10 Ekim 2014 Cuma

Edward W. Said – Şarkiyatçılık

Edward W. Said – Şarkiyatçılık
Batı’nın Şark Anlayışları


Onlar kendilerini temsil edemezler, temsil edilmeleri gerekir.
Marx

Şark hakkında yazan, ders veren ya da Şark’ı araştıran kişi Şarkiyatçıdır.

Aydınlanma sonrasında Avrupa kültürünün Şark’ı siyasal, sosyolojik, askeri, ideolojik, bilimsel, imgesel olarak çekip çevirebilmesini –hatta üretebilmesini- sağlayan o müthiş sistemli disiplinin anlaşılması olanaksızdır.

Fransızlarla İngilizlerin Şark’a müdahaleleri ile (…) diğer Avrupa ve Atlantik güçlerinin Şark’a müdahaleleri arasında (…) fark var.
Şarkiyatçılıktan söz etmek (…) İngilizler ile Fransızlara ait bir kültürel girişimden, bir tasarıdan söz etmektir. (s. 13)

Disraeli, Tanced romanında Doğu’nun bir meslek olduğunu söylerken, genç, zeki Batılılar için Doğu’yla ilgilenmenin tüketici bir tutku olabileceğini dile getiriyordu.

Şark, sırf keşfedildiği için değil, Şarklı kılınabilmesi için de Şarklılaştırıldı. (s. 15)

Tarafsızlık bilgiyi siyasetdışı kılmaz.

Bana göre Avrupa’nın ardından da Amerika’nın Şark’a ilgisi (…) siyasaldı; ama bu bilgiyi yaratan kültürdü. (s. 21)

Başlangıç üretilmelidir.

Silvestre de Sacy, Avrupa’nın bir kuruma bağlı ilk modern şarkiyatçısı,
Aynı zamanda Champollion ve Franz Bopp’ın da hocası. (s. 27)

Şark hakkında yazan herkes, kendini Şark karşısında bir yerde konumlandırmak zorundadır; yazarın metnine tercüme edildiğinde, bu yer benimsenen anlatı biçimini, kurulan yapı çeşidini, metne yayılan imge, izlek, motif türlerini içerir. (s. 29)

Şarkiyatçılığın temel koşulu dışsallaştırmadır,
Şarkiyatçının Şark’ı konuşturması, betimlemesi, Şark’ın gizemlerini Batı için, Batı’ya anlaşılır kılmasıdır. (s. 30)

Şarkiyatçılık, önünde sonunda, bir yapıt ve yazar alıntılama dizgesidir.

Birinci Bölüm
Şarkiyatçılığın Etkinlik Alanı

Güçlerinin yarattığı yeni araçları kullanmak için sabırsızlanan… Avrupalının huzursuz ve hırslı zekâsı…
Fourier

Bilgi ile güç, Mısır’daki İngiliz işgalinin gerekliliğini temellendirirken Balfour’un göz önüne aldığı üstünlük, öncelikle askeri ya da iktisadi güçle değil, “bizim” Mısır bilgimizle ilgilidir.
Bir varlığın bilgisini edinmek ona egemen olmaktır. (s. 42)

Şarklı zihniye kesinlikten nefret eder. (…) bu kesinlik yoksunluğu Şarklı zihninin ana niteliğidir aslında.
Alfred Lyall

1815’ten 1914’e değin, doğrudan doğruya Avrupa yönetimindeki sömürgelerin kapladığı alan yeryüzünün yaklaşık yüzde 35’inden yüzde 85’ine çıktı. (s. 50)

Şarkiyatçılık, sırf olgusal bir öğreti olarak değil, düşünce üzerindeki bir dizi zorlama, sınırlama olarak kavranmalıdır. (s. 51)

Biz Newton devrimini geçirdik onlar geçirmedi.
Kissinger

Şarkiyatçılık akademik bir çalışma alanıdır.
Batı’da Şarkiyatçılığın 1312’de Viyana’da toplanan Kilise Şurasının üniversitelerinde Arapça, Yunanca, İbranice ve Süryanice kürsülerinin kurulmasını kararlaştırmasıyla birlikte başladığı kabul edilir. (s. 59)
((Yabancı dil kürsülerinin kurulması hakkındaki) Öneri, Arapları dinlerinden döndürmenin en iyi yolunun Arapça öğrenmek olduğunu savunan Raymond Lull’a aitti.

D’Herbelot, Bibliothèque Oriantale
Muhammetçilik, Avrupa’nın İslam’a reva gördüğü (küçültücü) addır. (s. 75)

Şark kitaplığı gibi sistemli bir çalışma ve araştırma ürünü olan bilgisel yapıtlarda yazar, üzerinde çalıştığı malzemeyi sıkı bir düzene sokar.

Şark kitaplığı’nın bu yolla aktardığı şey, Şarkiyatçılığın gücüne, etkinliğine ilişkin bir kanıdır; bu kanı okura, bundan böyle her an, Şark’a ulaşmak için Şarkiyatçılığın sağladığı bilgi ağlarından ve şifrelemelerden geçmek zorunda olduğunu hatırlatır.

Şarkiyatçılık sahnesi, ahlaksal ve epistemolojik katılığın bir dizgeleşmesi olup çıkar. Böylelikle (…) Şark, Avrupa toplumunun, “bizim” dünyamızın sınırlarının dışında kalmasından ötürü düzeltilir, hatta cezalandırılır; böylece Şarklılaştırılmış olur Şark.

…hakikat, sonunda varoluşunu bile Şarkiyatçıya borçluymuş gibi görünmeye başlayan kaynağın kendisinin değil, bilgisel yargıların bir işlevi haline gelir. (s. 76-77)

Retorik açısından söylenecek olursa, Şarkiyatçılık tamamıyla anatomiktir, sayıma dayanır: Şarkiyatçılığın sözcük dağarcığını kullanmak, Şark’a ait şeyleri başa çıkılabilir parçalara bölmekle, tikelleştirmekle uğraşmaktır. (s. 82)

Napolyon’un Mısır seferi

…kitabi bilgiyi gerçekliğe uygulamaya kalkışmak, çılgınlığı ya da yıkımı göze almaktır.

…insanların metinleri böyle bir saf dillilikle kullanmaya çalışmış oldukları, çalışıyor oldukları da açıktır. (s. 103)

Schlegel, “Romantizmin en incelmiş biçimini aramamız gereken yer Şark’tır,” derken Sakuntala’nın Zend-Avesta’nın, Upanişadlar’ın Şark’ını kastediyordu. Dilleri bitişken, estetikten yoksun, mekanik olan Samiler ise farklı, aşağı, geriydiler. (s. 109)

Şarkiyatçılıktan destek alan siyasal fetihlere eşlik eden tipik deneyimler, tipik duygular nelerdir? Öncelikle, modern Şark’ın hiç mi hiç metinlere benzememesinden ötürü duyulan hayal kırıklığı vardır. (s. 110)

Neval’in Gautier’ye söylediği gibi, Şark’ı görmemiş kişi için nilüfer hâlâ nilüferdir. (s. 111)

Şarkiyatçılığa göre  (…) İslam’ın en iyi biçimde anlaşılması için, çadır ile kabileye indirgenmesi gerekiyordu. (s. 115)

Şarkiyatçılık (…) Şark’ı, varlığı Batı için sergilemekle kalmayan, zaman ile mekânda sabitlenmiş de olan bir şey gibi görür.

Batı başoyuncudur, Şark ise edilgen tepki vericidir. (s. 119)

İkinci Bölüm
Şarkiyatçı Yapılar ve Yeniden Yapılandırmalar

Flaubert, Bouvard et Pécuchet

Sacy, Renan ve Lane’in yaptığı iş, Şarkiyatçılığı bilimsel, akılcı bir temele oturtmak oldu. (s. 132)

…modern Şarkiyatçılığın hem emperyalizmin hem de sömürgeciliğin bir veçhesi olduğunu söylemek, su götürmez bir gerçeği dile getirmektir. (s. 133)

