaya eserin kendisinden daha kaim bir kitap
çıkardı ama bizi ilgilendiren asıl gerekçe, temasının menis, yani bir gazap
şarkısı olmasıdır.
…düşüş… trajiktir, komik değildir.
EDEBİYAT DIŞI NESRİN RETORİĞİ
…felsefi stilin zorluğunun büyük ölçüde retorikle ilgili
sebeplerden, aklı duygudan arındırmanın zorunlu olduğu hissinden
kaynaklandığını gözlemleyebiliyoruz.
Edatların çoğu uzamsal metaforlardır,
Din, İncil dışındaki hiçbir şiire teolojik önermelerin
otoritesini vermez
Felsefede gerçekliğin başrahibi muhakeme
Sözcüklerden meydana gelen hiçbir şey sözcüklerin doğasının
ve ahvalinin ötesine geçemez; diğer yandan ratio’nun doğası ve ahvali de -ratio
bir sözcük olduğuna göre- oratio’nun sınırları içinde kalmaktadır.
Ratio: Mantık
Oratio: Söylev
Deneysel Bir Sonuç
Bu kitapta, çoğu çağdaş uzmanlarca halihazırda kullanılmakta
olan bir grup eleştirel tekniği ele aldık. Arketipik ya da mitik eleştiri, estetik
biçim eleştirisi, tarihsel eleştiri, Ortaçağ’ın dört aşamalı eleştirisi ve
İncil eleştirilerinin, eleştirinin kapsamlı bir yaklaşımı içinde tam olarak
nerede durduklarını göstermeye çalıştık.
…bir şeyin sanat eseri “olup olmadığı” sorusu,
Bu bir konvansiyondur, toplumsal kabuldür
Anamnesis / ya da / tekerrür
Matematik ve edebiyat
…
Kavramlar Sözlüğü
Alazon: Kurmacanın başkalarını ya da kendini kandıran
karakteri
Altmimetik: Çoğu komedya ve gerçekçi kurmaca eserde
olduğu gibi, karakterlerin bizimle aynı seviyede eylem gücü sergilediği
edebiyat kipidir.
Epifani Noktası [Point of Epiphany]: Eşzamanlı olarak
hem vahyi bir dünyayı hem de doğanın döngüsel düzenini, bazen de yalnızca
İkincisini temsil eden arketip. Bunun genel sembolleri merdivenler, dağlar,
deniz fenerleri, adalar ve kulelerdir.
İronik [Ironic ]: Karakterlerin okurda ya da
izleyicide normal seviyede olduğu varsayılan eylem gücünden daha az seviyedeki
bir eylem gücünü sergilediği ya da şairin tavrının nesnel bağımsızlık taşıdığı
edebiyat kipidir.
İtiraf [Confession]: Nesir kurmacanın bir biçimi
olarak değerlendirilen otobiyografi ya da o kalıba dökülmüş nesir kurmaca.
Lexis: Edebiyat eserinin "Söyleyiş” ve “İmgelem”
terimlerinin alışıldık anlamlarım da kapsayan sözel “doku”su ya da retorik
boyutu.
Melos: Ritim, hareket ve sözlerin sesi, edebiyatın
müzikle benzeşen ve sıklıkla müzikle arasındaki gerçek ilişkiyi gösteren yönü.
Metafor [ Metaphor ]: İki sembol arasındaki ilişki:
Semboller yan yana olabilirler (lafzi metafor), benzerlik ya da yakınlığın retorik
bir ifadesi olabilirler (betimsel metafor), dört terim arasındaki bir
benzeşmenin nispetini gösterebilirler (şekli metafor), bir bireyin ait olduğu
sınıfla özdeşleşmesini gösterebilirler (somut evrensel ya da arketipik metafor),
varsayımsal bir özdeşliğin ifadesi olabilirler (anagojik metafor).
Monad: Kişinin tüm edebi tecrübesinin merkezi olma
yönüyle sembol.
Opsis: Dramanın gösterişli ve gözle görülür boyutu;
edebiyatın ideal olarak görünür olan ve görsel boyutu.
Romans [ Romance ]: öncelikle ideal bir dünyayı ele
alan edebiyatın mythos’u.
Vahyi [ Apocalyptic ]: Kurmaca edebiyattaki “mit’e
karşılık gelen tematik terim
…
Anatomy of Criticism
Four Essays
Türkçeleştiren: Hande Koçak
Ayrıntı Yayınları, 2000