Kafka'da, pencereler ve kadınlar çoğu zaman birbirleriyle yakından ilişkilidir; pencere hayata açılan simgesel bir geçittir ve bir birliktelik, öbür yana geçiş için potansiyel olarak zorlayıcı bir nedendir. Pencereler dişiliği simgelediği için de, bu ikisi zaman zaman özdeştirler. (s. 23)
"Dünyaya açılan pencere'sinde oturup, bilinçsizce yolun karşısındaki tepelere, köprüye ve ırmağa bakarken..."
Pencereler burada (Amerika) iki dünya arasındaki ayırıcı sınırlardır; dış dünyaya bir geçit sağlarlar ama aynı zamanda da bir sanatçı olan baş kişi ile o dünya arasındaki engelleri oluştururlar. (s. 24)
O, kendi dünyasında bir tutuklu, yalnızca dışarıda akıp giden dünyayı izlemesine olanak veren ama asla kırıp dışarı çıkamadığı cam kalbinin içinde bir kötürüm olarak yaşar. (s. 27)
"Geçmişte defalarca, geceleyin pencerenin kenarında mandalla oynayarak ve pencereyi açıp kendimi -aşağıya- aşağı atmayı neredeyse bir görevmiş gibi addederek durdum." (s. 29)
Çeviren: Yonca Yalçın Çakmaklı
Notos, sayı 12, 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder