David E.
Stannard – Amerika’nın Soykırım Tarihi
Beyaz Adamın
Akıl Almaz Vahşeti
İlk atom bombasının çölde denenmesinden tam 21 gün
sonra Japonya’nın sanayi şehri Hiroşima nükleer patlamayla yerle bir edildi.
(s. 12)
Amerika Kızılderililerinin imhası, dünya tarihinde
kıyas kabul etmeyecek en büyük çaptaki soykırım girişimidir. (s. 13)
Asya’dan Kuzey Amerika’ya göçün (veya göçlerin) bir
zamanlar iki kıtayı günümüzdeki Bering ve Çukçe denizleri üzerinden bağlayan
bir arazi köprüsü vasıtasıyla gerçekleştiği söylenegelen bir şeydir.
MÖ. 80 binden 10 bin dolaylarına kadar geçen zamanın
çoğu,
Buzul çağı döneminin kıtayı kaplayan devasa
buzulları dünyadaki okyanus sularının büyük bölümüne sahip olduğundan deniz
seviyesinin epey üstündeydi. Bunun etkisi…
Asya ve Kuzey Amerika’nın birbirlerine…
Berengia adını verdikleri çok büyük bir kara
parçasıyla bağlanan tek bir kara kütlesi halinde tamamen birleşmesi olmuştu.
(s. 32)
1492’de kuzeyden güneye Amerika kıtasının tamamının
nüfusu için… 145 milyon dolayları, Meksika’nın kuzeyindeki bölge içinse 18
milyon rakamları öne sürülüyor. (s. 34-35)
(Amerika’nın hegemonya programının bir göstergesi
olarak kullanılan) Mercator izdüşümü yöntemine göre yapılan dünya haritaları
Afrika’nın gerçek büyüklüğünü doğru şekilde yansıtmamakta.
(s. 36)
Antik Yunan’ın Roma İmparatorluğu’nun kontrolü
altına girdiği sıralarda, Kuzey Amerika’da Adene kültürü bin yıllık gelişimini
sürdürmekteydi.
Merkezleri günümüzdeki Ohio idi. (s. 41)
Avcılık ve balıkçılık başlıca geçim kaynaklarıydı.
Kronolojik olarak Adene halkıyla çakışan Hopewell
kültürü, kuzeydeki büyük göllerden Meksika Körfezi’ne, Kansas’tan New York’a
kadar uzanan bir alanı kapsayacak kadar gelişmişti. (s. 42)
Kızılderililer, İngilizleri sadece yalnız bırakmakla
bitirebilirlerdi.
(Kıtaya ayak basan ilk yerleşimcilere yiyecek
bağışlayan, onlara avcılık, balıkçılık ve çiftçilik gibi konularda yardım eden
yerlilerden söz ediyor). (s. 88)
15 ve 16. Yüzyıllarda Avrupa şehirleri
Yol kenarında suyla dolu hendekler, on beşinci
yüzyıl şehirlerinde umumi lağım görevi görüyordu.
Kesilen hayvanların artıkları sokaklarda çürümeye
bırakılırdı.
Yoksul mezarlıkları,
Yoksulların cesetleri yan yana, üst üste geniş
çukurlara istiflenirdi. Çukur tamamen cesetle dolduktan sonra üzeri toprakla
kapatılırdı. (s. 113) Çukurun dolması için geçen süre zarfında açıkta çürümeye
bırakılan cesetlerle birlikte yaşayabilmeleri pek manidar.
İnsanların çoğu hayatı boyunca bir kez bile
yıkanmazdı.
Çiçekten mustarip insanların bir kısmı kısmen kör
diğerleri çiçek lekeliydi. Çürük diş ve mide hastalıklarından kaynaklı kötü
nefes kokusu olağandı.
Cerahatli yaralar, çıbanlar ve başka mide
bulandırıcı hastalıklar son derece yaygındı.
Suç, hemen her köşe başını tutmuştu.
Ağır taş parçalarının üst kat penceresinden yoldan
geçenin başına atılması ve bu yolla soyulması sık rastlanan bir suçtu.
Yaz dönümü şenliklerinde 10-20 kedinin canlı canlı
yakılması bir eğlence geleneğiydi (Norbert Elias).
Avrupa’da bu dönemde doğan çocukların yarıya yakını
10 yaşını göremeden ölüyordu.
Columbus böyle bir Avrupa’dan yola çıkmıştı.
Avrupalıların Amerika’yı asıl istilası Columbus’un
ikici seyahatiyle başlamıştır.
Sefere 1200’den fazla asker taşıyan 17 gemi katıldı.
(s. 125)
“zalim olmak İspanyollar arasında genel bir kaide
idi.”
İspanyol misyonerlerinden Bartolome de Las Casas
Tek aradıkları altındı. (s. 130)
1496’da Hispaniola’nın nüfusu 8 milyondan 4-5
milyona düşmüştü.
1535’te yerli halkın soyu tükenmişti.
İspanyollar bundan sonra gözlerini Meksika ve Orta
Amerika’ya çevirdiler. (s. 135)
Bütün orta Meksika’nın nüfusu 1519’da 25 milyonken
1595’te 1,3 milyona düşüyor. (s. 149)
İnkaların sayısı, Avrupalılar buraya ayak basmadan
önce 9 ile 14 milyon arasındaydı. (s. 151)
On altıncı yüzyıl sona erdiğinde Amerika kıtasındaki
60-80 milyon yerli ölmüştü. (s. 161)
Lope de Aguirre
1561’de Peru’dan Andlara ve Venezüella sahillerine
yaptığı sefer, sansasyonel bir korku olarak nam salmıştır.
Bu kadar çok anılmasına neden olan, Kızılderililer
gibi İspanyolları da öldürme eğilimiydi. (s. 164)
Yakalandığında, vatandaşları İspanyollar onun başını
kesmiş ve demir bir kafes içine koyarak teşhir etmişlerdir. (s. 164)
Pasifikteki savaş çılgınlığına rağmen 1940-1950
arasında Japon nüfusu % 14 oranında arttı. Güneydoğu Asya nüfusu da 1960-70
arasında B-52’ler gökten ölüm yağdırırken ve kara savaşı devam ederken her yıl
ortalama % 2,5 oranında arttı. (s. 192)
Avrupalıların saldırısı esnasında Karayipler’de Orta
ve Güney Amerika’da veya şimdiki Birleşik Devletler ve Kanada olarak bilinen
yerlerdeki yerli halklar için böyle olmadı. (s. 193)
“Köleliğin hatıraları ırkı aşağılar, ırksa köleliğin
hatıralarını devam ettirir.”
Alexis de Tocqueville
American
Holocaust
Türkçeleştiren: Şaban Bıyık
Gelenek Yayınları
2. Baskı, Şubat 2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder