Yuri
Siharulidze, Alexandre Manvelişvili, J. Gogebaşvili, Tsate Batsaşi, İvane
Cavahişvili, Biçi Tezelişvili, Mihako Tsereteli, Mariam Lortkipanidze – Trabzon’dan Abhazya’ya
Doğu Karadeniz Halklarının Tarih ve Kültürleri
(kitaptaki
metinler zorlama yorumlarla tahrif edilmiş tarihi vesikaların politik hülyalara
ne şekilde altlık yapıldığını görmek isteyenlere faydalı olabilir. Bu metinler
ayrıca, gürcü ve/veya ermeni elemanların “zorlayarak” kendilerini ne gülünç
hallere sokabildiklerini görme imkânı da sağlıyor.)
Hayri Hayrioğlu, bu çalışmayı, dokuz bilim
adamının çeşitli zamanlarda kaleme aldığı kitaplardan derlemiş; Gürcüce'den
Türkçe'ye çevirerek hazırlamıştır.
Trabzon halkının ve krallarının gözü ve
sempatisi daima Gürcistan'a doğru yönelikti.
Bu kitapta hedefimiz tarihi Lazistan
topraklarında işgalci güçler tarafından oluşturulan Etno-İnanç gruplarını
incelemektir (s. 13-14).
Yuri
Siharulidze - Ç'ANET İ (LAZİSTAN) TARİHSEL ETNİK COĞRAFYASI
Ç'aneti coğrafya isimleri değişik zaman
dilimleri içinde ve değişik dillerle kaleme alınmıştır.
Ç'aneti topraklarında yaygın olan yer
isimleri arasında Türkçe ve Arapça kökenlilere de rastlıyoruz.
…yer isimleri arasında Yunan-Bizans kökenli
olanlara da rastlıyoruz (s. 17).
Kronolojiler, Selçuklu Sultanının ve onun haleflerinin
Laz ülkesine yönelttikleri bitmez tükenmez saldırı ve soygunculuk haberleriyle
de doludur (s. 21).
Laz sözlü edebiyatından bize kadar ulaşan
örneklerde Gürcü kraliçesi Tamar Mepe'ye ilişkin bölümler dikkat çekicidir.
Tamar Mepe Laz sözlü edebiyatına girmiş
öykülerde de "Koruyuculuk" simgesi haline getirilmiştir (s. 23).
Laz konusu 150 yıl kadar önce Laz dilinin
incelenmesi çalışmalarıyla gündeme gelmişti (s. 24).
Vahuşti Bagrationi'ye göre: Ç'aneti dağları
batıdan doğuya doğru, hafif kuzeye yönelik konumuyla Çoruh boylarına değin
uzanır (s. 25).
Bir etnos adı olan Ç'ani Bizans yazınında
erken feodal çağlarda ortaya çıkıp "Tzannoi" ya da "Tzanoi"
formuyla literatüre girdi (s. 28).
Geç tarihlerde "Ç'ani" etnos adının
karşısına "Lazi" adı ortaya çıktı (s. 29).
Yunan kaynakları bu topluluğun yerleşim
alanını Trabzon'un güneydoğusunda özellikle Pontus ya da Ç'aneti dağlarında göstermektedir.
İS. II. yy.'da Ariane "Tianike" (Tzanike, Sannike) topraklarının batı
sınırının Ofis ırmağı olduğunu söyler. VI. yy. Bizanslı tarihçi Prokopi
Kesarieli de Ç'aneti topraklarının güney sınırlarını "Boasi" yani
Çoruh ırmağının çıkış mıntıkalarında gösterir (s. 30).
Laz dilinde "Hor" köklü sözlere
rastlayamıyoruz.
Justiniane I. döneminde Bizanslılar tekrar
Okeniti kalesini ele geçirip onardılar. Yeniden içine bir garnizon
yerleştirdiler. Okeniti adının kale yakınında bulunan "Kena" köyünden
geldiği tahmin edilmektedir.
N. Adons'un yorumuna göre: Prokopi
"Kena" köyünün yerini Parhal dağının kuzey eteklerinde gösteriyordu. N.
Adons bu "Kena" sözcüğünün "Okena"dan türediğine inanmaktadır.
Ç'ani topluluk adının bile bu "Kena", "Okena" sözcüğünden
türediğini varsaymaktadır. Bu fonetik yapı biçimi Laz aksanlarıyla uyum
sağlamaktadır. Bu da N. Adons'un iddiasını haklı göstermektedir (s. 33).
Aleksandre
Manvelişvili - Ç'AN - LAZLAR
Günümüze kadar gelebilen Gürcü urukları
ise: Svanlar, Laz-Ç'anlar-Megreller ve ana unsur olan Kartveller (Gürcüler)dir.
İÖ. XI.-IX. yy.'da güney Kafkasya
topraklarında Gürcü kökenli iki Krallık oluşmuştu. Batıda Kolkheti, güney
doğuda Diaukhi krallıkları (s. 42).
Kolkheti krallığı kuzeylerden gelen güçlü ve
yıkıcı Kimmer akınları karşısında ayakta kalamadı. Ardından doğu Kolkheti
bölgesi de yeni güçlenen İranlı Akamenidler imparatorluğu saldırıları sonucu
özgürlüğünü kaybetti (s. 43).
Büyük İskender'in saldırıları sonucu
İranlılar güçsüz düşünce bunu fırsat bilen doğu ve güney bölgeleri Gürcü
toplumları yeni bir birlik kurmayı başardı. Bu yeni birliğin adı İberya ya da
Kartli krallığı oldu. Yeni İberya Krallığı batıdaki Kolkheti krallığı ile
sağlam ilişkiler geliştirdi.
Lazlar Pontus saldırılarını püskürttükleri
gibi ardından gelen Roma saldırılarını da püskürtmeyi başardılar.
Kolkheti bölgesi İÖ. III. yy. içinde Pontus
etki alanına girdi. Pontuslular gemi yapım malzemelerini (kereste ve reçine) bu
ülkeden temin ediyorlardı (s. 44).
562 yılından sonra Bizanslılar ülke
topraklarını yavaş yavaş daraltarak sonunda tümüyle ortadan kaldırdılar.
Böylece Laz krallığı lağvedilmiş oldu.
VII. yy.'da Araplar önce Ermenistan, sonra
da Gürcistan sınırlarına dayandılar. Arapların İberya topraklarına yerleşip
Lazika'ya komşu olmaları Lazika'da ayaklanmalar çıkarmak için onlara fırsat
vermişti.
50 yıl boyunca Laz toprakları Arap hegemonyası
altında yaşamak zorunda kaldı.
Abbasi hanedanı güçsüz, beceriksiz bir
hanedandı. Lazlar bu hanedandan çekinmedikleri için tüm güçlerini Bizans’a
karşı yönelttiler.
Batı Gürcistan Bizanslılardan
temizlendiğinde (…) Ülkenin kurtuluşu Abhazya topraklarından yürütüldüğü ve başarıya
ulaşıldığı için yeni ad olarak "Abhazya Krallığı" adı benimsendi (s.
48).
Rize bölgesi Çoruh vadisinde başlar Of,
Sürmene'ye kadar uzanırdı. Bu bölgede Kolkh oymaklarından Sanigler, Heniokhlar,
Sanlar (Ç'anlar) ve Makronlar yaşıyorlardı. Bu oymakların tümü bugünkü
Laz-Megrel toplumunun atalarıydı. Bu toprakların diğer bir adı da "Kıyı
Boyu Klarceti" idi.
Burası Kolkheti idaresine girdikten sonra
"Lazia" adıyla anılmaya başladı. Trabzon bölgesinde yaşayanlar,
Makronlar, San'lar ve Khalibler'di (s. 49).
1122 yılında büyük Kral Davit Ağmaşenebeli
döneminde, buradan Araplar çıkarılarak ülke birliği kesin olarak sağlanmış
oldu. Büyük Kral Davit Ağmaşenebeli Gürcü topraklarını tüm yabancı unsurlardan
temizleyerek tek ve güçlü bir Gürcistan Birliği sağlamış oldu (s. 52).
12. yüzyılda İmparator Basili tarafından
zaptedilen Laz topraklarını işgal etti. Rize ya da "Lazia" toprakları
da bunlar arasındaydı. Ardından Kars ve çevresi kurtarılıp Giorgi II.nin eline
geçti. Bu sıralar ortalarda Ermenistan diye bir ülke görünmüyordu; bu topraklar
İranlılar'la Bizanslılar arasında bölüşülmüştü. Ağırlaşan Selçuklu akınları karşısında
Kral Giorgi II. vergi ödeme yükümlülüğünü kabul etmek zorunda kaldı.
Selçuklular Karadeniz kıyılarına doğru yayıldılar.
Kısa bir süre için Trabzon'u da ele geçirdiler.
Teodore Gavra adlı bir komutan Haldi-Laz
kuvvetlerinin başına geçerek Selçukluları Trabzon ve Giresun dolaylarından
söküp attı. Ardından kendi liderliğinde bir bağımsız "Trabzon
Krallığı" ilan etti (s. 53-54).
Kral Giorgi III. ile kızı Tamar
dönemlerinde Gürcistan önasya ülkeleri arasında ekonomik, kültürel, politik
sahalarda gücünün doruğuna erişti.
Tamar Mepe 1204 yılında haçlıların
Konstantinepol'u ele geçirmelerini fırsat bilerek ordusunu Trabzon üzerine gönderdi.
Gürcü ordusu: Lazia (Rize) Trabzon, Giresun, Kotiora (Ordu) Limani, Samsun,
Sinop, Amasya, Heraklia (Ereğli) ve tüm Paflagonia ve Pontus'u çarpışmasız ele
geçirdi.
Tamar Dedopali kurduğu bu yeni Trabzon
İmparatorluğu topraklarını iki idari bölgeye ayırıp merkezini Prens Aleksiye,
batı kesimini de Prens Davit'e emanet etti (s. 55).
Komnenoslar Ana dil olarak Gürcüceyi kabul
ediyorlardı.
XIII. yy. ikinci yarısında Türk istilası
sonucu Trabzon krallığı bazı topraklarını kaybetti.
Trabzon kralı Aleksi Komnenos Il.
(1297-1330) Samtskhe Atabeyi Beka'nın kızıyla evlendi.
Bu evlilik, XIV. yy. boyunca Trabzon sarayı
üzerinde, Gürcü etkinliğine ortam hazırlamış oldu (s. 56).
1461 yılında Trabzon Türkler tarafından
işgal edildi. Rize toprakları tazyike uğradı.
1542 yılında Sultan Süleyman II. nin
generali Mustafa Paşa, Mesheti bölgesinin güney sınırlarını işgale uğrattı.
Fakat Türkler Gürcü kuvvetleri tarafından perişan edilip geri püskürtüldüler.
1547 yılında Osmanlılar bu kez de Rize'yi
ele geçirdiler.
1550 yılında Tao, 1552 yılında
Şavşeti-Klarceti Arsiani dağlarına kadar uzanan topraklar Türk işgaline uğradı.
Yakop
Gogebaşvili - XX. YÜZYIL BAŞLARlNDA Ç'ANETİ (LAZİSTAN)
Ç'aneti toprakları dar ve uzun bir ülkedir.
Kuzeyden güneye doğru Batumi ile Trabzon arasında 170 kilometreden biraz fazla,
genişliği ise, Ç'aneti sıra dağları ile Karadeniz kıyıları arasında, en geniş
yeri 40 kilometreden, en dar yeri ise 10 kilometreden biraz fazladır.
İsa dinini ilk terkedip İslam’a giren Gürcü
mıntıkalarının ilki de Lazistan olmuştu.
Ç'aniler Megrellerle kardeştirler. En eski
çağlardan bu yana Karadeniz'in tüm doğu kıyıları ile güney kıyılarının ortasına
kadar uzanan yerler Laz-Megrel yurdu idi. Güneyden gelen düşman akınlarından
kaçan Guryalı Gürcüler Laz-Megrel topraklarının orta beline yüklenerek ülkeyi
ikiye böldüler. Böylece Laz-Megrel birliği sığınmacı Gürcüler tarafından
parçalanmış oldu (s. 58).
Laz dili küçük bir ağız farkıyla
Megrelcenin aynıdır.
Ilıman batı rüzgârları Karadeniz üzerinden,
hiçbir engelle karşılaşmadan bu topraklar üzerinde eser. Güneydoğulu serin
karakterli esintiyi ise Laz sıradağları engeller. Bu sayede Lazistan meyveleri:
Limon, Portakal, Zeytin daha kolay ve daha lezzetli yetişmektedir.
Ağır ve tehlikeli balıkçılık sanatı onlar için
eğlencelik iş olmuş çıkmıştır (s. 59).
Sürekli denizle boğuşmak Lazları uyanık, cesur,
atılgan, çevik ve girişimci insanlar haline getirmiştir.
Tsate
Batsaşi - TÜRKÇE'DE "LAZ"LIK KAVRAMI
Katip Çelebi'ye göre: "Lazistan'ın
merkezi Trabzon'dur.
Osmanlılar Trabzon'u 1461 'de ele
geçirdilerse de Lazlar'ın bağımsızca yaşamalarına engel olamadılar.
Çepniler de primilif Mossiniklerin kökünden
geldikleri için anılan coğrafyadaki Müslümanların çoğu Laz-Ç'ani toplumundan
oluşmaktadır (s. 61).
Osmanlı idaresi döneminde Trabzon'a bağlı Samsun
sancağının adı "Canet, Canit, Canik" olarak kullanılıyordu. Bu ad
Gürcüce orijinli tarihi bir addı. Bu sancak vilayet statüsü aldıktan sonra adı
"Samsun"a çevrildi.
Tstate
Batsaşi - HEMŞİNLİLER
Müslüman Ermeniler… Bunlar artık Ermeni
adını atıp "Hemşinli" adını benimsemişlerdir.
Hemşinliler bugün resmen sünni-hanefi
mezhebine bağlı Müslümandırlar (s. 70).
Rus ve Avrupa kaynaklarında "Hemşin"
adına XIX. yy. sonlarında rastlanmaktadır.
1866 yılı verilerine göre: Hemşin bucağında
43 köy, 1543 hane ve 6322 müslüman nüfus yaşıyordu. 1882 verilerine göre ise, burada
43 köy, 1939 hane ve 6451 müslüman nüfus yaşıyordu. Bundan başka burada 22
hıristiyan vatandaş bulunuyordu. Bu kaynaktan anlaşıldığına göre: Bu yıllarda
Lazistan sancağı 4 kaza ve 6 bucaktan oluşuyordu. Buralarda yaşayan 92.000
erkek nüfusun 700'ü hıristiyandı. Müslümanlar iki ayrı etnik gruba ayrılıyorlardı.
Bunlar Lazlar ve az miktarda da Acara Gürcüleri idi (s. 71).
Yaşadıkları çevrenin etkisiyle Hemşinliler
karakter ve alışkanlıklar yönünden Ermeniler'den çok Lazlar'ı andırıyorlar.
Onlar günlük konuşmaları arasında Türkçe ve Lazcaya da yer veriyorlar. Lazcayı
tercih edenlerin çoğu Hopa Hemşinlileridir (s. 72-73).
Abhazya' da ve Acara kıyı boylarında
yaşayan Hemşinliler Lazistan'dan buralara göçmüş insanlardır. Bunlar
kendilerini "Hemşinli" olarak tanımlayan Hıristiyan Ermenilerdir.
Hemşinliler, (…) Çocuklarına resmi Türkçe
adlar yanı sıra Ermenice takma adlar da veriyorlar.
"Tuta=Ay", "Burba=Gecekuşu",
"Mutika=Yunusbalığı", "Tunti=Ayı", "Mushi=
Yıldız" (s. 73)
Hopa Hemşinlileri, Baş Hemşin bölgesinden
göçüp buraya geldiklerinde burada oturmakta olan Kahaberi Kürtleri ile komşu
oldular. Zamanla onlarla karışıp melezleştiler. Bu durum bazı yabancı
araştırmacıları yanılgıya düşürüp Hemşinlilerin Kürt kökenli oldukları zannına
düşürdü.
Rus araştırmacı V. İ. Masalski'ye göre,
"Hopa Hemşinlileri dillerine Kürtçe'den de sözcükler almalarına karşın,
onlarla hiçbir genetik yakınlıkları bulunmamaktadır.
"Baş Hemşinliler" gurubu, Rize'de
Karadere, Furtuna ve Trabzon'da Hamurgiani'de oturmaktadırlar.
Erkek dış giysileri ve aksesuarları tümüyle
Laz tarzındadır.
Alt giysileri, şalvarları da Türk-Laz
modeli, koyu renk şayaktan mamül, bol bedenli giysilerdir. Kadın giysileri
uzunca bir etek, başlık üzerinde alına sarkan altın, gümüş ya da metal manetler
Lazlarınkini andırmaktadır (s. 74).
K. Kah'un belirttiğine göre Lazistan'daki
Cimil dağı üzerinde bulunan Cimil köyünde yaşayan Hemşinli Kumbusarov ağa denizden
uzaklarda yaşadığı halde deniz korsanlığı ile geçinmektedir.
Tsate
Batsaşi - ÇEPNİLER
Bu topluluğun gerçek kimliği henüz
aydınlığa kavuşmuş değildir. Ancak onların Türklüğü kuşkuludur. Zannımıza göre,
bu bölgeye gelip yerleşen Türk-Oğuz oymaklarından Çepnilerin hiç değilse bir
bölümü yerli hıristiyan Kartvelik halklarla karışıp orijinal Oğuz-Türkmen
kimliğini, kültür ve geleneklerini tümüyle yitirdi (77-78).
Trabzon Tarihi'nin yazarı Şakir Şevket
eserinde Çepnileri daima Lazlarla, Gürcülerle aynı grupta göstermektedir.
Kemal Karadenizli de "Trabzon Tarihi
adlı eserinde: "Gürcistan 'da süregelen iç karışıklıklar nedeniyle, Gürcü
halkı Çepni, Laz ve Gürcü olarak üçe bölündü.
Çepniler, Kriptokristiyanlar gibi ölülerini
çiçek buketleriyle süslerler.
Evlenme törenlerinde gelin ve damada dualı
şarap içirirler (s. 78).
Kadıoğlu İsmail Hakkı adında bir
araştırmacı eserinde şunları yazmaktadır: "Balıkesir Çepnileri İlyaslı,
Eynehocalı, Gürili, Yalınayaklı, Karalar, Avanlar, Nusretli ve Muçolar"
olarak birkaç aşirete ayrılırlar. Davazlıoğlu adında bir eşkiya Ayvalık'ta
yaşayan Hıristiyanları (Rum) baskınlar yaparak birçoğunu kılıçtan geçirdi. Bir
bölümünü de İslam’a sokup onlara "Muçolar" adı verdi (s. 79).
İvane
Cavahişvili - PROTO KARTYEL OYMAKLAR
Asur kralı Tiglatpilasar I. ( İÖ. 1100)
çivi yazılarında verdiği bilgilere göre: Komşuları Kartvelien topluluklarından
Muski (Meshi)'ler bu çağda o derece güçlüymüşler ki, rakip gördükleri Asur
ülkesini istilaya bile cesaret edebiliyorlarmış (s. 81).
Asur kralı Salmanasar II ( İÖ. 859-825)'ın
verdiği bilgilere göre: Diğer bir Kartvelien oymağı olan Tabal'lar ülkesi de 24
kadar küçük yerel krallıktan oluşuyordu.
Tabal ve Moskilerin maden ürünlerinin ünü
Yahudiler çağına dek ulaştı. Yahudi kutsal kitaplarında: Demircilik, dövmecilik
sanatının Tabal icadı olduğundan söz ediliyor (s. 83-84).
Pirinç madeninin Avrupa dillerindeki
karşılıkları, Almancada Anglosaksoncada "Mossing", Eski Norveççede
"Messing", Polencede "Mosianz"dır. Bu sözcük bir Kartvel
(Laz) boyu olan "Mossinikler"in adından kaynaklanmaktadır. Pirinç madenini
keşfeden ve işleyen ilk insanlar Mossiniklerdi.
Kıyı boylarında yaşayanlar ötekilere
nazaran daha elverişli koşullara sahiptiler. Buradaki halk genellikle denizcilikle
uğraşıyordu. Avladıkları balıkları tuzlayıp çiroz ya da salamura yapar yıl boyu
kullanırlardı.
Strabon'un saptamalarına göre yüksek
yerlerde yaşayan halk av eti ve yabanıl meyvelerle karnını doyurmaya çalışıyordu.
Yüksek kesim insanları ve özellikle de Heptakomenler (Yedi köyler) yol kesip
soygunculuk yapmaktan da çekinmiyorlardı (s. 87).
Aristotales: "Halibler demir eritmede
bir takım sırlara sahiptirler. Onun için onların erittiği demir diğerlerinden
pek üstündür." diyor. Yine Aristotales'e göre: "Mossiniklerin ürettiği
pirinç madeni beyaza çalar, parlak renktedir. Mossinikler pirinç halitasına
kurşun değil, bir çeşit toprak karıştırıyorlardı. Eski Mossinik pirinç kapları
pırıl pırıl eşyalardı. Bugünküler eski kaliteye erişemiyor." Diyor (s. 88).
Herodot'a göre de: Kolh ve Makran erkekleri
arasında sünnet geleneği varmış.
Herodot sünnet âdetinin Kapadokya
toplumlarında da yaygın olduğunu belirtiyor (s. 89).
Salomon
(Bitçi) Tezelişvili - DOĞU KARADENİZ BÖLGESİNDE BAZI PROTO KARTYEL İDARİ
BİRİMLER
Tao
Güneybatı Gürcistan topraklarından bir
bölge, Erzurum kuzeyleri, Çoruh nehrinin orta beli. Adı ilk kez, İÖ. 1112 yılında
Asur kralı Tiglatpileser I’in çivi yazılı tabletlerinden "Daiaeni"
biçiminde görüyoruz.
Bagrationi hanedanlığının doğuşu bu
topraklarda oldu (s. 94).
Diaukhi
Gürcistan’ın kuzeybatı sınır bölgesi…
İÖ. IX. yy.'da Urartu kralları Menua ve
Argişti I. yoğun savaşlar sonucu Diaukhi'yi yenilgiye uğrattılar.
Taokhlar
Erzurum kuzeylerinde, Çoruh ırmağının orta
belinde yer alıyordu.
Kolhlar
/ Kolheti
Gürcü kaynakları Kolhları "Egri"
olarak kaydetmektedir.
Kolh etnik adı ilk kez İÖ. XII. yy.' da
doğu kaynaklarında kullanılmaya başladı (s. 95).
Kohl birliğinin yüksek gücü ve ünü Antik Yunan
edebiyatında yer alan Argonautlar söylencesindeki öyküyle ortaya konmuştur.
Kolh başkenti olarak Urartu kaynakları "İldamura" kentinden söz etmektedirler.
Egrisi
/ Egri
Batı Gürcüstan'da bir kent adı. Bu kentin
kurucusu efsanevi lider Etarkhos (Egrostur).
Lazika
Bizans yazarları Lazikayı "Batı
Gürcistan" olarak adlandırmaktadırlar. VI. yy. Yunan yazan Prokopi
Kesarieli 'ye göre anılan topraklar insansız, boş araziden ibaretti (s. 96).
Klarceti
Çoruh nehrinin aşağı kesimlerinden Arsian
dağına, oradan Karadeniz'e kadar uzanan toprakları kapsıyordu. Murgul, Egrisi,
Ardanuç, Nigali vb. vadiler Klarceti toprakları sınırları içine giriyordu.
VIII. yy.'da burada Bagrationi
hanedanlığının temelleri atıldı.
İberya
/ İberler
Doğu ve Güneydoğu Gürcistan’da yaşayan bir
Gürcü oymağının eski adı (s. 97).
Mihail
Tsereteli - ANTROPOLOJİK VE DİLBİLİMSEL AÇlLARDAN GÜRCÜLER
Gürcü dili üç ana diyaleğe ayrılır:
1. Kartluri diyaleği: Kartlar, Kahetliler,
İmeretliler, Guryalılar, Meshler ve dağlı kabileler tarafından kullanılır.
2. Megrel-Ç'an-Laz diyeleği: Megreller,
Ç'anlar ve Lazlar tarafından kullanılır.
3. Svan diyaleği: Svanlar tarafından
kullanılır.
Günümüze değin gelebilen kaynaklar sadece
Kartça ile kaleme alınmış belgelerdir (s. 100).
"Tabali" ve "Tubali"
etnos adından "Hiberi", "İveri", "İberi",
"Virk", "İberos", "İmeros", "Egeri",
"Egrisi", "Megreli", "Guria" adları türemiştir.
Tabal ve Tubal'lerin bugünkü uzantıları
Kartvel, Megrel-Laz ve Svanlar "Kar-Tubal, Kar-Tuvel"den başka
kimseler değildir. Eski Yunan kaynaklarında okuduğumuz "Mossiniki (Saniki,
Tzaniki) halkı da doğrudan doğruya bugünkü Ç'an (Laz)lardan başka birşey
değildir (s. 101).
Kartveli sözcüğü bize Gürcü insanının
"Kartu-eli"nden geldiğini gösterir. Buradaki "Kartu Ülkesi"
de "Kaldea"ya işaret etmektedir.
Yakop
Gogebaşvili - XX. YÜZYIL BAŞLARlNDA SAMEGRELO (MEGRELİSTAN)
Megreller Gürcü dilini en iyi konuşan
kesimdir. Gürcü dilini "İlahi Dil" olarak kabul ederler. Çünkü Samegrelo'da
dini ayinler, dualar öteden beri bu dille yapılagelmektedir (s. 106).
Mısır yetiştirmek buğdaya nazaran daha çok
emek isteyen uğraştır. Çapalama işi zor iştir.
…mısır bitkisi en az üç kez çapalanıp
parazit otlardan arındırılmazsa gelişimini tamamlayamaz. Genellikle imece oluşturulup elbirliğiyle bu işin üstesinden
gelinir. Megrellerin "Nadi" dedikleri bu kolektif çalışma çok
ahenkli, neşeli biçimde geçer.
Samegrelo toprakları, ağaçtan ağaca uzanmış
üzüm asmalarıyla adeta bir tül perde ile örtülüdür (s. 108).
"Ocaleşi" şarapları Megrellerin
Svanuri dedikleri üzüm çeşitlerinden elde edilmektedir. Bu cins üzüm kütükleri
çok uzun ömürlü olmakta, yüksek ürün vermektedir.
Kasım ayından önce üzüm hasadına başlanmamaktadır.
Üzümterin geç toplanması verim ve kalite bakımından olumlu etki yapmaktadır.
Şarapçılık uğraşısından başka her Megrel
ailesinin uğraşısı olan ipekböcekçiliği de sözü edilmeye değer işlerdendir (s.
109).
İklim müsait olduğu için, yaz kış yıl boyunca
hayvanlar meralarda başıboş dolaşırlar.
Kartl-Kakheti bölgesi köylüleri
yetiştirdikleri ürünlerini satmak için zahmet edip pazara götürmezler. Yabancı gezgin
tüccarların ayağına kadar gelmelerini beklerler (s. 110).
En kötü yanları "hayvan hırsızlığıdır".
En başında da "at hırsızlığı" gelmektedir.
Yakop
Gogebaşvili - XX. YÜZYIL BAŞLARlNDA SVANETİ VE SOSYAL YAŞAM
Svan insanları Megrel-Laz insanları gibi az
bir çabayla edebi Gürcüceyi konuşup yazabilirler.
Aşağı Svanetya halkının baş uğraşısı toprak
işçiliğidir. Her hane yeteri kadar toprağa sahiptir.
Svaneti bölgesinde ticareti ellerinde
tutanlar "Lahamuli" adı verilen Yahudi dönmeleridir. Lahamuliler
Yahudi dinini terkedip ortodoks hıristiyan dinine geçmişler.
Svan evleri birbirine bitişiktirler. Altı
ile on arası değişen ev gruplan mahallelere ayrılır.
Her evin yanı başında ya da önünde küçük
bahçe bulunur. Bu bahçede urgan, sicim yapımı için gerekli kendir, kenevir
bitkileri ekilir (s. 117).
Svanlar'da en büyük ulusal problem kan
davasına varan düşmanlıklardır. Svanlar "Kanın kanla temizlenebileceğine"
inanırlar.
Anzor
Totadze - OSLAR (İRONLAR, ALANLAR)
Bir Kuzey Kafkasya halkı olan Oslar'ın
Gürcistan topraklarının İç Kartli bölgesine gelip yerleşmeleri, Moğol ve
Timur'un işgal ve tazyikleri sonucu baş göstermişti.
Kartli Gürcü topraklarında Osetyalı akın,
soygun ve yıkımlar 1292 yılında başladı.
1926 yılında Gürcistan topraklarında
kurulan "Güney Osetya Oblastı" sınırları 113.000 Os'tan sadece
60.000'ini kapsıyordu. Kalan 53.000 kişi ise
Gürcistan içlerinde dağınık olarak yaşıyordu.
Yakop
Gogebaşvili - XX. YÜZYIL BAŞLARlNDA OSETYA VE ASETİNLER'DE SOSYAL YAŞAM
Ulusal adları İron olan, Gürcülerin Os adı
verdiği Alanlar Abhazlara kıyasla genetik bakımdan Gürcülere uzak bir
topluluktur.
Bir bölümü Kafkaslar'ın kuzey yamaçlarında,
bir bölümü de güney yamaçlarında yaşarlar. Böylece Osların toprakları iki ayrı
bölgeye ayrılır. Bu iki parça Kuzey ve Güney Osetya diye adlandırılır.
Osetya çok soğuk bir ülkedir.
Osların baş uğraşıları hayvancılıktır.
Os peynirleri pek ünlüdür.
Oslar kendi özgün dillerine sahiptirler. Bu
dilin Nemse (Alman) diliyle akrabalığı olduğu söylenir.
Eskiden Osların çoğu Müslümandı. Şimdilerde
Hristiyanlık daha yaygınlaştı
Mariam
Lortkipanidıe - ABHAZLAR VE ABHAZYA
Yunan yazılı kaynaklarında
"Lazika", Gürcü kaynaklarında ise "Egrisi" adı verilen ülke
eski Kolh krallığının doğrudan mirasçısıydı.
XIII. yy. Arap tarihçi ve coğrafyacısı
Yakuti'ye göre "Abhazeti devleti hıristiyan nüfustan oluşur. Bu ülkenin
halkına "Kurci" adı verilir.
1811 yılında bağımsız Gürcü kilise
yönetiminin Çarlık Rusyası tarafından lağvedilmesinden sonra Abhaz
kiliselerinde Rus dilinin hakim kılınması çabaları görüldü. Rus Çarları trajik
olaylarla dolu Abhaz tarihini kendi çıkarları doğrultusunda çarpıtmaya kalktılar.
Abhaz tarihinin en trajik sayfalarından biri de, Osmanlıya yapılan göç
olayıydı. Ruslar Abhaz halkının müslüman bölümünün yurttan çıkarılıp Osmanlı
ülkesine sürgün edilmesini kendi açılarından yararlı ve kaçınılmaz görüyorlardı.
Büyük sürgün olayından sonra ülkede sadece 20.000 kadar insan kalmıştı (s. 157).
"Abhaz" adı tek bir etnos adı değildir.
Bu ad toplayıcı, birleştirici bir addır. O, VIII. yy.'dan başlayarak X. yy.'a
değin Batı Gürcistan’ın büyük bölümüne yayılmış, geniş Gürcü kitlelerini de
ifade eder hale gelmiştir.
Yakop
Gogebaşvili - XX. YÜZYIL BAŞLARlNDA SAMURZAKANO
Bu topraklar kuzeybatı yönünde Kutaisi
iline sınır, ücra bir köşedir.
MegrelAbhaz kavgaları halkı tedirgin
etmiştir. Samurzakano toprakları bu iki beylik arasında sık sık el
değiştirmiştir. Samurzakano halkı Megrel kökenli olduğu için daima Samegrelo
hakimiyetini yeğlemiştir.
Yakop
Gogebaşvili - XX. YÜZYIL BAŞLARlNDA ABHAZETİ VE SOSYAL YAŞAM
Geçmiş yıllarda Abhazeti ormanlarında
yabani zeytin ağaçları bulundu.
Limon ve diğer narenciye çeşitleri burada
doğal ortamlarda yetişir.
Abhazların baş uğraşıları ekme, biçme ve
evcil hayvancılıktı. Ne var ki, Abhazlar çalışkan insanlar değildir. Gözleri,
gönülleri yeme, içme ve eğlencededir. Ticaret yaşamı burada Megrellerin
elindedir.
---
Siharulidze, Manvelişvili, Gogebaşvili,
Batsaşi, Cavahişvili, Tezelişvili, Tsereteli, Lortkipanidze. (1998), Trabzon’dan Abhazya’ya
Doğu Karadeniz Halklarının Tarih ve Kültürleri, Derleyen ve çeviren: Hayri Hayrioğlu, Sorun Yayınları,
İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder