Tom Robbins – Dur Bir
Mola Ver
Ziller’dan başka kim ağaç kurbağası derisinden yapılma
binici donu giyerdi ki?
“Hayatta sevdiğim üç şey” diye ansızın bağırdı Amanda, ilk
uzun transından uyanınca. “Kelebek, kaktüs ve Sonsuz Yanılgı.”
“Sanatçının işlevi” diye cevapladı Navaho yerlisi, “hayatın
sunmadıklarını sunmaktır.” (s. 16)
Mantık insana ancak ihtiyacı olan şeyi verir.
Oysa büyü, insan neyi isterse onu verir.
Peki, neye inanırsın sen?
(Amanda) Doğuma, çiftleşmeye ve ölüme inanırım ben
Amanda’nın yürekten inandığı en az iki şey daha vardı: Büyü
ve özgürlük. (s. 19)
Amanda tarot kartlarına bakarak geleceği okuyordu.
Hayattaki en önemli şey üslup. Yani temelde, neticede önemli
olan, kişinin varoluş üslubu, kişinin eylemlerinde görülen karakteristik tarz.
İnsan kendini eylemleriyle tanımlamaktaysa eğer, o zaman üslup iki kat daha
belirleyicidir; çünkü eylemi betimleyen üsluptur.
Boşluğu dolduran şey içerik.
İçeriğe, bizleri etkileme, harekete geçirme becerisini veren
şey üslup.
Yaklaşık on üç ay önce John Paul Ziller, hamile bir Çingene
ile evlendi, iki zehirsiz yılanla bir çeçesineği aldı ve Seattle – Vancouver
çevreyolu üzerinde, yolun kenarında bir hayvanat bahçesi açtı. (s. 23)
Havadaki ozon yoğunluğu artınca insanlar daha çok, daha
renkli rüyalar görürler.
…bilim adamları elektriğin, yerçekiminin ve manyetizmanın
bağlı olduğu “kanunlar” keşfedip bunları kayıtlara geçirmişlerdir; ancak bu
güçlerin ne olduklarını ve neden var oldukları hakkında en ufak bir fikirleri
yoktur. (s. 35)
Amanda’yı Leonard Bernstein edasıyla yanağından öptü.
…motosiklet kullananların, gerek sürücü gerekse yolcuların
kask takmalarını şart koşan bir yasanın yürürlüğe girdiğini açıkladı.
“Ne boktan iş” diye patladı Nükleer Phyllis,
İnsanın kafasının artık kendine ait olmaması yetmiyormuş
gibi –polisler adamın kafasının içine girenle o kafanın üstüne takılanı
denetlemek istiyorlar. (s. 47)
Amerikan ve Rus devletleri birbirinin aynı: Ekonomik
totalitarizm. Diğer bir deyişle, tüm soruların cevabı, tüm meselelerin çözümü
insanları bedenen ve ruhen en mutlu ve sağlıklı kılacak şeyler tarafından
değil, ekonomi tarafından belirlenmekte. (s. 48)
Amerikan reklam dünyası için sonsuzluk bile harcanacak bir
şey. (s. 61)
Bir insanın suçlu mu yoksa devlet memuru mu olduğu tamamıyla
meseleye nasıl baktığına bağlıdır. (s. 72)
Kendimizi ne kadar topraktan uzaklaştırırsak o kadar kendi
kendimizden uzaklaşmış oluruz. Yabancılaşma toprağa bulaşmamış insanlara özgü
bir hastalık. (s. 86)
Medeniyet duyularımı köreltiyor. (s. 88)
Sanat ölümsüz değildir. Ölümsüz olan sadece enerjidir. (s.
112)
Hiçbir yaratık yeryüzünde hamamböceğinden daha uzun
yaşamamıştır. (s. 127)
Bay Harikulade bir şey kaybetmiş ve bizim onu bulup
bulamadığımızdan emin olmak istiyor. (s. 171)
Kilise’nin nefret ettiğim yanı, toplumun nefret ettiğim
yanıydı. Yani otoriter kişiler. İktidar manyakları. Katı dogmacılar. O her şeyi
yönetmek isteyen, açgözlü, sevgi ve cinsellik açısından zayıf salaklar. Bizler
yaşamakla meşgulken –tat almakla, denemekle, kucaklaşmakla, öpüşmekle, hata
yapmakla, büyümekle meşgulken- onlar dizginleri ele geçirmekle meşgul. (s.
186-187)
Bana yeterli uzunlukta bir kaldıraçla bir dayanak noktası
verin o dini yere devireyim. (s. 199)
Hıristiyanlık yüzyıllar içerisinde zamanla manevi enerjisini
yitirmiş, onun yerini siyasi ve ekonomik enerji almıştı. Bu dengesizlik, dini
yapıyı çarpıtmış, onun fiziksel gücünü artırmış olmakla birlikte manevi
potansiyelini tüketmişti. (s. 205)
Yıldızlar insan ruhunun izdüşümleridir –bilincin sivilceleridir-
yalnızca, ama aynı zamanda son derece gerçektirler. (s. 206)
İçerik, biz onun bilinçli olarak farkına varmadan önce bile
mevcuttu. Üzerinde çalışmamız gereken tek şey içerik; bu da üslubun sadece
içeriğin bir ifadesi olduğu anlamına gelir. (s. 207)
John Paul, dürüstlük ve nezaket çerçevesinde olduğu sürece
başka adamlarla yatmama aldırış etmez. Ya da başka kızlarla, bazen böyle bir
merakım da oluyor.
O zaman ne bok yemeye evlendin?
Evliliğin bununla ne alakası var?
…tek eşlilik, ideal aşkla eş anlamlı olmadığı gibi evlilik
de tek eşlilikle eş anlamlı değil. (s. 210)
Batı medeniyetinin geleceği İsa’nın vücudunun bulunmasına
gösterecekleri tepkiye bağlı. (s. 239)
Eğer demokratik bir toplumda yaşamayı sürdürmek ve anarşi
çıkmasını engellemek istiyorsak,
Yasaların ve cezalandırma sisteminin olması şart. (s. 247)
Yasalar ahlaklı sanat türlerinin, diğer insanlara karşı
edepli davranmanın sembolü. Yasaların ahlaki içeriği yok, onlar sadece böyle
bir içeriğe sahip olan davranışın sembolü. Bu sembol keşleri, nasıl yasalara
saygılı olmamız gerektiği konusunda bağırıp çağırırlar hep ama, içlerinden
birinin de çıkıp insan kardeşlerimize saygılı olmak konusunda bir laf ettiğini
duymazsın. Birbirimize saygı duyarsak ve toprağa saygı duyarsak o zaman yasalardan
kurtulabilir, ahlak aracılarını kaldırabiliriz. (s. 250)
Maddi dünyayla bağlantım dans eden bir kişinin partneriyle
olan bağı gibiydi. (s. 259)
İnsanoğlunun kader midir: Hakikate en çok yaklaştığı anları
bir yalan özlemiyle geçirmek. (s. 264)
Tartışmalarımız hatalı bir saat takip ediyordu. Porto Riko
aksanıyla tik tak ötüyordu. (s. 275)
İstikrar doğal değil. Yegâne istikrarlı toplum polis
devletidir. Bir toplum ya özgürdür ya da istikrarlı. Aynı anda ikisi birden
olamaz. Seçimini yap. Ben şahsen, katı, yapay bir toplumdansa her zaman özgür,
organik bir toplumu tercih ederim. Eğer insanlar, korku ve ölümden kurtulmak
için illaki Cennet değneğini kullanacak denli zayıfsa belki de ihtiyaçları olan
şey, korku ve ölümdür. (s. 284)
Müminlerin zekâsını sınamak isteyen bir adam,
Adam çileciliğin vecibelerini yerine getirmeye ve sahte derin
düşünceler telaffuz etmeye başlamış. Kısa bir zaman sonra, uydurma öğretilerini
vaaz ettiği binlerce mürit toplamış etrafında. Onu aziz ilan etmişler. Derken
bir gün, kendisine inananlara nasıl kolayca aldandıklarını göstermek için
kendilerine öğrettiği her şeyin zırva olduğunu açıklamış. İnançları olmadan
yaşayamayacakları için onu taşlayarak öldürmüşler ve öğretilerine inanmaya
devam etmişler. (s. 288)
Buruş buruş, kasvetli bir gündü. Edgar Allan Poe’nun
pijamasını andırıyordu. (s. 300)
Ölüm korkusu köleliğin başlangıcıdır. (s. 312)
Toplumumuz ekonomiyi sağlıktan, sevgiden, hakikatten,
güzellikten, seksten ve kurtuluştan üstün tutuyor; hayatın kendisinden daha üstün
tutuyor. Her neye hayattan ziyade öncelik tanınırsa o şey hayattan önce gelecek
ve neticede hayatı yok edecektir. Ekonomi, en soyut düzeyde, milletimizin dini
olduğuna göre, ekonomiyle ilgili olmayan hiçbir şey, İsa’nın İkinci Gelişi gibi
muhteşem bir şey bile, halkımızın ruhlarında köklü bir değişim yaratamaz. (s.
316)
Another Roadside
Attraction
Türkçeleştiren: Fatma Taşkent
Ayrıntı Yayınları
6. Baskı, 2012
Muhteşem bir kitaptan muhteşem alıntılar. Teşekkür ederim size...
YanıtlaSil