Luigi Pirandello - Dışlanmış Kadın
Luigi Pirandello'nun yirmi altı yaşında yazdığı ilk romanı
…
1
Antonio Pentagora sanki hiçbir şey olmamış gibi sakin sakin
akşam yemeği için sofradaki yerini almıştı bile.
"O, aferin Rocco'cuğum, işte hurdasın!"
Biz Pentagoralar... / karılarımızdan yana talihsiziz.
…herkesin bildiği gibi kadınların mesleği kocalarını
aldatmaktır zaten.
…
2
(Rocco düello hakkında bilgi istiyor, karısı onu
aldatıyormuş ve o da onurunu kurtarmak telaşında)
3
Marta'nın başına gelenler telafi edilebilinirdi. Ancak
babasıyla mantıklı bir şekilde konuşmak imkansızdı.
Maria hiçbir zaman tercih edilen evlat olmamıştı. Hep
Marta'nın gölgesinde
4
Onun bütün kabahati, Alvignani'nin mektuplarını olması
gerektiği gibi reddetmeyi becerememesinden kaynaklanıyordu.
Her dürüst kadına, çirkin olmadığı takdirde, birilerinin
ısrarlı bakışlarla bakması kolaylıkla mümkündü. Kadın aniden bunu fark edince
etkilenebilir, güzelliğinin sezilmesinden hoşlanabilirdi. Hiçbir dürüst kadın,
vicdanının derinlerinde, o etkilenme ya da hoşlanma anının günah işlemek
anlamına geldiğini düşünmezdi. Bir an için başka bir yaşam, başka bir aşk
fikrini hayal etmiş, içinde uyanan o bir anlık arzuyu düşlemiş olsa bile...
Sonra çevresindeki şeyler, durumunun, görevlerinin bilincine varmasını,
toparlanmasını sağlar, aklını başına getirir ve her şey orada sona ererdi... /
s. 31
Rocco Pentigora'nın düello haberlerini aldılar.
Sonunda düello yapılmış ve Rocco sol yanağında derin bir
yara almıştı. Bir hayat kadınıyla kasabaya dönmüş, kadını evine getirmiş,
Marta'nın giysilerini giymeye zorlamıştı
5
(Marta hamile)
6
Karanlık odada Francesco Ajala, bir kolu öne uzanmış, diğer
kolu ise göğsünün üzerinde kıvrılmış, yüzükoyun yerde yatıyordu.
(Bebek ölü doğdu)
7
Doğumdan sonra Marta yaklaşık üç ay boyunca yaşamla ölüm
arasında gidip geldi.
8
(Marta kilisede… Ailenin geçim kaynağı, deri atölyesi iflas
etti)
9
(kilisenin ritüellerinden birine katılan kalabalık güruh,
Marta ve ailesinin yaşadıkları evin önünden geçerken tehlikeli gerilime sebep
oluyor)
10
(Rocco olanlardan dolayı suçluluk hissiyle mücadele ediyor)
11
Eski evi üzüntüyle boşaltıp yenisine yerleştikten sonra
(Marta) Ertesi sabah eski okulunda başlayacak olan meslek
sınavları için hazırlanmıştı.
12
(Marta sınavı kazandı fakat aleyhindeki
dedikodular/entrikalar devam etti)
Namuslu insanların onu engellemek, çıkmak için uğraştığı
çamura iyice gömmek için hazırladıkları iftira henüz kulağına gelmemişti daha!
(Rocco) Marta'yı tekrar görebilme, daha doğrusu Marta
tarafından görülme arzusunun sebebi neydi? Kendi de bilmiyordu.
(Rocco, Anna ile konuştu)
13
Marta'yı fikrinden caydırmamı istedi... Sizin
ihtiyaçlarınızı o karşılayacakmış insanların kötü konuşmalarına bir son vermek
için.
Şimşekler çakan gözlerle, "Ne istiyor ben sana
söyleyeyim mi?" diye atıldı Marta. "Cesareti kırıldı, bir yandan
pişman oldu, öte yandan... ben başımı kaldırmaya yeltendim, değil mi? O zaman o
yere serildi! Tekrar başımı öne eğmeye çalışıyor. Aşağı! Aşağı! / s. 93
Marta, olanlara boyun eğip, onları kabullenip adaleti zamana
bırakmalıydı.
(Marta’nın annesi Torchiara’ya kızının uğradığı haksızlığı
anlatır)
"Öff!" diye söylendi Torchiara. "Bu rezil
meseleden bıktım artık! Zavallı kadıncağıza acıyorum. Ama ben ne yapabilirim
ki, eğer kızı... Beni anlıyorsun değil mi?
Blandino'ya Bayan Ajala'nın ziyaretinin sebebini anlatmaya
başladı.
"Nasıl yani? Sen de onu böyle gönderdin mi?" diye
haykırdı cevap olarak Blandino.
14
Yaklaşık üç ay sonra Marta, birdenbire okul müdüründen bir
davet aldı.
Küçükhanım! Küçükhanım! Burada çalışacaksınız!
Okulun ilk gününden itibaren savaş yeniden başladı.
Okulun diğer namuslu ve kızkurusu öğretmenleri ona hemen
cephe aldılar.
Yaklaşık bir ay sonra milletvekili Alvignani'den, biri
Marta'ya, diğeri ise müfettiş
Torchiara'ya iki mektup geldi.
İkinci Bölüm
1
…dört aydınlık odacığı olan havadar, neşeli bir ev
kiraladılar.
2
Marta, hem annesine hem de Maria'ya, babasının sağlığında
deri atölyesi varken yaşadıkları refahı ve mutluluğu yeniden yaşatmayı
arzuluyordu. Bunu başarabilmek için her türlü fedakarlığı göze alıyordu.
Bazı akşamlar, Don Fifo ve karısı üç kadına arkadaşlık etmeye
geliyordu, rahmetli Doro da sohbetlerin baş malzemesi olmaya devam ediyordu.
Marta, onlardan kayınpederi Pentagora'nın karısı Bayan Fana'nın
büyük bir yoksulluk içinde yaşadığını öğrendi.
Mormoni, / hindi gibi kabarıyordu. Sanki böyle böbürlenerek
Marta'ya, "Haberin var mı şekerim? Sen bana ilgi göstermezsen ben de sana
göstermem, boş umutlara kapılma!" der gibiydi. Ancak Marta'ya bal gibi
ilgi gösteriyordu işte, hem de nasıl! Kimi zaman neredeyse oracıkta patlayacak
gibi oluyordu. Tüm sandalyelerin adeta ona özel bir kaideye dönüştüğü ve
otururken, "Büstümü böyle yontun!" der gibi takındığı görkemli
pozlarını bile kaybetmişti artık.
3
(görevli olduğu okuldaki öğretmenlerden birkaçı Marta’nın
cezbine kapıldı)
Falcone başını çevirdi ve biraz ileride, sağ kaldırımda, bir
şemsiyenin altında durmuş ona ve Marta'ya bakan iki adam gördü
Onlar, Rocco Pentagora ve Bay Madden'den başkası değillerdi.
4
Anna Veronica'nın mektubundaki tehdit barizdi.
Yeni bir skandal...
5
Kocalan ölünce evlerini birleştiren iki kız kardeş, eski
evlerine ait fuzuli yer işgal eden ve işe yaramaz eşyalardan hiçbirini atmak istememişlerdi.
"Niye ölmüyorsun?" diye soruyorlardı aynı anda
birbirlerine.
Evin iki farklı kanadında birbirlerinden ayrı yaşıyorlardı.
6
Gregorio Alvignani gelmişti. Palermo'daydı
7
Yaşlı kapıcı parmaklarını şıklatıp özel bir ses çıkararak
çağırdı kuşları.
Durun, terası göstermeyi unuttum! Görmelisiniz, enfes bir
manzara. Dağlara sanki elinizle dokunacakmışsınız gibi.
8
Yanında yürüyen ve ansızın onu alıp götürmeye gelen o
gözüpek ve nazik adama ait olduğunu hissediyordu ve Alvignani'nin sanki onun
üzerinde doğal bir hakkı, Marta'nın da onun ardı sıra gitme zorunluluğu
varmışçasına onun peşinden gidiyordu (s. 152).
9
Alvignani'nin kollarının arasından ayrılmak istemediği için
değil, orada en derinlere yuvarlanmış, herkesin onu itmek için çaba harcadığı,
arkasından aceleyle iteleyerek sürüklediği son noktaya ulaşmış gibi
hissediyordu kendini artık. Bu durumdan nasıl kurtulacaktı?
10
Vicdan dediğim şey, içimde barındırdığım diğerlerinden
başkası değil,
11
"Palermo'da ne işin var?"
…
Blandino. "Şimdi Rocco Pentagora ile karısını yeniden
barıştırma zamanı."
…
Neredeyse ölecekti."
"Pentagora mı? Gerçekten mi?"
"Ya, Rocco, evet, tifodan... Haberin var mı bilmem,
12
(Marta) benim için hiçbir kurtuluş yok artık. Haberin olsun!
Ölmekten başka çare yok!"
13
"Rahmetli babana o akşam dememiş miydim ben? Gerçekler
er geç aydınlanacak, kızının masumiyeti kanıtlanacak diye! Bekle demiştim,
bekle... Ah, keşke bugünleri görebilseydi! Ağlama, ağlama kızım... Neyin var?
Hay Tanrım, Marta, neyin var?"
Anne, faydasız! Bana bugüne kadar yaptıklarının, önce o
kocam olacak Rocco'nun, sonra babamın yaptıklarının telafisi olabileceğine
inanıyor musun gerçekten? Yok, anne, yok, telafisi yok... Ben herkesin gözünde,
her daim aynı kalacağım...
(Marta, Alvignani’yle konuştu ve Rocco’ya mektup yazmaya
karar verdi)
14
Demiryolu istasyonuna gidecekti ve bir trenin altına
atacaktı kendini ya da sahilin ıssız bir noktasında kendini denize bırakacaktı.
Odasından çıkarken, "Ne güzel bir gün!" dedi
Maria'ya.
Ölmek üzere olan kayınvalidesine yaptığı bu ziyaretle
Marta'nın kocasının pişmanlığına bir yanıt vermek ve barışmayı kabul etmek
istediğini sandı.
Marta ise, karanlık odada şalını ve şapkasını ararken kendi
kendine, "O da bir kurban olmalı. Onu görmek, onu tanımak istiyorum...
" diye düşünüyordu.
Bir elini siper ettiği yanan kibritin ışığı karanlıkta cılız
bir ateş gibi kıpırdanıyordu.
Oturduğu yerden kalkıyor, ayaklarının ucunda ölü gibi yatan
hastaya yanaşıyor, hala nefes alıp almadığına emin olmak için kulağını
yaklaştırıyor ve sonra tekrar oturup, "Nasıl da huzurlu!" diye
düşünüyordu. "Ölüyor oysa...
15
…öğleden sonraya doğru Rocco Pentagora çıkageldi.
Babamın bizi yokluk içinde bıraktığını düşün. Annem ve
Maria... Günahsız onlar... Senin yüzünden. Tüm kentin dilinde, yolun ortasında
yapayalnız, zavallı üç kadın...
Artık çok geç, Rocco! Artık olmaz... Daha önce af
dilemeliydin benden, bu ses tonuyla, seni reddetmezdim o zaman... Şimdi olmaz,
artık mümkün değil!"
"Niçin?"
"Ölmem lazım. Evet... Öleceğim. Ama... Tanrım... Tanrım!
Kendimi savunamadım... Öfkem içimde kaldı... Artık ben neyim? Beni görebiliyor
musun? Neyim ben? Şimdi senin özrünü kabul etsem bile, senin yüzünden
insanların beni sandıkları ve her zaman sanacakları şeyim artık. Artık çok geç.
Anlıyor musun? Kaybettim! Bana ne yaptığını görüyor musun? Yalnızdım... Beni
canımdan bezdirdiniz... Yalnız ve dayanaksızdım... Artık kaybettim!" / s.
203-204
(Rocco) "Bak... Anneme bak... Affediyorum...
Affediyorum... Burada kal. Onu birlikte bekleyelim..."
…
Türkçeleştiren: Esin Gören
Everest Yayınları, Nisan 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder