Andre Gide – Theseus
İnsan öncelikle kim olduğunu anlamalıdır; daha sonra
mirasının bilincine varıp ona sahip çıkması lazım gelir. (s. 11)
İnsanın kazanmak zorunda olduğu ilk ve en önemli zaferler,
tanrılara karşı olmuştur. (s. 14)
(Kraliçe Pasiphae)
“Tanrılara dönelim,” diye devam etti. “Daima onlara dönmek
gerekir…” (s. 31)
Sen ancak benim sayemde, benim aracılığımla, bende kendini
bulacaksın. (s. 34)
(Daidalos)
Zamanında senin selefin Herakles’le epeyce görüşmüşlüğüm
vardır. Salağın tekiydi, kahramanlıktan başka bir haltı yoktu. (s. 37)
Seni bir iple Ariadne’ye bağlayacağım.
Bu ip senin geçmişle olan bağındır. Ona dön. Kendine dön.
Çünkü hiçbir şey yoktan var olamaz, gelecekte ne olacaksan, hepsi geçmişinden,
şu anki halinden destek alacaktır. (s. 41)
(Ikaros)
İlk kim başladı…
İkilik kabul edilemez
Tanrısı olanın, savaşı da vardır. Tanrılar yoktur, tanrı
vardır. Tanrının saltanatı barıştır. Her şey tek içinde erir ve kaynaşır.
İnsanoğlu tanrısal olana bir şekil vermek için onu belli bir
yere yerleştirmeye, bir şeye indirgemeye mecburdur.
Tanrı sonsuzdur; tanrılar yereldir. (s. 43/44)
Senin yapman gereken şey Atina’yı kurmak, orada aklın
egemenliğini sürdürmek. (s. 46)
(Minotauros’a karşı) İnsan ancak nefretin yardımıyla iyi
dövüşebilir; ama ben ondan nefret edemiyordum. Hatta bir zaman onu seyre dalıp
kaldım. (s. 51)
Sizi yiyip bitiren o lanet para hırsı size mutluluk
getirmiyor, çünkü doğrusunu söylemek gerekirse o hırs doymak bilmez. (s. 61)
İnsanın özgür olmadığını, asla özgür olamayacağını ve özgür
olmasının da iyi bir şey olmadığını düşünüyordum. (s. 64)
İnsanlar tanrılara seslenirken çoğu zaman kendilerini üzecek
dileklerin yerine getirildiğini bilmezler. (s. 68)
Bu hissedilmez dünya (duyularımızla kavrayamadığımız demek
istiyorum) gerçek olan tek dünyadır. Gerisi, bizi aldatan ve Tanrısal Olan’a
bakışımızı çarpıtan bir yanılsamadır. (s. 70/71)
Ben Atina’yı karım ve oğlumdan daha çok sevdim. Onu kendi
şehrim yaptım. Benden sonra benim düşüncelerim ölümsüzce orada yaşayacak. (s.
72)
Türkçeleştiren: Aysel
Bora
Can Yayınları,
Ağustos, 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder