19 Eylül 2012 Çarşamba

Andre Gide - Dar Kapı

Andre Gide - Dar Kapı


 



…bu hikâyeyi yaşarken çok emek harcadım ve bütün erdemimi tükettim.

 

Babamı kaybettiğimde on iki yaşında bile değildim.

Annem / Luxembourg yakınlarında Bayan Ashburton'un da bizimle beraber kalacağı küçük bir daire kiraladı.

 

Bir kitap aramak için salona girmiştim.

Yengem oradaydı.

"Neden bu kadar çabuk gidiyorsun? Jerome! Yoksa seni korkutuyor muyum?"

 

Alissa Bucolin çok güzeldi; ama henüz bunu fark edecek durumda değildim.

Ondaki her şey soru ve bekleyişti... Bu sorunun beni nasıl ele geçirdiğini ve hayatıma dönüştüğünü anlatacağım size.

 

Papaz Vautier o gün, hiç kuşku yok ki kasıtlı olarak vaaz konusu için Hazreti İsa'nın şu sözlerini seçmişti: "Dar kapıdan girmeye çabalayınız."

 

Vaazın sonlarına doğru öyle gergindim ki, biter bitmez dayımın kızını görmeye çalışmadan oradan kaçtım: Gururdan, kararlarımı sınamak isteyerek (çünkü karar almıştım) ve onu, ondan uzaklaşmak suretiyle hak edeceğimi düşünerek.

 

Mutluluktan çok, onu elde etmek için harcayacağım sonsuz çabanın peşindeydim; mutluluk ve erdemi birbirine karıştırıyordum.

Alissa'ya olan aşkım beni bu yöne gitmeye zorluyordu.

 

Alissa, İncil'in bana bahsettiği o çok değerli inciye benziyordu

 

Birbirimizi unutup Tanrı'ya dua ettiğimiz zamanlardan daha çok yaklaşmamız mümkün mü sanıyorsun birbirimize?

 

Anneciğim, biliyorsun ki Alissa ile evlenmek istiyorum.

Tanrı sizi korusun çocuklarım! Tanrı her ikinizi de korusun.

 

Onunla beraber yaşamak bana o kadar güzel görünüyor ki, buna cesaret edemiyorum...

 

Gün onunla bir kere bile yalnız başınayken karşılaşamadan geçip gidiyordu.

 

Dinle Jerome, bu akşam seninle konuşamayacağım... Son anlarımızı boşuna harcamayalım...

Beni itiyor, yavaşça kendinden ayırıyordu ve bu hareket son vedalaşmamız oldu.

 

Bir kadınla tartışmaya başladın mı kaybettin demektir...

 

Hava sonbahar ile doluydu.

 

Söz verdiğim gibi her pazar ona uzun bir mektup yazıyordum.

Diğer günler arkadaşlarımdan uzaklaşıp yalnızca Abel'le görüşüyor, Alissa'nın hayaliyle yaşıyordum.

 

Eve döndüğümde teyzem:

"Koca aptal!" diye bağırdı. "Hayatı böyle boşa harcamaya izin var mı sanıyorsun?

 

Akşam oluyordu, denizin sisi şehri saklıyordu. Ağaçlarda hiç yaprak yoktu, toprak ve gökyüzü son derece üzgün görünüyorlardı...

 

(Abel) "O seni seviyormuş meğer! Bunu bana söyleyemez miydin?"

 

İnsana güvenen insanın vay haline.

Desteğini insandan alan

İnsanın haline ne yazık!

 

"Büyük Şair" sıfatı hiçbir şey demek değildir, önemli olan sade bir şair olmak...

 

Gerçek ve sürekli zaferi dileyen kişi, geçici zaferi hesaba katmaz, geçici olanı yürekten hor görmeyen kişi tanrısal olanı gerçekten sevmediğini gösterir.

 

Kalbim neden bir türlü kendimi koruyamadığım, anlaşılmaz bir melankoliyle doluyor?

 

Lütfen özellikle benim seninle konuşmamı bekleme, geçmişi burada tamamladığımı hissediyorum, bunun ötesinde hiçbir şey görmüyorum, hayatım orada duruyor...

 

…seni uzaktayken daha çok seviyorum.

 

Biz mutluluk için doğmamışız.

Ruh mutluluk yerine neyi tercih edebilir ki!

 

Alissa! Alissa! Sevdiğim kişi sendin. Kendine ne yaptın? Ne hale geldin?

 

Bu inatçılıktı, sadakat olmaktan çıkmıştı artık. Neye sadakat: Bir hataya... En olgunca davranış, yanılmış olduğumu kendime itiraf etmem değil miydi?

 

''Alissa! Kiminle evlenebilirim ki? Senden başkasını sevemeyeceğimi biliyorsun."

 

Sevgili Jerome,

Sana çok üzücü bir haber vereceğim: Zavallı Alissa'mız artık yok...

 

Alissa'nın Günlüğü

Korkunç bir bencillikle mutluluğu benim fedakârlığımın dışında bir yerde bulmasına gücendiğimi fark ediyorum ve mutlu olmak için benim fedakârlığıma ihtiyacı olmadığını.

 

Üzüntü hiç tanımadığım, nefret ettiğim, ruhumu kurtarmak istediğim bir günah durumudur.

 

Oh Tanrım! Beni çok çabuk erişebileceğim bir mutluluktan koru!

 

Tanrım, sana kalbimi verebilmem için onu bana ver.

 

Bekleyiş beni ne kadar da yoruyor!

 

…temizlik, duvarları süslemeye yetiyor.

 

Tanrı olmayan hiçbir şey bekleyişimin yerini dolduramaz.

 

Türkçeleştiren: Buket Yılmaz

Timaş Yayınları, 2001

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder