Milan
Kundera - Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
"Es muss sein!"
Önsöz (M. Belge)
Çek romancısı Milan Kundera (…) Doğu Avrupa· romancısına
benzemiyor…
…en çok John Berger'in sesine benzettim.
…çağdaşlaştırılmış "Don Juan teması.
…
1
Ağırlık ve Hafiflik
Edebi Dönüş düşüncesinde gizemli bir yan vardır ve Nietzsche
öteki düşünürleri sık sık şaşırtmıştır bu düşüncesiyle; düşünün bir kere, her
şey tıpkı ilk yaşandığı biçimiyle yineleniyor ve yinelenmenin kendisi de
sonsuza kadar koşuluyla yineleniyor!
Çocukluğum savaş sırasına rastlar; ailemden birçok kişi
toplama kamplarında yokolup gitti…
Yaşamlarımızın her saniyesi sonsuz kere yineleniyorsa,
İsa'nın çarmıha çivili olduğu gibi biz de sonsuzluğa çivilenmişiz demektir.
…Nietzsche, Sonsuza Kadar Yinelenme düşüncesine bunun için
yüklerin en ağırı demiştir.
Yük ne kadar ağır olursa, yaşamlarımız o denli yaklaşır
yeryüzüne, daha gerçek, daha içten olur.
Tomas / küçük bir Çekoslovak kasabasında tanışmıştı
Tereza'yla.
İşte geldim, karşındayım diyen aşk değilse neydi?
Sadece bir tek hayat yaşadığımız
için bu hayatı öncekilerle karşılaştıramaz ya da kusurlarımızı gelecekteki
hayatlarımızda gideremeyiz; bu nedenle de ne istediğimizi bilemeyiz.
Tereza'yla olmak mı daha iyiydi, yalnız olmak mı?
Karşılaştırma fırsatı olmadığı için hangi kararın daha iyi olduğunu sınamanın
bir yolu yok. Olaylar nasıl gelişirse öyle yaşıyoruz, önceden uyarılmaksızın,
rolünü ezberlemeden sahneye çıkan bir tiyatro oyuncusu gibi. Yaşam öncesi ilk
prova yaşamın ta kendisiyse, ne değeri olabilir yaşamanın?
Einmal ist keinmal
Karısıyla ancak iki yıl evli kalmış ve bir oğulları olmuştu.
…her iki tarafı da mutlu edecek tek ilişki, duygusallığa yer
vermeyen ve sevgililerden ne birinin ne de ötekinin birbirlerinin yaşamı ve
özgürlüğü üzerinde hak öne sürmedikleri ilişki biçimidir.
Onu en iyi anlayan kadın Sabina'ydı. Ressamdı Sabina.
"Seni sevmemin nedeni," derdi Sabina ona, “kilsch'in tam karşıtı
olman.”
…Tereza'yla ağır bavuluna bir oda tuttu Tomas.
Tereza'nın kendi evinde kaldığı duyulup da dillere düşsün
istemiyordu.
Bir keresinde tam kızı pışpışlayıp uyutmuştu ki -oysa henüz
göreceği rüyaların eşiğindeydi kız, bu nedenle de ne söylerse duyuyordu-
"Hoşçakal, ben gidiyorum," dedi. "Ne zaman?" diye sordu kız
uykusunda.
Aşk çiftleşme arzusunda (sonsuz sayıda kadına kadar
uzanabilecek bir tutku) duyurmaz kendini, uykuyu paylaşma arzusunda duyurur
(tek bir kadınla sınırlı olan bir arzu). (s. 23)
Latince kökenli bütün dillerde merhamet, şefkat anlamına
gelen compassion, "ile" anlamına gelen ön ekle (com-) "acı
çekmek" anlamına gelen kökün (geç dönem Latincesinde passio)
birleşmesinden türetilir.
Birisine merhamet duyarak sevmek
gerçekten sevmek değildir.
İçinde yaşadığı yeri terk etmek isteyen kişi mutsuz kişidir
(s. 35).
Tereza günün birinde, çağrılmadan çıkagelmişti. Sonra gene
bir gün aynı biçimde çıkıp gitmişti. Ağır bir bavulla gelmişti. Ağır bir
bavulla gitmişti.
Yaşamının yedi yılını Tereza'yla geçirmişti ve şimdi geriye
baktığında o yılların yaşandıkları zamankinden çok daha güzel olduğunu
görüyordu.
…önemsiz bir konuşma sırasında (…) Tomas'ın arkadaşı Z.'den
söz ederlerken şöyle demişti Tereza: "Sana rastlamasaydım, hiç kuşku yok
ona âşık olurdum.”
…Tomas'a duyduğu, birleşmeyle sonuçlanan aşkın dışında,
olasılıklar düzleminde, öteki erkeklere yönelik sonsuz sayıda birleşmeye
dönüşmemiş aşk vardı (s. 43).
Hepimiz yaşamımızın en büyük aşkının hafif, ağırlıksız bir
şey olabileceğini, onsuz yaşamımızın hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını
varsayarız…
2
Ruh ve Beden
(Franz, Marie-Claude ve Sabina’nın ilişkisinden söz ediyor)
İnsanoğlu bedenin her bir parçasına bir ad vermeyi öğrendi
öğreneli, beden giderek daha az dert oldu başına.
Tereza'nın annesi de sık sık aynaya bakardı. Bir gün
gözlerinin çevresinde kırışıklıklar keşfetti ve evliliğinin anlamsız olduğuna
karar verdi.
…dolandırıcı dostunun önünde diz çöktü ve kocasıyla
Tereza'nın başlarının çaresine bakmalarını söyledi (s. 50).
Eğer anne, "özveri"nin cisimleşmiş haliyse, o
zaman kız çocuk da onarılması mümkün olmayan "kabahat"ti demek ki.
…bir olay kendisini hazırlayan rastlantıların sayısı
oranında önemli, anlamlı ve dikkate değer değil midir?
Bir aşk unutulmaz olacaksa eğer, küçük rastlantılar
Assissili Francis'in omuzlarına konan minik kuşlar gibi hemen o an kanat çırpa
çırpa gökten aşağı doğru süzülmelidir.
…gündelik yaşamındaki bu tür kesişmeleri göremediği için
insanoğlunu kınamalı. Çünkü böylelikle yaşamını güzelliğin bir boyutundan
yoksun bırakmaktadır insanoğlu (s. 60).
Gözü "daha yükseklerde bir yerde" olan herkes
günün birinde gözünün kararabileceğini hesaba katmalıdır.
Bir gün annesi telefon etti, kanser olduğunu, birkaç aylık
ömrü kaldığını söyledi. Bu haber Tereza'nın Tomas'ın kaçamakları karşısındaki
umarsızlığını isyana dönüştürdü.
3
Yanlış Anlaşılan Sözcükler
Melon şapka
Küçük "Yanlış Anlaşılan Sözcükler" Sözlüğü
Kadın
Kadın olmak Sabina'nın seçmediği bir yazgıydı.
İhanet, setleri yıkmak ve bilinmeyene doğru başını
alıp gitmek demektir.
Babasına ihanet etmeye duyduğu özlemi tümüyle doyuramamıştı;
komünizm de babadan başka bir şey değildi çünkü, babası kadar sıkı ve kısıtlı
bir baba, ona aşkı da (tutuculuğun hüküm sürdüğü dönemlerdi), Picasso'yu da
yasaklayan bir baba.
Karısını sadakatsizliğiyle yaralamayı başaramadıysa, onu
kimle aldattığını söyleyerek yaralamayı başaracağından emindi.
"Aşk bir meydan savaşıdır," dedi Marie-Claude,
gülümsemeyi sürdürerek. "Ve ben savaşı sürdürmek niyetindeyim. Sonuna
kadar."
4
Ruh ve Beden
(Tereza ve Tomas)
…insanlar gün boyu küfürlü konuşur dururlar, ama radyoyu
açıp da tanınmış birinin, saygı duydukları birinin her cümlede
"siktir" dediğini duydular mı, nedense kendilerini ihanete uğramış
hissederler (s. 141).
Tereza barın arkasında dururken içki verdiği erkekler onunla
oynaşmaya çalışırlardı.
Artık dayanamıyorum, Tomas. Yakınmamalıyım, biliyorum. Benim
için Prag'a döndüğünden bu yana, kıskanmayı yasak ettim kendime, kıskançlık
etmek istemiyorum. Bütün bunları göğüsleyebilecek kadar güçlü değilim anlaşılan.
Yardım et bana, lütfen.
Prag'ın ortalık yerinden yükselip çıkan o yeşil kümbetin,
Petrin Tepesi'nin eteğine vardığında Tereza çevrede hiç kimse olmadığını gördü,
şaşırdı. Bu garipti, çünkü başka zamanlarda Prag'ın yansı buralarda geziniyor
olurdu.
Adam, "Yanlışlık olmasın diye soruyorum, bu sizin
seçiminiz değil mi?" diye ekledi.
Bunu sadece, bize gelenlerin kendi arzularıyla ölüme hazır
olduklarından emin olduğumuz zaman yapıyoruz. Biz hizmet olarak görüyoruz da.
Vurulacak kişiler kendi ağaçlarını seçmekte özgürdüler.
(Tereza) “Benim seçimim değildi,” dedi.
Adam o an indirdi tüfeği. Yumuşak bir sesle, "Sizin
seçiminiz değilse, yapamayız. Hakkımız yok buna," dedi.
Tereza kendinin (ruhunun) hiç mi hiç söz konusu olmadığını,
sadece bedeninin, bedeninin istendiğini anladı.
Modern helalarda klozetler yerden yukarı doğru beyaz
nilüferler gibi yükselir. Beden ne kadar değersiz olduğunu unutsun…
İnsanlar genellikle dertlerinden kurtulmak için geleceğe
kaçarlar; zamanın yoluna düşsel bir çizgi çeker, bu çizginin ötesinde o anki
dert ve sıkıntılarının sona ereceğini sanırlar.
5
Ağırlık ve Hafiflik
İnsan, bir zamanlar sahip olduğu bir düşüncenin artık
geçerli olmadığını kesinlikle öne sürülebilir… Modern çağda bir düşünce çürütülebilir
evet, ama geri alınamaz.
Tatlı sözler söyleyen, saygılı, nazik biriyle karşılıklı
oturdunuz mu, onun söylediği hiçbir şeyin doğru olmadığını, hiçbir şeyin içten
olmadığını kendi kendinize hatırlatmanız dünyanın en zor işidir (s. 191).
“…Olay bir tek bizi ilgilendirseydi, mesele yoktu. Ama
kamuoyunu da göz önünde bulundurmak zorundayız. İsteyerek ya da istemeyerek,
yazınızla anti-komünist histeriyi körüklediniz. Bu yazı dolayısıyla mahkeme
önüne çıkarılmanız bile önerildi, bakın size söyleyeyim. Kamuoyunu şiddete
kışkırtmak yasa karşısında suçtur."
İçişleri Bakanlığı'ndan gelen adam sözlerine ara vererek
Tomas'ın gözlerinin içine baktı.
İnsanlar insan kardeşlerinin ahlaki işkenceler altında
kıvrandığını görmekten zevk alıyorlardı ki, açıklamasını dinleyerek bu zevki
bozmaya kimse yanaşamazdı (s. 198).
…kararından dönmedi. Cam siliciliğine başlaması da böyle
oldu işte.
Tomas'ın cam siliciliği ikinci yılına girmek üzereydi ki onu
yeni bir müşteriye yolladılar.
Tereza, Tomas'ın şiirsel belleğini bir zorba gibi elinde
tutuyor ve başka kadınlara ilişkin her türlü izi yok ediyordu.
Önceden de söyledim, eğretilemeler tehlikelidir. Aşk bir
eğretilemeyle başlar. Yani bu şu demektir ki, aşk bir kadının, dilindeki ilk
sözcükle şiirsel belleğimize girmesiyle başlar.
Romanlarımdaki kişiler kendime ilişkin gerçekleşmemiş
olabilirliklerdir.
Roman yazarın itirafları değildir; bir tuzak haline gelmiş
dünyamızda yaşanan insan yaşamının araştırılmasıdır (s. 228).
(Çeklerin tarihi) Einmal ist keinmal. Bir kere olan şey hiç
olmamış demektir.
6
Büyük Yürüyüş
Stalin'in oğlu Yakov
Stalin'in oğlu bok yoluna can vermişti.
(Boktan geyikler)
Kistch, o duygusal on dokuzuncu yüzyılın ortasında doğmuş
Almanca bir sözcüktür, oradan da Batı dillerine geçmiştir. Ne var ki çok sık
kullanılmaktan özgün metafizik anlamını kaybetmiştir sözcük; kistch, sözcüğün
hem gerçek hem de eğretileme anlamında, bokun kesin reddidir, kistch insan
varoluşunda temelden kabul edilemez olan her şeyi kapsamı dışına atar (s. 256).
Sabina'nın ihanetlerden örülü yolu başka bir yerde uzanıp
gidecek, parıl parıl parlayan iki pencere, pencerelerin ardında yaşayan mutlu
aile ile ilgili sersemce, yavan bir şarkı, varlığının ta derinlerinden bir
yerden çıkarak ara sıra varolmanın dayanılmaz hafifliğine sızacaktı (s. 263).
Unutulup gitmeden önce hitsch'e dönüştürecekler hepimizi.
Varolma ve unutuluş arasındaki durak kitsch'tir.
7
Karenin'in Gülümseyişi
Gerçek insan iyiliği, ancak karşısındaki güçsüz bir yaratıksa
bütün saflığı ile, özgürce onaya çıkabilir. İnsan soyunun gerçek ahlaki sınavı,
temel sınavı (iyice derinlere gömülmüş, gözlerden uzak sınavı) onun,
merhametine bırakılmışlara davranışında gizlidir: Hayvanlara. Ve işte bu açıdan
insan soyu temel bir yenilgi yaşamıştır (s. 296).
Cennet'e duyulan özlem insanın insan olmamaya duyduğu
özlemdir.
Beni seviyor mu? Benden daha çok sevdiği bir başkası var mı?
Benim sevdiğimden daha çok seviyor mu beni? Aşkı ölçmek, sınamak, denemek ve kurtarmak
için aşka yönelttiğimiz bütün bu sorular belki de her şeyin yanı sıra aşkı kısaltmaya
da yarıyor. Belki de sevemememizin nedeni çok sevmek istememiz, yani
karşımızdaki kişiden hiçbir istekte bulunmaksızın, ondan onunla birlikte
olmaktan başka bir şey istemeksizin kendimizi ona verecek yerde ondan bir şey (aşk)
talep etmemizdir.
Hiç kimse onu Karenin'i sevmeye zorlamamıştı; köpek sevmek
insanın kendi isteğiyle olur (s. 304).
…hüzün olacakları bildiğimizi varsayan bir tavırdır.
…yere indi uçak. Ayağa kalktılar, görevlinin açtığı kapıya
gittiler.
…ellerinde tüfek olan birtakım adamlar gördüler. Durmanın
anlamı yoktu, kaçamazlardı çünkü. Ağır ağır indiler, ayakları havaalanının
zeminine bastığında adamlardan biri tüfeğini kaldırdı ve onlara nişan aldı.
…
Türkçeleştiren: Fatih Özgüven
32. Baskı, 2007
İletişim Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder