29 Ocak 2023 Pazar

Kültürel Antropoloji

Kültürel Antropoloji

William A. Haviland, Herald E. L. Prins, Dana Walrath, Bunny McBride

 


…kitap, üniversite düzeyinde antropolojiye giriş dersleri için tasarlanmıştır.

 

Mercator'un haritası,

 

BİRİNCİ KISIM

Antropoloji: İnsanlığı Tanıma Sorunu

Antropolojinin alanı, / insanlığın geçmişi ve bugünüyle ilgili her şeyi içerir.

…kültürel antropologlar insanın görüşleri, değerleri ve davranışları konusunda uzmanlaşırken, fiziksel antropologlar insanı biyolojik bir organizma olarak ele alır (s. 48).

 

Bakla / alyuvarlarda sıtma hastalığına neden olan bir parazitin gelişimine engel olur. Sıtmanın sıkça rastlandığı Akdeniz ülkelerinde sıtma mevsimi boyunca sofralardan bakla eksik olmaz (s. 49).

 

Antropolojinin Niteliği

Antropologlar dört temel alt dalda çalışırlar. Fiziksel antropologlar, Kültürel antropologlar, Arkeologlar ve dilbilimciler…

…antropolojik bulgular, kültüre bağlı iddialar karşısında elimizdeki tek tutarlı denetim mekanizmasıdır.

 

…kültür, toplumun, yani yapılandırılmış insan gruplarının, çoğu zaman kendileri farkında olmadan yaşamlarını düzenleyen, herkesçe kabul edilmiş kurallardır. Bu kurallar biyolojik kalıtımla kazanılmaz, sonradan öğrenilirler.

 

Kültürel antropoloji iki ana öğeden oluşur: etnografya ve etnoloji.

…bir antropolog, üyesi olduğu toplumu antropolojik açıdan incelemek isterse, başarılı bir sonuç elde etmek önce başka kültürler üzerinde çalışmış olmalıdır.

 

Etnoloji: kültürel antropolojinin kültürler arası karşılaştırmalar yapan ve gruplar arasında ortaya çıkan bazı önemli farklılıkları ve benzerlikleri açıklamak üzere kuramlar geliştiren dalıdır.

 

Küreselleşme genellikle zengin ülkelerdeki yüksek eğitim düzeyine sahip gruplara önemli kazanımlar sağlarken gelişmekte olan ülkelerin gelişimine pek katkıda bulunmamış, hatta geleneksel kültürlerin yıpranmasına yol açmıştır.

 

İKİNCİ BÖLÜM

Kültürün Özellikleri

Kültürün en gözle görünür dışavurumlarından biri de kendini süsleme,

Kültür, davranışlarda yansımasını bulan soyut görüşler, değerler ve dünyaya dönük algılardan oluşur.

 

Amishler

Kültürlenme yoluyla insanlar, yiyecek, uyku, korunma, arkadaşlık, kendini savunma ve cinsellik gibi biyolojik gereksinimlerin doyumunun toplumsal açıdan uygun yolunu öğrenir.

 

Papua Yeni Gine'deki Trobriand Adaları

 

Malinowski bütün başarılı kültürlerin üç temel gereksinim düzeyini çözüme kavuşturmuş olduğunu söyler. Bu gereksinim düzeyleri biyolojik, aletsel ve bütünleştiricidir / s. 132

Kültür, yaşam için gerekli mal ve hizmetlerin üretimini ve dağıtımını sağlamalıdır. Üyelerinin biyolojik ve psikolojik gereksinimlerini karşılamalı ve biyolojik sürekliliğin korunması için bir üreme yapısı oluşturulmalıdır. Yeni üyelerin her birinin etkili birer yetişkine dönüşebilmesi için kültürlenme süreci gerçekleştirilmelidir.

 

…bir kültür, üyelerinin tatmin edici olduğunu düşündüğü bir yaşamı güvence altına aldığı sürece başarılı kabul edilir.

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

İnsan Kültürünün Başlangıcı

Paleonantropologlar, eski insan fosillerini bulur ve inceler. (Hülasa bu incelemelerinin sonucunda insan olsa olsa bir tür maymundur deyiverdiler)

 

İKİNCİ KISIM

Kültür ve Hayatta Kalma: iletişim Kurma,

Çocuk Yetiştirme ve Hayatta Kalma Mücadelesi

Hayatta kalma mücadelesi.

Kültür, öğrenilir; bu nedenle bir kişiden diğerine, bir kuşaktan diğerine aktarılır. Bu aktarım için etkili bir iletişim sistemi gereklidir.

 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Dil ve İletişim

İnsan dili, iletileri aktarırken beden hareketleri ve yüz ifadeleriyle birlikte, ses tonu ve yüksekliğinin de kullanıldığı bir sistemdir.

Sesin niteliği, konuşmacının sesinin arka planı olarak işlev görür.

Dile eşlik eden ve anlam taşıyan seslere “yan-dil” diyor.

 

…dillerin yaklaşık % 70'i tonlamalıdır, yani konuşulan sözcüklerin ses perdeleri arasındaki farklar yalnızca telaffuzunda değil, sözcüğün anlamında da fark yaratır.

 

Dil kullanımımız kültürümüzü, kültürümüz ise dili kullanış biçimimizi yansıtır.

 

Kuzey Ute Kabilesi

 

…kişinin düzenli olarak kullandığı dil yapısı, o kişinin çevresini anlama biçimini de etkiler. Evrenin resmi, bir dilden diğerine göre değişir.

Edward Sapir ve Benjamin Lee Whorf’un görüşlerini izleyen bazı dilbilimsel antropologlar, dilin insanların düşünce ve davranış yollarını şekillendirdiğini öne sürerler.

 

…insanların akrabalık ilişkilerini tanımlamak için kullandıkları sözcükler / bir kültür hakkında önemli bilgiler verir. Antropologlar, bir toplumda insanların akrabalarına verdikleri adlara bakarak ailelerin yapısını, hangi ilişkilerin önemli olduğunu ve ilişkiyi belirleyen egemen tutumu anlayabilir.

 

Bugün kullanılan alfabelerin çoğu Fenikelilerin alfabesinden türemiştir. Yunanlar bu alfabeyi 2800 yıl önce benimsemiş ve karakterleri kendi dillerindeki seslere uyacak biçimde değiştirmişlerdir.

 

BEŞİNCİ BÖLÜM

Toplumsal Kimlik, Kişilik ve Cinsiyet

Bolivya dağlık bölgesindeki Laymi köyünde yaşayan Aymara yerlileri, bir ad verene kadar bebeği, gerçek bir insan olarak kabul etmez (s. 269).

İzlandalılar, babalarının ilk adını çocuklarına soyadı olarak verirler.

Nijeryalı bazı etnik gruplarda anne baba ve bazı akrabalar, doğan çocuğa üç ve daha fazla ad verir. İlk ad ailenin maddi durumunu, ikinci ad ailenin çocuktan beklentisini, üçüncü de çocuğun ait olduğu soy ya da klanı, efsanevi bir kahraman ya da bir tanrıyı, hatta ailenin kutsal saydığı bir nesneyi yansıtır (s. 270).

 

Çocuğun vatandaşlık hakları ve toplumsal kimliği, ona verilen ad ile yerleşir. Ad verme kültürler arasında çeşitlilik gösterse de evrensel bir uygulamadır.

 

Kişilik (personality) sözcüğünün kökeni Latince maske sözcüğüdür ve herkesin yaşam sahnesinde kendine düşen rolü oynaması görüşünü yansıtır.

 

Her kültür, geniş bir olasılık yelpazesinden, kurallara uygun ya da ideal olarak gördüğü özellikleri seçer. Bunlara uygun davranan bireyler ödüllendirilir; diğerleri bundan yoksun bırakılır.

 

ALTINCI BÖLÜM

Geçim Yöntemleri

Yaşam için zorunlu olan uyarlanma; organizmaların, belirli bir çevreye dönük yararlı bir uyum gösterme sürecidir.

 

Avcı-toplayıcıların yıllık enerji tüketimi, herhangi bir insan grubundakinden daha azdır. Ancak ilk özgün zengin toplumu incelediğinizde, avcı toplayıcılardan daha zengin olduklarını söyleyemeyiz çünkü her ikisi de üyelerinin malzeme gereksinimlerini karşılayabiliyordu. Avcıların zengin olduğunu kabul etmek, içinde bulunduğumuz yaşam koşullarında insanların bitmek tükenmek bilmeyen istekleri ve bunları karşılamada yetersiz kalan kaynakları arasındaki uçurumu kapatmak için köleleşmemizin çağdaş toplumların trajedisi olduğunu kabul etmek demektir (s. 327).

 

…nemli tropik iklimlerde orman yakarak tarım arazisi açma tekniği, en iyi bahçıvanlık tekniklerinden biridir.

 

Mekranotiler…

 

Bahtiyariler / s. 348

 

İnsanın toplumsal örgütlenmesinin üç önemli öğesi büyük olasılıkla et için avlanma sırasında gelişmiştir. Bunlar cinsiyete dayalı iş bölümü, yiyecek bölüşümü ve gündelik etkinliklerin yapıldığı ve et paylaşımının gerçekleştiği yer olarak kampların kullanımıdır. Yiyecek toplayıcı toplulukların en belirgin özellikleri eşitlikçi yapılarıdır.

 

Yiyecek toplayıcılıktan yiyecek üreticiliğe, yoğun tarımcılık ve sanayileşmemiş kentlerden sanayi toplumuna geçiş…

 

YEDİNCİ BÖLÜM

Ekonomik Sistemler

…cinsiyete bağlı ayrımlar yaşamış toplumlar, eşitlikçi toplumlar üzerinde baskı kurarak bu toplumlardaki eşitlikçi yapıyı bozmuşlardır.

 

Karl Polanyi, maddi malların dağıtımını başlıca üç kültürel sistem içinde değerlendirir: Karşılıklılık, yeniden dağıtım ve piyasa takası.

 

Amerika'da İspanyol sömürge yönetiminin ilk 150 yılında tonlarca saf gümüş, gemilerle İspanyol sahil kenti Sevil'e taşındı ve İspanyol parası olarak basıldı. Elden ele, cepten cebe, nesilden nesle geçerek tüm dünyayı dolaşan bu paralar sayesinde tüccarlar ve bankerler de geleneksel toplumlarda köklü ekonomik değişimlerin yaşanmasına neden oldu, böylece dünyanın büyük bir kısmında tüccar kapitalizmi (merkantilizm) kavramı doğdu (s. 399).

 

Altyapıdaki ya da ekonomik tabandaki bir değişiklik, toplumun sosyal yapısı ve üstyapısındaki iç içe geçmiş öğeleri de etkiler.

…geleneksel kültürlerdeki ekonomik etkinlikler; sosyal, siyasal hatta ruhani öğelerle çok karmaşık bir şekilde birbiriyle bağlantılıdır. Bu karmaşık ilişkileri dikkate almayan kalkınma programları, toplumda beklenmedik olumsuz sonuçlar doğurabilir (s. 403).

 

Ekonomiye antropolojinin bakış açısından yaklaşım günümüz uluslararası gelişim ve ticaret dünyasında büyük bir önem kazanmaya başlamıştır. Bu yaklaşım dikkate alınmazsa, gelişmemiş denen ülkelerdeki kalkınma programları başarısızlıkla sonuçlanacak ve uluslararası ticaret, karşılıklı kültürel yanlış anlamalar yüzünden sayısız engele takılıp kalacaktır (s. 408).

 

ÜÇÜNCÜ KISIM

Grupların Oluşumu: İşbirliği Sorunu

 

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Cinsiyet ve Evlilik

…evlilik, bu sorunun çözülmesi konusunda toplumlara kültürel bir yapı sağlar. Pek çok kültürün, evliliğin bu temel işlevine yüklediği değer, gösterişli evlilik törenlerinden de belli olur.

…eşleşme biyolojik, evlilik kültüreldir.

 

(Hindistan) Nayarlard'a ev halkı yalnızca anne, çocukları ve kadının akrabalarından oluşur. Bu oluşuma kan bağıyla akrabalık adı verilir. Kadının ilişkiye girdiği kocalar, yani evlilik bağı oluşturduğu erkekler ev halkından sayılmaz.

 

Dünya topluluklarının %80-85'i çok kadınla evliliğe olumlu bakar. Asya ve Afrika'nın çoğu bölgesinde karşımıza çıkan çok kanlılık, Avrupa ve Kuzey Amerika'da az da olsa görülür.

 

Birçok toplumda evlilik ve bir aile kurulması o kadar önemli konulardır ki gençlerin kendi başlarına karar vermesine izin verilmez.

 

Başlık parası, gelinin bundan sonra yaşayacağı yeni evinde çocuk doğurmasının yanı sıra, işgücünden yararlanılmasının da beklendiği toplumlarda görülür. Kızın ailesi eksilen işgücünü bu şekilde karşılamaktadır.

 

Yoğun tarımla uğraşan Batı, Güney ve Doğu Avrupa toplumlarında da kızlar evlenirken beraberinde çeyiz getirir.

 

(Kadın kadına evlilik) Nandiler / s. 452

Erkek çocuğu olmamış kadın bu sorunların üstesinden gelebilmek için genç bir kadınla evlenir, genç kadına kocalık yapar. Amaç, erkek çocuk doğuramamış kadının genç kadın sayesinde erkek varisler edinmesidir. Genç kadın, evlendiği erkek çocuk doğuramamış kadının kocasıyla cinsel ilişkiye girer. Erkeğin kadına karşı hiçbir sorumluluğu yoktur. Bu birleşmeler sonucu eğer erkek çocuk dünyaya gelirse çocuğun sorumluluğunu erkek çocuk doğuramamış kadın, yani dişi koca üstlenir.

Kadının dişi koca olması, kadın kimliğinden vazgeçmesini ve erkek gibi davranıp, giyinmesini gerektirir.

 

Sanayi ve sanayi sonrası toplumlarının çoğunda evlilik, gençlik ve güzelliğin vurgulandığı romantik aşk hayali üzerine kurulmaktadır. Dünyadaki diğer toplumlarda evlilikler böylesi önemsiz ve geçici kavramlar üzerine kurulmaz.

 

DOKUZUNCU BÖLÜM

Aile ve Ev Halkı

…Roma Katolik Kilisesi tarafından yapılan bir takım / düzenlemelerle akraba evlilikleri yasaklanmakta, evlat edinme engellenmekte, çok kanlılık, nikahsız birliktelik, boşanma ve tekrar evlenme kınanmaktadır. Bu uygulamalar bir erkek ve kadın arasındaki evlilik bağını güçlendirmenin yanı sıra birçok insanı erkek bir varisten mahrum bıraktı. (varisi olmayanların mülkleri bu sayede kilisenin eline geçti)

…böylece Kilise birçok Avrupa ülkesinde en büyük toprak sahibi oldu (s. 464).

 

Evli çiftin, erkeğin babasının yanına yerleşerek orada yaşamasına, baba yanı yerleşim (patrilokal) denir.

…geçimi hayvancılık ya da yoğun tarıma dayalı toplumlarda bulunur.

Böyle durumlarda gelinin ailesi hem işe yarayacak bir aile üyesini / kaybetmiş olur. Bu nedenle aileye sıklıkla başlık parası olarak bilinen bir tazminat ödenir.

 

Evli çiftin, kadının ailesi ile birlikte yaşamak üzere kadının ev halkına katılmasına ana yanı yerleşim (matrilokal) denir.

 

Yeni evli çiftin gelin ya da damadın ailesinden ayrı bir yere yerleşmeleri, ayrı yerleşme (neolokal) olarak adlandırılır.

…bu yerleşim türü, ABD gibi sanayileşmiş toplumlarda, ekonomik etkinliklerin çoğunun aile dışında yapıldığı ve bireyin iş bulabilmek için bir yerden diğerine taşınmasının gerekebileceği toplumlarda, diğer bütün yerleşim türlerine göre daha uygundur.

 

…dünyanın çoğu toplumunda yoksul, ayrıcalıksız ve dezavantajlı kesimi oluşturur.

 

…Hayatta kalabilmek için grup yaşamına duyulan bağımlılık, insanların temel özelliklerinden…

 

ONUNCU BÖLÜM

Akrabalık ve Soy

Yeni Zelanda'daki Maoriler

Polinezyalı ataları, bu ada ülkeye waka adı verilen büyük kanolarla gelmiş

Kuşaklar boyunca bu çocuklar, iwi (klan) denen büyük soy grupları oluşturdular. Bugün her bir Maori bir iwi'ye aittir ve ailesinin soyağacını 25 kuşak geriye götürerek atalarının kim olduğunu öğrenebilir. / s. 499

 

Yiyecek toplayıcılar ya da sanayileşmiş / toplumlarda insanlar, anne ve baba tarafından kan bağı bulunan en yakın akrabalarına bağımlıdır.

 

1949'daki komünist yönetime kadar kırsal Çin toplumunun çoğu baba soyluydu

…yerleşim de baba yanıydı ve Han Çinlilerinde çocuklar, babanın ve babanın erkek akrabalarının yönettiği bir ev halkı ortamında büyüyorlardı.

…amca, ikinci baba gibidir. Aynı saygı ve sadakat ona da gösterilir.

Tsu / sülale

…aynı klan içinde aynı soyadını taşıyan hiçbir insan birbiriyle evlenemez.

 

Klanlarda / üyeler arasında dayanışmayı ve tanınmayı sağlamak için / özel nesneler simge olarak kullanılır. "Totem" adı verilen bu simgeler, genellikle klanın efsanevi kökeniyle ilgilidir

 

Totem sözcüğünün kökeni Amerika Yerlisi Ojibwalarda "o benim akrabam" anlamına gelen "ototeman" sözcüğüdür.

Boy / atalarının ortak olup olmadıkları kesin olarak bilinmeyen ama ortak kabul edilen, en az iki klandan oluşan tek taraflı bir soy grubudur.

 

Kol /  Bütün toplumun soy temeline göre ikiye bölündüğünde ortaya çıkan gruplar.

 

Sanayileşmemiş toplumlarda; güvenlik, malların veya kaynakların bölüşülmesi ve kullanımı gibi ailelerin ya da ev halklarının tek başlarına çözemeyecekleri sorunları, genellikle akrabalık grupları çözmeye çalışır. Toplumlar daha büyük ve daha karmaşık bir yapı kazandığında bu sorunları çözme işini, resmi politik sistemler üzerine alır.

 

…kültürel kurallar, akrabalık ilişkilerinin nasıl tanımlanacağını belirler. Cinsiyet, kuşak ve soy ağacı gibi etmenler akrabaların ayırt edilmelerini sağlar.

Hawaii sistemi en basit akrabalık sistemidir. Aynı cinsiyetteki ve aynı nesildeki tüm akrabalar için aynı kavram kullanılır. İngilizce konuşan Kuzey Amerikalıların kullandığı Eskimo sistemi ve diğerleri de, çekirdek aileyi vurgular ve diğer akrabaların adlandırılmasında genellikle pek ayrım yapmaz. Iroquois sisteminde bir kişinin babası ve amcası için ortak bir sözcük, annesi ve teyzesi için de ortak bir sözcük kullanılır. Paralel kuzenler erkek ve kız kardeşlerle eş tutulur ancak çapraz kuzenler ayrı görülür (s. 536).

 

ON BİRİNCİ BÖLÜM

Cinsiyet, Yaş, Ortak Çıkarlar ve Sınıfa Göre Gruplandırma

…bireyler, akrabalığın çok ötesine geçen karmaşık toplumsal yapılar içinde başarılı olma sorunuyla karşı karşıyadır.

 

Tabakalaşma; toplumun, temel kaynaklardan, gücünden ve saygınlığından eşit yararlanmayan iki ya da daha fazla toplumsal sınıfa bölünmesidir.

 

Kenya'da yaşayan Tirikiler / Bu toplumda on beşer yıllık dönem içinde doğmuş her erkek çocuğu, o dönemde üyeliğe açık belirli bir yaş kümesine üye olur.

…ilk ya da "savaşçı" yaş grubu, ülkeyi korumakla sorumludur

Bir sonraki yaş grubu olan "Büyük Savaşçılar" daha sonra yönetsel sorumluluk üstlendiklerinde gerek duyacakları becerileri öğrenmek dışında başka görev üstlenmezler.

Yargıç Büyükler", üçüncü yaş grubudur; yönelimle ilgili görevlerin çoğundan ve yerel çatışmaların çözümlenmesinden sorumludurlar.

"Manevi Büyükler", dua törenlerinde ve üye alma törenlerinde, atalara ait tapınakların çevresinde yapılan ibadetlerde rahip görevini yüklenir ve yöneticilik yapar.

 

…nüfusu büyük ve çeşitlilik gösteren kentsel uygarlıklarda tabakalaşma kaçınılmazdır.

…toplumsal tabakalaşma, kurumsallaşmış eşitsizliğe neden olur.

 

DÖRDÜNCÜ KISIM

Düzen Arayışı: Düzensizlik Sorunu

Din ve politika / ikisi de aynı amacı (amaçları) gerçekleştirmeye uğraşır: toplumu / korumak…

 

ON İKİNCİ BÖLÜM

Politika, Güç ve Şiddet

Bütün toplumsal ilişkiler güçle bağlantılıdır

Toplumsal denetim, içsel -bireylerin içine işlenmiş kültürel değerler aracılığıyla- ya da dışsal, yaptırımlar aracılığıyla olabilir.

 

Politik örgütlenme: Bir toplumda gücün dağıtımı ve toplumda bulunuş biçimi; toplumsal düzeni oluşturma, sürdürme ve toplumsal düzensizliği azaltma aracıdır.

Dört temel politik sistem: zümreler (band), kabileler, şeflikler ve devletler

 

Kabile sözcüğü / olumsuz ya da küçültücü anlamda kullanılır. …devlet olarak örgütlenmemiş her türlü insan grubunu ifade etmiştir.

 

Zümrelerde ve kabilelerde politik yetki, merkezi değildir ve her grup hem ekonomik hem de politik açıdan özerktir. Politik örgütlenme akrabalık, yaş ve ortak çıkar gruplarına dayanır.

 

Şeflik, iki ya da daha fazla yerel grubun tek bir yönetici -şef- altında örgütlendiği ve onun altındakilerin sıradüzensel biçimde dizildiği bölgesel bir yönetim biçimidir.

 

…devlet ve ulusun birbiriyle denk düşmesi ender görülen bir durumdur.

 

Kültürel denetim, bireylerin akıllarında derin bir biçimde içselleşmiş inançlar ve değerler aracılığıyla denetimdir. Toplumsal denetimde ise açık bir 'baskı aracılığıyla dışarıdan uygulatma vardır.

 

…büyücülük bazen toplumsal denetim aracı olarak işlev gösterir

Birey komşusunun kendisine kara büyüyle karşılık vereceğini düşünürse ona bir rahatsızlık vermeden önce iki kez düşünür.

 

Kanada'nın kuzeyindeki lnuitler / şarkı düellosu / kişiler birbirlerine hakaretler içeren ve yalnızca o durum için bestelenmiş şarkılar söylerler. Toplum müdahale etmese de alkışların yoğunluğu düelloyu kimin kazandığını belirler.

 

Yasalar, insanların toplumun diğer bireylerine dönük kişisel hak ve görevlerini bilmelerini sağlar. Yasanın ikinci temel işlevi, yetkililerin yaptırımların uygulanmasında baskı kullanmasını sağlamasıdır. Merkezi politik sistemlerde bu yetki genelde hükümet ve hükümetin yargı sisteminin elindeyken, merkezi olmayan sistemlerde, güç kullanma yetkisi doğrudan zarar gören tarafa verilebilir. Üçüncü olarak yasa, toplumsal ilişkileri düzenler ve toplumsal esnekliği sağlar.

 

Liberya'nın Kpelle kabilesinde işlenen bir suçun faili bulunamamışsa şüphelenilen kişileri konuşturmak için hükümetin yetkilendirdiği bir kişi, kızgın bıçağı şüpheli sanıkların bacağına değdirir. Eğer bacak yanarsa şüpheli suçludur, eğer yanmazsa kişi masum kabul edilir.

 

Bir toplumun politik sistemi ne olursa olsun, / insanların bağlılığını kazanabilecek yollar bulmalıdır.

Merkezi politik sistemler, toplumsal denetim aracı olarak baskıyı kullanır.

…yasallığa dayalı güç simgeseldir ve gücü tanıyan ve kabul edenlerin olumlu beklentilerine dayalıdır.

 

Din çoğu zaman politik düzene yasallık kazandırır.

Kilise ve devletin resmi olarak ayrılmasına karşın hükümetin dini yasallığı her alanda geçerlidir.

 

ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Maneviyat, Din ve Doğaüstü

Din, ruhani gerçeklik ya da doğa üstüyle ilgili görüşlerin yanı sıra birbiriyle ilişkili inançlar ve törensel geleneklerin örgütlü bir sistemidir.

Din, bilinmeyeni açıklayarak kaygıyı azaltır, kriz dönemlerinde doğaüstü güçlerin yardım edeceği inancıyla insanları rahatlatır. İnsanda doğru ve yanlış bilincini oluşturur, kabul edilebilir davranış örneklerini belirler ve karar verme yükünü bireylerden alıp doğaüstü güçlere aktarır (s. 642).

 

…söylenceler (mitler), dini inançlar ve uygulamaları mantığa bürüyen açıklayıcı anlatılardır.

 

Şaman sözcüğü ilk olarak canlıcılık inancına sahip Tungus ve diğer Sibiryalı yarı göçebe toplumlarda tıbbi-dini uzmanlara ve manevi liderlere verilmiş addır.

 

Geçiş ayinleri

 

Pekiştirme ayinleri bir grubun yaşamındaki bir bunalım anında yer alan ve bireylerin birbirine bağlı kalmasını sağlayan törenlerdir. Yaşanan bunalım, hasadı etkileyecek derecede bir kıtlığın yaşanması, düşmanın savaş açması, bir salgın hastalığın baş göstermesi gibi çeşitli olaylar olabilir ve toplu olarak yapılan törenlerde tehlike duygusu rahatlatılmaya çalışılır.

 

…hem din hem de büyü, doğrudan doğaüstüyle ilgilenir.

 

Doğa üstü varlıklar üç temel başlık altında toplanabilir. İlahlar (tanrı ve tanrıçalar), ataların ruhları ve diğer ruhani varlıklar.

 

Canlıcılık (animizm), kendilerini doğanın bir parçası olarak gören insanlar arasında yaygındır ve doğanın canlı olduğuna ya da bedenlerden ayrılabilen ve her biri bir kişilik sahibi olan ruhlarla bir enerji kazandığına ilişkin bir inançtır.

 

Ayinler dinin uygulamasıdır. Ayinler aracılığıyla toplumsal bağlar pekişebilir.

Büyücülük, insanların kişisel bir suçluluk duygusu üstlenmeden başlarına gelen şanssızlıkları açıklamak için etkili bir araçtır.

 

ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Sanat

Antropologlara göre sanat, bir toplumun ortak görüşlerinin, değerlerinin ve ilgi alanlarının bir yansımasıdır.

 

…sanat, din ile ilişkilidir

…din, deneyimlerden anlam çıkarma sanatıdır.

 

Dövmeler güzel ve estetik bir görüntü oluşturmanın yanı sıra, dövmeyi taşıyan kişinin kişiliği ve toplumdaki yeriyle ilgili çeşitli anlamlar da barındırabilir.

Dövmenin ilk sağlam kanıtı Ötzi, "Buz Adam"dır. İtalya-Avusturya sınırında dağcılar tarafından bulunan bu 5.300 yıllık mumyalanmış bedende elli yedi tane mavimsi siyah renkte dövme vardı.

 

Yorumlayıcı düzeye geçmek için simgeleri ve sanatı yapan kişilerin inançlarını bilmek gereklidir.

 

Halkbilgisi (folklor) kavramı, bütün toplumların sözlü geleneklerini kapsamıştır.

 

Quebec'in güneyindeki Abenakilerin geleneksel yaradılış söylencesi:

Başlangıçta "yüce sahip Tabaldak" bütün canlıları yaratmış fakat onlara son şekillerini vermemişti. Tabaldak bir taştan kadın ve erkeği yarattı fakat sonucu beğenmedi çünkü kalpleri sert ve soğuktu. Taşları kırdı… / s. 707

 

Destanlar bir kültürün yasal ya da politik uygulamalarını yaymaya ve korumaya yarar.

 

Masallar, tıpkı efsaneler gibi insanların evrenselleşmiş ahlaki sorunlarına yerel çözümler üretir,

 

Genel olarak, insan ürünü olan müziğin, sabit ve düzenli aralıklarla kullanılan ton çeşitliliği, yani ölçü açısından, doğal müzikten (kuş sesleri, kurt ve balina sesleri gibi) farklı olduğu söylenir. Ölçü sistemleri ve çeşitlemeleri müzikte tonlama olarak bilinir. İnsanlar, bir ton ve onun ilk yüksek tonu arasındaki mesafeyi ölçülü basamaklara bölerek biçimsiz ses dizilerinden kapalı sistemler yaratırlar. Batılı ya da Avrupalı sistemde temel ton ve onun ilk yüksek tonu arasındaki mesafeye oktav denir ve oktavlar beşi tam perde (ton), ikisi de yarım perde (ton) olmak üzere yedi basamaktan oluşur. Tam perdeler daha sonra kendi içlerinde yarım perdelere bölünür ve böylece on iki perdelik bir ölçü geliştirilmiş olur (s. 718).

 

Batılı insanlar erken yaşta on iki perdeli ölçüye ve onun kurallarına kulak dolgunluğu edindikleri için, bu müzik onlara doğal gelir.

Yarım tonlu sistemin en yaygın alternatiflerinden biri, beş tonlu sistemdir ve bu sistem, ölçüyü beş eşit aralıklı tona böler. Bu ölçüye Avrupa halk müziği de dahil olmak üzere dünyanın her yerinde rastlanır.

 

Müzik aynı zamanda güçlü bir belirleyici kimliktir. Çoğu marjinal gruplar öz kimliklerini belirlemek, grubu bir arada tutmak ve çoğu zaman egemen kültürün baskısına karşı çıkmak ya da toplumsal ve politik görüşlerini dile getirmek için müziği kullanır.

 

Afrika kökenli Amerikalılar / deneyimleri önce ilahilere sonra da gospel, jazz, blues, rock and roll ve rap müziklerine dönüşmüştür.

 

BEŞİNCİ KISIM

Değişim ve Gelecek: Küreselleşme Sıkıntısı

…zengin, sanayileşmiş ve sanayi sonrası toplumlarda yaşayan insanlar değişimi "ilerleme" ile bir tutar.

 

ON BEŞİNCİ BÖLÜM

Değişim Süreçleri

Kültürel değişimin işleyişinde yenilik, yayılma, kültürel kayıp ve etkileşim vardır.

 

..yenilik / yeni bir fikir, yöntem ya da aracın yaratılması, icat edilmesi ya da tesadüfen keşfedilmesi

…yeniliğin kabul görebilmesi için toplumun gereksinim, değer ve hedefleri ile görece uyum içinde olması gerekir…

…bir yeniliğin yerini alabileceği şey, yöntem ya da fikirden belirgin şekilde daha iyi olması, onun kabul göreceğinin garantilemez.

 

Kızılderililer gelişmiş bir eczacılık bilgisine sahip…

Tütün, koka, efedrindeki efedra, ağrı kesicilerdeki datura ve müshillerdeki cascara da onların buluşudur.

 

Kültürel yok oluş, bir kültürün üyelerinin çok büyük bir kısmının ölmesi ve geriye kalanların başka kültürden insanların arasında yaşayan sığınmacılar haline gelmesi ile gerçekleşir.

 

Modernleşme sürecini anlamanın en iyi yolu, bu olguyu dört alt sürecin birleşimi olarak ele almaktır. Bu alt süreçlerden bir tanesi teknolojik gelişmedir.

Bir diğer alt süreç ise tarımsal gelişmedir ve kendini geçindirmeye yönelik yapılan tarımdan, ticari tarıma geçiş ile görülür.

Bir diğer alt süreç de sanayileşme, yani başta petrol olmak üzere enerji maddeleri üzerine yoğunlaşmaktır.

Dördüncü alt süreç ise kentleşmedir ve nüfusun kırsal alanlardan şehirlere göçmesi ile kendini belli eder.

 

ON ALTINCI BÖLÜM

Küresel Sorunlar, Yerel Tepkiler ve Antropolojinin Rolü

1900'lerin ortalarından beri yaygın bir inanç, gelecekte tek bir homojen dünya kültürünün var olacağı üzerinedir. Bu görüş, büyük oranda iletişim, ulaşım ve ticaretteki gelişmelere bağlı olarak dünya insanlarını gitgide aynı kıyafetler giyen, aynı yemekleri yiyen, aynı gazeteleri okuyan, aynı TV programlarını izleyen, uydu ve internet aracılığıyla haberleşen insanlar haline dönüştürdüğü gözlemine dayandırılır.

 

…küreselleşme sürecinde, ekonomik ve teknolojik güce sahip kişiler başkalarını, hatta bütün toplumları, kendisinden aşağıda, hizmetçi gibi, kendinden kopuk ve kendi kendini yönetmeye ve insan haklarına hakkı olmayanlar olarak tanımlıyor…

 

20. yüzyılın son 20 yılında devletler kendi sınırları içerisindeki insanlarla savaşmak için, bütün diğer programlar için, harcadığından daha fazla para harcamıştır. Afrika'da devlet borçlarının neredeyse tamamı ve gelişmemiş ülkelerdeki bütün diğer borçların yaklaşık yarısı, kendi vatandaşlarına karşı savaşmak için devletin aldığı silah masraflarından kaynaklanır (s. 804).

 

Seçim bir yanılsamadır; insanlarda bir zevkin oluşumu, tüketim örgütlenmesindeki değişimlerle çok yakından bağlantılıdır.

 

…kaynaklar sonsuz değildir.

…beklentiler ve gerçekleşenler arasındaki farkın gittikçe açılması, bir hoşnutsuzluk kültürünün ortaya çıkmasına neden olmuştur.

 

Medyanın yarattığı yükselen beklentiler, sınırlı olanaklarla birleştiğinde hoşnutsuzluk kültürü de yaygınlaşmaktadır.

 

Türkçeleştiren: İnan Deniz Erguvan Sarıoğlu

Kaknüs yayınları, 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder