Ayşe
Seyhan - 931 Numaralı Trabzon Ayniyât Defteri'ne Göre 1867-1872
Arasında Trabzon'da İdari, Sosyal ve Ekonomik Hayat
Tanzimat döneminden itibaren tutulmaya
başlanan Ayniyât Defterleri sadaret makamından nezaretlere ve bazı resmi
daireler ile vilâyetlere gönderilen yazışmaların aynen suretlerini
içermektedir.
931 Numaralı Trabzon Ayniyât Defteri,
merkezle Trabzon Eyaleti‟nin 1867-1872 yılları arasındaki yazışmalarını içermektedir.
Trabzon Eyaleti ve ona bağlı sancak, kaza,
nahiye ve köylerin idari, siyasi, sosyal, ekonomik değerlendirmelerinden
oluşmaktadır.
Defterde kayıtlı belgelerden, halkın talep
ve şikayetlerini arzuhal yazarak bizzat padişaha, sadrazama ya da devlet kurumlarına
iletebildikleri anlaşılmaktadır. Devletin de bu talepleri karşılamak ve
sorunları çözmek için çaba sarf ettiği görülmektedir.
Giriş
Birinci bölümde kısaca Başbakanlık Osmanlı
Arşivi’nin kuruluşu ve gelişmesi
özetlenmiştir. Osmanlı
Devleti’nin defter tutma geleneği ve defter türleri incelenmiş, ardından genel
Ayniyât defterlerine değinilmiştir. Yine bu bölümde, 931 Numaralı Trabzon
Ayniyât Defteri’nin teknik özellikleri incelenmiştir. İkinci bölümde, defter
kayıtları konularına göre tasnif edilerek, metinler ışığında 1867-1872 yılları
arasında Trabzon Vilâyeti’nin idari, sosyal, kültürel
ve ekonomik durumu hakkında bilgiler verilmiştir.
Birinci
Bölüm
AYNİYÂT DEFTERLERİ
Ayniyât defterlerindeki kayıtlar,
Sadaret'ten giden yazıların kayıtlarıdır.
Ayniyât Defterlerinde Şukka, Arzuhal,
Tezkere, Mazbata, Tahrirat gibi belge türleri vardır.
Şukka: Merkezle taşra veya taşradaki iki yer arasında yapılan
yazışmalarda kullanılan belge türüdür. “Üstten alta yazılan tahrirattır”
Tezkire: Osmanlı belgelerinde aynı yerdeki resmi daireler ve
şahıslar arasındaki yazışmaları içeren belge türüdür.
Tahrîrât: Osmanlı diplomatiğindeki anlamı İstanbul‟daki merkez daireleriyle
başlangıçta kalemler sonra nezaret ve
diğer daireler ve dış temsilcilikler ve bunların arasındaki yazışmalara denir.
931 Numaralı Trabzon Ayniyât Defteri 595
numaralı BEO Ayniyât Defterleri Kataloğu'nda 1-1.869 numaralarda kayıtlı,
muhtelif mevzuları içeren Ayniyât Defterleri serisi içerisindedir (s. 16).
İkinci
Bölüm
931
NUMARALI TRABZON AYNİYÂT DEFTERİNE GÖRE 1866-1872 TARİHLERİ ARASINDA TRABZON VİLÂYETİ’NİN
İDARİ, SOSYAL VE EKONOMİK HAYATINDAN KESİTLER
Defterde, alacak-verecek, borç meseleleri,
miras ve verese problemleri, muhacir, köle ve cariye sorunları, meni müdahale olayları,
nafaka talepleri, tayin, istihdam ve azil konuları, idari ve sosyal yapıların
tamiri, idari yapıların değişmesi; gasp, hırsızlık, cinayet, tecavüz
konularıyla ilgili sorunlar dikkat çekmektedir (s. 19).
1840 –1852 yılları arasında taşra
yönetiminde kalıcı düzenlemeler yapıldı. Örneğin iltizâm kaldırıldı, sancak
yönetimi Mütesellimlerden alınarak Muhassıllara verildi.
Bu uygulama başarısız olunca Mart 1842’de
birkaç köyün bağlandığı, köyle sancak arasında yeni bir idari
yapılanma “kaza” oluşturuldu.
Kazalara yönetici olarak müdür atandı. Müdürler yörenin ileri gelenleri
arasından, halk tarafından seçiliyordu (s. 20).
Müdürlerin yolsuzluk yapmalarını önlemek
için güvenilir bir kefil göstermeleri usulüne başvurulmuştu.
Sancak idaresinde muhassıl yerine merkezden
atanan yöneticiye “Kaymakam” dendi. Eyalet ise valiler tarafından
yönetilecekti.
Mali işler doğrudan merkezden atanan
defterdara verildi. Vali başkanlığında toplanan defterdar, kadı, müftü,
Müslüman halkın seçtiği temsilcilerle, Müslüman olmayanların dini liderleri ve
temsilcilerin katılımlarıyla toplanan “Büyük Meclis” oluşturuldu (s. 21).
Trabzon’un
İdari Yapısı
Trabzon’un 1461 yılında
fethinden sonra 1520 yılına kadar idari olarak bir “Uç Sancağı” şeklinde
düzenlenmiştir.
Trabzon eyalet statüsüne 1650’lerden sonra
dönüştürüldü.
1841 yılında Trabzon Eyaleti‟nde Tanzimat uygulamalarını
gerçekleştirmek amacıyla (...) kişiler
gönderilmişti. Ancak bölgedeki nüfuslu kişilerin vergi vermekte isteksiz olması
ve dönemin Trabzon valisi Hazinedarzade Osman Paşa’nın
yeniliklere taraftar olmaması gibi sebeplerle yazım
işleri aksamıştı (S. 22).
1847 yılında yapılan idari değişikliğe göre
Trabzon Eyaleti; Merkez (Trabzon), Karahisar-ı Şarki, Canik, Gönye, Batum Sancakları’ndan
oluşuyordu.
Canik Sancağı 1872’de Trabzon Vilâyeti’nden alınarak
müstakil livaya dönüştürüldü. Ancak beş yıl sonra tekrar Trabzon’a
bağlandı.
...görevini layıkıyla yapmayanların haklarında
şikayet olması sebebiyle görevden alındıkları ve yerlerine başkalarının
atandığı (...) anlaşılmaktadır
(s. 25).
Klasik dönemde memura maaş tahsisi çok
azdı. Maaş yerine belirli bir mali kaynağın gelirinin tahsis edilmesi vardı.
Tanzimat reformcuları rüşvet suçlarının en
önemli sebebini kamu hizmetlerinin devlet hazinesinden maaş verilmeden
gördürülmüş olmasına bağlıyorlardı. Onlara göre, memurlara hazineden doğrudan
maaş verilirse onların tahsildarlıkla ilişkisi kalmayacak ve zimmetlerine para
geçirmeleri söz konusu olmayacaktı (s. 27).
(Kırım Harbi’nden itibaren) Osmanlı Devleti
Kafkasya’dan gelen göçmenleri yerleştirmeye
ve onların toplumsal uyumlarını sağlamaya çalışıyordu. Devlet, göçmenlere
arazi ve arsa gibi toprak vermekten ziyade onlara ev yapma sorumluluğunu da
duyuyordu. Ancak, bunun finansmanı devlete ağır geldiği için sorun yerel
idarecilerin teşvikiyle halkın nakdi ve bedensel çalışmaları sonucu bir ölçüde
çözülebiliyordu (s. 31).
Osmanlı vatandaşlarının ülke içerisinde yer
değiştirmeleri Men-i Mürûr Nizâmnâmesi‟ne göre düzenliyordu.
Men-i Mürûr Tezkeresi ilk zamanlar kadılar
tarafından verilirdi.
Kişi bu tezkerenin yanında vaktinde
döneceğine dair kuvvetli bir kefil göstermesi istenirdi. Göç edecek kişiler
gitmek istedikleri yeri ve gitme sebeplerini belirterek izin taleplerinde
bulunurlardı (s. 32).
Osmanlı Devleti 19. yüzyıla gelinceye kadar
köle ticaretine pek fazla müdahale etmemiş,
Tanzimat Fermanı’nın ilanından
sonra bu konuda önlemler almıştır.
1847’de yayınlanan fermanla köle
ticaretini yasaklayan hukuki düzenleme yapıldı. Yine bu tarihte İstanbul esir
pazarı kaldırıldı.
1880’de köle ticaretinin kaldırılması
için Osmanlı İngiliz antlaşması ile Osmanlı Devleti de uluslararası
köle ticareti yasağına taraf olmuştur.
Karadeniz Bölgesi’ne getirilen kölelerin
çoğunlukla Kafkaslardan satın alınmış olduklarına tanık oluyoruz. Köle ticareti
yapanların genelde göçmenler olduğu görülmektedir. Yine belgelerden hür asıllı
insanların köle ve cariye olarak satılması gibi meşru olmayan bir uygulama
görülmektedir.
Hangi dinde olursa olsun
Osmanlı vatandaşlarının ülke içinde bulunan
yabancıların dahi köle edinilmesi yasaktı.
Hür insan ticareti Kırım Savaşı’ndan sonra çok sayıda
Kırım ve Kafkasyalıların Osmanlı topraklarına göç etmesiyle beraber artmıştır.
Bazı Kafkas kavimlerinin de kendi çocuklarını satma geleneği yüzünden sık sık hür
insanların esir edilmesi durumu ortaya çıkmıştı (s. 35).
Yapıların
Tamiratı
Vakıf sistemi Osmanlı toplumunun ekonomik
sosyal ve kültürel alanlarında etkilidir. Osmanlı Devleti’nde vakıflar,
yoksulların ihtiyacını gidermek, yol, köprü,
çeşme, su bendleri, okul, cami, kervansaray, hamam, çarşı, dükkan ve bedesten
gibi yapıları oluşturarak halkın ihtiyaçlarını gideren çok sayıda vakıf
bulunmaktaydı.
Devlet; eğitim, sağlık, sosyal yardım,
belediye ve bayındırlık hizmetleri gibi kamu hizmetlerini vakıflara gördürmüştü
(s. 37).
Cami ve çeşmelerinin onarımı yanı sıra
halkın, ekonomik gücü yetmediği noktalarda kendi evlerinin inşaatı veya tamiri
içinde devletten yardım istedikleri anlaşılmaktadır.
Borç
Meseleleri
Alacak borç ilişkileri ve ticaret, borç
alma, veresiye mal satma ve kiralama gibi işlemlerde kefalet sisteminin sıkça
kullanıldığı görülmektedir. Borç veren taraf alacağını borçlunun kendisinden
tahsil edemezse bu defa kefiline başvuruyordu (s. 39).
Miras
ve Varis Sorunları
İslam miras hukuku ile ilgili düzenlemeler
kaynağını Kur’an-ı Kerim’den almaktadır. Muhtelif ayetlerde miras payları
düzenlenirken kalan boşluklarda sünnet ve icma tarafından doldurulmuştur. İslam
Miras Hukuku “Feraiz” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu düzenlemede kadına da
miras hakkı tanınmıştır.
Kur’an kadına miras hakkını tanımakla
beraber bazı durumlarda kadın erkeğin yarısına kadar miras payına sahiptir.
Bunlardan birisi karı-kocanın durumudur. Çocukları yoksa erkek toplam terekenin
payı ½’sini alırken, aynı
durumda kadının payı
¼’tür.
Osmanlı Devleti’nin miras hukuku alanında
hem Şer’î hem de örfi
hukuk etkili olmuştur. Tüm mülk ve gayrimenkul mallar İslam miras hukukuna göre
paylaştırılmıştır. Mülkiyeti devlete ait olan miri arazinin tasarruf hakkı ile
icareteynli ve mukataalı vakıflarda intikal örfi hukuk tarafından
düzenlenmiştir (s. 43).
İslam Hukuku‟na göre koca eşinin
ve çocuklarının geçimini
kendi mal varlığından sağlamak zorundadır. Kadının sahip olduğu mal varlığı
miktarı ne olursa olsun kadın ailenin geçimi için bir şey harcamak zorunda
değildir.
Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyıla
gelindiğinde sosyal yardım alanında
önemli bir yeri olan vakıflar ve imaretler işlevini büyük
ölçüde kaybetmişti. Merkezi devletin güçlenmesi sürecinde vakıfların mali
kaynakları devlet hazinesi içerisinde eritilmişti.
Vakıfların merkezi sistemin içerisinde yer
alması sebebiyle bunları kontrol eden sosyal kesimler zamanla özerkliklerini
yitirerek devletin maaşlı memurları konumlarına gelmiştir (s. 46).
Avrupalılar, Amerika kıtasını keşiflerinin
ardından buradan bolca altın ve gümüşü Avrupa pazarlarına aktardılar. Oradan da
kaçak yollarla Osmanlı piyasalarına bolca gümüşün getirilmesi ile Osmanlıda mal
fiyatlarını artırdı. Üretimde artış olmadı. Böylece 1586’da Osmanlıda
ilk büyük devalüasyon gerçekleşti. 17.
yüzyıl boyunca akçenin ayarı düşürüldü. Bu akçeler için “Kızıl Akçe”, “Kırpık
Akçe”, “Çil Akçe”, “Zilyuf Akçe” gibi ifadeler kullanıldı. 1688 yılında para
arzındaki yetersizlikler sebebiyle Mangır tekrar bastırıldı. Ancak artan kalpazanlık
faliyetleri ve ülkeye çok fazla bakırın girmesi ile piyasalar alt üst oldu (s.
52).
Tanzimat döneminde 1839’da “Kaime-i
Nakdiyye-i Mutebere” denen para yerine geçen kağıt
çıkarılmıştır. Bundan sonra Osmanlı piyasalarına borç senetleri ve hazine bonoları
girmiştir (s. 53).
Tanzimat sonrası dönemde iç güvenliğin sağlanması açısından eyaletlere Müşir sıfatıyla
valiler atandı. Özellikle yaz mevsiminde artış gösteren eşkiyalık faaliyetleri
halkın güvenliğin tehdit etmekteydi. Eşkiyalık
olaylarından başka halk arasında özel meselelerden doğan çatışmalar da
mevcuttu. Bunlar bazen yaralama bazen de ölümle sonuçlanıyordu. İki taraf
arasında mal mülk anlaşmazlığı, nâmus meseleleri, kız kaçırma veya kan davası
problemlerinden doğan çatışmalar görülmektedir.
Şahsın haklarına karşı işlenen suçların
cezası kısas ve diyetti.
Had cezasını gerektiren hırsızlık, zina,
şarap içmek veya sarhoş olmak, birine zina iftirası atmak, yol kesmek, dininden
dönmek değişik görüşler olmakla birlikte devlete isyan suçları şikayet
olmaksızın soruşturulur. Bu suçların müeyyideleri ağır olduğundan suçların
hakim huzurunda ispatlanması gerekir (s. 57-58).
Zina iftirası (kazif) ve hırsızlık (sirkat)
suçlarında ceza için şikayet şarttır.
İçki içme cezasına “Haddi Şirb” veya “Haddi
Sekir” adı verilir. Bu ceza kuranda yoktur. Sonradan icma ile kabul
edilmiştir. Bu suçun cezası seksen sopadır. Suçun ispatı için iki erkek şahidin
şahadetleri, suçlunun itirafı ve sarhoşluk halinin ispatı gereklidir.
Yol kesme (Kat'ü't-tarik) büyük hırsızlık
kapsamına girer. Dağ başında kırlarda dolaşan, rastladıkları yolcuları tutup
soyma olaylarına eşkıyalık faaliyetleri denmektedir. Yol kesen sadece mal
alırsa sağ eli ve sol ayağı kesilir, hem soygunculuk yapar hem de öldürürse
bunun cezası ağır olur.
1839 Tanzimat Fermanı öncesi Osmanlı
Devleti‟nde mahkemeler Şer’îye Mahkemeleri olarak tek tipte,
Kazaskerlik bir çeşit askeri mahkeme, Divan-ı Hümâyûn da yüksek mahkeme
görevini yerine getiriyordu. Tanzimat Fermanı sonrası Şer’îye Mahkemeleri‟nin yanı
sıra Nizâmiye Mahkemeleri’nin kurulması
fikri ortaya çıkmış ve Ahmet Cevdet Paşa’nın bu mahkemelerin şer-i
şerife aykırı olmayacağı düşüncesi kabul görünce 1864 (1284)
tarihinde Nizâmiye Mahkemeleri kurulmuştur (s. 59).
Aile içi şiddet sorunu Osmanlı Devleti‟nden beri bir sosyal sorun olarak varlığını
sürdürmektedir.
---
Seyhan, Ayşe. (2013), 931 Numaralı Trabzon Ayniyât Defteri'ne Göre 1867-1872 Arasında
Trabzon'da İdari, Sosyal ve Ekonomik Hayat, Karadeniz Teknik Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Trabzon
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder