14 Temmuz 2012 Cumartesi

Albert Camus – Defterler I


Albert Camus – Defterler I (Mayıs 1935 – Şubat 1942)

Yitirilmiş bir yoksulluğa –duygusallığa kapılmadan- özlem duyulabilir.

Vicdan rahatsızsa, itiraf kaçınılmaz olur. Kitap bir itiraftır. (s. 13)

Deneyim, deneye dayalı değildir. Deneyim, oluşturulamaz. Deneyime maruz kalınır. Sabrediyoruz –daha doğrusu acı çekiyoruz.
Deneyimin sonunda bilge olunmaz, ustalaşılır. (s. 14)

İçtenlikle keyfi yerinde. Çok ender görülür. (s. 15)

Bütün gün boyunca zaman yitiriyorum ve ötekiler çok çalışkan olduğumu söylüyorlar. (s. 18)

…Yaşama aşkımdan başka bir şey söylemeyeceğim. Ama bunu kendi tarzımda söyleyeceğim… (s. 20)

Yolculuk, bizi yeniden oluşturan, çok ciddi ve çok yüce bir bilgi birikimidir. (s. 22)

İnsanlardan, bana verebileceklerinden fazlasını istiyorum. (s. 23)

Ölüm, oyuna ve kahramanlığa gerçek anlamını verir.

Yaşamımdan yitip giden özünde çok önemli değil. Her şey yararsız bir hale geliyor. (s. 24)

Dolorem exprimit quia movit amorem. / Acının sıkıntısı aşkı harekete geçirir. (s. 26)

…tabancayı yaklaştırıyor ve alnını ona dayıyordu…
…içinden ölümün çıkabileceği tuz tadında ve soğuk demirin yarattığı heyecanla büzülüp kalıyordu.
Madem o anda intihar edilmiyor, yaşam boyu susmak gerek. (s. 28)

Susmak – kendime güvenmek.

Sevecen ve hüzünlü bir vakit. Satılacak hiçbir şey yok. (s. 29)

İnsan yaşamını aydınlatırsa onu elinden kaçırmaz.

Tüm ilişkiler = Ben’e tapma mı? Hayır.
Kierkegaard, rahatsızlıklarımızın kaynağı, karşılaştırma budur.
Derinlemesine bağlanmak. (s. 31)

Sınırlarda –ve sınırların ötesinde: Oyun.
İrade sorunu = Anlamsızlığı sonuna dek zorlamak = Yapabilirim…
Yalnızlıkta en uç deneyimi aramak.
Uzatılan eller ender bulunur. (s. 32)

Felsefi yapıt: Saçma

Kendime bir ahlak edinmem gerek.

İnsan umutsuz olduğuna tamamen inanmışsa, umut edebilirmiş gibi davranması gerekir – ya da kendini öldürmesi. (s. 33)

Entelektüel = ikiye bölünen kişidir.

Uluslar parçalanmanın simgeleri olarak ortaya çıkar. (s. 34)

…yolu öylesine sarptır ki, oraya her çıkış, her defasında orayı fethetmektir.

(Uygarlık)
…halkın ortak bilincinden kaynaklanır. Ve bu bilinç de hiç de zarif değildir. Hatta kabadır. (s. 36)

Haklı olma gereksinimi sıradan insanlara özgüdür. (s. 37)

Kendini eksiksiz bir biçimde tanımak, ölmektir. (s. 38)

Yazmak, her şeyle ilişkiyi kesmektir.
Başaramayanların sorunu tembelliktir. (s. 39)

Mantık dışı kural: Trajik olan çelişkilidir. (s. 41)

Roman: Yaşamak için zengin olmak gerektiğini anlayan adam, kendini tamamen para kazanmaya verir, bunu başarır, yaşar ve mutlu ölür.

Montherlant: Ben, başına bir şeyler gelen kişiyim. (s. 53)

Bu dünya beni yok ediyor. Beni tüketiyor. Öfke göstermeden beni inkâr ediyor. Ve ben rıza gösteren ve yenik, her şeyin önceden fethedildiği bir bilgeliğe doğru yol alıyorum. (s. 58)

İnsanda, ona gerekli olduğu sanılandan daha fazla güç vardır. Sonuna kadar gitmek, sırrını saklamayı bilmek demektir. Yalnız olduğum için acı çektim, ama sırrımı saklamak için, yalnızlık acısını yendim. Ve bugün, yalnız ve bilinmez olarak yaşamaktan daha büyük bir mutluluk tanımıyorum. (s. 60)

Mutluluk sözcüğü, sıradan “mutluyum” sözünden anlaşılanın hayli zıddıdır. (s. 61)

Evlilik + 40 iş saati ya da tabanca.

Masum, açıklama yapmayandır. (s. 71)

…beden bize sınırlarımızı gösterir. (s. 72)

Yaşamının tümünü yitirmek için, onun bir parçasını vermek olağandır. (s. 77)

Kendimiz olacak zamanımız yok. Yalnızca mutlu olmaya zamanımız var. (s. 79)

Uygarlık bir kültürün yazgısıdır. Romalılar Helenlerin mirasçısıdır. Yunan ruhu ve Roma zekâsı. (s. 80)

…yaşamda tek bir nokta üzerinde düşünmek için, iki yıl çok fazla bir süre değildir. (s. 84)

Aylaklık, yalnızca sıradan insanlar için ölümcüldür. (s. 90)

Mümkün olan tek özgürlük ölümün karşısındaki özgürlüktür. Gerçekten özgür olan insan, ölümü olduğu gibi kabul ederken, ölümün sonuçlarını da kabul eden kişidir. (s. 93)

Gerçek sanat yapıtı az konuşandır.

Eğer aşk, belirli bir yaşam yaratımı, aşkla yüklü bir yaşam demek oluyorsa saf aşk ölü bir aşktır. (s. 99)

Düşünce her zaman öndedir. Düşünce uzağı görür. (s. 100)

Tek bir kişi düşününce ıpıssız olur her şey. (s. 101)

Sahip olunan bir şey hiçbir zaman kendimi iyi hissetmemi sağlamadı. (s. 105)

…insanın yaşamıyla kendisinin uyum içinde olduğunu anladığı insana özgü şu tuhaf mutluluğu hissediyorduk. (s. 107)

Bu kalbin duracağı, bu kadar uzun zamandan beri bana eşlik eden bu gürültünün kesileceği, nasıl düşünülür… (s. 110)

Olmayan yalnızca çözümler değil, henüz sorunlar da yok. (s. 118)

Savaşta. İnsanlar her cepheye özgü tehlike düzeyine değer biçerler. “Benimkisi en tehlikelisiydi.” Evrensel alçalma durumunda bile sınıflandırma yaparlar. (s. 121)

Bu ana kadar seni tüm benliğimle seviyordum ama şimdi seni yalnızca sevilmek istediğin gibi seveceğim. (s. 122)

Bazı insanlar sevmek için, bazı insanlar yaşamak için yaratılmışlardır. (s. 129)

Hayvanların saltanatı başladı. (s. 132)

Ölmek üzere olan ve ne istediği sorulan Jerry’nin şu öyküsü.
“Bir kürdan.” O, kürdana sahip oldu, onu ağzına koydu ve hoşnut öldü.
…işte yüceltici yaşamın tüm değeri bu. (s. 136)

Hayır, gazeteleri okumuyorum. Beni ilgilendiren, havanın nasıl olacağı. Pazar günü kamp yapacağım. (s. 144)

Resim yapmak için Port-Cros’ya giden ressam. Her şey o kadar güzeldir ki bir ev satın alır, tablolarını yerleştirir ve artık onlara hiç dokunmaz. (s. 163/164)

Rüzgâr, dünyadaki ender temiz şeylerden biridir. (s. 176)
 
Yaşam, sonsuz değilse yalnızca saçmadır. (s. 186)
Dünya yalnız kişiyi bir düşman olarak değerlendirir. Yanlış, dünyanın umurunda değildir ve bu onun hakkıdır. (s. 187)

Yalnız, bir şey için ölme düşüncesinde bir anlam bulunabilir. (s. 189)


Carnets –I-
Türkçeleştiren: Ümit Moran Altan
İthaki Yayınları, 2. Baskı, 2003

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder