19 Eylül 2012 Çarşamba

André Gide - Pastoral Senfoni

André Gide - Pastoral Senfoni

 


Üç günden beri durmadan yağan kar yolları kapadı.

Bu zorunlu tutukluluğun bana sağladığı boş zamanı, biraz geriye dönüp, Gertrude ile ilgilenmeye nasıl başladığımı anlatarak değerlendireceğim.

 

Bu kız bir aptal, konuşmaz; söylenen hiçbir şeyi anlamaz.

Yaşlı kadın sağır olduğu için hiç konuşmazmış bu kızla, o da kimseyle konuşmuyor.

On beşinde sanırım.

 

Çocukluktan beri yapmak istediğimiz bir sürü şeyi yapmaktan, sadece etrafımızdakiler “bu işi yapamaz” dediği için, kim bilir kaç kere vazgeçmişizdir...

 

Karım da çocuklarım da kızın kör olduğunu bilmedikleri için, onunla yürürken gösterdiğim aşırı dikkate bir anlam veremediler.

 

Kızın saçlarını keserken ne kadar iğrendiğini görünce elimden geldiğince yardım ettim karıma.

 

…ilk on günün sonunda iyice umutsuzluğa kapıldığımı itiraf etmeliyim. Öyle ki ilk günlerde duyduğum heyecanı düşündükçe pişman olacak, onu buraya getirmemiş olmayı isteyecek kadar ilgimi yitirmiştim.

 

Gertrude’un ilk gülümsemesi beni teselli etmeyi başardı, bütün çektiklerimi yüz kat fazlasıyla ödemiş gibi oldu.

 

Dünya gerçekten bu kuşların anlattığı kadar güzel mi? Peki neden kimse bundan hiç bahsetmiyor?

Evet, Gertrude’cuğum, görebilenler senin kadar iyi anlamazlar kuşları.

 

Gertrude’un iyi tarafı, anlamadığı zaman anlıyormuş gibi yapmamasıydı. Diğer insanlar bunu sık sık yaparak akıllarını yanlış ve belirsiz bilgilerle doldururlar, sonra da yanlış şekillerde akıl yürütürler.

 

Gözleri olan insanlar mutluluğun ne olduğunu bilmezler.

 

Ben güzel miyim?

Senfoni içinde çok çirkin bir ses olup olmadığımı bilmek isterdim.

 

“Görüyor musun! Bu defa ağlamadım.” dedim.

“Hayır, bu defa sıra bende.” dedi.

 

Babacığım / Gertrude’u seviyorum, ona saygı duyuyorum; onu sevdiğim kadar saygı duyduğumu tekrar ediyorum.

 

…kör bir kızla evlenilmez ki. Öyleyse neden birbirimizi sevmeyelim?

 

Gertrude’un bütün varlığından etrafa yayılan o eksiksiz ve mükemmel huzur, günahı hiç tanımıyor olmasından kaynaklanıyor. Onda açıklıktan, duruluktan ve aşktan başka bir şey yok.

 

Mutlu bir insandan yayılan aşk etrafa mutluluk saçar.

 

Gertrude’u tekrar gördüm ama onunla hiç konuşmadım. Akşam “tahıl ambarı”ndaki salonda kimse yoktu, ben de odasına çıktım. Yalnızdık. Sıkıca sarılarak uzun süre kollarımın arasında tuttum onu. Kendini geri çekmek için hiçbir şey yapmadı. Yüzünü bana doğru kaldırırken dudaklarımız birleşti...

 

Bahçıvan onun dere boyunca yürüdüğünü, sonra bahçedeki köprüyü geçtiğini, aşağı doğru sarktığını ve birden ortadan kaybolduğunu görmüş.

Gertrude derenin o taraflarında bolca yetişen unutmabeni çiçeklerinden toplamak istemiş,

 

'Eğer kör olsaydınız, hiç günahınız olmazdı.' Ama şimdi görebiliyorum...

 

'Ben, kanunların olmadığı zamanlarda gerçekten yaşıyordum, ama ne zamanki gökten emirler geldi, günah tekrar canlandı ve işte şimdi ben öldüm.'

 

Yazık! Onu bir daha ölü olarak görebilecekmişim meğer. Kâbuslar ve nöbetler içinde geçen bir geceden sonra, bu sabah gün doğarken ölmüş.

 

Ağlamak isterdim. Yazık ki kalbimi bir çölden daha çorak hissediyordum.

Türkçeleştiren: Buket Yılmaz

Timaş Yayınları, 1999

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder