25 Mayıs 2013 Cumartesi

Emile Durkheim – Sosyolojik Metodun Kuralları


Emile Durkheim – Sosyolojik Metodun Kuralları

Eğer toplumlar bilimi diye bir şey varsa, bunun, geleneksel önyargıların basit bir yorumundan ibaret olmadığını, fakat şeyleri, sıradan insana göründüklerinden farklı biçimde gösterdiğini bilmek gerekir. (s. 7)

Bir şeyin normal karakteri ile bunun uyandırdığı itici duygular bir arada bulunabilir. (s. 9)

Toplumun gerek kendi kendisini, gerekse onu çevreleyen dünyayı tasavvur ediş tarzını kavramak için ele alınması gerekli olan şey, bireylerin doğası değil, toplumların doğasıdır. (s. 22)

Gerçek olan her şeyin kendisini empoze eden, hesaba katılması gereken ve nötralize edilebilse bile hiçbir zaman tümüyle ortadan kaldırılamaz olan bir doğası vardır. (s. 29)

Kolektivite tarafından tesis edilen bütün inançlara ve bütün davranış tarzlarına kurum adı verilebilir. Böyle olunca da sosyoloji şu şekilde tanımlanabilir: kurumların, onların ortaya çıkışının ve işleyişinin bilimi. (s. 30)

Hayatının daha ilk günlerinden itibaren çocuğu belirli saatlerde yemeye, içmeye, uyumaya, sakin ve itaatli olmaya zorlarız.

Çocuğun üzerinde her an hükmünü icra eden baskı, onu tıpkı kendi imajına göre şekillendirmeye yönelik toplumsal çevrenin baskısıdır ki, bunun temsilci ve araçları öğretmenlerle ana babalardır. (s. 41)

…bir fenomen ancak toplumun bütün üyelerini ya da hiç değilse çoğunluğunu kapsadığı ve dolayısıyla genellik arz ettiği taktirde kolektif olabilir. (s. 44)

Birey üzerinde dış bir baskı icra etmeye muktedir olan ya da ayrıca bireysel tezahürlerinden bağımsız, kendine özgü bir varlığı olup, belirli bir toplum çerçevesinde genellik taşıyan, sabit ya da sabit olmayan her yapma tarzı toplumsa olgudur. (s. 49)

İlk ve en temel kural, toplumsal olguları şeyler gibi ele almaktır. (s. 51)

…iyi olan, şeylerin mahiyetine uyandır. (s. 53)

toplum, bir fikrin gerçekleşmesinden başka bir şey değildir. (s. 59)

Madem ki şeylerin dışı bize duyum tarafından verilmiştir o halde, özet olarak şöyle denebilir: bilim, nesnel olmak için, duyumsuz meydana gelmiş olan kavramlardan değil, duyumdan hareket etmek zorundadır. (s. 85)

Metot, normal tipin daha önceden saptanmış olması halinde işe yarayabilir. (s. 109)

Bir yapı, ne kadar sağlamca belirginleşmişse her türlü değişime o kadar direniş gösterir. (s. 117)

Mükemmellik, tanımı gereği, her türlü sınırlamadan kaçar. (s. 122)

Her birey bir sonsuzdur ve sonsuz tüketilemez. (s. 129)

Basitlik sözcüğü, ancak tam bir parçalar yokluğunu dile getirdiği taktirde belirli bir anlam taşır. (s. 133)

Şeylere duyduğumuz ihtiyaç, onların şu ya da bu olmasını sağlayamaz. (s. 142)

…hükûmete, kendisine gerekli olan otoriteyi kazandırmak için bu otoriteye ihtiyaç duymak yeterli değildir. (s. 143)

…bir toplumsal fenomenin açıklanmasına girişildiği zaman, onu meydana getiren etkin nedenler ile fenomenin ifa ettiği fonksiyonu ayrı ayrı ele almak gerekir. (s. 148)

Bir toplumsal olgunun belirleyici nedenini bireysel bilinç halleri arasında değil, ondan önceki toplumsal olgular arasında aramak gerekir. (s. 166)

Toplumsal bir olgunun fonksiyonunu bu olgunun herhangi bir toplumsal amaçla olan ilişkisinde aramak gerekir. (s. 167)

Toplumsal olgular şeylerden ibarettirler ve şeyler olarak ele alınmaları gerekir. (s. 206)

Türkçeleştiren: Enver Aytekin
Sosyal Yayınlar
2. Baskı, Ekim 1994

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder