Jean-Bertrand Pontalis – Başlangıçların Aşkı
İnsan hiçbir şeyden vazgeçmez. Yazmak, kendini yazmak budur…
Dil yetisinin elinden bir şey gelmediğinde, sessizlik kurşun gibidir.
İnsan yok. Ölmemiş ama silinmiş. Kendini yapan, yıkan, onsuz yeniden kuran bu dünyayı insan bir seyirlik, kendi yarattığı bir eser de sansa ne bakılıyor ne bakıyor.
Uykuda geçen zamanı ölü zaman diye niteleyenleri ben, vadesi uzatılmış ölüler sayıyorum. Uyku benim pınarım. Başlangıçların aşkı aşkın başlangıcından gelmiyorsa bize, nereden geliyor?
Biz kelimeleri, yerçekimi yasasından kurtulabilmek, düşüşün ölümcül anını geciktirebilmek üzere icad ettik.
Hafıza, engebeli arazimizdir ve en zayıfı bile tamamen düz değildir.
Sahi ne zamandı, o hangi kadını sevdiğimizi henüz bilmediğimiz zamanlar ?
Kelimeler, bizi adlandırınca öldürüyor.
Çocukluk öldü ya da daha vahimi bütün çocuklar öldü ve nihayet kendi kendinini efendisi olan insanlık ‘metin üretimini’ bilgisayarlara emanet etti deseler ya! Hikâye edilmeyen hayat hayat mıdır? Hem, tek bir hayatın yüz ayrı biyografisi olduğunu biliyoruz ve yine biliyoruz ki anlatının gücü, noksanlığından ileri geliyor.
Yazmak / sevmek
Yazmayı bitirdik mi kıvançtan çok utanç çıkagelir; yas, sevinç değil.
Dil, yabancı toprakları ilhak etmeye koyulduğunda büyük fatihler gibidir, doymak bilmez.
İnsan, sürgünden de haz alabilir, onu kendi seçmişse eğer.
Kelimeler kifayetsiz kaldığında insan, haberi olmadan, bir başka toprağa ayak basmaya hazırlanıyor demektir.
Benim kişisel sözlüğümde çocukluk ve hafıza eşanlamlı.
Çeviren: Burcu Aliefendioğlu
Bağlam Yayınları, 2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder