4 Eylül 2011 Pazar

Alemdar Yalçın – Cumhuriyet Dönemi Türk Romanı 1920-1946

Alemdar Yalçın – Cumhuriyet Dönemi Türk Romanı 1920-1946
Siyasal ve Sosyal Değişmeler Açısından

Çalışmamız bir bütün halinde ülkemizin geçirdiği sosyal, siyasal ve bunlara bağlı değişmenin Türk romanına etkisini ortaya koymak kaygısını taşır. (s. 8)

Giriş
1920-46 yılları arasında, roman olarak kaydedilen başka türden kitapların sayısı bizim tespitimiz kadarıyla 30’un üstündedir.

1920-80 tarihleri arasında yayımlanmış yaklaşık 3400 roman tespit ettik. (s. 13)

Fethi Naci’nin tespit ettiği gibi romancımız sanatkârlıktan çok öğretmenlik yapmak istediği için bizde roman gelişmemiştir. (s. 15)

Avrupa’da roman, Fransız İhtilali’nden sonra Fransa’daki sosyal ve siyasal değişmenin cemiyet ve insan üzerindeki etkilerini işleyen bir edebi tür olarak kendini göstermiştir. (s. 18)

Cumhuriyetin ilk yıllarında cemiyet aleyhinde yazılmış roman hemen hemen yok gibidir. (s. 21)

Hürriyet ve İhtilaf Fırkası yakın tarihimizin önemli siyasi partilerindendir (Yakup Kadri’nin Hüküm Gecesi bu dönemi ele alır).
Dönemin yolsuzluk olayları, Saffet Nezihi’nin Garibeler adlı piyesinde işlenir.
Yazar, mebuslarla Şakırcalı Mehmet Efe’yi karşılaştırır. Yazar, Şakırcalı’yı daha namuslu bulur. Çünkü o yaptığı hırsızlığı açıkça yapmaktadır. Oysa mebuslar (…) gizlice devleti soyarlar. (s. 22)

Sosyal ve Siyasi Olaylarla Doğrudan İlgili Romanlar
Reşat Nuri Güntekin’in Ateş Gecesi’nde romanın kahramanı olan Kemal’in sürülmesi, 1908 hareketinden sonra onun “kahraman” olmasını sağlar. (s. 29)

(Romanda) Kemal’in ne yaşı ne de şahsiyeti bir sürgüne müsaittir. …rejim aleyhine faaliyet gösterdiği ihbarıyla Milas’a sürgün edilir. (…) sürgün edilmesini gerektirecek hiçbir davranışı yoktur.
Milas kaymakamı siyasi suçlu bir aydının ilçeye gelmesinden memnuniyet duyarlar. Kemal’in bekledikleri gibi biri olmadığını görünce hayal kırıklığına uğrarlar.
(Kemal) İlçedeki Girit göçmenlerinden doktor Selim Bey’in kız kardeşine (Afife) âşık olur.
Çocuk yaştaki Kemal’in âşkı karşısındaki davranışları onu gülünç hallere sokar. Afife eşinden ayrı yaşayan bir kadındır.
İttihatçılar her sürgüne gideni kahraman gibi karşılamışlardır. (…) zayıf ve kontrol edilebilecek durumda olanları yüksek mevkilere getirmişlerdir.
Romanın ikinci kısmı 1908 yılından sonra geçer.
Fırka onu tahsilini tamamlaması için Avrupa’ya göndermiş dönüşünde de önemli mevkilere getirmiştir.
Kemal artık lüks bir hayat yaşamaktadır. Onun için kutsal sayılacak herhangi bir değer yargısı kalmamıştır.
İstanbul’a gelen Afife’yi, elde ettikten sonra terk eder. (s. 32)
1908 dönemiyle ilgili bir diğer roman Sinekli Bakkal’dır.

Yazar (Halide Edip) hemen bütün romanlarında (…) din adamlarına karşı olabildiğince olumsuz tavır içindedir.
Ona göre hayatta yalnızca hoşgörüye dayalı güzellikler yaygınlaştırılmalıdır. Bu inancı sebebiyle Mevleviliğe büyük bir yakınlık duyar. Sinekli Bakkal’da Mevlevilik ana tema olarak karşımıza çıkar. (s. 34)

Abdülhamit Düşerken, II. Meşrutiyetin ilanından hemen önceki olaylardan başlayarak Harekât Ordusu’nun İstanbul’a girişini anlatır. Mehmet Şehabettin Paşa, Osmanlı devlet ricalinin prototipidir. Kızağa çekilmiş, ancak yeniden görev alacağı umudunu yitirmemiştir. Yaşı ilerlediği için yaşanan toplumsal değişimleri kavrayamamaktadır. Kızı Nimet’e karşı sevgisi çok derindir. Paşa’nın mevki hırsı dikkat çekici biçimde anlatılmaktadır. Paşa’nın kültürsüz olduğu için yüz çevirdiği karısı konağın kâhyasıyla ilişki içindedir.
Nimet, İttihat ve Terakki idarecilerinden Şefik’ten evlenme teklifi alır. Babası örtülü biçimde bu izdivaca engel olmak ister. Hakkındaki yolsuzluk iddialarını örtbas etmesi ve yeniden âyan meclisine alınması şartıyla evliliğe onay verir. Paşa, meclisin ilk toplantısında vefat eder.
Yazar, Mehmet Şehabettin Paşa’nın davranışları etrafında Osmanlı’nın son dönemdeki yöneticilerinin günü kurtarmak ve şahsi menfaatlerini gözeten tutumlarını çarpıcı biçimde anlatmaktadır. (s. 40-42)

Bir Sürgün
Romanın kahramanı Dr. Hikmet, Fransız kültürü hayranıdır. Bu haliyle II. Meşrutiyet döneminin batı hayranı aydın tiplerini temsil eder.  Jurnal kurbanı bir sürgündür. İzmir’e sürülünce oradan Fransa’ya kaçmayı kafasına koyar. Fransa’ya gidişi onun için kaçış değil asıl vatanına kavuşmak anlamını taşımaktadır.
Paris’e vardığında hayalindeki ortamı bulamaz. Kendini yabancı hisseder. Vatan özlemi çekmeye başlar. Jön-Türklerle temas kurar. Onların arasında da huzur bulamaz. (s. 43-44)
Bize göre Türk romanının en önemli noktalarından biri kültür değişmelerinin toplumumuz üzerindeki birden fark edilmeyen etkisini ortaya koymasıdır. (s. 45)

Harekât Ordusu’nun İstanbul’a girişinden sonra Cemal Paşa’nın meşhur operasyonları başlar. Muhaliflerin bir kısmı idam edilir, bir kısmı da sürgün edilir. Daha birçok kişiye de İstanbul’u terk etmelerini tavsiye eder!
Yakup Kadri’nin Hüküm Gecesi, Cemal Paşa’nın operasyonları etrafında şekillenir.

Roman, muhalif gazeteci Ahmet Kerim üzerine kuruludur. Dürüst bir gazetecidir Ahmet Kerim. İttihatçılar aleyhinde sert yazılar yazmaktadır.
Sokakta yürürken komşu evde şarkı söyleyen genç bir kızın sesini duyar. Durup dinler ve bunu alışkanlık haline getirir. Komşu evin kızı Samime ile aşk yaşamaya başlar. Kızın ağabeyi İttihatçıdır. Kardeşi aracılığıyla Ahmet Kerim’e tuzak kurmayı planlar. Plana göre gazeteci eve gelecek, Samime ile bir aradalarken Samime çığlıklar atacak, ev basılacak ve namus bahane edilerek Ahmet Kerim ortadan kaldırılacaktır.
Samime, planı bozarak Ahmet Kerim’i kurtarır. Yaşadığı kırgınlıktan dolayı Samime’den uzaklaşır. Samime, mektuplar yazarak affını ister. Bir cevap alamayınca bunalıma girer ve intihar eder. Ahmet Kerim çok üzülür. Mektuplara aracılık eden Şerife Hanım’ı ziyaret ederek teselli bulmaya çalışır.
Ahmet Kerim bir kısım itilafçılar gibi Edmond De Molene’in görüşlerine inançla bağlıdır. Molene, birçok yazısında milletlerin medenileşmeleri üzerinde coğrafyadan gelen sosyal karakterin tesirleri üzerinde durmuştur. Yetersiz bir entelektüel olan Molene, Türklerin ve diğer Müslüman milletleri medenileşmemiş, kan dökücü barbarlar olarak tasvir etmiştir.
Romanın kahramanlarından Ahmet Samim, İttihatçıları çok daha sert bir üslupla eleştirmektedir. Bu nedenle sık sık tehdit mektupları almaktadır. Sonunda öldürülür. Arkadaşının ölümünden sonra Ahmet Kerim, eleştirilerinin dozunu arttırır.
Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesinden sonra Cemal Paşa, muhalifleri tutuklatmaya başlar. Ahmet Kerim de idam edilmek üzere aranmaktadır. Ziya Gökalp’in yardımlarıyla Sinop’a sürgün edilerek idamdan kurtulur.

İttihat ve Terakki dönemini anlatan romanlardan biri de Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul’udur.
Roman dört ana kahraman üzerine kuruludur; Tevfik Hoca, Musevi asıllı Moiz, Adnan ve Raif.
İlk üçü kısa yoldan zengin olma hayaliyle yaşayan tiplerdir. İlk başlarda farklı idealleri olan Adnan daha sonra arkadaşlarının tesiriyle ideallerinden uzaklaşmış ve onlara benzemiştir. Tevfik Hoca, zengin bir dulla evlenerek servete kavuşur. Moiz, Selanik’li zengin bir kızla evlenip ticarete atılır. Savaş yıllarında iyice zenginleşir. Adnan, gazetede yazdıkları yüzünden sürgün edilir. II. Meşrutiyetin ilanından sonra geri döner ve bir kahraman olarak karşılanır. İktidar çevrelerinin tanıdığı biridir. Avukatlık yapmaya başlar ve kısa sürede zengin olur.
İktidar sahiplerinin kendilerini destekleyenlerden müteşekkil bir burjuva sınıfı yaratma hevesi tarih boyunca farklı coğrafyalarda gözlemlenmiş bir olgudur. Mithat Cemal’in romanında da dönemin şartlarında faydalanarak zenginleşen bu insanlar, sosyal ve siyasi ilişkileri içinde anlatılmaktadır.
Adnan, ruhundaki iniş çıkışlar yüzünden tezatlarla doludur. Menfaatleri ve inandığı değerler arasında bocalar. Âşığı Süheyla’nın duygularını sömürüp, yüksek kültürlü olduğunu düşündüğü Belkıs’la evlenmiştir. (70/77)

1920’den sonra basılan romanların önemli bir kısmı özellikle Harb-i Umumi’de İstanbul’da meydana gelen yolsuzluk ve rüşvet olaylarını anlatır.
Reşat Nuri’nin Gizli El adlı romanı yolsuzluk olaylarını anlattığı için sansüre takılmıştır. 
Şeref Bey, hukuk eğitimi almış, kolayca etki altında kalan biridir. Yaptığı iyi ve kötü işlerin müsebbibi onu yönlendirenlerdir. Gemlik’te Aziz Paşa’nın çocuklarına ders verir. Paşa’nın kızına âşık olur. Seniha, yaşından ileride, olgun bir kızdır. Kardeşi Adnan’a hem annelik hem de ablalık yapmaktadır.
Cihan Harbi çıkınca Şeref askere alınır. Bursa’da yazıcılık yapar. Arkadaşı Miralay Murat aracılığıyla savaş yıllarında yaşanan yolsuzluklar anlatılır. Miralay Murat, Şeref’i içki ve gece hayatına alıştırır. Yavaş yavaş onu, yolsuzluk ve rüşvet işlerinde kullanmaya başlar. Rüşvet işi için Viyana’ya gönderilir. Daha sonra Taksim-Beyoğlu havalisi içinde görünür. Nihayetinde yakalanır. (86/88)

Refik Halit Karayİstanbul’un Bir Yüzü / İstanbul’un İç Yüzü
Roman İsmet isimli bir yanaşma kızın hatıra defteri biçiminde planlanmıştır. İsmet, evlatlık olarak Fikri Paşa’nın konağına alınmış ve burada büyümüştür.
Romanın ilk bölümlerinde konağın sakinleri üzerinden İstanbul yaşayışı ve insanları anlatılır. Romanın ilerleyen bölümlerinde Harb-i Umumi döneminde şişli ve çevresinde yuvalanmış savaş vurguncuları anlatılır.
Fikri Paşa saat koleksiyonu sahibi, kibar biridir.
Kızı Şadiye Amerikan terbiyesiyle yetişmiştir. Lüks ve refaha düşkün biridir. Oğulları da yeni ve modern fikirlere meyyaldirler.
Şişli önceleri gayri Müslimlerin yaşadığı bir semtti. II. Meşrutiyet yıllarında batı hayranları hızla bu bölgeye yerleşmişlerdir. Romanın bu semtte yaşayan karakteri Kâni Bey’dir. Kâni Bey fırsatçı bir savaş vurguncusudur. Savaş yıllarında İstanbul ve çevresinde fakir halk açlıktan ve hastalıktan kırılmaktadır. Bunun en önemli sebebi Kâni Bey gibi savaş vurguncularının yolsuzluklarıdır. (s. 89/92)

Selahattin Enis, Zaniyeler

Yakup Kadri, Kiralık Konak

Peyami SafaMahşer
Romanın kahramanı Nihat, Çanakkale’de üç yıl savaşmış, omzundan yaralanarak İstanbul’a dönmüştür. Kahraman gibi karşılanacağını düşünerek teselli eder kendini dönüş yolunda.
İstanbul’da namuslu insanlar yoksulluk içindedirler.
Devlet kapısında iş bulamayan Nihat, bir savaş vurguncusu olan Mahir Bey’in yanında iş bulur. Mahir Bey’in kızına Fransızca öğretecektir. Evdeki bir davette Mahir Bey’in eşi Seniha’nın bir gazeteciyle ilişkisine tanıklık eder. Seniha Hanım, vagon kiralama işi karşılığında kendini gazeteciye takdim etmiştir. 
Mahir’in akrabası Muazzez bu yolsuzluklardan rahatsızdır. Nihat ve Muazzez arasındaki yakınlaşma aşka dönüşür. Evlenip bu kirli ilişkilerden uzaklaşmak isterler.
Şehzadebaşı’nda yeni bir hayata başlarlar. Nihat’ın memleketin içinde olduğu sıkıntılardan başka derdi kalmamıştır. Topluma faydalı olmak istemektedir. Muazzez’le araları açılmaya başlar. Nihayet ayrılırlar. Nihat bunalıma girer ve intihar eder.
Yazar savaş yılları İstanbul’unu mahşer yerine benzetmektedir.

Peyami SafaSözde Kızlar
Romanın kahramanı Mebrure batılılaşmayı doğru şekilde kavramış bir genç kızdır.
Mebrure’nin babası, Manisa’nın Yunanlılar tarafından işgali üzerine tutuklanmamak için kaçmıştır. Babasını arayan Mebrure, akrabalarının yanına İstanbul’a gelir. Kaldığı konağın sahibi Nafi Bey, çocuklarını batılı tarzda yetiştirmiştir. Eşi Nazmiye Hanım, kızı Nevin ve oğlu Behiç eğlence ve şehvet düşkünüdürler. Behiç, Mebrure’yi elde etmek ister. Mebrure kaçtıkça Behiç’in arzusu artar. Sonunda Mebrure’ye evlenme teklif eder. Mebrure teklifi kabul eder.
Tam bu sırada Behiç’in daha evvel evlenme teklifiyle kandırıp iğfal ettiği Belma’dan Mebrure’ye haber gelir. Mebrure, Belma’yı görmeye gider. Belma’nın (asıl adı Hatice’dir) Behiç’le olan ilişkisinden frengi hastası bir çocuğu olmuştur. Sakat doğan çocuğu Behiç’le birlikte boğarak öldürmüşlerdir.
Mebrure Anadolu’ya geri döner. Behiç tutuklanır. Belma intihar eder. (s. 104/108)

Yakup KadriSodom ve Gomore
Romanın kahramanı olan Necdet İngilizlere karşı düşmanlık hissi içindedir. Nişanlısı Leyla, batılı tarzda yetiştirilmiştir. Leyla’nın babası Sami Bey aşırı derecede İngiliz hayranıdır. Leyla, eğitim hayatı süresince Türk kültür ve geleneğine bütünüyle yabancılaşmıştır. Bu sebeple depresif bir ruh haline sahiptir.
Romanın ağırlık noktası işgal yıllarında İstanbul’a gelen yabancılardır.
Necdet, İstanbul’da İngilizlerin ahlaksızlıklarına tanık oldukça Anadolu direnişine yaklaşmaya başlar. Leyla’ya aşkı, milli mücadele şuuru karşısında zayıflar. (s. 114)

Şükûfe Nihal, Yalnız Dönüyorum

Mahmut Yesârî, Su Sinekleri

Hüseyin Rahmi’nin romanlarında olaylar o kadar önemli değildir. Olaylar karşısındaki davranışlar önemlidir. Onun romanlarının asıl merkezini farklı insanların farklı davranışları meydana getirir. (s. 126)

Ercüment Ekrem
Eserlerinin bir kısmı işgal İstanbul’unda halkın çektiği sıkıntıları, bekleyişleri, azınlıkların işgal kuvvetlerinden aldıkları cesaretle yaptıkları taşkınlıkları anlatırken bir kısmı da tamamen pedagojik mahiyet taşımaktadır. (s. 144)

Sermet Muhtar Ulus

Bir Fenomen Olarak Anadolu’yu İşleyen Romanlar
Konularının ele alınışı birbirine çok yakın olan bu romanların yazılışı 1940’lı yıllara kadar sürer. (s. 159)

Anadolu’da halka doğrudan teması olan iki aydın kesimi vardır. Bunlardan birincisi öğretmen, ikincisi subaydır. (s. 168)

Romanlarımızın da en çok öğretmenin ele alındığı bilinmektedir.

Birtakım inkılapların yapılmaya başlandığı bir devirde,
Cumhuriyet ideolojisine sıkı sıkıya bağlı yazarlar, yeni rejimi övmek maksadıyla, romanlar kaleme almışlardır.
Yeşil Gece ve Vurun Kahpeye bu çizgide değerlendirilebilecek olan 1926 yılında yazılmış iki romandır.

Yeşil Gece Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan hemen sonra basılmıştır. (s. 169)

Romanın kahramanı Ali Şahin Efendi bir ilkokul öğretmenidir. Dini tahsilini ilerletmek için Somuncuoğlu Medresesi’ne yazılır. Burada gördüğü yanlışlıklardan dolayı inançlarında zayıflama yaşar ve öğretmenlik tahsilini tamamlayıp Anadolu’ya geçer. Artık tek emeli medreselerdeki yanlış eğitimle mücadele etmektir.
Tayin edildiği Sarıova kazasının insanları yeniliklere kapalıdırlar. Medrese hocası Hafız Eyüp Efendi tipik bir yobaz olmakla beraber kazanın otoritesidir.
Belediye mühendisi Necip Bey, deli dolu biridir. Ali Şahin Efendi’yi desteklemektedir. Kaza, Yunan işgaline uğrayana kadar Ali Şahin Efendi ile Hafız Yusuf Efendi arasında mektep medrese mücadelesi yaşanır.
Bir yol inşaatının türbe yakınından geçmesi bahanesiyle halkı galeyana getiren Hafız, öğrenci velisi kılığında kazada tanınan bir fahişeyi Ali Şahin Efendi’nin evine yollar. Ali Şahin Efendi bu oyunlara alet olmaz.
İşgalle birlikte kazanın zenginleri bölgeyi terk ederler. İlk başta kaçmak üzere hazırlık yapan Ali Şahin Efendi, işgale karşı gizlice direnmeye karar verir. Mühendis Necip Bey’le birlikte kazada kalırlar. İşgalcilerle işbirliği yapıyormuş gibi görünürler. Ancak gizlice dağda çekilen milislere yardım etmeye devam ederler. Çetelere yardım ettiği anlaşılınca Ali Şahin Efendi Yunanistan’a sürülür. Savaş sonrasında yapılan esir mübadelesinde yurda geri döner. Kazaya döndüğünde Hafızı kaymakamın yanında görür. Ali Şahin Efendi hain ilan edilmiştir. Hakkını müdafaa etmek üzere Ankara’ya gider. Bu bölümlerde eğitim reformları lehine propaganda yapılmaktadır.
Toplumsal bozuklukların temel sebebi olarak İslamiyet işaret edilmektedir. Yazar medreseleri topyekûn mahkûm eder (s. 169/177).

Halide Edip, Vurun Kahpeye
Roman kusurlarla doludur; İslam’ı kötülemek üzere karakterize edilen tiplerin hiçbiri Müslüman değildir, hepsi de çıkar peşinde koşan menfaatperestlerdir. Romanda anlatıldığı şekilde Aliye, halkın nefretini çekecek bir şey yapmamıştır. Bu durumlar romanın kurgu hataları arasında değerlendirilmelidir.
Roman kahramanlarıyla romanda anlatılan Anadolu kasabası arasında sosyal, kültürel bakımdan mantıksal ilişkiler kurulmamıştır.
Yazar, hemen her romanında olduğu gibi karakterleri arasında taraf tutacak kadar duygusal hareket etmiştir.

Reşat Nuri GüntekinÇalıkuşu
Yazar, Çalıkuşu’nu Anadolu’da Bir İstanbul Kızı ismiyle piyes olarak yazmış, sonradan roman haline getirmiştir.
1923-1924 yılları arasında Pravda’da tefrika edilmiştir.
Baskılarının toplam adedi 9 milyonu aşmıştır. Çeşitli dillere de çevirisi yapılmıştır. (s. 183)

Feride’nin küçüklüğünden nişanına kadar geçen olaylar bir genç kızın macerası gibidir. Anadolu’ya gidişiyle birlikte romanın omurgası değişir. Feride, İstanbul’dan Kâmuran’a kırgın ayrılmıştır. Ancak ona karşı olan sevgiyi içinden atamamıştır.
Feride’nin İstanbul’da geçen eğitim dönemi okura İstanbul hayatı hakkında bilgiler verir.
Öğretmenlik dönemiyle birlikte Anadolu’nun durumu hakkında bilgi verilir.
Feride’nin aşkı zamanla sosyal-toplumsal bir sevgiye dönüşür. (s. 186)

Yaban
Yakup Kadri bu romanı Anadolu ve aydın hesaplaşması çerçevesine oturtmuştur.
…sayfalar boyunca anlatılan Anadolu ve yabancılaşma yazarın kendi görüşleridir. (s. 203)

Aka Gündüz
Piyesleri ve romanlarının ana konusu kozmopolitizm, kimlik problemleri, Türkçülük ve diğer siyasi konulardır. (s. 207)

Dikmen Yıldızı’nda yazar milli bir romantizme yönelmiştir.
İzmir’in işgali üzerine Ankara’ya yerleşen Yıldız,
Pilot teğmen (Murat) ile nişanlanır.
Nişanlısı bilinmeyen bir sebeple ortadan kaybolur. Yıldız üzülür, şuurunu yitirir.
Askeri istihbarat Murat’ın öldüğü haberini yayar.
İzmir kurtarıldıktan sonra nişanlısı ortaya çıkar. (s. 209/210)

Yakup Kadri
Ankara romanının dayandığı gerçek, ülkesini seven insanların onun uğruna hayatını feda etmesi sonucu ülkenin yetersiz, taklitçi insanların eline kalmasıdır. (s. 212)
Miralay Hakkı Bey’in bütün ömrü cephede geçmiştir. (…) kendini para ve güç sahibi olarak bulunca değişir. (s. 214)

Şapka bize değil, biz şapkaya hâkim olmalıydık (Ankara, s. 129). (s. 216)

Aşk Romanları
Aşk romanları genellikle olay ağırlıklıdır.
Aşk romanlarında karşılıklı konuşma tekniği çok zayıftır. (s. 223)

Okuyucunun ilgisini çekmek daha fazla için kız ve erkek birbirlerine tamamen zıt kutuplardan seçilir. (s. 224)

Erkek ve kadın tiplerinin önemli bir kısmı Türk sosyal hayatına uymaz. (s. 226)

Bu romanlar, genellikle, geniş aileden dar aileye geçişi (…) özendirmektedir.
Hemen bütün aşk romanlarının verdiği mesaj, gençlerin birbirleri ile anlaşarak evlenmeleri ve evlilik öncesi flört ilişkisini özendirmek yönündedir. (s. 227)

Reşat Nuri Güntekin, Akşam Güneşi
Birinci bölüm Nazmi Bey’in Paris’e gidişine kadar sürer.
Onun için vatan, görev, sorumluluk yerine aşk, vals ve sosyal ilişkiler vardır.
Nazmi Bey’in ikinci dönemi Paris’ten dönerek atandığı Filistin’deki maceraları, yeniden atandığı Makedonya’daki birliğine giderken Edirne’de trenden inerek katıldığı komite çalışmaları dönemidir.
Ciddi bir yara alan Nazmi Bey’in askerlik hayatı sona erer.
Midilli Adası’na adeta inzivaya çekilir.
Nazmi Bey’in hayatındaki fırtınalar, akraba kızı Jülide’nin adaya gelmesiyle başlar.
Jülide hayat dolu, uçarı bir kızdır.

Peyami Safa, Şimşek
Üç kişi arasındaki amansız bir psikolojik güç mücadelesi…
Sacit’in babası, Abdülhamit dönemi devlet ricalinden Mahmut Paşa’dır. Mahmut Paşa kadınlara düşkün, acımasız ve bu yüzden çevresi tarafından sevilmeyen biridir. Oğlu Sacit’i de kendi gibi yetiştirmiştir.
Oğluna iki şeyi miras bırakmıştır; para ve güç.
Mahmut Paşa, karısı Ferhunde Hanım’ın merhametli ve zayıf taraflarını benimsememesi için çaba sarf eder.
Ferhunde Hanım’ın torunu Müfit merhametli ve uysal biridir.
Mahmut Paşa bu nedenle Müfit’i hiç sevmez.
Mahmut Paşa’nın ölümü üzerine Sacit, babasının tavsiyelerine uygun olarak yaşamaya devam eder.
Konakta tertip ettiği eğlencelerden birinde tanıştığı Pervin’e yakın olmak için onu Müfit’le evlendirir.
Müfit’in evde olmadığı, çalıştığı saatlerde Pervin ve Sacit konakta baş başa kalmaktadırlar.
Genç kadın aralarındaki ilişkiden duyduğu rahatsızlığı eşine hissettirmeye çalışsa da Müfit, dayısının tahakkümü altında ezilmiştir.
Roman boyunca en çok dikkat çeken husus, Müfit’le dayısı arasındaki psikolojik mücadeledir ve de bu bölümlerin aktarımı çok başarılıdır.   

Roman sanatının en basit kurallarından biri de anlatma ve gösterme unsurlarının yerli yerinde kullanılmasıdır. Psikolojik derinliği olan romanlar için bu konu çok daha önemlidir.
Anlatma, insanları düşünmeye değil kabullenmeye zorlarken, canlandırma insanı düşünmeye zorlamaktadır. Romana değerini veren de tam olarak budur.

Romanın sonunda Müfit, vereme yakalanmış, şimşekler çakan fırtınalı bir gecede evde istirahat etmektedir. Müfit hasta yatağındayken Sacit Pervin’le sevişmeye çalışır. Kadın karşı koymaya çalışır. Sayfalar bu bölümde gerilim yüklüdür. İnsanüstü bir çabayla yatağından kalkan Müfit, bütün enerjisini toplayıp Sacit’in üstüne atılır ve onu boğar. Müfit’in geçirdiği cinnet, enerjisini tüketir ve kurbanının üzerinde son nefesini verir. Bu sahne karşısında Pervin de sinir krizi geçirir.

Tarihi Serüven Romanları
Roman, tarihe göre daha bağımsızdır. Sadece geçmişe değil, bugüne ve geleceğe de aittir. (s. 248)

Şehbenderzade Ahmet Hilmi Bey’in Öksüz Turgut adlı romanı, Yıldırım Bayezid dönemindeki sosyal hayatı anlatması bakımından dikkat çekicidir. (s. 256)

Nihal Atsız
Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor
Bu romanlarda iç içe iki zaman vardır. Birinci zaman İstanbul’da bir üniversite yurdunda 1940’lı yıllardır. Buradan kahramanlarımız bin üç yüz yıl eskiye, uçsuz bucaksız Asya bozkırlarında yaşayan dinamik, çevreyle sürekli mücadele halinde, dışa açık insanların oluşturduğu bir toplum düzenine giderler. (s. 265)

Akçağ Yayınları

Ankara 2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder