11 Kasım 2019 Pazartesi

Duvar


Jean Paul Sartre - Duvar
 
Duvar
Bizi büyük beyaz bir odaya soktular…
Öteki tutukluları dibe yığmışlardı…

Sıra bana gelmişti:
— Sizin adınız Pablo Ibbieta mı?
— Evet, dedim. Herif kâğıtlara baktı.

— Peki, şimdi bizi ne yapacaklar? Gardiyan, kuru kuru:
— Karar size hücrelerinizde bildirilecek, dedi.

Tom,
— İşimiz bitik, dedi.
— Bence de, dedim.

— Saragossa'da ne yapmışlar, biliyor musun? Adamları yerlere yatırmışlar, sonra üzerlerinden kamyonlarla geçmişler. Bunu bize asker kaçağı bir Faslı söyledi. Mermi harcamamak için böyle yaptıklarını söylüyorlarmış.

Akşamın saat sekizine doğru yanında iki falanjist ile bir komutan içeri girdi. Elinde bir yığın kâğıt vardı. Gardiyana seslendi:
— Nedir onların adları? Şu üçünün?
— Steinbock, Ibbieta, Mirbal, dedi gardiyan.
Komutan kelebek gözlüklerini taktı, elindeki listeye baktı:
— Steinbock... Steinbock... İşte. Ölüme mahkûm edildiniz. Yarın sabah kurşuna dizileceksiniz.

— Ben doktorum, dedi. Bu eziyetli durumlarda yanınızda bulunmak için emir aldım.
Şu birkaç saatinizin ağırlığını hafifletmek için elimden geleni yapacağım, dedi.

Doktorun meşe odunu kadar kafasız olduğunu düşünüyordum

…bizi avluya götürecekler. Herifler gelip karşımıza sıralanacaklar.
…olanca gücümle duvara sırtımla yaslanacağım ve duvar karşı koyacak.

Geçen gece Concha'dan söz etmiştim, kendimi tutmalıydım. Bir yıldan beri bu kadınla birlikteydim. Daha dün gece, onu beş dakika görebilmek için bir baltada kolumu kesip atabilirdim. İşte bu yüzden konuştum, benden daha güçlü bir şeydi. Şimdiyse onu görmek gelmiyordu içimden, ona söyleyecek sözüm yoktu artık. Onu kollarıma alıp sıkmak da istemiyordum. Bedenimden ürkmüştüm, çünkü kül rengine dönüşmüştü ve terliyordu. Onunkinden de korkmayacağımdan emin değildim. Concha ölümümü öğrenince ağlayacaktı. Aylarca içinden yaşamak isteği gelmeyecekti. Ama ölecek olan bendim.

İnsan ölümsüz olma hayâlini yitirince birkaç saat ya da birkaç yıl beklemek aynı şey. Bir şeye aldırmıyordum, bir anlamda sakindim. Ama bu korkunç bir sakinlikti…

— Onun hayatına karşılık senin hayaün.
— Gris'in nerede olduğunu bilmiyorum, dedim.

Gris'in nerede olduğunu biliyordum doğrusu: Yeğenlerinin yanında gizleniyordu

Gris'i ele vermektense gebermeyi yeğ tutuyordum. Niçin?

Gris'in benden daha işe yarar bir insan olduğunu biliyordum, ama İspanya ve kargaşa vız geliyordu bana. Artık hiçbir şeyin önemi yoktu.

— Nerede olduğunu biliyorum, dedim. Mezarlıkta gizleniyor. Ya bir mezar çukurunda, ya da mezarcıların kulübesinde.
Bu onlara bir oyun oynamak içindi.

Bağıra çağıra gittiler ve ben falanjistlerin gözetimi altında sakin sakin bekledim.

— Gris'i de hakladılar.
— Ne zaman?
— Bu sabah.

…Mezarcıların kulübesinde buldular onu. Ateş ettiler, işini bitirdiler.
— Mezarlıkta!
Her şey dönmeye başladı ve toprağa çöküverdim: Öyle bir gülüyordum ki, gözümden yaşlar geliyordu.

Erostrate
İnsanlar; onlara yukarıdan bakmak gerek.
Altıncı katın balkonunda: Ben bütün hayatımı burada geçirmeliydim. Ahlâkî üstünlükleri maddi simgelerle pekiştirmeli, yoksa yıkılıp giderler.

Bir akşam insanlara ateş etmek düşüncesi geldi aklıma.

Ekim ayı başında işimden çıkarıldım.

İnsanları sevmeyen bir insanın olabileceğini bilmek sizi meraklandıracaktır sanıyorum. İşte ben, hem de öylesine az seviyorum ki onları, yarım düzinesini hemen şimdi öldürebilirim.

Yüz iki mektubu yüz iki zarfın içine koydum ve zarfların üzerine yüz iki Fransız yazarının adreslerini yazdım.

Üç gün yemeden, uyumadan odamda kaldım.

Kendi kendime zaten ölmüş olan bu insanları niçin öldürmek gerekiyor? diye tekrar ediyordum.

İri bir adam yanımdan geçince irkildim, adımlarımı ona uydurdum.
Karnına üç kurşun sıktım.

Kalabalığın tam orta yerindeydim, şaşkın yüzler bana doğru dönüyorlardı…
İki el daha ateş ettim. İnsanlar bağrışmaya başladılar ve kaçıştılar.
…gidip tuvalete kapandım.

Silâhımın namlusunu hızla ağzıma soktum, onu kuvvetle ısırdım. Ama tetiği çekemedim, parmağımı tetiğe bile götüremedim. Her şey yeniden sessizliğe gömüldü. Sonra tabancayı yere atıp onlara kapıyı açtım.

Özel Yaşam
Lulu çıplak yatıyordu

Mercimek ateşin üstünde, yemeği ye ve gazı kapat. Buzdolabında jambon var. Benden bu kadar, ben gidiyorum. Hoşça kal.

Bir Yöneticinin Çocukluğu
Küçük melek elbisemin içinde pek güzelim.
Lucien annesini sevmediğini anladı.

Oda
Mme Darbedat parmaklarının arasında bir lokum tutuyordu.
…kocasının neredeyse gelip kapısını vuracağını düşündü.
...
Türkçeleştiren: Eray Canberk
Can Yayınları


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder