Jack London - Kız, Kar ve Kan
Özet: Alaska, Yukon, Klondike civarına nüfus çekmek için
altın hayali ve zenginlik pompalayan romanlardan biri.
Jack London’ın ilk romanı.
Jack London henüz meşhur bir romancı olmadan önce, altına
hücumun zirve yaptığı dönemlerde Klondike'de kısa bir süre kaldı
Klondike’de toprak zengini bir tüccarın kızı Frona, uzun bir
aradan sonra babasının yanına dönüyor. Frona güce tapan evrimci biri.
Yolda tanıştığı genç mühendis Corliss ve kasabada bir hayli
popüler olan gazeteci Gregory St Vincent Frona’yı arzular.
Romanın sonları, bahara doğru doğru; buzlar eriyecek,
nehirde yol alırken karşı kıyıda yardıma ihtiyacı olan birini görürler.
Frona’nın yanındakiler yardım etmek için kanoyla/tekneyle buz kütlelerinden
kaçarak adama doğru yol alırlar.
Kasabadaki bir duruşma romanın son bölümünü oluşturuyor.
Cinayetle suçlanan kişi Frona’nın nişanlısı Gregory. Cinayetle sonuçlanan
olaylar açıklanmadan mahkeme başlıyor, sırf bu nedenle roman örgüsü kusurlu
duruyor: Neredeyse 300 sayfa boyunca hiçbir şey olamayan romanın son
bölümlerinde sıradışı kurtarma operasyonu ve sürpriz bir cinayet duruşması
çıkıyor karşımıza. Belli ki “bitir artık” telkiniyle acele edilmiş.
Romandan notlar
Ülkeye Dönüş
Her şey hazır, Bayan Welse. Ama ne yazık kullanır durumda
sandalımız yok.
Yolcular, itişip kakışıyor, birbirlerine sövüyorlardı. Bin
kadar altın arayıcısı, ne pahasına olursa olsun, bir an önce karaya inmek
istiyordu.
«Siz siz Frona Welse'siniz demek?» dedi yavaşça. Jacob
Welse, babanız mı olur?»
«Evet ben Jacob Welse'in kızıyım.»
Sivash Kampı
Chilcoot Yolu
(Welse) Kuzey, yalnızca sağlam yüreklileri kabul eder.
Evinize geri dönün. Burada kalırsanız, ölürsünüz.
Konuksever Bir Adam
Frona, kahve doldururken adamı dikkatle süzdü. Yüzü hoştu,
bedeninden de bir tür enerji yayılıyordu. «Öğrenci olmalı,» dedi içinden.
«Siz tehlikelerden yılmayan şu budala kadınlardan
olmalısınız,» dedi. Zengin olmayı mı düşlüyorsunuz, yoksa? Bu ülkeye iki tür
kadın gelir: Kimisi babaları ve kocaları için sınırı aşarak gelir. Bunlar,
saygıya değer kadınlardır. Ötekilere de sanatçı ya da ‹müzikhol yıldızı'
denir... Ama şunu da aklınızdan çıkarmayın. Yola koyulan her kadın, bu iki
gruptan birine girmek zorundadır. Bunun ortası yok.»
Jacob Welse
Jacob Welse'in Klondike'daki durumu oldukça tuhaftı. Ticaret
yapılmayan bir ülkede de büyük işlerin tüccarıydı.
Demokrasinin çocuğu olarak, insanın doğal hakla-inanıyordu.
Buna karşın, herkesin onun mutlak gücü karşısında da eğilmesini isterdi.
Platte Irmağı kıyısındaki çayırlıkta, göğün altında dünyaya
gelmişti.
Sağlam yapılı Gal soyundan gelen Jacob Welse'in babası,
Ohio'ya yerleşmek üzere Batı'yı ilk terkedenlerdendi. İrlanda göçmeninin kızı
olan annesi, Ontario Kampında dünyaya gelmişti.
Yaradılışın sırrı, ayıklanmaya dayanıyordu. İnsan ancak
bitmez tükenmez çabasıyla gelişiyordu. Dünya, güçlülerindi, yalnızca onlar
üstün geliyordu.
Frona'nın Gelişi
«Baylar, size kızımı tanıtayım!» diye bağırdı Jacob Welse.
Yüzünde büyük bir gurur okunuyordu.
Vance Corliss
Vance Corliss, evine aldığı genç kızla daha yakından
ilgilenmek istiyordu.
İki Dost
(Frona) Kendi soyundan güçlü ve düzgün vücutlu adamlara
gururla bakardı. Ona göre bir erkek, her şeyden önce mücadeleci olmalıydı.
Yolda Bir Kadın
Açıklamalar
Dawson'un Gazinosu
Gregory Saint-Vincent
«Siz gerçek bir öncüsünüz, Bay Saint-Vincent,» dedi Frona
(Saint-Vincent) Dünya çevresinde yeni bir yol bulma gibi
delice bir düşünce kurdum.
İki Rakip
Gregory Saint-Vincet, kısa zamanda Dawson sosyetesinin en
gözde adamlarından biri oldu.
Evlilik, serüven tutkusunun biricik çaresidir.
Aşk İlanı
Ufukta alçalan güneş, Frona'yı kızıla boyamıştı. Corliss,
kendi soyundan gelen bu güzel kıza bakıyordu. Kızın ince bedeni, parıldayan
havada yükseliyor, saclarında altın tozları oynaşıyor ye buz parçacıkları,
kirpiklerini beyazlaştırıyordu.
Kızın ellerini tutkuyla yakaladı.
«Frona, karım olmak ister misiniz?»
Del Bishop'un Aklı
Frona kışlanın kapısında Corliss'ten ayrılırken elini sıktı,
dostça gülümseyerek:
«Çok sevindirdiniz beni,» dedi.
«Dostluğumuzun ne olursa olsun, bozulmaması gerek. Beni
görmeye eskisinden daha sık gelmenizi rica ediyorum. Anlaştık, değil mi?»
(Corliss) Suçu, Saint-Vincent'e yükledi. Ona Frona'yla
birlikte sık sık rastlamıştı. Gazeteciye karşı duyduğu kin gitgide büyüyordu.
«Altın, otların kökleri arasında!»
Fransız Dağı'na Hücum
Baba ve Kız
«Gelecek yıl, bu zamanlar nerede olacağız acaba?»
Jacob Welse, bu soruyu odunlara sorar gibiydi. Sanki buna
karşılıkmış gibi, odunlardan bir kıvılcım sıçradı.
«Bu adam... Şu Saint-Vincent... Aranızda ne var?»
«Ben... ne demek istediğini anlayamadım, baba.»
Doğan Aşk
Kız, başını Saint-Vincent'in omzuna dayadı.
Gökyüzü kızıl bir mantoya büründü.
Alçak Bir Adam
Çiğ et ve balık yiyen Kızılderililerin soyundan gelen
Hao-Ha, soydaşları gibi ilkel ve sert huyluydu.
On yıl önce, Jacob Welse'in yanına aşçı olarak girmişti, o
zamandan beri de bağlılıkla hizmet ediyordu.
Şunu Frona Welse'e verin
Kâğıtta, «Sizi görebilir miyim? - Lucile.» yazılıydı.
Beklenmeyen Ziyaretler
Albay Treathaway'ın Sürprizi
John Borg
Irmağın Çözülmesinden Önce
…ılık ve güzel bir bahar gelmişti.
Jacob Welse, bir süre sonra: «Bu bir adam,» dedi.
«Belki de ölmek üzere,» dedi Frona.
Jacob Welse, önden gidiyor, bastonuyla önünü, sağı solu
yokluyordu.
«Oradaki zavallı adam... Onu kurtaramadık.»
Bijou’nun Tayfaları
Akıntının gücüyle, buzlar kıyıları yıkarak büyük bir hızla,
ırmaktan aşağı iniyordu.
…hastayı sürüklerken, koca bir buz kütlesi kulübeye çarparak
iskambil kâğıdı gibi devirdi.
Jacob Welse, su yüzüne çıktı. Başı çamur içinde kalmıştı.
Kurtarma
Kuzey toprağında yaşam kısadır.
Bijou, buzlu kıyıya birkaç kez vurduktan sonra, hareketsiz
kaldı.
Duvardan kopan koca bir kütle üzerlerine yıkılınca, soluk
soluğa toprağa serildiler.
Klondikeda Bir Yargılama
«Tommy, kayboldu,» diye mırıldandı Corliss.
(Frona) Onun eklemlerine vurdum, ne korkunç! Ama ne
yapabilirdim? Kayığa asılmıştı, bizi devirebilirdi.
«Tanrı adına, mahkeme önünde söyleyeceklerin için yemin
et...»
«Gregory, ne oluyor?»
Adam, kızın ellerini sıktı.
«Onlara inanmayın. Onlar beni... asmak istiyor.»
Saint-Vincent'in Savunması İçin
Kulübede maskeli iki yabancı gördüm. Başlıklarının
kulaklıkları indirilmişti, yüzlerini göremedim.
Borg, tabancamı benden ödünç almıştı, silahsızdım.
…ikinci adam, Borg'un ve Bella'nın üzerine atıldı. Borg'u ve
hizmetçiyi o öldürdü.
Tuzak
Yerli Gow
Sayın Başkan, adaletle alay ederek tutukluyu kaçırma
girişiminde bulunan Jacob Welse'i, Frona Welse'i ve Coubertin'i kınamakla
birlikte, onların bu iyi davranışlarına anlayış gösteriyoruz.
(Saint-Vincent) «Bu cinayeti ben işlemedim, ama tanık oldum.
İki1 kişi yoktu, biri vardı yalnızca... Borg'u öldürdü ve Bella da ona yardım
etti.»
O sırada, madencilerin dikkatini Separation Adası'nı dönüp,
kıyıya yaklaşan büyük bir salın gelişi çekti.
«Hepiniz tanık olun, işte, John Borg'u bu adam öldürdü!»
Adı, Gow ve son nefesini vermek üzere.
John Borg, ayrılmadan önce ona: ‹Gow, bana karını ver.
Karşılığında sana çok mal vereyim,' demiş. Gow, kabul etmemiş.
Borg kadını kaçırmış. Ona ‹Bella' adını takmış
Flitche, yerlinin alnındaki yara izini gösterdi.
Bu yarayı Borg yapmış. Gow, az kalsın ölecekmiş, uzun süre
hasta yatmış. Ne babasını, ne annesini ne de kimseyi tanımıyormuş, küçük bir
bebek gibiymiş. Sonunda, bir gün, beyninde bir aydınlanma olmuş ve eski
kişiliğine dönmüş. Belleği yerine gelince, karısını anımsamış.
Kızgın Nişanlı
«Gregory.» dedi Frona, «bir adamla tuzunu ve ekmeğini
paylaştıktan sonra ona ihanet ettiniz. Onun dövüştüğünü gördünüz ama yardım
elinizi uzatmadınız. Onu savunurken ölmüş olsaydınız, çok daha iyi olurdu.
Sizin ölmüş olmanızı isterdim. Bir alçağa acır gibi acıyorum size.»
…
Türkçeleştiren: Nuriye Yiğitler
Kafekültür Yayınları, 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder