18 Kasım 2016 Cuma

Gary Gutting - Foucault

Gary Gutting - Foucault


I. Bölüm
YAŞAMLAR VE ESERLER
Seçkin bir taşralı ailenin çocuğu, başarılı bir doktorun oğlu olan Paul-Michel Foucault prestijli bir okul olan Ecole Normale Supérieure’de parlak bir öğrenci, hatta bir yıldızdı.
1966 tarihli kitabı Les mots et les choses akademik alanda en iyi satan eser konumuna yükseldi.
Collège de France’a (Bergson ve Merleau-Ponty’nin ardından) seçildi; bu tercih onu Fransız akademik dünyasının zirvesine yerleştirdi.

Foucault otoriter bir doktorun zeki ama duygusal açıdan sorunlu oğluydu. Homoseksüel olmanın zorluklarını yaşayan Foucault henüz Ecole Normale’deyken intihar girişiminde bulunmuş olabilir; psikiyatrik tedavi gördüğü ise kesin.

Edebiyat çevrelerinin görmezden geldiği Raymond Roussel hakkında bir kitap yazdı.
Roussel, tipik olarak, kişilerin ve onların deneyimlerinin aktarımını değil, nesnelerin ya da eylemlerin ayrıntılı betimlemelerini sunar.

Roussel kalmakta olduğu otel odasının daha önceleri daima açık tutulan kilitli kapısının önünde, yerde, ölü olarak bulunmuştu; kendini kurtarmak için kapıyı açmaya çabalamış olabileceği gibi kurtarılmasının engellenmesi için kapıyı kilitlemiş de olabilirdi.

...nasıl ki odasının anahtarını insanları içeri almak için mi yoksa onları dışarıda tutmak için mi kullandığından emin olamıyorsak, yazınsal anahtarın da metinlerin anlamını açmak için mi yoksa kapamak için mi kullanıldığından emin olamayız. Ve bizleri bu iki soruyu da çözmekten alıkoyan şey ölümün kendisidir. (s. 23)

The Birth of the Clinic şöyle başlar: “Bu kitap uzam hakkındadır, dil hakkındadır, ölüm hakkındadır.”

II. Bölüm
YAZIN
Foucault’nun avangard yazma duyduğu hayranlık onun aşırı (sınır-) deneyimler içinde sıradan varoluşun ötesinde bir gerçeklik ve tatmin arama eğilimini yansıtır.

III. Bölüm
POLİTİKA
Kendi neslinin bütün entelektüelleri gibi Foucault da Sartre’ın gölgesinde büyüdü.

Sartre’dan 21 yıl sonra doğan Foucault savaş deneyimini politik açıdan bilinçlenmeye başlamış bir yetişkin olarak değil, kafası karışmış bir delikanlı olarak edindi.
Foucault’ya göre, evrensel ahlak değerleri artık toplumsal ve politik sorunlara etkili yanıtlar verememektedir.

Foucault’nun Sartre ile en belirgin politik ayrılığı Marksçılık ile onun en temel temsilcisi olan Komünist Parti’ye yönelik tutumunda ortaya çıkar. Önceleri Foucault Marksçı görüş açısının şiddetini hissetmiyordu.

…bir süreliğine Fransız Komünist Partisi’nin üyesi oldu. Fakat çok kısa süre sonra Marksçılığın hem kuram hem de uygulamaları karşısında hayal kırıklığına uğradı.

Foucault ilk başlarda İran devrimine yakınlık sergileyerek birçoklarının huzurunu kaçırmıştı. Fakat Foucault’nun yakınlık sergilediği unsur ayaklanma eyleminin kendisiydi.
Foucault’ya göre, bu tür bir eylem “indirgenemez” türdendir, hatta “tarih ve onun upuzun nedenler zincirinden” bir “kaçış”tır. “Boyun eğme zorunda kalmanın kesinliği karşısında ölüm riskini tercih etme” kararı hakların savunulmasında “son nokta”yı gösterir. (s. 53)

IV. Bölüm
ARKEOLOJİ
Foucault’nun bir düşünce arkeolojisi fikri, dilin yalnızca onu kullanan kişilerin fikirlerini ifade etmenin bir gereci olmayıp, aynı zamanda kendi başına bir düşünce kaynağı olduğu biçimindeki modernist yazınsal görüşle yakından ilişkilidir.
…düşünce arkeoloğunu ilgilendiren şey, örneğin, gök cisimlerinin daireler halinde dönmeyebileceklerini ya da yere özgü malzemelerden yapılmış olabileceklerini yüzyıllar boyunca “düşünülemez” yapan kısıtlamalar setidir.

Foucault’nun görüşüne göre, her bir düşünce biçimi kendi içinde kurallar saklar.
…ona göre, bireylerin içinde etkinlik gösterdikleri kavramsal çevre bu bireyleri farkında olamadıkları yollardan belirlemekte ve sınırlamaktadır.

V. Bölüm
SOYBİLİM

VI. Bölüm
MASKELİ FELSEFECİ
Kendimiz için düşünmek akıl yürütmek demektir: “Kant, aydınlanmayı insanlığın kendisini herhangi bir otoriteye maruz bırakmadan aklım kullanmaya başlayacağı an olarak betimler.”

Kendisine ait daha erken tarihli yöntembilimsel tartışmalara göndermede bulunarak, Foucault, kendi projesi için “aşkınsal değil”, fakat “tasarımı açısından soybilimsel ve yöntemi açışım dan da arkeolojik” der.

VII. Bölüm
DELİLİK
Foucault Ortaçağ ve Rönesans’ta deliliğin üstünkörü olsa da gerekli bir incelemesiyle başlar. O zamanlar deliliğin insansı bir olgu olarak algılandığını savunur. Delilik aklın karşıtıydı; fakat insanın alternatif bir varoluş biçimiydi, insanın varoluşunun reddedilmesi değildi.

Bu kavramsal dışlamayla yakından bağlantılı olarak, delilerin fiziksel dışlanması da yaşandı; bunu da delileri sıradan insan yaşamından yalıtan kurumlar sağladı.

Horkheimer ve Adorno gibi, Foucault da bizleri özgürleştirmesi beklenen aklın bizim hakimiyetimizin temel gereci haline geldiğinin farkındadır.

Hatanın kendisi bir tür sınırları aşma olgusu, bizim kavramsal çevremiz tarafından belirlenmiş sınırların çiğnenmesidir. Delilerin anlık parıltılarının yerelleşmiş ve sıradanlaşmış bir çeşididir.

VIII. Bölüm
SUÇ VE CEZA
Modern öncesinin cezaları suçlunun bedenine vahşice saldırır, fakat acı verme yoluyla adaletin yerini bulmasından tatmin olur; modem cezalandırma ise içsel bir dönüşüm, kişinin yüreğinin yepyeni bir yaşam biçimine uyumunu talep eder. Fakat ruhun bu modern anlamda denetiminin kendisi, bedenin daha incelikli ve daha geniş boyutta denetiminin bir yoludur, çünkü psikolojik tutumları ve eğilimleri değiştirmenin amacı bedensel davranışı denetlemektir. Foucault’nun ifadesiyle, modem çağ açısından, “ruh, bedenin hapishanesidir.” (119-120)

Sıradüzensel gözlemleme insanların neler yaptıklarını sırf onları gözlemleyerek denetleyebilmemiz gerçeğine dayanır. Şehir duvarları boyunca sıralanan gözetleme kuleleri bunun klasik bir örneğidir.
Fakat modern mimarlık hem sıradan insanların işlevsel gereksinimlerini karşılayan hem de “içeridekileri görünür kılan” yapılar inşa etmektedir.
…geniş pencerelere ve sıralar arasında geniş koridorlara sahip iyi aydınlatılmış derslikler yalnızca öğrenmeyi kolaylaştırmakla kalmaz, bunlar aynı zamanda öğretmenlerin herkesin neler yapmakta olduğunu görmelerini büyük ölçüde kolaylaştırır.

Disiplin amaçlı modem denetimin ikinci bir farklı niteliği düzgüleştirici yargı ile uğraşmasıdır. Bireyler eylemlerinin doğruluğu ya da yanlışlığı açısından değil, eylemlerinin onları başka bireylerle karşılaştırıldıkları bir ölçüt üzerinde nereye yerleştirdiğine göre yargılanmaktadır. Çocuklar yalnızca okuma yazmayı öğrenmekle kalmayıp kendi okuma grupları içindeki yüzde 50’lik grup içinde de yer almalıdır.

Son olarak, yoklama sıradüzensel gözlemleme ile düzgüsel yargıyı birleştirir. Foucault’ya göre, yoklama “bireyler üzerinde birbirlerinden ayırt edilebilmelerini ve yargılanabilmelerini sağlayacak saydamlığı yaratan düzgüleştirici bir bakış”tır.

IX. Bölüm
MODERN CİNSELLİK
Ender olarak “gay erkek” olarak yazdı ya da mülakat verdi ve bunu gerçekleştirdiğinde de -örneğin, gay yayınlar için verdiği az sayıdaki mülakatta- eylemci gay topluluğa yönelik tutumu kendisini adamış bir katılımcıdan ziyade anlayışlı bir gözlemci biçimindedir.

Foucault'nun cinselliğe ilk yaklaşımı Discipline and Punish’te yer alan soybilimsel yöntemin oldukça dolaysız bir biçimde uygulanışıdır. Yöntem cinselliğe ilişkin çeşitli modem bilgi organlarına (“cinsellik bilimleri”), bunların modern toplumun erk yapılarıyla yakın bağlantısını göstermek amacıyla uygulanır.

X. Bölüm
ANTİK DÖNEMDE CİNSELLİK
Sokrates’i “benin korunması”na odaklanmış felsefi yaşamın modeli ve savunucusu olarak ele alır…
Berkeley’de verdiği derslerde antik dünyada temel bir politik ve ahlaksal erdem olarak nitelendirilen “gerçeğe sadık konuşma” (parrhesia) idealini tartışır.

Foucault “gerçeği yaşamak” terimiyle neyi kastetmektedir?
…iki alternatif sunmaktadır: sanatla örnekseme yoluyla bireysel öz-yaratımın ürünü olarak gerçek; toplumsal bir erdem olarak gerçeği anlatma.
…estetik olan mı politik olan mı?
---

Türkçeleştiren: Hakan Gür
Dost Kitabevi
Ocak 2010, Ankara


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder