“Bizim
Dereyi Kim Çaldı” Doğu Karadeniz’de Yaşlı Kadınlar ve Yaşlı Erkeklerin Doğa
Anlatıları
Meral
Akbaş, Mehmet Bozok, Nihan Bozok
Borçka’nın bir köyünde yaşayan doksan altı
yaşındaki bir Gürcü kadın Emine,
Kulaklarının duymadığım düşünüyordu,
…artık duyamadığı o ses vadinin tabanında
akan derenin sesiydi,
Dereyi “birileri” çalmıştı. Dereyi besleyen
küçük akarsular yakınlardaki bir hidroelektrik santrali için toplanarak
borulara sokulmuştu (s. 247),
…seksen iki yaşındaki Mehmet:
Dereleri İsrail çaldı!
Macahel ve Maradit bir zamanlar bolluk ve
bereketin olduğu, cennet gibi yerlerdir.
Baraj mahalleyi yutuvermiş,
Barajda yalnızca başka yerlerden gelen
mühendisler ve teknisyenler çalışmaktadır.
…barajın yapımından kısa bir süre sonra
Maradit’de daha önce hiç görülmeyen/bilinmeyen böcek ve haşereler türemiş;
eskiden yetişen elmalar, fındıklar, sebzeler (…) zarar görmüştür (s. 249).
…uzun yıllar çetin doğa koşullarında
yaşayan/çalışan ve doğayla mücadele içinde olan erkeklerin doğayı hâkimiyetleri
altına almaktan ziyade yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla dönüştürmeye
çalıştıklarını ve çoğu zaman bu sebeple alet, erişilmesi güç noktalara köprü ve
ev, foseptik ve yol yapmakta olduklarını ifade etmek gerekiyor. Bununla beraber
erkekler, doğayla mesafeli bir ilişki de kuruyorlar (s. 254).
Bir kadın çok güzel atma türkü atarmış.
Kimse kadınla yarışta kazanamazmış. Kadın dermiş ki beni yenenle evleneceğim.
Bir gün yüksek dağların arkasından bir adam gelmiş. Demiş ki ben bu kadını
yeneceğim. Fakat kadına âşık değilmiş.
Sadece onu yenmek için gelmiş. Kadınla adam
başlamışlar atışmaya. Bu atışma üç gün üç gece sürmüş. Adam kadına âşık olmuş
bu sırada... ve en sonunda adam iki dize atmış: “gel çikalum dağlara dağlar
olsun evunıuz”. Kadın da kabul etmiş iki dizeyle: “her komardan bir yaprak olsun
keremitumuz”... (s. 256)
Doğanın zamanı dairesel ve akış halindedir;
eşit aralıklara parçalanmış değildir
…acelesi yoktur
Kadınlar sabah hayvanlarını besliyorlar ve
aileleri için yemek hazırlıyorlar, hemen ardından bahçelerinde ve tarlalarında
uzun saatler boyunca çalışmaya gidiyorlar, bu arada evdeki kız çocukları evi
temizliyor, sürüleri güdüyor ve/veya küçük kardeşlerine bakıyorlardı; daha
sonra kadınlar evlerine dönüyor ve akşam yemeği için hazırlık yapmaya
başlıyorlar, peşi sıra da hayvanlarını besliyorlardı. Bu döngü her gün
tekrarlıyor ve kadınlar hayatlarını Sisifosyen bir rutin çerçevesinde
yaşıyorlardı (s. 261).
Çay, Doğu Karadeniz’deki yamaçları örten
çalması bir bitkiden çok daha fazlasıdır.
Çay, yeşilin ve doğanın bir parçasıdır;
fakat nihai olarak bir meta, yapılması gereken bir iş ve dolayısıyla bir
angaryadır.
---
Sudan Sebepler: Türkiye’de Neoliberal
Su-Enerji Politikaları ve Direnişler’in içinde (s. 247-268), İletişim
Yayınları, İstanbul, 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder