23 Mayıs 2010 Pazar

Vicdan (Günlükler, Kierkegaard)

Tanrı'nın güce sahip olduğu yer orasıdır. Kişi dünyadaki bütün güçlere sahip olsa da, orada sahip hala tanrıdır. Ve işte güce sahip olduğunu bilen sahibin, bu güce sahip olmayana söylediği şey şudur; yapman gerekeni yap, bırak güce sahip olan senmiş gibi görünsün, gerçek durum seninle benim aramda sır olarak kalsın.

Eğer insan bir şey istiyorsa, uğrunda her fedakarlığı her türlü çabayı gösterebileceği bir şey ister. İşte o zaman istediği şey mümkün olur.

Ve her kuşakta keç tane bilge insan var ki...

Beraberindeki ıstıraplarıyla birlikte bu acı veren dengesizliği (kuşkusuz hala bu işkencenin mutlak ıstırabını kavrayacak kadar ruha sahip olanların büyük kısmını intihara sürükleyebilir). Tenimdeki diken, benim sınırlarım, benim çarmıhım olarak görüyorum. Bunun göklerdeki tanrının bana verdiği çağdaşlarımın arasında hala dengini bulamayan ruh gücümün karşılığında talep ettiği yüksek fiyat olduğuna inanıyorum. Bu beni övüngen yapmıyor; çünkü bir şekilde eziliyorum. Arzularım günlük şiddetli acı ve aşağılanmam haline geldi.

Samimi olarak gücümün kırılganlıkta ve zayıflıkta yattığını söyleyebilirim.

Durun! Kutsal ve basit gerçek şudur ki; hiç kimse kesinlikle hiç kimse, onu anlayamaz. En bilge kişinin de en sıradan insan gibi tevazu içinde itaat etmesi gerekir. Sokratçı cehaletin derin hakikati burada yatar. Bütün tutkularını, gizli bilgilerini, gerçekte terk etmek, tam bir sadelikle tanrı önünde cahil bir halde durmak; bir mikroskobun yardımıyla gözlemler yapma şovunu (ki zaten yalnızca insanlar arasındaki bir meseledir) terk etmek.

İnsanların büyük bir kısmı çok korunaklı yaşamlar sürüyorlar ve bu nedenle tanrıyı çok az tanıyorlar.

Kendine yardım etmeyi öğrenmek için ölümcül tehlikeyi göğüsleyerek derinlere inmek zorundasın.

Kadın, bedendir.

Kalabalığın dikkatini kendi mahvoluşlarına çekmek istiyorum.

İnsanlar erotik aşk ve dostlukla flört ediyorlar ve bunu aşk olarak övüyorlar. Saçmalık!
Aşk, kendini inkardır ve kökü tanrıyla ilişkidedir.

Çocukluğumun ilk yıllarından beri kalbime keder oku saplanmış yatıyor. O orada durduğu sürece ben ironiğim, eğer oradan çekilip alınırsa, ben öleceğim.

Melankolime rağmen yinede dünyayı sevdim, çünkü melankolimi sevdim!

İman, tefekkürden sonra gündelik yaşama muhatap olmaktır.

Bütün tiranlıklar içinde halk hükğmeti en dayanılmaz olanı, en ruhsuz olanıdır; yüce ve üstün olan her şeyin kayıtsız şartsız olarak çöküşüdür.

İdeal olarak en fazla hangi kimse sevilebilir? Beni mutsuz eden.
Ama dürüst ve samimice en iyisini yaptığını düşündüğüne bütün kalbimle inanmış olmam kaydıyla.
...beni mutsuz ettiği gerçeği bende sempati uyandırır. Ve onu daha çok severim.
Bu özel talihsizlik nedeniyle duyduğum üzüntü içinde, seven kimse için sevdiğini mutsuz etmenin ne kadar güç olması gerektiğini düşündüğüm zaman bu güçlük için duyduğum üzüntü onu daha fazla sevmemi sağlar.
Beni mutsuz ettiği için ona olan sevgim en büyüktür.

Beni mutlu ettiği için birisini sevmek egoizmdir.

Tanrı'nın bana kızacağı ve terk edeceği korkusu

Hıristiyanlık yalnızca Hıristiyandan bütün kalbiyle insanları sevmesini ister; ama Hıristiyan bunu yapamaz, çünkü ödülü zulümdür.

Bir kimse hakikat uğruna kendi hayatını feda etme hakkına sahip midir?

Aslında hiçbir zaman genç olmadım. Entelektüel bakımdan istisnai derecede yetenekli birisi olarak, kendimi ironik açıdan insanoğlunun hayvani yönlerini ilgilendiren her şeyin üzerinde gördüm.

Tehlike neredeyse orada olmak.

Şimdi ihtiyacım olan yalnızca sabır.

Önceden öğrendiğim ilk şey ıstırap çekmeyi seçmiş gibi görünen insanlar olduğu; şimdi ise çok günah işlemiş olduğumun bilincinde olduğum.

Kendi çarmıhım olarak taşıdığım ağır yükümü kendime saklamayı amaçlıyorum.

Olmak, yaşamını idame ettirmekten daha önemlidir.

İki tür eğitim vardır,
Birincisi sokratça eğitim, kişide kendisinde eksik olan bilgilere yönelik bir açlık uyandırmak üzere sorular sormak, ikincisi ise tam tersidir; aslında öğrencinin soru sorması...

Nişan bozulduğunda duygularım şunlardı; ya kendini vahşi zevklerine teslim edeceksin ya da mutlak dindarlığa...

Kitaplar ona ve ölmüş babama, yani öğretmenlerime ithaf edilecek yaşlı bir adamın asil bilgeliği ve bir kadının sevgi dolu anlama yetersizliği.

Yaşadıklarım; günübirlik şehitlik.

Benim görevim hiç bir zaman yerleşik düzeni sarsmak olmadı, benim asıl görevim bu düzene sürekli içsellik aşılamaktı.

Bütün bir yaşam bir kadın için belkide çok aşırı bir ölçüdür.

Sistem hiçbir şeyle başlar, mistisizm ise daima herşey ile sona erer.
Mistisizm kutsal hiçbir şeydir; tıpkı, Sokrat'ın cehaletinin tanrı korkusu olduğu gibi.
Sokrat bu cehaletle başlamadı, onunla bitirdi ya da sürekli olarak bu cehalete vardı.

Trajedide kader, kahramanı mahveder, ama koro onun saldırılarının farkında değildir.

Kant, insan kendi yasakoyucusu (otonomi) olduğunu düşünüyordu; yani kişi kendisini kendi koyduğu yasalara tabii tutuyordu. İyi anlaşıldığında bu fikir, yasasızlığı ya da deneyi varsaymaktadır.

İman, oldukça doğru bir biçimde dünya dışı bir noktadadır. Ve bu nedenle bütün dünyayı yerinden oynatır.
Absürdü ele aldım. Bütün kavramların çürütülmesi, kişiyi dünya dışına, absürde zorlar ve işte iman buradadır.
Yahudi bu yaşamla ilişkilidir, bu yaşama ilişkin vaade sahiptir. Hıristiyanlık ise özünde gelecek hayatı vaad eder, zira Hıristiyanlık özünda ıstırap çeken hakikattir.

En yüksek,
en yükseği anlamak değil,
onu yapmaktır.

Hıristiyanlık sonuna kadar acı çekmektir. Ebedi bilinçtir.

10 Eylül
"Bu gün nişanlanmamın üzerinden tam 12 yıl geçti."
1840-1852

Benim Regine ile nişanlanmam ve nişanı bozmam gerçekten de Tanrı'yla ilişkim demek,
Kutsal bir ifadeyle benim Tanrı'yla nişanlanmam demekti.

Hıristiyanlık aleminin 1800 yıl boyunca kelimenin tam anlamıyla kendisinden nasıl davranacağımı öğreneceğim kimse bulunmaması...
benim görevim, yeni bir görev
Bu dünyadaki tek dürüst insan türü tüccarlardır, zira en azından aldattıklarını açıkça itiraf edecek kadar dürüsttürler. Schopenhauer

Schopenhauer'i tamamen kendisinin zıddı olarak takdim ediyor.

Tanınmak arzusunda oluşunu ironik, trajik buluyor.

Yaşam vermek, yaşam almaktan çok daha büyük bir suç olmalıdır.

En derin lanet, sıradanlıktır.

Hiçbir zaman insanlar arasında aranacak ve bulunacak bir yardım olduğunu düşünmemekle desıradan acı çekenlerden farklı oldum. Istırap çekme benim farkımdı.

Hakikat bir tuzaktır.
O seni elde etmeden sen ona ulaşamazsın.

İşte şimdi senin için sessizlik vaktidir.

Tanrıyı sevmek, insan olandan nefret etmektir.

Yaşamın anlamı ölmektir.
Dünyadan vazgeçmek.

Bizler; eski ile yeni arasındaki çatışmayız.

Kierkegaard
Ölümü
11.11.1855

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder