14 Mart 2024 Perşembe

Mekanları Tüketmek

 

John Urry - Mekanları Tüketmek

Consuming Places

Türkçeleştiren: Rahmi G. Öğdül


Ayrıntı Yayınları, 1993

 

Yer tüketiminde zaman ve mekân

Yer sosyolojisi olarak tanımlanabilecek konu yıllardır ilgimi çekiyor. Bu ilgi, insanların hem oldukça yakın hem de oldukça mesafeli toplumsal ilişkileri nasıl yaşadıkları ve bu ilişkilerin nasıl kesiştiği sorusundan ortaya çıktı.

Yerin anlaşılması, kuramsal çaba olmaksızın gerçekleşmez.

 

…yerler kelimenin gerçek anlamında tüketilebilmektedir; insanların bir yere ilişkin anlamlı buldukları şey (endüstri, tarih, binalar, yazın, çevre), zaman içinde kullanılarak azaltılmakta, bitirilmekte veya tüketilmektedir.

 

…pek çok sosyolojik tanım, zamanın bir anlamda toplumsal olduğunu varsaymaktadır. Bu tanımlar, Durkheim’ı izleyerek, “Fransız” okulu yaklaşımının bir versiyonunu benimsemişlerdir.

(Durkheim’a göre) Zaman, toplum içinde üretilmiş olan ve bu nedenle toplumlar arasında değişiklik gösteren, nesnel olarak verili bir toplumsal düşünce kategorisidir.

 

Modern toplumların genellikle, modern-öncesi toplumlara göre saat-zamanına daha çok güvendikleri gözlenir.

Saat-zamanı, modem toplumların ve onların kurucu toplumsal etkinliklerinin örgütlenmesinde merkezi bir önem taşımaktadır.

 

E. P. Thompson, zamana doğru bir yönelimin endüstriyel kapitalist toplumların can alıcı karakteristiği olduğunu ileri sürmüştü (1967).

 

Heidegger’in Varlık ontolojisinin merkezinde, öznelerin neler olduğuna ilişkin, doğayı açıklayan zaman ontolojisi yer alır. İnsanlar asıl olarak zamansaldır ve insan varoluşunun zamansal karakterinde anlamlarını bulurlar.

 

Bergson’un çözümlemesinde zaman niteliksel, fakat mekân soyut ve niceliksel açıdan ele alınır.

 

Mead, Zamanı soyut bir çerçeve olarak görmek yerine, zamanın eylemler, olaylar ve roller içine nasıl gömülü olduğu üzerinde durur.

Mead açısından “gerçek” olan şimdidir,

 

Sosyoloji klasikleri, mekânı anlaşılması güç biçimde ve işlenmemiş haliyle ele almışlardı.

 

İşbölümünün gelişimi dramatik biçimde uzmanlaşmayı arttırmakta ve sonuçta mekanik toplumdan organik topluma geçişe yol açmaktadır.

Toplumun farklı kesimleri, insanların giderek daha çok ilişkiye ve etkileşime girmeleriyle, bireyselliklerini yitirirler.

 

 

Kentin ayırıcı niteliği özerklikti ve kent, ilk kez insanların bireysel yurttaşlar olarak bir araya geldiği yerdi (Weber, 1958).

 

Simmel mekânı, toplumsal örgütlenmenin mekândan koparılması nedeniyle giderek önemini yitiriyor olarak görme eğilimindedir.

…metropolisteki uyaran zenginliği nedeniyle, insanlar çekingenlik ve duygular karşısında kayıtsızlık tavrı geliştirmek zorundadır. İnsanlar, bu tür bir tavrı geliştirmeselerdi, yüksek nüfus yoğunluğunun yarattığı deneyimlerle baş edemezlerdi.

Duygu ve tavrın aynı düzeye gelmesini sağlayan paradır. Dördüncüsü, özellikle modern yaşamda yansıtıldığı gibi para ekonomisi, kesinlik ve dakiklik yaratır.

Genel anlamda, para ekonomisi, insanları kendi etkinlik ve ilişkileriyle ilgili olarak daha hesapçı yapar

 

Zaman ve mekânın görece olarak bağımsız kaynaklar olarak ortaya çıkmaları, modern toplumun tanımlayıcı özelliklerinden biridir.

 

On altıncı yüzyıla kadarki dönemde günlük yaşam, görev-yönelimliydi; hafta, çok önemli bir zaman birimi değildi ve mevsimler, ilgili panayır, pazarlar ve kilise takvimi zamansal örgütlenmenin temellerini oluşturuyordu.

On sekizinci yüzyıla gelindiğinde, zamanın, toplumsal etkinliklerden “ayrıştırılmış” olması daha da belirginleşti.

...saat-zamanının ortaya çıkışı ile asıl olarak sözlü kültürden yazılı bir kültüre doğru gerçekleşen değişim arasında ilgi çekici bağlantıların olduğunun belirtilmesi gerekir

 

Postmodem dönemde hız kazandırılmış zaman ve mekânın, her türlü kimlik duygusunu bütünüyle erittiği belirtilmelidir.

 

Bachelard görüngübilimin, bir imajı görsel etkisine dayanarak değil; kendi “yankıları” açısından yaşamakla ilişkili olduğunu öne sürer.

Bachelard özgül olarak evin yapısını ele alır ve onun salt bir fiziksel nesne olarak görülmemesi gerektiğini öne sürer. İçinde doğulan evler gibi mekânlar, sadece verili değillerdir, anı izleriyle doludurlar.

Mekân zorunlu olarak zamana ni­telik katar. Mekân, anıyı olası kılacak biçimde zamanı dönüştürür

Ev, hayal kurmayı barındırır, içerisinde Bergsoncu zamanın işlediği metaforik bir mekândır.

Bachelard cisimleşmiş bir bellek nosyonu sunar. Bedenlerimiz, karşılaştığımız ilk evi unutmazlar. Evin ayırt edici özelliği fiziksel olarak içimizde yazılıdır.

 

Lefebvre, mekânın yansız ve edilgin bir geometri olmadığını öne sürer. Mekân üretilir ve yeniden üretilir ve bu nedenle mücadele alanını temsil eder.

Zaman içinde farklı mekân biçimleri birbirini izler. Doğal mekândan, mutlak ve soyut mekâna doğru ardışıklık vardır, sonuçta doğa giderek toplumsal olandan kovulmaktadır.

 

Birinci Bölüm, mekân ile toplum arasındaki ilişkiler, toplumsal ile toplum kavramlarının doğası ve kolektif eylemin ayırt edici özelliklerine ilişkin 1980’lerin başlarındaki tartışmalardan kaynaklanmaktadır.

İkinci Bölüm, 1980’lerin ortalarındaki “yeniden yapılanma” araştırma programından kökenlenmiştir; burada, hem kırsal toplumlar hem de hizmet endüstrisinin önemi açısından yeniden yapılanmayı inceliyorum.

Üçüncü Bölüm, 1990 civarında gündeme yerleşen konularla ilgilidir. Bunlar, bir tüketim biçimi olarak turizmin doğasını, modernlik, kimlik ve seyahat arasındaki karşılıklı bağlantıları ve yerlerin yeniden oluşturulmasında mirasın, özellikle endüstriyel mirasın Önemini içermektedir.

 

Birinci Bölüm / Toplum ve mekân

Bir asalak olarak sosyoloji

…öz taşımaması, özsel birliği olmaması nedeniyle sosyolojinin asalak bir konu olmasını ele almak istiyorum. Bir anlamda, sosyoloji komşu disiplinlerdeki gelişimlerden olağanüstü ölçüde beslenmektedir.

 

Her şeyden önce sosyoloji, ancak sivil toplum ile devlet arasındaki kavramsal ayrımdan sonra gelişti.

…benim savım, devlete ilişkin sosyolojik literatürün, ayırt edici bir anlayış üretemediği ve kapitalist devlete yönelik çoğu önemli çalışmanın komşu disiplinlerde geliştirildiğidir.

 

Devlet biçiminin türemesine yönelik dört ana yaklaşım olmuştur: birincisi, dolaşım alanından (Flatow ve Huisken, 1973); İkincisi, geç kapitalizmin bunalım karakterinden; üçüncüsü, tekil sermaye birimleri olarak sermayenin doğasından (Altvater, 1973a ve 1973b); ve dördüncüsü, bir sınıf hâkimiyeti olarak sermaye ilişkisinden (Hirsch, J. 1978; Holloway ve Picciotto, 1978) türediğini ileri sürer. Bu metinler, oldukça köktenci bir Marksist söylem içerisinden üretilmişlerdir; buna karşın, dördüncü metin grubu, daha çok yeni-Ricardocu bir perspektiften türevlenmektedir.

 

Sosyoloji tartışmaları özgün kuramsal fikirlerden beslenirken sosyolojinin bu fikirlere katkısı oldukça azdır.

 

…sosyolojik söylemin şu şekilde örgütlendiğini öne sürdüm:

1.         Birleştirici, ortak bir “toplum” kavramı taşımayan perspektifler çokluğu vardır;

2.         Sosyolojik kavramlar ve önermeler, sağduyuya dayalı kavram ve önermelerden açık biçimde ayrılamaz;

3.         Sosyolojik ilerlemenin olduğunu belirlemek zordur; o, aslında kuramsal yeniliklerin ardından gelir;

4.         Bu tür bir büyük yenilik biçimi, sosyolojinin asalak doğasından, yeniliklerin sosyolojinin dışındaki söylemlerden kökenlenme olgusundan kaynaklanmaktadır.

 

Kolektif eylemin yeni Marksizmi

Kolektif eylemi anlamaya yönelik / yeterli çatının merkezi öğeleri şunlardır: (i) sınıf ve diğer kolektif öznelerin kaynaklara sahip olmaları; (ii) “sınıf kapasitesinin (ya da tersine başka kolektif öznelerin kapasitelerinin) zaman ve mekân içinde gruplaşmanın harekete geçirebildiği örgütsel ve kültürel kaynakların gücü olarak tanımlanması; (iii) sivil toplumdaki toplumsal değişme ve kapitalizmdeki devletin, sadece hâkim sınıfları ele alarak değil; alt sınıf (ve başka kolektif) öznelerinin kapasitelerini çözümleyerek iyice anlaşılabilmesi; (iv) araçsal usun ve başka bilinç biçimlerinin, özellikle dil ortamı aracılığıyla, koşulsuz değil, kurulu olarak anlaşılmasının zorunluluğu - fakat aynı zamanda dil, kolektif özneler için önemli bir kültürel kaynak olarak düşünülmektedir; (v) kolektif eylem kuramındaki nedensellik nosyonunun sadece, yönelimli eylemin çeşitli yönelimli olmayan sonuçlarını açıklamak için değil; aynca, sayesinde kolektivitelerin salt mevcudiyetinin deyim yerindeyse “eylemsizliği”nin toplumsal değişim üretebildiği kendiliklere ait nedensel güçleri de açıklamak üzere genişletilmesi; ve (vi) kolektif eylemin sonuçları üzerindeki çeşitli kısıtlamaları çözümlemenin büyük önemi; bu sonuçlar farklı toplumların yönelimsiz ve değişen anatomisini ve kolektif eylemin farklı örüntülerinin değişen, örtüşen ve birbirine bağımlı etkilerini incelemeyi gerektirir.

 

Toplum, mekân ve yerellik

Her şeyden önce mekân, içine yerleşen maddi nesnelerden bir biçimde ayrı, mutlak bir kendilik olarak görülmemelidir. Fakat mekân sadece bu tür nesnelere de indirgenemez.

Zaman ve mekân araştırmalarının, herhangi bir toplumsal çözümlemeye üç farklı düzeyde katılması zorunludur; bu anlamda üç farklı mekân ya da mekânsallaşma vardır. Birincisi, ampirik olaylar, zaman-mekân içinde dağıtılırlar.

İkincisi, belirli bir toplumsal kendilik (üretim ilişkileri, devlet, sivil toplum, sınıflar vs), belirli bir zamansal ve mekânsal yapılanma etrafında kurulur.

Üçüncüsü, toplumsal kendilikler, zamansal ve mekânsal olarak birbirleriyle bağlantılıdır, zaman içinde ve mekân boyunca değişen karşılıklı ilişki içindedir.

Kısaca, toplumsal dünya, zamansal ve mekânsal olarak birbirine bağımlı, karşılıklı olarak değişen, dört boyutlu zaman-mekân kendiliklerinden oluşmaktadır; bunlar, en azından kısmen fiziksel zaman-mekândan ayrı, belirli bir karmaşık “açık sistem” oluştururlar.

 

Sermaye ile ilişkili olarak, yeni mekânsal konfigürasyonlar, “farklılaşma” ve “eşitlenme” çelişkili eğilimlerini izlerler.

Kapitalist üretimin amacının mekânı zaman ile yok etmek olmasına karşın, yeni toplumsal ilişkiler grubunun fiziksel'olarak mekân boyunca yayılmak zorunda olması ve sadece mekânda tek bir nokta içinde yoğunlaşamaması nedeniyle, gerçek anlamda bu yapılamaz.

 

“yerel”, aslında oldukça karmaşıktır ve bir toplumsal ve mekânsal süreçler karışımının çözümlenmesini gerektirir.

 

Kırsalın yeniden yapılanması

Kırsal toplumların tanımlayıcı ilkesi meslekten çok mülkiyettir ve bu nedenle, kırsal sınıf yapısını oluşturan, işbölümünden çok mülkiyet ilişkilerinin örgütlenmesidir

Endüstrinin aksine, makineleşmenin gelişmesi, tarım işçileri arasındaki işbölümünü azaltmıştır.

 

Kapitalist üretim, bilimsel yönetim ve hizmet sınıfı

Bugün, fabrikaların büyümesiyle birlikte insanların iş alışkanlıklarının ve yaşantılarının derin biçimde değiştiğinin belirtilmesi sıradan hale gelmiştir.

…fabrikanın büyümesinin, sermayenin emek üzerinde uyguladığı toplumsal denetimde doğrudan bir artışa yol açmadığı da açıktır.

 

Britanya’da toplumbilim, ABD’de ya da Amerikan üniversitelerindeki gibi mesleki profesyonelleşme süreçleriyle uyum içinde gelişmedi.

 

Britanya ilk “post-endüstriyel toplum” mudur?

 

Tüketim, yer ve kimlik

…turist olmak, “modern” olmayı tanımlayan niteliklerden biridir ve ücretli çalışmanın büyük dönüşümleriyle bağlantılıdır.

 

Turist bakışının her daim yeni nesnelerini yeniden üretmeye çabalayan bir turist profesyonelleri ordusu gelişiyor.

 

Turist etkinliklerinin anlaşılmasının güçlüğü, tüketilenin belirsiz niteliğinden kaynaklanır.

 

Turizm, seyahat ve modem özne

Modern özne devinim halindeki öznedir.

 

Çeşitli seyahat tiplerine ilişkin yazıların çoğunda, teknolojik bir belirlenimcilik vardır.

 

Postmodernizm, ayrımsızlaşmayı içerir.

Kültürel alanların yüceliği giderek azalır.

Ve sonuçta postmodernizm temsiliyetler ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi sorunsallaştırır, çünkü göstergeleri ya da imajları giderek daha fazla tüketiyoruz: Sonuçta bu tür temsiliyet biçimlerinden ayrı, yalın bir “gerçeklik” yoktur.

 

Sonuçta seyahat ve turizm, modern ve postmodern özneyi dönüştürmektedir.

 

Yerel kültürü yeniden yorumlamak

 

Turizm, Avrupa ve kimlik

Modern olmak, bizlere serüven, güç, coşku, gelişme, kendimizi ve dünyayı dönüştürme olanakları vaat eden; ama bir yandan da sahip olduğumuz her şeyi yok etmekle tehdit eden bir ortamda bulmaktır kendimizi.

 

…ziyaretçilerin gelişiyle ya da potansiyel gelişiyle sadece yerler dönüşmezler. Özellikle Avrupa toplumlarında insanların kendileri de dönüşmektedir. Seyahat etme hakkı, bir yurttaşlık göstergesi olmuştur.

 

…yurttaşlık hakları giderek, dünyanın her tarafındaki başka kültür ve yerleri tüketme haklarını içermektedir. Modern bir kişi, bu hakları kullanabilen ve kendisini başka kültür ve yerlerin tüketicisi olarak görebilen biridir.

 

Bir mahalle, kasaba veya bölgenin “mekânları”, yerel insanların artık o yeri kendi mekânları/yerleri hissetmeyecekleri ölçüde turistler tarafından doldurulur.

 

Turist bakışı ve çevre

Mekânsal engeller ne kadar az belirginse, kapitalist şirketlerin, yönetimlerin ve genel kamunun, çevrenin mekân boyunca çeşitlenmelerine yönelik duyarlılığı o kadar büyük olmaktadır.

 

…turizm, hem fiziksel hem de inşa edilmiş çevreye yönelik ilginin artmasına birçok biçimde yardım etmiştir.

 

Sonuç olarak, çevre bilincinin artışı, turizmin dünya çapında yayılmasını sağlayan sürecin bir parçasıdır.

 

Göller Bölgesi’nin oluşturulması

 

Toplumsal kimlik, boş zaman ve kırsal alan

“Peyzaj” gerçekte insansızdır.

 

TV’de, gösteren, serbest kalmıştır ve imajlar, anlatı üzerinde üstünlük kazanır, estetik baskındır ve izleyici, imaj fazlalığının serbest oyunu tarafından baştan çıkarılır.

 

Gizemin, anının ve sürprizin bir “temsili mekânı” olarak kırsal alandan geriye çok şey kalacağı kuşkuludur.

 

Bottomore, T.B. and Nisbet, R.A. (der.) (1979) A History of Sociological Analysis,

London: Heinemann. [Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, Yay. Haz.: M. Tunçay ve A. Uğur, Ayraç Yay., 1997]

 

Thompson, E.P. (1967) 'Time, work-discipline, and industrial capitalism

 

Weber, M. (1958) The City,

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder