Pöggeler – Allemann – Heidegger Üzerine İki Yazı
Freiburg’da Heinrich Rickert’in yanında felsefe doktorası yaptı.
Marburg’da protestan teolog Rudolf Bultmann’la çalıştı. (s. 9)
1933’de nasyonal sosyalistlerin iktidarı ele geçirmelerinden sonra, sürpriz etkisi yaratacak şekilde Freiburg Üniversitesi rektörü oldu ve kısa bir süre Hitler’i destekledi. (s. 10)
Bir zamanlar Heidegger felsefesi bir ekzistens felsefesi sayıldı.
Heidegger’in sorunu varlık sorunuydu, onun felsefesi bir ontoloji veya fundamental ontolojiydi. (s. 17)
Husserl’in kurtarıcı girişimi (felsefe ve Avrupa krizi için) onun felsefeyi fenomenoloji ve fenomenolojik araştırma olarak kavramak suretiyle, felsefeden “şeylerin kendisi”ne dönmeyi talep etmesi olmuştur. (s. 19)
“Şeylerin kendileri”ni “görme”ye açmak isteyen fenomenoloji, bu “görme” ile fenomenlerin gösterdiği tüm değişmeler içinde değişmez olarak kalan şeyi eidos’u veya varlık’ı açığa çıkarmayı deniyordu.
Husserl’in büyüklüğü şurada yatar: O felsefe yapanlardan, şeylere nüfuz etmek üzere hep kendi gözlerini kullanmalarını, fenomenlere bakarken başka hiçbir şeye itibar etmemelerini talep etmiştir. (s. 20)
Scheler “tin”i, onun ana karakteri saydığı “kişi”den hareketle belirlemeye çalışıyordu. O, “görme” olarak bilme ile duyuya, ilgiye ve heyecana bağlı edimler arasındaki bağıntıya dikkat çekiyor, böylece antropolojiyi felsefenin merkezine yerleştirmek ve çeşitli bilimler tarafından insan hakkında elde edilmiş olan tüm bilgiyi bu antropolojinin güdümünde bir bileşime getirmek istiyordu. (s. 22)
Heidegger düşüncesinin ana konusu hiçbir zaman ekzistens olmamıştır; tersine daima ve daima varlık olmuştur.
Batı düşüncesi ...hümanizmdir, insanı merkeze alan bir düşüncedir.
İnsanın kendisini merkeze almasının en uç ve kaba şekline Sartre’ın ekzistensiyalizminde rastlanır; çünkü bu ekzistansiyalizm hakikati ve anlamı sadece insanın tasarımladığı şeyler olarak tanır. Oysa Heidegger Varlık ve Zaman’da, insanın Varlık’la bağını bir başka şekilde düşünmüştür. Varlık insanın tasarrufuna verilmemiştir; tersine insan Varlık’ın tasarrufuna verilmiştir. (s. 26)
Hümanizm Üzerine Mektup
Heidegger Varlık’tan konuşur görünür, oysa aslında Batı metafiziğine musallat olmuş olan “varlığın tözselleştirilmesi” girişimlerini tümüyle felsefeden defetmek ister. (s. 29)
Heidegger’in varlık sorunu, onun düşüncesinin her zaman biricik sorunu olmuştur.
Felsefenin en yüksek görevi, varlık’ın kapsamını ve onun değişik gerçekleşme/etkinliğe girme tarzlarını ele almaktır. (s. 46)
Varlık ve Zaman’ın ilk bölümünde
Dasein’ın varlığını kaygı (sorge) olarak belirler. Varolan kendisini ancak bir varlık içinde gösterebilir. (s. 50)
Varlık ve Zaman’ın ikinci bölümünde kaygının Dasein’ın zamansallığını ifşa ettiğini belirtir.
Zaman, hareket içinde sayılmış olandır.
Zaman diye bir şey varsa, onu sayan birisinin olması daima zorunlu değil midir?
Zaman, hep, bizim-için-zaman’dır.
Dasein ölümlüdür; o, kendisini ölüme çağıran bir şey olarak zamanı yaşar. (s. 53)
Dasein, tarihsellik tarzı içinde olduğu kadar, zaman-içinde-bulunmaklık tarzı içinde de zamanı yaşaması dolayısıyla zamansaldır. Dasein’ın zamansallığı, onun zamanı değişik tarzlar içinde yaşadığını, zamanın boyutları içine dalmışlığını da ifade eder. Dasein zamanın boyutları olarak geleceğe, şimdiye ve geçmişe batmış, garkolmuş haldedir. Bu garkoluşlar Dasein’ın ekstazlarıdır; onun zamanın ufku içine çekilme, zamana tedahül etme tarzlarıdır. Bunlar Dasein’ın tarihsellik kipi içinde zamanı yaşamasının özgül tarzları olarak Dasein’ın geleceğin imkanlarına, kendi zamanının şu anda olmaklığına, geçmişin veya olup-bitmişliğin hatırlanmasına, şimdinin içinde gidip gelirler. (s. 54/55)
[İkinci yazı (Bade Allemann: Martin Heidegger ve Politika) ağırlıklı olarak Heidegger’in politik tavrına odaklıdır]
Çeviren: Doğan Özlem
Gündoğan Yayınları, Kasım 1994, Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder