23 Nisan 2012 Pazartesi

10. Yıl Marşı


10. Yıl Marşı

Gece sarkaç iner gözlerimden
Bakış sadece... Hayır! bazen, gözlerimde
ve çok zaman yorgunluğunda gündüz hengamelerinin
Renk yok çok zaman, eskittiğim günlerimde.
Çok az belki; alıcı bir parıltı gözlerimi kamaştırırdı.

Kır gezmelerinde uzaktayım, unutmuyorum bu yüzden,
Çiçekleri solduran şüphesiz gülümsemeyi
Arkasındaki sırlar için bir geçit, bir yol aradım, solarken bütün renkler.

Yakın yerlerin uzağındayım.
Eşiğindeyim en erken gidişin
Rüzgâr, göğsümü acıtmaya başlamadan önce,
Yüzü renksiz hayaletleri, bekliyorlar.

Hayallerim, yalnız hayalet im.
Çoban sürüsünü kaybetmiş
Hatırlamaya çalışıyor, büyülü sözlerinin ilk hecesini
Yakaları beyaz küçük rahibeler,
Her birinin elinde kırmızı elmalar,
Birlikte dans ediyorlar,

Gece, gövdelerimizin yüceldiği anlamda kaybetmiş kendini
Âdemoğlunun ulaştığı son-uç
Lanetini de beraberinde getiriyor.
Kaderin kederini,
Ateşin söndüremediği günahlarını…

Varolanların bütün hepsi alevleniyor,
Geceyle günün arasında, yer ve gök
Gri bir aleve boğuluyor.

Uykularımın kıyısında soluyor ürperti,
Kanatlanıyor üzerimde
Sessizliğimin kırıntıları.

Bir kapının önünde bile değil bekleyen umutlarım,
Kimse siz pencereler önünde
Elinde kırmızı bir gülle, olsa da yüzündeki ifade de şüphe
Çılgınca eğlenenlerin arasında kendine sadakatin peşinde
Dünyam
Bir kadının düşüncesinin serinliğinde
İbadetimin evveli
Yükseklerde bir yerde bir sığınak
Aydınlığı karanlık odadaki mumun ışığı kadar
Benimledir hüznün renkleri
Onun aydınlığında parıldıyor sadece acı
Güvercinler, gözlerimde, siyah beyaz bir gölge
Kırık kanatlarından dökülüyor acı
Kavuştuğumda değil özlediklerim
Bir akşam ki, öyle viran.

Bu benim hayatım
Kal öyleyse - ölesiye -
Sonsuz kadar sessiz
Sonsuz kadar eşsiz

Turgut Işık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder