Latin İbn Rüşdçülüğü
On üçüncü yüzyıl Aristoteles’in yapıtlarının
büyük ölçüde Latinceye çevrildiği bir dönemdir. İbn
Rüşd’ün düşünceleri de bu dönemde Batı dünyasına girdi. Latin İbn Rüştçülüğü,
temel olarak Müslüman bir filozofun Hıristiyan inançlarına zararlı olabilecek
yorumlarına karşı girişilen çabalara atıf yapan bir kavramdır. Bununla birlikte
İbn Rüşd’ün Aristoteles yorumları başta olmak üzere felsefeye kazandırdıkları
hakkında yoğun olarak 13. yüzyıldan itibaren batıda üretilen metinleri bu kavram
altında ele alabiliriz.
Sigerus
de Brabant (1240-1282)
Bugünkü Belçika topraklarında doğdu. 1266 yılından
itibaren Paris Üniversitesi’nde Aristoteles hakkında dersler vermeye başladı.
Derslerin içeriği Hıristiyan imanına aykırı olduğu gerekçesiyle tepkiler almaya
başladı. 10 Aralık 1270 yılında Kardinal E. Tempier, toplam on üç felsefi
önerme hakkında suçlama yayınladı. 1277’de hesap vermesi için Papalık makamına
davet edildi. Sekreterinin bıçaklı saldırısı sonucu öldü.
Sigerus
de Brabant’ın Tanrı ve Evren Anlayışı
Sigerus’a göre varlık ve bir aynı şeyi işaret
eder; bununla birlikte bunlar eşanlamlı değillerdir. Zira varlık, varolma
edimini (actus essendi) gösterirken bir kendi içinde
bölünemeyeni (indivisum in se) anlatmaktadır.
Şeylerde, onları oluşturan iki yön
bulunmaktadır; varlık (esse) ve varolma
potansiyeli (potentia ad esse).
Tanrı ilk varlık ve bütün şeylerin ilk nedenidir.
Olumsallık denilen durum, kesinlikle Tanrı’nın dünyadaki işlere karışmasından kaynaklanmaz.
Bu durum daha çok madde ile ilgilidir.
Sigerus de Brabant De Aeternitate Mundi adlı yapıtında evreni başlangıcı ve sonu
olmayan bir yapı olarak düşünmektedir. Meselenin
en şaşırtıcı tarafı, evrende yer alan türlerin de ezeli-ebedi olarak düşünülmeleridir.
Boethius
Dacus
Kesin doğum ve ölüm yılları da
bilinmemektedir. 1262’den sonra Paris’te bulunduğu ve Edebiyat Fakültesinde
1270 ile 1280 yılları arasında dersler verdiğini biliyoruz. 1277 yılındaki ünlü
Tempier suçlamasına hedef olmuş filozoflardandır.
Ona göre varolmayan şeyler hakkında doğru
önermeler kurmak olanaksızdır. Dünyanın yoktan ve sonradan yaratıldığı tezinin bilimsel
bakımdan kanıtlanamayacağını savunmuş, bilimin sınırlarını belirlemek konusunda
hassas bir tutum sergilemiştir. Boethius Dacus, bilimi akılsal ilkeler bağlamında
ele almıştır. Bu sınırların dışındaki herhangi bir şey veya mesele asla o
bilimin konusu olamaz.
1277 suçlamasında Boethius Dacus’un maruz
kaldığı ithamlardan en önemlisi: Yaratılış olanaksızdır; ne var ki, iman
tarafından ortaya konulan karşıt görüş de sahiplenilmelidir.
Boethius Dacus’a göre felsefe insan aklının
bir eseridir.
İman ise Tanrı’nın mucizeleri ile doğaüstü
bir açınlamanın üstüne kurulmuştur.
---
Ortaçağ Felsefesi
Editör: Prof. Dr. Ayhan Bıçak & Yrd.
Doç. Dr. Serdar Uslu
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2296
Ağustos 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder