Jack
London - Uçurum İnsanları
1. İNİŞ
“Fakat yapamazsın bunu, biliyorsun,” diyordu, Londra’nın
Doğu Yakası’na gitmek meselesinde yardımına başvurduğum arkadaşlarım.
İstediğim şey Doğu Yakası’na dalmak, olup biteni kendi
gözlerimle görmek. Bu insanların nasıl yaşadıklarını, niçin orada yaşadıklarını
ve ne için yaşadıklarını öğrenmek istiyorum.
Londra’nın sokaklarında insan yoksulluğun sefil
görüntülerinden kaçamaz
2. JOHNNY UPRIGHT
Size Johnny Upright’ın adresini vermeyeceğim. Doğu
Yakası’nın en saygın sokağında yaşadığını söylesem yeter
Kendisi Doğu Yakası’nda aralıksız otuz yıl çalışmış bir
dedektifti
3. KALDIĞIM YER VE DİĞER MEKÂNLAR
4. BİR ADAM VE UÇURUM
Kısacası Londra Uçurumu koca bir mezbahaydı.
5. UÇURUMUN KIYISINDAKİLER
Şehir hayatı zaten insana uygun olmayan gayri tabii bir
hayattır; ama Londra’nın şehir hayatı öylesine gayri tabiidir ki, ortalama bir
erkek ya da kadın işçi buna dayanamaz.
İyi bir toprak emekçisi, birinci nesil şehir işçisi olarak
yetersiz kalır. İkinci nesil işçi de, güdülenme ve girişimcilik eksikliğinden,
ayrıca fiziksel olarak da babası gibi çalışacak durumda olmadığından, Uçurum’un
dibindeki mezbahalara doğru yol almaya başlar.
6. FRYING PAN SOKAĞI VE CEHENNEME BİR BAKIŞ
Bir sürü çocuk, suyu çekilmiş bir göletin dibindeki yeni
kurbağa olmuş iribaşlar gibi dar kaldırıma yayılmıştı.
7. VICTORIA NİŞANI SAHİBİ ADAM
Düşkünlerevinin geçiciler koğuşuna yatmak kolay değilmiş
meğer. Şu ana değin iki kez denedim, yakında üçüncü kez deneyeceğim. İlk
seferinde akşamın yedisinde, cebimde dört şilinle yola düştüm. Böylece iki hata
yapmış oldum. Öncelikle, koğuşa yatmak için başvuran kişinin muhtaç durumda
olması gerekiyor ve üstü inceden inceye aranıyor.
Köşeyi döndüğümüz sırada adamlardan biri şöyle dedi: “Bugün
buraya girebilirdim. Saat birde geldim; o sırada kuyruk daha yeni oluşuyordu -
onların evcil hayvanları bunlar. Her gece aynı kişileri içeri alıyorlar.”
8. ARABACI VE MARANGOZ
Arabacı ile Marangoz’un arasında, Mile End Caddesi boyunca
yürüdüm. Mile End Caddesi, Doğu Londra’nın ortasından geçen işlek bir caddedir;
sokakta kalmış on binlerce insan vardı caddede.
Çamurlu, balgam dolu kaldırımda gördükleri portakal ve elma
kabuğu parçalarını, üzüm çöplerini alıp yiyorlardı. Erik çekirdeklerini
dişleriyle kırıyor, içlerini çıkarıyorlardı. Bezelye büyüklüğündeki ekmek
kırıntılarım, ne olduğu anlaşılmayacak denli kirlenip kararmış elma koçanlarını
toplayıp ağızlarına atıyorlar çiğneyip yutuyorlardı. Bunlar Tanrı’nın senesi
1902’de, 20 Ağustos gününün akşamı saat altıyla sekiz arasında dünyanın gördüğü
en büyük en zengin ve en güçlü imparatorluğun merkezinde yaşanıyordu.
9. ÇİVİ
10. BAYRAĞI TAŞIMAK
11. MANDAL
Argoda, parasız yemek bulunan yerlere “mandal” deniyor.
12. TAÇ GİYME GÜNÜ
Bir Çin atasözü der ki, bir adam tembelce yaşarsa bir diğeri
açlıktan ölürmüş. Montesquieu de şöyle demiş: “Çok sayıda insanın bir tek
kişiye elbise dikmek için çalışması yüzünden, bunca insan elbisesiz kalıyor.”
13. RIHTIM İŞÇİSİ DAN CULLEN
…Dan Cullen adındaki rıhtım işçisi, şimdi hastanede ölüm
döşeğindeydi.
Dan Cullen’ın hikâyesi küçük, kısa bir hikâye; ama satır
aralarında okunacak çok şey var. Alt tabaka bir ailede, kastların birbirinden
kesin çizgilerle ayrıldığı bir şehirde ve ülkede doğmuş. Hayatı boyunca ağır iş
yapmış.
“Büyük Rıhtım Grevi”nde önderlik yapma suçunu işlemiş. İşte
bu, Dan Cullen’ın sonu olmuş. Artık damgalı bir adammış ve her gün, on yıl veya
daha fazla süreyle, ona bu yaptığı “ödetilmiş”.
14. ŞERBETÇİOTU TOPLAYANLAR
Bu yıl tarım alanı az olduğu gibi, kötü geçen yaz mevsimi ve
rezil yağmurlar da verimi azalttı. Yaşanan talihsizlik şerbetçiotu sahiplerini
de, şerbetçiotu toplayanları da kötü etkiledi.
15. DENİZLERİN KADINI
16. MÜLKE KARŞI İNSAN
Maddeci ve ruha değil, mülke dayalı bir uygarlıkta, mülkün
ruha göre daha el üstünde tutulması, mülke karşı işlenmiş suçların insana karşı
işlenmiş suçlardan daha ciddi telakki edilmesi kaçınılmazdır.
17. VERİMSİZLİK
Sendika emekçiler arasındaki rekabeti engeller, ama
sendikanın bulunmadığı yerlerdeki rekabeti de sertleştirir.
Mile End Waste’deki bu adam, tartışmayı uzatmaksızın, iki
adam aynı işin peşinde oldukları zaman ücretlerin düşeceği ilkesini
vurgulamıştı.
Endüstriyel dokunun her yerinde bir ayıklama sürer gider.
Verimsizler elenip aşağı atılır.
Çalışmaya hazır insan sayısı, mevcut işlerin sayısından
fazlaysa, iş sayısının üzerinde kalanlar verimsiz sayılacak, aylak gezmeye ve
acılar içinde yok olup gitmeye yazgılı olacaklardır.
18. ÜCRETLER
19. GETTO
Kendiniz için yeterli görmediğiniz bir şey, başka insanlar
için de yeterli değildir; işte o kadar.
Bir sınıfın üstünlüğü için, başka bir sınıfın alçalmışlığı
şarttır; işçiler gettoya tıkıldıklarında, bunu izleyen alçalma kaçınılmaz hale
gelir. Kısa, güdük insanlar yaratılır, efendilerinin neslinden çarpıcı şekilde
farklı, takatten, güçten mahrum görünen bir nesildir bu.
20. KAFELER VE UCUZ PANSİYONLAR
Sabahın erken saatlerinde, çalışmaya giden işçilerle dolu
sokaklarda çok sayıda kadın, yanlarında ekmek çıkınlarıyla kaldırıma oturur.
Bir sürü işçi bu ekmeklerden satın alıp hem yer hem yürürler. Kuru ekmeği,
kafelerden bir peniye alabilecekleri çayla bile ıslatmazlar. Bir insanın böyle
bir yemekle günlük işine başlamasının doğru olmadığına kuşku yok; meydana
gelecek zararı işverenin ve ülkenin çekeceğine de kuşku yok. Devlet adamları
bir süredir “İngiltere, uyan artık!” diye bağrışıp duruyor. Oysa “İngiltere,
beslen artık!” deselerdi, daha sağduyulu bir söz etmiş olurlardı.
21. HAYATIN TEKİNSİZLİĞİ
Batı Yakası’ndaki insanların ortalama yaşam süresi elli beş
yıl; Doğu Yakası’ndaysa bu süre otuz yıl.
22. İNTİHAR
Hayat bu kadar tekinsiz, mutlu olma imkânı bu kadar uzak
olunca, hayatın ucuzlaması ve intiharların yaygınlaşması kaçınılmaz olur.
23. ÇOCUKLAR
24. BİR GECE GÖRÜNTÜSÜ
25. AÇLIĞIN FERYADI
26. İÇKİ, İÇKİ KARŞITLIĞI VE TUTUMLULUK
Kader bugün beni Doğu Yakası’nda yaşamaya mahkûm etse ve bir
tek dileğimi yerine getirecek olsaydı, ondan güzelliğe, hakikate ve iyiliğe
dair bildiğim her şeyi unutturmasını isterdim.
…menekşe satıcısı her bir çiçeği üç kez eline almaktadır;
dörtte üç peni için üç kez. Gün boyunca, dokuz peni kazanmak için bu çiçekleri
6.912 kez eline alır. Bu bir soygundur. Sırtında birilerini taşımaktadır;
güzellik, hakikat ve iyilik arzusu onun yükünü hafifletmez.
27. YÖNETİM
Bu son bölümde toplumun Uçurum’una geniş açıdan bakmak,
Medeniyet’e bazı sorular yöneltmek iyi olacak…
Eskimo ile İngiliz’i dürüstçe karşılaştırırsak, hayatın
Eskimo için daha kolay olduğu görülecektir. Eskimo sadece kötü zamanlarda açlık
çekerken, İngiliz iyi zamanlarda da açlık çeker; hiçbir Eskimo yakıt, giysi,
barınak sıkıntısı içinde değilken, İngiliz bu üç temel unsurdan her daim
yoksundur.
Medeniyet insanın üretim gücünü artırdı. Beş adam bin
kişinin ekmeğini üretebiliyor. Bir adam 250 kişi için pamuklu elbise, 300 kişi
için yünlü elbise, 1000 kişi için ayakkabı ve çizme üretebiliyor. Yine de, bu
kitabın sayfaları boyunca gösterildiği üzere, milyonlarca İngiliz’in yeterince
besini, elbisesi, çizmesi yok.
…
The People of the Abyss
…
Türkçeleştiren: Yiğit Yavuz
İletişim Yayınları, 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder