Ahî Dâ'î ve Türkçe manzum eseri
Fütüvvetnâme-i Tarsûsî (İnceleme-metin)
Mustafa Topak
XV. Yüzyıl Osmanlı
yönetimindeki Anadolu’da halen canlılığını koruyan Ahilik düşüncesinin bir
yorumu kabul edilebilecek Fütüvvetnâme-i Tarsûsî
Hicri 880, Miladi 1475 yılında
tamamlanan Tarsusi Fütüvvetnamesi, Fatih Sultan Mehmet’e muhtemelen arz edilmiş
olmalıdır ki orijinal nüshası İstanbul’da elimize geçmiştir.
Ahi Dai Tarsusi, Mutasavvıf
terbiyesi gereği olmalı ki asıl adını eserinde belirtmemiştir. Ancak mertliği ile
Rüstem, cömertliği ile de Hatem gibi bilinen, Erenler arasında Tarsus sedefinin
incisi diye bilinen Ahi Dai Tarsusi büyük ihtimalle, Tarsus Danyal Peygamber
Türbesi Ve Makam Camii’nin 200 metre doğusunda, bu gün Tekke Mahallesi olarak
bilinen mekândaki türbesinde medfun bulunan Türkistanlı Şeyh olarak bilinen
“Mencek Baba” olması en kuvvetli ihtimaldir.
fütüvvet genç, yiğit, cömert demek olan “fetâ” kelimesinden
türemiş olup gençlik, kahramanlık ve cömertlik anlamında kullanılır. Terim
olarak ise dünya ve ahirette halkı nefsine tercih etmek, cömertçe vermek,
başkasını rahatsız etmemek, şikâyet ve sızlanmayı terk etmek, haramlardan
uzaklaşmak ve ahlaki değerlere sahip olmak diye tanımlanmıştır.
Birçok fütüvvetnamede “Çâr
Pîr” olarak adlandırılan dört büyük peygamber “fetâ büyükleri” olarak
zikredilirler. Bunlar; Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed’dir.
Geleneğe göre fütüvvet,
Cebrail tarafından sırasıyla Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed’e
intikal etmiş ve dolayısı ile bu dört peygamber vasıtası ile oğuldan oğula
geçerek varlığını sürdürmüştür. Son Peygamber Hz. Muhammed’de din kemale ermiş,
din ile birlikte fütüvvet de tamamlanmıştır. / s. 5
Hak Teâlâ’nın Kehf suresinde
fetâ olarak nitelediği Ashâb-ı Kehf’in de bu bağlamdabazı fütüvvetnâmelerde yer
aldığı görülmektedir.
…fütüvvetin
kurumsallaştırılması Abbasi halifesi Nasır zamanında olmuştur.
“Ahî” kardeşim demektir ve fütüvvet temeli üzerine bina
edilmiştir. Dolayısıyla “Ahilik” kardeşliktir.
(“Bâciyân-ı Rûm”un başı sayılan Fatma Bacı’nın babası)
Evhadüddin Kirmanî, Ahiliğin kurucusu olarak kabul edilen Ahi Evran Şeyh
Nasuriddin Mahmud’un hocası ve kayınpederidir.
Seyyah İbn Batuta Ahileri tanıtırken şunları da ilave eder:
“Ahi, ah (kardeş) kelimesinin müfred birinci şahsa izafetle söylenmesinden
meydana gelmiştir (kardeşim demektir).
Ahilerin, Bektaşi ve Mevleviler dışında dönemin önemli
tarikatlerinden Rifai, Kadiri ve Haydari tarikatleri ile de türlü münasebetleri
ve yakınlıkları olmuştur.
Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Ahi Evran, Horasan
Erenlerindendir. Temsil ettikleri görev Hoca Ahmed Yesevi, Yusuf Hemedani ve
Abdulhalık Gücdevani gibi erenlerin ortak gayeleridir
Anadolu’da XIII. yüzyılda kaleme alınan ve bir Türk
tarafından yazılan ilk Farsça fütüvvetnâmenin müellifi olan Nâsırî de Mevlevi
idi. Mevlana’nın ilk halifesi veya halefi Hüsameddin Çelebi de aynı zamanda ilk
Ahi ileri gelenlerinden Ahi Türk’ün torunudur.
(Ahilik ile Bektaşilik) “Şed” veya “kuşak” kuşanma, her iki
sistemde de “kemer-beste”liktir. “Taç ve hırka” Bektaşiliğin temel sembolleri
arasındadır.
…öğrendiğimize göre tac ve hırka giymek fütüvvet
erkânındandır. Keza helva pişirmek, bir şehirden bir şehre nasip göndermek, yol
atası ve yol karındaşı tutmak, tıraş ve tıraşnâme geleneği, pir tutmak ve itaat
etmek, helva-yı cufne sunmak gibi adı geçen fütüvvetnamelerde bahsedilen
rükünler, Bektaşiliğin de olmazsa olmazlarındandır.
Fütüvvetnâameler kaynağı itibarı ile rabbani güzel ahlak
metinleri olarak nitelendirilebilir.
Şed Kuşanmak: Bütün fütüvvetnâmelerde ortak şiar şed
bağlamak, şalvar giymek tuzlu su içmektir.
Buna göre şed önce nakibe verilmeli ve nakib de onu
seccadede oturan şeyhe, şeyh de talibin ustasına vermelidir.
Merasimi tamamlanan talip, bütün fütüvvet ehlinin kardeşi
olur.
Buyruk’ta şeddin yedi bend olduğu ve sırasıyla bu bendlerin
anlamı şöyle açıklanır:
1- Cimrilik / Cömertlik
2- Hırs / Kanaat
3- Cehalet / İlim
4- Şehvet / Helal vakar
5- Tokluk / Açlık
6- Haram / Helal
7- Şeytan / Rahman
Bir kalfa (nim-tarik), fütüvvetin aradığı bütün vasıfları
nefsinde taşıyorsa ve ustadının işlediği sanatı kemaliyle öğrendiyse icazet
talebinde bulunabilir. Ahilikte icazet almak, şed kuşanmak ile olur. Bir kalfa
ancak ustası kendisinden razı ise şed kuşanma talebinde bulunabilir.
Helva Pişirmek ve Dağıtmak: Helva bal, yağ ve un
karıştırılarak pişirilir. Hurma ve zaferan da kullanılan malzelerdendir.
Bunları pişirecek olan ahiler “miyan beste” olmalıdır.
Şerbet İçmek: Fütüvvette şerbet, tuzlu su demektir.
Ehl-i Beyt: Fütüvvet geleneğinde Ehl-i Beyt sevgisinin
ağırlığı kendisini açıkça hissettirecek şekildedir. Gelenekte fütüvvet yolu
ikidir; Biri Hz. Ebu Bekir’den gelen “kavli” diğeri de Hz. Ali’den gelen
“seyfi” yoldur.
…ahiliğe kabul edilmeyen zümreler de şunlardır: Kâfirler,
münafıklar, müneccimler, büyücüler, içkiciler, livata edenler, röntgenciler,
aldatan reklamcılar, yalan konuşanlar, terazi hırsızları, metre/ölçü
hırsızları, merhametsizler, kalbi katı cerrah ve avcılar, bozguncu anarşistler,
karaborsacı vurguncular.
fütüvvetnâmelere Arapça’da en yaygın isimlendirme
“Kitabu’l-Fütüvve”dir.
Ahî Dâ‘î Hakkında Bilgiler
Eserinde Kendisinden Şeyh Da’i ve kimi yerlerde belki de
mahlas veya lakap olarak Hakkî diye bahsetmiştir.
Hicri 880, Miladi 1475 yılında tamamlanan Tarsusi Fütüvvetnamesi,
Fatih Sultan Mehmet’e muhtemelen arz edilmiş olmalıdır ki orijinal nüshası
İstanbul’da elimize geçmiştir.
…ahi geleneğinde bir kişinin dükkân açabilmesi için
öncelikle çırak, kalfa ve ustalık eğitiminden geçmiş olması gerekiyor. Bir
heyet huzurunda “Ustalık Beratı” alan usta, Ahi Birliği’nden dükkân açma izni
alabilirdi.
Tarsus ve havalisinde yetişen pamuk, bu devirde uluslararası
alanda rekabet edecek nitelikte revaçta idi. Tarsus civarında bulunan
ormanlardan elde edilen zamk ve reçine Ayaş (Yumurtalık) limanından Avrupa
piyasalarına ihraç edilmekteydi.
Ahî Da‘î’ye göre Fütüvvette ehl-i tarik şu makam isimleri
ile tanımlanırlar:
Nazil-ahbab: Fütüvvete veya tarikata sadece yakınlık duyar,
gelip gider.
Nim-tarik: Acemi sufi. Meşrepte çıraktır.
Müfredi: Miyan beste veya sahib-i tarik denir. Meşrepte
kalfadır.
Beşariş: Dest-i nakib veya sadece dest derler. Ham sufileri
eğitirler. Bunlara mihterü’l-kavm veya seyyidü’l-kavm da denir.
Nakib: Şeyhin vekilidir. Kerem ile mahfil ehlini daim cem ederler.Bunlara
da mihterü’l- kavm veya Veda Haccına nispet edilerekahiy-yi vasiyy yani
“vasiyet kardeşi” denir, ömrü kırka varınca.
Şeyh: Hilafet tahtına oturan, irşad ve himmet eyleyen zat-ı
alidir.
Halife: Şeyhin, şeyhlik icazeti verdiği, henüz irşada başlamayan
zattır.
Mürid: Şeyhin tasavvuf yolculuğunda talebesidir.
Ayrıca yol arkadaşı, tarikat kardaşı, ehl-i mahfil, naşi,
hamse-i has, miyan beste, hanedan, ehl-i hıref, ehl-i kesb, ehl-i aba, ehl-i
dest, ehıbba ve ahbab gibi bu yolun erkânında vasıflandırılan çeşitli tasavvufi
tiplerden söz edilir.
Şedd: Bir şeyi sıkıca bağlamak demektir, Fütüvvette ise bu
anlamı sembolize eden kuşak için de kullanılır.
Eşref b. Edib’in Fütüvvetnâme’si Türk Edebiyatında bilinen
ilk manzum fütüvvetnâmedir.
BÖLÜM – IV
FÜTÜVVETNÂME-İ TARSÛSÎ METNİ / s. 64 vd.
Her sayfa on üç satırlık iki sütun ve her satırda bir beyit
tarzında yazılmıştır. Beyitler alt alta değil yan yana tertip edilmiştir. Aruz
vezni kullanılmıştır. Bu edebi sanatın gereği olarak mana ile birlikte lafız
ahengi de gözetilmiştir.
Varak numarası yerine sayfa numarası verilen nüshada iki
yerde sehven aynı sayfa numarası verilmiştir. Sonuçta yazma nüshanın sayfa
sayısı 171 değil 173’tür.
Cem-i mal itmek değildir Ahilik
Hırs ile gitmek değildir Ahilik
Dünyaya tapmak değildir Ahilik
Dinini satmak değildir Ahilik!
Subha dek yatmak değildir Ahilik
Kayguye yatmak değildir Ahilik
Her yana akmak değildir Ahilik
Gayriye bakmak değildir Ahilik
Dervişi yakmak değildir Ahilik
Sırrını çakmak değildir Ahilik
…
Topak, Mustafa (2016), Ahî Dâ'î ve Türkçe manzum eseri Fütüvvetnâme-i Tarsûsî (İnceleme-metin), Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana