13 Ağustos 2018 Pazartesi

Doğu Karadeniz Bölgesinin Bugünkü Etnik Yapısına Tesir Eden Göçler


İbrahim Tellioğlu - Doğu Karadeniz Bölgesinin Bugünkü Etnik Yapısına Tesir Eden Göçler

Doğu Karadeniz bölgesinde yaşayan topluluklarla ilgili en eski bilgiler, MÖ. XVI. yüzyıl ortalarında yörede bulunan Gaşkalar’a kadar uzanır.
Kimmerler, MÖ. 695'ten itibaren Karadeniz Ereğlisi ile kuzeye çıkarak doğuda Trabzon'a kadar olan sahayı ele geçirmiş, ancak İskit baskısı karşısında duramayarak Kırım ve çevresine çekilmek zorunda kalmışlardır (s. 1).

İskitler MÖ. 665'ten itibaren Kür nehrinin sağ yakasım ele geçirmişlerdir. V. yüzyıl başında bu bölgedeki yurtlarının sınırlan, Çoruh boylarına kadar genişlemiştir. MÖ. IV. asra ait Gürcü kayıtlarında varlığı bilinen Çoruh boylamda bulunan Kıpçaklar da10 muhtemelen İskitlerle birlikte bu bölgeye gelmiştir (s. 2).

(Bölgede koloni kurmaya çalışan) Grekler (…) Grek etnisitesinin bazı özelliklerini kaybetmeye başlamış ve Rum ismiyle anılan Ortodoks ahalinin parçası haline gelmiştir.

1204’te Trabzon Rum Devleti’nin kurulmasıyla20 bu devletin vatandaşı olan Rumlar, 1461’de Fatih Sultan Mehmed’in bu devleti ortadan kaldırmasıyla Osmanlı tebaası haline gelmiştir (s. 3).

XX. yüzyıl başlarından itibaren bölgedeki Rumlar Pontusçu örgütler kurarak ayrılıkçı faaliyetlere başlamış, Balkan Savaşı sırasında silahlı birlikler oluşturarak Müslüman köylerine saldırmışlardır.

Ankara hükümeti çeşitli önlemler almaya başlamış, düzenli orduların kurulmasından sonra da bölgeye birlikler sevk ederek, 6 Şubat 1923'te Pontusçu Rumların isyanına son vermiştir (s. 4).

1 Mayıs 1923'ten başlayarak, İstanbul dışındaki Türkiye topraklarına yerleşmiş Rum-Ortodoks ahali Yunanistan'a göç ettirilmiş (…) Böylece Doğu Karadeniz bölgesindeki Rum varlığı sona ermiştir.

Doğu Karadeniz bölgesinin bugünkü etnik yapısına tesir eden en önemli göç, XI. yüzyıl ortalarından itibaren başlayan Türkmen göçüdür (s. 5).

1362 yılında Trabzon'un nüfusu altı bin kişi iken sadece Trabzon Rumlarının batı komşusu Taceddinoğullan beyliği 1386'da on iki bin asker çıkarabilmekteydi (s. 6).

1520’den sonra (…) Akkoyunlulara bağlı bazı oymaklar da Trabzon ve çevresini yurt tutmuştur.
Kıpçaklar, XI. Yüzyıl başlarında İdil boylarına gelmişler, buradan Macaristan, Mısır gibi çeşitli bölgelere çekilmiş ve gittikleri bu ülkelerin halkları içerisinde eriyip gitmişlerdir (s. 7).

Doğu Karadeniz bölgesine göç edene kadar Hıristiyanlığı benimsediği gibi Gürcüce de bilen Kıpçakların bölgenin bugünkü etnik yapısında sahip olduğu yer tam olarak açığa çıkarılamamıştır. Trabzon Rum Devleti döneminde bir ara idareyi bile ele geçiren Kapçakların, Osmanlı öncesi dönemde Trabzon ve çevresindeki Hıristiyan ahalinin önemli bir kısmını oluşturduğu anlaşılmaktadır (s. 8).

…yöredeki güneş duası, sayı kurmak gibi günümüzde de devam eden Şamanizm gelenekleri, bugün Müslümanlığı benimseyen Kapçakların bir izi olarak hâlâ yaşamaktadır. Hal böyleyken, Gürcüce bilmelerinden dolayı bölgedeki Kapçakların bir kısmı Gürcü olarak kabul edilmektedir. Oysa Türk toplulukları içerisinde beyaz tenli, sarışın, mavi gözlü ve çengel burunlu olduğu pek çok kaynak tarafından teyit edilen Kapçaklar, bir Batılı araştırmacının da açık bir biçimde vurguladığı gibi bu antropolojik özellikleriyle genelde esmer, siyah saçlı, ela gözlü, düz ve ince burunlu Gürcülerden kolayca ayırt edilebilir. Günümüzde İslâmiyet’i benimsemiş bir halde özellikle Artvin, Rize ve Trabzon’da Kapçak antropolojik özelliklerine sahip Türkler çoğunluktadır.

Rioni’deki Megrellerle birlikte Güney Kafkasya dil ailesinin üç kolundan birisini oluşturan Lazların kökeni hakkında kaynaklarda yeterince bilgi bulunmaması, bu topluluğun menşei hakkında bir yargıda bulunmayı zorlaştırır (s. 9).

1877-78 Osmanlı-Rus harbinden sonra Ruslar tarafından yurtlarından ayrılmak zorunda bırakılan Müslüman gruplardan Çerkesler genel olarak Samsun’a Gürcüler de Samsun, Ordu ve Giresun’a yerleştirilmiştir (s. 10).

---
Tellioğlu, İbrahim. (2005), Doğu Karadeniz Bölgesinin Bugünkü Etnik Yapısına Tesir Eden Göçler, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Sayı: 5 (s. 1-10)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder