J. Glenn Gray – Heidegger’in Yolu: İnsan Varoluşundan Doğaya
Kant’tan sonra Alman idealistleri için temel Doğa sorunu onun insan ruhuyla ilişkisiydi. İnsan sezgilerini takip ederek Doğayı araştırdığında her zaman insan imgesiyle karşılaştığı sonucuna vardılar.
Fichte, Schelling ve Hegel için insan dışındaki dünya, ancak başlangıç aşaması itibariyle insani olanın karşısına konulmuş, baştan başa manevi bir gerçeklikti. Düşünce gücüyle insan doğa dünyasına nüfuz etmekle kalmaz, fakat onun kendi en derin benliğine iç yakınlığı da tecrübe edilir.
Herakleitos’un ünlü vecizesine göre Doğa gizlenmeyi sever; bu, idealistlerin hayli ciddiye aldığı bir öğretidir. Bu doğa ve insan birliği temelde yatan tanrıbilimsel bir gerçeklik yorumundan etkilenmiştir.
Heidegger insan varoluşunun hiçbir surette Batı metafiziğinin Greklerden devralınan geleneksel kategorileri içinde sınıflandırılamayacağına kaniydi.
Heidegger idealistlerin insanın özünün kendisini bulduğu dünyadan bütünüyle koparılamaz olduğu yolundaki varsayımından hareket eder.
İnsanın gerçekliği dünyada keşfedilmelidir ve dünya onun gerçekliğine aittir.
Ancak varoluşunun yapısına dair ontolojik bir araştırma insanın hakkını verebilir ve ardından muhtemelen Varlığın kendisinin anlaşılması için temel sağlanabilir.
O insan varoluşunun kendisini içinde bulduğu dünyayı, varlığı insan tasarısı için kullanışlılıklarına dayanan bir aygıtlar ve araçlar dünyası olarak tasavvur eder.
Doğa insan için vardır ve pratik kip, teorik kipten, vücut bulma ya da mevcut olma tarzından önce gelir.
…insanın dışındaki bütün nesneler ve yaratıklar ontik olarak düşünülür ve bilimin olağan kategorileriyle açıklanabilir. Sadece insan ontolojik bir varlıktır; sadece o Heidegger’in kastettiği anlada var-olur ve Varlık karşısında seçkin bir yere sahiptir.
Düşünür herhangi bir şeyin hakikatine ancak özgür olduğunda ve kendisini bilmek istediği şeyin içine yerleştirdiğinde yaklaşabilir. Bir başka ifadeyle özgürlük sadece kişilerin bir niteliği değildir; o hem kişilerin hem şeylerin sahip olduğu bir şeydir.
Ancak şeylerin varoldukları haliyle bize görünmesine izin verdiğimizde ve ancak onların bağımsız doğalarına saygı göstermeyi öğrendiğimizde onların –bağımsız- hakikatlerine ulaştığımız söylenbilir.
Martin Heidegger
Hazırlayan: Ahmet Aydoğan
Say Yayınları, 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder