9 Ekim 2013 Çarşamba

Mitoloji

Jean Pierre Vernant – Evren Tanrılar İnsanlar
Vernant Yunan Mitlerini Anlatıyor


Henüz hiçbir şey yokken ne vardı? Bu soruya Yunanlılar anlatılarla, mitlerle yanıt verdiler.
En başta, ilk başta varolan şey Boşluk’tu; Yunanlılar buna Khaos derler.
Derken Toprak belirdi. Yunanlılar Gaia dediler ona.
Khaos’un karmaşıklığının, karanlık belirsizliğinin karşısında Gaia’nın açıklığı, sağlamlığı, kesinliği vardı. (s. 17)

Khaos dendi mi Yunanlılar bütün sınırların karıştığı bulanık bir sis düşünürler.

Khaos ile Toprak’tan üçüncü olarak Yunanlıların Eros dedikleri varlık doğar. (s. 18)

Bu ilk Eros sonradan, erkeklerle kadınların varoluşlarıyla birlikte ortaya çıkacak Eros değildir.

Toprak ilk önce
Uranos, Gök,
Sonra Pontos’u, yani suyu
Doğurur. (s. 19)

İlk baştaki Uranos’un cinsel etkinlikten başka bir işi yoktur. Gaia’yı istediği kadar sarıp sarmalar.
…boy boy çocuklar türer.
Gök Toprak’tan asla ayrılmadığı için aralarında bu çocuklara, Devlere
Yer kalmaz.

Gaia ile Uranos’un çocukları
İlkinin adı Okeanos idi. Evreni çevreleyen, daire çizerek akan sıvı bir kemerdi bu, (s. 20)
Kozmik bir nehir kendi üstüne kapalı bir daire biçiminde akıyordu.
En gencinin adı Kronos idi.
Erkek ile dişi Devlerden başka iki üçlü doğdu. İlk üçlü Tepegözlerdi: Brontes, Steropes, Arges.
İkinci üçlüye Yüzkollular denirdi: Kottos, Briareus, Gyes.

Henüz tam anlamıyla ışık yoktur, çünkü Uranos Gaia’nın üstüne uzanıp yatarak sürekli gece olmasına neden olur.

Kronos, Gaia’ya yardım etmeyi, babasıyla kapışmayı kabul eder. (s. 21)

Kronos, Uranos Gaia’ya abandığı zaman babasının cinsel organını keser. Sonra yaptığı işten içi yanmasın diye hiç arkasına dönmez.
Hayaları kesilen Uranos Gaia’dan uzaklaşır.

Khaos soyuna bakalım.
Boşluktan iki varlık çıkar, birinin adı Erebos’tur, diğerininki Nyks, (s. 22)

Erebos mutlak karanlıktır,
Bir başına çocuklar doğurur:
Aither, Esir, esirli ışık,
Hemera, Gün, gün ışığı… (s. 23)

Uranos Gaia’dan ayrılırken oğulları için
Beddua eder; “adınız dev olacak, çünkü boyunuzdan büyük işlere kalkıştınız, babanıza el kaldırmış olmanın bedelini ağır ödeyeceksiniz.”
Titaino = uzatmak, yayılmak anlamına gelir

(Uranos’un) kesik cinsel organından yere düşen kan damlalarından Erinysler doğar.
Öç tanrıçalarıdır onlar.
Kronos’un denize, Pontos’a attığı hayalara ne olur peki?
…muhteşem bir yaratık doğar: Aphrodite, deniz ile köpükten doğmuş tanrıça. (s. 24)

Aphrodite’nin peşinden,
Eros ile Himeros, Aşk ile Arzu çıkagelir. (s. 25)

Kronos, kendisine karşı bir tertip kurarlar diye
Üç Tepegözle üç Yüzkolluyu bağlayıp yeraltı dünyasına yollar.

Rhea’yla birleşecektir.
Rhea ile Gaia birbirine yakın iki kökensel güçtür. (s. 28)

Kronos çocuklarına güvenemez.

Bir çocuğu olur olmaz onu ağzına atar, yutar.

Rhea, Kronos’un bu rezil davranışına bir çare bulmaya karar verir.

Son çocuk, Zeus, en küçükleri
Doğmak üzereyken Rhea, Girit’e gidip burada gizlice doğum yapar. Bebeği
Naiaslara emanet eder.

Kronos hiçbir şeyden kuşku duymaz.
Rhea’nun hamile olduğunu bildiği için, çocuğu görmek ister. Rhea ona bir taş verir. (s. 29)

Zeus büyüyüp gürbüzleşir.
Kronos’tan Uranos’un hesabını sormaya karar verir.
Amacına yine kurnazlıkla ulaşacaktır. Yunanlılar bu kurnazlığa Metis derler, yani insanın karşısındaki kişiyi aldatmak için her türlü düzeni kurmasını sağlayan kıvrak zekâ. Zeus’un kurnazlığı, Kronos’a bir pharmakon, bir ilaç vermekten ibarettir.
Kusturucu bir ilaç.

Zeus’un çevresinde bir tanrılarla tanrıçalar meclisi oluşmuştur. Tanrılar savaşı diyebileceğimiz savaş da böyle başlar. (s. 30)

…varlıklardaki bakış gözden çıkan ışıktır.

Bu savaşta Zeus’un yıldırımını fırlattığı anda, dünya yine kaos durumuna döner.
Gök yeryüzüne düşer, Khaos durumuna geri dönülür. (s. 32)

Devler yere inerler.
Yüzkollular üstlerine koca koca kayaları yığarlar, Devler altta kalır, hiç kımıldayamazlar.

Yüzkollular, Kottos, Briareus, Gyes, onları ellerine geçirip yeraltı dünyasına götürürler. Devler öldürülemez, çünkü ölümsüzdürler.
Yerin dibindeki uçuruma, sisli Tartaros’a tıkılırlar. Yeryüzüne çıkmasınlar diye de Poseidon Tartaros’a açılan bu dar geçit üstünde kale surlarına benzer bir yapı kurmakla görevlendirilir.
Burada Poseidon üç kat tunçtan bir duvar örer. (s. 33)

Styks’in suları öyle güçlüdür ki içmek isteyen her ölümlü anında çarpılır, yok olur gider. Savaş sırasında Styks,
Zeus’un tarafına geçmeye karar verir.
Yanında iki çocuğunu da getirir. Kratos ve Bie
Kratos düşmanını alt eden gücün temsilcisidir.
Bie, kurnazlığın aksine, kaba kuvveti temsil eder.

Zeus nereye giderse gitsin Kratos ile Bie hep yanındadır. Biri sağında diğeri solunda durur. (s. 34)

Kronos ilk politikacıdır.
Zeus, savaşa girmemiş olan tanrıça Hekate’nin bütün ayrıcalıklarını korumuş hatta genişletmiştir.

Haketa
Tanrılar dünyasında keyfiliği temsil eder. (s. 35)

Zeus’un ilk eşinin adı Metis’tir.
Metis, Athena’ya hamile kalır.
Zeua’un korkusu bir erkek çocuğun
Onu tahttan indirip yerine geçmesidir. (s. 36)

Zeus ile karısı Metis arasında kurnazlıklar düellosu başlar.

Zeua Metis’e sorar:
Gerçekten her kılığa girebilir misin?
Peki bir damla su olabilir misin?
Metis damlaya dönüşür dönüşmez Zeus onu yutar.
Athena’ya hamile Metis, Zeus’un karnındadır.
Zeus acıyla bağırır. Prometheus ile Hephaistos birer baltayla çıkagelirler. Zeus’un kafasına okkalı bir darbe indirirler; Athena büyük bir çığlıkla tanrının başından çıkar, genç kız tepeden tırnağa silahlı doğar. (s. 37)

Gaia yeniden, daha genç bir yaratık çıkarır ortaya, ona kimi kez Typheus kimi kez Typhon denir.
Gaia bu yaratığı Tartaros’tan peydahlamıştır. (s. 38)

Olympos’un tanrısal düzenine musallat olacak bu varlık: Khthon
Zifiri karanlık toprağın adıdır. (s. 39)

Typhon Zeus’a saldırır.
Kazanan Zeus olur. (s. 40)

Devler genç savaşçılardır. Evrende Zeus kraliyet düzenini, onlar da buna karşılık askeri düzeni simgelerler.
Devler neden iktidarı kendi ellerine almadıklarını sorarlar. Devler savaşı bu yüzden çıkar. (s. 43)

Devler gücün sürekli yenilendiği bir yaşın, askerlik çağına gelmiş gençliğin kuvvetine sahiptirler.
Devler
Ölümlülük ile ölümsüzlük arasında dururlar.

Olymposlular işi bitirmek için Heraakles’in yardımına başvururlar.
Herakles
Zeus ile bir ölümlü olan Alkmene’nin oğludur.
Gaia
Ölümsüzlük otunu aramaya koyulur.
Bu otu koparıp ölümsüz olsunlar diye Devlere vermeyi amaçlar.
Zeus ondan önce davranır.
Otu koparır. (s. 44)

Dünyanın dibinde gece vardır, karanlıklar vardır, Hades ya da Tartaros’tur burası
Buradaki tanrılar yenilmişlerdir. (s. 45)

Eros ile Himeros, Arzu ve şefkatli aşk
Bu evren sürekli olarak karşıtlıklardan doğar.

Altın Aphrodite karşısında kara Aphrodite vardır. (s. 47)

Rüzgârlarla fırtınalar Typhon’un cesedinden çıkar. (s. 48)

Korinthos yakınında
Mekone ovasında tanrılarla insanlar bir arada, karışık yaşarlar.
Kavganın başlamasından önceki zamana da Altın Çağ denildiği olurdu. (s. 50)

Kadınlar henüz yaratılmamışlardı. (s. 51)

Tanrılar ile insanlar arasında yerler nasıl dağıtılmalı?
Prometheus, aslında Kronosoğlu İapetos’un oğludur. (s. 53)

Prometheus’un asi, kurnaz, başıbozuk bir kişiliği vardır. Her şeyi eleştirir.
Zeus ile Prometheus’un zekâ, akıl bakımından ortak yanları vardır. (s. 54)

Prometheus besili bir boğa getirtir. Hayvanı üçe değil de ikiye ayırır. Prometheus’un hazırladığı bu iki ayrı parça tanrılar ile insanlar arasındaki konum farklılığını belirleyecektir.
Prometheus hayvanın bütün ak kemiklerini bir araya toplar. Bunu bir pay olarak ayırır, üstünü iştah açıcı bir yağla kaplar. İşte ilk pay.
Sonra ikinci pay ı hazırlar. Prometheus bunun için, bütün krea’yı, etleri, yenebilen bütün kısımları ayırır. Bu kısımları hayvanın derisine sarar.
Prometheus bu iki parçayı getirip masaya, Zeus’un önüne koyar. Zeus hileyi önceden sezmiştir ama oyunu kabul eder. (s. 55)

Üstü beyaz yağla kaplı, iştah kabartan kısmı alır.
Paketi açar, çırılçıplak kemikleri görür. İşte o zamandan sonradır ki Zeus onu aldatmak isteyen kişiye, Prometheus’a korkunç bir kin beslemiştir.

Paylaşımında hile yapar, çünkü görünüş aldatıcıdır. İyi, çirkinde gizlidir, kötü de güzelin kılığına bürünür. (s. 56)

Prometheus’un hilesi yoluyla tanrılara sunulan şey aslında hayvanın yaşam kaynağıdır, oysa insanların aldıkları ettir.
Onları belirleyen ölümlülük niteliği bu paylaşımla sabitlenir. İnsanlar artık ölümlü olmayan tanrıların aksine ölümlüdürler, gelip geçicidirler. (s. 57)

O günden sonra Zeus insanlardan hem ateşi hem de buğdayı gizler.
Ateşsiz kalmak insanlar için bir felakettir. Zeus içten içe sevinir. O zaman Prometheus da bir hile bulur. Hiçbir şey olmamış gibi göğe çıkar elinde bastonuyla.
Prometheus Zeus’un ateşinden bir tohumu, sperma puros’u çalıp kamışın içine yerleştirir. (s. 58)

Zeus ateşle birlikte insanlardan bios’u, yaşamı da saklamıştı.
Kronos zamanında
Toprağı işlemek gerekmiyordu.
Eskiden kendi başına çıkan şeyler Zeus’un isteği gereği artık zor, zahmetli hale gelmiştir. (s. 59)

Zeus ile Prometheus arasındaki kurnazlık yarışı henüz bitmemiştir.

Hephasitos’a balçığa su katmasını,
Genç bir kız biçimine getirmesini ister.
Tauma idesthai

İşte ilk kadın (s. 61)

Söz kadına gerçeği söylesin, duyguları dile getirsin diye değil, yalan söylesin, hislerini saklasın diye verilmiştir.

Pandora işte böyledir.

Pro-metheus / her şeyi önceden anlayan, öngören demektir.
Epi-metheus / her şeyi epi, sonradan anlayan çok geç görendir.

Tanrılar en çekici varlığı ona gönderirler.
Pandora onun önündedir.
Epimetheus kapıyı açar,
Ertesi gün evlenirler. (s. 62)

Pandora tıpkı ondan çıkma bütün kadın genos’u, soyu gibi hiçbir zaman tatmin olmaz, hep fazlasını ister, azla yetinmesini bilmez. (s. 63)

Epimetheus’un evinde dizi dizi küp vardır.

Bir tanesine hiç kimse dokunmamalıdır.
Pandora araya gizlenmiş küpün kapağını açar, bütün kötülükler dışarı çıkar, evrene dolar. Pandora kapağı kapattığında içeride bir tek elpis, umut, olması istenen şey kalır. Elpis dışarı çıkmaya vakit bulamamıştır. (s. 66)

Troya Savaşı
Her şey Pelion dağında, Phthia kralı Peleus ile Nereus kızı Thetis’in düğünleri sırasında başlar.

Thetis dönüşebilme, kılıktan kılığa girme yeteneğiyle göz alıcı, baş döndürücü bir tanrıçadır. İki büyük tanrı âşıktır ona: Zeus ile Poseidon. (s. 70)

Eğer Zeus isteğine kavuşursa, eğer Thetis ile birleşirse, bir gün onun çocuğu da Zeus’un Kronos’a, Kronos’un da Uranos’a yaptığının aynısını yapacaktır.

Thetis ile Peleus’un oğlu Akhiellus. Başlangıcı bu olaya bağlı Troya Savaşı’nın en büyük kahramanlarından biri de o olacaktır. (s. 71)

Peleus deniz kıyısına gelir. Thetis ortaya çıkar, Peleus ona seslenir, kollarından yakalar kendine doğru çeker.
Tanrıça girebileceği kılıkların hepsine girip çıkar, yenildiğini anlayıp pes eder.
Thetis’in girdiği en son kılık mürekkep balığıdır.
Balık kendi yarattığı karanlığın içinde kaybolur, yok olur gider. Thetis’in son çaresidir bu.
Kapkara mürekkep içinde Peleus iyi direnir, elindekini bırakmaz. (s. 72)

Pelion’a davetsiz bir misafir gelir. Düzensizlik, kıskançlık tanrıçası Eris.
Elinde olağanüstü bir hediyeyle, düğünün orta yerinde çıkagelir.
Bu hediye sevilen kişiye duyulan tutkuyu belirten altın bir elmadır.
Ancak meyvenin üstünde bir şey yazmaktadır: “en güzele”
Peki, kim alacaktır elmayı?
Troya Savaşı da bu yüzden çıkacaktır. (s. 73)

Paris,
Hekabe’nin en genç oğludur.
Hekabe onu doğurmadan hemen önce düşünde bir çocuk değil bir meşale doğurduğunu, meşalenin de Troya’yı ateşe verdiğini görür. (s. 75)

Onu, ana-babasının doğduktan sonra verdikleri isimle, yani Paris’le değil Aleksandros’la çağırırlar. (s. 76)

Hermes,
Üç tanrıçadan hangisini daha güzel bulduğunu bildirmesini ister.
Athena ne sunabilir? Şöyle der: Eğer beni seçersen savaşta zaferler elde edeceksin, bilgeliğini herkes kıskanacak.
Hera şunu söyler: Beni seçersen kraliyeti alacaksın, bütün Asya’nın hâkimi olacaksın.
Aphrodite ise: Eğer beni seçersen tam bir baştan çıkarıcı olacaksın, nerede bir dişi varsa elde edeceksin, ayrıca güzelliği dillere destan Helene’yi alacaksın. (s. 77)

Paris, Helene’yi seçer.

Kimdir Helene?
Ölümlü olan annesi Leda, Kalydon kralı Thestios’un kızıdır.
Tyndareos
Leda’ya vurulur.
Zeus da göz koymuştur ona.
Düğün gecesi tam Tyndareos ile Leda gerdeğe girecekken Zeus oraya gelir, bir kuğu kılığına girip Leda’yla birleşir.
Leda hem Tyndareos hem de Zeus’un döllerini taşır. Dört çocuk olur. İki oğlan Kastor ile Polluks; iki kız Helene ile Klytaimnestra. (s. 78/79)

Helene evlenme çağına geldiğinde Yunanistan’da ne kadar bekâr yiğit, prens, kral varsa hepsini evine çağırır. Eş seçimini Helene yapacaktır.
Helene, Menelos’u seçer.
Paris, Menelos’a misafir olur. Menelos bir cenaze için evden uzaklaşır. Paris, Helene’yi yanına alıp Troya’ya gider. (s. 80)

Troya nihayet düşmüştür.

Odysseus
On iki gemiyle birlikye Odysseus İthake’ye doğru yol almaya karar verir.

Agamemnon’un gemileriyle Odysseus’unkiler fırtına yüzünden birbirini kaybeder. (s. 86)

Hiç tanımadıkları bir yere yanaşırlar.
Bu ülkedekilere Lotophagoi denir, yani Lotosyiyenler.

Nefis bir bitki olan lotos yemektedirler. Eğer bir insan bunu yerse her şeyi unutur; artık geçmişini hatırlamaz.

Lotosyiyenler ülkesinden ayrılırlar.
Gemilerinin üstü sisle kaplanır, göz gözü görmez olur.
Gemileri karaya oturur. (s. 88)

Tepegöz Odysseus’a okkalı bir beddua savurur. Gemi Polyphemos’un adasından uzaklaşıp Aiolos adasına varır.
Aiolos ona bir tulum verir.
İçinde bütün rüzgârların kaynağı, bütün fırtınaların tohumu vardır.

Odysseus ile arkadaşları denizde yol alırlarken başka bir yere, Lestrygonlar adasına varırlar.
Odysseus adamlarından birkaçını kentte kimlerin oturduklarını öğrenmeleri için gönderir.

Lestrygon kralının huzuruna çıkarlar, kral onları görür görmez birini yakalayıp yutar.
Odysseus gemisinde kalan adamlarıyla yola çıkar.
Aiaie adasına çıkar. (s.94)

Odysseus ile Kirke bir aşk macerası yaşarlar.

…dönüş yolculuğunun rahat geçmesini sağlayacak bütün bilgileri verir (Kirke).

Çukurun önündedir.
Nihayet Teiresias belirir.

Akhilleus’un itiraflarını dinledikten sonra yola koyulur. Yeniden Kirke adasına döner.
Odysseus şarkı söyleyen Sirenlerin yaşadıkları adanın açıklarına ulaşır. (s. 98)

Sonra başka bir adaya, güneş adası olan Triklaria’ya varırlar.
Adada ölümsüz hayvanlar bulunmaktadır.

Dalgalar onları çil yavrusu gibi dağıtır. T
Bir tahta parçasına tutunan Odysseus dokuz gün suda yüzer. Sonunda Kalypso adasına ulaşır.
Dünyanın ucundaki bir adadır bu. Denizlerin bittiği yerden bile uzaktır. Hiçbir yerde değildir.
Odysseus mekân ile zamanın dışına atılmıştır. (s. 102)

Kahraman on yıldır adada saklanmaktadır. Nympha ile birlikte yaşar.
Kalypso Odysseus’a tam bir tanrı olmayı önerir; hep genç kalacak, ölümsüz olacaktır.
Odysseus Kalypso’da kalırsa Odysseia olmayacak, Odysseus hiç var olmayacaktır. İşte bu açmazla karşı karşıyayız.
Evine dönmeyi seçer.
Odysseus salla yol alır. (s. 107)

Bir kez daha çıldırmış dalgalarla boğuşur.
Tanrıça İno Leukothea onu fark eder.
Ona tanrısal bir yaşmak ile bir kemer uzatır. Bunu tak ölmeyeceksin. Ama karaya çıkmadan önce çıkar at.

Phaiakların adası
Yamyamlarla tanrıçaların bir arada bulundukları dünyanın tam ortasındadır. Phaiakların işi de adam kaçırmaktır.
Odysseus yaprakların altına gizlenmiş uyumaktadır. Kralın bir kızı vardır.
Nausikaa
Phaiak gemisi Odysseus’u İthake’ye götğrmektedir. (s. 111)

Phaiaklar Odysseus’u uyur halde sahile, zeytin ağacının altına bırakıp geri dönerler.

Penelopeia odasında her gün kumaş dokumakta ama gece olunca dokuduklarını sökmektedir.
Athena
Odysseus’un gözüne görünüp durumu açıklar. Talipler var, onları öldürmelisin,
Oğlun Telemakhos’un domuz çobanı Eumaios’un, öküz çobanı Philoitios’un desteğini almalısın, böylece onları belki yenebilirsin. …önce seni tamamen değiştireceğim. (s. 112)

Odysseus desteklerini almak için bazı kişilere kimliğini açıklar.

Penelopeia
İçinizden hanginiz kocamın yayını kurup salona koyulacak hedefleri vurursa, benim kocam olacak. (s. 117)

Odysseus kimse dışarı çıkmasın diye büyük salonun kapılarını kapattırır.
Hepsi yayı kurmayı dener ama hiçbiri başaramaz.

Odysseus yayı alır. Kurar
Bütün talipler öldürülür. Salon yıkanıp temizlenir. (s. 118)

O yatak yerinden oynatılamaz.

Karı koca yatağının sabit ayağı her ikisinin paylaştığı sırrın, kadının erdeminin, kocanın kimliğinin sabitliğinin ifadesidir. (s. 120)

Dionysos
Dionysos hiçbir yere ait değildir, her yerdedir.
Başkası figürünü, farklı, ayrıksı, rahatsız edici, normal olmayanı temsil eder.
Salgına yol açan bir tanrıdır. (s. 123)

Kadmos da bir yabancıdır, uzaklardan gelen bir Asyalı, bir Fenikelidir. Tyr ya da Sidon kralı Agenor ile Telephassa’nın oğludur.

Europe göz kamaştırıcı genç bir bakiredir. Tyr sahillerinde Zeus’un dikkatini çeker.
Zeus dev gibi beyaz bir boğaya dönüşür. (s. 124)

Kız boğanın sırtına biner.
Zeus ile Europa Asya’dan Girit’e geçerler. Orada Zeus Europe’yle birleşir, çocukları olur, Rhyadamantys, Minos; onlar ileride Girit’in kralları olacaklardır. Zeus adanın hâkimlerine bir hediye bırakır. Talos, tunçtan bir dev; işi Girit’i korumak.

Kadmos
Delphoi’ye gider, Kâhin şöyle der,
…Tyr’li yiğit, bir ineğin peşine takılacaksın,
O yürüdükçe sen de yürü, nerede yatar da bir daha kalkmazsa orada bir kent kuracaksın, oraya kök salacaksın.
Kadmos hayvanı izler
İnek bir çimlikte durur, işte burası gelecekte Thebai kenti olacak yerdir, Boiotia’dır.

Athena’ya kurban sunmak ister. Kurban sunmak için su gereklidir.
Suyun başını bir ejderha tutmuştur.
Kadmos ejderhayı öldürür.
Ovaya gidip ejderhanın dişlerini eker.
Her birinden yetişmiş bir savaşçı çıkar.
Birbirlerine meydan okumaya başlarlar. Kadmos kendisine karşı birleşebileceklerini anlar. Bir taş alıp savaşçıların ortasına doğru fırlatır. Askerler kavgaya tutuşur. Sadece beşi sağ kalır. Bu savaşçılara Spartoi, yani Spartalılar denir, anlamı da ekilmişlerdir.
Khthonios, Oudaios, Peloros, Hyperenor, Ekhion, yani azman, topraksı, gece gibi, karanlık, savaşçı… (s. 126-127)

Zeus gerçek suretini gizleyerek Semele’yle birleşir.
Ondan, kendini göstermesini ister. Zeus, kıza görünür, kız yanıp kül olur. Karnında Zeus’un çocuğunu taşıdığı için, yanmakta olan bedenden çocuğu çıkarır. Baldırına bir yarık açar ve burasını ana rahmine dönüştürür. Henüz altı aylık olan bebeği oraya yerleştirir. Böylece Dionysos iki kez doğacaktır. Zeus iki kez aynı çocuğun babası olacaktır. (s. 128)

Semele’nin kız kardeşi Agave’nin oğlu Pentheus Thebai’nin kralıdır.
Ageve “Ekilmişler”den Ekhion ile evlenmiş, bir oğul dünyaya getirdikten sonra ölmüştür. Bu çocuk, dedesi Kadmos olduğu için kral unvanını alır.
Dionysos
Thebai kentine kılık değiştirerek gelir. (s. 129)

Dionysos bütün Thebaili anaları delirtmiştir.
Özellikle de Agave’yi hiç affedemez.
Çünkü onlar bu çocuğun Zeus’tan olamayacağını yaymışlardır. İşte bu yüzden Dionysos, Thebaili kadınları çıldırtır.
Kadınlar çocuklarını terk ederler, ev işlerini bırakırlar, kocalarından ayrılırlar.
Pentheus’a haber verilir. (s. 130)

Pentheus, Dionysos’un yakalanmasını emreder.
Dionysos hiç direnmez,
Söyleneni yapar
Onu kraliyet ahırına kapatırlar.
Askerler tarlalara, ormanlara dağılırlar, kadınları kuşatırlar.
Derken kraliyet sarayı yanmaya başlar.
Askerler, kan revan içinde geri gelirler.
Askerler ortaya çıkıp da kadınlara zor kullanmaya başlayınca bu melek gibi kadınlar ölüm meleklerine dönüşürler. (s. 131/132)

Pentheus gezgin bir Dionysos rahibi gibi giyinir, kadın kılığına girer, saçlarını uzatır, kadınsılaşır, tıpkı bir Asyalıya benzer.
Dionysos, Pentheus’un elinden tutup onu kadınların bulunduğu Kithairon’a kadar götürür.
Rahip, Pentheus’a yüksekçe bir çam ağacını gösterir, ağaca çıkıp, dalların arasında saklanmasını söyler. (s. 133)

Pentheus daha iyi görmek için aşağıya doğru eğilince kadınlar onu fark eder ve çılgına dönerler.
Ağacı devirmeyi başarırlar.
Pentheus yere düşer. Üstüne atılırlar, paramparça ederler onu.
Annesi oğlunun başını alıp bir asanın ucuna yerleştirir. Elinde bu başla birlikte çılgınca gülerek dolaşır. (s. 134)

Orada Agave’nin babası, Kadmos ile yaşlılığın iğreti, törensi bilgeliğini temsil eden kâhin Teiresias da vardır. Agave Kadmos’u tanır.
Kadmos kadının aklını başına getirir. (s. 135)

Thebaili kadınlar Gorgo Medusalara dönüşürler: bakışlarıyla ölüm saçarlar.
Bir insan topluluğu başkasını yadsıyıp ona yer vermezse, kendi kendine başkalaşır, canavarlaşır. (s. 136)

Pentheus’un acınası ölümünden sonra taht,
Kadmos’un diğer oğlunun, Polydoros’un hakkıydı. (s. 137)

Polydoros çok kısa süre tahtta kalacaktır, yerini karısı Nykteis’ten olma oğlu topal Labdakos’a bırakacaktır.
Labdakos öldüğünde oğlu Laios bir yaşındadır.
Tahta Nykteus ile Lykos çıkarlar.

Lykos ile Nykteus Thebaili olmayan Amphion ile Zethos tarafından bertaraf edileceklerdir.
Laios’u sürgüne göndereceklerdir.

Laios,
Korinthos kralı Pelops’un oğlu Khrysippos’a âşık olur. (s. 138)

Laios, cazibeyle, ayartarak yapamadığı şeyi şiddet yoluyla elde etmeye çalışır.
Khrisippos’un bundan utanç duyup kahrolarak intihar ettiğini anlatırlar.
Pelops, Laios’u lanetlemiş, Labdakos soyunun kurumasını, yok olmasını dilemiştir.
Labdakos adının anlamı topaldır.
Laios Thebai’ye döner.
İokaste ile evlenir.
Çocukları olmaz.
Delphoi’ye gidip kâhine danışır.
Kâhin şöyle der: “Bir oğlun olacak, seni öldürecek, anasıyla yatacak” (s. 139)

İokaste bir erkek çocuk doğurur.
Çocuğu öldürmeye karar verirler.
Çobanlardan birini çağırırlar.
Çocuğu dağa bırakmasını emrederler.
Çoban bebeği alır, topuğuna bir delik açarak buradan bir kayış bağlayıp av hayvanı gibi sırtına vurup yola koyulur.
Çoban duraksar,
Korinthoslu bir çoban görür. Bebeği almasını ister.
Çoban bebeği alıp kral Polybos ile Periborea’ya götürür.
Çocukları olmayan kral ve kraliçe bebeği kendi çocuklarıymış gibi büyütürler. (s. 140)

Oidipus, Delphoi’ye gidip kâhine doğumu hakkında sorular sorar.
Kâhin: “Babanı öldüreceksin, annenle yatacaksın” der.
Yapması gereken şey, ana-babası olarak gördüğü kişilerden bir an önce uzaklaşmak, kaçmaktır.

Oidipus, Dionysos gibi gezgin olup yollara düşer.

O sırada Thebai’de korkunç bir veba vardır. Kral Laios da kâhine danışmak üzere Delphoi’ye gitmek istemektedir.
Yanına bir asker alıp yola çıkar.
Baba-oğul,
Üç yolun kesiştiği bir kavşakta karşılaşırlar;
Laios,
“Çekil yoldan, önce biz geçeceğiz” diye bağırır, arabacı kırbacını savurur,
Oidipus, kırbaç darbesi yüzünden öfkelenir, sopasıyla arabacıya vurur, arabacı oracıkta ölür, sonra da Laios’a saldırır, o da ölür. Kralın yanındaki asker korkup kaçar. (s. 141)

Aradan yıllar geçer, Oidipus Thebai’ye varır.
Kentte bir canavar halka kan ağlatmaktadır.
Bu Sphinks’tir.
Yüksek bir kayanın üstüne çıkarak kentin delikanlılarına bilmeceler sormaktadır.
Bilemezlerse onları öldürür.
Laios’un yerine geçen İokaste’nin kardeşi Kreon
Oidipus’a eğer canavarı yenerse kraliçeyle evlenebileceğini söyler.
Oidipus Sphinks’le karşı karşıya gelir.
Sphinks şu bilmeceyi sorar:
“Yeryüzünde, sularda, havada yaşayan canlılar arasında bir tanesi var ki bir tek sesi, bir tek konuşma tarzı, bir tek huyu olur ama bir zaman iki, bir zaman üç, bir zaman da dört ayaklı olur, kimdir bu canlı?”
Oi-dipus, “iki ayaklı” demektir.
Şöyle der: “bu canlı insandır”
Yenildiğini anlayan Sphinks kendini kayalardan aşağı atar, ölüp gider.
Thebai kendi sevince boğulur.
Ona İokaste’yi takdim ederler.
Yıllar boyunca her şey yolunda gider. Kralla kraliçenin dört çocukları olur: İki oğlan Polyneikes ile Eteokles, iki de kız İsmene ile Antigone.
Thebai’de korkunç bir veba başlar.
Kadınlar ucube ya da ölü çocuklar doğurmaya, çocuk düşürmeye başlarlar.
Thebai korku içindedir. (s. 143)

Kâhin, Laios’un katilinin cezasını çekmeden bu hastalıkların bitmeyeceğini söylemiştir.
Oidipus bunu duyunca herkesin önünde yemin eder: “Suçluyu arayıp bulacağım.”

Kreon halka Thebai’de kuş falına bakan uzman bir kâhin olduğunu, tanrısal esin yoluyla gerçeği öğrenebileceğini açıklar. Bu kâhin Teiresias’tır.
Oidipus soru sorar ama Teiresias cevap vermez.
Teiresias Oidipus’un karşısında duvar gibi sessiz durmaktadır. (s. 144)

Oidipus öfkeden kudurmaktadır.
Herşey açığa çıkar.
İokaste kendini kemeriyle tavana asmıştır.
Oidipus elbisesinin tokalarını gözlerine sokar, göz çukurlarını kan içinde bırakır. (s. 147)

Oidipus doğmaması gerektiği halde dünyaya gelen kişidir.
Sphinks’in bulmacada sözünü ettiği o hem iki, hem üç hem de dört ayaklı ucube bizzat Oidipus’tur. (s. 149)

Oidipus kör olur. İki oğlu ona öyle kötü davranmışlardır ki o da kendi çocuklarını lanetlemiştir. (s. 150)

Antigone’yi yanına katıp yaşamını Kolonos’ta tamamlar.
Theseus çıkagelir.
Oidipus, başından geçenleri anlatır.
Theseus onu konuk eder. (s. 151)

Argos’ta Akrisios adlı bir kral vardı.
İkizinin adı Proitos’tu. Daha doğmadan anneleri Aglaia’nın karnında kavga ederlerdi.
Akrisios Delphoi’ye gider. Kâhin, “Torunun, kızının oğlu öldürecek seni” der.
Kızının adı Danae’dir. (s. 153)

Zeus, Danae’yi görmüş ona âşık olmuştur.
Kızın babası onu tunçtan hapishaneye kapatır. Zeus, yaldızlı bir yağmur damlası biçiminde aşağıya iner, Danae’yle birleşir. Perseus adlı çocuk doğar.

Akrisios, kızıyla torununu bir sandığa koyup denize bırakır.
Sandık Seriphos adasına yanaşır. Balıkçı Diktys sandığı bulur. Genç kadınla çocuğu evine götürür. Onlara ailesiymiş gibi davranır.

Seriphos’un hâkimi Diktys’in kardeşi Polydektes’tir.
Danae’nin güzelliği dillere destandır.
Polydektes, Danae’yi elde etmek için planlar yapar.
Büyük bir şölen düzenleyip yörenin bütün gençlerini davet eder.

Gelen herkesten hediyeler kabul eder.
Perseus kralın gözüne girmek için ne yapar? Hediye olarak Gorgonun başını getirebileceğini söyler. (s. 155)

Gorgolara ulaşmak için önce nerede olduklarını bilmek gerekir.
Bunlar, birlikte yaşayan korkunç öldürücü üç kız kardeştir; ikisi ölümsüzdür, adı Medusa olan ise ölümlüdür, tabii öldürebilene. (s. 156)

Hermes ve Athena’nın yardımını alan Perseus türlü badireler atlatıp Medusa’yı bulur ve başını keser.
Havada uçarken bir kayaya zincirle bağlanmış bir kız görür, adı Andromeda’dır.
Perseus, Andromeda’nın bağlı olduğu kayalığa gelir. Canavar ona doğru gelir. Canavarı öldürür. Andromeda’yı kurtarır. (s. 160)

L'univers, les dieux, les hommes: récits grecs des origines
Türkçeleştiren: Mehmet Emin Özcan
Dost Kitabevi

Şubat, 2001, Ankara

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder