Kültürel
Antropoloji
William A. Haviland, Herald E. L. Prins, Dana Walrath,
Bunny McBride
…kitap, üniversite düzeyinde antropolojiye giriş dersleri
için tasarlanmıştır.
…
Mercator'un haritası,
BİRİNCİ KISIM
Antropoloji: İnsanlığı Tanıma Sorunu
Antropolojinin alanı, / insanlığın geçmişi ve bugünüyle
ilgili her şeyi içerir.
…kültürel antropologlar insanın görüşleri, değerleri ve
davranışları konusunda uzmanlaşırken, fiziksel antropologlar insanı biyolojik
bir organizma olarak ele alır (s. 48).
Bakla / alyuvarlarda sıtma hastalığına neden olan bir
parazitin gelişimine engel olur. Sıtmanın sıkça rastlandığı Akdeniz ülkelerinde
sıtma mevsimi boyunca sofralardan bakla eksik olmaz (s. 49).
Antropolojinin Niteliği
Antropologlar dört temel alt dalda çalışırlar. Fiziksel
antropologlar, Kültürel antropologlar, Arkeologlar ve dilbilimciler…
…antropolojik bulgular, kültüre bağlı iddialar karşısında
elimizdeki tek tutarlı denetim mekanizmasıdır.
…kültür, toplumun, yani yapılandırılmış insan gruplarının,
çoğu zaman kendileri farkında olmadan yaşamlarını düzenleyen, herkesçe kabul
edilmiş kurallardır. Bu kurallar biyolojik kalıtımla kazanılmaz, sonradan
öğrenilirler.
Kültürel antropoloji iki ana öğeden oluşur: etnografya ve
etnoloji.
…bir antropolog, üyesi olduğu toplumu antropolojik açıdan
incelemek isterse, başarılı bir sonuç elde etmek önce başka kültürler üzerinde
çalışmış olmalıdır.
Etnoloji: kültürel antropolojinin kültürler arası
karşılaştırmalar yapan ve gruplar arasında ortaya çıkan bazı önemli
farklılıkları ve benzerlikleri açıklamak üzere kuramlar geliştiren dalıdır.
Küreselleşme genellikle zengin ülkelerdeki yüksek eğitim
düzeyine sahip gruplara önemli kazanımlar sağlarken gelişmekte olan ülkelerin
gelişimine pek katkıda bulunmamış, hatta geleneksel kültürlerin yıpranmasına
yol açmıştır.
İKİNCİ BÖLÜM
Kültürün Özellikleri
Kültürün en gözle görünür dışavurumlarından biri de kendini
süsleme,
Kültür, davranışlarda yansımasını bulan soyut görüşler,
değerler ve dünyaya dönük algılardan oluşur.
Amishler
Kültürlenme yoluyla insanlar, yiyecek, uyku, korunma,
arkadaşlık, kendini savunma ve cinsellik gibi biyolojik gereksinimlerin
doyumunun toplumsal açıdan uygun yolunu öğrenir.
Papua Yeni Gine'deki Trobriand Adaları
Malinowski bütün başarılı kültürlerin üç temel gereksinim
düzeyini çözüme kavuşturmuş olduğunu söyler. Bu gereksinim düzeyleri biyolojik,
aletsel ve bütünleştiricidir / s. 132
Kültür, yaşam için gerekli mal ve hizmetlerin üretimini ve
dağıtımını sağlamalıdır. Üyelerinin biyolojik ve psikolojik gereksinimlerini
karşılamalı ve biyolojik sürekliliğin korunması için bir üreme yapısı
oluşturulmalıdır. Yeni üyelerin her birinin etkili birer yetişkine
dönüşebilmesi için kültürlenme süreci gerçekleştirilmelidir.
…bir kültür, üyelerinin tatmin edici olduğunu düşündüğü bir
yaşamı güvence altına aldığı sürece başarılı kabul edilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İnsan Kültürünün Başlangıcı
Paleonantropologlar, eski insan fosillerini bulur ve
inceler. (Hülasa bu incelemelerinin sonucunda insan olsa olsa bir tür maymundur
deyiverdiler)
İKİNCİ KISIM
Kültür ve Hayatta Kalma: iletişim Kurma,
Çocuk Yetiştirme ve Hayatta Kalma Mücadelesi
Hayatta kalma mücadelesi.
Kültür, öğrenilir; bu nedenle bir kişiden diğerine, bir
kuşaktan diğerine aktarılır. Bu aktarım için etkili bir iletişim sistemi
gereklidir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Dil ve İletişim
İnsan dili, iletileri aktarırken beden hareketleri ve yüz
ifadeleriyle birlikte, ses tonu ve yüksekliğinin de kullanıldığı bir sistemdir.
Sesin niteliği, konuşmacının sesinin arka planı olarak işlev
görür.
Dile eşlik eden ve anlam taşıyan seslere “yan-dil” diyor.
…dillerin yaklaşık % 70'i tonlamalıdır, yani konuşulan
sözcüklerin ses perdeleri arasındaki farklar yalnızca telaffuzunda değil,
sözcüğün anlamında da fark yaratır.
Dil kullanımımız kültürümüzü, kültürümüz ise dili kullanış
biçimimizi yansıtır.
Kuzey Ute Kabilesi
…kişinin düzenli olarak kullandığı dil yapısı, o kişinin
çevresini anlama biçimini de etkiler. Evrenin resmi, bir dilden diğerine göre
değişir.
Edward Sapir ve Benjamin Lee Whorf’un görüşlerini izleyen
bazı dilbilimsel antropologlar, dilin insanların düşünce ve davranış yollarını
şekillendirdiğini öne sürerler.
…insanların akrabalık ilişkilerini tanımlamak için
kullandıkları sözcükler / bir kültür hakkında önemli bilgiler verir.
Antropologlar, bir toplumda insanların akrabalarına verdikleri adlara bakarak
ailelerin yapısını, hangi ilişkilerin önemli olduğunu ve ilişkiyi belirleyen
egemen tutumu anlayabilir.
Bugün kullanılan alfabelerin çoğu Fenikelilerin alfabesinden
türemiştir. Yunanlar bu alfabeyi 2800 yıl önce benimsemiş ve karakterleri kendi
dillerindeki seslere uyacak biçimde değiştirmişlerdir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Toplumsal Kimlik, Kişilik ve Cinsiyet
Bolivya dağlık bölgesindeki Laymi köyünde yaşayan Aymara
yerlileri, bir ad verene kadar bebeği, gerçek bir insan olarak kabul etmez (s.
269).
İzlandalılar, babalarının ilk adını çocuklarına soyadı
olarak verirler.
Nijeryalı bazı etnik gruplarda anne baba ve bazı akrabalar,
doğan çocuğa üç ve daha fazla ad verir. İlk ad ailenin maddi durumunu, ikinci
ad ailenin çocuktan beklentisini, üçüncü de çocuğun ait olduğu soy ya da klanı,
efsanevi bir kahraman ya da bir tanrıyı, hatta ailenin kutsal saydığı bir
nesneyi yansıtır (s. 270).
Çocuğun vatandaşlık hakları ve toplumsal kimliği, ona
verilen ad ile yerleşir. Ad verme kültürler arasında çeşitlilik gösterse de
evrensel bir uygulamadır.
Kişilik (personality) sözcüğünün kökeni Latince maske
sözcüğüdür ve herkesin yaşam sahnesinde kendine düşen rolü oynaması görüşünü
yansıtır.
Her kültür, geniş bir olasılık yelpazesinden, kurallara
uygun ya da ideal olarak gördüğü özellikleri seçer. Bunlara uygun davranan
bireyler ödüllendirilir; diğerleri bundan yoksun bırakılır.
ALTINCI BÖLÜM
Geçim Yöntemleri
Yaşam için zorunlu olan uyarlanma; organizmaların, belirli bir
çevreye dönük yararlı bir uyum gösterme sürecidir.
Avcı-toplayıcıların yıllık enerji tüketimi, herhangi bir
insan grubundakinden daha azdır. Ancak ilk özgün zengin toplumu
incelediğinizde, avcı toplayıcılardan daha zengin olduklarını söyleyemeyiz
çünkü her ikisi de üyelerinin malzeme gereksinimlerini karşılayabiliyordu.
Avcıların zengin olduğunu kabul etmek, içinde bulunduğumuz yaşam koşullarında
insanların bitmek tükenmek bilmeyen istekleri ve bunları karşılamada yetersiz
kalan kaynakları arasındaki uçurumu kapatmak için köleleşmemizin çağdaş
toplumların trajedisi olduğunu kabul etmek demektir (s. 327).
…nemli tropik iklimlerde orman yakarak tarım arazisi açma
tekniği, en iyi bahçıvanlık tekniklerinden biridir.
Mekranotiler…
Bahtiyariler / s. 348
İnsanın toplumsal örgütlenmesinin üç önemli öğesi büyük
olasılıkla et için avlanma sırasında gelişmiştir. Bunlar cinsiyete dayalı iş
bölümü, yiyecek bölüşümü ve gündelik etkinliklerin yapıldığı ve et paylaşımının
gerçekleştiği yer olarak kampların kullanımıdır. Yiyecek toplayıcı
toplulukların en belirgin özellikleri eşitlikçi yapılarıdır.
Yiyecek toplayıcılıktan yiyecek üreticiliğe, yoğun
tarımcılık ve sanayileşmemiş kentlerden sanayi toplumuna geçiş…
YEDİNCİ BÖLÜM
Ekonomik Sistemler
…cinsiyete bağlı ayrımlar yaşamış toplumlar, eşitlikçi
toplumlar üzerinde baskı kurarak bu toplumlardaki eşitlikçi yapıyı
bozmuşlardır.
Karl Polanyi, maddi malların dağıtımını başlıca üç kültürel
sistem içinde değerlendirir: Karşılıklılık, yeniden dağıtım ve piyasa takası.
Amerika'da İspanyol sömürge yönetiminin ilk 150 yılında
tonlarca saf gümüş, gemilerle İspanyol sahil kenti Sevil'e taşındı ve İspanyol
parası olarak basıldı. Elden ele, cepten cebe, nesilden nesle geçerek tüm
dünyayı dolaşan bu paralar sayesinde tüccarlar ve bankerler de geleneksel
toplumlarda köklü ekonomik değişimlerin yaşanmasına neden oldu, böylece
dünyanın büyük bir kısmında tüccar kapitalizmi (merkantilizm) kavramı doğdu (s.
399).
Altyapıdaki ya da ekonomik tabandaki bir değişiklik,
toplumun sosyal yapısı ve üstyapısındaki iç içe geçmiş öğeleri de etkiler.
…geleneksel kültürlerdeki ekonomik etkinlikler; sosyal,
siyasal hatta ruhani öğelerle çok karmaşık bir şekilde birbiriyle
bağlantılıdır. Bu karmaşık ilişkileri dikkate almayan kalkınma programları, toplumda
beklenmedik olumsuz sonuçlar doğurabilir (s. 403).
Ekonomiye antropolojinin bakış açısından yaklaşım günümüz
uluslararası gelişim ve ticaret dünyasında büyük bir önem kazanmaya
başlamıştır. Bu yaklaşım dikkate alınmazsa, gelişmemiş denen ülkelerdeki
kalkınma programları başarısızlıkla sonuçlanacak ve uluslararası ticaret,
karşılıklı kültürel yanlış anlamalar yüzünden sayısız engele takılıp kalacaktır
(s. 408).
ÜÇÜNCÜ KISIM
Grupların Oluşumu: İşbirliği Sorunu
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Cinsiyet ve Evlilik
…evlilik, bu sorunun çözülmesi konusunda toplumlara kültürel
bir yapı sağlar. Pek çok kültürün, evliliğin bu temel işlevine yüklediği değer,
gösterişli evlilik törenlerinden de belli olur.
…eşleşme biyolojik, evlilik kültüreldir.
(Hindistan) Nayarlard'a ev halkı yalnızca anne, çocukları ve
kadının akrabalarından oluşur. Bu oluşuma kan bağıyla akrabalık adı verilir.
Kadının ilişkiye girdiği kocalar, yani evlilik bağı oluşturduğu erkekler ev
halkından sayılmaz.
Dünya topluluklarının %80-85'i çok kadınla evliliğe olumlu
bakar. Asya ve Afrika'nın çoğu bölgesinde karşımıza çıkan çok kanlılık, Avrupa
ve Kuzey Amerika'da az da olsa görülür.
Birçok toplumda evlilik ve bir aile kurulması o kadar önemli
konulardır ki gençlerin kendi başlarına karar vermesine izin verilmez.
Başlık parası, gelinin bundan sonra yaşayacağı yeni evinde
çocuk doğurmasının yanı sıra, işgücünden yararlanılmasının da beklendiği
toplumlarda görülür. Kızın ailesi eksilen işgücünü bu şekilde karşılamaktadır.
Yoğun tarımla uğraşan Batı, Güney ve Doğu Avrupa
toplumlarında da kızlar evlenirken beraberinde çeyiz getirir.
(Kadın kadına evlilik) Nandiler / s. 452
Erkek çocuğu olmamış kadın bu sorunların üstesinden
gelebilmek için genç bir kadınla evlenir, genç kadına kocalık yapar. Amaç,
erkek çocuk doğuramamış kadının genç kadın sayesinde erkek varisler
edinmesidir. Genç kadın, evlendiği erkek çocuk doğuramamış kadının kocasıyla
cinsel ilişkiye girer. Erkeğin kadına karşı hiçbir sorumluluğu yoktur. Bu
birleşmeler sonucu eğer erkek çocuk dünyaya gelirse çocuğun sorumluluğunu erkek
çocuk doğuramamış kadın, yani dişi koca üstlenir.
Kadının dişi koca olması, kadın kimliğinden vazgeçmesini ve
erkek gibi davranıp, giyinmesini gerektirir.
Sanayi ve sanayi sonrası toplumlarının çoğunda evlilik,
gençlik ve güzelliğin vurgulandığı romantik aşk hayali üzerine kurulmaktadır.
Dünyadaki diğer toplumlarda evlilikler böylesi önemsiz ve geçici kavramlar
üzerine kurulmaz.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Aile ve Ev Halkı
…Roma Katolik Kilisesi tarafından yapılan bir takım /
düzenlemelerle akraba evlilikleri yasaklanmakta, evlat edinme engellenmekte,
çok kanlılık, nikahsız birliktelik, boşanma ve tekrar evlenme kınanmaktadır. Bu
uygulamalar bir erkek ve kadın arasındaki evlilik bağını güçlendirmenin yanı
sıra birçok insanı erkek bir varisten mahrum bıraktı. (varisi olmayanların
mülkleri bu sayede kilisenin eline geçti)
…böylece Kilise birçok Avrupa ülkesinde en büyük toprak
sahibi oldu (s. 464).
Evli çiftin, erkeğin babasının yanına yerleşerek orada
yaşamasına, baba yanı yerleşim (patrilokal) denir.
…geçimi hayvancılık ya da yoğun tarıma dayalı toplumlarda
bulunur.
Böyle durumlarda gelinin ailesi hem işe yarayacak bir aile
üyesini / kaybetmiş olur. Bu nedenle aileye sıklıkla başlık parası olarak
bilinen bir tazminat ödenir.
Evli çiftin, kadının ailesi ile birlikte yaşamak üzere
kadının ev halkına katılmasına ana yanı yerleşim (matrilokal) denir.
Yeni evli çiftin gelin ya da damadın ailesinden ayrı bir
yere yerleşmeleri, ayrı yerleşme (neolokal) olarak adlandırılır.
…bu yerleşim türü, ABD gibi sanayileşmiş toplumlarda,
ekonomik etkinliklerin çoğunun aile dışında yapıldığı ve bireyin iş bulabilmek
için bir yerden diğerine taşınmasının gerekebileceği toplumlarda, diğer bütün
yerleşim türlerine göre daha uygundur.
…dünyanın çoğu toplumunda yoksul, ayrıcalıksız ve dezavantajlı
kesimi oluşturur.
…Hayatta kalabilmek için grup yaşamına duyulan bağımlılık,
insanların temel özelliklerinden…
ONUNCU BÖLÜM
Akrabalık ve Soy
Yeni Zelanda'daki Maoriler
Polinezyalı ataları, bu ada ülkeye waka adı verilen büyük
kanolarla gelmiş
Kuşaklar boyunca bu çocuklar, iwi (klan) denen büyük soy
grupları oluşturdular. Bugün her bir Maori bir iwi'ye aittir ve ailesinin
soyağacını 25 kuşak geriye götürerek atalarının kim olduğunu öğrenebilir. / s.
499
Yiyecek toplayıcılar ya da sanayileşmiş / toplumlarda
insanlar, anne ve baba tarafından kan bağı bulunan en yakın akrabalarına
bağımlıdır.
1949'daki komünist yönetime kadar kırsal Çin toplumunun çoğu
baba soyluydu
…yerleşim de baba yanıydı ve Han Çinlilerinde çocuklar, babanın
ve babanın erkek akrabalarının yönettiği bir ev halkı ortamında büyüyorlardı.
…amca, ikinci baba gibidir. Aynı saygı ve sadakat ona da
gösterilir.
Tsu / sülale
…aynı klan içinde aynı soyadını taşıyan hiçbir insan
birbiriyle evlenemez.
Klanlarda / üyeler arasında dayanışmayı ve tanınmayı
sağlamak için / özel nesneler simge olarak kullanılır. "Totem" adı
verilen bu simgeler, genellikle klanın efsanevi kökeniyle ilgilidir
Totem sözcüğünün kökeni Amerika Yerlisi Ojibwalarda "o
benim akrabam" anlamına gelen "ototeman" sözcüğüdür.
Boy / atalarının ortak olup olmadıkları kesin olarak
bilinmeyen ama ortak kabul edilen, en az iki klandan oluşan tek taraflı bir soy
grubudur.
Kol / Bütün toplumun
soy temeline göre ikiye bölündüğünde ortaya çıkan gruplar.
Sanayileşmemiş toplumlarda; güvenlik, malların veya
kaynakların bölüşülmesi ve kullanımı gibi ailelerin ya da ev halklarının tek
başlarına çözemeyecekleri sorunları, genellikle akrabalık grupları çözmeye
çalışır. Toplumlar daha büyük ve daha karmaşık bir yapı kazandığında bu
sorunları çözme işini, resmi politik sistemler üzerine alır.
…kültürel kurallar, akrabalık ilişkilerinin nasıl
tanımlanacağını belirler. Cinsiyet, kuşak ve soy ağacı gibi etmenler
akrabaların ayırt edilmelerini sağlar.
Hawaii sistemi en basit akrabalık sistemidir. Aynı
cinsiyetteki ve aynı nesildeki tüm akrabalar için aynı kavram kullanılır.
İngilizce konuşan Kuzey Amerikalıların kullandığı Eskimo sistemi ve diğerleri
de, çekirdek aileyi vurgular ve diğer akrabaların adlandırılmasında genellikle
pek ayrım yapmaz. Iroquois sisteminde bir kişinin babası ve amcası için ortak
bir sözcük, annesi ve teyzesi için de ortak bir sözcük kullanılır. Paralel
kuzenler erkek ve kız kardeşlerle eş tutulur ancak çapraz kuzenler ayrı görülür
(s. 536).
ON BİRİNCİ BÖLÜM
Cinsiyet, Yaş, Ortak Çıkarlar ve Sınıfa Göre Gruplandırma
…bireyler, akrabalığın çok ötesine geçen karmaşık toplumsal
yapılar içinde başarılı olma sorunuyla karşı karşıyadır.
Tabakalaşma; toplumun, temel kaynaklardan, gücünden ve
saygınlığından eşit yararlanmayan iki ya da daha fazla toplumsal sınıfa
bölünmesidir.
Kenya'da yaşayan Tirikiler / Bu toplumda on beşer yıllık
dönem içinde doğmuş her erkek çocuğu, o dönemde üyeliğe açık belirli bir yaş
kümesine üye olur.
…ilk ya da "savaşçı" yaş grubu, ülkeyi korumakla
sorumludur
Bir sonraki yaş grubu olan "Büyük Savaşçılar" daha
sonra yönetsel sorumluluk üstlendiklerinde gerek duyacakları becerileri
öğrenmek dışında başka görev üstlenmezler.
Yargıç Büyükler", üçüncü yaş grubudur; yönelimle ilgili
görevlerin çoğundan ve yerel çatışmaların çözümlenmesinden sorumludurlar.
"Manevi Büyükler", dua törenlerinde ve üye alma
törenlerinde, atalara ait tapınakların çevresinde yapılan ibadetlerde rahip
görevini yüklenir ve yöneticilik yapar.
…nüfusu büyük ve çeşitlilik gösteren kentsel uygarlıklarda
tabakalaşma kaçınılmazdır.
…toplumsal tabakalaşma, kurumsallaşmış eşitsizliğe neden
olur.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Düzen Arayışı: Düzensizlik Sorunu
Din ve politika / ikisi de aynı amacı (amaçları) gerçekleştirmeye
uğraşır: toplumu / korumak…
ON İKİNCİ BÖLÜM
Politika, Güç ve Şiddet
Bütün toplumsal ilişkiler güçle bağlantılıdır
Toplumsal denetim, içsel -bireylerin içine işlenmiş kültürel
değerler aracılığıyla- ya da dışsal, yaptırımlar aracılığıyla olabilir.
Politik örgütlenme: Bir toplumda gücün dağıtımı ve toplumda
bulunuş biçimi; toplumsal düzeni oluşturma, sürdürme ve toplumsal düzensizliği
azaltma aracıdır.
Dört temel politik sistem: zümreler (band), kabileler,
şeflikler ve devletler
Kabile sözcüğü / olumsuz ya da küçültücü anlamda kullanılır.
…devlet olarak örgütlenmemiş her türlü insan grubunu ifade etmiştir.
Zümrelerde ve kabilelerde politik yetki, merkezi değildir ve
her grup hem ekonomik hem de politik açıdan özerktir. Politik örgütlenme
akrabalık, yaş ve ortak çıkar gruplarına dayanır.
Şeflik, iki ya da daha fazla yerel grubun tek bir yönetici
-şef- altında örgütlendiği ve onun altındakilerin sıradüzensel biçimde
dizildiği bölgesel bir yönetim biçimidir.
…devlet ve ulusun birbiriyle denk düşmesi ender görülen bir
durumdur.
Kültürel denetim, bireylerin akıllarında derin bir biçimde
içselleşmiş inançlar ve değerler aracılığıyla denetimdir. Toplumsal denetimde
ise açık bir 'baskı aracılığıyla dışarıdan uygulatma vardır.
…büyücülük bazen toplumsal denetim aracı olarak işlev
gösterir
Birey komşusunun kendisine kara büyüyle karşılık vereceğini
düşünürse ona bir rahatsızlık vermeden önce iki kez düşünür.
Kanada'nın kuzeyindeki lnuitler / şarkı düellosu / kişiler
birbirlerine hakaretler içeren ve yalnızca o durum için bestelenmiş şarkılar
söylerler. Toplum müdahale etmese de alkışların yoğunluğu düelloyu kimin
kazandığını belirler.
Yasalar, insanların toplumun diğer bireylerine dönük kişisel
hak ve görevlerini bilmelerini sağlar. Yasanın ikinci temel işlevi, yetkililerin
yaptırımların uygulanmasında baskı kullanmasını sağlamasıdır. Merkezi politik
sistemlerde bu yetki genelde hükümet ve hükümetin yargı sisteminin elindeyken,
merkezi olmayan sistemlerde, güç kullanma yetkisi doğrudan zarar gören tarafa
verilebilir. Üçüncü olarak yasa, toplumsal ilişkileri düzenler ve toplumsal
esnekliği sağlar.
Liberya'nın Kpelle kabilesinde işlenen bir suçun faili
bulunamamışsa şüphelenilen kişileri konuşturmak için hükümetin yetkilendirdiği
bir kişi, kızgın bıçağı şüpheli sanıkların bacağına değdirir. Eğer bacak
yanarsa şüpheli suçludur, eğer yanmazsa kişi masum kabul edilir.
Bir toplumun politik sistemi ne olursa olsun, / insanların
bağlılığını kazanabilecek yollar bulmalıdır.
Merkezi politik sistemler, toplumsal denetim aracı olarak
baskıyı kullanır.
…yasallığa dayalı güç simgeseldir ve gücü tanıyan ve kabul
edenlerin olumlu beklentilerine dayalıdır.
Din çoğu zaman politik düzene yasallık kazandırır.
Kilise ve devletin resmi olarak ayrılmasına karşın hükümetin
dini yasallığı her alanda geçerlidir.
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Maneviyat, Din ve Doğaüstü
Din, ruhani gerçeklik ya da doğa üstüyle ilgili görüşlerin
yanı sıra birbiriyle ilişkili inançlar ve törensel geleneklerin örgütlü bir
sistemidir.
Din, bilinmeyeni açıklayarak kaygıyı azaltır, kriz
dönemlerinde doğaüstü güçlerin yardım edeceği inancıyla insanları rahatlatır.
İnsanda doğru ve yanlış bilincini oluşturur, kabul edilebilir davranış
örneklerini belirler ve karar verme yükünü bireylerden alıp doğaüstü güçlere
aktarır (s. 642).
…söylenceler (mitler), dini inançlar ve uygulamaları mantığa
bürüyen açıklayıcı anlatılardır.
Şaman sözcüğü ilk olarak canlıcılık inancına sahip
Tungus ve diğer Sibiryalı yarı göçebe toplumlarda tıbbi-dini uzmanlara ve
manevi liderlere verilmiş addır.
Geçiş ayinleri
Pekiştirme ayinleri bir grubun yaşamındaki bir bunalım
anında yer alan ve bireylerin birbirine bağlı kalmasını sağlayan törenlerdir.
Yaşanan bunalım, hasadı etkileyecek derecede bir kıtlığın yaşanması, düşmanın
savaş açması, bir salgın hastalığın baş göstermesi gibi çeşitli olaylar
olabilir ve toplu olarak yapılan törenlerde tehlike duygusu rahatlatılmaya
çalışılır.
…hem din hem de büyü, doğrudan doğaüstüyle ilgilenir.
Doğa üstü varlıklar üç temel başlık altında toplanabilir.
İlahlar (tanrı ve tanrıçalar), ataların ruhları ve diğer ruhani varlıklar.
Canlıcılık (animizm), kendilerini doğanın bir parçası olarak
gören insanlar arasında yaygındır ve doğanın canlı olduğuna ya da bedenlerden
ayrılabilen ve her biri bir kişilik sahibi olan ruhlarla bir enerji kazandığına
ilişkin bir inançtır.
Ayinler dinin uygulamasıdır. Ayinler aracılığıyla toplumsal
bağlar pekişebilir.
Büyücülük, insanların kişisel bir suçluluk duygusu
üstlenmeden başlarına gelen şanssızlıkları açıklamak için etkili bir araçtır.
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Sanat
Antropologlara göre sanat, bir toplumun ortak görüşlerinin,
değerlerinin ve ilgi alanlarının bir yansımasıdır.
…sanat, din ile ilişkilidir
…din, deneyimlerden anlam çıkarma sanatıdır.
Dövmeler güzel ve estetik bir görüntü oluşturmanın yanı
sıra, dövmeyi taşıyan kişinin kişiliği ve toplumdaki yeriyle ilgili çeşitli
anlamlar da barındırabilir.
Dövmenin ilk sağlam kanıtı Ötzi, "Buz Adam"dır.
İtalya-Avusturya sınırında dağcılar tarafından bulunan bu 5.300 yıllık
mumyalanmış bedende elli yedi tane mavimsi siyah renkte dövme vardı.
Yorumlayıcı düzeye geçmek için simgeleri ve sanatı yapan
kişilerin inançlarını bilmek gereklidir.
Halkbilgisi (folklor) kavramı, bütün toplumların sözlü
geleneklerini kapsamıştır.
Quebec'in güneyindeki Abenakilerin geleneksel yaradılış
söylencesi:
Başlangıçta "yüce sahip Tabaldak" bütün canlıları
yaratmış fakat onlara son şekillerini vermemişti. Tabaldak bir taştan kadın ve
erkeği yarattı fakat sonucu beğenmedi çünkü kalpleri sert ve soğuktu. Taşları
kırdı… / s. 707
Destanlar bir kültürün yasal ya da politik uygulamalarını
yaymaya ve korumaya yarar.
Masallar, tıpkı efsaneler gibi insanların evrenselleşmiş
ahlaki sorunlarına yerel çözümler üretir,
Genel olarak, insan ürünü olan müziğin, sabit ve düzenli
aralıklarla kullanılan ton çeşitliliği, yani ölçü açısından, doğal müzikten
(kuş sesleri, kurt ve balina sesleri gibi) farklı olduğu söylenir. Ölçü
sistemleri ve çeşitlemeleri müzikte tonlama olarak bilinir. İnsanlar, bir ton
ve onun ilk yüksek tonu arasındaki mesafeyi ölçülü basamaklara bölerek biçimsiz
ses dizilerinden kapalı sistemler yaratırlar. Batılı ya da Avrupalı sistemde
temel ton ve onun ilk yüksek tonu arasındaki mesafeye oktav denir ve oktavlar
beşi tam perde (ton), ikisi de yarım perde (ton) olmak üzere yedi basamaktan
oluşur. Tam perdeler daha sonra kendi içlerinde yarım perdelere bölünür ve
böylece on iki perdelik bir ölçü geliştirilmiş olur (s. 718).
Batılı insanlar erken yaşta on iki perdeli ölçüye ve onun
kurallarına kulak dolgunluğu edindikleri için, bu müzik onlara doğal gelir.
Yarım tonlu sistemin en yaygın alternatiflerinden biri, beş
tonlu sistemdir ve bu sistem, ölçüyü beş eşit aralıklı tona böler. Bu ölçüye
Avrupa halk müziği de dahil olmak üzere dünyanın her yerinde rastlanır.
Müzik aynı zamanda güçlü bir belirleyici kimliktir. Çoğu
marjinal gruplar öz kimliklerini belirlemek, grubu bir arada tutmak ve çoğu
zaman egemen kültürün baskısına karşı çıkmak ya da toplumsal ve politik
görüşlerini dile getirmek için müziği kullanır.
Afrika kökenli Amerikalılar / deneyimleri önce ilahilere
sonra da gospel, jazz, blues, rock and roll ve rap müziklerine dönüşmüştür.
BEŞİNCİ KISIM
Değişim ve Gelecek: Küreselleşme Sıkıntısı
…zengin, sanayileşmiş ve sanayi sonrası toplumlarda yaşayan
insanlar değişimi "ilerleme" ile bir tutar.
ON BEŞİNCİ BÖLÜM
Değişim Süreçleri
Kültürel değişimin işleyişinde yenilik, yayılma, kültürel
kayıp ve etkileşim vardır.
..yenilik / yeni bir fikir, yöntem ya da aracın
yaratılması, icat edilmesi ya da tesadüfen keşfedilmesi
…yeniliğin kabul görebilmesi için toplumun gereksinim, değer
ve hedefleri ile görece uyum içinde olması gerekir…
…bir yeniliğin yerini alabileceği şey, yöntem ya da fikirden
belirgin şekilde daha iyi olması, onun kabul göreceğinin garantilemez.
Kızılderililer gelişmiş bir eczacılık bilgisine sahip…
Tütün, koka, efedrindeki efedra, ağrı kesicilerdeki datura
ve müshillerdeki cascara da onların buluşudur.
Kültürel yok oluş, bir kültürün üyelerinin çok büyük bir
kısmının ölmesi ve geriye kalanların başka kültürden insanların arasında
yaşayan sığınmacılar haline gelmesi ile gerçekleşir.
Modernleşme sürecini anlamanın en iyi yolu, bu olguyu dört
alt sürecin birleşimi olarak ele almaktır. Bu alt süreçlerden bir tanesi
teknolojik gelişmedir.
Bir diğer alt süreç ise tarımsal gelişmedir ve kendini
geçindirmeye yönelik yapılan tarımdan, ticari tarıma geçiş ile görülür.
Bir diğer alt süreç de sanayileşme, yani başta petrol olmak
üzere enerji maddeleri üzerine yoğunlaşmaktır.
Dördüncü alt süreç ise kentleşmedir ve nüfusun kırsal
alanlardan şehirlere göçmesi ile kendini belli eder.
ON ALTINCI BÖLÜM
Küresel Sorunlar, Yerel Tepkiler ve Antropolojinin Rolü
1900'lerin ortalarından beri yaygın bir inanç, gelecekte tek
bir homojen dünya kültürünün var olacağı üzerinedir. Bu görüş, büyük oranda
iletişim, ulaşım ve ticaretteki gelişmelere bağlı olarak dünya insanlarını
gitgide aynı kıyafetler giyen, aynı yemekleri yiyen, aynı gazeteleri okuyan,
aynı TV programlarını izleyen, uydu ve internet aracılığıyla haberleşen
insanlar haline dönüştürdüğü gözlemine dayandırılır.
…küreselleşme sürecinde, ekonomik ve teknolojik güce sahip
kişiler başkalarını, hatta bütün toplumları, kendisinden aşağıda, hizmetçi
gibi, kendinden kopuk ve kendi kendini yönetmeye ve insan haklarına hakkı
olmayanlar olarak tanımlıyor…
20. yüzyılın son 20 yılında devletler kendi sınırları
içerisindeki insanlarla savaşmak için, bütün diğer programlar için,
harcadığından daha fazla para harcamıştır. Afrika'da devlet borçlarının
neredeyse tamamı ve gelişmemiş ülkelerdeki bütün diğer borçların yaklaşık
yarısı, kendi vatandaşlarına karşı savaşmak için devletin aldığı silah
masraflarından kaynaklanır (s. 804).
Seçim bir yanılsamadır; insanlarda bir zevkin oluşumu,
tüketim örgütlenmesindeki değişimlerle çok yakından bağlantılıdır.
…kaynaklar sonsuz değildir.
…beklentiler ve gerçekleşenler arasındaki farkın gittikçe
açılması, bir hoşnutsuzluk kültürünün ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Medyanın yarattığı yükselen beklentiler, sınırlı olanaklarla
birleştiğinde hoşnutsuzluk kültürü de yaygınlaşmaktadır.
…
Türkçeleştiren: İnan Deniz Erguvan Sarıoğlu
Kaknüs yayınları, 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder