1 Eylül 2021 Çarşamba

Jack London - Kız, Kar ve Kan

 Jack London - Kız, Kar ve Kan

 


Özet: Alaska, Yukon, Klondike civarına nüfus çekmek için altın hayali ve zenginlik pompalayan romanlardan biri.

Jack London’ın ilk romanı.

Jack London henüz meşhur bir romancı olmadan önce, altına hücumun zirve yaptığı dönemlerde Klondike'de kısa bir süre kaldı

 

Klondike’de toprak zengini bir tüccarın kızı Frona, uzun bir aradan sonra babasının yanına dönüyor. Frona güce tapan evrimci biri.

Yolda tanıştığı genç mühendis Corliss ve kasabada bir hayli popüler olan gazeteci Gregory St Vincent Frona’yı arzular.

 

Romanın sonları, bahara doğru doğru; buzlar eriyecek, nehirde yol alırken karşı kıyıda yardıma ihtiyacı olan birini görürler. Frona’nın yanındakiler yardım etmek için kanoyla/tekneyle buz kütlelerinden kaçarak adama doğru yol alırlar.

 

Kasabadaki bir duruşma romanın son bölümünü oluşturuyor. Cinayetle suçlanan kişi Frona’nın nişanlısı Gregory. Cinayetle sonuçlanan olaylar açıklanmadan mahkeme başlıyor, sırf bu nedenle roman örgüsü kusurlu duruyor: Neredeyse 300 sayfa boyunca hiçbir şey olamayan romanın son bölümlerinde sıradışı kurtarma operasyonu ve sürpriz bir cinayet duruşması çıkıyor karşımıza. Belli ki “bitir artık” telkiniyle acele edilmiş.

 

Romandan notlar

Ülkeye Dönüş

Her şey hazır, Bayan Welse. Ama ne yazık kullanır durumda sandalımız yok.

 

Yolcular, itişip kakışıyor, birbirlerine sövüyorlardı. Bin kadar altın arayıcısı, ne pahasına olursa olsun, bir an önce karaya inmek istiyordu.

 

«Siz siz Frona Welse'siniz demek?» dedi yavaşça. Jacob Welse, babanız mı olur?»

«Evet ben Jacob Welse'in kızıyım.»

 

Sivash Kampı

 

Chilcoot Yolu

(Welse) Kuzey, yalnızca sağlam yüreklileri kabul eder. Evinize geri dönün. Burada kalırsanız, ölürsünüz.

 

Konuksever Bir Adam

Frona, kahve doldururken adamı dikkatle süzdü. Yüzü hoştu, bedeninden de bir tür enerji yayılıyordu. «Öğrenci olmalı,» dedi içinden.

 

«Siz tehlikelerden yılmayan şu budala kadınlardan olmalısınız,» dedi. Zengin olmayı mı düşlüyorsunuz, yoksa? Bu ülkeye iki tür kadın gelir: Kimisi babaları ve kocaları için sınırı aşarak gelir. Bunlar, saygıya değer kadınlardır. Ötekilere de sanatçı ya da ‹müzikhol yıldızı' denir... Ama şunu da aklınızdan çıkarmayın. Yola koyulan her kadın, bu iki gruptan birine girmek zorundadır. Bunun ortası yok.»

 

Jacob Welse

Jacob Welse'in Klondike'daki durumu oldukça tuhaftı. Ticaret yapılmayan bir ülkede de büyük işlerin tüccarıydı.

 

Demokrasinin çocuğu olarak, insanın doğal hakla-inanıyordu. Buna karşın, herkesin onun mutlak gücü karşısında da eğilmesini isterdi.

 

Platte Irmağı kıyısındaki çayırlıkta, göğün altında dünyaya gelmişti.

Sağlam yapılı Gal soyundan gelen Jacob Welse'in babası, Ohio'ya yerleşmek üzere Batı'yı ilk terkedenlerdendi. İrlanda göçmeninin kızı olan annesi, Ontario Kampında dünyaya gelmişti.

 

Yaradılışın sırrı, ayıklanmaya dayanıyordu. İnsan ancak bitmez tükenmez çabasıyla gelişiyordu. Dünya, güçlülerindi, yalnızca onlar üstün geliyordu.

 

Frona'nın Gelişi

«Baylar, size kızımı tanıtayım!» diye bağırdı Jacob Welse. Yüzünde büyük bir gurur okunuyordu.

 

Vance Corliss

Vance Corliss, evine aldığı genç kızla daha yakından ilgilenmek istiyordu.

 

İki Dost

(Frona) Kendi soyundan güçlü ve düzgün vücutlu adamlara gururla bakardı. Ona göre bir erkek, her şeyden önce mücadeleci olmalıydı.

 

Yolda Bir Kadın

 

Açıklamalar

 

Dawson'un Gazinosu

 

Gregory Saint-Vincent

«Siz gerçek bir öncüsünüz, Bay Saint-Vincent,» dedi Frona

 

(Saint-Vincent) Dünya çevresinde yeni bir yol bulma gibi delice bir düşünce kurdum.

 

İki Rakip

Gregory Saint-Vincet, kısa zamanda Dawson sosyetesinin en gözde adamlarından biri oldu.

 

Evlilik, serüven tutkusunun biricik çaresidir.

 

Aşk İlanı

Ufukta alçalan güneş, Frona'yı kızıla boyamıştı. Corliss, kendi soyundan gelen bu güzel kıza bakıyordu. Kızın ince bedeni, parıldayan havada yükseliyor, saclarında altın tozları oynaşıyor ye buz parçacıkları, kirpiklerini beyazlaştırıyordu.

Kızın ellerini tutkuyla yakaladı.

«Frona, karım olmak ister misiniz?»

 

Del Bishop'un Aklı

Frona kışlanın kapısında Corliss'ten ayrılırken elini sıktı, dostça gülümseyerek:

«Çok sevindirdiniz beni,» dedi.

«Dostluğumuzun ne olursa olsun, bozulmaması gerek. Beni görmeye eskisinden daha sık gelmenizi rica ediyorum. Anlaştık, değil mi?»

 

(Corliss) Suçu, Saint-Vincent'e yükledi. Ona Frona'yla birlikte sık sık rastlamıştı. Gazeteciye karşı duyduğu kin gitgide büyüyordu.

«Altın, otların kökleri arasında!»

 

Fransız Dağı'na Hücum

 

Baba ve Kız

«Gelecek yıl, bu zamanlar nerede olacağız acaba?»

Jacob Welse, bu soruyu odunlara sorar gibiydi. Sanki buna karşılıkmış gibi, odunlardan bir kıvılcım sıçradı.

 

«Bu adam... Şu Saint-Vincent... Aranızda ne var?»

«Ben... ne demek istediğini anlayamadım, baba.»

 

Doğan Aşk

Kız, başını Saint-Vincent'in omzuna dayadı.

Gökyüzü kızıl bir mantoya büründü.

 

Alçak Bir Adam

Çiğ et ve balık yiyen Kızılderililerin soyundan gelen Hao-Ha, soydaşları gibi ilkel ve sert huyluydu.

On yıl önce, Jacob Welse'in yanına aşçı olarak girmişti, o zamandan beri de bağlılıkla hizmet ediyordu.

 

Şunu Frona Welse'e verin

Kâğıtta, «Sizi görebilir miyim? - Lucile.» yazılıydı.

 

Beklenmeyen Ziyaretler

 

Albay Treathaway'ın Sürprizi

 

John Borg

 

Irmağın Çözülmesinden Önce

…ılık ve güzel bir bahar gelmişti.

 

Jacob Welse, bir süre sonra: «Bu bir adam,» dedi.

 

«Belki de ölmek üzere,» dedi Frona.

 

Jacob Welse, önden gidiyor, bastonuyla önünü, sağı solu yokluyordu.

 

«Oradaki zavallı adam... Onu kurtaramadık.»

 

Bijou’nun Tayfaları

Akıntının gücüyle, buzlar kıyıları yıkarak büyük bir hızla, ırmaktan aşağı iniyordu.

 

…hastayı sürüklerken, koca bir buz kütlesi kulübeye çarparak iskambil kâğıdı gibi devirdi.

Jacob Welse, su yüzüne çıktı. Başı çamur içinde kalmıştı.

 

Kurtarma

Kuzey toprağında yaşam kısadır.

 

Bijou, buzlu kıyıya birkaç kez vurduktan sonra, hareketsiz kaldı.

 

Duvardan kopan koca bir kütle üzerlerine yıkılınca, soluk soluğa toprağa serildiler.

 

Klondikeda Bir Yargılama

«Tommy, kayboldu,» diye mırıldandı Corliss.

(Frona) Onun eklemlerine vurdum, ne korkunç! Ama ne yapabilirdim? Kayığa asılmıştı, bizi devirebilirdi.

 

«Tanrı adına, mahkeme önünde söyleyeceklerin için yemin et...»

 

«Gregory, ne oluyor?»

Adam, kızın ellerini sıktı.

«Onlara inanmayın. Onlar beni... asmak istiyor.»

 

Saint-Vincent'in Savunması İçin

Kulübede maskeli iki yabancı gördüm. Başlıklarının kulaklıkları indirilmişti, yüzlerini göremedim.

Borg, tabancamı benden ödünç almıştı, silahsızdım.

…ikinci adam, Borg'un ve Bella'nın üzerine atıldı. Borg'u ve hizmetçiyi o öldürdü.

 

Tuzak

 

Yerli Gow

Sayın Başkan, adaletle alay ederek tutukluyu kaçırma girişiminde bulunan Jacob Welse'i, Frona Welse'i ve Coubertin'i kınamakla birlikte, onların bu iyi davranışlarına anlayış gösteriyoruz.

 

(Saint-Vincent) «Bu cinayeti ben işlemedim, ama tanık oldum. İki1 kişi yoktu, biri vardı yalnızca... Borg'u öldürdü ve Bella da ona yardım etti.»

 

O sırada, madencilerin dikkatini Separation Adası'nı dönüp, kıyıya yaklaşan büyük bir salın gelişi çekti.

 

«Hepiniz tanık olun, işte, John Borg'u bu adam öldürdü!»

 

Adı, Gow ve son nefesini vermek üzere.

 

John Borg, ayrılmadan önce ona: ‹Gow, bana karını ver. Karşılığında sana çok mal vereyim,' demiş. Gow, kabul etmemiş.

 

Borg kadını kaçırmış. Ona ‹Bella' adını takmış

 

Flitche, yerlinin alnındaki yara izini gösterdi.

Bu yarayı Borg yapmış. Gow, az kalsın ölecekmiş, uzun süre hasta yatmış. Ne babasını, ne annesini ne de kimseyi tanımıyormuş, küçük bir bebek gibiymiş. Sonunda, bir gün, beyninde bir aydınlanma olmuş ve eski kişiliğine dönmüş. Belleği yerine gelince, karısını anımsamış.

 

Kızgın Nişanlı

«Gregory.» dedi Frona, «bir adamla tuzunu ve ekmeğini paylaştıktan sonra ona ihanet ettiniz. Onun dövüştüğünü gördünüz ama yardım elinizi uzatmadınız. Onu savunurken ölmüş olsaydınız, çok daha iyi olurdu. Sizin ölmüş olmanızı isterdim. Bir alçağa acır gibi acıyorum size.»

 

Türkçeleştiren: Nuriye Yiğitler

Kafekültür Yayınları, 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder