4 Ocak 2024 Perşembe

Tarikat Kültüründen Bir Kesit: Osmanlı Mimari Süslemesinde Karpuz ve Karpuz-Bıçak Tasvirleri

 

Tarikat Kültüründen Bir Kesit: Osmanlı Mimari Süslemesinde Karpuz ve Karpuz-Bıçak Tasvirleri

tarikatların yoğunlaştığı Anadolu’nun bazı taşra illerinde ve Balkanlar’da bulunan cami, türbe, tekke ve tarikat ehlinin yaşadığı konaklarda rastlanan karpuz veya karpuz dilimine saplanmış bıçak tasvirleri bu çalışmanın ana konusunu oluşturur.

Genel olarak tepesi kesilerek, bir dilimi çıkarılmış karpuz ve bıçak/bıçaklar bu kompozisyonların ana resim elemanlarıdır.

 

DLT’de “Büken” olarak isimlendirilen karpuzun Uygur Türkleri’nin (742-840) ziraata başlamalarıyla ekiminin yapıldığı bilinir.

 

Afyonkarahisar Başmakçı Hilal (Cuma) Cami’nde Caminin batı duvarının kadınlar mahfilinin altında kalan bölümünde yaprak ve çiçeklerin dolandığı bıçak saplı bir dilim karpuz görülür.

Denizli- Çivril Savran Köyü Cami’nde Harimin güney duvarının doğusunda, üst

pencerenin solunda, bir kâse içinde biri bütün, diğerleri dilimlenmiş ve üzerinde bıçak saplı karpuz tasvirleri görülür

 

Karpuz, karpuz-bıçak tasvirlerinin Anadolu olduğu kadar Balkanlar’da da yoğun

olarak görülmesi manidardır.

 

 

Altıer, Semiha (2021), Tarikat Kültüründen Bir Kesit: Osmanlı Mimari Süslemesinde Karpuz ve Karpuz-Bıçak Tasvirleri, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı: 100, s. 397-426

Düzce’de Bıçakçılık Sanatı ve Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları

Düzce’de Bıçakçılık Sanatı ve Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları

Bıçak, ilk dönemlerde insan hayatını kolaylaştıran bir araç gereç iken zamanla bir sanata dönüşmüştür.

bıçaklar biçimlerine göre pala, hançer, gaddare, saldırma gibi çeşitlere ayrılmakta; abanoz, fildişi, gümüş, altın kaplama gibi saplara sahip olmakta

 

en eski bıçakların ya çakmak taşından ya da volkanik bir cam olan “obsidyen” taşından üretildiği bilinmektedir.

 

çelik ustalarının, ustalıklarını sergiledikleri ve kendi ustalık belgelerini aldıkları yer namlu kısmıdır.

 

Çelik kuyruğun kabza ile aynı genişlikte olduğu ve sonuna kadar uzandığı bıçaklara full tang (tam kabza) adı verilir

Tam kabza bıçaklar diğer bıçaklara göre çok daha ağırdır ancak dirençlidirler. Ağaç kesme ve parçalama işlerinde bu ağırlık kullananlara avantaj sağlamaktadır.

Yekpare Kabzalı (Gizli Kuyruk) Namlu: çelik, ancak kabzanın dörtte üçü kadar bir bölümüne ilerler ve kabza çeliği sararak dışardan görünmesini engeller. İnce kabzalı bıçaklar ağırlıkları çok az olduklarından dolayı detay gerektiren işlerde kolaylık sağlar. Hafif ve ergonomik olmaları onların doğal olmayan malzemelerden de yapıldığını gösterir.

 

Sap kısmı: üç teknik sap bulunmaktadır. Bunlar “yekpare, kapak ve kalıptır”.

Boynuzlar, bıçakçılık işi yapmakta olan bütün ustaların vazgeçilmez malzemelerindendir.

deve, manda gibi büyük cüsseli hayvanlara ait kaval kemiğinden sap imal edilir.

Bulunması ve işlenmesi en kolay olan malzemelerden biri olmasından dolayı bıçak yapımında en fazla tercih edilen malzeme ağaçtır.

Kösele sap, bıçağın sapını oluşturan çeliğe deri plakaların geçirilmesi ve daha sonra bunların sıkılıp cilalanması sonucu oluşturulmaktadır

Madeni sap bıçaklar saplarının ağır metalden yapılmalarından dolayı en ağır bıçaklardandır.

 

Kın, bıçağın şanındandır. Kını olmayan bıçak her zaman çıplak olarak görülmüştür

 

Düzce bıçak ustalarını ve bıçaklarını diğer bölgelerden ayıran en büyük özellik, bıçaklara uygulanan yüzey süsleme teknikleridir.

Minyatür, Tezhip ve Ebrû gibi süsleme teknikleri bıçakların sap ve kınlarına işlenmiştir.

Kuyumculukta ve bıçak sektöründe metal yüzeyinin bir kısmının ya da tamamının rodyum eriyiği ile kaplanması işlemine rodajlama adı verilmektedir.

Madeni eserlerin üzerine açılan yivlerin veya çeşitli biçimlerdeki çukurların (yuvaların) içine başka cins ve başka renkte malzemeler kakılarak elde edilen süslemeye “kakma tekniği” denir. Dolgu olarak yivlerin içine tel, çukurlara da ince varaklardan istenen şekillerde kesilmiş parçalar kakılır.

 

Parlak, Yusuf (2021), Düzce’de Bıçakçılık Sanatı ve Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları,  İdil Dergisi, Sayı: 77, s. 142-163

3 Ocak 2024 Çarşamba

Hubert Comte - Aletlerin Dünyasına Giriş Aletleri Tanımak, Sınıflandırmak

Hubert Comte - Aletlerin Dünyasına Giriş Aletleri Tanımak, Sınıflandırmak

bir alet nadiren tek başınadır; genelde başka araç gereçlerle yan yanadır.

 

Alet, yapanın aracısıdır; bir el tarafından kullanılana kadar faydasızdır.

 

Aletlerin faaliyeti, iki madde arasındaki temas olarak özetlenebilir

Alet, insanların dünyayı değiştirmelerine ve onun bir kısmını kendilerine mal etmelerine imkân sağlamak üzere vardır.

 

Silahlar, canlılar üzerinde kullanılır.

 

Alet yoksa iş de yok.

 

Amaçtan sapmalar bizi etkiler /  Troçki, Meksika’da bir buz kıracağı darbesiyle öldürülmüştü.

Alet, elin uzvudur

Nesneleri saklama ve geliştirme becerisi insanlığın kaba taş devrinden uzay çağına ilerlemesine imkân tanımıştır.

Aletleri yerlerine geri koymak zaruridir.


Erman Gören - Antik Yunan’da Zanaat ve Zanaatkâr Olarak İnsan

Erman Gören - Antik Yunan’da Zanaat ve Zanaatkâr Olarak İnsan

Tekhnē kelimesi Homerosçu mısralarda metal işlemeyle ilişkili, ³ yanı sıra gemi yapımcılığını kapsayacak şekilde bir “hüner”, “beceri” ya da “el marifeti” olarak belirir.

 

…zanaat öncelikle elin uzluğuna dayanan bir “el yapımı yapıt” üretir.

 

Pindaros’ta tekhnē, söylemin üretimi de dâhil, her alan için geçerli bir maharet hâline gelmiştir.

 

…zanaatı ifa etmek” (tekhnaomai) onu edinilmiş tecrübeden yararlanarak, bir yolunu bularak uygulamak demektir.

 

Homeros’ta dēmiourgos olarak adlandırılan zanaatkârlar, “insanlar için işleyen” kişilerdi

 

Platon’da, herhangi bir şeyin tekhnē olabilmesi için bu dar anlamıyla belirli koşulları karşılaması gerektiği söylenebilir: Hakiki bir tekhnē’nin “konusuna” (peri ti), hem söz konusu form(lar) hem o etkinliğe yönelik bir belirleme dâhildir; hakiki bir tekhnē’yi icra eden kişi işini “bilgi”ye (epistēmē) göre yapmalıdır, salt “sanı”ya (doksa) göre değil; hakiki bir tekhnē öğretilebilir dolayısıyla da öğrenilebilir olmalıdır; söz konusu etkinlik insanoğluna hakiki bir yarar sağlamalıdır, onun sadece geçici heveslerini ya da gelişigüzel tutkulardan kaynaklanan ihtiyaçlarını karşılamamalıdır.

Aristoteles birer erdem olarak nitelediği “zanaat” (tekhnē) ile “basiret”i (phronēsis) birbirinden ayırır

Zanaatın işi “üretme” (poiēsis) iken, basiretin işi “eyleme” (praksis)

 


Göknur Karaduman - El İşi Üretimin Araç Gereçleri Dünyamızı Şekillendiren Aletler

Göknur Karaduman - El İşi Üretimin Araç Gereçleri Dünyamızı Şekillendiren Aletler

Balta

…baltanın iyi bir şekilde işlev görmesi için baltanın baş kısmının yeterince ağır olması gerekli

 

Tunç Çağı’nda, baltalar / keskin ağzına dikey olan bir açık uçla dökülüyordu. Bu tasarım / baltanın sapının L şeklinde olmasını gerektiriyordu

 

El yapımı baltaların çoğunda ustasının işareti bulunur

 

Şeytanın kullanmaktan korktuğu tek alet keserdir.

 

İlk çekiçler elde tutulabilen sert taşlardı,

 

Eski Mısırlılar ahşap işlerinde rende yerine keser kullanmışlardır.

 

Bir eğeyi düzgün bir şekilde kullanmak sanıldığı kadar kolay olmayabilir. Keskide olduğu gibi, alet üzerindeki hâkimiyet, iyi bir el ve göz koordinasyonu gerektirir.

 

El burguları delici aletlerin en basit olanlarıdır.

…el burguları ile delik açmak meşakkatli olduğundan Eski Mısırlı ustalar ilginç bir şekilde çok daha karmaşık bir yapıya sahip kemanî matkapları kullanmışlardır.

 

15. yüzyıla gelindiğinde el matkaplarında iki önemli unsur ortaya çıktı: Oynar bir baş ve dirsekli bir kol.

 

İlk bilinen metal testereler MÖ 2500’lü yıllarda, Ortadoğulu marangozlar ve taş ustaları tarafından kullanılmıştır.

Hammaddesi bakır ve tuncun yeterince sert olmayışı nedeniyle dişler, testerenin çekerken kesmesi yönünde şekillendirilmiştir. MÖ 8. yüzyılda görülen metal testereler de çekme yönünde kesen testerelerdir.

 

MÖ 2500’lerde Mısırlılar insan ayağı ve elini ölçüt alarak icat ettikleri taş ve ahşap cetvellerden yararlanmışlardır.

 


Engin Topuzkanamış - Keramet Alette Değil Eldedir!

Engin Topuzkanamış - Keramet Alette Değil Eldedir!

Alette keramet arayanlar da bol artık.

El becerisi tekrar ile ilişkilidir.

tekrar disipline dönüşürse bu sefer ustalık yoluna girilir.

Tekrar ede ede kas hafızası gelişir. Nasıl yapacağını düşünmek yerine refleks ya da otomatik bir insiyak ile hareket oluşur. Yani ustalığın bir yanı, aleti neredeyse düşünmeksizin kullanılan bir uzva dönüştüren bu otomatikleşmedir.

Amele, alete bağımlı kimsedir; usta, aleti aşar.

 

Alet gelişkinliği ile kullananın beceri ve izanı ters orantılıdır: Gelişmiş alet beceri ve izan gerektirmez; başka deyişle “o” insanı kullanır. Sanayi Devrimi tam budur.


Yaşar Çoruhlu - Demir Çağı’ndan 13. Yüzyıla Erken Devir Türk Sanatı ve Arkeolojisinde El Aletleri

Yaşar Çoruhlu - Demir Çağı’ndan 13. Yüzyıla Erken Devir Türk Sanatı ve Arkeolojisinde El Aletleri

Türklerin net olarak bilinen en eski yurtlarının yer aldığı İç ve Orta Asya (Türkistan), maden yatakları açısından son derece zengin bir bölgedir

 

Radloff, kesici ve delici aletler arasında bilhassa hançer ve bıçaklardan söz ediyor. Bunlar sapı ve kesici kısmı (çift taraflı kesici yüz) ile yekpare olarak üretilmişlerdir.

Uzunluğu genişliklerinin iki misli olan keltlerin yukarı kısmı aşağısı ile bazen aynı genişlikte veya alttan daha geniştir. Geniş olan sırt kısmında iki veya tek kulak şeklindeki çıkıntılar onların saplara bağlandığı yerlerdir. Çok küçük olan keltlerde sapın içine geçirilip çivilendiği deliklerin bulunduğu da görülür. Bazı keltler kürek şekline benzerken bazıları da çapa biçiminde olabilir.

 

Göktürk kurganlarından ortaya çıkarılan bıçaklar J. Özlem Oktay’ın doktora tezinde belirtildiği üzere toplamda 8 tipe ayrılabilir.

(Jale Özlem Oktay, Orta ve İç Asya’da VI-IX.Yüzyıllar Arasında Maden Sanatı: Göktürk Devri (Danışman: Yaşar Çoruhlu), T.C. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Türk ve İslâm Sanatları Programı, Yayımlanmamış Doktora Tezi)

 

Türkler; hayvancılık, avcılık, ve zanaatkârlık ve tarım faaliyetlerine bağlı olarak çeşitli aletler geliştirmiş ve kullanmışlardır.


Sezer Özyaşamış Şakar - Türk Destanlarında Demircilik ve El Aletleri

Sezer Özyaşamış Şakar - Türk Destanlarında Demircilik ve El Aletleri

Türk destanlarında demirciler ve demirdağ motifine sıkça rastlanır. Demir sözcüğü, Divânu Lugâti’t-Türk’te temür biçimiyle geçer.

 

Altay Yaratılış destanlarında / Demirden yapılmış kılıç, zırh, bıçak, eldiven, zincir vb. savaş aletlerinden bahsedilir.

 

Alp Er Tunga Destanı’nda Türklerin demirci oluşlarına atıflar yapılır. Alp Er Tunga’nın oğullarından birinin adı Demir’dir

 

Oğuz Kağan, halkının canına ve malına zarar veren bu gergedanı demirden bir kargı ile öldürür.

 

Türk kozmolojisinde gök “Altınkazık” veya “Demirkazık” etrafında dönmektedir.

 

Manas Destanı’nda Manas’ın kılıcını yapan demirci ustası Tökör, bir asalet ve şeref unvanı olarak kullanılan tarkan (darkan/tarhan) sözcüğüyle tanımlanır.

 

Dede Korkut Hikâyeleri

…hikâyede alplar kılıçlarını överken “kara polad uz kılıç” demektedirler.

 


Hatice Uyanık - Zanaattan Ritüele Hitit Medeniyetinde Aletler

Hatice Uyanık - Zanaattan Ritüele Hitit Medeniyetinde Aletler

…elinde baltasıyla, fırtına tanrısı Teşup

…insanoğlunun icat ettiği ilk aletler taştandı. Bunlar aynı zamanda en eski zanaat ürünleridir.

Kemik ve ahşap gerek bol bulunabilmesinden gerek işlemesinin kolay olmasından dolayı alet üretiminde prehistorik dönemden itibaren kullanılan malzemelerdir.

testereler çok ender arkeolojik buluntular arasındadır.

Hititlerde orak, şiş, satır, balta, kazma gibi aletlerin, alet-para olarak değişim aracı işlevi gördüğü de bilinmektedir.

 


Göksel Sazcı - Demir Çağı’na Kadar Anadolu’da Demir Kullanımı

Göksel Sazcı - Demir Çağı’na Kadar Anadolu’da Demir Kullanımı

Anadolu’nun ilk metal örneklerini MÖ 9. Binyılın sonlarına ve 8. binyılın başlarına tarihlenen Hallan Çemi ve Çayönü yerleşimlerinde bulunan malakit azurit ve cupritten üretilen objeler oluşturur.

 

MÖ 6. binyıldan itibaren ısıttığı bakıra form vermeye başlamıştır.

…bakıra ilk katılan madde arsen olmuştur.

MÖ 4. binyılın sonlarından itibaren Anadolu’da kalaylı bakır kullanılmaya başlanmıştır.

 

Anadolu çevresinde bilinen en eski altın buluntular Bulgaristan’daki Varna Mezarlığı’ndan bilinir ve MÖ 5. Binyılın ortalarına tarihlenir.

 

Anadolu’da demirin hammadde olarak kullanılması ilk kez Erken Tunç Çağı’nda başlamıştır.

 

Demir madeninden ilk örnekler arasında, / takı eşyaları ve prestij silahları dikkati çekmektedir.

 

Kültepe’de bulunan bir mektupta 8 šekel altının 1 šekel demir için yeterli olamayacağı belirtilir

 

Demirin tamamen günlük hayatta kullanılan tüketim malzemesi olması bir sonraki dönemde, yani Erken Demir Çağı’nda (MÖ 12.-9. yüzyıl), Doğu Anadolu Bölgesi’nde Van Gölü çevresinde olmuştur.

 

…diğer metallerde olduğu gibi demirin de kullanımı, geliştirilip çeliğe dönüştürülmesi madenciliğin beşiği olan Anadolu’da gerçekleşmiştir.

 


Ustanın Zanaatıyla İmtihanı, Daidalos Mozaiğinin Hikâyesi

Ustanın Zanaatıyla İmtihanı, Daidalos Mozaiğinin Hikâyesi

…mozaikte Daidalos, oğlu İkaros’la birlikte, Giritli Pasiphae’ye boğa heykeli yaparken gösterilmekte

Elinde yeğeni Talos tarafından icat edildiği söylenen testere vardır.

Kompozisyonun en sağında İkaros bir kütüğe oturmuş, elinde keserle ağaç yontmaktadır.

Yerdeki aletler, soldan sağa: iskarpela, rende, çift ağızlı baltadır.

MS 2 ve 3. yüzyıllar arasına tarihlendirilen “Daidalos Mozaiği”, el aletleri bağlamında oldukça ilginç detaylar içermektedir.

 

Daidalos “ustaca işlenmiş ya da işleyen” anlamına gelmektedir. Gerçekten de Daidalos’un eli her zanaata yatkınmış.

Talos ise Daidalos’un çırağıymış. Bir gün ölü bir yılanın dişlerinden testereyi icat etmiş,

 


Selda Özhan - Zanaattan Sanata Bir El Aletinin Öyküsü Mozaik Çekici

Selda Özhan - Zanaattan Sanata Bir El Aletinin Öyküsü Mozaik Çekici

Mozaik yapımında kullanılan en önemli el aletleri mozaik kerpeteni, zagzag, spatula, cımbız, çekiç ve örstür.

mozaik çekici / her türden materyali rahatça kesebilmektedir. İtalyanca “martellina” olarak bilinen bu çekiç, / ağız kısmında keseceği malzemeye göre elmas uçlar bulunabilir


Selda Özhan - Baltaya İnanmak İnanç Tarihi Açısından Bir İnceleme

Selda Özhan - Baltaya İnanmak İnanç Tarihi Açısından Bir İnceleme

Labrys / Çift ağızlı balta sadece bir alet olarak kullanılmamış; aynı zamanda kutsal bir gayenin sembolü sayılmıştır.

Kutsal alana ait baltalar genellikle daha gösterişli, süslü ve kullanılmayacak kadar küçük ebattadırlar. Diğer baltalar ise daha büyük boyutta ve tasarımları sadedir.

 

Milas şehri içinde hâlen ayakta duran “Baltalı Kapı” ismini kemerin dış kısmındaki kilit taşının üzerine çizilmiş çift ağızlı baltadan almıştır. Baltanın üzerinde bir çift göz betimlemesi bulunmaktadır. Çift ağızlı baltanın gözlerinin olması, bu gözlerin manevi bir tılsım olarak şehrin korunması ve savunulması için veya kutsallık atfedilerek çizilmiş olduğu düşünülebilir

 


Ömer Can Yıldırım - Roma Dönemi’nde Anadolu’da Metal El Aletleri

Ömer Can Yıldırım - Roma Dönemi’nde Anadolu’da Metal El Aletleri

Oraklar / tutamakları uzunluğu ve kesici ağızlarının kavis oranı bağlamında fonksiyon kazanmışlardır.

 

…el çapası / ön ağzı kazıyıcı, arka ağzı ise kesici

 

…bazı mezar taşlarında el aletleri betimleri dikkati çekmektedir.

 

Tırpan: Düşünülenin aksine, biçme eylemi hafiflik ve incelik gerektirir. Biçiciler alete güç uygulamaz, aletin ağırlığını zarif bir hamleyle savururlar. Bu esnada aletin çıkardığı ıslığı, biçilen otların hışırtısını dinlerler. Böylelikle, gün boyunca aynı hareketi yüzlerce kez tekrar edecekleri için güçlerini korumuş olurlar.

 


Işıl Özsait Kocabaş - Yenikapı Batıklarında Tersine Mühendislik Gemilerin İnşasında Kullanılan El Aletleri

Işıl Özsait Kocabaş - Yenikapı Batıklarında Tersine Mühendislik Gemilerin İnşasında Kullanılan El Aletleri

Tokmaklar, gemi inşasında ahşap elemanlara zarar vermeden, parçaları yerlerine oturtmak, geçmeleri birleştirmek, iskarpelaların kullanımına güç sağlamak, ahşap çivilerin, kenar birleştirme kavelalarının, omurgadaki parile kilit kamalarının ve değişik elemanların çakılması gibi pek çok işte gereklidir.

 


Erdoğan Merçil - Selçuklularda Zanaatkâr ve El Aletleri

Erdoğan Merçil - Selçuklularda Zanaatkâr ve El Aletleri

Selçuklu devriyle ilgili önemli kaynaklar

İbnü’l-Esir’in eseri el-Kâmil fi’t-Tarih

Esrar et-Tevhid

Abdurrahman b. Nasr Şeyzerî

Ali Mazaheri’nin Türkçeye çevrilen eseri, Ortaçağda Müslümanların Yaşayışları

 

Zanaatkâr ve el aletleri

Demirci Farsçada âhenger, Arapçada haddâd denilmektedir.

…demirci aletleri / putk=potk-balyoz-çekiç

 

Mevlânâ eserlerinde demirciye dair birçok misal vermektedir

Kuyumcunun hüneri demirciye gitmez

 

Sekkâk/Bıçakçı Türkiye Selçuklu Sultanı I. Alâeddîn Keykubad’ın mahir olduğu mesleklerden biri de bıçakçılık idi

Kırşehir’de bir Sekkâkîn Çarşısı vardı. Sivasta da…

 

Darrâb/Döğücü Sikke darbeden, kuyumcuda altın varakları vuran, çekiççi.

 

Rûger–Rûyger/Kalaycı, Bakırcı, Pirinççi Bu mesleğe Dîvân-ı Kâmil’de rastlayabiliyoruz.

 

Saffâr/Bakırcı

İbn Battûta, Erzincanda bakır madeninin mevcut olduğunu söyler /  Siirt’te de

 

Sâyyâğ/Kuyumcu

sâyyâğın aletleri, demirci ocağı-kalıp, tartı, lehim, cila ve boya, sahk olarak geçmektedir. Kuyumcunun ağırlık ölçüsü ise miskaldir.

 

Mevlânâ’nın Mesnevi’sine göre kuyumcu altını eritmek için pota, altın tartan bir terazi, toprağa dökülen toz altını süpürmek için süpürge, süpürülen tozlardan altını ayırmak için kalbur kullanırlardı.

 

Zerkûb/Altın Dövücü

 

Marangoz

a) Arapça neccâr,

b) Farsça dürû-ger,

c) tahta-ger.

Rivayetlere göre bu sanatın ilk ustası Nûh Peygamber’dir.

Marangozun Selçuklu devrinde kullandığı aletlerden bazıları keser, destere (erre), törpü, balta (tişe) ve rende; malzemesi ise tahta ve çiviydi.

 

Nahhâtî/Ağaç Tornacısı

Dîvân-ı Kâmil’de zikredildiğine göre değnek veya tahta parçasını tezgâhta düzelten tornacı ustalarına “harrât” da denmekteydi.

 

Debbâğ/Tabakçı

 

Kavvâf/Ayakkabıcı Kaynaklarda bu meslek ile ilgili dört kelime tespit edebiliyoruz: İskâf, kefşger, haffâf-kavvâf ve başmakçı.

…ayakkabıcı âletleri içinde deri, ip, domuz veya tilki kılı

 

Mûze-Dûz/Çizmeci

Anadolu’da Türklerin büyük bir kısmı sarı renkte çizmeler giymekte olup çizmelerin üzerleri desenlidir.

 

Serrâc/Saraç Serrâc; eyer ve sair at takımı yapan ve satan bir zanaatkârdır.

 

Kattân/Pamuk Eğiricisi

Selçuklu döneminde pamuk eğirme işinde kullanılan aletler, öreke ve iğ idi…

 

Derzi/Terzi

 

Selçuklularda dokumacılara “bâfende, culâhe, câme-bâf, hülle-bâf, nessâc” da denilmiştir.

 

Külâh-Dûz/Kûlâhçı

 

Hallâc–Hallâç Pamuk, yün, yatak ve yorgan atan kimse.

 

Haccâr/Taşçı

a) Usta taşçılar (taş süsleme işleyicileri),

b) Sengtraşlar (taş yontucuları),

c) Mezar taşçıları.

 

Bennâ/Mimar

 

Kûze-Ger/Testici, Çömlekçi

 

Meremmetçi/Tamirci Lügatlerde meremmet, “geçici ve üstünkörü tamir ve onarım” olarak açıklanıyor. Meremmetçi ise “Vakıf olarak halkın hizmetine sunulmuş binaların tamir ve restorasyonu ile meşgul olan şahıs” şeklinde tarif ediliyor.

 

Fellâh/Çiftçi

Selçuklularda toprak işleriyle berziger, rustayi, rençber de denilen köylüler uğraşırdı.

 

değirmenci (asyaban)

değirmende üretilen unun elenmesi işini yapan muğarbilin

 


İbrahim Duman - Orta Çağ İslâm Dünyasında Demir Çelik Üretimi

İbrahim Duman - Orta Çağ İslâm Dünyasında Demir Çelik Üretimi

…ilk başlarda bünyesindeki yabancı maddelerden çeşitli yollarla arındırılarak dövme ve dökme tekniğiyle işlenmiştir.

İslâm kaynaklarında işlemden geçmemiş yumuşak demire “nerm-âhen”, dövülmüş demire de “şâburkân” denilmektedir.

 

İlk başlarda çelik, demirin odun kömürü üzerinde işlenmesiyle elde edilmekteydi. Daha sonra insanoğlunun demiri tamamen eritebilmesiyle çelik sıvı hâlde de üretildi. Seramik kaplar içinde çeşitli malzemeler katılarak imal edilen bu malzemeye “pota çeliği” denilmektedir.

 

Orta Çağ’da Hindistan, Çin, Orta Asya, İran, Doğu Afrika ve Arabistan gibi birçok coğrafyada demir ve çelik üretimi yapılmaktaydı.

 

…son yapılan araştırmalara göre Dımaşk çeliğinin bitki lifleri sayesinde karbürize edildiği ortaya çıkarılmıştır.

 

Memlûkler devrinde Dımaşk işi kılıç ve diğer madenî ürünler oldukça ünlüydü.

 


İbrahim Duman - Orta Çağ İslâm Dünyasında Kılıç Yapımına Dair

İbrahim Duman - Orta Çağ İslâm Dünyasında Kılıç Yapımına Dair

Türklerin erken devirlerden beri özellikle Fergana vadisi çevresindeki birçok demir üretim sitesine sahip olduklarını biliyoruz.

 

Kılıç yapımında genellikle potalarda hazırlanmış olan yumurta biçimli çelik külçeler ve karbürize edilmemiş yumuşak demirler kullanılırdı.

 

Kırılganlıklarını azaltmak için Semerkand kumu veya senbade taşı kullanılırdı. Bu suretle kılıç darbe aldığında mukavemetli olurdu.

Kılıçları pürüzsüz hâle getirmek için Serendib (Sri Lanka) kökenli zımparadan istifade edilirdi.

Kılıcın dayanıklılığını artırmak için istenildiğinde namlunun ortasına oyuk/oluk açılırdı.

 

Hindistan’da kılıca su vermek için kırmızı toprak, öküz gübresi, tuz ve biraz şap veya kezzap bir araya getirilip iyice karılır, bu karışım kılıcın üzerine sürülür, sonra kılıç bu şekilde ateşe tutulur ve ısıtılırdı. Daha sonra kılıcın iki tarafı ıslak keçe ile sarılırdı. Böylece kılıç sulanmış olur ve üzeri temizlenirdi.

 

…kılıç kabzası üretiminde en çok hutû adlı bir hayvanın boynuzu kullanılırdı. İşleme sürecinde bu boynuz tıraşlanır, sonra ateş üzerinde ısıtılıp cilâlanırdı.

Kedigözü taşı ve yeşim taşı gibi malzemelerden de kabza imâl edilirdi.

 

Mükerrem Bedizel Aydın - Osmanlı Zirai Metinlerinde Aletler

Mükerrem Bedizel Aydın - Osmanlı Zirai Metinlerinde Aletler

…ilk tarım aletlerinden kabul edilen saban, başlangıçta çatal şeklinde ağaçtan bir aletti ve insan gücüyle işlerdi.

 

klasik Osmanlı döneminde kullanılan ziraat aletleri

15-17. yüzyıllar arasında kaleme alınan altı eser

Felâhat-nâme: Ali Kuşçu (ö. 879/1474) tarafından yazıldığı söylenmekte

Tercemetü Muhtasar fî ilmi’n-nücûm ve’l-filâhâ: Endülüs’te yetişen âlimlerden Ebû’l-Hayr eş-Şeccar el-İşbilî’nin (5/11. yüzyıl) eseridir.

 

Terceme-i Kitâbü’l-filâhâ: el-İşbilî’nin (6/12. yüzyıl) eseridir. Türkçeye Muhammed b. Mustafa b. Lutfullah tarafından 998/1590 yılında tercüme edilmiştir.

 

Felâhat-nâme: İbn Avvam’ın Kitâbü’l-filâhâ adlı eserinin 17-22. bölümlerinin tercümesidir.

 

Revnâk-ı Bustân: Eser, Anadolu’da bu konuda yazılmış Türkçe eserlerin en kapsamlısıdır.

 

Felâhat-nâme: 1047/1637-1638 yılında manzum olarak yazılmış olan bu risale Kemanî Pehlivan adında biri tarafından kaleme alınmıştır.

 

Kullanılan aletler

Bel Farsça kökenli (bîl)

 

“Micred” (Büyük tırmık)

 

Çapa Türkçe bir kelime

 

Çatal ağaç/Çatal Bu kelime sadece Revnak-ı Bustan’da karşımıza çıkar. Metinden anladığımıza göre, çatal şeklinde bir ağacın sivri ucu ağaç dikmek üzere bir alet olarak kullanılmakta

 

Orak/Menâkış/Menâcil-i zer’ Türkçe bir kelime

 

Saban/Mihras; Saban demiri/Sikke Türkçe bir kelime

Felâhat-nâme’de Arapça kökenli “sikke” kelimesi de aynı anlamda kullanılmıştır

 

Sürgü Türkçe bir kelime olan “sürgü”, toprağı düzeltmek için kullanılan bir tarım aletinin adıdır.

 

Tahra/Mincel Farsça kökenli “dehre” kelimesinin halk ağzındaki söylenişi olan “tahra”, bir tür budama bıçağının adıdır.

 

Burgu Türkçe bir kelime olan “burgu”, delme işleminde kullanılan yivli bir aletin adıdır.

 

Destere Farsça kökenli bir kelime olan testere (dest+erre), kesme işlemlerinde kullanılan kesici dişli bir aletin adıdır.

 

Eğe Türkçe kökenli bir kelime olan “eğe”, herhangi bir şeyi törpülemek, pürüzsüzleştirmek için kullanılan bir alettir.

 

Ey demiri Türkçe kökenli bu kelime, doğramacılar tarafından kullanılan bir çeşit keskiye verilen addır.

 

Kalbur/Gırbal Arapça kökenli bir kelime

 

Kazma Türkçe bir kelime

 

Kürek Türkçe bir kelime

 

Mıskab Arapça kökenli olan kelime olan “mıskab”, delme işlerinde kullanılan aletin adıdır.

 

Mıtraka Arapça kökenli bu kelime çekiç anlamındadır.

 

Mîl Arapça kökenli “mîl”, çeşitli işlerde kullanılan ince, uzun çubuklara verilen addır.

 

Nacak Farsça kökenli bir kelime olan “nacak” bir çeşit küçük baltanın adıdır.

 

Tokmak Türkçe kökenli

 

…kullanılan aletlerde bulunması istenen özelliklerin başında keskinlik (keskin/hiddet üzere) gelmektedir. Zira keskin olmayan alet bitkiye zarar verir

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022


Mehmet Yaşar Ertaş - Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde Ustalar ve Aletleri

Mehmet Yaşar Ertaş - Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde Ustalar ve Aletleri

Evliya Çelebi’nin cümlelerinde her bir alet ya ustasının elinde, belinde veya tezgâhında resmedilmiş ya da bizatihi işlevini icra ederken hareket kabiliyeti kazanmış bir varlık olarak gösterilmiştir.

 

Evliya Çelebi’nin anlatısı da genel olarak demirciliğin tarihte oluşmuş kimliğini yansıtır niteliktedir.

 

…demircileri “ateş-feşan”, yani ateş saçan sıfatı ile anmış ve Osmanlı ordusunun top ve diğer mühimmatlarının ihtiyaçlarını karşıladığı için esnaf alayını tasvir ettiği kısımda demircilere öncelik vermiştir. Demircileri “haddâdân” ve “ahengerân” isimleri altında anlatsa da bu esnaf grubuna bağlı olarak nalcı, mıhçı, çivici, kebkebci, terazici, eğeci, keserci, testereci, burgucu ve kömürcü gibi çok sayıda esnafın adını sıralamıştır. Bunun dışında ayrı başlık altında çilingir, temrenci, kilitçi, üzengici, makasçı, nalçacı, yüksükçü, iğneci, haddeci, telci esnafını da demircilerle bağlantılı sayar.

Ayrıca pirlerinin Hz. Davud olduğunu belirttiği kılıççı, zırhçı, mızrakçı, bıçakçı, kalkancı, bıçak kıncısı ve tüfenkçi esnafını da demirci mesleğinin bir kolu olarak zikreder.

 

Çekiç demircilerin baş aletiydi.

…farklı işlevlere sahip çekiç çeşitlerinden bahseder. Bunlar “yelteme”, “sayalma”, “yassılama”, “pendele” ve “danlama bam” adındaki çekiçlerdir.

 

Evliya Çelebi, Mısır’da “hıref-i belât kesici” adını verdiği, ev ve camilerin zeminine döşenen bir çeşit yumuşak taşı testere ile kesen bir esnaf grubundan bahseder

 

Seyahatnâme’de çiftçilik ve bahçecilikte kullanılan, daha çok demirciler tarafından üretilmiş çeşitli alet isimlerine yer verilir: pulluk, saban, şılama testeresi, bel, çapa taraklar, balta, kazma, dirgen, keser, küskü, kerepe, nodul, öğendire, raga, şuzevle, tırmık, yaba.

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022


Mehmet Yaşar Ertaş - “Sefere çıkıyoruz, aletlerinizi tiz toplayun” Osmanlı Seferlerinde Esnaf Aletleri

Mehmet Yaşar Ertaş - “Sefere çıkıyoruz, aletlerinizi tiz toplayun” Osmanlı Seferlerinde Esnaf Aletleri

…kılıç, kalkan, mızrak, ok, yay, zırh, balta, kazma, nal, mıh, üzengi, semer, hamut, dizgin, gem olmaksızın Türk savaş tarihi yazılamaz.

 

Nakliye büyük ölçüde deve, katır ve atlarla yapılsa da orduda çok sayıda yük arabası kullanılırdı.

 

…muhtelif zanaatkârların sefer zamanları sıklıkla kullandıkları el aletleri şöyledir: balta, yek rûyi balta, marangoz baltası, odun baltası, macarî balta, lağım küreği, demir kürek, ağaç kürek, ağaç kazma, demir kazma, çekiç, çatal çekiç, taşçı çekici, külünk, külünk-i senk, külünk-i lağımcıyan, küskü, varya, demir varya, meç (Yassı şiş), eğe, testere (dest-i erre), el keseri, büyük keser, battal keser, yularlı keser, iki yüzlü keser, burgu, büyük burgu, orta burgu, ufak burgu, kundak burgusu, top burgusu, gevele burgusu, mertek burgusu, elvah burgusu, ışkı (Tahta veya deri kazımakta kullanılan iki ucu saplı eğri bıçak), yekdeste (rende), mıtraka-i taşçı, taşçı tarağı, küştere (küstere), rende, bıçkı hızar, terazi-i bennâ, gönye-i neccâr, daldız (Ağaç oymaya yarayan oluklu demir alet), nişankeş, keski.

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022

 


Serkan Çakmak - Türkistan Meslek Risalelerinde Alet Pirleri, Kullanım Adabı ve Duaları

Serkan Çakmak - Türkistan Meslek Risalelerinde Alet Pirleri, Kullanım Adabı ve Duaları

arı” sözcüğü yaba, dirgen anlamlarıyla çağdaş Uygur ağızlarında kullanılmaktadır.

“ara” kelimesi “beş dişli çatal” anlamına gelir.

 

Baluk Demircilik risalesinde (Risâle-i Temürçilik) “baluk” biçiminde yazılan kelime bağlam gereği çekiç olmalıdır. Uygur yazı dilinde çekiç anlamına gelen bolka / balka… / demirci çekici karşılığında kullanılan Farsça “palok” sözcüğünden gelişmiştir.

 

Demircilik risalesinde “baluk” adlı demirci çekicinin Allah’ın emriyle Cebrail tarafından cennetten getirildiği, Allah’ın onu Davud peygambere körük ve örsle birlikte ikram ettiği, Allah’ın bu çekici tuba ağacından yarattığı ve söz konusu çekicin sapının ona uygun biçimde yapılmasını Allah’ın Cebrail’e bildirdiği bunun üzerine Mikail’in bu sapı öd ağacından yaptığı bildirilir.

 

Bürende Farsça kökenli bir sözcüktür. Kelimenin aslı “keskin” anlamındaki burende sıfatıdır.

 

Ayakkabıcılık risalesinde (Risâle-i Mûzedûzluk) ayakkabıcının demir aletleri arasında anılan bürendenin Cebrail’den kaldığı bildirilir.

 

Çangak Çağdaş Uygur yazı ağızlarında çaŋgak biçimi de kullanılan çok uçlu çengel anlamındaki sözcük, Kaşgar-Yarkent ağızlarında “çangak” olarak telaffuz edilmekte ve “kasapların etlerini asmak için kullandıkları bir grup çengel”i ifade etmektedir.

 

Çarh Farsçadan Türkçeye alıntı bir sözcük olan çarh, Doğu Türkçesinde kadınların iplik eğirdiği çıkrık anlamıyla da kullanılmıştır.

…risalede söz konusu aletin Şit peygamber tarafından dua edilerek cennetten getirildiği ve Şit peygamberin kırk bir kızı ile her gün bir makara ip eğirdiği ve bu suretle kırk yıl eğirilen iplerle Şit peygamberin giysi dokuyup Âdem peygambere giymek üzere verdiği ifade edilir.

 

Deftin / aletin adı çağdaş Uygur edebî dilinde ve ağızlarında “deptin”dir.

“Yerli dokumacılıkta örülen iplere mekik ile geçirilen çözgü iplerini sıkılaştırıp sağlamlaştıran dişli çift alet”.

Tarif edilen alet geleneksel Türk dokuma tezgahlarında kullanılan kirkittir.

 

Derefş Kelimesinin aslı Farsça direfş olup bu kelime Farsçada kunduracı bizi, neşter; sembol, sancak, bayrak, âlem; ışık, parıltı ve savaşa giderken başlık üzerine sarılan kuşak gibi anlamlara sahiptir.

…Saraçlık risalesinde (Risâle-i Ahkâm-ı Serraclık) ise derefş adlı aletin cennetin tuba ağacından yapıldığı / belirtilir.

 

Dûzende Farsça dikmek anlamındaki /dûz/ fiilinden fail simleri türeten /-ende/ ekiyle türetilen; diken, dikici anlamlarındaki “dûzende” kelimesinin ayakkabıcılık risalesinde (Risâle-i Mûze-dûzluk) ayakkabı dikmek için kullanılan iğne veya çuvaldız benzeri ahşap bir aracın adı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.

 

Elgek Çağdaş Uygur yazı dilinde elgek biçiminde yaşayan elek kelimesinin elemek anlamındaki / elge-/ fiilinden alet isimleri de türetmek için kullanılan /-k/ yapım ekiyle türetilmiş bir isim olduğu açıktır.

 

Erre Çağdaş Uygur ağızlarında erreh, herre, hari versiyonlarıyla da karşılaşılan bu kelimenin aslı Farsçadır. Sözcüğün anlamı orijinal dilinde olduğu gibi testeredir.

 

Ferme Tahta ve ağaç gibi ahşap malzemeleri döndürülmek suretiyle delen burgu delici anlamındaki ferme sözcüğünün aslı Farsça perme kelimesidir.

 

Fıçak Tespit edilebildiği en eski yazılı ürünlerde biçek/piçek şekliyle kaydedilen bıçak sözcüğü, Harezm ve Çağatay Türkçesi dönemi yazılı ürünlerinde ünlülerin kalınlaşması ve kelime sonundaki ön damak sesinin artlaşmasıyla bıçak şekline dönüşmüştür.

Kasaplık risalesinde (Risâle-i Kassâblık) bıçağı keskin saklanması ve hayvan boğazlandıktan sonra canı çıkıncaya kadar hiçbir uzvuna bıçak değdirilmemesi gerektiği ifade edilir.

 

Gücek /  kürek anlamındadır.

 

İskine Tornacı keskisi, torna kalemi, oyma bıçağı anlamındaki iskine sözcüğü Farsça eskene kelimesinden gelişmiştir.

 

Kalak / “Ağaç kaşık”,

 

Karmal / ke’men kelimesiyle fonetik ilgisi dikkate alındığında kasaplar tarafından kullanılan bir tür çengel adı olduğu düşünülmektedir.

 

Kenâre Koyun asılan demir çengel, kasap çengeli

 

Kerki Çağdaş Uygur ağızlarında kerke, keke biçimleri de kullanılan kerki kelimesi marangoz keseri anlamındadır.

 

Ketmen / çapa anlamındadır.

 

Kulâb / kanca, çengel anlamlarındadır.

 

Mikrâz Arapça makas anlamında

 

Moka/Maku Farsça dokuma mekiği anlamındaki mâkû sözcüğü aynı anlamla

 

Ötkürme/Ötkeme / “Buğday, mısır gibi şeyleri eleyen yuvarlak hazneli tel ağları bulunan alet.”

 

Rezende / “hasıra yün koymak için ahşaptan yapılan yedi dişli alet, keçeci dirgeni”

 

Rîsmân-tâb / kıvrılmış tel, ip kıvrımı anlamlarına gelir.

 

Saykal-mâl / cila sürmek için kullanılan alet

 

Şang Sözcüğün “çizmenin ayak bileklerinden baldıra kadar olan kısmına (koncuna) yerleştirilen ağaç kalıp” anlamıyla çağdaş Uygurcanın Turfan ağzında kullanıldığı tespit edilmiştir.

 

Şâne-çûb / Kelimenin Farsça tarak anlamına gelen şâne ile çubuk, değnek, sopa anlamlarındaki çûb sözcüklerinden oluştuğu açıktır.

 

Şoşang / koyun kırkmak için kullanılan nispeten uzun makas

 

Tîşe / kazma

 

Tütük / Dokumacıların ip sardığı küçük tahta olup mısır dalı, ayçiçeği sapı, kamış gibi şeylerden yapılır

 

Yingne / “iğne” kelimesinin en arkaik biçimidir.

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022

 


Ferda Barut Kemirtlek - Aydınlanmacıların Gözünden Aletler

Ferda Barut Kemirtlek - Aydınlanmacıların Gözünden Aletler

Ansiklopedi; konularını Bilimler, Sanatlar ve Zanaatlar (Meslekler/Mekanik Sanatlar) olarak üç bölümde ele almasından anlaşılacağı üzere, Zanaatlar/Mekanik Sanatlar bahsini özerk bir alan olarak önemser ve inceler.

 

Ansiklopedi’de yer alan mekanik sanatlar, aslında bu dönemde zanaatkârı veya üreticisi tarafından meslek sırrı olarak addedilen ve titizlikle korunan bilgi ve tekniği kapsamaktaydı ve el emeğiyle üretilen işlere karşılık geliyordu.

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022


Akif Kuruçay - Geleneksel Üretimden Küresel Pazarlamaya Collins ve Stanley Örneğinde Yeni Paradigma

Akif Kuruçay - Geleneksel Üretimden Küresel Pazarlamaya Collins ve Stanley Örneğinde Yeni Paradigma

Abraham Darby odun kömürü yerine, daha verimli bir yakıt olan kokun kullanıldığı yüksek fırını icat ederek, ilk dökme demir üretimini gerçekleştirir. Böylece demirin ve dolayısıyla çeliğin üretim maliyeti düşmüş ve esaslı teknolojik dönüşümlerin fitili ateşlenmiştir.

 

1826 yılında Connecticut eyaletinde kurulan Collins Balta Fabrikası ABD’de yüksek sayıda el aleti üreten ilk fabrika

 

Stanley Tool Company / Amerikan alet yapımının klasik dönemini en iyi örnekleyen firmadır.

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022

 


Akif Kuruçay - Alet ve Ritim Örsün Çekiçle Melodisi

Akif Kuruçay - Alet ve Ritim Örsün Çekiçle Melodisi

Üçgen adlı perküsyonun demircilerle pek bir bağlantısı olmayan Mısırlı rahiplerin ayinlerde kullandıkları sistrum adlı çalgıdan türediği söylenir.

 

çelesta (celesta) çalgısı ilk olarak 1886’da yapılmış

 

Hitit kabartmalarında görülen ilk zil örnekleri Tibetlilerde tingşa, Araplarda sāgāt/zagat adını almış

 

Pisagor / sayısal uyum / Ölçülü aralıklardan oluşmuş bir vuruşlar dizini…

 

Karagöz’ün aslında demirci bir çingene olduğunu ileri sürerler.

 

Alman kimliğinin oluşmasında bir model kabul edilen mitolojik demirci Siegfried

 

Prusya ordusunun müzik direktörü Albert Parlow / örsü âdeta bir solist gibi orkestrada ön plana çıkardı (Amboss Polka)

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022

 


Mehmet Yıldırım - Osmanlı’da Demir Alet Edevat Üretiminde Fabrikalaşma Çabaları

Mehmet Yıldırım - Osmanlı’da Demir Alet Edevat Üretiminde Fabrikalaşma Çabaları

…antik dönemde bir ton demir cevherini ergitmek için gerekli olan odun kömürü yaklaşık olarak sekiz tondu.¹ 1550’de demir üretiminde kullanılan kömür, toplam maliyetin %50’sini oluştururken, 1750’de %80’ini oluşturmaktaydı

 

Osmanlı /  silah sanayisinin demir hammaddesini sağlayan başlıca madenler Bulgaristan’daki Samakov ve Kırklareli’ndeki Samakocuk’tu.

 

Şam ve Acemistan’ın bazı yerlerinde çelik kızdırıldıktan sonra havada sallanarak soğutulur, ardından hemen su verilirdi. Bu yöntemle kızgın demirin oksijenle teması sağlanır ve içindeki karbon gibi yabancı maddelerin yanması amaçlanırdı. Diğer bir geleneksel yönteme göre ise 5 kg reçine tozu 2 kg balık yağıyla karıştırılarak içine yarım kilo eritilmiş koyun iç yağı ilave edilir ve çelik bu karışımın içine sokulup bir süre bekletildikten sonra çıkarılıp su verilirdi. Gene başkaca girift yöntemlerde sabun, yanmış hayvan boynuzu ve hayvan tırnağı gibi türlü maddeler kullanılırdı.

 

Şam çeliği dünyaca nam yapmıştı. Devletin İstanbul’daki üreticileri korumak için 16. yüzyılda Şam çeliğinin üretimi üzerinde sıkı bir denetim uyguladığına ve bazı dönemlerde bu çelikten yapılan Arap hançerini yasakladığına dair bilgiler / mevcut

 

Maden izabesinden iyi anlayan eğitimli kimyager ve mühendis sıkıntısı Osmanlı’nın temel problemiydi. Yüksek fırınlar mevcut olmadığından iyi çelik elde edilemiyor ve ateşli silahların namluları kolayca kırılıyordu.

 

1913 yılı sayımlarına göre Haliç’teki Kalafat yerinde 22 adet demir atölyesi çalışır vaziyetteydi. Ancak ekseriyeti geleneksel usullerle işleyen, iş yeri başına 3-4 eleman çalıştıran ve kullandıkları demirin yarıdan fazlasını hurdadan temin eden işletmelerdi

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022


Celali Yılmaz - Erken Cumhuriyet Döneminde El Aletleri Sanayisi

Celali Yılmaz - Erken Cumhuriyet Döneminde El Aletleri Sanayisi

“Yatağan” adıyla bilinen Türklere özgü kılıcın imal edildiği Ege kasabası, Selçuklulardan itibaren el aletlerinin üretildiği ilk merkez kabul edilebilir.

 

Süleymaniye’de muslukçular, Kantarcılar’da çilingirler, Odunkapısı’nda keserciler, testereciler ve başka el aletleri üreten küçük atölyeler vardır.

 

Demir zanaatkârları bugünkü Haliç köprüsü ile Unkapanı Köprüsü arasındaki bölgeye tekabül eden Kalafat Yeri’ndedir. Her tür ithal hırdavat ve nalbur malzemesiyle birlikte yerli el aletlerinin de satıldığı merkez ise Perşembe Pazarı’dır. Nasıl ki Voyvoda Caddesi finansın merkezi ise Perşembe Pazarı da el aletlerinin merkezidir.

 

Cumhuriyetin ilk yıllarında, 1924-1925 Devlet Salnâmesi’ne göre, “Îmâlât-ı Ma’deniyye” sektöründe faaliyet gösteren başlıca işletmeler âdeta iki elin parmakları kadardır

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022


Selva Suman - Balıklı Rum Ortodoks Kilisesi Avlusunda Usta Mezar Taşları

Selva Suman - Balıklı Rum Ortodoks Kilisesi Avlusunda Usta Mezar Taşları

Şifa dağıttığına inanılan bu su kaynakları genellikle bir azizle ilişkilendirilir.

Selçuklular devrinden beri Anadolu’da var olan Karamanlılar özellikle Kayseri, Niğde, Nevşehir ve Konya civarında Müslüman halkla birlikte yaşamaktaydı.  Hristiyan Ortodoks mezhebine bağlı olmalarına rağmen Rumca bilmezler, kiliselerinde ayinlerini Türkçe konuşarak yaparlar, yazılarını ise Yunan harfleri ile Türk dilinde yazarlardı.

 

…incelemiş olduğumuz taşların bir kısmında alet sembolleri alçak kabartma olarak tasvir edilmiştir.

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022


Ali Takaoğlu - Bir Köy Enstitülü Öğretmenin Sadık Dostları: El Aletleri

Ali Takaoğlu - Bir Köy Enstitülü Öğretmenin Sadık Dostları: El Aletleri

Beş yıl süren öğrencilik hayatımız boyunca dülgerlik mesleğine dair ne varsa, en ince ayrıntılarına dek öğrenmiştik. Rende, testere, keser, el matkabı, ıskarpela gibi el aletleri uzun süren eğitimler sonunda nihayet en doğru şekilde kullanabiliyorduk.

 

Beşikdüzü Köy Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra / ilk görev yerim olan Kondu’ya (Dernekpazarı) gitmek üzere ata evimden ayrıldım

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022


Enver Yazıcı - Sibirya’dan Sürmene’ye Sürgünden Memlekete Taşınan Aletler

Enver Yazıcı - Sibirya’dan Sürmene’ye Sürgünden Memlekete Taşınan Aletler

Sürmeneli Mehmet (Yazıcı) Bey

1920 senesinin sonuna doğru / Batum şehrine yerleşir.

Burada birkaç yıl kalan Yazıcı ailesi, daha sonra Batum’dan 200 km uzaklıktaki Sohum’a taşınırlar.

Mehmet Bey burada kolhoza bağlı bir tütün çiftçisi olarak maiyetindekilerle birlikte çalışırken onun beşinci çocuğu olan ve hikâyemizin asıl kahramanı Ali Yazıcı da, bu yıllarda marangozluk ve demircilik zanaatını en iyi şekilde öğrenir.

 

1944 yılında, Stalin Karadeniz çevresini Türklerden temizlemek için harekete geçer.

17.000 Türk açlık, soğuk ve hastalık nedeniyle yolda hayatını kaybeder.

Tomsk Nehri’nin kıyısında küçük bir köy olan Aypolov’a gelindiğinde Yazıcı Ailesi trenden apar topar indirilir.

 

Ali Yazıcı / Marangozluk ve demircilikle geçimini temin eder.

 

Stalin’in ölümünün ardından / Almatı’ya doğru yola koyulurlar

Kazakistan’da geçen yaklaşık 20 yılın ardından / memlekete dönüş hazırlığı başlar.

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022


Şaban Demirci - Geleneksel Keser Üretiminden Fabrikasyon İmalata

Şaban Demirci - Geleneksel Keser Üretiminden Fabrikasyon İmalata

Eskiden bu havalide demircilikte Rum ustalar söz sahibiymiş, Türk ustalar bu zanaatı onlardan öğrenmişler.

…usta çırak hiyerarşisi de geleneksel tarzda ilerlermiş, kim kimin ustası, kim kimden yetişti, mutlak surette bilinir, ustaların yaptıkları işler, ürettikleri aletler bunu zaten aşikâr edermiş.

 

Sürmene civarında Çifteköprü köyündeki demirciler ekseriyetle kazma, keser gibi aletler yaparlarmış.

 

İşgal yıllarında Rusların döşedikleri demir yolu hattından sökülen malzemeler, önceleri Erzurum halkı tarafından evlerin çatılarında iskelet için kullanılırmış. Halk daha sonra bunları satmaya başlamış.

 

Keserin arka tarafında, sap kısmına yakın yerdeki kare kısım çivi çakmak içindir. Bu kısım eski usul üretimde ucu yuvarlak zımbalar yardımıyla yani el gücüyle yapılırmış. Ayrıca keserle çivi çakmak istenildiğinde vurma anında keserin çivi üstünden kaymaması, çiviyi tutan ele zarar gelmemesi ve düzgün bir şekilde çivinin çakılması için bu bölgeye nokta şeklinde küçük oyuklar açılır, bu işleme de “zotlama” denir.

 

DEMSAN markasıyla kendi şirketlerini kurarak üretime başlamışlar

 

Sürmene’den tanıdıkları ve el aletleri piyasasında adından söz ettiren hemşehrileri Abdullah Kanca’yla babamın yolları işte bu dönemde kesişir.

 

Trabzon Sürmene’nin sahilden oldukça uzak dik, sarp bir bölgesindeki karşılıklı iki orman köyünden çıkmışlar. Aynı suyu içmişler, aynı havayı solumuşlar aynı dere yolundan yürümüşler. Muhtemelen aynı sıkıntıları, aynı yoklukları yaşamışlar ve aynı hayalleri görmüşler...

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022

 


Haşim Karpuz - Dünden Bugüne Sürmene Bıçakçılığı

Haşim Karpuz - Dünden Bugüne Sürmene Bıçakçılığı

Bıçak insanın yaptığı ilk alet, belki de tekniğin ilk ürünüdür.

 

Bıçak, Selçuklu dönemi kaynakları Dîvânu Lugâti’t-Türk ve Kutadgu Bilig’de “biçek” şeklinde geçmektedir. Anadolu’da I. Alâeddin Keykubat zamanında (1220-1237) şehirlerin güvenliğini sağlayan ahiler bellerinde bıçak taşırlardı.

 

Mezar taşlarına kahramanlık, yiğitlik sembolü olarak bıçak ve kılıç motifleri işlenir.

 

Geleneksel Sürmene bıçağı denince akıllara tekli sivri ile üçlü sivri (kama) gelir. 1920-1950’li yıllardan sonra sivri Sürmene bıçaklarının taşınması, yapımı yasaklanınca birçok usta mesleği bırakmak zorunda kaldı.

 

Sürmene’de bıçak yapımının 18. yüzyılın sonuna doğru geliştiğini ve bütün bölgede adını duyurduğunu söyleyebiliriz. Sürmene ve Trabzon’da erkekler bellerinde, silahlık içerisinde çifte bıçak, kama, saldırma veya karakulak taşırlardı.

 

1950’li yıllarda bıçak yapılan ev sayısı 200 civarındaydı.

 

Sürmene bıçağı yaklaşık 20 cm uzunluğunda tek ağızlı, namlusu oluklu sivri uçlu tekli, çiftli olarak veya üçlü olarak yapılan ve kınında saklanan bir el sanatı ürünüdür

 

Bıçağın esas hammaddesi çeliktir. Eskiden çelik Rus vagonlarından, Erzurum’dan vagon ve fayton yaylarından temin edilirdi.

 

Bıçakların saplarında eskiden manda boynuzu, manda ve inek kemiği, ahşap kullanılıyordu. Manda boynuzu ısıtılınca kolay şekillenmekte ve kalıba sokulabilmektedir.

 

Sürmene’de bıçak yapımında kullanılan aletler:

a) Ocak-körük

b) Örs

c) Makas: Bıçakların boyutuna göre çelik levhaları kesmeye yarar.

d) Mengene

e) Kösre taşı

 

Çekiç, keskiler, kıskaç, iv (oluk açma aleti), dalduz (kının içini boşaltan alet) dipçik, pervaz, elma ve boynuz, kalıp aletleri, yazı aleti, kaplama takma kerpeteni, zımba demirleri ve altlıkları, havya, eğe, testere, değişik bıçaklar.

 

…çelik levha 1-1,5 cm genişlikte ve bıçak uzunluğuna göre (ort. 20 cm) kesilir. Bu ilk şekle “sirim” denilir.

 

Su verme işlemi bıçak et renginde kızarıncaya kadar tavlandıktan sonra yunus balığının suyunun içerisine batırılmak suretiyle yapılır. Su içerisine bıçak dik gelecek şekilde daldırılır ve çevrilir. Daha sonra parlatma keçesiyle parlatılır.

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022


Engin Topuzkanamış - Ağaçta Dile Gelen Alet Oyma Keseri

Engin Topuzkanamış - Ağaçta Dile Gelen Alet Oyma Keseri

“alet yapan hayvan” (homo faber)

 

Bağlama ailesi çalgılarında gövde için en makbul görülen ağaç dut olmuştur.

oyma keseri en çok dutla hemhâl.

 

Oyma keserlerini demirciler yapar. Ocakta tavlanarak dövülen ve şekil verilen demir, kesere dönüşür. Özellikle kesici ağzın ısıl işlemle sertleştirilmesi gerekir.

 

Bileme için Anadolu’da en yaygın bilinen ve kullanılan taş, üstüne yağ sürülerek bileme yapıldığı için yağ taşı yahut Girit’ten geldiği için Girit taşı olarak anılan gri-siyah renkli bir taştır. Su taşları bizde pek bilinmez ve kullanılmaz.

 

Teknenin oyulması bittikten sonra kesere iş kalmaz. Rende, testere, pastarangula, zımpara devreye girer. Teknenin ağzı rende ile düzeltilir. Testere ile kurtağzı tabir edilen üçgen biçimli sap bağlantısı hem sap takozunda hem sapta kesilir. Yine rende tekne ağzının formu verilip kapak oturtulur. Keserle başlayan hikâyemiz tellerle biter.

 

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022


Ufuk Barış Mutlu - Balta, Makas, Çekiç: Anadolu’dan Üç El Aleti ve Biçimsel Tipolojileri

Ufuk Barış Mutlu - Balta, Makas, Çekiç: Anadolu’dan Üç El Aleti ve Biçimsel Tipolojileri

2016 yılında Anadolu baltası, Anadolu eğri uçlu halı makası ve Anadolu nallama çekicini isimlendiren, tanımlayan ve ortak biçimsel özelliklerini belirleyerek bu aletlerin tipolojisini oluşturan kitabımı yayımladım. “Balta, makas, çekiç”

 

El aletlerinin her biri binlerce yıllık alışkanlıkların, kültürel ihtiyaçların ve insan elinin anatomisi neticesinde şekillenmişti

 

Trakya ve Bursa seyahatimde topladığım verilerden yola çıkarak her aletin, tüm biçimsel parametrelerinin ortalamasını içeren üç boyutlu modellerini hazırladım. Böylece, üretim odaklı verileri korumak mümkün olacaktı. Son olarak, bu aletleri Anadolu baltası, Anadolu eğri uçlu halı makası ve Anadolu nallama çekici olarak isimlendirdim ve literatüre girebilmeleri için tüm araştırmayı 2016 yılında ISBN kodlu bir kitap olarak yayımlayıp Milli Kütüphane’ye gönderdim.

 

Sıcak demirciliğin önemli meslekler arasında olduğu dönemlerde, bir ustayı damgası sayesinde tanımak mümkün

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022


Seyfullah Gül - Kanca El Aletleri Koleksiyonu’ndan Damgalar

 Seyfullah Gül - Kanca El Aletleri Koleksiyonu’ndan Damgalar

…zanaatların ortaya çıkmasında ise hammaddeyi işleyip ürüne çeviren ustaların ve kullandıkları el aletlerinin payı büyüktür.

 

…aletleri, onu üretenler ve kullananlar açısından iki farklı noktadan değerlendirmek gerekir.

 

…damga kelimesi, Eski Türkçede “tamka”, Kutadgu Bilig’de ve Kazan Türkçesinde “tamga”, Azeri Türkçesinde “damğa” olarak geçmektedir. Ayrıca bu kelime, Türkçeden Rusçaya "tamga", Moğolcaya ise "tamaga" şeklinde geçmiştir.

 

Atların çalınmasına veya diğer atlarla karışmasına karşı bir önlem olarak başlayan damgalama âdeti,

 

Kâşgarlı Mahmud, Dîvânu Lugâtit-Türkte her Oğuz boyunun bir işaretinin olduğundan, başkaları tarafından tanınması amacıyla hayvanlara vurulan damgalardan bahsederek bunları resmetmiştir.

 

Kazayağı

Koleksiyonda mevcut el aletleri üzerinde en sık karşılaşılan damga

 

…kaz, Uygur metinlerinden itibaren Türkçede görülebilmekte, talihin ve bahtın kuşu olarak korday ile beraber anılmakta

 

…göçmen kuşlar arasında en yükseğe çıkması ve uzun yolları, hattâ birçok canlının nefes dahi alamadığı, zirvesinde sıcaklığın -50 C°’ye düştüğü Himalayalar'ı aşabilen bir canlı olması, onun kutsallığının en geçerli nedeni olmuştur.

 

Kazayağı, Oğuz boyları içerisinde Salur boyunun damgası olarak göze çarpar.

 

güneş, Türk damgalarında en sık karşılaşılan motifler arasında yer alır.

 

Ay-güneş ve yıldızın bir arada gösterildiği motifler Türk kültüründe aynı zamanda sık rastlanan bir damga formudur.

 

Çarkıfelek

Çarkıfelek benzeri formlar gamalı haç, svastika, yön damgası, dört yön, kolkhis güneşi olarak da isimlendirilmektedir. Çarkıfelek sembolü, bir diğer anlamıyla Tengri işareti bir üst kimlik damgası olarak yorumlanmakta Tanrı'ya ulaşmayı temsil ettiğine inanılmaktadır.

 

Gülensoy, eskiden tek rakamlarda bir uğur görüldüğü için çarkıfeleğin de çark dallarının daima tek sayıda yapıldığını belirtir.

 

Ev Damga

Hayat Ağacı

Ağaç Türk kültüründe yaratılış, ölüm-yaşam, evren, bolluk, bereket ve ölümsüzlük simgesidir.

 

Kızık Damgası

 

El

Yahudilik ve Hristiyanlıkta sağ elin kutsallığından bahsedilir. Türk-İslâm tasavvuf geleneğinde elin sembolik anlamına dair pek çok inanış mevcuttur.

Alet İşler, Ed. Akif Kuruçay, Kanca El Aletleri AŞ Yayını, 2022