Kant, Schopenhauer, Heidegger - Düşüncenin Çağrısı
Düşünmenin tek derdi hakikattir. (s.
17)
Schopenhauer – Kendi Kendine Düşünmesini Öğrenmek
…bir insan, ancak dört bir taraftan
topladığı bilgiyi bir araya getirip bildiği şeyleri, bir doğruyu diğeriyle
karşılaştırarak bir araya getirdiği zaman ona tamamen hâkim olur ve onu kendi
gücüne – melekesine dönüştürür. (s. 27)
Okumak bir kimsenin kendi
düşüncelerinin yerine bir ikameden başka bir şey değildir. Bir insan böylelikle
düşüncelerinin dizginini, çekmesi için başkalarının eline verir. (s. 29)
Okumak kişinin kendi kafası yerine
başka birisinin kafasıyla düşünmesidir. (s. 32)
Düşünceler de insanlar gibidir;
onları canımız istediği zaman çağıramayız, teşrif edip gelinceye kadar onları
beklememiz gerekir. (s. 34)
Hakiki değere sahip olan tek şey bir
insanın doğrudan kendi kendisine düşündüğüdür. (s. 39)
Eğer bu dünya gerçekten düşünen
insanlarla dolu olsaydı, her türden gürültü bu denli evrensel biçimde tahammül
görmezdi. (s. 43)
Heidegger – Düşünmek Ne Demektir
…düşünüyorken düşünmenin ne demek
olduğunu öğrenmeye başlarız.
Akıl, ratio, düşünmeyle açılır. (s.
47)
Üzerine düşünülecek ne ise ona kulak
kesilerek düşünmeyi öğreniriz. (s. 48)
En çok düşünce uyandıran henüz
düşünmediğimizdir. (s. 49)
Bilhassa biz bugünün insanları, ancak
(öğrendiklerimizi) aynı zamanda ve daima unutursak öğrenebiliriz. (s. 54)
Mitos demek söyleyen sözcük demektir.
Grekler için söylemek, açık ve yalın hale getirmek ve görünmesine izin
vermektir.
Λόγος da aynısını söyler; μύτηος ve
λόγος mevcut felsefe tarihçilerinin iddia ettikleri gibi felsefece karşı
karşıya getirilmiş değildir; tersine erken dönem Grek düşünürleri (Parmenides,
fragman VIII) μύτηος ve λόγος’u kesinlikle aynı anlamda kullanırlardı.
Modern akılcılığın Platon’dan beri
benimsediği önyargıyla μύτηος’un λόγος tarafından ortadan kaldırıldığını
düşünürler. Fakat dini olan hiçbir şey hiçbir zaman logosa özgü olan tarafından
yok edilmemiştir; o ancak tanrının geri çekilmesiyle yok olmuştur. (s. 57)
Hafıza her yerde her şeyden önce
düşünülmeyi talep edenin üzerine düşüncenin toplanmasıdır. Hafıza, hatırlamanın
toplanmasıdır. (s. 58)
Öğrenmek demek, yaptığımız her şeyin
bizi özsel olarak çağıran neyse ona cevap vermesini sağlamaktır. (s. 63)
Sokrates
Batı’nın en saf düşünürüdür. Bunun
için bir şey yazmamıştır. Çünkü düşünce doluluğunu yazıya dökmeye başlayan
birisi kaçınılmaz olarak kendileri için çok güçlü olan çekimden (cereyandan)
sığınak aramak için koşup duran insanlara benzer. (s. 67)
Heidegger – Düşünmeye Çağıran Nedir?
“Düşünmek ne demektir” ilk olarak ve
öncelikle şunu söyler: “düşünme” dediğimiz nedir.
İkinci olarak,
Geleneksel öğreti bizim düşünme adını
verdiğimiz şeyi nasıl anlar ve tanımlar. (s. 69)
Üçüncü olarak
Tam hakkıyla düşünebiliyor olmamız
için ihtiyaç duyduğumuz (ön koşullar) nelerdir?
Son olarak
Bizi düşünmeye çağıran / emreden
nedir? (s. 70)
İçerisinde hakiki anlamda barınılan
dilin ve onun alışıldık sözcüklerinin yeri alelade (basmakalıp) tabirler
tarafından gasp edilir. Basmakalıp konuşma yaygın konuşma haline gelir. Onunla
her yerde karşılaşırız.
…onu yegâne standart olarak kabul
ederiz. Dilin eski alışılmış, asli konuşmasına yerleşmek için bu müştereklikten
(basmakalıplıktan) ayrılan her şey derhal standarda bir saldırı olarak
değerlendirilir. Boş ve saçma bir heves olarak damgalanır. (s. 77)
Kant – Kişinin Düşünerek Yönünü Tayin
Etmesi Ne Anlama Gelir
(çok sıkıcıdır bu)
Schopenhauer – Düşünmenin Gereksindiği: Sükûnet
Eğer büyük bir elmas küçük küçük
parçalar halinde kesilse, derhal bütün olarak sahip olduğu değeri kaybeder;
yahut bir ordu birliklere parçalansa veya bölünse bütün gücünü kaybeder. (s.
107)
Çeviren ve Hazırlayan: Ahmet Aydoğan
Say Yayınları, 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder