5 Kasım 2015 Perşembe

Yeni Toplumsal Hareketler: Yeni Toplumsal Hareketler ve Kimlik

Yeni Toplumsal Hareketler ve Kimlik
Küreselleşmenin bütün yoğunluğuyla yaşandığı günümüzde, geleneksel nitelikteki siyasal ve toplumsal yapılar çözülürken simgesel sınırlar, kültürel farklılıklar ve etnik çatışmalar daha çok önem kazanmıştır. Kimlik olgusu, ideolojik çatışmaların yerini almıştır.

KİMLİK KAVRAMI
Kimlik (identity) kavramının kökeni süreklilik ve aynılık ifade eden Latince “idem” kökünden gelmektedir. Türkçede ise kimlik hüviyetin karşılığı olarak kullanılmaktadır, kökeni “kim” soru zamirine dayanmaktadır.
Kimlik, bir özellik ve bir nitelik ifade eder. Kimlik olgusu 1940’larda Erikson’un öncülüğünde sosyal bilimlerde kullanılmaya başlanmıştır.
Bireyin kim olduğuna ilişkin bir kavram kimlik, devam eden bir süreç halindedir ve işlenmektedir bu nedenle tamamlanmış bir süreci ifade etmez. Sürekli bir dönüşüme ve dahası parçalanmışlığa maruzdur (bu ifadelerin üzerinde durmak gerekir, öylece okuyup geçmemeli).
Bireyler kimliklerini toplumsal yapılarla etkileşim içinde sürekli olarak inşa ederler.
Hall’a göre kimliklerin varlığı temel olarak kurgusaldır. Hobsbawm da bu bağlamda aidiyet gruplarını zihinsel topluluklar olarak nitelendirmiştir.
Bireylerin sahip oldukları kimliklerin çok katmanlı bir yapısı vardır. Birçok kimliğin aynı zamanda taşınması söz konusu olabilmektedir.
Smith-Lovin bu bağlamda kimliği üç boyutta sınıflandırmıştır:
a. Toplumsal yapıdaki konumlarla bağlantılı rol kimlikleri
b. Grup ve örgütlere üyelikle bağlantılı toplumsal kimlikler
c Bazı kişisel özelliklerle ve bazı niteliklerle özdeşleşmenin sonucu olarak kategori üyeliklerinden kaynaklanan kimlikler.

Kimlik tartışmaları temelde iki geleneğe ayrılabilir:
a. Psikodinamik yaklaşımlar (kimliğin değişkenliğine vurgu yapar) ve
b. Sosyolojik yaklaşımlar (Herbert Mead’ın tartıştığı pragmatik benlik kuramına dayandırılır.
Kimlik iki boyutta ele alınabilir: Öznel kimlik: Bireyin kendine ilişkin algısına dayalı tanımladığı kimlik. Nesnel kimlik: Bireyin kendine ilişkin algısından bağımsız, biyolojik ve sosyolojik olarak sahip olduğu kimlik.
Sembolik etkileşimci çerçeve bireylerin, yaşamlarındaki tercihleri algılayabilen aktörler olduklarını varsayar.
Deaux’e göre sosyal kimlikler gönüllü-gönülsüz ve istenir-istenmez biçiminde sınıflandırılabilir.
a. Gönüllü-istenir kimlikler: Katolik, kulüp üyeliği, demokrat-cumhuriyetçi, feminist, arkadaş, eş, anne-baba, öğrenci.
b. Gönüllü-istenmez: Alkolik, bağımlı, eşcinsel, sigara kullanan.
c. Gönülsüz-istenir: Afro-Amerikan, kız-erkek evlat, Hispanik, Yahudi, erkek, kadın.

YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER VE KİMLİK
Ralph Turner, kişisel kimlik ile kişisel dönüşümü toplumsal hareketler alanının giderek önemi artan konuları olarak belirtirken Klapp, kolektif kimlik arayışını modern toplumun fakirleştirdiği etkileşime bir karşılık olarak değerlendirmiştir.
Inglehart, toplumsal değişme ile kimlik arayan davranışlar arasındaki ilişkinin postmodernizmin dört özelliğinden kaynaklandığını öne sürer:
• Maddi zenginlik,
• Aşırı bilgi yüklemesi,
• Alternatif kültürel çeşitliliğin birey üzerinde yarattığı karmaşa,
• Sistemin bireyin kendini tanımlaması için kurumsal temelli ve kültürel normatif alternatifleri sağlama konusunda yetersizliği.
D’Emilio bireyin özel yaşam alanına olanak tanıyan kentleşme ve endüstrileşmenin yeni toplumsal hareketlerdeki yeni kimliklerin oluşumunda etkili olduğunu varsayar (bu doğrudur, şehir hayatı geleneksel ve doğal kimlik tanımları arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaya meyyal bir yaşam formuna sahiptir).
Yeni toplumsal hareketler yaklaşımına göre hareketlerin temelini kimlik arayışı oluşturur.
Bireyin kendini tanımlama süreci kolektif örgütlenmelerden ayrışmış, kolektif kimliği reddederek değil ama bu kimliği araçsallaştırarak gelişme sürecine girmiştir.
Kimlik olgusu bütün popülerliğine karşın hâlâ karmaşık bir kavramdır. Bunun nedeni kavramın aşırı genişletilmesidir (hâlbuki kimlik sürekli değişen, dönüşen ve dönüştürüle bir şey olmamalı, ne var ki sistem, insanların kendilerini net, kesin ve keskin şekilde tanımlamalarından imtina etmektedir).
Günümüzde ortak kimlik, bireyleri bir arada tutan unsurların başında gelmektedir. Kimlik bireyin kendini ifade edebildiği en önemli araçtır.
Şehrin labirentlerinde (caddeler ve sokaklar labirenttir) kaybolan, kendine ve doğasına yabancılaşan insan, içinde hissettiği boşluğu giderebilmek için derdine derman olmayacak guruplar, kavramlarla özdeşleşme ihtiyacından kendini alamaz, bu onun için afyon/ağrı kesicidir).

KİMLİĞE DAYALI TOPLUMSAL HAREKETLER
Batı toplumlarında yoğun olarak gözlenen feminist, çevreci ve barış hareketleri gibi yeni toplumsal hareketlere yönelik son dönem araştırmalarında kolektif kimlik arayışı önemli bir yer tutmaktadır.
Eski hareketlerden farklı olarak düşünce ve değerler açısından çoğulcu bir niteliğe sahip olan yeni toplumsal hareketlerde, yeni kimlikler ya da kimliklerin daha önce zayıf ve geri planda kalan boyutları öne çıkmaktadır.

TOPLUMSAL HAREKET BAĞLAMINDA KİMLİK
Toplumsal hareketlerde kimliğin, harekete yönelik etkisi ve kimlik ile hareket arasındaki ilişki açısından üç boyutlu bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Bu boyutlar; güçlendirme için kimlik, strateji olarak kimlik ve hedef olarak kimliktir
• Kimlik yakınsaması-çakışması: Anlaşmaya varmış bireylere ve hareketin bileşimine atıf yapan bir kavramdır.
• Kimlik inşası: Bireylerin kendi kimliklerin, dâhil oldukları hareketin normlarına uyarlamalarını ifade eder.
Kimlik bireylerin bir toplumsal harekete ve hareketin etkinliklerine katılmasıyla farklı biçimler alabilir.
Jasper’in tanımladığı kimlik tipolojileri:
1. Kişisel kimlik, yaş gibi nitelikler ve koşucu, atık değerlendirici gibi eylemler ile İtalyan-Amerikalı gibi özellikleri ifade eden ortaklıklarla özdeşleşmedir.
2. Kolektif kimlik, sınıf, din, cinsel tercih gibi bir grubun sınırlarına, ilgilerine ve özgünlüklerine ilişkin bir ortak algıdır.
3. Hareket kimliği, feminist ya da çevreci olmak gibi değişim arayan bir gücün parçası olmayı ifade eder.

Toplumsal hareket bağlamında bireyler şu şekilde kategorize edilir:
1. Harekete etkin biçimde destek verenler.
2. Harekete sempati duyanlar.
3. Tarafsızlar.
4. Karşıt olanlar.

Sembolik bütünleşme / hareketin içinde yer alanlarda oluşan “biz” duygusudur. Bu aidiyet duygusu, “diğerleri ve onlar” gibi farklılaştırmaya dayanır

Kolektif kimlik, bir toplumsal hareketteki üyeliğe, sınırlara ve eylemlere ilişkin paylaşılan inanışları ifade eder. Yeni toplumsal hareketler perspektifi kolektif kimlik arayışını en temel kolektif davranış biçimi olarak görür.
Kimliğin iki merkezi boyutu olan bireysel ve kolektif kimlik kamusal kimlik tarafından şekillendirilir.
• Bireysel kimlik: Cinsiyet ve soya ilişkin bağlardan bağımsız olarak bir kişinin kim olduğunu ve toplumsal süreçlerde neye dönüştüğünü ifade eder.
• Kolektif kimlik: Üyelik, sınırlar ve grup içinde yapılan etkinliklere ilişkin kabul görmüş tanımlamalara gönderme yapar.
• Kamusal kimlik: Dış kamunun toplumsal harekette yer alan aktörlerin kendileri hakkında düşünmelerine yol açan etkilerini kapsar.

KİMLİK İLE TOPLUMSAL HAREKETLERİN ETKİLEŞİMİ
Birey, kimliğini ancak başkalarının kendi tavır ve davranışlarına verdiği tepkiyi deneyimleyebildiğinde oluşturur. Bu nedenle “öteki” ile diyaloğa girmeden kimlik oluşturmak olanaksızdır ya da çok zordur.
Kolektif kimlikler, bireyler tarafından harekete eklemlenen ortak noktalar, etkileşim ve ortak deneyimler sonucunda biçimlendirilir.
Toplumsal cinsiyet/cinsel kimlik hareketleri açısından kolektif şikâyetler grup bağlamında bir kimlik arayışını gündeme getirir. Feminist ve eşcinsel haklara ilişkin hareketlerin kimlik odaklı işlevleri söz konusudur.

 ---
Yeni Toplumsal Hareketler
Editör: Prof. Dr. Bilhan Kartal & Prof. Dr. Belkıs Kümbetoğlu
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2345
Eylül, 2011 Eskişehir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder