25 Haziran 2013 Salı

Katherine Mansfield – Bahçe Partisi


Katherine Mansfield – Bahçe Partisi

Bahçe Partisi: (s. 61-79)
Hava olağanüstüydü
Çadır nereye konacak anne?
Sen gitmelisin Laura
…işte şurası tam yeri, Şu ağaçların önü.
Ah, işçiler ne harika, diye düşündü.
Korkunç bir kaza olmuş, dedi aşçı kadın. Bir adam ölmüş.
Adı Scott
Atı bir traktörden ürkmüş, arabacı başüstü düşmüş. Ölmüş.
Kapımızın hemen ötesinde bir ölü varken parti yapmayı nasıl düşünebiliriz?
Böyle her başına kaza gelen insan için bandoyu susturmaya kalkarsan hiç de kolay olmaz hayat senin için.
Sarhoş bir işçiyi bu kadar duygulu olmakla diriltemezsin ki,
Nasıl bu kadar kalpsiz olabiliyoruz anne?
Bir sepet hazırlayalım. Zavallı kadına bu nefis yiyeceklerden yollayalım. Hiç olmazsa çocuklar için güzel bir sürpriz olur.
Mrs. Scott’un evi burası mı?
İçeri buyurun, lütfen
Hayır, dedi, içeri girmek istemiyorum. Sadece şu sepeti bırakacağım. Annem yolladı.
Kapı açıldı. Laura yürüdü, kendini yatak odasında buldu, ölünün olduğu odada.
Yaklaş yavrum
Laura o adama bir şeyler söylemeden odadan çıkamayacağını duyumsuyordu.
Şapkam için özür dilerim.

Ölü Albayın Kızları: (s. 81-107)
Constantia
Gözlerini dikmiş, tavana bakıyordu.
Şimdiye kadar kaç mektup aldık?
Yirmi üç
Hepsine Josephine yanıt vermişti; yirmi üç kez.
Hemşire Andrews’a konuğumuz olarak bir hafta bizimle birlikte kalmasını önersek iyi olmaz mı, ne dersin?
Vedalaşmak için içeri girdiklerinde, Hemşire Andrews bütün gün babalarının yatağının yanında oturmuş (tu).
Ya babaları onlara bir şey söylemek istemiş olsaydı; yalnızca onları ilgilendiren bir şey.
Ah, nasıl bambaşka olurdu, nasıl bambaşka bir anı kalacaktı babalarından, nasıl kolayca anlatacaklardı herkese,
Son uykusuna tam bir huzur içinde daldı umarım?
Öyle, dedi Josephine yavaşça. İkisi de başlarını önlerine eğdiler. İkisi de o korkunç gözün hiç de huzur içinde olmadığını biliyorlardı.
Tabut mezara indirilirken tam anlamıyla dehşete kapılmıştı Josephine.
Güneş çıkmış, dedi Josephine, gerçekten önemli bir şeymiş gibi.

Parken Ana’nın Yaşamı: (s. 129-137)
İhtiyar Parker Ana’nın salıları evine temizliğe gittiği edebiyatçı bey o sabah ona kapıyı açınca, torununun nasıl olduğunu sordu.
Dün toprağa verdik onu efendim, dedi sakin bir sesle.
Lennie de gidince ne kalmıştı Parker Ana’ya? Hiçbir şeyi yoktu.
Ne yaptığını bilmiyordu.
Başını alıp bir yerlere –neresi olursa olsun- bir yerlere gitmek isteyen biri gibiydi, sanki böyle yapmakla kaçıp kurtulabilirmiş gibi.
Şu yeryüzünde nihayet kana kana ağlayabileceği bir yer yok muydu?
Gidecek hiçbir yer yoktu.

(Toplam 15 Mansfield öyküsünün yer bulduğu kitabın sonunda kitaptaki öykülerle ilgili açıklayıcı notlar var. Mansfield’ın hayatından parçaların öykülerdeki izdüşümlerini işaret etmesi bakımından ilginç olabilir bu notlar.)


Türkçeleştiren: Şadan Karadeniz
Can Yayınları
Mart, 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder