Jean Pierre
Vernant – Evren Tanrılar İnsanlar
Vernant Yunan
Mitlerini Anlatıyor
Henüz hiçbir şey yokken ne vardı? Bu soruya
Yunanlılar anlatılarla, mitlerle yanıt verdiler.
En başta, ilk başta varolan şey Boşluk’tu;
Yunanlılar buna Khaos derler.
Derken Toprak belirdi. Yunanlılar Gaia dediler ona.
Khaos’un karmaşıklığının, karanlık belirsizliğinin
karşısında Gaia’nın açıklığı, sağlamlığı, kesinliği vardı. (s. 17)
Khaos dendi mi Yunanlılar bütün sınırların karıştığı
bulanık bir sis düşünürler.
Khaos ile Toprak’tan üçüncü olarak Yunanlıların Eros
dedikleri varlık doğar. (s. 18)
Bu ilk Eros sonradan, erkeklerle kadınların
varoluşlarıyla birlikte ortaya çıkacak Eros değildir.
Toprak ilk önce
Uranos,
Gök,
Sonra Pontos’u, yani
suyu
Doğurur. (s. 19)
İlk baştaki Uranos’un cinsel etkinlikten başka bir
işi yoktur. Gaia’yı istediği kadar sarıp sarmalar.
…boy boy çocuklar türer.
Gök Toprak’tan asla ayrılmadığı için aralarında bu
çocuklara, Devlere
Yer kalmaz.
Gaia ile Uranos’un çocukları
İlkinin adı Okeanos
idi. Evreni çevreleyen, daire çizerek akan sıvı bir kemerdi bu, (s. 20)
Kozmik bir nehir kendi üstüne kapalı bir daire
biçiminde akıyordu.
En gencinin adı Kronos
idi.
Erkek ile dişi Devlerden başka iki üçlü doğdu. İlk
üçlü Tepegözlerdi: Brontes, Steropes, Arges.
İkinci üçlüye Yüzkollular denirdi: Kottos, Briareus, Gyes.
Henüz tam anlamıyla ışık yoktur, çünkü Uranos
Gaia’nın üstüne uzanıp yatarak sürekli gece olmasına neden olur.
Kronos, Gaia’ya yardım etmeyi, babasıyla kapışmayı
kabul eder. (s. 21)
Kronos, Uranos Gaia’ya abandığı zaman babasının
cinsel organını keser. Sonra yaptığı işten içi yanmasın diye hiç arkasına
dönmez.
Hayaları kesilen Uranos Gaia’dan uzaklaşır.
Khaos soyuna bakalım.
Boşluktan iki varlık çıkar, birinin adı Erebos’tur, diğerininki Nyks,
(s. 22)
Erebos
mutlak karanlıktır,
Bir başına çocuklar doğurur:
Aither,
Esir, esirli ışık,
Hemera,
Gün, gün ışığı… (s. 23)
Uranos Gaia’dan ayrılırken oğulları için
Beddua eder; “adınız dev olacak, çünkü boyunuzdan
büyük işlere kalkıştınız, babanıza el kaldırmış olmanın bedelini ağır ödeyeceksiniz.”
Titaino = uzatmak, yayılmak anlamına gelir
(Uranos’un) kesik cinsel organından yere düşen kan
damlalarından Erinysler doğar.
Öç tanrıçalarıdır onlar.
Kronos’un denize, Pontos’a attığı hayalara ne olur
peki?
…muhteşem bir yaratık doğar: Aphrodite, deniz ile köpükten doğmuş tanrıça. (s. 24)
Aphrodite’nin peşinden,
Eros
ile Himeros, Aşk ile Arzu çıkagelir. (s. 25)
Kronos, kendisine karşı bir tertip kurarlar diye
Üç Tepegözle üç Yüzkolluyu bağlayıp yeraltı
dünyasına yollar.
Rhea’yla birleşecektir.
Rhea ile Gaia birbirine yakın iki kökensel güçtür.
(s. 28)
Kronos çocuklarına güvenemez.
Bir çocuğu olur olmaz onu ağzına atar, yutar.
Rhea, Kronos’un bu rezil davranışına bir çare
bulmaya karar verir.
Son çocuk, Zeus, en
küçükleri
Doğmak üzereyken Rhea, Girit’e gidip burada gizlice
doğum yapar. Bebeği
Naiaslara emanet eder.
Kronos hiçbir şeyden kuşku duymaz.
Rhea’nun hamile olduğunu bildiği için, çocuğu görmek
ister. Rhea ona bir taş verir. (s. 29)
Zeus büyüyüp gürbüzleşir.
Kronos’tan Uranos’un hesabını sormaya karar verir.
Amacına yine kurnazlıkla ulaşacaktır. Yunanlılar bu
kurnazlığa Metis derler, yani insanın karşısındaki kişiyi aldatmak için her
türlü düzeni kurmasını sağlayan kıvrak zekâ. Zeus’un kurnazlığı, Kronos’a bir
pharmakon, bir ilaç vermekten ibarettir.
Kusturucu bir ilaç.
Zeus’un çevresinde bir tanrılarla tanrıçalar meclisi
oluşmuştur. Tanrılar savaşı diyebileceğimiz savaş da böyle başlar. (s. 30)
…varlıklardaki bakış gözden çıkan ışıktır.
Bu savaşta Zeus’un yıldırımını fırlattığı anda,
dünya yine kaos durumuna döner.
Gök yeryüzüne düşer, Khaos durumuna geri dönülür.
(s. 32)
Devler yere inerler.
Yüzkollular üstlerine koca koca kayaları yığarlar,
Devler altta kalır, hiç kımıldayamazlar.
Yüzkollular, Kottos, Briareus, Gyes, onları ellerine
geçirip yeraltı dünyasına götürürler. Devler öldürülemez, çünkü ölümsüzdürler.
Yerin dibindeki uçuruma, sisli Tartaros’a
tıkılırlar. Yeryüzüne çıkmasınlar diye de Poseidon Tartaros’a açılan bu dar
geçit üstünde kale surlarına benzer bir yapı kurmakla görevlendirilir.
Burada Poseidon üç kat tunçtan bir duvar örer. (s.
33)
Styks’in suları öyle güçlüdür ki içmek isteyen her
ölümlü anında çarpılır, yok olur gider. Savaş sırasında Styks,
Zeus’un tarafına geçmeye karar verir.
Yanında iki çocuğunu da getirir. Kratos ve Bie
Kratos düşmanını alt eden gücün temsilcisidir.
Bie, kurnazlığın aksine, kaba kuvveti temsil eder.
Zeus nereye giderse gitsin Kratos ile Bie hep
yanındadır. Biri sağında diğeri solunda durur. (s. 34)
Kronos ilk politikacıdır.
Zeus, savaşa girmemiş olan tanrıça Hekate’nin bütün ayrıcalıklarını korumuş hatta
genişletmiştir.
Haketa
Tanrılar dünyasında keyfiliği temsil eder. (s. 35)
Zeus’un ilk eşinin adı Metis’tir.
Metis, Athena’ya
hamile kalır.
Zeua’un korkusu bir erkek çocuğun
Onu tahttan indirip yerine geçmesidir. (s. 36)
Zeus ile karısı Metis arasında kurnazlıklar düellosu
başlar.
Zeua Metis’e sorar:
Gerçekten her kılığa girebilir misin?
Peki bir damla su olabilir misin?
Metis damlaya dönüşür dönüşmez Zeus onu yutar.
Athena’ya hamile Metis, Zeus’un karnındadır.
Zeus acıyla bağırır. Prometheus
ile Hephaistos birer baltayla çıkagelirler.
Zeus’un kafasına okkalı bir darbe indirirler; Athena büyük bir çığlıkla
tanrının başından çıkar, genç kız tepeden tırnağa silahlı doğar. (s. 37)
Gaia yeniden, daha genç bir yaratık çıkarır ortaya,
ona kimi kez Typheus kimi kez Typhon denir.
Gaia bu yaratığı Tartaros’tan peydahlamıştır. (s.
38)
Olympos’un tanrısal düzenine musallat olacak bu
varlık: Khthon
Zifiri karanlık toprağın adıdır. (s. 39)
Typhon Zeus’a saldırır.
Kazanan Zeus olur. (s. 40)
Devler genç savaşçılardır. Evrende Zeus kraliyet
düzenini, onlar da buna karşılık askeri düzeni simgelerler.
Devler neden iktidarı kendi ellerine almadıklarını
sorarlar. Devler savaşı bu yüzden çıkar. (s. 43)
Devler gücün sürekli yenilendiği bir yaşın, askerlik
çağına gelmiş gençliğin kuvvetine sahiptirler.
Devler
Ölümlülük ile ölümsüzlük arasında dururlar.
Olymposlular işi bitirmek için Heraakles’in
yardımına başvururlar.
Herakles
Zeus ile bir ölümlü olan Alkmene’nin
oğludur.
Gaia
Ölümsüzlük otunu aramaya koyulur.
Bu otu koparıp ölümsüz olsunlar diye Devlere vermeyi
amaçlar.
Zeus ondan önce davranır.
Otu koparır. (s. 44)
Dünyanın dibinde gece vardır, karanlıklar vardır,
Hades ya da Tartaros’tur burası
Buradaki tanrılar yenilmişlerdir. (s. 45)
Eros ile Himeros, Arzu ve şefkatli aşk
Bu evren sürekli olarak karşıtlıklardan doğar.
Altın Aphrodite karşısında kara Aphrodite vardır.
(s. 47)
Rüzgârlarla fırtınalar Typhon’un cesedinden çıkar.
(s. 48)
Korinthos yakınında
Mekone ovasında tanrılarla insanlar bir arada,
karışık yaşarlar.
Kavganın başlamasından önceki zamana da Altın Çağ
denildiği olurdu. (s. 50)
Kadınlar henüz yaratılmamışlardı. (s. 51)
Tanrılar ile insanlar arasında yerler nasıl
dağıtılmalı?
Prometheus, aslında Kronosoğlu İapetos’un oğludur. (s. 53)
Prometheus’un asi, kurnaz, başıbozuk bir kişiliği
vardır. Her şeyi eleştirir.
Zeus ile Prometheus’un zekâ, akıl bakımından ortak
yanları vardır. (s. 54)
Prometheus besili bir boğa getirtir. Hayvanı üçe
değil de ikiye ayırır. Prometheus’un hazırladığı bu iki ayrı parça tanrılar ile
insanlar arasındaki konum farklılığını belirleyecektir.
Prometheus hayvanın bütün ak kemiklerini bir araya
toplar. Bunu bir pay olarak ayırır, üstünü iştah açıcı bir yağla kaplar. İşte
ilk pay.
Sonra ikinci pay ı hazırlar. Prometheus bunun için,
bütün krea’yı, etleri, yenebilen bütün kısımları ayırır. Bu kısımları hayvanın
derisine sarar.
Prometheus bu iki parçayı getirip masaya, Zeus’un
önüne koyar. Zeus hileyi önceden
sezmiştir ama oyunu kabul eder. (s. 55)
Üstü beyaz yağla kaplı, iştah kabartan kısmı alır.
Paketi açar, çırılçıplak kemikleri görür. İşte o
zamandan sonradır ki Zeus onu aldatmak isteyen kişiye, Prometheus’a korkunç bir
kin beslemiştir.
Paylaşımında hile yapar, çünkü görünüş aldatıcıdır.
İyi, çirkinde gizlidir, kötü de güzelin kılığına bürünür. (s. 56)
Prometheus’un hilesi yoluyla tanrılara sunulan şey
aslında hayvanın yaşam kaynağıdır, oysa insanların aldıkları ettir.
Onları belirleyen ölümlülük niteliği bu paylaşımla
sabitlenir. İnsanlar artık ölümlü olmayan tanrıların aksine ölümlüdürler, gelip
geçicidirler. (s. 57)
O günden sonra Zeus insanlardan hem ateşi hem de
buğdayı gizler.
Ateşsiz kalmak insanlar için bir felakettir. Zeus içten
içe sevinir. O zaman Prometheus da bir hile bulur. Hiçbir şey olmamış gibi göğe
çıkar elinde bastonuyla.
Prometheus Zeus’un ateşinden bir tohumu, sperma puros’u çalıp kamışın içine yerleştirir. (s.
58)
Zeus ateşle birlikte insanlardan bios’u, yaşamı da
saklamıştı.
Kronos zamanında
Toprağı işlemek gerekmiyordu.
Eskiden kendi başına çıkan şeyler Zeus’un isteği
gereği artık zor, zahmetli hale gelmiştir. (s. 59)
Zeus ile Prometheus arasındaki kurnazlık yarışı
henüz bitmemiştir.
Hephasitos’a balçığa su katmasını,
Genç bir kız biçimine getirmesini ister.
Tauma idesthai
İşte ilk kadın (s. 61)
Söz kadına gerçeği söylesin, duyguları dile getirsin
diye değil, yalan söylesin, hislerini saklasın diye verilmiştir.
Pandora
işte böyledir.
Pro-metheus
/ her şeyi önceden anlayan, öngören demektir.
Epi-metheus
/ her şeyi epi, sonradan anlayan çok geç görendir.
Tanrılar en çekici varlığı ona gönderirler.
Pandora onun önündedir.
Epimetheus kapıyı açar,
Ertesi gün evlenirler. (s. 62)
Pandora tıpkı ondan çıkma bütün kadın genos’u, soyu
gibi hiçbir zaman tatmin olmaz, hep fazlasını ister, azla yetinmesini bilmez.
(s. 63)
Epimetheus’un evinde dizi dizi küp vardır.
Bir tanesine hiç kimse dokunmamalıdır.
Pandora araya gizlenmiş küpün kapağını açar, bütün
kötülükler dışarı çıkar, evrene dolar. Pandora kapağı kapattığında içeride bir
tek elpis, umut, olması istenen şey kalır. Elpis dışarı çıkmaya vakit
bulamamıştır. (s. 66)
Troya Savaşı
Her şey Pelion dağında, Phthia kralı Peleus ile Nereus kızı Thetis’in
düğünleri sırasında başlar.
Thetis dönüşebilme, kılıktan kılığa girme
yeteneğiyle göz alıcı, baş döndürücü bir tanrıçadır. İki büyük tanrı âşıktır
ona: Zeus ile Poseidon. (s. 70)
Eğer Zeus isteğine kavuşursa, eğer Thetis ile
birleşirse, bir gün onun çocuğu da Zeus’un Kronos’a, Kronos’un da Uranos’a
yaptığının aynısını yapacaktır.
Thetis ile Peleus’un oğlu Akhiellus.
Başlangıcı bu olaya bağlı Troya Savaşı’nın en büyük kahramanlarından biri de o
olacaktır. (s. 71)
Peleus deniz kıyısına gelir. Thetis ortaya çıkar,
Peleus ona seslenir, kollarından yakalar kendine doğru çeker.
Tanrıça girebileceği kılıkların hepsine girip çıkar,
yenildiğini anlayıp pes eder.
Thetis’in girdiği en son kılık mürekkep balığıdır.
Balık kendi yarattığı karanlığın içinde kaybolur,
yok olur gider. Thetis’in son çaresidir bu.
Kapkara mürekkep içinde Peleus iyi direnir,
elindekini bırakmaz. (s. 72)
Pelion’a davetsiz bir misafir gelir. Düzensizlik,
kıskançlık tanrıçası Eris.
Elinde olağanüstü bir hediyeyle, düğünün orta
yerinde çıkagelir.
Bu hediye sevilen kişiye duyulan tutkuyu belirten
altın bir elmadır.
Ancak meyvenin üstünde bir şey yazmaktadır: “en
güzele”
Peki, kim alacaktır elmayı?
Troya Savaşı da bu yüzden çıkacaktır. (s. 73)
Paris,
Hekabe’nin
en genç oğludur.
Hekabe onu doğurmadan hemen önce düşünde bir çocuk
değil bir meşale doğurduğunu, meşalenin de Troya’yı ateşe verdiğini görür. (s.
75)
Onu, ana-babasının doğduktan sonra verdikleri
isimle, yani Paris’le değil Aleksandros’la çağırırlar. (s. 76)
Hermes,
Üç tanrıçadan hangisini daha güzel bulduğunu
bildirmesini ister.
Athena
ne sunabilir? Şöyle der: Eğer beni seçersen savaşta zaferler elde edeceksin,
bilgeliğini herkes kıskanacak.
Hera
şunu söyler: Beni seçersen kraliyeti alacaksın, bütün Asya’nın hâkimi
olacaksın.
Aphrodite
ise: Eğer beni seçersen tam bir baştan çıkarıcı olacaksın, nerede bir dişi
varsa elde edeceksin, ayrıca güzelliği dillere destan Helene’yi
alacaksın. (s. 77)
Paris, Helene’yi seçer.
Kimdir Helene?
Ölümlü olan annesi Leda,
Kalydon kralı Thestios’un kızıdır.
Tyndareos
Leda’ya vurulur.
Zeus da göz koymuştur ona.
Düğün gecesi tam Tyndareos ile Leda gerdeğe
girecekken Zeus oraya gelir, bir kuğu kılığına girip Leda’yla birleşir.
Leda hem Tyndareos hem de Zeus’un döllerini taşır.
Dört çocuk olur. İki oğlan Kastor ile Polluks; iki kız Helene ile Klytaimnestra.
(s. 78/79)
Helene evlenme çağına geldiğinde Yunanistan’da ne
kadar bekâr yiğit, prens, kral varsa hepsini evine çağırır. Eş seçimini Helene
yapacaktır.
Helene, Menelos’u
seçer.
Paris, Menelos’a misafir olur. Menelos bir cenaze
için evden uzaklaşır. Paris, Helene’yi yanına alıp Troya’ya gider. (s. 80)
Troya nihayet düşmüştür.
Odysseus
On iki gemiyle birlikye Odysseus İthake’ye
doğru yol almaya karar verir.
Agamemnon’un
gemileriyle Odysseus’unkiler fırtına yüzünden birbirini kaybeder. (s. 86)
Hiç tanımadıkları bir yere yanaşırlar.
Bu ülkedekilere Lotophagoi
denir, yani Lotosyiyenler.
Nefis bir bitki olan lotos yemektedirler. Eğer bir
insan bunu yerse her şeyi unutur; artık geçmişini hatırlamaz.
Lotosyiyenler ülkesinden ayrılırlar.
Gemilerinin üstü sisle kaplanır, göz gözü görmez
olur.
Gemileri karaya oturur. (s. 88)
Tepegöz
Odysseus’a okkalı bir beddua savurur. Gemi Polyphemos’un
adasından uzaklaşıp Aiolos adasına varır.
Aiolos ona bir tulum verir.
İçinde bütün rüzgârların kaynağı, bütün fırtınaların
tohumu vardır.
Odysseus ile arkadaşları denizde yol alırlarken
başka bir yere, Lestrygonlar adasına varırlar.
Odysseus adamlarından birkaçını kentte kimlerin
oturduklarını öğrenmeleri için gönderir.
Lestrygon kralının huzuruna çıkarlar, kral onları
görür görmez birini yakalayıp yutar.
Odysseus gemisinde kalan adamlarıyla yola çıkar.
Aiaie
adasına çıkar. (s.94)
Odysseus ile Kirke
bir aşk macerası yaşarlar.
…dönüş yolculuğunun rahat geçmesini sağlayacak bütün
bilgileri verir (Kirke).
Çukurun önündedir.
Nihayet Teiresias
belirir.
Akhilleus’un
itiraflarını dinledikten sonra yola koyulur. Yeniden Kirke adasına döner.
Odysseus şarkı söyleyen Sirenlerin
yaşadıkları adanın açıklarına ulaşır. (s. 98)
Sonra başka bir adaya, güneş adası olan Triklaria’ya varırlar.
Adada ölümsüz hayvanlar bulunmaktadır.
Dalgalar onları çil yavrusu gibi dağıtır. T
Bir tahta parçasına tutunan Odysseus dokuz gün suda yüzer. Sonunda Kalypso adasına ulaşır.
Bir tahta parçasına tutunan Odysseus dokuz gün suda yüzer. Sonunda Kalypso adasına ulaşır.
Dünyanın ucundaki bir adadır bu. Denizlerin bittiği
yerden bile uzaktır. Hiçbir yerde değildir.
Odysseus mekân ile zamanın dışına atılmıştır. (s.
102)
Kahraman on yıldır adada saklanmaktadır. Nympha ile birlikte yaşar.
Kalypso Odysseus’a tam bir tanrı olmayı önerir; hep
genç kalacak, ölümsüz olacaktır.
Odysseus Kalypso’da kalırsa Odysseia olmayacak,
Odysseus hiç var olmayacaktır. İşte bu açmazla karşı karşıyayız.
Evine dönmeyi seçer.
Odysseus salla yol alır. (s. 107)
Bir kez daha çıldırmış dalgalarla boğuşur.
Tanrıça İno Leukothea
onu fark eder.
Ona tanrısal bir yaşmak ile bir kemer uzatır. Bunu
tak ölmeyeceksin. Ama karaya çıkmadan önce çıkar at.
Phaiakların
adası
Yamyamlarla tanrıçaların bir arada bulundukları
dünyanın tam ortasındadır. Phaiakların işi de adam kaçırmaktır.
Odysseus yaprakların altına gizlenmiş uyumaktadır.
Kralın bir kızı vardır.
Nausikaa
Phaiak gemisi Odysseus’u İthake’ye götğrmektedir.
(s. 111)
Phaiaklar Odysseus’u uyur halde sahile, zeytin
ağacının altına bırakıp geri dönerler.
Penelopeia
odasında her gün kumaş dokumakta ama gece olunca dokuduklarını sökmektedir.
Athena
Odysseus’un gözüne görünüp durumu açıklar. Talipler
var, onları öldürmelisin,
Oğlun Telemakhos’un
domuz çobanı Eumaios’un, öküz çobanı Philoitios’un desteğini almalısın, böylece onları
belki yenebilirsin. …önce seni tamamen değiştireceğim. (s. 112)
Odysseus desteklerini almak için bazı kişilere
kimliğini açıklar.
Penelopeia
İçinizden hanginiz kocamın yayını kurup salona
koyulacak hedefleri vurursa, benim kocam olacak. (s. 117)
Odysseus kimse dışarı çıkmasın diye büyük salonun
kapılarını kapattırır.
Hepsi yayı kurmayı dener ama hiçbiri başaramaz.
Odysseus yayı alır. Kurar
Bütün talipler öldürülür. Salon yıkanıp temizlenir.
(s. 118)
O yatak yerinden oynatılamaz.
Karı koca yatağının sabit ayağı her ikisinin
paylaştığı sırrın, kadının erdeminin, kocanın kimliğinin sabitliğinin
ifadesidir. (s. 120)
Dionysos
Dionysos hiçbir yere ait değildir, her yerdedir.
Başkası figürünü, farklı, ayrıksı, rahatsız edici,
normal olmayanı temsil eder.
Salgına yol açan bir tanrıdır. (s. 123)
Kadmos
da bir yabancıdır, uzaklardan gelen bir Asyalı, bir Fenikelidir. Tyr ya da
Sidon kralı Agenor ile Telephassa’nın
oğludur.
Europe
göz kamaştırıcı genç bir bakiredir. Tyr sahillerinde Zeus’un dikkatini çeker.
Zeus dev gibi beyaz bir boğaya dönüşür. (s. 124)
Kız boğanın sırtına biner.
Zeus ile Europa Asya’dan Girit’e geçerler. Orada
Zeus Europe’yle birleşir, çocukları olur, Rhyadamantys,
Minos; onlar ileride Girit’in kralları
olacaklardır. Zeus adanın hâkimlerine bir hediye bırakır. Talos, tunçtan bir dev; işi Girit’i korumak.
Kadmos
Delphoi’ye gider, Kâhin şöyle der,
…Tyr’li yiğit, bir ineğin peşine takılacaksın,
O yürüdükçe sen de yürü, nerede yatar da bir daha
kalkmazsa orada bir kent kuracaksın, oraya kök salacaksın.
Kadmos hayvanı izler
İnek bir çimlikte durur, işte burası gelecekte Thebai kenti olacak yerdir, Boiotia’dır.
Athena’ya kurban sunmak ister. Kurban sunmak için su
gereklidir.
Suyun başını bir ejderha tutmuştur.
Kadmos ejderhayı öldürür.
Ovaya gidip ejderhanın dişlerini eker.
Her birinden yetişmiş bir savaşçı çıkar.
Birbirlerine meydan okumaya başlarlar. Kadmos
kendisine karşı birleşebileceklerini anlar. Bir taş alıp savaşçıların ortasına
doğru fırlatır. Askerler kavgaya tutuşur. Sadece beşi sağ kalır. Bu savaşçılara
Spartoi, yani Spartalılar
denir, anlamı da ekilmişlerdir.
Khthonios, Oudaios, Peloros, Hyperenor,
Ekhion, yani azman, topraksı,
gece gibi, karanlık, savaşçı… (s. 126-127)
Zeus gerçek suretini gizleyerek Semele’yle birleşir.
Ondan, kendini göstermesini ister. Zeus, kıza
görünür, kız yanıp kül olur. Karnında Zeus’un çocuğunu taşıdığı için, yanmakta
olan bedenden çocuğu çıkarır. Baldırına bir yarık açar ve burasını ana rahmine
dönüştürür. Henüz altı aylık olan bebeği oraya yerleştirir. Böylece Dionysos iki kez doğacaktır. Zeus iki kez aynı çocuğun
babası olacaktır. (s. 128)
Semele’nin kız kardeşi Agave’nin
oğlu Pentheus Thebai’nin kralıdır.
Ageve “Ekilmişler”den Ekhion ile evlenmiş, bir oğul
dünyaya getirdikten sonra ölmüştür. Bu çocuk, dedesi Kadmos olduğu için kral
unvanını alır.
Dionysos
Thebai kentine kılık değiştirerek gelir. (s. 129)
Dionysos bütün Thebaili anaları delirtmiştir.
Özellikle de Agave’yi hiç affedemez.
Çünkü onlar bu çocuğun Zeus’tan olamayacağını
yaymışlardır. İşte bu yüzden Dionysos, Thebaili kadınları çıldırtır.
Kadınlar çocuklarını terk ederler, ev işlerini
bırakırlar, kocalarından ayrılırlar.
Pentheus’a haber verilir. (s. 130)
Pentheus, Dionysos’un yakalanmasını emreder.
Dionysos hiç direnmez,
Söyleneni yapar
Onu kraliyet ahırına kapatırlar.
Askerler tarlalara, ormanlara dağılırlar, kadınları
kuşatırlar.
Derken kraliyet sarayı yanmaya başlar.
Askerler, kan revan içinde geri gelirler.
Askerler ortaya çıkıp da kadınlara zor kullanmaya
başlayınca bu melek gibi kadınlar ölüm meleklerine dönüşürler. (s. 131/132)
Pentheus gezgin bir Dionysos rahibi gibi giyinir,
kadın kılığına girer, saçlarını uzatır, kadınsılaşır, tıpkı bir Asyalıya
benzer.
Dionysos, Pentheus’un elinden tutup onu kadınların
bulunduğu Kithairon’a kadar götürür.
Rahip, Pentheus’a yüksekçe bir çam ağacını gösterir,
ağaca çıkıp, dalların arasında saklanmasını söyler. (s. 133)
Pentheus daha iyi görmek için aşağıya doğru eğilince
kadınlar onu fark eder ve çılgına dönerler.
Ağacı devirmeyi başarırlar.
Pentheus yere düşer. Üstüne atılırlar, paramparça
ederler onu.
Annesi oğlunun başını alıp bir asanın ucuna
yerleştirir. Elinde bu başla birlikte çılgınca gülerek dolaşır. (s. 134)
Orada Agave’nin babası, Kadmos ile yaşlılığın
iğreti, törensi bilgeliğini temsil eden kâhin Teiresias
da vardır. Agave Kadmos’u tanır.
Kadmos kadının aklını başına getirir. (s. 135)
Thebaili kadınlar Gorgo Medusalara dönüşürler:
bakışlarıyla ölüm saçarlar.
Bir insan topluluğu başkasını yadsıyıp ona yer
vermezse, kendi kendine başkalaşır, canavarlaşır. (s. 136)
Pentheus’un acınası ölümünden sonra taht,
Kadmos’un diğer oğlunun, Polydoros’un
hakkıydı. (s. 137)
Polydoros çok kısa süre tahtta kalacaktır, yerini
karısı Nykteis’ten olma oğlu topal Labdakos’a bırakacaktır.
Labdakos öldüğünde oğlu Laios
bir yaşındadır.
Tahta Nykteus ile Lykos çıkarlar.
Lykos ile Nykteus Thebaili olmayan Amphion ile Zethos
tarafından bertaraf edileceklerdir.
Laios’u sürgüne göndereceklerdir.
Laios,
Korinthos kralı Pelops’un
oğlu Khrysippos’a âşık olur. (s. 138)
Laios, cazibeyle, ayartarak yapamadığı şeyi şiddet
yoluyla elde etmeye çalışır.
Khrisippos’un bundan utanç duyup kahrolarak intihar
ettiğini anlatırlar.
Pelops, Laios’u lanetlemiş, Labdakos soyunun
kurumasını, yok olmasını dilemiştir.
Labdakos adının anlamı topaldır.
Laios Thebai’ye döner.
İokaste
ile evlenir.
Çocukları olmaz.
Delphoi’ye gidip kâhine danışır.
Kâhin şöyle der: “Bir oğlun olacak, seni öldürecek,
anasıyla yatacak” (s. 139)
İokaste bir erkek çocuk doğurur.
Çocuğu öldürmeye karar verirler.
Çobanlardan birini çağırırlar.
Çocuğu dağa bırakmasını emrederler.
Çoban bebeği alır, topuğuna bir delik açarak buradan
bir kayış bağlayıp av hayvanı gibi sırtına vurup yola koyulur.
Çoban duraksar,
Korinthoslu bir çoban görür. Bebeği almasını ister.
Çoban bebeği alıp kral Polybos
ile Periborea’ya götürür.
Çocukları olmayan kral ve kraliçe bebeği kendi
çocuklarıymış gibi büyütürler. (s. 140)
Oidipus,
Delphoi’ye gidip kâhine doğumu hakkında sorular sorar.
Kâhin: “Babanı öldüreceksin, annenle yatacaksın”
der.
Yapması gereken şey, ana-babası olarak gördüğü
kişilerden bir an önce uzaklaşmak, kaçmaktır.
Oidipus, Dionysos gibi gezgin olup yollara düşer.
O sırada Thebai’de korkunç bir veba vardır. Kral
Laios da kâhine danışmak üzere Delphoi’ye gitmek istemektedir.
Yanına bir asker alıp yola çıkar.
Baba-oğul,
Üç yolun kesiştiği bir kavşakta karşılaşırlar;
Laios,
“Çekil yoldan, önce biz geçeceğiz” diye bağırır,
arabacı kırbacını savurur,
Oidipus, kırbaç darbesi yüzünden öfkelenir,
sopasıyla arabacıya vurur, arabacı oracıkta ölür, sonra da Laios’a saldırır, o
da ölür. Kralın yanındaki asker korkup kaçar. (s. 141)
Aradan yıllar geçer, Oidipus Thebai’ye varır.
Kentte bir canavar halka kan ağlatmaktadır.
Bu Sphinks’tir.
Yüksek bir kayanın üstüne çıkarak kentin
delikanlılarına bilmeceler sormaktadır.
Bilemezlerse onları öldürür.
Laios’un yerine geçen İokaste’nin kardeşi Kreon
Oidipus’a eğer canavarı yenerse kraliçeyle
evlenebileceğini söyler.
Oidipus Sphinks’le karşı karşıya gelir.
Sphinks şu bilmeceyi sorar:
“Yeryüzünde, sularda, havada yaşayan canlılar
arasında bir tanesi var ki bir tek sesi, bir tek konuşma tarzı, bir tek huyu
olur ama bir zaman iki, bir zaman üç, bir zaman da dört ayaklı olur, kimdir bu
canlı?”
Oi-dipus, “iki ayaklı” demektir.
Şöyle der: “bu canlı insandır”
Yenildiğini anlayan Sphinks kendini kayalardan aşağı
atar, ölüp gider.
Thebai kendi sevince boğulur.
Ona İokaste’yi takdim ederler.
Yıllar boyunca her şey yolunda gider. Kralla
kraliçenin dört çocukları olur: İki oğlan Polyneikes
ile Eteokles, iki de kız İsmene ile Antigone.
Thebai’de korkunç bir veba başlar.
Kadınlar ucube ya da ölü çocuklar doğurmaya, çocuk
düşürmeye başlarlar.
Thebai korku içindedir. (s. 143)
Kâhin, Laios’un katilinin cezasını çekmeden bu
hastalıkların bitmeyeceğini söylemiştir.
Oidipus bunu duyunca herkesin önünde yemin eder: “Suçluyu
arayıp bulacağım.”
Kreon halka Thebai’de kuş falına bakan uzman bir
kâhin olduğunu, tanrısal esin yoluyla gerçeği öğrenebileceğini açıklar. Bu
kâhin Teiresias’tır.
Oidipus soru sorar ama Teiresias cevap vermez.
Teiresias Oidipus’un karşısında duvar gibi sessiz
durmaktadır. (s. 144)
Oidipus öfkeden kudurmaktadır.
Herşey açığa çıkar.
İokaste kendini kemeriyle tavana asmıştır.
Oidipus elbisesinin tokalarını gözlerine sokar, göz
çukurlarını kan içinde bırakır. (s. 147)
Oidipus doğmaması gerektiği halde dünyaya gelen
kişidir.
Sphinks’in bulmacada sözünü ettiği o hem iki, hem üç
hem de dört ayaklı ucube bizzat Oidipus’tur. (s. 149)
Oidipus kör olur. İki oğlu ona öyle kötü
davranmışlardır ki o da kendi çocuklarını lanetlemiştir. (s. 150)
Antigone’yi yanına katıp yaşamını Kolonos’ta
tamamlar.
Theseus
çıkagelir.
Oidipus, başından geçenleri anlatır.
Theseus onu konuk eder. (s. 151)
Argos’ta Akrisios
adlı bir kral vardı.
İkizinin adı Proitos’tu.
Daha doğmadan anneleri Aglaia’nın karnında kavga
ederlerdi.
Akrisios Delphoi’ye gider. Kâhin, “Torunun, kızının
oğlu öldürecek seni” der.
Kızının adı Danae’dir.
(s. 153)
Zeus, Danae’yi görmüş ona âşık olmuştur.
Kızın babası onu tunçtan hapishaneye kapatır. Zeus,
yaldızlı bir yağmur damlası biçiminde aşağıya iner, Danae’yle birleşir. Perseus adlı çocuk doğar.
Akrisios, kızıyla torununu bir sandığa koyup denize
bırakır.
Sandık Seriphos adasına yanaşır. Balıkçı Diktys sandığı bulur. Genç kadınla çocuğu evine
götürür. Onlara ailesiymiş gibi davranır.
Seriphos’un hâkimi Diktys’in kardeşi Polydektes’tir.
Danae’nin güzelliği dillere destandır.
Polydektes, Danae’yi elde etmek için planlar yapar.
Büyük bir şölen düzenleyip yörenin bütün gençlerini
davet eder.
Gelen herkesten hediyeler kabul eder.
Perseus kralın gözüne girmek için ne yapar? Hediye
olarak Gorgonun başını getirebileceğini söyler.
(s. 155)
Gorgolara ulaşmak için önce nerede olduklarını
bilmek gerekir.
Bunlar, birlikte yaşayan korkunç öldürücü üç kız
kardeştir; ikisi ölümsüzdür, adı Medusa olan ise
ölümlüdür, tabii öldürebilene. (s. 156)
Hermes ve Athena’nın yardımını alan Perseus türlü
badireler atlatıp Medusa’yı bulur ve başını keser.
Havada uçarken bir kayaya zincirle bağlanmış bir kız
görür, adı Andromeda’dır.
Perseus, Andromeda’nın bağlı olduğu kayalığa gelir.
Canavar ona doğru gelir. Canavarı öldürür. Andromeda’yı kurtarır. (s. 160)
L'univers, les
dieux, les hommes: récits grecs des origines
Türkçeleştiren: Mehmet Emin Özcan
Dost Kitabevi
Şubat, 2001, Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder