25 Eylül 2012 Salı

Jose Saramago – Çatıdaki Pencere


Jose Saramago – Çatıdaki Pencere

…Zamanla sararıp yıpranmamışlardı da üstelik, belki de zaman 1953 yılında teslim edilen bu özgün metne insanlardan daha saygılı davrandığı içindir. (s. 9) 

Kimse kimseyi sevmek zorunda değildir, ama hepimiz birbirimize saygı duymak zorundayız.
…yayınevine teslim edilen kitap, o taslak bir harf yığınından ötedir, içinde
…bir insan barındırır.

Ölmek, var olmuş olmak ve artık olmamaktır, (s. 10)

Çatıdaki Pencere,
Kırklı yılların Lizbon’unda geçer,
Salazar diktatörlüğü sürmektedir.
…görünüşlerin gerçeklerden daha güçlü olduğunu vurgulaması,
…kitabı oluşturan diğer her şey, kitabın basılmadan bir kenara itilmesine karar verilmesinde etkili olmuştur kuşkusuz. (s. 12)

Silvestre,
Kundura tamircisiydi,
Bedeninde Don Quijote’nin resimlerini andıran bir şey vardı. (s. 15)

Mariana, pantolonum nerede? (s. 16)

Karar vermeleri gereken, evin bir odasını kiralama meselesiydi. (s. 17)

Sözcükler söylendikleri anda ağzının içinde doğarlardı sanki: çıktıklarında çoktan anlam yüklü, duygulu ve el değmemiş olurlardı. Bu nedenle de hükmederler, ikna ederlerdi. (s. 22)

Zaman değişti anne,
Evet değişti ve bozuldu. (s. 27)

Zaman yavaşça akıyor, saatlerin tiktakları sessizliği itiyor, azimle onu uzaklaştırmakta ısrar ediyor ama sessizlik tüm sesleri boğan kalın, ağır kütlesiyle karşı koyuyordu. (s. 37)

Isaura’ya göre Adriana buz gibiydi ve günlük tutması yaşamında sırlar varmış gibi yapabilmek için uydurulmuş bir bahaneden ibaretti. (s. 48)

…hafif gece atıştırmasına ayrılan beş dakika onlarda özel bir duygu uyandırırdı, sanki bir anda yaşamlarının vasatlığından sıyrılırlar, insanların refah seviyelerini gösteren ölçeğe göre birkaç basamak yükseliverirlerdi. (s. 50)

İyi günler hanımefendi. Kiralık odanız varmış. Görebilir miyim? (s. 54)

Sevmek için fazlasıyla tanıyordu erkekleri. (s. 69)

(Carmen) İnanışına göre, evliliklerdeki tüm anlaşmazlıkların nedeni öteki kadınlardı… Erkekler horozlara benzerlerdi, bir kez tavuğun tepesine bindiler mi, çoktan ardından gelecek olanı da seçmişler demekti. (s. 86)

“Yaşamın gizli anlamı, yaşamın hiçbir gizli anlamı olmadığıdır.” (s. 204)

İnsanlığa susuzluk duyan hiç kimse susuzluğunu Fernando Pessoa’nın dizeleriyle gideremezdi, bu tuzlu su içmek gibi bir şey olurdu. Bunlara rağmen ne kadar hayranlık uyandıracak bir şiirdi, nasıl da muhteşemdi. Gereksiz, evet ama benim derinlerime iniyorsa ve ben de kendimi gereksiz ve yararsız buluyorsam bunun önemi var mı? (s. 205)

Yirmi iki yıl babamla yaşadıysanız ve başka erkek tanımadıysanız nasıl deneyimden söz edebilirsiniz?
Hepsi aynıdır kızım. Ha birini tanımışsın ha tümünü. (s. 252)

Hayat iki damla gözyaşından fazlasına değmezdi. (s. 262)

Görünmek ve olmak arasında her zaman bir kesişme noktası bulunur: olmak ve görünmek aynı yöne yönelen ve bir noktada birleşen iki farklı planmış gibi. Bir meyil ve bu meyilden kayma ihtimali vardır. Kayılırsa aynı anda hem olmakla hem de görünmekle temas edilen noktaya varılır. (s. 269)

…yaşamla temasınızı kaybetmişsiniz, kökleriniz kalmamış, bir savaşta olduğunuzu zannediyorsunuz… (s. 303)

Yaş önemlidir, beraberinde deneyimi getirir, evet, ama yorgunluğu da getirir. (s. 305)

Sevgi üzerine bir şeyler inşa edebilmenin mümkün olacağı gün henüz gelmedi. (s. 306)

Türkçeleştiren: Pınar Savaş
Kırmızı Kedi Yayınları
Eylül, 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder