Türk kültüründe kişi adları (Türkiye sahası)
Müjdat Kızıloğlu
Giriş bölümünde, Kişiadbilim (Antroponimi) başlığı altında,
Türk ad verme kültürünün kavramsal çerçevesi belirlenmiş
Birinci Bölüm / Türkiye’de Ad Verme Kültürünün Gelişim
Süreci
…adlandırma, kişiye kimlik kazandırma boyutuyla süreğen bir
işlevi yerine getirir
Giriş
Dil, sözlü ve yazılı kültürel ögeleri kuşaklar arası aktaran
bir köprü vazifesi görür.
düşünce yaşamının yükselmesiyle birlikte dil de yükselir.
Ad; Arapça “ism”, Farsça
“nâm” kelimelerinin karşılığı
felsefeye göre ad kavramı / iki görüşten söz edilebilir /
Adların adı oldukları nesnelerin özünü sesler aracılığıyla taklit ederek
yansıttığını ileri süren “Doğalcı” görüş. 2. Adların nesnelere insanlar
tarafından tesadüfi verildiğini ileri süren “Uzlaşmacı” görüş. Yunan filozofu
Platon’a göre ad (onoma), logos’un yani söylemin anlamlı en küçük birimidir.
(Fârâbi) Ad, cevher (öz) ve arazın (belirtiler) biçimidir.
Nesnelerin özünü tanımak aklın işidir. Akıl, duyumlar aracılığıyla nesnelerin
özelliklerini etkiler,
Ad kavramı, modern döneme doğru felsefe/dil felsefesi ile
birlikte dil bilimi, halk bilimi, etnoloji, teoloji, antropoloji, sosyoloji
gibi başka alt disiplinler tarafından da ele alınmıştır.
Adsız biri, bir olay, bir durum tedirgin edicidir. Belli
olan, belirli kılınan, bilinen şey insanoğlunu rahatlatır
Geçiş dönemlerine bağlı olarak doğum sonrası yenidoğana
göbek adı veya asıl ad verilmesi, ergenlik döneminde kişiye gerçekleştirdiği
yiğitliğe uygun bir ad verilmesi, ölen kişinin adının kendinden sonraki kuşakta
dünyaya gelen birine verilmesi gibi türlü inanç ve uygulamaların toplum
nezdinde bir tören eşliğinde yerine getirilmekte…
Stith Thompson, “Motif-Index of Folk Literature” adlı
eserinde ad vermeyi, “T 596” numarada “çocuğa ad verme” motifi olarak kayıt
altına almış ve bu sayede ad verme olgusunu akademik literatüre dâhil etmiştir.
Ad, insanı belirsizlikten kurtararak ona ne olduğu ya da
olması gerektiği bilincini ve misyonunu yükleyen kültür merkezli toplumsal bir
yaratımdır.
Adlar hakkında özellikle de özel adlar üzerine araştırmalar
yapan adbilimcilerin çalışma alanları, “Uluslararası Onomastik Bilimler Konseyi
(ICOS)” adına yapılan 9 maddelik tespite göre şu şekilde sıralanmıştır:
“1. Adların anlamlarını keşfetmek, sosyal veya coğrafi
dağılım modelleri oluşturmak için bireysel adların veya belirli sosyal
gruplarda bulunan adların gelişimini incelemek.
2. İnsanlar tarafından yaratılan isimlerin onu kullanan
topluluğun dilinde dolaşımını sağlayan dilsel araçları tespit etmek.
3. Mevcut adlandırma süreçleri bağlamında popülerleşen ad ve
ad türlerini ele almak.
4. İsimlerdeki çağrışımları kişi-isim ilişkisi veya isi-moda
ekseninde ele almak.
5. Aynı kültürdeki farklı adlandırmaları belirlemek.
6. Özel adlar ve tür adları arasındaki geçişleri incelemek.
7. Aynı yer için farklı ad kullanımlarına bir standart
getirmek.
8. Edebiyat veya sinema dünyasında oluşan ikinci derece
adlandırmaları incelemek.
9. Genel olarak uygun isimler nelerdir, bunların tespitini
yapmak.” / s. 11-12
İbrahim Şahin / adbilimin alt kollarını 17 başlık altında
ele alarak Türk adbiliminde yaşanan tasnif ve terminoloji sıkıntısını
önerileriyle gidermeye çalışmıştır:
“1. Anemonim (rüzgâradı) ve anemonimi (rüzgâradbilim)
2. Antroponim (kişiadı) ve antroponimi (kişiadbilim)
3. Astronim (yıldızadı) ve astronimi (yıldızbilim)
4. Dokümantonim (belgeadı) ve dokümantronimi (belgeadbilim)
5. Ergonim (örgütadı) ve ergonimi (örgütadbilim)
6. Etnonim (kökadı) ve etnonimi (kökadbilim)
7. Fitonim (bitkiadı) ve fitonimi (bitkiadbilim)
8. Hrematonim (eseradı) ve hrematonimi (eseradbilim)
9. Hrononim (zamanadı) ve hrononimi (zamanadbilim)
10. Kozmonim (uzayadı) ve kozmonimi (uzayadbilim)
11. Mitonim (mitadı) ve mitonimi (mitadbilim)
12. Poreyonim (araçadı) ve poreyonimi (araçadbilim)
13. Pragmatonim (ürünadı) ve pragmatonimi (ürünadbilim)
14. Planetonim (gökadı) ve planetonimi (gökadbilim)
15. Toponim (yeradı) ve toponimi (yeradbilim)
16. Urbonim (kentlikadı) ve urbonimi (kentlikadbilim)
17. Zoonim (hayvanadı) ve zoonimi (hayvanadbilim)” / s.
13-14
Kişiadbilim (Antroponimi)
Terim / Yunanca “anthropos: adam/insan” ve “onoma: ad”
sözcüklerinin birleşiminden oluşur.
kişi adları bir milletin geçmişini, kültür düzeyini, dinî
inancını, dünya görüşünü, toplumsal yapısını araştırmak açısından önemlidir.
Leyla Karahan’ın ifade ettiği gibi kişi adları ad vericinin karakteri,
zevkleri, eğilimleri, dünya görüşü; içinde bulunduğu toplumun yapısı, kültürü,
dili, gelenek ve görenekleri hakkında ipuçları verebilen çok önemli dil malzemeleridir
/ s. 17
Künyevî Adlar (Doğarken Alınan Adlar)
bir kimsenin adı, soyadı, ülkesi, doğumu, mesleği vb.
bilgilerini gösteren kayıt” olarak tanımlanan künye kavramı, kişinin doğduktan
sonra aldığı her türlü bireysel adın genel bir karşılığıdır.
Asıl Ad
Bu ad kişiye özgüdür ve sadece söz konusu kişiyi tanımlar.
Asıl ad, nüfus müdürlüğünün resmî kayıtlarında kullanıldığı için kütük adı
olarak da anılır.
Soyadı
Eski Türklerde soyadı geleneğinin yerine soy bağını belirten
lakap ya da unvanlar kullanılmıştır.
Göbek Adı
Göbek adı veya küçük ad, yeni doğan çocuğun göbek bağı
kesilirken verilen addır. “Çocuğa göbek adını, göbeğini kesen kimse, hemen o
anda koyar. Doğumdan az sonra ölebileceği düşünülerek adsız kalmaması için
göbek adının geciktirilmeden verilmesini, İslam dininin kuralları gerekli
kılar.”
modern kent hayatıyla birlikte unutulan gelenekler arasına
girmiştir.
Yakıştırma Adlar (Sonradan Alınan Adlar)
lakap, unvan, san, şöhret adı, hitap adı, mahlas, tapşırma,
müstear, rumuz, takma ad, nickname, kullanıcı adı, kod adı ifadeleri yakıştırma
adlar altında değerlendirilmiştir.
Lakap
Kişilere ait ya dış bir özellik, davranış şekli ya da
kişinin başından geçen önemli bir olay, lakabın kullanıldığı çevrede amaca
uygun göndermeleri sunacak biçimde lakap denilen kavramın içine yerleştirilir.
Bu işlem sırasında ise istiare, mübalağa, telmih, kinaye, teşbih veya tariz
gibi sanatların yardımını almak söz konusudur.
Her sözcüğü lakap olarak kullanmak mümkündür. Ancak bir
şeyin lakap olup olmadığını belirleyebilmek için kullanıldığı ortama ve kabul
edilebilirlik düzeyine bakmak gerekir.
lakap takmak hem yetenek hem de mizah işidir. Lakaplar
kişiyi dış dünyaya tanıtma işlevine sahiptir. Bu tanıtım yapılırken kişiyi
yücelten lakaplar görmek mümkündür. Ancak lakapların geneline bakıldığı zaman,
insanın olumsuz yönlerini ortaya koyan küçültme odaklı lakapların daha fazla ön
planda olduğu görülmektedir. Bunun sebebi olarak kişinin kötü-olumsuz içerikli
lakap kullanıp karşısındakini küçük düşürmesi yani aslında kendi benini
yüceltmesi gösterilebilir.
Lakaplar genelde başkası tarafından verilen ve bir arada
yaşayan insanların birbirlerini ayırt etmede kullandıkları bir ad biçimidir.
Unvanı ise kişinin kendisi toplumdaki konumundan, gösterdiği çaba, gayret ve
hizmetten dolayı alır.
lakaplara dair Ahmet Keskin tarafından 37 madde olarak
yapılan son güncel tasnif
1. Dış görünüşten oluşturulan lakaplar,
2. Vücut organlarının niteliğinden oluşturulan lakaplar,
3. Güçlü/güçsüz-hastalıklı/sağlıklı durumlardan oluşturulan
lakaplar,
4. Belirli hastalık veya alışkanlıktan oluşturulan lakaplar,
5. Tik veya takıntı durumundan oluşturulan lakaplar,
6. Giyim-kuşam tercihinden oluşturulan lakaplar,
7. Saç, sakal, makyaj görünümünden oluşturulan lakaplar,
8. Temizliğe özen gösterme/göstermeme durumundan oluşturulan
lakaplar,
9. Kullanılan araç veya aletten oluşturulan lakaplar,
10. Askerdeki görev ve davranış odaklı oluşturulan lakaplar,
11. Tek seferlik eylemden oluşturulan lakaplar,
12. Kişilik, mizaç, huy, karakterden oluşturulan lakaplar,
13. Akıl veya duygu eksikliğinden oluşturulan lakaplar,
14. Zekâ/bilgi seviyesinden oluşturulan lakaplar,
15. Konuşma ve söylem özelliğinden oluşturulan lakaplar,
16. Yürüme veya koşma özelliğinden oluşturulan lakaplar,
17. Yaşam biçiminden oluşturulan lakaplar,
18. İş, görev veya meslek özelliğinden oluşturulan lakaplar,
19. İş yapma özelliğinden oluşturulan lakaplar,
20. Bir şeyi sık yapma özelliğinden oluşturulan lakaplar,
21. Bir şeyi ilk yapma özelliğinden oluşturulan lakaplar,
22. Bir şeyi eksik/tam yapma durumundan oluşturulan
lakaplar,
23. Yeme/içme tutumundan oluşturulan lakaplar,
24. Hobi/fobiden oluşturulan lakaplar,
25. Kullanılan enstrümandan oluşturulan lakaplar,
26. Kullanılan araç veya plakadan oluşturulan lakaplar,
27. Fikir veya siyasi söylemden oluşturulan lakaplar,
28. Ad veya soyadından oluşturulan lakaplar,
29. Aile veya sülale adlandırmalarından oluşturulan
lakaplar,
30. Aile üyelerini sınıflandırmadan oluşturulan lakaplar,
31. Doğuş biçiminden oluşturulan lakaplar,
32. Memleket/gurbet eksenli oluşturulan lakaplar,
33. Millî veya dinî mensubiyetten oluşturulan lakaplar,
34. Cinsel özelliklerden oluşturulan lakaplar,
35. Dizi/film karakterlerinden oluşturulan lakaplar,
36. Teknolojik olgulardan oluşturulan lakaplar,
37. Yaşanan ilginç olaylardan oluşturulan lakaplar
Unvan, San, Şöhret Adı, Hitap Adı
“San” ile unvan aynı anlama gelmektedir ve insanların rütbe,
derece, mevki, görev, memuriyet ve sosyal durumlarına göre adlarına eklenen,
adları ile birlikte söylenen saygı veya tanıtma sözcükleridir. Unvanlarda
genellikle olumlu bir anlam söz konusudur
Unvanlar adlarla birlikte kullanıldıkları için sıfat görevi
üstlenirler
“Şöhret adı” özellikle sanat, siyaset veya spor alanlarında
kişiye sevenleri tarafından verilen niteleyici adlardır. Genelde kişinin belli
bir özelliğinden yola çıkılarak verilen şöhret adları zamanla lakaba
dönüşebilir.
“Hitap adı” bir kişinin belli ortam veya durumda farklı
niteleyici adlarla çevresi tarafından adlandırılmasıdır. Bu adlandırma sevgi,
saygı, övgü, yüceltme gibi olumlamalardan oluşabileceği gibi acıma, aşağılama,
hakaret etme, küçümseme, kışkırtma gibi olumsuz tavırları da içinde
barındırabilir.
Mahlas, Tapşırma, Müstear Ad
Sözlükte “1. Halâs olunacak yer, kurtulacak yer. 2. Bir
kimsenin ikinci adı. 3. Eskiden şairlerin şiirlerinde kullandıkları ad.” Olarak
tanımlanır.
Mahlas, yazılan eser için şairin imzasıdır.
Şairler mahlaslarını “tac beyit” veya “mahlas beyiti” olarak
adlandırılan son beyitte veya son dörtlükte söyler.
Halk şairleri mahlaslarını son dörtlükte kullanır. Âşıklar
dilinde buna “tapşırma” denir. Tapşırma “kendini tanıtma, bildirme, arz etme”
anlamına gelir.
Takma Ad, Rumuz, Kullanıcı Adı, Nickname, Kod Adı
Bir kişinin bilinçli bir şekilde gerçek adı yerine
kullandığı genel ada “takma ad” denir.
Arapça gizli manası olan işaretler ve sözler anlamına gelen
“rumuz”, herhangi bir sebepten dolayı gerçek adını kullanmak, açıklamak
istemeyen kişilerin sanal veya gerçek dünyada kullandıkları sahte addır. Bu
sözcüğün internet ortamındaki karşılığı “nickname”dir.
“Kod adı” ise örgüt üyelerinin ya da gizlilik gerektiren
resmî bir işte çalışanların aralarında kullandıkları adlardır.
Türk kişi adlarıyla doğrudan ilgilenen ilk araştırmacı Besim
Atalay olmuş,
İş/İş ve Düşünce dergisi, Türk onomastiği için önemli bir
yere sahiptir.
Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu antropoloji ve folklor bağlamında
Türk onomastiği hakkında yazmış olduğu yazılarla bu alana önemli derecede katkı
sağlamıştır.
Soyadı Kanunu çıktıktan sonra ortaya konulan uygulamaları
eleştirmiş / soyadların asıl adlardan sonra değil, önce kullanılmasını ister.
“Fındıkoğlu Ziyaeddin Fahri” gibi.
Türk adbilimine, halk bilimi açısından akademik katkı
sağlayan araştırmacıların başında Pertev Naili Boratav gelmektedir.
Sedat Veyis Örnek, Türk insan adlarının ardında yatan
düşünce ve duygu düzenini:
“a. İnsanla doğa
b. İnsanla numinos
c. İnsanla din
d. İnsanla boş inanç
e. İnsanla ölüler dünyası
f. İnsanla insan
g. İnsanla çevre (fiziksel ve toplumsal)” arasındaki sıkı
ilişki olarak değerlendirmiştir.
Sedat Veyis Örnek “Adı Belirleyen Etmenler” başlığı altında
şu tasnife yer vermiştir:
“a) Çocuğun doğduğu gün, ay ve mevsimle ilgili adlar
b) Yatırlar ve Ziyaretlerle ilgili adlar
c) Tanrı’nın sıfatları, peygamber ve peygamber yakınlarıyla
ilgili adlar
d) Tarihî kahraman ve siyasi liderlerle ilgili adlar
e) Hayvanlarla, madenlerle, bitkilerle ilgili adlar
f) Çocuğun doğduğu yerle ilgili adlar
g) Minnet, şükran, hayranlık ve dostluk duygularıyla ilgili
adlar
h) Ölmüş büyüklerle ilgili adlar
i) Toponomi ile ilgili adlar
j) Coğrafi ögelerle ilgili adlar
k) Kozmik, görsel ve meteorolojik olaylarla, ögelerle ilgili
adlar
l) Manevi organlarla ilgili adlar
m) Uyumlu adlar
n) Modayla ve kültür değişmeleriyle ilgili adlar
o) Yaşatıcı güçle ilgili adlar
Laszlo Rasonyi Türk erkek-kadın kişi adlarını kapsamlı bir
şekilde tasnifleme yoluna gitmiştir.
Rasonyi’nin tasnifi:
I. Totemistik adlar
II. Amaçlı adlar, Ruhlara verilen işaretler
A. Anne babanın kendileri için dilekleri
1. Yeni doğan çocuk diri kalsın
2. Kız değil oğlan doğsun
B. Apotropaeon-Koruyucu adlar
1. Kötü ruhları dahi korkutan kudretli hayvanların adları
yahut bunlarla sıkı ilişki gösteren adlar
2. Hor görülen hayvanların adları
3. Oğlanlara verilen kadın adları yahut kadın anlamında olan
adlar
4. Çocuğun sevilmediğini göstermek için kullanılan çirkin
adlar
5. Kötü ruhları yanıltan başka cins adlar
6. Teofor (Allah adını kapsayan) adların bir kısmı
C. Çocuk için iyi dilekleri doğrudan doğruya, dolaşıksız
anlatan adlar
1. Uzun ömür dileyen adlar
2. İyi karakter özelliklerini anlatan adlar
3. Cisimle, vücutla ilgili iyi özellikleri belirten adlar
4. Cisimle, vücutla ilgili iyi özelikleri belirten adlar
D. Görkemli adlar
III. Tesadüf adları. Ruhlar âleminden alınmış işaretler
A- Yeni doğan çocuğun göze çarpan bir özelliği
B- Doğumdan sonra ilk göze çarpan yahut işitilen bir
nesnenin adı
C- Doğumdan sonra görülmüş bir hayvan ve bitki
D- Çadıra, odaya ilk giren kimse
E- Ana babanın ilk duyduğu, ya söylediği söz
F- Meteorolojik, ya astronomik bir olay
G- Mevsim, gün, bayram günü
H- Doğum zamanındaki önemli olay, ziyafet
İ- Doğum zamanında yenilen kavim, devlet hükümdarın adı
J- Doğum yerinin yanında bulunduğu nehir, şehir, yayla,
taştan ev, babanın bulunduğu yer
K- Babanın yaşı
L- Yeni doğan çocuğun kaçıncı çocuk olduğu
M- Mollanın bulduğu rastlantı; Kuran yapraklarının
karıştırılmasıyla bulunan Müslüman adı
IV. Teofor adlar
V. Ana baba duygularını, sevgisini, şefkatini gösteren adlar
VI. Kişilere bağlı adlar
A- Atanın, akrabanın adı
B- Büyük, herkesçe tanınan kişilerin adları
VII. Rütbe ve unvan adları
Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil (Ana Çizgileriyle Dilbilim)
kitabının 3. cildinde adbilimine geniş bir yer ayırmış / özel adlarla ilgilenen
adbilimi üç alt alanda sıralamıştır:
“a) Yer adları bilimi ya da yeradıbilim (toponymie, toponymy,
Toponymie).
1. Yerleşim yerine ve çevresine ilişkin özelliklerin
belirtilmesi:
1. Yerin yapısına, konumuna ilişkin adlar verme
2. Yerin ve çevresinin renk özelliklerini belirten adlar
verme
3. Yerin bir başka yere göre durumunu, konumunu belirleyen
adlar verme
4. Yerin ve çevresinin bitki örtüsünü, ürettiği ürünleri
belirleyen adlar verme
5. Yerin ve çevrenin hayvanlarını belirleyen adlar verme
6. Çevredeki yapılara ilişkin adlar verme
7. Çevredeki akarsuları belirleyen adlar verme
2. Yerleşim yerlerine kişiyle, bireyle ilgili ad verme
eğilimi:
a. Yerleşim yerine o yerle ilgisi bulunan bir kimsenin adını
ya da sanını verme
b. Dinle ilgili adlar verme
c. Mesleklerle ilgili adlar verme
b) Coğrafya adları bilimi: Akarsu adları bilimi (hydronymie,
hydronymy, Hidronymie), dağ adları bilimi (oronymie, oronymy, Oronymie) gibi
alt alanları vardır.
c) Kişi adları bilimi (anthroponymie, anthroponymy,
Anthroponymie)
1. Dinsel adlar koyma
2. Ünlü kişilerin, saygı ve minnet duyulan kimselerin ad ya
da soyadlarını koyma
3. Destanlara, söylencelerde, masallarda geçen adları koyma
4. Yer adları, coğrafya adları, tarihsel olay ya da kavim,
boy adlarını koyma
5. Öteki ad verme yolları
Sakaoğlu Türk kişi adlarını kaynaklarına göre tasnif etmiş, Aile
Yazıları/7 adlı eserin “Çocuk İçin Ad Seçimi” başlığı altında yer vermiştir:
1. Dinî kaynaklı adlar
2. Çocuğun doğduğu zamana göre verilen adlar
3. Aile büyüklerinin ve yakınlarının adları
4. Tarihten alınan adlar
5. Edebiyat dünyasından alınan adlar
6. Çevresinde medfun bulunan veli veya ulu kişilerin
adlarıyla ilgili olan adlar
7. Tabiat ile ilgili adlar
8. Coğrafya ile ilgili adlar
9. Gökyüzü ile ilgili adlar
10. Aynı kökten gelen veya benzer hece ile başlayan adlar
11. Kafiyeli adlar
12. Sevilen kişilerle ilgili adlar
13. Bir köye veya kasabaya gelen devlet memurlarının,
komutanların veya diğer kişilerin adları ile ilgili olarak konulan adlar
14. Dönemin mahalli idarecilerinin adları
15. Halk hikâyelerinden, türkülerinden ve efsanelerinden
alınan adlar
16. Güçlülük ifadesi bildiren adlar
17. Yaşamayan kardeşlerden sonrakiler için konulan adlar
18. Son çocuk olması istenilen hallerde konulan adlar
19. Bütün çocukların kız olması halinde konulan adlar
20. Manevi kavramlarla ilgili olarak konulan adlar
21. Dönemin ünlülerinin adları
22. Anne ve babasının değişik milletlere mensup olması
halinde konulan adlar
23. Anne ve babanın adlarından alınan hecelerle kurulan
adlar
24. Yeni kavramlarla ilgili adlar
Bunlar dışında
1. Kuran’dan sayfa açılarak konulan adlar
2. Takvim yaprağından alınan adlar
3. Film kahramanlarının adlarından alınan adlar
4. Rüyada görülen kişilerin adları veya söyledikleri adlar
5. Anlaşmazlık sonucu kura ile alınan adlar
6. Baba mesleği ile ilgili adlar
Aydil Erol’un kaleme aldığı Adlarımız-Şarkılarla Şiirlerle
Türkülerle ve Tarihî Örneklerle adlı çalışmada yer alan ad koymada rol oynayan
unsurlar
1. Birkaç adın arka arkaya gelmesiyle ayrı anlam ifade
etmesi
2. Kardeşlere aynı harflerle, bazen aynı hecelerle başlayan
adların verilmesi
3. Kafiyeli kardeş adları
4. Ata-oğul adı kafiyeli
5. Zıt anlamlı ata-oğul adı
6.Eş anlamlı ata-oğul, ana-oğul adı
7. Zıt yönleri gösteren kardeş adı
8. Aile fertlerinin adlarının baş harfleri atanın (İlhan)
adını meydana getirmesi
9. Aynı harfle başlayan ata-kız-oğul adı
10. Aynı harfle başlayan ata-oğul adı
11. Aynı anlamlı kardeş adı
12. Dinî terimler
13. Renkler
14. Sayılar, sayılarla ilgili olanlar
15. Bitki, çiçek, yemiş, sebze, ağaç, tahıl adları
16. Coğrafya ile ilgili olanlar
17. Hayvan adları
18. Kuş adları
19. Maden adları
20. Taş-kaya
21. İnci boncuk
22. Gök cisimleri, tabiat olayları
23. Yer adı-insan adı
24. Meslek adı-insan adı
25. Musiki terimleri
26. Kumaş adları
27. Yer adı-hayvan ve kişi adı
28. İçecek adları
29. Yiyecek adları
30. Yalavaç adları
31. Akarsu-kişi adları
32. Aynı anlamlı adların birleştirilmesi
33. Anlamları aynı, söyleyişleri ayrı olanlar
Tuncer Gülensoy, “Türk Kişi Adlarının Dil ve Tarih Açısından
Önemi” makalesinde, Türk kişi adları araştırılacaksa mezar taşlarının
unutulmaması gerektiği vurgusunu yapmıştır.
Türk adlarının nelerden oluştuğunu gösteren de bir liste
oluşturmuştur:
1. Güçlü hayvanların adları
2. Güzel görünüşlü, uysal hayvanların adları
3. Şehirlerin ve ülkelerin adları
4. Nehir, göl ve denizlerin adları
5. Kavimlerin adları
6. Yönlerin adları
7. Bitkilerin adları
8. Değerli madenlerin adları
9. Gök cisimlerinin adları
10. Renklerin adları
Sevan Nişanyan’ın Türkiye Kişi Adları Sözlüğü Türkiye’nin
reel veri tabanına dayalı ilk ve tek kişi adları sözlüğüdür.
BİRİNCİ BÖLÜM
I. TÜRKLERDE AD VERME KÜLTÜRÜ
Adlandırma, kişiyi sosyalleşmiş insan grupları içerisinde
bir ilişkiler sistemine yerleştirmektir.
Ad verme, adlandırılan kişiye ailevi bir tahayyül ve
kültürel birikimle yoğrulmuş sembolik bir tarih hediye etmektir.
ad vermek, soy zincirinin biyolojik değil sembolik olduğunu
teyit eder
Kişinin bireysel kimliği, kendi varlığının farkına bilinçli
bir şekilde vardıkça oluşurken toplumsal kimliği, kişi daha dünyaya gelmeden
önce onun adına belirlenmiştir.
Kişi, ritüeller aracılığıyla konulan ad sonrası tabi olduğu
kimlik ile yeni hayatına adım atmaktadır.
Ata adları yeni doğan çocuklara verilerek ataların
ruhlarının çocuklara aktarılması sağlanır. Bu sayede çocukla yeniden dünyaya
gelen ata, ölü olmakla birlikte, o grubun üyesi olmayı sürdürmektedir.
Ad verme geleneğinin tek örneği olan Atina’daki
“amphidromia” uygulaması, yenidoğana onuncu gününde adını koymak üzere
düzenlenirdi. Onuncu gün bebeğe, baba ya da babanın soyundan bir yetişkin erkek
tarafından adı konulurdu. On günlük bebeğin adlandırıldığı günde ona,
“muzafferlere özgü saç kurdelesi” armağan edilirdi.
ad koymanın gerçekleştiği onuncu günde ritüelin bir kısmı
olarak da kurban kesilirdi
Eski Araplarda da topluma kabul edilmede özgür ailelerin
erkek çocuklarına, daha küçük yaşlarda karakterlerini etkilemek için kötü ve
zararlı hayvanların isimleri verilirdi. Bunun arkasında, Arap toplumunun
kendileri dışında kalan aile ve aşiretleri düşman olarak görme, dolayısıyla
düşmanlarına saldırma, kurnazca tuzak kurma gibi vahşi eğilimleri çocuklara
aşılama fikri vardı.
Doğumdan hemen sonra ad konulmak üzere yenidoğan putların
yanına götürülür ve dua edildikten sonra adı konurdu.
Asurlular / genelde ilahların isimleriyle çocuklarını
adlandırarak toplumsal kabulü yerine getirmişler
Babillerde de ad vermeye dair benzer uygulamalar
görülmüştür.
Eski Türklerde çocuğun sözü dinlenir hâle gelmesi asıl adı
ile birlikte atını da almasına bağlıydı.
pek çok ad alınabildiği görülür. Doğumdan hemen sonra ya da
bir süre sonra verilen geçici ad dışında ergenliğe ulaşınca erkek çocuklarına
verilen “er adı”, hükümdar için hükümdarlık adı ve bazen de ölümden sonra
verilen ad,
Dede Korkut Kitabı’nda / oğlanın kendini ispatlayarak ad
alması / toplumsal bir gerekçeye bağlanmıştır.
Türklerde / Ad verecek olan kişi, abdest aldıktan sonra yüzü
örtülü ve kundaklanmış olan çocuğu kucağına alır; yerdeki seccadenin üzerine
ayakta olduğu halde, çocuğu, başı sağ tarafa ve yüzü kıbleye döndürülmüş olarak
kendisi de kıbleye yönelir ve bu vaziyette çocuğun sağ kulağına ezan okur. Daha
sonra ise sol kulağına kamet getirir ve çocuğun asıl adını üç defa kulağına
söyleyerek adını koyar.
Altay topluluklarında / Doğumundan bir hafta sonra
gerçekleştirilen beşik ve ad verme töreni yakın akraba ve komşularının
katılımlarıyla toy ve eğlence ile tamamlanır. Verilen isimlerin erkek
çocukların hayatında güç, cesaret, sağlık ve hüner sağlaması dilenirken kız
çocukları için de güzellik, nezaket ve baht getirmesi temenni edilir
Hakas / İsim verme merasiminde her şeyden önce evin ruhları
yedirilip, içirilir. Yaşlılar uzun ömürlülüklerinin çocuğa geçmesi için dua
ederler. İsim verecek kişi beyaz ineğin sütü ile ağzını temizler ve ağ keçe
üzerine oturur.
Çocuğa kendi ismini veren aksakal, sakalından üç beyaz tüy
kopararak çocuğun koltuk altına koyar ve hayır dua eder. İnanca göre ismini
veren ömrünü de vermiş olur
Tatar / Yeni doğan bebeğin uzun süre isimsiz kalmasına iyi
bakılmaz çünkü o zaman bebeğe ismi şeytan verir diye inanılır.
verilen ad, kişinin var olduğunu ortaya koyar.
Ad Alan ile Adın Uyumu
Kişi, aldığı ad ile varlık dünyasında yerini bulur.
adlandırılan kişi, zamanla adın ifade ettiği şeye dönüşür.
bir çocuğa Bayram adının verilmesi, kişinin toplum
tarafından kabul edilen kutsal bir günde doğduğunu ortaya koymakta
Özbeklerde / çocukların bedeninde bazen doğuştan eksiklik,
fazlalık, ben, iz, kızarıklık, damga vs. olabilmektedir. Bu hususiyet, çocuğa
ad koymada mutlaka dikkate alınır çünkü aksi halde çocuğun geleceği, sağlığı,
talihi vs. tehlikeye atılmış olur. Bu şekilde doğan çocuklara “kendi adıyla
doğan çocuk” gözüyle bakılmakta
Sosyal ilişkilere dayalı bir topluluk veya gruba dâhil olmuş
birinin adının ortamda ilk defa söylenmesi, diğer grup üyeleri için o kişi
hakkında ilk izlenimin oluşmasını sağlar.
Adı ile karakteri uyuşan kişiler için ismi ile müsemma
tanımlaması yapılır.
Oğuz Kağan Destanı’nın İslamî ve Uygur varyantlarında, destan
boyunca dost veya düşman kavimlere ve beylere yaptıkları işlere uygun şekilde
adların verildiği görülmektedir.
uygun adın seçimi sonrası ad koyma ile birlikte, adın sahip
olduğu niteliğin ad alana geçmesi inancı
başarılarıyla ün salmış bir kişinin adını vermek / Bu
uygulama, adın asıl sahibinin niteliklerinin adla birlikte yeni sahibine
geçeceği inancına dayanır.
Türk toplumunda sürekli hastalanan veya iyileşmeyen
çocuklarda, kendilerine verilen adlarda yanlış yapıldığı; o ad değişmedikçe de
hastalığın geçmeyeceği algısı vardır.
Bu çocukların adları, ya tamamen değiştirilir ve yeni bir ad
takılır ya da mevcut adları yöreye has bir ağız özelliği ile Fatma ise Fatoş,
Emine ise Emoş, Mehmet ise Memoş şeklinde telaffuz edilir
Orhan Acıpayamlı’nın tespitlerine göre ad değiştirme
uygulaması:
Üç lokma pide hamuru hazırlanır. Bunlardan birine
değiştirilmek istenen çocuğun adı, ikincisine kız adları, üçüncüsüne de erkek
adları verilir. Üç hamurdan hangisi önce kabarırsa çocuğa o lokmanın adlarından
biri verilir. Eğer çocuğun adı verilen lokma kabarırsa çocuğun adı
değiştirilmez.
Anlam değişimi yaşayan Yavuz adı / Bu kelime eski Türkçede
genellikle “kötü, fena, rezil” gibi olumsuz anlamlara gelmektedir.
Ad Vermenin Kültürel Kaynakları
mitolojik düşüncede
“gerçekliğin” yani var olmanın sözle, adla ve adlandırmayla yaratıldığı inancı
hâkimdir. Yaratımın ana maddesi olarak “söz” öne çıkmaktadır.
Totemizm / Altay kökenli toplumlar, kendilerini totem
hayvanlarından türemiş varsayar.
Mesela Türklerde daha çok avcılıkta kullanılan doğan kuşu /
Evlerin ve sarayların süsü, hakanların ve yiğitlerin bir sembolüdür. Türkler
doğan türlerine farklı isimler vermiştir. Tuğrul, Çağrı, Şahin, Laçın gibi
doğan türü adları / Aktay, Barak, İtik, Koç gibi farklı kutsal hayvan adlarının
da kişi adı olarak kullanıldığı görülmüştür
Semavî dinlerde kutsal adların kullanımına dair
tabu/örteceye rastlamak mümkündür. Muhammed adı, Müslüman Türkler arasında
Mehmet haline dönüşmüştür.
Eski Yunan’da din adamları ve yüksek rütbeli devlet
memurlarının isimleri tabu sayıldığı için söylenmesi yasaktı. Dinî göreve
getirilen kişi yeni kutsal isim alıyor ve gerçek ismi tunç veya kurşun bir
levhaya yazılarak unutulması için denizin derin sularına atılıyordu.
hükümdar ya da kutsal kişilerin adları söylenmeden önce adın
sahibinin kimi özelliklerini sayıp döken kalıp ifadelerin kullanıldığı
görülmektedir. “Epitet” olarak adlandırılan bu kalıp ifadeler, gerçek adın
yerine geçmeyen ancak ad sahibini niteleyen kelime veya kelime gruplarından
oluşur.
Büyü ve Diğer Tabiatüstü İnançlar
Ad, kişinin niteliğine ilişkin bir bilgi içerdiğinden dolayı
adın yabancılar tarafından bilinmesi sakıncalı bir durumdur.
…birine büyü yapabilmenin yollarından biri, o kişinin
öncelikle adını bilmektir.
Kızılderili / kişinin kendi adını kendi dudaklarıyla
söylemek suretiyle kendisinin yaşayan bir parçasını dışarı çıkardığını, böyle
yapmaya devam ettiği takdirde eninde sonunda bütün enerjisini kaybedip bedenini
yok edeceğine inanırlar. Bu bakımdan bir Kızılderili kadını, kendi adını asla
söylemez ama bütün komşularının adlarını söyleyebilir.
Mısır’da her bireyin iki adı vardır; küçük ad herkes
tarafından bilinirken gerçek veya büyük ad özenle gizli tutulur
Genelde yaşlı kadınlar tarafından icra edilen bu gelenekte,
gelin güzelse “ortanca, beyaz karanfil, dağ karanfili” gibi güzel adlar, gelin
çirkinse “şimşir kaşık, hanay kırlangıcı, deli tay” gibi çirkin adlar gelinlere
takma ad olarak takılır ve “duvak günü”nde bu ad üzerine yakım yakılırmış
Çocukları yaşamayan aileler, yeni doğmuş çocuklarını kötü
ruh, nazar ve Azrail’den korumak için onlara Köpek, Köpekbey, İt, İtbaba,
Barak, İtbarak (tüylü köpek) gibi aşağılayacak adlar takarlar. Bundan başka
çocukları yaşamayan aileler, mevcut bir inanca uyarak yeni doğmuş çocuklarına
yaşasın diye Yaşar, Dursun, Durali, gibi adlar verirler
“Siz kıyamet gününde kendi isimleriniz ve babalarınızın
isimleri ile çağrılacaksınız, onun için isimlerinizi güzel isimler koyunuz.”
Ad Vermede Etkili Olan Unsurlar
meşhur olmuş kişilerin
adlarını toplumun yeni doğmuş fertlerine vermek, Türk ad verme kültürü için
yaygın olan bir uygulamadır.
dinî nitelik içeren adların verilmesi
Kur’an-ı Kerim’in
rastgele herhangi bir sayfasının açılıp göze çarpan ilk
sözcüğün yeni doğmuş çocuğa ad olarak konulması yaygın bir uygulamadır. Bu
uygulamanın literatürdeki karşılığı “tefeül”dür.
Tefeül, sözlüklerde fal açma, fala bakma, uğur sayma, hayra yorma anlamlarındadır.
Ecrin, Elham, Yazel, Havle bu tarz adlardandır.
ölmüş büyüklerin isimlerini çocuklara vermek…
Dostluk, minnet veya şükran duygularına bağlı ad vermek…
canlı veya cansız olarak bazı varlıkların adları veya dikkat
çekici özellikleri, çocuklara ad olarak verilebilmektedir. Bu durum, ada dair
bir niteliğin ad sahibine geçmesi düşüncesiyle alakalıdır.
ailenin yeni doğmuş çocuğuna ad vermesindeki temel amaç onu,
soyun muhayyel ve tarihsel bağına katmak veya kendi hayal dünyalarından ve
arzularından çıkan bir beklentiyi çocuğa aktarmaktır.
Ad Verme Ölçütleri
Çocuğun cinsiyeti
Eril adlar, daha çok güç, kuvvet, yiğitlik, kahramanlık,
dinî veya millî değerler, kuvvetli veya yırtıcı hayvanlarla ilgili özellikler
üzerinden bir anlam içerirken dişil adlar ise güzellik, sevgi, merhamet,
zariflik, olumlu duygular, güzel hayvan/bitki/nesneler ile ilgili özellikler
üzerinden bir anlam taşır.
Ad vermede çocuğun doğduğu yer önemli bir unsurdur.
Attila’nın adının Gotça “Etil-nehir kenarı”
adından geldiği söylenir. Sebebi de Attila’nın bir nehir
kenarında doğmuş olmasıdır
Ada, Gurbet, Hasret
Çocuğun doğduğu an veya zaman, ad verirken dikkate alınır. Bahar,
Gündüz, Leyla, Mehtap…
çocuğun doğduğu günde yaşanan olaylara göre verilen adlar: Cumhur,
Devrim, Kurtuluş, Ramazan, Muharrem, Şaban, Sefer, Şevval, Recep, Kadri, Kadir,
Hızır, Hıdır, İlyas, Yağmur, Yıldırım…
Çocuğun belirgin olan ruhsal veya bedensel özellikleri ad
verme sırasında dikkate alınabilir: Mavi, Yeşim, Ela, Gökmen,
doğum sırası veya kardeş sayısı ad vermeyi etkileyen bir
durumdur: İlker, İlkay…
İlk çocuktan sonra: Sani/Saniye
Adın Tanrı tarafından verilmesi: Hızır
Adın Korkut Ata ve Hızır gibi ulu bilgeler tarafından
verilmesi: Efsanelerde karşımıza çıkar.
Eski Türk kültüründe / çocuğa gerçek adını verme ise bilge
adam kabul edilen kutsal kişilerin görevidir.
Bilge adamın ad verme sırasında
verdiği ada dair ettiği duaların genelde kişinin ömrü ve yaşıyla ilgili olduğu
görülür.
Uygurlar bilim gücünü doğa güçlerinden daha üstün görmeye
başlamış, ilme olan ilgi ve saygılarını kişi adlarına yansıtmışlardır.
Dağ ve Deniz gibi adlar yerine, ilimle alakalı olan
Köl-bilge, Kölöge, Bilge-köl, Bilge Kağan ve Bögü Kağan gibi adları yoğun
olarak kullanmaya başlamışlardır.
Uygurlarda dini inanç taşıyan kelimeler ile kurularak
verilen adlar, epey yaygındır
Burhan Kulı (Burhan, Buda dini ilahının adı), Tengride
Bolmuş (Tanrı yaratan)
Karahanlılar döneminde Türkçe adların hemen önüne Arapça
(İslamî) adlar eklenerek ikili adlandırmalar oluşturulmuş: Abdülkerim Satuk
Buğra Han
Gazneliler devrinde Türkler, İran kültürü ile yakın temasa
geçmiş, bunun neticesi olarak Türkler arasında Farsça adlar da yayılmaya
başlamış
Selçuklu hanedanı içerisinde Farsça isimlerin kullanımı 13.
yüzyılda Anadolu Selçuklu Devleti zamanında zirveye ulaşmıştır: Keyhüsrev,
Keykavus, Keykubad
Osmanlı hanedanında İslamî/Arapça isimlerin sıkça tercih
edildiği görülür.
Türkler, her türlü kültürel değişime açık bir millettir.
Ad Verici Profili
Semavî dinlerin geleneğinde canlı-cansız her türlü varlığa
adlarını veren kişi, ilk insan olarak kabul edilen Âdem’dir.
(pagan) kültürde adlandırma, yaratılış sürecinde olmuş ve
adlar atalarca verilmiştir.
Adlandırma edimi neticesinde verilen adın; kişinin
karakterini, toplum içindeki konumunu, geleceğini etkileyeceğine inanıldığı
için ad vericinin de toplum içinden herhangi biri olmamasına dikkat edilmiştir.
Ad verme aksakal kocalar veya ihtiyar kadınlar tarafından
gerçekleştirilirken İslamiyet’in kabulü sonrası bu ad vericiler, bilge adam
profili üzerinden dinî bir çehreye bürünmüştür.
İslam’ın Türkler arasında sistematik bir hâl almasından
sonra ad verici profili imam, hoca, âlim, molla gibi daha somut yeni ad
vericilere yerini bırakmıştır.
Cumhuriyet Dönemi ve Sonrasında Ad Verme
19. yüzyıl, Türk toplumunun devlet eliyle yönünü Batı’ya
çevirdiği bir dönem olmuştur.
bu yüzyılla birlikte gençlerin Batı’ya gidip orada eğitim
almaları, Türk toplumunda aydın/okumuş bir kesimin ortaya çıkmasını
sağlamıştır. Ancak bu aydın kesimin toplumsal gelenekler karşısında Batılı
argüman ve fikir akımlarını savunmaya başlaması, Türk toplumunun kültür
dünyasında zamanla türlü değişimlerin yaşanmasına sebebiyet vermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Türk Medeni Kanunu ve
1934’te çıkarılan Soyadı Kanunu ile Türk ad verme kültüründe çeşitli gelişmeler
yaşanmıştır.
Soyadı Kanunu sonrası adların Türkçeleşmesi veya Türkçe ad
alınmasına dair yapılan uygulamalara rağmen çocuklara en çok verilen isimler
Türk ad verme geleneğinde yer edinmiş olan İslamî isimler olmuştur
Kitap, sözlük, ansiklopedi gibi basılı eserlerden tespit
edilerek çocuğa ad verilmesi, internet tabanlı uygulamaların yaygınlaştığı bu
son döneme kadar tercih edilen bir ad bulma yöntemi olmuştur.
takvimlerde Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğunun Müslüman olmasına
binaen önerilen adlar, genel olarak din odaklı veya Arap-Fars kültürü ekseninde
olmuş; Türkçe veya Türkçeleşmiş adlara ise çok fazla yer verilmemiştir
Elektronik/dijital kültürün “sihirli kutu”su olarak tabir
edilen televizyonun, diziler üzerinden kurmuş olduğu yeni değerler, Türk
kültürünü özel de ise Türk ad verme kültürünü birçok yönden etkilemiştir.
son dönemde kullanılan Türk adlarının bir kısmı, bizzat
televizyon dizilerinde duyulduktan sonra tercih edilir olmuştur.
internet, folkloru
sanal mecranın folklorik boyutu “netlore” terimiyle ifade
edilir
“sözlü olmayan, yüz yüze iletilmeyen ve kuşaktan kuşağa
aktarılmayan folklor”
adların sosyokültürel gerçekliğe ilişkin olarak geleneksel
aile yapısına uyum, geleneğin devamı, gelenekten kopuş, farklı düşünce,
ideoloji ve dünya görüşünü teyit etme gibi kimliksel bir boyutu
Geleneksel adlara Can, Gül, Nur, Naz, Su, Han, Efe gibi
geneli tek veya kısa heceli adların eklenmesiyle yeni bir ad verme biçimi
tercih edilir olmuştur.
Batı’da yaşayan Türkler çocukları için Denis-Deniz, Sue-Su
gibi öz kültürleriyle benzerlik gösteren adlar tercih ediyor…
Alp, Berk, Berke, Can, Cem, Cenk, Efe, Ege, Mert, Sarp,
Alya, Arya, Buse, Cansu, Ece, Ela, Eliz, Gül, Liza, Rana, Sena, Lina, Lena,
Lilya, Vera gibi adlar, tek veya kısa heceli olması bakımından Türk ad verme
kültürünün yeni ad verme biçimleri olarak sıkça tercih edilen adlardandır.
ad verirken adın anlam, dil ve ses açısından varsa ikinci
bir ad ile uyumuna, anne-baba-kardeş adıyla ya da soyadı ile uyumuna dikkat
etmişler: Derya Deniz, Emine Mine, Yılmaz Yılmaz,
ad-soyadı uyumuna bağlı olarak tarihî, siyasî, edebî veya
medyatik bir kişilikle benzer ad veya soyadı vererek o kişiyle arasında manevi
bir bağ kurmaya çalışmışlardır: Alp ARSLAN, Sultan MURAT, Süleyman ÇAKIR
anne-baba adlarında bulunan ilk veya son heceleri bir araya
getirilerek (acronym/akronim: kısma ad) çocukları için yeni adlar oluşturma
eğilimi ortaya çıkmıştır: Baba adı Nuri-anne adı Selma: çocuk adı Nursel
Sonuç
(içeriği çok zayıf bu çalışmaya sonuç bölümünde özet dışında
bir değerlendirme, tespit yapılmamış)
…
Müjdat Kızıloğlu, Türk Kültüründe Kişi Adları (Türkiye
Sahası), Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü, Erzurum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder