Francisco
Suarez (1548-1617)
İspanya’nın Granada şehrinde doğdu. 1564’de
Cizvitlere katıldı. İspanya’nın çeşitli şehirlerinde felsefe ve ilahiyat
dersleri verdi. Lizbon’da öldü.
FRANCISCO
SUAREZ’İN VARLIK ANLAYIŞI
Ortaçağın çok önemli bir kısmında, buna paralel
olarak pek çok filozofun üzerinde neredeyse anlaşmış olduğu konu varlığın (ens) tanımlanabilecek bir yapı olmadığıdır.
İbn Sina’nın da etkisiyle, gerçek (aktüel)
varlık ile mantıksal varlık arasında da ciddi bir gerilim farkı, bir dinamizm
ortaya çıkmıştır. Gelenek içinde kısaca Thomistae (Thomistay
okunur) (Thomasçılar) olarak adlandırılan filozoşara
göre, sınırlı yani fizik dünyada yer alan varlıkta (ens
finitum) varoluş ve öz şeklinde bir açık ayrım bulunmaktadır.
Varlığın ikili ayrımı (duae res) konusuna karşı çıkan anlayış ise, Duns
Scotus tarafından geliştirilmiştir. Duns Scotus felsefesini takip edenlerin grubu
Thomasçıların üzerinde durduğu ayrımı temel olarak benimsemişlerse de,
ayrımdaki öz-varoluş çatışmasını azaltmayı tercih etmişler, sorunu
gerçeklikteki bir sorun olmak yerine daha çok biçimsel bir konu olarak görmeyi
tercih etmişlerdir. Herhangi bir varolan, kendi özüne ilişkin varoluştan
gerçekten ayrı değildir; bu ikisi arasındaki fark bir tarz farkıdır.
Francisco Suarez, ne Thomistae ne de
Scotistae’ın yanında olmuştur. O, üçüncü bir yolun, varlığı anlamak ve anlatmak
için daha uygun olacağını düşünmekteydi. Francisco Suarez bu sorunu, Disputatae Metaphysicae adlı eserinde
ele almaktadır.
Francisco Suarez, metafiziğin kendisine
konu edindiği varlığı, bu ister yaratılmış olsun ister yaratılmamış; ister
tözsel olsun ister ilineksel, gerçek varlık olarak belirler. Ona göre,
metafizik ile uğraşanlar gerçek varlıkla doğrudan bir ilgi içinde bulunurlar.
Francisco Suarez’e göre, eğer metafizikçinin
ilgi alanında hem maddi hem de maddi olmayan nesneler söz konusuysa, o takdirde
varlığın formel bir kavrayışının bulunması zorunludur.
Francisco Suarez, bu noktada varlık
terimini ikiye ayırarak anlamaya çalışır. Ens, bazı durumlarda olmak (sum) fiilinin sıfat hali gibi kullanılır. Bu türden
kullanımıyla varlık, varolma eylemini (actus essendi)
sergiler. Bu durum aynı zamanda varoluş edimi (existens
actu) anlamına da gelmektedir. Başka kelimelerle varlık, gerçekten
varolan anlamında düşünülür. Bunun dışında terim, varlığa gelen veya varlığa
gelebilecek olan özü işaret eder.
Ona göre, varlık, şu anda gerçeklik alanında
yer almayıp bir zaman sonra yer alma potansiyeline sahip olanları da
kapsamaktadır. Aktüel varlık, olası varlığın
sadece belli bir durumunu ifade etmektedir.
Francisco Suarez içinde Tanrı’nın özü O’nun
varolmasıdır.
Dünyadaki bütün yaratılmış varlıkların
varolma nedenleri, onları Tanrı’nın yaratmış olmasıdır.
Suarez’e göre öz ve varoluş gerçekten ayrılmış
yapılar değildir. Bunların ayrılması, haklarında ayrıymışlar gibi konuşulmasının
nedeni akıldadır (in ratio). Başka bir şekilde
ifade edilecek olursa, varoluş ve özün ayrılması sadece düşüncede mümkündür.
Francisco Suarez, tıpkı Duns Scotus gibi,
etrafımızdaki her şeyin “üretimiş” olduğunu düşünür. Her üretilmiş şey bir başka
şey tarafından üretilir.
FRANCISCO
SUAREZ’İN DOĞAL YASA ANLAYIŞI
Bütün insani iradeye hâkim olan, onların
tümü nü ve evreni idaresi altında tutan da Tanrı’nın iradesidir. Bu irade, aynı
zamanda, evrendeki bütün yaratılmış olanların iradelerini belirler; zira
Suarez’in anlayışına göre yasa Tanrı’nın iradesinin bir sonucudur.
Yasa bilinmeden, o yasanın sahibi anlaşılamaz
ve O’na yönelmek mümkün olamaz. Thomas
Aquinas’a göre yasa, insanın eylemlerinin ölçüsü ve kuralıdır. Buna göre insan,
bir eylemi gerçekleştirmeye meyleder veya ondan uzaklaşır. Francisco Suarez bu
tanımı dar bulur.
Suarez’e göre yasa, adil ve düzgün bir
irade eylemidir ve bunun aracılığıyla, insandan daha yüksek bir iradeyi
sergileyen Tanrı, daha aşağıdakileri şöyle veya böyle eylemde bulunmaya mecbur
kılmaktadır. Yasa, Suarez’e göre iradenin
biçimlendirdiği bir durumdur.
Öz ve varoluş arasındaki ayrımı ortaya
koyması ve bunun sadece akılda ortaya çıktığını söylemesi, onu elbette tümeller
tartışması içinde adcı kanata yaklaştırmaktadır.
---
Ortaçağ Felsefesi
Editör: Prof. Dr. Ayhan Bıçak & Yrd.
Doç. Dr. Serdar Uslu
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2296
Ağustos 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder