2 Kasım 2015 Pazartesi

Feridun Andaç - Öykücünün Kitabı

Feridun Andaç - Öykücünün Kitabı


Öykü temel bir biçimdir, ilk biçimdir
Öykü, masaldan, fıkradan yola çıkmalı önce.

Sözlükler (öykü için) bir olayın sözlü ya da yazılı anlatımı (der).

Bunların önce bir mesel, bir kıssa biçeminde dile getirildiğini görürüz.
Öğretisel olan (…) öyküleme (…) ikinci plandadır,
Anlatılan olay/sonuçtur önemli olan.

Öykü / bir araç,

E. T. A. Hoffmann anlatıya (…) düş/gerçek ikilemiyle birlikte, anlatıcı-beni, yaşam/izler çevre ilişkisini getirir.

Poe / giriş > gelişme > sonuç
İlk kez onun öykülerinde görürüz. Olay ve atmosferi öykünün odağı konumuna getirir.

1930’lardan sonrası, öykücülüğümüzün dönüşüm/değişim çizgisi asıl buradadır.

Hiç kimse birbirini okumuyor. Herkes o başkasının, ötekinin öyküsüne sağır. (Mario Levi)

Öykü anlatılanla anlatanın söylemsel birliğinin özüdür.

Öykücü yaşadığı dönemin anın izlerini taşır yazdıklarına.

Anlattığı öyküdür önemli olan.

50’li öykü kuşağı,
Sartre ve Camus’nun estirdiği varoluşçuluk havasını ilk bizler soluduk (Orhan Duru anlatıyor, Demir Özlü ve Ferit Edgü’yü kastederek).

(Jale Sancak) Sait Faik’i en iyi dostlarımdan biri sayarım.

Öykü, anların dili…

Öykü, kişi-olay anlatımı üzerine kurulur.

Kısa öykü, olaydan çok duruma yönelmekte, bu yönelişte ayrıntı üzerinde durmaktadır. Egemen olan dış aksiyom değil iç gerilimdir.

Kahraman, geçmişten gelen imgelerle –bu imgeler onun varlık nedenini oluşturuyor- şimdinin imgelerini birleştirerek durumu kuruyor. Ardından o duruma karşı direnç gösteriyor.

Gerçeğin kendisi öykü değildir.

Öykü, yaşam gerçeğini bütünüyle anlatmaz. Anlar, durumlar, olaylar, kesitlerdir öykü anlatısının kurmaca gerçekliğinin biçimleri.
Burada yazarın imgelemi, kurmaca dünyası öne çıkar.

Artık pervasızca yaşadığım yaşamı en ince ayrıntısına dek değerlendirmeliyim. Kimseyle paylaşılacak tek bir saniyem bile yok.

(Nazlı Eray) kendi yazdıklarım bana hiç fantastik gelmez, normal şeylerdir onlar.

İnsan, gömüldüğü, başka yere gidemediği için yazar.

Öykü, uzun soluklu bir şiir…
Bazen bir dizeden yola çıkıyor,

Yüreği yakalamak…
Anlattığım şey (Ayla Kutlu) bittikten sonra da, yankılanarak bellekte kalmak istiyorum.

Yaşananı yazmak… bu, tembelliktir.

Yazmak eylemi anlama, anlatma ve anlatılana dayanır.

(Ayşe Kilimci) insanlar, yazıldıklarında, benim tanıdığım kişi olmaktan çıkıyor, kendisi oluyor.

Edebiyatta psiko-sosyal incelemeler dersinde benim Varlık’ta çıkan bir öykümü tartışıyordu sınıf, ben el kaldırıp yazarı şunu demek istemiş dedim. Öğretmen yanlış dedi. Bu ilk komik öykümdür benim için.

Öykü kahramanları yaratıldıkları zaman değil de akla ilk düştükleri an gerçek oluyorlar.

Öykü,
Anlatım örgüsü kısa, etki ve yoğunluğu uzundur.
Öyküdeki anlamsal boyut, izleklerin nasıl / niçin verildiğine bağlı olarak ortaya çıkar.
İzlek, öyküde anlatılmak istenilen kurgusal özdür.

(Erendiz Atasü) ilk öykülerim yazınsal bir iddia taşımaz.
Çoğu öykülerim karamsardır ve hüzün benim itici gücümdür.

Görme,  şekillendirme, resmetme
Öykünün/metnin anlam katmanlarını oluşturan öğeler:
Konu / olay / kişi / zaman / yer-çerçeve / izlek (tema)

Anlatım düzlemini belirleyen gereçler:
Anlatım tutumu / söz dizimi / öyküleme / olay örgüsü / betimleme / eylemsellik

Öykülemek / eylemden söze, sözden yazıya geçiştir.

Her şey sonuca doğru yönelir.

(Adnan Özyalçıner) Ben bir kent öykücüsüyüm.
Benim öykülerimde kentte yaşayan insanlar anlatıldığı kadar kentin kendisi de anlatılır.

Belli bir etkiyi verebilmek için mümkün olan en az sayıda hareket yapılır, işte buna kararında kalma denir.
Tabiat tasvirlerinde güzellik ancak sadelikle elde edilebilir.

Kuram/eylem birliği öykü eleştirisinin oluşmasını kaçınılmaz kılar.

Romanla öykünün kurmaca yapıları farklıdır. Benzer yöntemlerle her iki türe yaklaşamayız.

İnsan yaşamı, sonsuz çoklukta küçük öykülerle tamamlanmaktadır.

---
Varlık Yayınları

1999

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder