7 Kasım 2019 Perşembe

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği


Milan Kundera - Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
"Es muss sein!"

Önsöz (M. Belge)
Çek romancısı Milan Kundera (…) Doğu Avrupa· romancısına benzemiyor…
…en çok John Berger'in sesine benzettim.
…çağdaşlaştırılmış "Don Juan teması.

1
Ağırlık ve Hafiflik
Edebi Dönüş düşüncesinde gizemli bir yan vardır ve Nietzsche öteki düşünürleri sık sık şaşırtmıştır bu düşüncesiyle; düşünün bir kere, her şey tıpkı ilk yaşandığı biçimiyle yineleniyor ve yinelenmenin kendisi de sonsuza kadar koşuluyla yineleniyor!

Çocukluğum savaş sırasına rastlar; ailemden birçok kişi toplama kamplarında yokolup gitti…

Yaşamlarımızın her saniyesi sonsuz kere yineleniyorsa, İsa'nın çarmıha çivili olduğu gibi biz de sonsuzluğa çivilenmişiz demektir.
…Nietzsche, Sonsuza Kadar Yinelenme düşüncesine bunun için yüklerin en ağırı demiştir.

Yük ne kadar ağır olursa, yaşamlarımız o denli yaklaşır yeryüzüne, daha gerçek, daha içten olur.

Tomas / küçük bir Çekoslovak kasabasında tanışmıştı Tereza'yla.

İşte geldim, karşındayım diyen aşk değilse neydi?

Sadece bir tek hayat yaşadığımız için bu hayatı öncekilerle karşılaştıramaz ya da kusurlarımızı gelecekteki hayatlarımızda gideremeyiz; bu nedenle de ne istediğimizi bilemeyiz.

Tereza'yla olmak mı daha iyiydi, yalnız olmak mı? Karşılaştırma fırsatı olmadığı için hangi kararın daha iyi olduğunu sınamanın bir yolu yok. Olaylar nasıl gelişirse öyle yaşıyoruz, önceden uyarılmaksızın, rolünü ezberlemeden sahneye çıkan bir tiyatro oyuncusu gibi. Yaşam öncesi ilk prova yaşamın ta kendisiyse, ne değeri olabilir yaşamanın?
Einmal ist keinmal

Karısıyla ancak iki yıl evli kalmış ve bir oğulları olmuştu.

…her iki tarafı da mutlu edecek tek ilişki, duygusallığa yer vermeyen ve sevgililerden ne birinin ne de ötekinin birbirlerinin yaşamı ve özgürlüğü üzerinde hak öne sürmedikleri ilişki biçimidir.

Onu en iyi anlayan kadın Sabina'ydı. Ressamdı Sabina. "Seni sevmemin nedeni," derdi Sabina ona, “kilsch'in tam karşıtı olman.”

…Tereza'yla ağır bavuluna bir oda tuttu Tomas.
Tereza'nın kendi evinde kaldığı duyulup da dillere düşsün istemiyordu.

Bir keresinde tam kızı pışpışlayıp uyutmuştu ki -oysa henüz göreceği rüyaların eşiğindeydi kız, bu nedenle de ne söylerse duyuyordu- "Hoşçakal, ben gidiyorum," dedi. "Ne zaman?" diye sordu kız uykusunda.

Aşk çiftleşme arzusunda (sonsuz sayıda kadına kadar uzanabilecek bir tutku) duyurmaz kendini, uykuyu paylaşma arzusunda duyurur (tek bir kadınla sınırlı olan bir arzu). (s. 23)

Latince kökenli bütün dillerde merhamet, şefkat anlamına gelen compassion, "ile" anlamına gelen ön ekle (com-) "acı çekmek" anlamına gelen kökün (geç dönem Latincesinde passio) birleşmesinden türetilir.

Birisine merhamet duyarak sevmek gerçekten sevmek değildir.

İçinde yaşadığı yeri terk etmek isteyen kişi mutsuz kişidir (s. 35).

Tereza günün birinde, çağrılmadan çıkagelmişti. Sonra gene bir gün aynı biçimde çıkıp gitmişti. Ağır bir bavulla gelmişti. Ağır bir bavulla gitmişti.
Yaşamının yedi yılını Tereza'yla geçirmişti ve şimdi geriye baktığında o yılların yaşandıkları zamankinden çok daha güzel olduğunu görüyordu.

…önemsiz bir konuşma sırasında (…) Tomas'ın arkadaşı Z.'den söz ederlerken şöyle demişti Tereza: "Sana rastlamasaydım, hiç kuşku yok ona âşık olurdum.”
…Tomas'a duyduğu, birleşmeyle sonuçlanan aşkın dışında, olasılıklar düzleminde, öteki erkeklere yönelik sonsuz sayıda birleşmeye dönüşmemiş aşk vardı (s. 43).

Hepimiz yaşamımızın en büyük aşkının hafif, ağırlıksız bir şey olabileceğini, onsuz yaşamımızın hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını varsayarız…

2
Ruh ve Beden
(Franz, Marie-Claude ve Sabina’nın ilişkisinden söz ediyor)
İnsanoğlu bedenin her bir parçasına bir ad vermeyi öğrendi öğreneli, beden giderek daha az dert oldu başına.

Tereza'nın annesi de sık sık aynaya bakardı. Bir gün gözlerinin çevresinde kırışıklıklar keşfetti ve evliliğinin anlamsız olduğuna karar verdi.
…dolandırıcı dostunun önünde diz çöktü ve kocasıyla Tereza'nın başlarının çaresine bakmalarını söyledi (s. 50).

Eğer anne, "özveri"nin cisimleşmiş haliyse, o zaman kız çocuk da onarılması mümkün olmayan "kabahat"ti demek ki.

…bir olay kendisini hazırlayan rastlantıların sayısı oranında önemli, anlamlı ve dikkate değer değil midir?

Bir aşk unutulmaz olacaksa eğer, küçük rastlantılar Assissili Francis'in omuzlarına konan minik kuşlar gibi hemen o an kanat çırpa çırpa gökten aşağı doğru süzülmelidir.

…gündelik yaşamındaki bu tür kesişmeleri göremediği için insanoğlunu kınamalı. Çünkü böylelikle yaşamını güzelliğin bir boyutundan yoksun bırakmaktadır insanoğlu (s. 60).

Gözü "daha yükseklerde bir yerde" olan herkes günün birinde gözünün kararabileceğini hesaba katmalıdır.

Bir gün annesi telefon etti, kanser olduğunu, birkaç aylık ömrü kaldığını söyledi. Bu haber Tereza'nın Tomas'ın kaçamakları karşısındaki umarsızlığını isyana dönüştürdü.

3
Yanlış Anlaşılan Sözcükler
Melon şapka

Küçük "Yanlış Anlaşılan Sözcükler" Sözlüğü
Kadın
Kadın olmak Sabina'nın seçmediği bir yazgıydı.

İhanet, setleri yıkmak ve bilinmeyene doğru başını alıp gitmek demektir.

Babasına ihanet etmeye duyduğu özlemi tümüyle doyuramamıştı; komünizm de babadan başka bir şey değildi çünkü, babası kadar sıkı ve kısıtlı bir baba, ona aşkı da (tutuculuğun hüküm sürdüğü dönemlerdi), Picasso'yu da yasaklayan bir baba.

Karısını sadakatsizliğiyle yaralamayı başaramadıysa, onu kimle aldattığını söyleyerek yaralamayı başaracağından emindi.

"Aşk bir meydan savaşıdır," dedi Marie-Claude, gülümsemeyi sürdürerek. "Ve ben savaşı sürdürmek niyetindeyim. Sonuna kadar."

4
Ruh ve Beden
(Tereza ve Tomas)
…insanlar gün boyu küfürlü konuşur dururlar, ama radyoyu açıp da tanınmış birinin, saygı duydukları birinin her cümlede "siktir" dediğini duydular mı, nedense kendilerini ihanete uğramış hissederler (s. 141).

Tereza barın arkasında dururken içki verdiği erkekler onunla oynaşmaya çalışırlardı.

Artık dayanamıyorum, Tomas. Yakınmamalıyım, biliyorum. Benim için Prag'a döndüğünden bu yana, kıskanmayı yasak ettim kendime, kıskançlık etmek istemiyorum. Bütün bunları göğüsleyebilecek kadar güçlü değilim anlaşılan. Yardım et bana, lütfen.

Prag'ın ortalık yerinden yükselip çıkan o yeşil kümbetin, Petrin Tepesi'nin eteğine vardığında Tereza çevrede hiç kimse olmadığını gördü, şaşırdı. Bu garipti, çünkü başka zamanlarda Prag'ın yansı buralarda geziniyor olurdu.

Adam, "Yanlışlık olmasın diye soruyorum, bu sizin seçiminiz değil mi?" diye ekledi.
Bunu sadece, bize gelenlerin kendi arzularıyla ölüme hazır olduklarından emin olduğumuz zaman yapıyoruz. Biz hizmet olarak görüyoruz da.
Vurulacak kişiler kendi ağaçlarını seçmekte özgürdüler.

(Tereza) “Benim seçimim değildi,” dedi.
Adam o an indirdi tüfeği. Yumuşak bir sesle, "Sizin seçiminiz değilse, yapamayız. Hakkımız yok buna," dedi.

Tereza kendinin (ruhunun) hiç mi hiç söz konusu olmadığını, sadece bedeninin, bedeninin istendiğini anladı.

Modern helalarda klozetler yerden yukarı doğru beyaz nilüferler gibi yükselir. Beden ne kadar değersiz olduğunu unutsun…

İnsanlar genellikle dertlerinden kurtulmak için geleceğe kaçarlar; zamanın yoluna düşsel bir çizgi çeker, bu çizginin ötesinde o anki dert ve sıkıntılarının sona ereceğini sanırlar.


5
Ağırlık ve Hafiflik
İnsan, bir zamanlar sahip olduğu bir düşüncenin artık geçerli olmadığını kesinlikle öne sürülebilir… Modern çağda bir düşünce çürütülebilir evet, ama geri alınamaz.

Tatlı sözler söyleyen, saygılı, nazik biriyle karşılıklı oturdunuz mu, onun söylediği hiçbir şeyin doğru olmadığını, hiçbir şeyin içten olmadığını kendi kendinize hatırlatmanız dünyanın en zor işidir (s. 191).

“…Olay bir tek bizi ilgilendirseydi, mesele yoktu. Ama kamuoyunu da göz önünde bulundurmak zorundayız. İsteyerek ya da istemeyerek, yazınızla anti-komünist histeriyi körüklediniz. Bu yazı dolayısıyla mahkeme önüne çıkarılmanız bile önerildi, bakın size söyleyeyim. Kamuoyunu şiddete kışkırtmak yasa karşısında suçtur."
İçişleri Bakanlığı'ndan gelen adam sözlerine ara vererek Tomas'ın gözlerinin içine baktı.

İnsanlar insan kardeşlerinin ahlaki işkenceler altında kıvrandığını görmekten zevk alıyorlardı ki, açıklamasını dinleyerek bu zevki bozmaya kimse yanaşamazdı (s. 198).

…kararından dönmedi. Cam siliciliğine başlaması da böyle oldu işte.

Tomas'ın cam siliciliği ikinci yılına girmek üzereydi ki onu yeni bir müşteriye yolladılar.

Tereza, Tomas'ın şiirsel belleğini bir zorba gibi elinde tutuyor ve başka kadınlara ilişkin her türlü izi yok ediyordu.

Önceden de söyledim, eğretilemeler tehlikelidir. Aşk bir eğretilemeyle başlar. Yani bu şu demektir ki, aşk bir kadının, dilindeki ilk sözcükle şiirsel belleğimize girmesiyle başlar.

Romanlarımdaki kişiler kendime ilişkin gerçekleşmemiş olabilirliklerdir.
Roman yazarın itirafları değildir; bir tuzak haline gelmiş dünyamızda yaşanan insan yaşamının araştırılmasıdır (s. 228).

(Çeklerin tarihi) Einmal ist keinmal. Bir kere olan şey hiç olmamış demektir.

6
Büyük Yürüyüş
Stalin'in oğlu Yakov

Stalin'in oğlu bok yoluna can vermişti.

(Boktan geyikler)
Kistch, o duygusal on dokuzuncu yüzyılın ortasında doğmuş Almanca bir sözcüktür, oradan da Batı dillerine geçmiştir. Ne var ki çok sık kullanılmaktan özgün metafizik anlamını kaybetmiştir sözcük; kistch, sözcüğün hem gerçek hem de eğretileme anlamında, bokun kesin reddidir, kistch insan varoluşunda temelden kabul edilemez olan her şeyi kapsamı dışına atar (s. 256).

Sabina'nın ihanetlerden örülü yolu başka bir yerde uzanıp gidecek, parıl parıl parlayan iki pencere, pencerelerin ardında yaşayan mutlu aile ile ilgili sersemce, yavan bir şarkı, varlığının ta derinlerinden bir yerden çıkarak ara sıra varolmanın dayanılmaz hafifliğine sızacaktı (s. 263).

Unutulup gitmeden önce hitsch'e dönüştürecekler hepimizi. Varolma ve unutuluş arasındaki durak kitsch'tir.

7
Karenin'in Gülümseyişi
Gerçek insan iyiliği, ancak karşısındaki güçsüz bir yaratıksa bütün saflığı ile, özgürce onaya çıkabilir. İnsan soyunun gerçek ahlaki sınavı, temel sınavı (iyice derinlere gömülmüş, gözlerden uzak sınavı) onun, merhametine bırakılmışlara davranışında gizlidir: Hayvanlara. Ve işte bu açıdan insan soyu temel bir yenilgi yaşamıştır (s. 296).

Cennet'e duyulan özlem insanın insan olmamaya duyduğu özlemdir.

Beni seviyor mu? Benden daha çok sevdiği bir başkası var mı? Benim sevdiğimden daha çok seviyor mu beni? Aşkı ölçmek, sınamak, denemek ve kurtarmak için aşka yönelttiğimiz bütün bu sorular belki de her şeyin yanı sıra aşkı kısaltmaya da yarıyor. Belki de sevemememizin nedeni çok sevmek istememiz, yani karşımızdaki kişiden hiçbir istekte bulunmaksızın, ondan onunla birlikte olmaktan başka bir şey istemeksizin kendimizi ona verecek yerde ondan bir şey (aşk) talep etmemizdir.

Hiç kimse onu Karenin'i sevmeye zorlamamıştı; köpek sevmek insanın kendi isteğiyle olur (s. 304).

…hüzün olacakları bildiğimizi varsayan bir tavırdır.

…yere indi uçak. Ayağa kalktılar, görevlinin açtığı kapıya gittiler.
…ellerinde tüfek olan birtakım adamlar gördüler. Durmanın anlamı yoktu, kaçamazlardı çünkü. Ağır ağır indiler, ayakları havaalanının zeminine bastığında adamlardan biri tüfeğini kaldırdı ve onlara nişan aldı.

Türkçeleştiren: Fatih Özgüven
32. Baskı, 2007
İletişim Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder