18 Ağustos 2024 Pazar

Türk kültüründe kişi adları

Türk kültüründe kişi adları (Türkiye sahası)

Müjdat Kızıloğlu

 

Giriş bölümünde, Kişiadbilim (Antroponimi) başlığı altında, Türk ad verme kültürünün kavramsal çerçevesi belirlenmiş

Birinci Bölüm / Türkiye’de Ad Verme Kültürünün Gelişim Süreci

…adlandırma, kişiye kimlik kazandırma boyutuyla süreğen bir işlevi yerine getirir

 

Giriş

Dil, sözlü ve yazılı kültürel ögeleri kuşaklar arası aktaran bir köprü vazifesi görür.

düşünce yaşamının yükselmesiyle birlikte dil de yükselir.

 

Ad; Arapça “ism”, Farsça “nâm” kelimelerinin karşılığı

 

felsefeye göre ad kavramı / iki görüşten söz edilebilir / Adların adı oldukları nesnelerin özünü sesler aracılığıyla taklit ederek yansıttığını ileri süren “Doğalcı” görüş. 2. Adların nesnelere insanlar tarafından tesadüfi verildiğini ileri süren “Uzlaşmacı” görüş. Yunan filozofu Platon’a göre ad (onoma), logos’un yani söylemin anlamlı en küçük birimidir.

 

(Fârâbi) Ad, cevher (öz) ve arazın (belirtiler) biçimidir. Nesnelerin özünü tanımak aklın işidir. Akıl, duyumlar aracılığıyla nesnelerin özelliklerini etkiler,

 

Ad kavramı, modern döneme doğru felsefe/dil felsefesi ile birlikte dil bilimi, halk bilimi, etnoloji, teoloji, antropoloji, sosyoloji gibi başka alt disiplinler tarafından da ele alınmıştır.

 

Adsız biri, bir olay, bir durum tedirgin edicidir. Belli olan, belirli kılınan, bilinen şey insanoğlunu rahatlatır

 

Geçiş dönemlerine bağlı olarak doğum sonrası yenidoğana göbek adı veya asıl ad verilmesi, ergenlik döneminde kişiye gerçekleştirdiği yiğitliğe uygun bir ad verilmesi, ölen kişinin adının kendinden sonraki kuşakta dünyaya gelen birine verilmesi gibi türlü inanç ve uygulamaların toplum nezdinde bir tören eşliğinde yerine getirilmekte…

 

Stith Thompson, “Motif-Index of Folk Literature” adlı eserinde ad vermeyi, “T 596” numarada “çocuğa ad verme” motifi olarak kayıt altına almış ve bu sayede ad verme olgusunu akademik literatüre dâhil etmiştir.

 

Ad, insanı belirsizlikten kurtararak ona ne olduğu ya da olması gerektiği bilincini ve misyonunu yükleyen kültür merkezli toplumsal bir yaratımdır.

 

Adlar hakkında özellikle de özel adlar üzerine araştırmalar yapan adbilimcilerin çalışma alanları, “Uluslararası Onomastik Bilimler Konseyi (ICOS)” adına yapılan 9 maddelik tespite göre şu şekilde sıralanmıştır:

“1. Adların anlamlarını keşfetmek, sosyal veya coğrafi dağılım modelleri oluşturmak için bireysel adların veya belirli sosyal gruplarda bulunan adların gelişimini incelemek.

2. İnsanlar tarafından yaratılan isimlerin onu kullanan topluluğun dilinde dolaşımını sağlayan dilsel araçları tespit etmek.

3. Mevcut adlandırma süreçleri bağlamında popülerleşen ad ve ad türlerini ele almak.

4. İsimlerdeki çağrışımları kişi-isim ilişkisi veya isi-moda ekseninde ele almak.

5. Aynı kültürdeki farklı adlandırmaları belirlemek.

6. Özel adlar ve tür adları arasındaki geçişleri incelemek.

7. Aynı yer için farklı ad kullanımlarına bir standart getirmek.

8. Edebiyat veya sinema dünyasında oluşan ikinci derece adlandırmaları incelemek.

9. Genel olarak uygun isimler nelerdir, bunların tespitini yapmak.” / s. 11-12

 

İbrahim Şahin / adbilimin alt kollarını 17 başlık altında ele alarak Türk adbiliminde yaşanan tasnif ve terminoloji sıkıntısını önerileriyle gidermeye çalışmıştır:

“1. Anemonim (rüzgâradı) ve anemonimi (rüzgâradbilim)

2. Antroponim (kişiadı) ve antroponimi (kişiadbilim)

3. Astronim (yıldızadı) ve astronimi (yıldızbilim)

4. Dokümantonim (belgeadı) ve dokümantronimi (belgeadbilim)

5. Ergonim (örgütadı) ve ergonimi (örgütadbilim)

6. Etnonim (kökadı) ve etnonimi (kökadbilim)

7. Fitonim (bitkiadı) ve fitonimi (bitkiadbilim)

8. Hrematonim (eseradı) ve hrematonimi (eseradbilim)

9. Hrononim (zamanadı) ve hrononimi (zamanadbilim)

10. Kozmonim (uzayadı) ve kozmonimi (uzayadbilim)

11. Mitonim (mitadı) ve mitonimi (mitadbilim)

12. Poreyonim (araçadı) ve poreyonimi (araçadbilim)

13. Pragmatonim (ürünadı) ve pragmatonimi (ürünadbilim)

14. Planetonim (gökadı) ve planetonimi (gökadbilim)

15. Toponim (yeradı) ve toponimi (yeradbilim)

16. Urbonim (kentlikadı) ve urbonimi (kentlikadbilim)

17. Zoonim (hayvanadı) ve zoonimi (hayvanadbilim)” / s. 13-14

 

Kişiadbilim (Antroponimi)

Terim / Yunanca “anthropos: adam/insan” ve “onoma: ad” sözcüklerinin birleşiminden oluşur.

 

kişi adları bir milletin geçmişini, kültür düzeyini, dinî inancını, dünya görüşünü, toplumsal yapısını araştırmak açısından önemlidir. Leyla Karahan’ın ifade ettiği gibi kişi adları ad vericinin karakteri, zevkleri, eğilimleri, dünya görüşü; içinde bulunduğu toplumun yapısı, kültürü, dili, gelenek ve görenekleri hakkında ipuçları verebilen çok önemli dil malzemeleridir / s. 17

 

Künyevî Adlar (Doğarken Alınan Adlar)

bir kimsenin adı, soyadı, ülkesi, doğumu, mesleği vb. bilgilerini gösteren kayıt” olarak tanımlanan künye kavramı, kişinin doğduktan sonra aldığı her türlü bireysel adın genel bir karşılığıdır.

 

Asıl Ad

Bu ad kişiye özgüdür ve sadece söz konusu kişiyi tanımlar. Asıl ad, nüfus müdürlüğünün resmî kayıtlarında kullanıldığı için kütük adı olarak da anılır.

 

Soyadı

Eski Türklerde soyadı geleneğinin yerine soy bağını belirten lakap ya da unvanlar kullanılmıştır.

 

Göbek Adı

Göbek adı veya küçük ad, yeni doğan çocuğun göbek bağı kesilirken verilen addır. “Çocuğa göbek adını, göbeğini kesen kimse, hemen o anda koyar. Doğumdan az sonra ölebileceği düşünülerek adsız kalmaması için göbek adının geciktirilmeden verilmesini, İslam dininin kuralları gerekli kılar.”

modern kent hayatıyla birlikte unutulan gelenekler arasına girmiştir.

 

Yakıştırma Adlar (Sonradan Alınan Adlar)

lakap, unvan, san, şöhret adı, hitap adı, mahlas, tapşırma, müstear, rumuz, takma ad, nickname, kullanıcı adı, kod adı ifadeleri yakıştırma adlar altında değerlendirilmiştir.

 

Lakap

Kişilere ait ya dış bir özellik, davranış şekli ya da kişinin başından geçen önemli bir olay, lakabın kullanıldığı çevrede amaca uygun göndermeleri sunacak biçimde lakap denilen kavramın içine yerleştirilir. Bu işlem sırasında ise istiare, mübalağa, telmih, kinaye, teşbih veya tariz gibi sanatların yardımını almak söz konusudur.

Her sözcüğü lakap olarak kullanmak mümkündür. Ancak bir şeyin lakap olup olmadığını belirleyebilmek için kullanıldığı ortama ve kabul edilebilirlik düzeyine bakmak gerekir.

lakap takmak hem yetenek hem de mizah işidir. Lakaplar kişiyi dış dünyaya tanıtma işlevine sahiptir. Bu tanıtım yapılırken kişiyi yücelten lakaplar görmek mümkündür. Ancak lakapların geneline bakıldığı zaman, insanın olumsuz yönlerini ortaya koyan küçültme odaklı lakapların daha fazla ön planda olduğu görülmektedir. Bunun sebebi olarak kişinin kötü-olumsuz içerikli lakap kullanıp karşısındakini küçük düşürmesi yani aslında kendi benini yüceltmesi gösterilebilir.

Lakaplar genelde başkası tarafından verilen ve bir arada yaşayan insanların birbirlerini ayırt etmede kullandıkları bir ad biçimidir. Unvanı ise kişinin kendisi toplumdaki konumundan, gösterdiği çaba, gayret ve hizmetten dolayı alır.

lakaplara dair Ahmet Keskin tarafından 37 madde olarak yapılan son güncel tasnif

1. Dış görünüşten oluşturulan lakaplar,

2. Vücut organlarının niteliğinden oluşturulan lakaplar,

3. Güçlü/güçsüz-hastalıklı/sağlıklı durumlardan oluşturulan lakaplar,

4. Belirli hastalık veya alışkanlıktan oluşturulan lakaplar,

5. Tik veya takıntı durumundan oluşturulan lakaplar,

6. Giyim-kuşam tercihinden oluşturulan lakaplar,

7. Saç, sakal, makyaj görünümünden oluşturulan lakaplar,

8. Temizliğe özen gösterme/göstermeme durumundan oluşturulan lakaplar,

9. Kullanılan araç veya aletten oluşturulan lakaplar,

10. Askerdeki görev ve davranış odaklı oluşturulan lakaplar,

11. Tek seferlik eylemden oluşturulan lakaplar,

12. Kişilik, mizaç, huy, karakterden oluşturulan lakaplar,

13. Akıl veya duygu eksikliğinden oluşturulan lakaplar,

14. Zekâ/bilgi seviyesinden oluşturulan lakaplar,

15. Konuşma ve söylem özelliğinden oluşturulan lakaplar,

16. Yürüme veya koşma özelliğinden oluşturulan lakaplar,

17. Yaşam biçiminden oluşturulan lakaplar,

18. İş, görev veya meslek özelliğinden oluşturulan lakaplar,

19. İş yapma özelliğinden oluşturulan lakaplar,

20. Bir şeyi sık yapma özelliğinden oluşturulan lakaplar,

21. Bir şeyi ilk yapma özelliğinden oluşturulan lakaplar,

22. Bir şeyi eksik/tam yapma durumundan oluşturulan lakaplar,

23. Yeme/içme tutumundan oluşturulan lakaplar,

24. Hobi/fobiden oluşturulan lakaplar,

25. Kullanılan enstrümandan oluşturulan lakaplar,

26. Kullanılan araç veya plakadan oluşturulan lakaplar,

27. Fikir veya siyasi söylemden oluşturulan lakaplar,

28. Ad veya soyadından oluşturulan lakaplar,

29. Aile veya sülale adlandırmalarından oluşturulan lakaplar,

30. Aile üyelerini sınıflandırmadan oluşturulan lakaplar,

31. Doğuş biçiminden oluşturulan lakaplar,

32. Memleket/gurbet eksenli oluşturulan lakaplar,

33. Millî veya dinî mensubiyetten oluşturulan lakaplar,

34. Cinsel özelliklerden oluşturulan lakaplar,

35. Dizi/film karakterlerinden oluşturulan lakaplar,

36. Teknolojik olgulardan oluşturulan lakaplar,

37. Yaşanan ilginç olaylardan oluşturulan lakaplar

 

Unvan, San, Şöhret Adı, Hitap Adı

“San” ile unvan aynı anlama gelmektedir ve insanların rütbe, derece, mevki, görev, memuriyet ve sosyal durumlarına göre adlarına eklenen, adları ile birlikte söylenen saygı veya tanıtma sözcükleridir. Unvanlarda genellikle olumlu bir anlam söz konusudur

Unvanlar adlarla birlikte kullanıldıkları için sıfat görevi üstlenirler

“Şöhret adı” özellikle sanat, siyaset veya spor alanlarında kişiye sevenleri tarafından verilen niteleyici adlardır. Genelde kişinin belli bir özelliğinden yola çıkılarak verilen şöhret adları zamanla lakaba dönüşebilir.

“Hitap adı” bir kişinin belli ortam veya durumda farklı niteleyici adlarla çevresi tarafından adlandırılmasıdır. Bu adlandırma sevgi, saygı, övgü, yüceltme gibi olumlamalardan oluşabileceği gibi acıma, aşağılama, hakaret etme, küçümseme, kışkırtma gibi olumsuz tavırları da içinde barındırabilir.

 

Mahlas, Tapşırma, Müstear Ad

Sözlükte “1. Halâs olunacak yer, kurtulacak yer. 2. Bir kimsenin ikinci adı. 3. Eskiden şairlerin şiirlerinde kullandıkları ad.” Olarak tanımlanır.

Mahlas, yazılan eser için şairin imzasıdır.

Şairler mahlaslarını “tac beyit” veya “mahlas beyiti” olarak adlandırılan son beyitte veya son dörtlükte söyler.

Halk şairleri mahlaslarını son dörtlükte kullanır. Âşıklar dilinde buna “tapşırma” denir. Tapşırma “kendini tanıtma, bildirme, arz etme” anlamına gelir.

 

Takma Ad, Rumuz, Kullanıcı Adı, Nickname, Kod Adı

Bir kişinin bilinçli bir şekilde gerçek adı yerine kullandığı genel ada “takma ad” denir.

Arapça gizli manası olan işaretler ve sözler anlamına gelen “rumuz”, herhangi bir sebepten dolayı gerçek adını kullanmak, açıklamak istemeyen kişilerin sanal veya gerçek dünyada kullandıkları sahte addır. Bu sözcüğün internet ortamındaki karşılığı “nickname”dir.

“Kod adı” ise örgüt üyelerinin ya da gizlilik gerektiren resmî bir işte çalışanların aralarında kullandıkları adlardır.

 

Türk kişi adlarıyla doğrudan ilgilenen ilk araştırmacı Besim Atalay olmuş,

 

İş/İş ve Düşünce dergisi, Türk onomastiği için önemli bir yere sahiptir.

Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu antropoloji ve folklor bağlamında Türk onomastiği hakkında yazmış olduğu yazılarla bu alana önemli derecede katkı sağlamıştır.

Soyadı Kanunu çıktıktan sonra ortaya konulan uygulamaları eleştirmiş / soyadların asıl adlardan sonra değil, önce kullanılmasını ister. “Fındıkoğlu Ziyaeddin Fahri” gibi.

 

Türk adbilimine, halk bilimi açısından akademik katkı sağlayan araştırmacıların başında Pertev Naili Boratav gelmektedir.

 

Sedat Veyis Örnek, Türk insan adlarının ardında yatan düşünce ve duygu düzenini:

“a. İnsanla doğa

b. İnsanla numinos

c. İnsanla din

d. İnsanla boş inanç

e. İnsanla ölüler dünyası

f. İnsanla insan

g. İnsanla çevre (fiziksel ve toplumsal)” arasındaki sıkı ilişki olarak değerlendirmiştir.

 

Sedat Veyis Örnek “Adı Belirleyen Etmenler” başlığı altında şu tasnife yer vermiştir:

“a) Çocuğun doğduğu gün, ay ve mevsimle ilgili adlar

b) Yatırlar ve Ziyaretlerle ilgili adlar

c) Tanrı’nın sıfatları, peygamber ve peygamber yakınlarıyla ilgili adlar

d) Tarihî kahraman ve siyasi liderlerle ilgili adlar

e) Hayvanlarla, madenlerle, bitkilerle ilgili adlar

f) Çocuğun doğduğu yerle ilgili adlar

g) Minnet, şükran, hayranlık ve dostluk duygularıyla ilgili adlar

h) Ölmüş büyüklerle ilgili adlar

i) Toponomi ile ilgili adlar

j) Coğrafi ögelerle ilgili adlar

k) Kozmik, görsel ve meteorolojik olaylarla, ögelerle ilgili adlar

l) Manevi organlarla ilgili adlar

m) Uyumlu adlar

n) Modayla ve kültür değişmeleriyle ilgili adlar

o) Yaşatıcı güçle ilgili adlar

 

Laszlo Rasonyi Türk erkek-kadın kişi adlarını kapsamlı bir şekilde tasnifleme yoluna gitmiştir.

Rasonyi’nin tasnifi:

I. Totemistik adlar

II. Amaçlı adlar, Ruhlara verilen işaretler

A. Anne babanın kendileri için dilekleri

1. Yeni doğan çocuk diri kalsın

2. Kız değil oğlan doğsun

B. Apotropaeon-Koruyucu adlar

1. Kötü ruhları dahi korkutan kudretli hayvanların adları yahut bunlarla sıkı ilişki gösteren adlar

2. Hor görülen hayvanların adları

3. Oğlanlara verilen kadın adları yahut kadın anlamında olan adlar

4. Çocuğun sevilmediğini göstermek için kullanılan çirkin adlar

5. Kötü ruhları yanıltan başka cins adlar

6. Teofor (Allah adını kapsayan) adların bir kısmı

C. Çocuk için iyi dilekleri doğrudan doğruya, dolaşıksız anlatan adlar

1. Uzun ömür dileyen adlar

2. İyi karakter özelliklerini anlatan adlar

3. Cisimle, vücutla ilgili iyi özellikleri belirten adlar

4. Cisimle, vücutla ilgili iyi özelikleri belirten adlar

D. Görkemli adlar

III. Tesadüf adları. Ruhlar âleminden alınmış işaretler

A- Yeni doğan çocuğun göze çarpan bir özelliği

B- Doğumdan sonra ilk göze çarpan yahut işitilen bir nesnenin adı

C- Doğumdan sonra görülmüş bir hayvan ve bitki

D- Çadıra, odaya ilk giren kimse

E- Ana babanın ilk duyduğu, ya söylediği söz

F- Meteorolojik, ya astronomik bir olay

G- Mevsim, gün, bayram günü

H- Doğum zamanındaki önemli olay, ziyafet

İ- Doğum zamanında yenilen kavim, devlet hükümdarın adı

J- Doğum yerinin yanında bulunduğu nehir, şehir, yayla, taştan ev, babanın bulunduğu yer

K- Babanın yaşı

L- Yeni doğan çocuğun kaçıncı çocuk olduğu

M- Mollanın bulduğu rastlantı; Kuran yapraklarının karıştırılmasıyla bulunan Müslüman adı

IV. Teofor adlar

V. Ana baba duygularını, sevgisini, şefkatini gösteren adlar

VI. Kişilere bağlı adlar

A- Atanın, akrabanın adı

B- Büyük, herkesçe tanınan kişilerin adları

VII. Rütbe ve unvan adları

 

Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil (Ana Çizgileriyle Dilbilim) kitabının 3. cildinde adbilimine geniş bir yer ayırmış / özel adlarla ilgilenen adbilimi üç alt alanda sıralamıştır:

“a) Yer adları bilimi ya da yeradıbilim (toponymie, toponymy, Toponymie).

1. Yerleşim yerine ve çevresine ilişkin özelliklerin belirtilmesi:

1. Yerin yapısına, konumuna ilişkin adlar verme

2. Yerin ve çevresinin renk özelliklerini belirten adlar verme

3. Yerin bir başka yere göre durumunu, konumunu belirleyen adlar verme

4. Yerin ve çevresinin bitki örtüsünü, ürettiği ürünleri belirleyen adlar verme

5. Yerin ve çevrenin hayvanlarını belirleyen adlar verme

6. Çevredeki yapılara ilişkin adlar verme

7. Çevredeki akarsuları belirleyen adlar verme

2. Yerleşim yerlerine kişiyle, bireyle ilgili ad verme eğilimi:

a. Yerleşim yerine o yerle ilgisi bulunan bir kimsenin adını ya da sanını verme

b. Dinle ilgili adlar verme

c. Mesleklerle ilgili adlar verme

b) Coğrafya adları bilimi: Akarsu adları bilimi (hydronymie, hydronymy, Hidronymie), dağ adları bilimi (oronymie, oronymy, Oronymie) gibi alt alanları vardır.

c) Kişi adları bilimi (anthroponymie, anthroponymy, Anthroponymie)

1. Dinsel adlar koyma

2. Ünlü kişilerin, saygı ve minnet duyulan kimselerin ad ya da soyadlarını koyma

3. Destanlara, söylencelerde, masallarda geçen adları koyma

4. Yer adları, coğrafya adları, tarihsel olay ya da kavim, boy adlarını koyma

5. Öteki ad verme yolları

 

Sakaoğlu Türk kişi adlarını kaynaklarına göre tasnif etmiş, Aile Yazıları/7 adlı eserin “Çocuk İçin Ad Seçimi” başlığı altında yer vermiştir:

1. Dinî kaynaklı adlar

2. Çocuğun doğduğu zamana göre verilen adlar

3. Aile büyüklerinin ve yakınlarının adları

4. Tarihten alınan adlar

5. Edebiyat dünyasından alınan adlar

6. Çevresinde medfun bulunan veli veya ulu kişilerin adlarıyla ilgili olan adlar

7. Tabiat ile ilgili adlar

8. Coğrafya ile ilgili adlar

9. Gökyüzü ile ilgili adlar

10. Aynı kökten gelen veya benzer hece ile başlayan adlar

11. Kafiyeli adlar

12. Sevilen kişilerle ilgili adlar

13. Bir köye veya kasabaya gelen devlet memurlarının, komutanların veya diğer kişilerin adları ile ilgili olarak konulan adlar

14. Dönemin mahalli idarecilerinin adları

15. Halk hikâyelerinden, türkülerinden ve efsanelerinden alınan adlar

16. Güçlülük ifadesi bildiren adlar

17. Yaşamayan kardeşlerden sonrakiler için konulan adlar

18. Son çocuk olması istenilen hallerde konulan adlar

19. Bütün çocukların kız olması halinde konulan adlar

20. Manevi kavramlarla ilgili olarak konulan adlar

21. Dönemin ünlülerinin adları

22. Anne ve babasının değişik milletlere mensup olması halinde konulan adlar

23. Anne ve babanın adlarından alınan hecelerle kurulan adlar

24. Yeni kavramlarla ilgili adlar

 

Bunlar dışında

1. Kuran’dan sayfa açılarak konulan adlar

2. Takvim yaprağından alınan adlar

3. Film kahramanlarının adlarından alınan adlar

4. Rüyada görülen kişilerin adları veya söyledikleri adlar

5. Anlaşmazlık sonucu kura ile alınan adlar

6. Baba mesleği ile ilgili adlar

 

Aydil Erol’un kaleme aldığı Adlarımız-Şarkılarla Şiirlerle Türkülerle ve Tarihî Örneklerle adlı çalışmada yer alan ad koymada rol oynayan unsurlar

1. Birkaç adın arka arkaya gelmesiyle ayrı anlam ifade etmesi

2. Kardeşlere aynı harflerle, bazen aynı hecelerle başlayan adların verilmesi

3. Kafiyeli kardeş adları

4. Ata-oğul adı kafiyeli

5. Zıt anlamlı ata-oğul adı

6.Eş anlamlı ata-oğul, ana-oğul adı

7. Zıt yönleri gösteren kardeş adı

8. Aile fertlerinin adlarının baş harfleri atanın (İlhan) adını meydana getirmesi

9. Aynı harfle başlayan ata-kız-oğul adı

10. Aynı harfle başlayan ata-oğul adı

11. Aynı anlamlı kardeş adı

12. Dinî terimler

13. Renkler

14. Sayılar, sayılarla ilgili olanlar

15. Bitki, çiçek, yemiş, sebze, ağaç, tahıl adları

16. Coğrafya ile ilgili olanlar

17. Hayvan adları

18. Kuş adları

19. Maden adları

20. Taş-kaya

21. İnci boncuk

22. Gök cisimleri, tabiat olayları

23. Yer adı-insan adı

24. Meslek adı-insan adı

25. Musiki terimleri

26. Kumaş adları

27. Yer adı-hayvan ve kişi adı

28. İçecek adları

29. Yiyecek adları

30. Yalavaç adları

31. Akarsu-kişi adları

32. Aynı anlamlı adların birleştirilmesi

33. Anlamları aynı, söyleyişleri ayrı olanlar

 

Tuncer Gülensoy, “Türk Kişi Adlarının Dil ve Tarih Açısından Önemi” makalesinde, Türk kişi adları araştırılacaksa mezar taşlarının unutulmaması gerektiği vurgusunu yapmıştır.

Türk adlarının nelerden oluştuğunu gösteren de bir liste oluşturmuştur:

1. Güçlü hayvanların adları

2. Güzel görünüşlü, uysal hayvanların adları

3. Şehirlerin ve ülkelerin adları

4. Nehir, göl ve denizlerin adları

5. Kavimlerin adları

6. Yönlerin adları

7. Bitkilerin adları

8. Değerli madenlerin adları

9. Gök cisimlerinin adları

10. Renklerin adları

 

Sevan Nişanyan’ın Türkiye Kişi Adları Sözlüğü Türkiye’nin reel veri tabanına dayalı ilk ve tek kişi adları sözlüğüdür.

 

BİRİNCİ BÖLÜM

I. TÜRKLERDE AD VERME KÜLTÜRÜ

Adlandırma, kişiyi sosyalleşmiş insan grupları içerisinde bir ilişkiler sistemine yerleştirmektir.

Ad verme, adlandırılan kişiye ailevi bir tahayyül ve kültürel birikimle yoğrulmuş sembolik bir tarih hediye etmektir.

ad vermek, soy zincirinin biyolojik değil sembolik olduğunu teyit eder

Kişinin bireysel kimliği, kendi varlığının farkına bilinçli bir şekilde vardıkça oluşurken toplumsal kimliği, kişi daha dünyaya gelmeden önce onun adına belirlenmiştir.

Kişi, ritüeller aracılığıyla konulan ad sonrası tabi olduğu kimlik ile yeni hayatına adım atmaktadır.

Ata adları yeni doğan çocuklara verilerek ataların ruhlarının çocuklara aktarılması sağlanır. Bu sayede çocukla yeniden dünyaya gelen ata, ölü olmakla birlikte, o grubun üyesi olmayı sürdürmektedir.

 

Ad verme geleneğinin tek örneği olan Atina’daki “amphidromia” uygulaması, yenidoğana onuncu gününde adını koymak üzere düzenlenirdi. Onuncu gün bebeğe, baba ya da babanın soyundan bir yetişkin erkek tarafından adı konulurdu. On günlük bebeğin adlandırıldığı günde ona, “muzafferlere özgü saç kurdelesi” armağan edilirdi.

ad koymanın gerçekleştiği onuncu günde ritüelin bir kısmı olarak da kurban kesilirdi

 

Eski Araplarda da topluma kabul edilmede özgür ailelerin erkek çocuklarına, daha küçük yaşlarda karakterlerini etkilemek için kötü ve zararlı hayvanların isimleri verilirdi. Bunun arkasında, Arap toplumunun kendileri dışında kalan aile ve aşiretleri düşman olarak görme, dolayısıyla düşmanlarına saldırma, kurnazca tuzak kurma gibi vahşi eğilimleri çocuklara aşılama fikri vardı.

Doğumdan hemen sonra ad konulmak üzere yenidoğan putların yanına götürülür ve dua edildikten sonra adı konurdu.

 

Asurlular / genelde ilahların isimleriyle çocuklarını adlandırarak toplumsal kabulü yerine getirmişler

Babillerde de ad vermeye dair benzer uygulamalar görülmüştür.

 

Eski Türklerde çocuğun sözü dinlenir hâle gelmesi asıl adı ile birlikte atını da almasına bağlıydı.

pek çok ad alınabildiği görülür. Doğumdan hemen sonra ya da bir süre sonra verilen geçici ad dışında ergenliğe ulaşınca erkek çocuklarına verilen “er adı”, hükümdar için hükümdarlık adı ve bazen de ölümden sonra verilen ad,

 

Dede Korkut Kitabı’nda / oğlanın kendini ispatlayarak ad alması / toplumsal bir gerekçeye bağlanmıştır.

 

Türklerde / Ad verecek olan kişi, abdest aldıktan sonra yüzü örtülü ve kundaklanmış olan çocuğu kucağına alır; yerdeki seccadenin üzerine ayakta olduğu halde, çocuğu, başı sağ tarafa ve yüzü kıbleye döndürülmüş olarak kendisi de kıbleye yönelir ve bu vaziyette çocuğun sağ kulağına ezan okur. Daha sonra ise sol kulağına kamet getirir ve çocuğun asıl adını üç defa kulağına söyleyerek adını koyar.

 

Altay topluluklarında / Doğumundan bir hafta sonra gerçekleştirilen beşik ve ad verme töreni yakın akraba ve komşularının katılımlarıyla toy ve eğlence ile tamamlanır. Verilen isimlerin erkek çocukların hayatında güç, cesaret, sağlık ve hüner sağlaması dilenirken kız çocukları için de güzellik, nezaket ve baht getirmesi temenni edilir

 

Hakas / İsim verme merasiminde her şeyden önce evin ruhları yedirilip, içirilir. Yaşlılar uzun ömürlülüklerinin çocuğa geçmesi için dua ederler. İsim verecek kişi beyaz ineğin sütü ile ağzını temizler ve ağ keçe üzerine oturur.

Çocuğa kendi ismini veren aksakal, sakalından üç beyaz tüy kopararak çocuğun koltuk altına koyar ve hayır dua eder. İnanca göre ismini veren ömrünü de vermiş olur

 

Tatar / Yeni doğan bebeğin uzun süre isimsiz kalmasına iyi bakılmaz çünkü o zaman bebeğe ismi şeytan verir diye inanılır.

 

verilen ad, kişinin var olduğunu ortaya koyar.

 

Ad Alan ile Adın Uyumu

Kişi, aldığı ad ile varlık dünyasında yerini bulur.

adlandırılan kişi, zamanla adın ifade ettiği şeye dönüşür.

 

bir çocuğa Bayram adının verilmesi, kişinin toplum tarafından kabul edilen kutsal bir günde doğduğunu ortaya koymakta

 

Özbeklerde / çocukların bedeninde bazen doğuştan eksiklik, fazlalık, ben, iz, kızarıklık, damga vs. olabilmektedir. Bu hususiyet, çocuğa ad koymada mutlaka dikkate alınır çünkü aksi halde çocuğun geleceği, sağlığı, talihi vs. tehlikeye atılmış olur. Bu şekilde doğan çocuklara “kendi adıyla doğan çocuk” gözüyle bakılmakta

 

Sosyal ilişkilere dayalı bir topluluk veya gruba dâhil olmuş birinin adının ortamda ilk defa söylenmesi, diğer grup üyeleri için o kişi hakkında ilk izlenimin oluşmasını sağlar.

 

Adı ile karakteri uyuşan kişiler için ismi ile müsemma tanımlaması yapılır.

 

Oğuz Kağan Destanı’nın İslamî ve Uygur varyantlarında, destan boyunca dost veya düşman kavimlere ve beylere yaptıkları işlere uygun şekilde adların verildiği görülmektedir.

 

uygun adın seçimi sonrası ad koyma ile birlikte, adın sahip olduğu niteliğin ad alana geçmesi inancı

başarılarıyla ün salmış bir kişinin adını vermek / Bu uygulama, adın asıl sahibinin niteliklerinin adla birlikte yeni sahibine geçeceği inancına dayanır.

 

Türk toplumunda sürekli hastalanan veya iyileşmeyen çocuklarda, kendilerine verilen adlarda yanlış yapıldığı; o ad değişmedikçe de hastalığın geçmeyeceği algısı vardır.

Bu çocukların adları, ya tamamen değiştirilir ve yeni bir ad takılır ya da mevcut adları yöreye has bir ağız özelliği ile Fatma ise Fatoş, Emine ise Emoş, Mehmet ise Memoş şeklinde telaffuz edilir

 

Orhan Acıpayamlı’nın tespitlerine göre ad değiştirme uygulaması:

Üç lokma pide hamuru hazırlanır. Bunlardan birine değiştirilmek istenen çocuğun adı, ikincisine kız adları, üçüncüsüne de erkek adları verilir. Üç hamurdan hangisi önce kabarırsa çocuğa o lokmanın adlarından biri verilir. Eğer çocuğun adı verilen lokma kabarırsa çocuğun adı değiştirilmez.

 

Anlam değişimi yaşayan Yavuz adı / Bu kelime eski Türkçede genellikle “kötü, fena, rezil” gibi olumsuz anlamlara gelmektedir.

 

Ad Vermenin Kültürel Kaynakları

mitolojik düşüncede “gerçekliğin” yani var olmanın sözle, adla ve adlandırmayla yaratıldığı inancı hâkimdir. Yaratımın ana maddesi olarak “söz” öne çıkmaktadır.

 

Totemizm / Altay kökenli toplumlar, kendilerini totem hayvanlarından türemiş varsayar.

Mesela Türklerde daha çok avcılıkta kullanılan doğan kuşu / Evlerin ve sarayların süsü, hakanların ve yiğitlerin bir sembolüdür. Türkler doğan türlerine farklı isimler vermiştir. Tuğrul, Çağrı, Şahin, Laçın gibi doğan türü adları / Aktay, Barak, İtik, Koç gibi farklı kutsal hayvan adlarının da kişi adı olarak kullanıldığı görülmüştür

 

Semavî dinlerde kutsal adların kullanımına dair tabu/örteceye rastlamak mümkündür. Muhammed adı, Müslüman Türkler arasında Mehmet haline dönüşmüştür.

 

Eski Yunan’da din adamları ve yüksek rütbeli devlet memurlarının isimleri tabu sayıldığı için söylenmesi yasaktı. Dinî göreve getirilen kişi yeni kutsal isim alıyor ve gerçek ismi tunç veya kurşun bir levhaya yazılarak unutulması için denizin derin sularına atılıyordu.

 

hükümdar ya da kutsal kişilerin adları söylenmeden önce adın sahibinin kimi özelliklerini sayıp döken kalıp ifadelerin kullanıldığı görülmektedir. “Epitet” olarak adlandırılan bu kalıp ifadeler, gerçek adın yerine geçmeyen ancak ad sahibini niteleyen kelime veya kelime gruplarından oluşur.

 

Büyü ve Diğer Tabiatüstü İnançlar

Ad, kişinin niteliğine ilişkin bir bilgi içerdiğinden dolayı adın yabancılar tarafından bilinmesi sakıncalı bir durumdur.

…birine büyü yapabilmenin yollarından biri, o kişinin öncelikle adını bilmektir.

 

Kızılderili / kişinin kendi adını kendi dudaklarıyla söylemek suretiyle kendisinin yaşayan bir parçasını dışarı çıkardığını, böyle yapmaya devam ettiği takdirde eninde sonunda bütün enerjisini kaybedip bedenini yok edeceğine inanırlar. Bu bakımdan bir Kızılderili kadını, kendi adını asla söylemez ama bütün komşularının adlarını söyleyebilir.

 

Mısır’da her bireyin iki adı vardır; küçük ad herkes tarafından bilinirken gerçek veya büyük ad özenle gizli tutulur

Genelde yaşlı kadınlar tarafından icra edilen bu gelenekte, gelin güzelse “ortanca, beyaz karanfil, dağ karanfili” gibi güzel adlar, gelin çirkinse “şimşir kaşık, hanay kırlangıcı, deli tay” gibi çirkin adlar gelinlere takma ad olarak takılır ve “duvak günü”nde bu ad üzerine yakım yakılırmış

 

Çocukları yaşamayan aileler, yeni doğmuş çocuklarını kötü ruh, nazar ve Azrail’den korumak için onlara Köpek, Köpekbey, İt, İtbaba, Barak, İtbarak (tüylü köpek) gibi aşağılayacak adlar takarlar. Bundan başka çocukları yaşamayan aileler, mevcut bir inanca uyarak yeni doğmuş çocuklarına yaşasın diye Yaşar, Dursun, Durali, gibi adlar verirler

 

“Siz kıyamet gününde kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleri ile çağrılacaksınız, onun için isimlerinizi güzel isimler koyunuz.”

 

Ad Vermede Etkili Olan Unsurlar

meşhur olmuş kişilerin adlarını toplumun yeni doğmuş fertlerine vermek, Türk ad verme kültürü için yaygın olan bir uygulamadır.

dinî nitelik içeren adların verilmesi

Kur’an-ı Kerim’in

rastgele herhangi bir sayfasının açılıp göze çarpan ilk sözcüğün yeni doğmuş çocuğa ad olarak konulması yaygın bir uygulamadır. Bu uygulamanın literatürdeki karşılığı “tefeül”dür. Tefeül, sözlüklerde fal açma, fala bakma, uğur sayma, hayra yorma anlamlarındadır.

Ecrin, Elham, Yazel, Havle bu tarz adlardandır.

ölmüş büyüklerin isimlerini çocuklara vermek…

Dostluk, minnet veya şükran duygularına bağlı ad vermek…

canlı veya cansız olarak bazı varlıkların adları veya dikkat çekici özellikleri, çocuklara ad olarak verilebilmektedir. Bu durum, ada dair bir niteliğin ad sahibine geçmesi düşüncesiyle alakalıdır.

 

ailenin yeni doğmuş çocuğuna ad vermesindeki temel amaç onu, soyun muhayyel ve tarihsel bağına katmak veya kendi hayal dünyalarından ve arzularından çıkan bir beklentiyi çocuğa aktarmaktır.

 

Ad Verme Ölçütleri

Çocuğun cinsiyeti

Eril adlar, daha çok güç, kuvvet, yiğitlik, kahramanlık, dinî veya millî değerler, kuvvetli veya yırtıcı hayvanlarla ilgili özellikler üzerinden bir anlam içerirken dişil adlar ise güzellik, sevgi, merhamet, zariflik, olumlu duygular, güzel hayvan/bitki/nesneler ile ilgili özellikler üzerinden bir anlam taşır.

 

Ad vermede çocuğun doğduğu yer önemli bir unsurdur.

Attila’nın adının Gotça “Etil-nehir kenarı”

adından geldiği söylenir. Sebebi de Attila’nın bir nehir kenarında doğmuş olmasıdır

Ada, Gurbet, Hasret

 

Çocuğun doğduğu an veya zaman, ad verirken dikkate alınır. Bahar, Gündüz, Leyla, Mehtap…

çocuğun doğduğu günde yaşanan olaylara göre verilen adlar: Cumhur, Devrim, Kurtuluş, Ramazan, Muharrem, Şaban, Sefer, Şevval, Recep, Kadri, Kadir, Hızır, Hıdır, İlyas, Yağmur, Yıldırım…

 

Çocuğun belirgin olan ruhsal veya bedensel özellikleri ad verme sırasında dikkate alınabilir: Mavi, Yeşim, Ela, Gökmen,

 

doğum sırası veya kardeş sayısı ad vermeyi etkileyen bir durumdur: İlker, İlkay…

İlk çocuktan sonra: Sani/Saniye

 

Adın Tanrı tarafından verilmesi: Hızır

Adın Korkut Ata ve Hızır gibi ulu bilgeler tarafından verilmesi: Efsanelerde karşımıza çıkar.

 

Eski Türk kültüründe / çocuğa gerçek adını verme ise bilge adam kabul edilen kutsal kişilerin görevidir.

Bilge adamın ad verme sırasında verdiği ada dair ettiği duaların genelde kişinin ömrü ve yaşıyla ilgili olduğu görülür.

 

Uygurlar bilim gücünü doğa güçlerinden daha üstün görmeye başlamış, ilme olan ilgi ve saygılarını kişi adlarına yansıtmışlardır.

Dağ ve Deniz gibi adlar yerine, ilimle alakalı olan Köl-bilge, Kölöge, Bilge-köl, Bilge Kağan ve Bögü Kağan gibi adları yoğun olarak kullanmaya başlamışlardır.

 

Uygurlarda dini inanç taşıyan kelimeler ile kurularak verilen adlar, epey yaygındır

Burhan Kulı (Burhan, Buda dini ilahının adı), Tengride Bolmuş (Tanrı yaratan)

 

Karahanlılar döneminde Türkçe adların hemen önüne Arapça (İslamî) adlar eklenerek ikili adlandırmalar oluşturulmuş: Abdülkerim Satuk Buğra Han

 

Gazneliler devrinde Türkler, İran kültürü ile yakın temasa geçmiş, bunun neticesi olarak Türkler arasında Farsça adlar da yayılmaya başlamış

 

Selçuklu hanedanı içerisinde Farsça isimlerin kullanımı 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu Devleti zamanında zirveye ulaşmıştır: Keyhüsrev, Keykavus, Keykubad

 

Osmanlı hanedanında İslamî/Arapça isimlerin sıkça tercih edildiği görülür.

 

Türkler, her türlü kültürel değişime açık bir millettir.

 

Ad Verici Profili

Semavî dinlerin geleneğinde canlı-cansız her türlü varlığa adlarını veren kişi, ilk insan olarak kabul edilen Âdem’dir.

(pagan) kültürde adlandırma, yaratılış sürecinde olmuş ve adlar atalarca verilmiştir.

Adlandırma edimi neticesinde verilen adın; kişinin karakterini, toplum içindeki konumunu, geleceğini etkileyeceğine inanıldığı için ad vericinin de toplum içinden herhangi biri olmamasına dikkat edilmiştir.

 

Ad verme aksakal kocalar veya ihtiyar kadınlar tarafından gerçekleştirilirken İslamiyet’in kabulü sonrası bu ad vericiler, bilge adam profili üzerinden dinî bir çehreye bürünmüştür.

İslam’ın Türkler arasında sistematik bir hâl almasından sonra ad verici profili imam, hoca, âlim, molla gibi daha somut yeni ad vericilere yerini bırakmıştır.

 

Cumhuriyet Dönemi ve Sonrasında Ad Verme

19. yüzyıl, Türk toplumunun devlet eliyle yönünü Batı’ya çevirdiği bir dönem olmuştur.

bu yüzyılla birlikte gençlerin Batı’ya gidip orada eğitim almaları, Türk toplumunda aydın/okumuş bir kesimin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ancak bu aydın kesimin toplumsal gelenekler karşısında Batılı argüman ve fikir akımlarını savunmaya başlaması, Türk toplumunun kültür dünyasında zamanla türlü değişimlerin yaşanmasına sebebiyet vermiştir.

 

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Türk Medeni Kanunu ve 1934’te çıkarılan Soyadı Kanunu ile Türk ad verme kültüründe çeşitli gelişmeler yaşanmıştır.

Soyadı Kanunu sonrası adların Türkçeleşmesi veya Türkçe ad alınmasına dair yapılan uygulamalara rağmen çocuklara en çok verilen isimler Türk ad verme geleneğinde yer edinmiş olan İslamî isimler olmuştur

 

Kitap, sözlük, ansiklopedi gibi basılı eserlerden tespit edilerek çocuğa ad verilmesi, internet tabanlı uygulamaların yaygınlaştığı bu son döneme kadar tercih edilen bir ad bulma yöntemi olmuştur.

 

takvimlerde Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğunun Müslüman olmasına binaen önerilen adlar, genel olarak din odaklı veya Arap-Fars kültürü ekseninde olmuş; Türkçe veya Türkçeleşmiş adlara ise çok fazla yer verilmemiştir

 

Elektronik/dijital kültürün “sihirli kutu”su olarak tabir edilen televizyonun, diziler üzerinden kurmuş olduğu yeni değerler, Türk kültürünü özel de ise Türk ad verme kültürünü birçok yönden etkilemiştir.

 

son dönemde kullanılan Türk adlarının bir kısmı, bizzat televizyon dizilerinde duyulduktan sonra tercih edilir olmuştur.

 

internet, folkloru

sanal mecranın folklorik boyutu “netlore” terimiyle ifade edilir

“sözlü olmayan, yüz yüze iletilmeyen ve kuşaktan kuşağa aktarılmayan folklor”

 

adların sosyokültürel gerçekliğe ilişkin olarak geleneksel aile yapısına uyum, geleneğin devamı, gelenekten kopuş, farklı düşünce, ideoloji ve dünya görüşünü teyit etme gibi kimliksel bir boyutu

 

Geleneksel adlara Can, Gül, Nur, Naz, Su, Han, Efe gibi geneli tek veya kısa heceli adların eklenmesiyle yeni bir ad verme biçimi tercih edilir olmuştur.

 

Batı’da yaşayan Türkler çocukları için Denis-Deniz, Sue-Su gibi öz kültürleriyle benzerlik gösteren adlar tercih ediyor…

Alp, Berk, Berke, Can, Cem, Cenk, Efe, Ege, Mert, Sarp, Alya, Arya, Buse, Cansu, Ece, Ela, Eliz, Gül, Liza, Rana, Sena, Lina, Lena, Lilya, Vera gibi adlar, tek veya kısa heceli olması bakımından Türk ad verme kültürünün yeni ad verme biçimleri olarak sıkça tercih edilen adlardandır.

 

ad verirken adın anlam, dil ve ses açısından varsa ikinci bir ad ile uyumuna, anne-baba-kardeş adıyla ya da soyadı ile uyumuna dikkat etmişler: Derya Deniz, Emine Mine, Yılmaz Yılmaz,

 

ad-soyadı uyumuna bağlı olarak tarihî, siyasî, edebî veya medyatik bir kişilikle benzer ad veya soyadı vererek o kişiyle arasında manevi bir bağ kurmaya çalışmışlardır: Alp ARSLAN, Sultan MURAT, Süleyman ÇAKIR

 

anne-baba adlarında bulunan ilk veya son heceleri bir araya getirilerek (acronym/akronim: kısma ad) çocukları için yeni adlar oluşturma eğilimi ortaya çıkmıştır: Baba adı Nuri-anne adı Selma: çocuk adı Nursel

 

Sonuç

(içeriği çok zayıf bu çalışmaya sonuç bölümünde özet dışında bir değerlendirme, tespit yapılmamış)

Müjdat Kızıloğlu, Türk Kültüründe Kişi Adları (Türkiye Sahası), Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Erzurum


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder