10 Nisan 2015 Cuma

Richard Pipes - Komünizmin Tarihi

Richard Pipes - Komünizmin Tarihi


Bu kitap komünizme giriş veya onun ölüm ilanı gibi okunabilir.

1840’larda Paris’te ortaya atılan komünizm kelimesi üç (…) ayrı olguya atıfta bulunur: Bir ideal, bir program ve (…) bir rejim.

İdeal (…) bireyin toplum içinde erimesini öngören tam sosyal eşitlik tasavvurudur.

Komünistlerin teoremi tek bir cümleyle özetlenebilir: özel mülkiyetin kaldırılması.

Rejimin kurucusu: Vladimir Lenin
Proletarya diktatörlüğünden mülkiyetsiz ve eşitlikçi bir toplumun doğacağını düşünüyordu.
Bu sıra dahilinde komünizm tarihinin izini sürebiliriz. (s. 13-14)

Bölüm 1
Komünist Teori ve Program
Sınıfsız (…) toplum ideali ilkin eski Yunan’da ortaya çıkmıştı.
(Hesiodos, İşler ve Günler adlı eserinde) mitsel bir Altın Çağ tasavvuru geliştirmişti. Bu çağda insanlar utanç verici kazanç hırsıyla harekete geçmiyordu.
Altın Çağ teması Romalı şairler Vergilius ve Ovidius’un yazılarında yeniden dillendirildi.
Devlet adlı eserinde Platon, sahip olmanın, anlaşmazlık ve savaşların kaynağı olduğunu ileri sürmüştü. (s. 15)

Yasalar adlı eserinde, insanların tüm dünyevi malları paylaşmakla yetinmeyi, eşlerini ve çocuklarını da paylaştıkları bir toplum tasavvur etmişti.

Aristoteles, sosyal anlaşmazlığın temelinde malın mülkün değil, onları elde etme arzusunun yattığını savunuyordu.

Aziz Paul, “tüm kötülüklerin kaynağı para değil, para hırsıdır” demişti.

Aziz Augustine’e göre mülkiyetsiz dünya ancak cennette mümkündü.

Calvin, zenginliği bir iyi haslet, bir ilahi lütuf işareti olarak gördü. (s. 16-17)

1755’de yayınlanan Le Ceda da la Nature adlı eserinde Morelly şunları yazmıştı:
“Dünyadaki tek kötü huy tamahtır; hangi isimle anılırsa anılsın diğer tüm kötü huylar, onun şekilleri, dereceleridir.”

…böylesi bir psikoloji her sosyalist ve komünist doktrinin temelinde yatar.

Marksist sosyal evrim kuramı, Darwin’in 1859’da Türlerin Kökeni adlı kitabında geliştirdiği evrim kuramının etkisi altında ortaya çıktı.

Başıboş ve düzensiz bir yaşamı, entelektüellerin akıl hocası ve yorumcusu olduğu rasyonel bir düzenle değiştirmeyi vaat ettiğinden dolayı bilimsel sosyalizm, özellikle entelektüeller için cazibe merkezi oldu. (s. 21)

Marksizm aslında bilim kisvesine bürünmüş bir dogmadır.

…ekonomi organize hayatın temelidir; diğer her şey “üstyapı”dır. Bu öncülden yola çıkan Marx ve Engels, bir sosyal evrim teorisi geliştirdiler. Bu teori (…) üretim araçlarının kontrolünün toplumsal sınıfların ortaya çıkışına yol açacağını savunuyordu.
İlk başta (…) özel mülkiyet söz konuş değildi.
İlkel komünal düzen sınıf ayrımını doğurdu. (s. 23)

Komünist Manifesto’nun deyişiyle öteden beri toplumların tarihi sınıf çatışmalarının tarihi olmuştur.

Kapitalist sistem, kapitalistin, işçinin ürettiği artı değeri cebine indirdiği bir emek sömürüsüne dayanır.

Sosyalist devrimin nihai amacı insanın tam anlamıyla özgürleşmesidir.
“Politik özgürlük sahte özgürlüktür, olası en kötü köleliktir.”
Engels (s. 25)

Marx ve Engels’in tasarladıkları teoriler Uluslararası İşçi Birliği’nin programını oluşturdu (yaygın ismiyle 1. Enternasyonal).
Bu birlik 1864’te Londra’da kuruldu.
Birlik, sosyalistler ve anarşistler arasındaki tartışmalar yüzünden bölündü.
Anarşistler, proletarya diktatörlüğünün yeni bir baskı aracına dönüşeceğini öngörerek tüm devlet şekillerine karşı çıkmışlardı. (s. 26)

1889’da 2. Enternasyonal çeşitli ülkelerin sosyalist partilerini birleştirdi.
1891’de kabul edilen resmi platformda, (Erfurt Programı) burjuva devletinin ve işçi sınıfının çıkarlarının örtüşmez olduğu ve bu nedenle işçilerin uluslarının menfaatine değil, yalnızca kendi sınıflarına bağlı oldukları beyan edildi.

Marksizmin programına karşı en gözüpek saldırıyı Eduard Bernstein yaptı.
Bernstein, kapitalizmle sosyalizmin yakınlaşmasını öngörüyordu. (s. 29)

Bölüm 2
Leninizm
Lenin 1870’de Simbirsk’te doğdu. Muhafazakâr bir ailede ve dindar bir Ortodoks okul müfettişinin gözetimi altında yetişti.
1887’de büyük kardeşi Alexander, Çar 3. Alexander’a düzenlenen suikast planına karıştığı gerekçesiyle idam edildi.
Lenin bu dava nedeniyle kız kardeşiyle birlikte bir süre hapis yattı. 
1887’de Kazan Üniversitesi’ne kaydoldu.
Küçük bir öğrenci hareketine karıştığı gerekçesiyle okuldan atıldı.
Rejime karşı kin beslemeye başladı.
1891’de hukuk bölümünden diploma alabildi.
Sosyalistlerle temaslar kurdu.
Gizlice yürütülen sosyal demokrat hareket içinde hemen sivrildi. (s. 38-39)
1896’da işçileri greve teşvik etme suçundan tutuklandı. Sibirya’ya sürüldü. Karısı, Nadezhda Krupskaya’yla birlikte orada 3 yıl geçirdi.
Sürgünden sonra Almanya’ya gitti.
Martov’la birlikte Iskra (kıvılcım) dergisini çıkardı.
1902’de “Ne Yapmalı?” adlı kitabı yayınlandı. Devrimci coşku işçilere dışarıdan kazandırılmalıydı.
1903, Sosyal Demokrasi Kongresi: Lenin, kongrede geçici bir çoğunluk elde edince, kendi kanadını “çoğunluk” anlamına gelen “Bolşevik” diye tanımlarken, Martov liderliğindeki muhaliflerini “azınlık” anlamına gelen “Menşevik” diye adlandırmıştır. (s. 41)

Mart 1917’de Petrograt’da askeri garnizonda bir isyan çıktı. İsyanın büyümesinden korkan generaller Çar Nicholas’yı tahttan inmeye ikna ettiler. Duma temsilcilerinden oluşan geçici bir hükûmet kuruldu.
1917’nin başlarında İsviçre’deydi.
Yurda dönüp devrimin sorumluluğunu üstlenmek istiyordu.
İsviçre’deki Alman elçisine başvurup, Rusya’ya dönmek için yardı istedi. Bir buçuk yıl için kendini Alman maaş bordrosuna bağladı.
Temmuz 1917’de Bolşevikler hükümet darbesi yaptılar. Lenin’in Almanlarla işbirliği içinde olduğunun anlaşılması sonucunda darbe başarısız oldu. Lenin Finlandiya’ya kaçtı. 7 Kasım 1917’de ise devrim gerçekleşti. Sıra iç savaştaydı.
1917-1920 yılları arası iç savaşla geçti.
1917’den sonraki 74 yıl boyunca komünist rejim Rusya ve çevresindeki uydu ülkelere hâkim oldu.

1928’de parti ve devlet bürokrasisinde çalışanların sayısı 4 milyona ulaştı. (s. 51)

1923’de fiyatlar 1917’deki seviyenin 100 milyon katına çıkmıştı.

1918 yazında Moskova, köylerden yiyecek temin etmek için bir kampanya başlattı. Köylüler çok düşük fiyata yiyecek satmaya gönüllü değildi.
Sovyet otoritesine direnen her köylüyü kulak diye yaftalayan Lenin, büyük ölçekli bir kıyıma başladı.
Bu teröre karşı zengin ve fakir köylülerin ortaklaşa verdikleri bir tepki, hacze tabi artık ürünleri azaltmak için ekili yerleri azaltmaktı.
Lenin, bu başkaldırı hareketini zehirli gaz da dâhil en acımasız askeri yollarla bastırmakta tereddüt etmedi. (s. 56)

Aynı dönemde yaşanan bir kıtlık 5,2 milyon insanın hayatına mal oldu.
Herbert Hoover’in (ileri tarihlerde ABD başkanı oldu) başkanlığındaki Amerikan yardım Teşkilatı’nın yardımı gelmeseydi durum daha da korkunç olacaktı. (s. 57)

Devrimi ülke dışında ihraç etmenin en iyi yolu yeni bir dünya savaşıydı.

Bölüm 3
Stalin ve Sonrası
Lenin’in sağlığı Mayıs 1922’de bozulmaya başladı.
Temmuz 1922’de Stalin’e “tüm sosyalist-devrimcileri ortadan kaldır” emrini vermişti.

Mart 1923’de Lenin bir felç daha geçirip (ilkini 1922’de geçirdi) konuşamaz hale geldi. Sekiz ay sonra da öldü.
Boşluğu Stalin doldurdu. (s. 62)

…üç amacı vardı: Güçlü bir endüstriyel altyapı tesis etmek, tarımı kolektifleştirmek ve topluma tekdüzeliği dayatmak. (s. 63)

Ukrayna, Kuzey Kafkasya ve Kazakistan’da köylülerin direnişini kırmak için Stalin, 1932-33 yılları arasında bu bölgelerde yapay bir kıtlık tezgâhladı. Söz konusu bölgedeki tüm yiyecekleri dışarıya naklettirdi ve orduya açlık çeken köylülerin göç etmelerini engellemesini emretti. Bu kıtlık tezgâhı sonucunda 6 ila 7 milyon insanın öldüğü tahmin edilmektedir.
Orta Asya’daki göçebe Kazakların direnişini kırmak için ise akıl almaz bir vahşet sergilendi: tahminlere göre bu süreç boyunca tüm kazak nüfusunun yaklaşık üçte biri yok edildi. (s. 67)

1930’ların “temizlik” faaliyetleri, keyfi vahşeti ve kurban sayısı bakımından dünya tarihinde benzeri olmayan bir terör kampanyasıydı.

Politbüro, belli sayıda polis atayarak, onlara bulundukları bölgelerde nüfusun yüzde kaçının öldürülmesi ve sürgün edilmesi gerektiğini bildirdi.
Politbüro ülkedeki her bölgeye, “çeki düzen verilecek” kişi sayısını bildiren kotaları gönderdi; bunlardan 70 binini öldürmek için yargılamaya gerek bile duymadılar.
Büyük terörün kurbanlarının çoğunu yüksek eğitimli kimseler oluşturuyordu. (s. 70)

1937 ve 1938 yıllarında sözde Sovyet karşıtı faaliyetlere karışmış 1.548.366 kişi saptanmış ve bunlardan 681.692’si öldürülmüştü. (s. 73)

Kültür-Sanat
Fantastik bir tek tiplilik Sovyet kültürüne hâkim oldu.
Yayınlanan, sahnelenen, filme alınan ve basılan her şey, hiçbir surette gerçekliğe tekabül etmiyordu.
İnsanlar buna, zihinlerini, kişiliklerinden ayırıp, bir şizofreni durumu yaratarak uyum sağlamışlardı. Bir yandan gerçeği biliyor ama bastırıyor ve bunu yalnızca en yakın aile fertleriyle ve dostlarıyla paylaşabiliyorken, diğer yandan resmi propagandanın her sözüne inanıyor gibi görünmeye devam ediyorlardı. (s. 76)

Sovyetler Birliği kendi çıkarları uyarınca Hitler’in saldırganlığına destek çıkmış ve katkı sağlamış, böylece bu en dehşetli savaşın büyük sorumluluğunu üstlenmişti. (s. 80)

1940’da Stalin, Nazi Almanyasıyla tam bir ittifaka girdi.

1941 yazında Kiev’in savunması sırasında 616.000 asker öldü.
Yabancı uzmanlar Sovyetlerin toplam savaş kaybının 8,7 milyonu savaşta olmak üzere 20 milyon olduğunu tahmin etmektedir. (s. 82)

İkinci Dünya Savaşı, Sovyetler Birliği tarihinde devlet ve milleti birbirine yakınlaştırmış tek olaydır. (s. 83)

Stalin öldükten sonra,
1956’da Nikita Kruşçev, Stalin’in komünist nomenklaturaya karşı işlediği bazı suçları ifşa etti. Bu ifşaatlar sonucunda Stalin gözden düştü.
Kruşçev, Lenin’i ölçüsüzce yüceltmeye başladı. (s. 84)
…nükleer silahlanma ve uzay programlarındaki askeri cesareti Sovyetler Birliği’nin uluslararası alanda “süper güç” olarak tanınmasını sağladı.

1964’de çalışma arkadaşları Kruşçev’i iktidardan indirdi.
Yerine Leonid Brejnev geçti, birinci sekreterlik görevini 18 yıl sürdürdü.

Ekonominin büyüme hızı, gelişmiş endüstriyel ülkelerin ekonomilerindekinin bile gerisine düşmüştü. (s. 87)

Yozlaşma baş gösterdi (yolsuzluk ve rüşvetin meşrulaşması).

Devletin malını çalmakta hiçbir ahlaki sakınca görülmüyordu. (s. 89)

Politbüro
1985’de Mikhail Gorbaçov’u birinci sekreter olarak atadı.
Görevi temelleri yıkmadan sistemi canlandırmaktı.
İlkin glasnost hayata geçirildi.
1991’de de ülke dağıldı.
1991’de Rus Cumhuriyeti’nin başbakanı seçilmiş olan Yeltsin, Rusya’nın bağımsız bir devlet olduğunu, dolayısıyla Sovyetler Birliği’nin dağıldığını ilan etti. İlk icraatlarından biri Komünist Parti’yi kanun dışı ilan etmek oldu. (s. 91)

Bölüm 4
Batı’da Komünizmin Kabulü
İngiltere 1921’de Sovyet Rusya’yla ticari müzakereleri başlattı.
Avrupa’nın geri kalanı da buna ayak uydurdu. Yalnızca Amerika tanımayı reddetmişti; 1933’e kadar da tanımadı (ne var ki bütün bu süre zarfında Sovyet Rusya’ya en fazla yardım eden ülke ABD idi. Rusya’daki ilk otomobil fabrikasını Ford kurdu…).

Sovyetler iki ayrı düzeyde yabancılarla ilişkileri yürüttü: Diplomatik ilişki ve altını oyma faaliyeti. (s. 95)

Mart 1919, 3. Enternasyonal
Komintern’e üye olmak için önkoşul niteliği taşıyan 21 madde kabul edildi. Maddelerden bazıları:
(2) Üye olmak isteyen tüm örgütler reformistler ve orta yolcuları saflarından kovmalıdırlar.
(3) Komünistler her Avrupa ve Amerika ülkesinde, karar anında ortaya çıkıp devrimi üstlenecek bir paralel yasa dışı örgüt kuracaklardır.
(21) Komünist Enternasyonal’in öne sürdüğü şartları ve tezleri prensipte kabul etmeyen parti üyeleri partiden ihraç edilir. (s. 97)

Moskova’dan gelen katı emirler doğrultusunda çalışan komünist partiler, hem sosyalist hem de komünist hareketleri güçten düşürdüler ve bazı ülkelerde ilk kurbanları olacakları sağcı diktatörlüklerin yolunu açtılar. (s. 98)

Savaş zamanı gelişen işbirliği savaş sonrasında bozulmaya başladı.
Nisan 1949’da ABD, NATO’yu kurdu.
Sovyetler Birliği de cevap olarak Varşova Paktı’nı kurdu (Bu şekilde başlayan Soğuk Savaş, Yeltsin’in bir cümlesiyle bitivermiştir…).

Bölüm 5
Üçüncü Dünya
…yoksul ülkeler komünist darbelere karşı daha az dirençlidir.

Türkiye
1920’de Mustafa Kemal işgalci güçlere karşı Moskova’ya işbirliği teklifinde bulundu.
İki ülke bir dostluk antlaşması imzaladı.
1920’nin sonlarında Lenin tarafından gönderilen direktifte şöyle denmekteydi:
“Kemalistlere güvenmeyin, onlara silah sağlamayın; tüm çabalarınızı Türkler arasında Sovyet ajitasyonunu yaygınlaştırmaya ve Türkiye’de kendi çabalarıyla zafer kazanabilecek sağlam bir Sovyet partisi kurmaya odaklayın.” (s. 118)

Çin

Kamboçya’daki Kızıl Kmerler idaresi (1975-1978) komünizmin en saf biçimini, mantıksal sonucuna yaklaştığında aldığı şekli temsil eder. (s. 129)

Kızıl Kmerler’in liderleri yüksel öğrenimlerini Paris’te görmüşler,
Kamboçya’ya döndüklerinde, kuzeydoğu tepelerinde sıkı disiplin altında silahlı bir güç kurdular.
1975’in başında Amerikalıların kurduğu Lon Nol iktidarını devirdiler ve ülkenin başkenti Phnom Penh’i işgal ettiler.
Bir hafta içinde tüm Kamboçya şehirleri boşaltıldı. Nüfusun % 60’ını oluşturan 4 milyon insan sürgün edildi.
Peşinden katliam geldi. (s. 130-131)

Pol Pot rejimi, hemen hemen 2 milyon Kamboçya vatandaşının ölümünden veya nüfusun üçte birinden fazlasının imha edilmesinden sorumluydu.
Bu zulümlere karşı dünyanın hiçbir yerinde gösteri düzenlenmediğinin ve Birleşmiş Milletler’in onları kınayan hiçbir kararı çıkarmadığının altını çizelim. (s. 132)

Şili’de Salvador Allende’nin Marksist rejimi (1970-73)

Üç yıllık başbakanlık döneminde enflasyon yılda % 300’ü aştı.
Müesseselerin kamulaştırılmasına paralel olarak hükumet, tarımı da kamulaştırma yoluna gitti.
Bunun peşinden feci bir kıtlık geldi.
Meclis silahlı kuvvetleri ülkenin yasalarını yeniden düzenlemeye çağırdı. 18 gün sonra Augusto Pinochet, Allande’yi zorla görevinden aldı. (s. 135)

Küba

Etiyopya

Komünizmle idare edilen ülkeler (…) yaşam standartlarında keskin bir düşüş yaşar, genelde buna kıtlık eşlik eder.
Sivil hakların ve özgürlüklerin yok edilmesi eşitlik fikriyle meşrulaştırılmaya çalışılır. (s. 141)

Bölüm 6
Geçmişe Bakmak
Komünizm sonradan bozulmuş bir iyi fikir değil, özünden kötü bir fikirdi.

Communism: A History
Türkçeleştiren: Orhan Düz
Gelenek Yayınları

Şubat 2005

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder