Aydınlanma Çağının Düşünme Biçimi
Akıl, bu yüzyıl için birlik noktasıdır, merkezdir; o, bu yüzyıl tarafından iştiyakla istenen ve ulaşılmaya çalışılan, arzulanan ve kendisine dayanılarak yönlendirilen her şeyi ifade eder.
...18. yy aklın birliğine ve şaşmazlığına tam bir inançla bağlıdır. (s. 216)
17. yy. felsefi bilmenin özgül görevini felsefi 'sistem' kurmakta görmüştür. (s. 217)
17. yy düzeni ve yasallığı, olgusal dünyada aramıyordu; çünkü onun için bu dünya biçim almamış bir madde dünyası, bağlantısız bir tekiller yığınıydı.
Oysa 18. yy düzen ve yasallığı olgusal dünyada arar ve onu zaten bu düzen ve yasallığın form verdiğini düşünür. Bu form, olgunun matematiksel belirlenebilirliğinde, onun birim ve sayılara göre saptanabilen görünüm ve tutarlılığında verilidir.
Böylece izlenecek olan yol, kavram ve ilkelerden fenomenlere değil, fenomenlerden kavram ve ilkelere doğrudur. Bizim için 'veri' olan, gözlemde saptanabilendir; ilke ve yasa ise Quaesitum'dur (gözlenenin düşüncedeki benzeşiği, bağlaşığı).
(s. 219)
Pozitif ve rasyonel olanın birlik ve uygunluğu, sadece bir talep olmanın ötesinde, ulaşılması gereken bir amaçtır, bir idealdir. Aydınlanma felsefesi, bu amaç ve idealin kesinlikle ulaşılabilir, erişilebilir şeyler olduğuna inanır. (s. 220)
Akıl, varlığa değil, eyleme ilişkin olarak kullanılmalıdır.
Lessing, aklın temel gücünün, doğruluğa sahip olmasında değil, bu doğruluğu elde etme çabasında aranması gerektiğini söylemiştir. (s. 225)
Aklın, temel ve kökensel hak ve sorumluluğu 'inanma' olarak değil, 'bilme' olarak yeniden konumlanmaktadır. (s. 226)
Artık, genel yerine özele, 'ilkeler' yerine 'fenomenlere' öncelik verilmesi vurgulanmıştır. (s. 234)
İnsan tini... sadece tekrarlar ve biraraya getirir. (s. 237)
Doğan Özlem, Bilim, Tarih ve Yorum, 1998
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder