Albert Hofstadter – Bütün Bir Ömrü Tek Bir Düşünceye Adamak
Hakikatin özü açıklıkta, saklılıktan sıyrılmada (…) apaçık olmada saklıdır.
Hem vücuda gelen varolanlar hem de namevcut olan (huzurda olmayan) varolanlar saklılıktan çıkmış olan açıklıkta kalma tarzları içinde vardır ve varlıklarını onun içinde sürdürürler. Vücuda gelme olarak Varlık, saklılıktan çıkmış varolma ve öyle kalmadır. Vücuda gelme olarak zaman tam bu şekilde açığa çıkar, kalır, ayrılır ama yine saklılıktan sıyrılmışlığı içinde kalır. Varlık ve zaman, her ikisi de ancak aletheia ile düşünülebilir.
Serbest bırakan, her zaman kendisini saklayan sırdır.
Serbest bırakan bu sır, düşünülmemiş olan güvenilirlik, düşünmenin konusudur; ve insanın Varlığının hakikati her şeyden evvel bu sırra – Varlığın, zamanın, hakikatin ve özgürlüğün hakikatine çobanlık etmeye dayanır. Eğer herhangi bir düşünce yol gösterici düşünce ise o zaman bu sır odur.
Hakikat sözcüğü sırrın ipucunu adlandırır ama yine de ona giden patikayı yürünmemiş bırakır.
Kendisini en başta aletheia isminde saklayan, kendisini saklılıktan sıyrılmada saklayan şey olmalıdır. Das Ereignis sözcüğü bizim aradığımız düşünceyi, Heidegger’in tek yönlendirici düşüncesini adlandırır.
Das Ereignis zaman ve Varlığı birbirlerine ait olmaya bırakır. O sadece onları kendilerine –yani birbirlerine ait oluşlarına- getirmez, fakat onları bu karşılıklı ait oluşları içinde kollar ve tutar.
İnsan ancak Varlığa ait olması içinde insandır ve Varlık ancak insanla karşılıklı aidiyeti içinde Varlıktır.
Varlık vücuda gelmedir. Fakat Varlık insan için tesadüfi ya da istisnai biçimde vücuda gelmez, Varlık onu kaygılandırırken, ona gelirken ancak ondan talepte bulunarak vucüda gelir ve kalır.
Varlık ve insan birbirine özgülenmiştir. Onlar birbirlerine aittir.
Das Ereignis hem Varlığı hem zamanı birbirine ait olmaya bırakan şeydir. O Varlık ve zamanı birbirine ait olmaya bırakmadır. Fakat o Varlık ve zamanı, inşa-iskan ve düşünmeyi birbirine ait olmaya bırakmadır da.
Dil bu birbirine ait olmaya bırakmada bilkuvve amildir; o birbirine ait olmaya bırakmanın salınıp duran yapısı içinde her şeyi tutan ince, nazik, hassas titreşimdir.
Heidegger’in tanrısı yoktur. Ereignis tanrının ötesindeki Tanrı’dır. O bütün varolanların, hatta bütün tanrısal varlıkların ötesindeki Varlık, ya da Varlık-olmayandır ki kendisi varolmaksızın ve varolan olmaksızın hem Varlığı, hem Varlık-olmayanı ve zamanın bütün boyutlarını bahşeder.
Ereignes Varlık ve zamanı görünmeye bırakarak kendisini geri çeken sırdır. O kendini geri tutarken ve geri tutmak suratiyle Varlığı vücuda gelme ve zamanı açılmış olanın alanı olarak tahsis eder.
Ereignes sadece birbirine ait olan varolanların birbirine ait olması değildir. O bu karşılıklı ait olmaya bırakma, ait olmanın karşılıklı olmasına izin vermedir. Onun anlamının ilk veçhesi ait olmayı öne çıkarıyorsa, ikincisi olmaya-bırakmayı vurgular.
Ereignes bir ve aynı şey olan iki şeydir. O birlikte –ait olmaya- bırakmadır, birbirine ait olan her şeyin birbirini sahiplenmesine izin verendir/vermedir ve o birbirine ait olanların birbirine ait olabildiği açık alanı, özgürlüğü verir. O gösterme olarak vücuda geliş ve gelmeyişin, görünmenin ve gözden kaybolmanın, mevcudiyet ya da mevcut olmayış içinde kalmanın olageldiği asli ve kökensel ait olmaya bırakmadır. O bütün bunların olagelmesine, sürüp gitmesine izin verir.
Martin Heidegger
Hazırlayan: Ahmet Aydoğan
Say Yayınları, 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder