Katherine Mansfield – Bahçe Partisi
Bahçe Partisi:
(s. 61-79)
Hava olağanüstüydü
Çadır nereye konacak anne?
Sen gitmelisin Laura
…işte şurası tam yeri, Şu ağaçların
önü.
Ah, işçiler ne harika, diye düşündü.
Korkunç bir kaza olmuş, dedi aşçı
kadın. Bir adam ölmüş.
Adı Scott
Atı bir traktörden ürkmüş, arabacı
başüstü düşmüş. Ölmüş.
Kapımızın hemen ötesinde bir ölü
varken parti yapmayı nasıl düşünebiliriz?
Böyle her başına kaza gelen insan
için bandoyu susturmaya kalkarsan hiç de kolay olmaz hayat senin için.
Sarhoş bir işçiyi bu kadar duygulu
olmakla diriltemezsin ki,
Nasıl bu kadar kalpsiz olabiliyoruz
anne?
Bir sepet hazırlayalım. Zavallı
kadına bu nefis yiyeceklerden yollayalım. Hiç olmazsa çocuklar için güzel bir
sürpriz olur.
Mrs. Scott’un evi burası mı?
İçeri buyurun, lütfen
Hayır, dedi, içeri girmek
istemiyorum. Sadece şu sepeti bırakacağım. Annem yolladı.
Kapı açıldı. Laura yürüdü, kendini
yatak odasında buldu, ölünün olduğu odada.
Yaklaş yavrum
Laura o adama bir şeyler söylemeden
odadan çıkamayacağını duyumsuyordu.
Şapkam için özür dilerim.
Ölü Albayın Kızları: (s. 81-107)
Constantia
Gözlerini dikmiş, tavana bakıyordu.
Şimdiye kadar kaç mektup aldık?
Yirmi üç
Hepsine Josephine yanıt vermişti;
yirmi üç kez.
Hemşire Andrews’a konuğumuz olarak
bir hafta bizimle birlikte kalmasını önersek iyi olmaz mı, ne dersin?
Vedalaşmak için içeri girdiklerinde,
Hemşire Andrews bütün gün babalarının yatağının yanında oturmuş (tu).
Ya babaları onlara bir şey söylemek
istemiş olsaydı; yalnızca onları ilgilendiren bir şey.
Ah, nasıl bambaşka olurdu, nasıl
bambaşka bir anı kalacaktı babalarından, nasıl kolayca anlatacaklardı herkese,
Son uykusuna tam bir huzur içinde
daldı umarım?
Öyle, dedi Josephine yavaşça. İkisi
de başlarını önlerine eğdiler. İkisi de o korkunç gözün hiç de huzur içinde
olmadığını biliyorlardı.
Tabut mezara indirilirken tam
anlamıyla dehşete kapılmıştı Josephine.
Güneş çıkmış, dedi Josephine,
gerçekten önemli bir şeymiş gibi.
Parken Ana’nın Yaşamı: (s. 129-137)
İhtiyar Parker Ana’nın salıları evine
temizliğe gittiği edebiyatçı bey o sabah ona kapıyı açınca, torununun nasıl
olduğunu sordu.
Dün toprağa verdik onu efendim, dedi
sakin bir sesle.
Lennie de gidince ne kalmıştı Parker
Ana’ya? Hiçbir şeyi yoktu.
Ne yaptığını bilmiyordu.
Başını alıp bir yerlere –neresi
olursa olsun- bir yerlere gitmek isteyen biri gibiydi, sanki böyle yapmakla
kaçıp kurtulabilirmiş gibi.
Şu yeryüzünde nihayet kana kana
ağlayabileceği bir yer yok muydu?
Gidecek hiçbir yer yoktu.
(Toplam 15 Mansfield öyküsünün yer
bulduğu kitabın sonunda kitaptaki öykülerle ilgili açıklayıcı notlar var.
Mansfield’ın hayatından parçaların öykülerdeki izdüşümlerini işaret etmesi
bakımından ilginç olabilir bu notlar.)
Türkçeleştiren: Şadan Karadeniz
Can Yayınları
Mart, 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder