André Gide - Pastoral Senfoni
Üç günden beri durmadan yağan kar yolları kapadı.
Bu zorunlu tutukluluğun bana sağladığı boş zamanı, biraz
geriye dönüp, Gertrude ile ilgilenmeye nasıl başladığımı anlatarak
değerlendireceğim.
Bu kız bir aptal, konuşmaz; söylenen hiçbir şeyi anlamaz.
Yaşlı kadın sağır olduğu için hiç konuşmazmış bu kızla, o da
kimseyle konuşmuyor.
On beşinde sanırım.
Çocukluktan beri yapmak istediğimiz bir sürü şeyi yapmaktan,
sadece etrafımızdakiler “bu işi yapamaz” dediği için, kim bilir kaç kere
vazgeçmişizdir...
Karım da çocuklarım da kızın kör olduğunu bilmedikleri için,
onunla yürürken gösterdiğim aşırı dikkate bir anlam veremediler.
Kızın saçlarını keserken ne kadar iğrendiğini görünce
elimden geldiğince yardım ettim karıma.
…ilk on günün sonunda iyice umutsuzluğa kapıldığımı itiraf
etmeliyim. Öyle ki ilk günlerde duyduğum heyecanı düşündükçe pişman olacak, onu
buraya getirmemiş olmayı isteyecek kadar ilgimi yitirmiştim.
Gertrude’un ilk gülümsemesi beni teselli etmeyi başardı,
bütün çektiklerimi yüz kat fazlasıyla ödemiş gibi oldu.
Dünya gerçekten bu kuşların anlattığı kadar güzel mi? Peki
neden kimse bundan hiç bahsetmiyor?
Evet, Gertrude’cuğum, görebilenler senin kadar iyi
anlamazlar kuşları.
Gertrude’un iyi tarafı, anlamadığı zaman anlıyormuş gibi
yapmamasıydı. Diğer insanlar bunu sık sık yaparak akıllarını yanlış ve belirsiz
bilgilerle doldururlar, sonra da yanlış şekillerde akıl yürütürler.
Gözleri olan insanlar mutluluğun ne olduğunu bilmezler.
Ben güzel miyim?
Senfoni içinde çok çirkin bir ses olup olmadığımı bilmek
isterdim.
“Görüyor musun! Bu defa ağlamadım.” dedim.
“Hayır, bu defa sıra bende.” dedi.
Babacığım / Gertrude’u seviyorum, ona saygı duyuyorum; onu
sevdiğim kadar saygı duyduğumu tekrar ediyorum.
…kör bir kızla evlenilmez ki. Öyleyse neden birbirimizi
sevmeyelim?
…
Gertrude’un bütün varlığından etrafa yayılan o eksiksiz ve
mükemmel huzur, günahı hiç tanımıyor olmasından kaynaklanıyor. Onda açıklıktan,
duruluktan ve aşktan başka bir şey yok.
Mutlu bir insandan yayılan aşk etrafa mutluluk saçar.
Gertrude’u tekrar gördüm ama onunla hiç konuşmadım. Akşam
“tahıl ambarı”ndaki salonda kimse yoktu, ben de odasına çıktım. Yalnızdık.
Sıkıca sarılarak uzun süre kollarımın arasında tuttum onu. Kendini geri çekmek
için hiçbir şey yapmadı. Yüzünü bana doğru kaldırırken dudaklarımız birleşti...
Bahçıvan onun dere boyunca yürüdüğünü, sonra bahçedeki
köprüyü geçtiğini, aşağı doğru sarktığını ve birden ortadan kaybolduğunu
görmüş.
Gertrude derenin o taraflarında bolca yetişen unutmabeni
çiçeklerinden toplamak istemiş,
'Eğer kör olsaydınız, hiç günahınız olmazdı.' Ama şimdi
görebiliyorum...
'Ben, kanunların olmadığı zamanlarda gerçekten yaşıyordum,
ama ne zamanki gökten emirler geldi, günah tekrar canlandı ve işte şimdi ben
öldüm.'
Yazık! Onu bir daha ölü olarak görebilecekmişim meğer.
Kâbuslar ve nöbetler içinde geçen bir geceden sonra, bu sabah gün doğarken
ölmüş.
Ağlamak isterdim. Yazık ki kalbimi bir çölden daha çorak
hissediyordum.
…
Türkçeleştiren: Buket Yılmaz
Timaş Yayınları, 1999
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder