16 Haziran 2012 Cumartesi

Alberto Manguel – Borges’in Evinde


Alberto Manguel – Borges’in Evinde

Alberto Manguel 1964-1968 yılları arasında Borges’e kitap okuyan kişiler arasında yer aldı.
Borges’le ilk defa, Buenos Aires’in Anglo-Alman kitapçısı Pygmalion’da karşılaşmış. Manguel o sırada burada çalışmaktaymış. Yazarın daveti üzerine okuma teklifini kabul etmiş.

Borges fiziksel dünyayla kesinlikle ilgilenmiyordu (zaten görmüyordu), onu yalnızca okumalarının bir temsili olarak görüyordu.
Borges’in evi… oldukça karanlıktı. Annesiyle (Dona Lenor) birlikte yaşıyordu. (s. 11)
Borges’in 30. Yaşından sonra başlayan ve 58 yaşına geldiğinde tamamen yerleşen körlüğü genetikti: Büyük-büyükbabası ve büyükannesi de aynı durumu yaşamıştı. Babası da aynı yaşlarda kör olmuştu. Kendi körlüğünden yazınsal bir merakla söz edermiş Borges. Ayrıca batıl inançları vardı; kör olan üçüncü ulusal kütüphane yöneticisiydi.
Kör olduğu halde siyahı görememekten yakınıyor, mutlak bir grilik içinde yaşıyor, görebildiği tek renk sarı.
Körlük ve yaşlılık için yalnızlığın farklı biçimleri diye söz ediyor.

Satırları kafasında kuruyor ve sonra yanında kim varsa ona yazdırıyordu.
Yazdırdığı kâğıdı alıyor katlıyor, cüzdanının ya da bir kitabın arasına koyuyor. Paraya da aynı şeyi yapıyor, kâğıt parayı alıp, ince bir şerit olana kadar katlıyor ve kitaplığındaki ciltlerden birinin arasına yerleştiriyor. (s. 12)

Dünyası tamamen özeldi.
Psycho, Borges bu filmi çok beğenirdi (annesine dönüşen katil). (s. 18)

Borges için gerçeğin çekirdeği kitaplardaydı…
Binlerce yıl önce başlamış olan ve asla bitmeyeceğine inandığı bir diyaloğu sürdürdüğünü, derinlerde bir yerde biliyordu. Kitaplar geçmişi yeniden kuruyordu. “Zamanla,” demişti bana, “her şiir bir ağıta dönüşür.”  (s. 28)

Her şeyi anımsardı. Yazdığı kitapların nüshalarına ihtiyacı yoktu: unutulmasında sakınca olmayan bir geçmişe aitlermiş gibi davransa da, kendi yazdığı her şeyi ezberden okuyabilir, düzeltebilir ve değiştirebilirdi…
Tümüyle unutulmak, sık sık yinelediği bir dilekti, unutmak da benimsediği pozlardan biriydi. (s. 31)

Detektif romanlarına bayılırdı. (detektif hikâyesine) bütünlüğü sağlayan şey, gizemin kendisiydi. (s. 35)

Kaplanlar Borges’in çocukluğundan beri simgesel hayvanıydı. (s.47)

Borges Bioy’la 1930’da tanıştı. (s. 50)

Yaşamı boyunca iki karabasandan kurtulamadı: aynalar ve labirent. İlk kez küçük bir çocukken, dünyanın yedi harikasının bakır bir gravüründe keşfettiği labirent, merkezinde bir canavarın beklediği “kapısız bir ev”in korkusuyla dolduruyordu içini; aynalar ise bir gün onun olmayan bir yüzü yansıtacakları, daha da kötüsü hiçbir yüz yansıtmayacakları kuşkusuyla onu dehşete düşürüyordu. (s. 52)

14 Haziran 1986’da Cenevre’de öldü.

Fotoğraflar: Sara Facio
Türkçeleştiren: Cem Akaş
YKY, Eylül 2002








2 yorum:

  1. Sıklıkla alıntılarınızdan yola çıkarak, kitap seçtiğim oldu. Bazan da ulaşma sıkıntısı çektiğimde, tadımlık batışlarım oldu seçkilerinize. Bunun için bir teşekkür etmek istedim; elimden bu gelir.

    Bir de çeviri 'Cem Akaş' olmalıydı şeklinde ufak bir klavye sürçmesine dikkatinizi çekmek istedim-ki ne denli titiz olduğunuzu bilmekten alınmış bir cüretledir bu.

    YanıtlaSil
  2. tashih için teşekkür ederim

    YanıtlaSil