Silverstre de Sacy
Ona Şark yolunu açan dil Arapça oldu.
1769’da yeni açılan yaşayan şark dilleri okuluna, okulun ilk Arapça öğretmeni olarak atandı.
1805’ten beri Fransız dışişlerinde daimi Şarkiyatçı olarak çalışıyordu.
Dışişlerindeki ilk görevi (…) Rus Ortodoksluğuna karşı “Müslüman fanatizmi”nin kışkırtılabileceği umudunu ortaya koyan 1806 Manifestosu’nu çevirmekti.
1830’da Fransızlar Cezayir’i işgal ettiğinde, bildirgeyi Cezayirlilere tercüme eden Sacy olmuştu. (s. 134)

…yazıları bir konuşma tonu taşıyordu hep…

Sacy’nin tüm çalışmaları temelde birer derlemedir; dolayısıyla, törensel bir didaktikliğe sahiptirler ve zahmetli bir gözden geçirme etkinliğinin ürünüdürler. (s. 136)

Sacy’nin antolojileri Avrupa’da nesiller boyu çok yaygın bir biçimde kullanıldı.

Sacy’nin özgün yönü
Şark’ın Şark’ı yenilenmesi gereken bir şey gibi ele almış olmasıydı.

Sacy başlatan Renan ise sürdürendir,

Renan
L’Avenir de la science’da “modern düşüncenin kurucuları filologlardır,” der.
…insanları insafsızca üstün ve aşağı ırklara bölen, çalışmalarında zamansallık, köken, gelişim, ilişki ve insani değere ilişkin en batıni düşüncelere yer veren bir liberal eleştirmen. (s. 144)

“Bana göre hayatıma anlam verecek bir tek uğraş vardı; bu da, laik bilimin sağladığı bol miktarda aracı kullanarak Hıristiyanlığa ilişkin eleştirel araştırmalarımı sürdürmekti.” Renan

“…resim için karakalem taslak neyse, Hint-Avrupa ailesi için de Sami ırkı odur.” Renan

Edward William Lane

Napolyon’dan sonra Şark bir hac yeri oldu.

“Özgürlük hakkında hiçbir şey bilmiyorlar.”
Chateaubriand

Üçüncü Bölüm
Bugünkü Şarkiyatçılık
1800 ile 1950 arasında Yakınşark’ı ele alan altmış bin civarında kitap yazıldığı tahmin edilmektedir.

T.E. Lawrence

Eğer diller birbirlerinden dilbilimcilerin dediği kadar farklıysa, dilleri kullananlar da –bunların zihinleri, kültürleri, olanakları, hatta bedenleri de- aynı biçimde birbirinden farklı olmalıydı.

Bürokrasinin tamamlayıcıları, imparatorluk ajanları.

“Yunanlılar ile Romalılar, Asya’nın garabetleriyle nasıl başa çıkılacağını, bunların nasıl çözümlenerek ele anılacağını, özlerinin nasıl çekilip çıkarsanacağını göstermişlerdi bize.” Valery (s. 262)

İkinci Dünya Savaşından bu yana (…) Müslüman Arap, Amerikan popüler kültüründe tanınan bir figür haline geldi.

1973 savaşından sonra her yerde, daha tehdit edici bir şey olarak çıktı ortaya Arap. Benzin pompasının önündeki Arap şeyhini resmeden karikatürler tekrarlanıp durdu.

Sinemada ve televizyonda ise, ya bir şehvet düşkünüdür Arap ya da kana susamış bir namussuz.

Haber filmlerinde, haber fotoğraflarında Arap, kalabalıklar halinde gösterilir hep. Hiçbir bireysellik, hiçbir kişisel özellik ya da deneyim yoktur bunlarda.

Tüm bu imgelerin ardında saklı olan şey, cihat tehdididir. (s. 300)

İsrail’in tüm Arap siyasetini Şarkiyatçılık yönlendirir. Bir iyi Arap vardır (kendine söyleneni yapan) bir de kötü Arap (kendine söyleneni yapmayan, dolayısıyla terörist Arap). (s. 321)

Türkçeleştiren: Berna Ülner
Metis Yayınları

Mart, 1999

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder