1 Kasım 2019 Cuma

Ütopia


Thomas More - Ütopia

Thomas More 1478’de Londra’da doğdu.
Daha sonra başpiskopos ve Lord Chancellor olacak Kardinal Morton’un yanında yetişti.
Oxford’da filoloji tahsil etti.
Hukuk tahsilini tamam edip 1501’de baroya kaydoldu. Rahip olmayı istiyordu fakat Erasmus’un dediğine göre âşık olduğu için bu arzusundan vazgeçmiş.
1503’te parlamentoya dahil oldu.
1509’da yargıç oldu.
Sosyal adaleti savunurmuş.
1516’da Utopia yayınlandı.
1518 Kral Sekizinci Henry’ye danışman oluyor, gönülsüzce.
1523 Avam Kamarasında başkan oluyor.
Kral Katolik kilisesinden ayrılıp kendi kilisesini kurduktan sonra araları bozulmaya başlıyor, Londra kulesine kapatılıyor.
1535’te kafası kesilerek idam edildi.
KİTAP I

Eşine az rastlanır bütün zekâsıyla tanınmış yenilmez İngiltere Kralı Sekizinci Henry ile değerli Kastilya prensi arasında birkaç yıl önce önemli bir bozuşma olmuştu.

Bir gün Notre-Dame’a gitmiştim.
Peter Giles’le karşılaştım.
Yaşlıca bir yabancıyla konuşuyordu.
Raphael Hythloday
Memleketi Portekiz’miş. Gençliğinde varını yoğunu kardeşlerine bırakmış ve dünyayı dolaşma sevdasıyla yanıp tutuşarak, Amerigo Vespucci ile kader birliği etmiş.

Burada yalnız Raphael’in Utopia halkı ve devleti üstüne anlattıklarıyla yetineceğim (s. 18).

Ben şimdi özgür bir insanım, dilediğim gibi yaşıyorum. Zengin saraylıların kaçı aynı şeyi söyleyebilir?

Halkın yoksulluğa düşmesinin baş nedeni aristokratların çokluğudur. Bu yararsız, bu bal vermez anlar başkalarının alın teriyle geçinmekte, topraklarında çalışanları daha fazla kazanmak için derisine kadar yüzmekte, bunun dışında başka gelir kaynağı bilmemektedirler (s. 24-25).

«Ben şuna inanıyorum ki,» dedi Raphael, «toplum her insana eşit bir güvenlik sağlamadığı sürece bir insanı para çaldığı için öldürmek doğru değildir…

Aşırı doğruluk aşırı haksızlık getirir.

Çok saçmalayan sonunda bir doğru laf da eder.

Platon der ki: Günün birinde filozoflar kral ya da krallar filozof olursa, insanlık o zaman mutluluğa kavuşur. Filozoflar krallara öğüt vermeyi bile küçümserlerse o mutluluktan çok uzaktayız demektir.»
«Filozoflara haksızlık ediyorsunuz,» dedi Raphael; «doğruyu saklayacak kadar bencil değillerdir… (s. 42-43)

Akhoria’lılar
Utopia adası karşısında, Euronston kıyılarında…

Bir dava ne kadar haksız olursa olsun onu haklı gösterecek bir yargıç bulunur…

Halkın yoksulluğu kralın varlığını korur.

Yoksulluk ve açlık yürekleri çökertir, ruhları körletir, insanları acı çekmeye, köle olarak yaşamaya alıştırır…

Kralların sarayında felsefenin yeri yoktur.

İsa’nın usta sözcüleri sizin demin dediğiniz gibi yanlamasına bir yol tuttular; insanların, kötü alışkanlıklarını Hıristiyanlığa uydurmaktan kaçındıklarını görünce, İncil ’i insanların kötü alışkanlıklarına göre eğip büktüler. Bu ustaca manevra nereye götürdü onları? İnsanların vicdan rahatlığıyla kötülük edebilmelerini sağlamış oldular (s. 54).

Malın mülkün kişisel bir hak olduğunu, her şeyin parayla ölçüldüğü bir yerde toplumsal adalet ve rahatlık hiçbir zaman gerçekleşemez.

Mülkiyet hakkı toplumsal yapının temeli oldukça en kalabalık ve en işe yarar sınıf yoksulluk, açlık, umutsuzluk içinde yaşayacaktır.

KİTAP II
Utopia adası ortalarına düşen en geniş yerinde ikiyüz mildir.
…ada beşyüz millik bir yarım-çember olur ve iki ucunun arası aşağı yukarı onbir mil çeken bir hilal biçimini alır.

Utopia adasının 54 büyük ve güzel şehri vardır. Hepsinde aynı dil konuşulur! Aynı töreler, aynı kurumlar, aynı yasalar yürürlüktedir.

Her yıl, her şehirden üç yaşlı başlı, bilge kişi gelip Amaurote’de toplanır ve memleket işlerine bakar. Amaurote adanın başkentidir.

Halk kendini toprağın sahibi değil, çiftçisi, işçisi diye görür.

Utopia Şehirleri ve Başkent Amaurote Üstüne
Her evin bir kapısı sokağa, bir kapısı bahçeye açılır. Her iki kapı da bir dokunuşta açılacak kadar hafiftir. Kilitler, anahtarlar yoktur. İsteyen girebilir. Çünkü evde hiçbir şey özel değildir, ne varsa herkesin malıdır.

Yönetim Görevlileri
…halkın gösterdiği dört adaydan birini, gizli oyla başkan seçerler.

Kurultay ve büyük halk toplantıları dışında, bir araya gelip memleket işlerini konuşmak ölümle cezalandırılan bir suçtur.

Bilimler, Sanatlar, Uğraşlar
Genel olarak, herkes ana babasının zanaatında yetişir.

Zar, iskambil gibi budalaca ve zararlı kumar oyunlarının hiçbirini bilmezler.

Başka memleketlerde
Hiçbir iş görmeyen bir sürü rahip ve din adamı da görülür. Bunlara, soylular ve derebeyleri denilen bütün zenginleri bir de onların sürü sürü uşaklarını, giyimli kuşamlı, eli bıçaklı adamlarını ekleyin. Tembelliklerini uydurma sakatlıklar altında gizleyen sapasağlam sayısız dilencileri de unutmayın. Göreceksiniz ki, alın terleriyle insanlığı besleyenlerin sayısı sanıldığından çok daha azdır (s. 76).

Utopia’lıların Yaşayışları ve Karşılıklı İlişkileri
Herkes bilir ki, bütün canlı varlıklarda, açgözlülüğün nedeni ya korku ya da yoksulluktur. İnsanda ise, bazen yalnız kendini beğenmişlikten gelir açgözlülük. Çünkü faydasız ve boş şeyleri gösterişle ortaya serip, başkalarından üstün geçinmeyi şanlı bir iş sayar insanlar. Utopia’lılar arasında böyle kötü huyların yeri yoktur (s. 81).

Utopia’lıların Gezileri ve Başka Konular
Utopia’da para denilen şey karşılıklı alışverişlerde hemen hiç kullanılmaz.

Bağlı düşünce nedir bilmezler, hele o metafizik dili ile genel ya da evrensel adam dediğimiz şeyi, o devler devi yarattığı Utopia’da henüz hiç kimse hiçbir yerde görmüş değildir (s. 95).

…asıl tartıştıkları sorun, insan mutluluğunun bir tek ya da birçok koşullarını aramaktır.

Dinsel ilkelerin özeti şudur:
«Ruh ölümsüzdür: İyiliğimizi isteyen Tanrı onu mutlu olmak için yaratmıştır. Ölümden sonra iyilik de kötülük de karşılığını gereğince görür.»

Bunlar dinin değişmez dogmaları olmakla beraber, Utopia’lılar insanın akıl yoluyla da onlara varacağı kanısındadırlar. Bu ilkeler olmazsa, diyorlar, insanın doğru eğri her yoldan dünyanın keyfini çıkarmaya çalışmaması budalalık olurdu.

Utopia’lılar, dürüst olmak şartıyla hoş bir hayat sürmeyi, dünyanın tadına varmayı bütün insan çabalarının amacı sayıyorlar.

Tabiat dışı birçok şeylere insanlar saçma bir anlayışla zevk adını vermişler: Nesnelerin özünü değiştirmek kelimeleri değiştirmek ellerindeymiş gibi.

İncik boncuk meraklısı bunları sadece birer taş olarak satın alır, o kadar ki bunların gerçekten birer taş olduklarına, sahici elmas yakut, ya da zümrüt olduğuna yeminler, belgeler isterler. Bunların sahte olması, gerçekten değerli birer taş olmaması bir felâkettir onlar için. Oysa, göz bir ayrılık görmedikten sonra, bir taş ha gerçek olmuş ha sahte, ne çıkar bundan?

Ya, cimrilere ne demeli? Bu adamlar bir sürü maden parçalarını kullanmak için değil de, sadece toplayıp seyretmek için biriktirirler. Bu zavallı zenginlerin duydukları gerçek bir zevk midir, yoksa sadece uydurma bir zevk midir? Hele paralarını toprağa gömüp saklayan ve yüzünü bile görmeyen bir insan mutlu bir insan olabilir mi?

Utopia’lılara göre sağlık gerçek mutluluğun temelidir.

Akıllı adamın yapacağı şey, hastalığı önlemektir, hasta olduktan sonra ilaç derdine düşmek değil. Acıyı dindirmekten çok, önlemeye çalışmalı.

Utopia’lılar Yunan soyundan gelmiş olabilir.

Köleler, Hastalar, Evlenme ve Çeşitli Başka Konular
Utopia’lılar, bütün savaş tutsaklarını değil de, ancak silah elde yakaladıklarını köle yaparlar.

Kadınlar onsekiz yaşından, erkekler yirmi iki yaşından önce evlenemezler. Utopia’da ancak ölüm son verir evliliğe.

Büyük zekâ oyunları ile uzun tartışmalardan sonra yorumu insanı şaşkına çeviren yasalar yapılacağına, hiçbir yasa yapılmaması daha hayırlı değil midir onlar için?

Utopia’da Dinler
Utopia’nın değişik bölgelerinde, hatta bir şehrin değişik yerlerinde çeşitli dinler vardır.

Ama Utopia’lıların büyük çoğunluğu ve en akıllıları, bütün bu putları bırakıp, bir tek Tanrı bilirler. Bu Tamı bilinmez, anlaşılmaz, açıklanmaz bir varlıktır, insan zekâsının sınırlarını aşar, bütün dünyayı bedeni, erdemi ve gücü ile kapsar. Bu Tanrı’ya Baba derler.

Dünyayı yaratan ve yürüten bir yüce varlık vardır; bu varlığın adı Utopia’lılann dilinde Mithra’dır (s. 137).

Utopia’lılar her ayın ve yılın ilk ve son günlerini kutsal sayar ve kutlarlar; yılları güneşin, ayları Ay’ın seyrine göre bölmüşlerdir.

Kendini beğenmiş adam, mutluluğunu kendi rahatlığı üstüne değil, başkalarının acıları üstüne kurar…

Türkçeleştiren: Sabahattin Eyuboğlu-Vedat Günyol
Cem Yayınevi, 5. Baskı, 1997

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder