Bir gün aklıma muazzam bir ticari fikir geldi. Bir ajans kurmak; bir iş ki bildiğim kadarıyla daha önce kimse böyle bir işe kalkışmamıştı. Tahvil ajansı. Her şey her şeye tahvil olunur! Sloganı da bu olacaktı; yahudiyi Maoist'e, hristiyanı Yahova şahidine -tabii İnternet ücreti karşılığında- dönüştürecektik.
Ücretler, dönüştürmenin zorluğu paralelinde, her durum için ayrı olacak ve bu plana göre, en yüksek ücretler Arnavutluk sosyalizmi ile Humeyniyi İslam'a dönüştürüm için talep edilecek, en düşük ücretler ise konforlu inanışlar için belirlenecekti: Anglikanizm yahut liberal reformist Yudaizm. Satanizm şeytana tapanların dini) de ortada olacaktı. Tabii din değiştirmek isteyenin o anki, o günlerdeki halet-i ruhiyesi yahut mevcut inanışından arındırılmasında karşılaşılacak güçlük de ücretleri etkileyebilecekti; ama imanını yahut inançsızlığını terketmek isteyenden başkası beni aramadığı sürece, ücretler tablosunun bu tür ilave ayarlamaları, doğrusu beni pek ilgilendirmiyordu...
Yazışma sonrasında, ajansın psikologları ve diğer endoktrinasyon uzmanları devreye girecek ve bunlar çalışmaları sırasında bireyin hürriyetini asla kısıtlamayacaklardı. Ajansın kendisi zaten dinen ve ideolojik olarak nötrdür; adı da herhalde Veritas (Hakikat) veya -mesela- Certitudo (Kaçınılmaz Gerçek); kim bilir, belki de Merhaba Gerçek olur.
Bu hizmete duyulacak talebin ne olabileceğini önceden kestirmek zordur; ancak insanlar her yerde fikri ve manevi planda Merhaba Gerçek demeyi arzuladıklarından ve her tarafta dini ve ideolojik mezhepler mantar gibi bitmekte olduğundan -ki bazıları cidden komedidir- büyük bir başarı kazanması hiç de şaşkınlık yaratmaz bence. Gene, bu tür bir acenta demokratik bir ülkede kamilen statüter olur, vergisini de öder. ideolojik ülkelerde ise herhalde devleti sabote etmekten ölümü, kodesi ya da temerküz kampını boylar...
Ben üşendiğimden ve tüccar ruhlu da olmadığımdan, kendim bu işe girişemedim; ama projeyi cüz'i bir ruayalite karşılığı gönüllü ve çok çalışkan kimselere satmayı arzuluyorum. Bu kadar "Kendi reklamını kendin yap!" yeter. Peki, acaba böyle bir ajans mümkün müdür? Tabii, neden olmasın? İlke olarak bu, sadece bir endoktrinasyon tekniği olup başarısı da teknisyenlerin, müracaatçıyı çevirmek istedikleri inanışa kendilerinin sempati besliyor olmalarına bağlı değildir.
Ajans fikrine karşı, böyle bir süreçte tam dönmenin değil, sadece bilgilenmenin teessüs edeceği ileri sürülebilir; ama acaba gerçek dönüşüm nedir? İsevi bir manada 'gerçek dönüşüm' Allah'ın bir lütfudur; fakat birini imana getiren bir papaz dahi, bu dönüşümün gerçek mi, yani Allah'ın kalbe doğuruşu ile mi olduğunu bilemez. Bizim açımızdan şahadet yeter, yani dönme yeni inanışa bağlılığını ifade edebiliyorsa kafidir. Bu da teknoloji ile mümkündür. Yoksa bizim ajans Tanrı'nın ellerinde olduğunu ileri süremez.
Ajansımın tekniği daha tebarüz etmiş değildir. Ancak bunun için, yüzyılların geleneği sanduka-i atikte bizi beklemektedir. İnsanların şu ya da bu inanışa teveccühünü sağlayacak, gerçekleştirecek pek çok olası prosedür vardır. En uç noktada de fiziki baskı gelmektedir: İnsanların, imza attırmak suretiyle belli bir inanışa bağlanmaları mümkündür. Diğer ekstremde ise, salt iknacı teknikler vardır; rasyonel ve gayr-i kabil-i rücu fikirler. Arada da çok sayıda ara (melez) teknik bulunmaktadır. Biz, işkence hariç, uç teknikleri kullanmayı düşünmüyoruz; çünkü başarılı olsa bile müracaatçıları kaçırır. Akla müracaat ise, her gerçeği ihata edemeyeceğinden ve her gerçeğe uygulanır olmadığından, kullanışlı bir teknik sayılamaz. Ayrıca, faktör ne olursa olsun, tam dönüşüm sonucu vermez. Şüphesiz, dönüşümler pek çok kere son derece belirli bir formülle ifade edilmektedir. Bir bilim uzun süre reddettiği bir kuramı kabulleniyor yahut adamın biri belli sigara markasına dönüyor; ama bunlar yine de tali kullanımlar olup maruf-kullanımlar değildir. Bizim bahsini ettiğimiz dönüşüm, farklı bir keyfiyettir. Herşeyden evvel, dingin bir mutlaklık arzetmektedir; muhtemel her tür muhalefetten muaf; gerçekte ve pratikte, mantıki bir biçimde ulaşılması kolay kolay öngörülemeyecek bir hal. Bu da yeterli değil; zira bu istif bozmalık, bu ulaşılmazlık ekseriya biraz fazla dar cepheli inanışlar için sözkonusudur...
Modernliğin Sonsuz Duruşması, Leszek Kolakowski, Pınar Yayıncılık (1999) s. 177-179
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder