13 Aralık 2019 Cuma

Hurin'in Çocukları


J. R. R. Tolkien - Húrin'in Çocukları
 
Giriş
Kadim Günlerde Orta Dünya
Túrin, Ayııkvadi’deki Elrond Divanı’ndan altı bin beş yüz sene kadar önce, Dor-lómin’de, Beleriand Vakayinameleri’nde kaydedildiği şekliyle, “senenin kış mevsiminde, keder alametleri ile” doğdu.

Kaderin isminde değil, sende saklı.

Túrin’in korkunç kaderi Beleriand’da ve kuzeydeki diyarlarda gerçekleşti.
Beleriand savaşlarının sonuncu ve en büyük çatışmaları yapılırken daha çocuk olsa da, savaşın kasıp kavurduğu bir dünyaya doğmuştu.

Kuzeyde Beleriand sınırlarını, ötesinde Húrin’in ülkesi Dor-lómin ve Hithlum’un bir parçasının bulunduğu Ered Wethrin, yani Gölge Dağları oluşturmuş gibi görünmektedir; doğuda Beleriand Mavi Dağların eteklerine dek uzanır.

Túrinin Çocukluğu
Hador Altınbaş bir Edain beyiydi ve Eldar tarafından çok sevilirdi.
Kızı Glóredhel, Brethil insanlarının beyi olan Haltnir oğlu Haldir ile evlendi ve aynı düğünde, oğlu Uzun Galdor, Halmir’in kızı Hareth ile evlendi.
Galdor ile Hareth’in iki oğlu oldu: Húrin ile Huor.
Húrin, Bëor Evi’nden Bregolas’ın oğlu Baragund’un kızı Morwen ile evlendi
Húrin ile Morwen’in en büyük çocuklarının adı Túrin’di
Morwen Húrin’e bir de kız evlat verdi ve ona Urwen adını verdiler; ama kısa ömründe tanıyan herkes ona Lalaith, yani Kahkaha diyordu.

…bizim için zaman kısa, umudumuz ve gücümüz az zamanda solup gider.

Noldor’un Orta Dünya’ya dönüşünün dört yüz altmış dokuzuncu senesinde, elfler ve insanlar arasında bir umut doğdu; çünkü aralarında, Beren ile Luthien’in başarılarına ve Morgoth’un Angband’da, kendi tahtında mahcup edildiğine dair söylentiler dolaşıyordu

Ve o senenin güzünde, kurşuni göklerin altında, Kuzey’den uğursuz bir rüzgâr gelerek onların sözlerini haklı çıkardı. Habis Nefes adı verildi ona, çünkü hastalık getirmişti
O sene, Húrin oğlu Túrin daha beş yaşındaydı ve bahar başında kız kardeşi Urwen üç yaşına basmıştı.

…neden artık Lalaith dememem gerekiyor?” “Çünkü Urwen öldü ve bu evde kahkaha dindi,” diye yanıt verdi annesi.

Húrin açık açık yas tuttu, bir ağıt yakmak için arpını eline aldı; ama yapamadı, arpını kırdı ve dışarı çıkarken elini Kuzey’e doğru kaldırarak haykırdı: “Ey Orta Dünya’yı mahveden, umarım seninle yüz yüze gelir, beyim Fingolfin’in yaptığı gibi mahvederim!”
…korkusundan kaçan bir adam, asıl onun kollarına koştuğunu keşfedebilir.

“Tedbir, kuşkusuz,” dedi Húrin; ama huzursuz görünüyordu. “Ama ileri bakan biri şunu görmeli: hiçbir şey eskisi gibi kalmayacak.

…sen yükseklere bakıyorsun, ama ben düşmekten korkuyorum.

Túrin’in doğum günü sabahı Húrin oğluna bir armağan verdi, elf yapımı bir bıçak
Bu acı bir bıçaktır ve çelik yalnızca onu kullanabilene hizmet eder. Başka her şey kadar elini de kesebilir.

Turin bçağı Sador’a verdi/hediye etti.

Túrin, o gün Barad Eithel’e doğru yola çıkacaklarını öğrendi.

Lacho calad! Drego morn! Alevlen Işık! Kaç Gece!

Sayısız Gözyaşı Savaşı
Nirnaeth Arnoediad

Fingon, Morgoth’un gazabının uyandığını, meydan okumalarının kabul edileceğini anladı ve yüreğine kuşkunun gölgesi düştü.

Morgoth düşmanlarının yaptığı ve planladığı şeylerin çoğunu biliyordu

Turgon ile Fingon’un yanında duran Húrin’in buluşmasının, savaşın ortasında mutlu bir buluşma olduğu söylenir.
Angband’ın yüksek kumandanı Gothmog gelmişti ve o, elf orduları arasına karanlık bir kama sürdü, Kral Fingon’u kuşattı
Haşin bir karşılaşma oldu.
…bir balrog gelip, çelikten bir maşa ile onu yakalayana dek Gothmog ile savaştı.
Bunun üzerine Gothmog kara baltası ile biçti onu ve yarılırken Fingon’un miğferinden beyaz bir alev fışkırdı. Noldor Kralı bu şekilde öldü

Húrin Turgon’a şöyle dedi: “Henüz zaman varken, beyim, hemen git! Çünkü sen Fingolfin Evi’nden geriye kalan son kişisin ve Eldar’ın son umudu sende yaşıyor. Gondolin ayakta kaldığı sürece, Morgoth’un yüreği yine de korku bilecek.

Húrin sonunda yalnız kalmıştı.
…orklar Húrin’i elleriyle yakaladılar

Húrin ve Morgoth’un Sözleri
Artık Fingon’un ülkesi yoktu

Húrin Morgoth’un huzuruna getirildi,

Turgon’un Kalesi'nin yerini söylemesi ve Kral’ın öğütleri hakkında bildiği başka her şeyi açıklaması karşılığında, dilediği gibi gitmek ile Morgoth’un kumandanlarının en büyüğü olarak güç ve rütbe sahibi olmak arasında bir seçim önerdi.

Morgoth uzun kolunu Dor-lómin’e doğru uzattı ve şu sözlerle Húrin, Morwen ve soylarını lanetledi: “Görün! Zihnimin gölgesi her gittikleri yerde üstlerine çökecek ve nefretim onları dünyanın sonuna dek takip edecek.”

Húrin’i Angband’a geri götürerek, Thangorodrim’in, batıda uzak Hithlum diyarını, güneyde Beleriand topraklarını görebileceği yüksek bir yerinde taştan bir sandalyeye oturttu.
“Şimdi orada otur,” dedi Morgoth, “ve bana teslim ettiklerinin üzerine şerrin ve ümitsizliğin çöktüğü toprakları izle. Çünkü sen benimle alay etmeye cüret ettin ve Arda’nın Yazgılarının efendisi Melkor’un gücünü sorguladın. Bu yüzden, benim gözlerimle göreceksin ve benim kulaklarımla işiteceksin ve hiçbir şey senden saklanamayacak.”

Túrin’in Ayrılışı
…geriye, Brethil’e ancak üç adam dönebildi sonunda ve Hador’un kızı Glóredhel Haldir’in düştüğünü öğrenince üzüntüye kapıldı ve öldü.

Doğulular sürü sürü gelmiş, Hador halkına zulmediyorlar, sahip oldukları her şeyi çalıyorlar, onları köleleştiriyorlardı.
Ama henüz Dor-lómin’in Hanımı’na el sürmeye ya da onu evinden çıkarmaya cesaret edemiyorlardı; çünkü aralarında, onun tehlikeli olduğuna, beyaz-şeytanlarla ilişkisi olan bir cadı olduğuna dair bir söylenti dolaşıyordu

Hemen git! Beni bekleme! Ama çocuğunun doğumu yaklaşıyordu, yol zor ve tehlikeli olacaktı; ne kadar çok kişi giderse, kaçış umudu o kadar azalırdı.

Túrin’e şöyle dedi: “Baban gelmiyor. Bu yüzden sen gitmelisin, hem de yakında. O da böyle isterdi.”

…köle nedir?” dedi Túrin.
“Eskiden insan olan, ama hayvan muamelesi gören bir insan,” diye yanıt verdi Sador.

“Morwen, Morwen, seni bir daha ne zaman göreceğim?” Eşikte durmakta olan Morwen, ağaçlıklı tepelerdeki bu feryadı duydu ve kapı direğini öyle sıkı kavradı ki parmakları yırtıldı. Bu, Túrin’in acılarının ilkiydi.

Túrin gittikten sonra, senenin başlarında, Morwen çocuğunu doğurdu ve ona Niënor, yani Yas adını verdi

Doriath sınırlarına ulaştılar. Ama orada şaşırdılar ve kraliçenin labirentlerine düştüler ve kaybolarak, yiyecekleri tükenene dek patikasız ağaçlıklarda dolandılar.
Beleg onların feryatlarını duydu ve yanlarına geldi ve onlara yiyecek içecek verirken isimlerini ve nereden geldiklerini öğrendi

Böylece, Túrin Esgalduin üzerindeki büyük köprüye geldi ve Thingol’un malikânesinin kapılarından geçti ve çocuk haliyle, o zamana dek Beren dışında hiçbir ölümlü insanın görmediği Menegroth’un harikalarına baktı.
Thingol onları merhametle karşıladı
Túrin’i dizine oturttu. Ve bunu görenler hayret ettiler, çünkü bu, Thingol’un Túrin’i evlat edindiğinin işaretiydi
Bir ihtimal, öyle bir zaman gelir ki, babanın Hithlum’daki yurdunu yeniden ele geçirirsin; ama şimdilik burada sevgi içinde yaşa.

Túrin’in Doriath’taki hayatı böyle başladı. Koruyucuları Gethron ile Grithnir bir süre onunla kaldı
Gethron ayrıldı ve Thingol ona rehberlik edecek, onu koruyacak eşlikçiler göndereli ve bu eşlikçiler Morwen’e Thingol’dan mesaj götürdüler.
Túrin Thingol’un habercilerinin dönüşünü dört gözle bekliyordu ve onlar yalnız dönünce koruluklara kaçtı ve ağladı, çünkü Melian’ın çağrısını biliyordu ve Morwen’in geleceğini ummuştu. Bu, Túrin’in ikinci acısıydı.
Hador’un Miğferi Thingol’un ellerine verildi.
Onda, takanı yaralanmaktan ve ölümden koruyan bir güç vardı

Túrin Doriath’ta
Túrin Menegroth malikânelerinde dokuz sene yaşadı.
On yedi yaşına bastığı sene, Túrin’in ızdırabı yenilendi; çünkü o sene evinden aldığı haberler kesilmişti.

“Zincir zırh, kılıç ve boyuma uygun bir kalkan, beyim,” diye yanıt verdi Túrin. “Aynı zamanda, izninle, atalarımın Ejder-miğferini istiyorum.”
“İstediklerini alacaksın,” dedi Thingo
“Yüreğim Doriath Bataklıklarının ötesine gitmemi söylüyor,” dedi Túrin. “Çünkü ben savunma yapmayı değil, düşmanımıza saldırmayı istiyorum.”

…yüreğinin hararetinden ve soğuğundan kork ve elinden geliyorsa sabırlı olmaya gayret et.

Üç sene böyle geçti ve bu süre içinde Túrin Thingol’un malikânesine nadiren geldi
…artık görünüşüne ve tavırlarına da dikkat etmiyordu

Saeros sabahleyin, Túrin bataklıklara dönme niyetiyle Menegroth’tan ayrılırken, ona pusu kurdu.
Túrin uzun süredir zorlu bir okulda eğitim görüyordu ve elfler kadar çevik, ama daha güçlü olmuştu. Kısa sürede üstünlüğü ele geçirdi ve Saeros’un kılıç kolunu yaralayarak, onun merhametine kalmasını sağladı.

Saeros, çılgınca koşmaya devam etti ve sonunda Esgalduin’i besleyen bir derenin yüksek kayalıkların arasından derin bir yarığa döküldüğü yerin kenarına geldi
Saeros düştü, suyun içindeki büyük bir taşa çarptı.

Mablung ciddi bir tavırla konuştu: “Heyhat! Yalnız şimdi bizimle birlikte geri dönmelisin Túrin, zira Kral bu fiiliyat hakkında hüküm vermeli.”
“Bunu ben istemedim, ama yasını da tutmuyorum,” dedi Túrin.

Mablung: Üzerinde bir gölge var. Yeniden karşılaştığımızda, onun daha da koyulaşmamış olmasını dilerim.

Kral olanları duyduğu zaman şöyle dedi: “Bu eksiksiz bir biçimde dinlemem gereken acı bir mesele. Danışmanım Saeros öldürülmüş, evlatlığım Túrin kaçmış olsa dahi, yarın yargı makamına oturacak ve hükmümü açıklamadan önce her şeyi gerektiği gibi dinleyeceğim.”
“Húrin oğlu Túrin’in dostu olarak mı konuşuyorsun?” dedi Thingol. “Öyleydim, lâkin hakikati daha uzun vakittir, daha fazla seviyorum,” diye yanıt verdi Mablung. “Beni sonuna dek dinleyin, beyim!”

“Bu nankör bir evlatlık ve aslında konumuna göre fazla gururlu bir insan. Beni ve kanunumu küçük gören birini nasıl barındırabilirim, pişmanlık duymayan birini nasıl affederim? Kararım bu olmalı. Túrin’i Doriath’tan sürüyorum…”

Beleg telaşla içeri girdi ve haykırdı: “Beyim, konuşabilir miyim?”

Ona münasebetsizlik edildiğini ve kışkırtıldığını hesaba katarak, Túrin’de bulunabilecek hataları affediyorum. Ve gerçekten de ona yanlış davranan, onun söylediği gibi, danışmanlarımdan biri olduğundan ötürü, bu affı kendisinin talep etmesi gerekmeyecek, her nerede bulunabilirse, ona ben göndereceğim ve onu şerefle evime geri çağıracağım.

Thingol Beleg’e şöyle dedi: “Artık arayış konusunda umudum var! İyi dileklerimle git ve şayet bulursan, bildiğin gibi koru onu ve rehberlik et ona.

Beleg Anglachel’i seçti; ve bu büyük ün sahibi bir kılıçtı ve alev alev yanan bir yıldız olarak gökyüzünden düşen demirden yapıldığı için bu ismi almıştı; yeryüzünden çıkarılan her tür demiri yarabilirdi.

Túrin Haydutlar Arasında
Kral’ın kovalayacağı bir kanun kaçağı olduğunu düşünen Túrin (…) Teiglin’in güneyindeki koruluklara geldi.
Orada, Nirnaeth’e gelmeden, dağınık evlerde pek çok insan yaşıyordu
Avlanıyor, bulabildikleri yiyecekleri topluyorlardı; ama açlık ve başka ihtiyaçlar tarafından güdülürken çoğu soygunculuğa başlıyor ve zalimleşiyordu. Kışın, tıpkı kurtlar gibi korkuluyordu onlardan ve evlerini savunmaya devam edenler onlara Gaur-waith, kurt-adam diyordu.
En katı yüreklileri, bir kadını öldürdüğü için Dor-lómin’de aranan, Andróg adında biriydi (kendine verdiği isimle Forweg)
…onların bölgesine girdiği zaman Túrin’in hemen farkına varmışlardı.
Kısa zamanda onların takdirini kazandı, çünkü güçlü ve yiğitti ve ormanda onlardan daha becerikliydi ve ona güveniyorlardı,

Hador’un halkından olanlar onun çevresinde toplandılar ve onu reis kabul ettiler ve daha az iyi niyetli olanlar da kabul ettiler. Ve Túrin onları hemen alıp, o yöreden uzaklaştırdı.

Túrin kaçalı neredeyse bir sene olmuştu ve Beleg devamlı umut kaybederek, hâlâ onu arıyordu.

(Túrin ve Beleg bir araya geldiler)

Beleg endişelendi. “Ne yapacaksın peki?” diye sordu.
“Serbestçe dolaşacağım,” dedi Túrin.

Túrin, “beni Amon Rûdh’da ara!”
“Bir ihtimal, en iyisi budur,” dedi Beleg ve yoluna gitti.

Cüce Mîm Hakkında
Bodur-cüceler uzun süredir akıllardan çıkmıştı, çünkü Mîm onların sonuncusuydu.

“Yaşlıyım,” dedi “ve fakirim. Orkların yaptığı gibi, beni sebepsiz yere öldürmelerine izin verme, efendim.”

Mîm’in evine, yalnızca Doriath ve Nargothrond’daki kadim hikâyelerin hatırladığı ve o ana dek hiçbir insanın görmediği Bar-en-Nibin-noeg’e gelmişlerdi.

Neden aklından geçeni söylemek zorundasın? Güzel sözler boğazına takılıyorsa, en azından sessizlik amacımıza daha fazla uyar.

…o ihtiyar cüce ile daha da sıkı dost oldu ve onun öğütlerini gittikçe daha fazla dinler oldu

Yay ve Miğfer Diyarı
O sene, Dimbar’da düştüğü sanılan Yay ve Miğfer’in, her tür umudun ötesinde yine yükseldiği söylentisi Beleriand’ın dört köşesinde, ormanların altında ve derelerin üstünde, tepelerin arasındaki geçitlerde yayıldı.
(Orklarla çatışma)

Beleg’in Ölümü
Túrin’i, el ve ayaklan zincirlenmiş, bir ağaca bağlanmış halde buldular.
Beleg ile Gwindor ağaçtaki bağları kesti ve Túrin’i alıp kamptan götürdü.
Beleg kılıcı Anglachel’i çekli ve onu kullanarak Túrin’in bağlarını kesti;
Túrin öfke ve korku içinde aniden uyandı ve loşlukta, yalınkılıç üzerine eğilmiş bir şekil görünce, orkların yine ona işkence etmeye geldiğini sanarak büyük bir feryatla ayağa fırladı ve karanlıkta onunla mücadele ederek Anglachel’i kaptı ve Beleg Cúthalion’u düşman sanarak öldürdü.
…dostların en sadığı olan Sağlamyay Beleg, en sevdiği kişinin ellerinde bu şekilde öldü ve Túrin’in yüzüne kazınan bu acı bir daha asla solmadı.

Túrin Nargothrond’da
Gwindor eve döndü ve onun hatırına, Túrin de onunla birlikte kabul edildi
Gwindor onun ismini söyleyecekken, Túrin onu engelledi ve şöyle dedi: “Ben Úmarth oğlu Agarwaen’im (yani Kötükaderli’nin oğlu Kanlekeli), ormandan bir avcı.”
Nargothrond’un kurnaz demircileri kılıç Anglachel’i Túrin için yeniden dövdü ve kılıç simsiyah kalsa da, kenarları solgun bir ateşle parladı.
Sonra Túrin’in kendisi de, o silahla başardıklarının söylentileri yüzünden, Nargothrond’da Mormegil, yani Kara Kılıç olarak bilinir oldu; ama o, kılıca Gurthang, yani Ölüm Demiri adını verdi.

Orodreth’in kızı Finduilas, o ne zaman yakına gelse ya da salondaysa, yüreğinin kıpırdandığını hissediyordu.

Túrin beni sevmiyor, sevmeyecek…
Çünkü onun da teselliye ihtiyacı var,” dedi Finduilas

Nargothrond’un Düşüşü
Túrin’in Nargothrond’a dönüşünün üzerinden beş sene geçtikten sonra
Artık Nargothrond’un tüm güçlerine Túrin komuta ediyordu

Elfler Túrin’in huzuruna getirildiler

Suların Efendisi’nin sözlerini dinle! O, Círdan’a şöyle dedi: ‘Kuzey’in Şerri Sirion’un pınarlarını kirletti ve akarsu parmaklarındaki gücüm çekiliyor. Lâkin daha beteri gelecek. Nargothrond Beyi’ne şöyle söyle: Kalenin kapılarını kapatsın ve dışarı çıkmasın. Gururunun taşlarını gürültülü ırmağa atsın ki, sürüngen şer kapıyı bulamasın.

Túrin habercilere güvenmemişti

Habercilerin gidişinden kısa şüre sonra, Brethil Beyi Handir öldürüldü
Elfler püskürtüldü ve Tumhalad meydanında alt edildi ve Nargothrond’un tüm gururu ve ordusu kuruyup gitti. Kral Orodreth cephede öldürüldü ve Guilin oğlu Gwindor ölümcül bir biçimde yaralandı.

Glaurung kendi ateşini alıkoydu ve yılan gözlerini iri iri açarak Túrin’e baktı. Túrin korkusuzca o gözlerin içine bakarak kılıcını kaldırdı ve hemen ejderhanın korkunç büyüsüne kapıldı ve adeta taşa döndü.

Túrin’in Dor-Lómin’e Dönüşü
Dor-lómin Geçitlerine vardı
O yoldan yürümesinin üzerinden yirmi üç sene geçmiş olmasına rağmen, yol yüreğine kazınmıştı, Morwen’den ayrılırken attığı her adımın acısı o kadar büyüktü. Böylece, sonunda çocukluğunun geçtiği diyara gelmiş oldu.

“Öldüler mi, yoksa köle mi yapıldılar? Yoksa orklar ona saldırdı mı?”
“Kesin olarak bilinmiyor,” dedi yaşlı adam. “Ama kızıyla birlikte gitti…”

“Burada yapacağım ilk iş ölmek olmayacak!” diye bağırdı. Brodda’yı yakalayıp, büyük ıstırabının ve gazabının gücüyle yükseğe kaldırdı ve köpek gibi silkeledi. “Köle halkından Morwen mi dedin? Seni korkak dölü, hırsız, kölelerin kölesi!” Sonra Brodda’yı tepeüstü kendi masasına, Túrin’e saldırmak için ayağa kalkmış olan bir Doğulu’nun suratına fırlattı. Bu düşüşte Brodda’nın boynu kırıldı

“Yolun açık olsun, Dor-lómin Beyi,” dedi Asgon. “Ama bizi unutma. Artık avlanan adamlar olacağız ve gelişin yüzünden Kurt-halkı daha da zalim olacak. Bu yüzden, git ve yanında bizi kurtaracak bir güç olmadan gelme. Elveda!”

Túrin’in Brethil’e Gelişi
“…Burada huzur içinde yaşayacak, ismimden ve soyumdan vazgeçeceğim ve böylece, gölgemi geride bırakacağım, ya da en azından onu sevdiklerime bulaştırmayacağım."
Böylece yeni bir isim aldı ve kendine Turambar dedi ki Yüksek Elf lisanında Kaderin Efendisi anlamına gelir…

Morwen ile Niënor’un Nargothrond Yolculuğu
“Morgoth korkusu beni oğlumun çağrısından alıkoyamaz,” diye yanıt verdi Morwen.

Thingol: “Hızla takip edin,” dedi, “ama kendinizi ona belli etmeyin. Ama Morwen yabana girdiğinde, tehlike tehdit ederse, kendinizi gösterin ve eğer geri dönmezse, elinizden geldiğince koruyun onu…”

Niënor’un grubu takip ettiği ve onlar ırmağı geçmeden, karanlıkta onlara katıldığı anlaşıldı.

Amon Ethir’den izleyenler ejderhanın gelişini gördüler ve dehşete düştüler. Hemen, Morwen ile Niënor’dan itiraz etmeden atlarına binmelerini istediler ve söylendiği gibi doğuya kaçmaya hazırlandılar.

Niënor’un atı çılgınca koşarken tökezlemiş ve Niënor’u yere fırlatmıştı. Yumuşak bir biçimde çimenlerin üzerine düşen Niënor yaralanmamıştı; ama ayağa kalktığında yalnızdı…

Glaurung: “Burada ne arıyorsun?”
Niënor şöyle dedi: “Bir süre burada yaşamış olan Túrin’i arıyorum…”

Sonra gözlerini Niënor’un gözlerine dikti ve Niënor’un iradesi solup gitti. Ve Niënor’a, güneş solmuş, çevresi loşlaşmış gibi geldi ve yavaş yavaş üzerine büyük bir karanlık çöktü ve o karanlıkta boşluk vardı; Niënor hiçbir şey bilmiyordu, hiçbir şey duymuyordu ve hiçbir şey hatırlamıyordu.

…yıldızlar belirdi. Onların ışığında, karanlık bir şeklin taş gibi durduğunu gördü. Niënor öylece bekliyordu ve onun söylediği hiçbir şeyi duymuyor, yanıt vermiyordu. Ama sonunda Mablung onun elini tuttuğunda kıpırdandı ve Mablung’un onu götürmesine izin verdi ve o elini tuttuğu sürece takip etti, ama bıraktığı zaman durdu.

Doriath’ın çitlerine cesaret edebildiklerince yaklaşabildikleri bir yerde bol bulunan ork avcı gruplarından birinin beklenmedik saldırısına uğradılar.

Niënor’a tuhaf bir değişim gelmişti, saçları hızının rüzgârıyla arkasında savrularak, ağaçların arasında bir geyik gibi koşarak, hepsini geride bıraktı. Mablung ile yoldaşları orklara hemen yetişti ve hepsini öldürüp yollarına devam ettiler. Ama Niënor hayalet gibi geçip gitmişti ve daha da kuzeye gitmelerine, günler boyunca aramalarına rağmen ondan en ufak iz bulamadılar.
Sonra, sonunda, Mablung ıstırap ve utançla boynunu bükerek Doriath’a döndü. “Avcılarının başına yeni bir usta bul, beyim,” dedi Kral’a. “Çünkü ben şerefimi yitirdim.”

Niënor Brethil’de
Niënor / koşarak ormana daldı ve giysilerini yırttı, kaçarken teker teker attı, ta ki çıplak kalana dek; ve bütün gün, yürek patlamacasına, avlanan bir hayvan gibi koşmaya devam etti

Tesadüf eseri, Brethil’in ormancılarından bazıları o saatte orklarla savaşmaktan dönüyorlardı…
Turambar irkildi, gözlerini örttü ve titremeye başladı; çünkü Finduilas’ın mezarının üzerinde ölü bir genç kızın hayaletini gördüğünü sanmıştı.

Turambar onu kendi pelerinine sardı ve ormandaki avcı kulübesine kadar taşıdı. Orada bir ateş yaktılar ve kızı örtülere sardılar

“Endişelenme!” dedi Turambar. “Belki de hikâyen henüz anlatılamayacak kadar hüzünlüdür. Ama ben sana bir isim vereceğim ve sana Níniel, yani Gözyaşlarının Kızı, diyeceğim.”

Níniel uzun süre hasta yattı
…genellikle çok huzursuz olsa da, ne elf ne de insan dilinde tek kelime etmiyordu.
“Bu şeyin adı nedir? Çünkü yaşadığım karanlıkta onu kaybettim.”

Níniel ona şöyle dedi: “Şu ana kadar, senden başka her şeyin ismini sordum. Sana ne diyorlar?”
“Turambar,” diye yanıt verdi Turambar.

“Anlamı,” dedi Turambar, “Kara Gölge’nin Efendisi. Çünkü ben de bir karanlık yaşadım, Níniel, içinde değerli şeyleri kaybettiğim bir karanlık

Ve artık Níniel tamamen iyileşmiş, güçlenmiş ve güzelleşmişti ve Turambar artık kendini tutmaktan vazgeçti ve ona evlenme teklif etti. Níniel sevindi; ama Brandir haberi aldığında yüreği burkuldu ve ona şöyle dedi: “Acele etme!...”

Brandir’in sözleri onu huzursuz etmişti ve Turambar’dan bir süre daha beklemesini istedi.

Ya şimdi yabanda savaşmaya gideceğim; ya da seninle evleneceğim ve bir daha asla savaşa gitmeyeceği
Níniel buna gerçekten memnun oldu ve evlenmeyi kabul etti ve yaz ortasında evlendiler
…ama Brandir huzursuzdu ve yüreğindeki gölge gittikçe büyüyordu.

Glaurung’un Gelişi
Turambar’ın ormancılar arasında yaşadığı bu üçüncü sene sona ermeden, Glaurung onların bir süreliğine huzur bulmuş topraklarına saldırmaya başladı
Turambar kalktı ve kılıcı Gurthang’ı alıp savaşa gitti
Kara Kılıç’ın dehşetine hazırlıksız yakalanan orklar bozguna uğradılar ve çoğu öldürüldü. Sonra ormancılar leşleri yığıp, Morgoth’un askerlerini yığın yığın yaktılar ve intikamlarının dumanı kara kara gökyüzüne yükseldi ve rüzgâr onu alıp batıya sürükledi.
Glaurung’un gazabı gerçekten de büyüktü
Bir gün, iki adam Ephel Brandir’den dehşet içinde döndüler, çünkü Büyük Solucan’ı görmüşlerdi.
Turambar Gurthang’ı kınından çekip başının üzerine kaldırdı
“Brethil’in Kara Dikeni,” dedi Turambar: “Ondan korksa iyi olur. Çünkü şunu bilin: bu ejderhanın (ve anlatılanlara göre dölünün tamamının) kaderi öyle ki, kemikten zırhı ne kadar büyük olursa olsun, demirden de sert olsa bile, altı yılan karnı gibi olmak zorunda. Bu yüzden, Brethil insanları, şimdi ben, elimden geldiği şekilde, Glaurung’un karnını aramaya gidiyorum…”

…veda etmek için Níniel’e gittiğinde, Níniel acı acı ağlayarak sarıldı ona. “Gitme, Turambar, yalvarırım!”
Turambar, “sen ve ben daha fazla kaçamayız. Bu diyarda kısılı kaldık…”

Turambar gittikten sonra Níniel taş gibi, kıpırdamadan kalmıştı

Níniel: “Brethil insanları! Ben burada beklemeyeceğim. Beyim başarısız olursa, her tür umut yalan demektir. Ülkeniz ve ormanlarınız tamamen yanacak, evleriniz küle dönecek ve hiç kimse, hiç kimse kaçamayacak. Bu yüzden, neden burada oyalanalım? Ben haberleri ve kader her ne gönderiyorsa onu karşılamaya gidiyorum. Benim gibi düşünenler de benimle gelsin!”

Glaurung’un Ölümü
Sonunda, gece çökerken, Turambar ve yoldaşları Cabed-en-Aras’a geldiler
Turambar ve Hunthor, tam Glaurung’un yolunda olmadıklarından, ejderhanın püskürttüğü alevlerden kurtulmuş olsalar da, o karşıya geçmeden ona saldırmaları gerekiyordu

Turambar tehlikeye aldırmadan yamaç boyunca koşturdu ve ejderhanın tam altına geldi; ama sıcak ve koku o kadar ölümcüldü ki, tökezledi ve düşecek gibi oldu, ama cesaretle arkasından gelen Hunthor kolunu yakaladı ve dengesini bulmasına yardımcı oldu.
…yukarıdan büyük bir taş düştü ve Hunthor’un başına vurdu ve Hunthor suya düşerek oracıkta öldü: Haleth Evi’nin yiğitlerindendi. Bunun üzerine Turambar haykırdı: “Heyhat! Gölgemde yürümek uğursuz! Neden yardım istedim ki? Çünkü artık yalnızsın, Ey Kaderin Efendisi, tıpkı olacağını bilmen gerektiği gibi…”

Turambar Beleg’in Kara Kılıcı’nı çekti ve kolunun ve nefretinin tüm gücüyle yukarıya sapladı ve uzun, açgözlü, ölümcül kılıç kabzasına dek ejderhanın karnına gömüldü.

Glaurung ölüm sancısıyla haykırdı ve sesiyle tüm koruluklar sarsıldı ve Nen Girith’ten izleyenler dehşet içinde donakaldı. Turambar darbe yemiş gibi sendeledi ve aşağı kaydı, kılıcı elinden kurtuldu ve ejderhanın karnını yardı.

…ölmekte olan ejderhanın yattığı yere geldi ve yaralı düşmanına acımasızca baktı ve memnun oldu.

Gurthang’ın kabzası karnından çıkıyordu.
…düşmanına yaklaşarak ayağını karnına dayadı ve Gurthang’ın kabzasını kavrayıp, tüm gücüyle çekmeye çalıştı. Ve Glaurung’un Nargothrond’daki sözleriyle alay ederek bağırdı: “Selam, Morgoth’un Solucanı! Bir daha karşılaştığımız iyi oldu! Şimdi öl ve karanlık götürsün seni! Húrin’in oğlu Túrin’in intikamı böylece alınmış oldu.” Sonra kılıcı çekip çıkardı ve o bunu yaptığında kılıcın ardından kara kanlar fışkırdı ve Túrin’in eline döküldü; Túrin’in eti zehirle yandı, öyle ki, Túrin acıyla haykırdı. Bunun üzerine Glaurung kıpırdandı ve uğursuz gözlerini açıp Turambar’a öyle bir kötülükle baktı ki, Turambar’a, bir okla vurulmuş gibi geldi ve hem bu yüzden, hem de elinin acısı yüzünden düşüp bayıldı ve ejderhanın yanında ölü gibi yattı ve kılıcı da altında kaldı.

Brandir hayretle kalakaldığında, Níniel hızla ondan uzaklaştı ve Brandir onun arkasından seslendi: “Dur, Níniel! Yalnız gitme! Ne bulacağını bilmiyorsun. Ben de seninle geleceğim!”

Níniel, dumanları tüten yıkıntıların arasından koşup, Turambar’ın yanına vardı.

“Turambar, Turambar, geri gel! Beni duy! Uyan! Benim, Níniel. Ejderha öldü, öldü ve yanında yalnızca ben varım.” Ama Turambar yanıt vermedi. Brandir onun feryadını duydu, çünkü yıkıntıların kenarına gelmişti; ama Níniel’e doğru adım atarken, yerinde kalakaldı. Çünkü Níniel’in feryadı üzerine Glaurung son bir kez kıpırdanmış, bedeninden bir ürperti geçmişti ve kötücül gözlerini araladı ve inleyerek konuşurken ay ışığı gözlerinden yansıdı:
“Selam, Húrin’in kızı Niënor. Sondan önce bir kez daha karşılaştık. Sonunda ağabeyini bulduğun için sevin. Artık onu tanıyorsun: arkadan bıçaklayan, düşmanlarına hain, dostlarına vefasız, soydaşları için bir bela, Húrin oğlu Túrin!
Ama yaptıkları arasında en kötüsünü, kendi içinde hissedeceksin.”

Bunun üzerine, Niënor vurulmuş gibi oturakaldı, ama Glaurung öldü ve ejderhanın ölümüyle birlikte onun habis perdesi kalktı ve Niënor’un hafızası gün gün berraklaştı, Haudh-en-Elleth’in üzerine uzandığı günden sonra olanları da unutmamıştı. Ve tüm vücudu dehşet ve ıstırapla sarsıldı. Ama bütün bunları işitmiş olan Brandir perişan olmuş, bir ağaca yaslanmıştı.

Túrin’e bakarak haykırdı: “Elveda, ey iki kez sevdiğim! A Túrin Turambar turún’ ambartanen: yenik düşmüş kaderin efendisi! Ey öldüğü için mutlu olan!” Sonra, onu ele geçiren acı ve dehşetle perişan halde, çılgınca oradan kaçtı…

Hızla Cabed-en-Aras’ın kıyısına geldi, orada durdu ve bağırarak gürültülü sulara baktı: “Ey su! Húrin kızı Níniel Niënor’u al; Morwen’in Yaslı, Yaslı kızını! Beni al ve Deniz’e götür!”
Sonra kendini aşağı attı: karanlık uçurum beyaz lekeyi yuttu, ırmağın kükremesi feryadını boğdu.

“…Kaderlerinin kara gölgesini Brethil’e getirdiler. Sonlarını burada buldular ve bu topraklar bu ızdırabı atamayacak bir daha. Artık buraya Brethil demeyin, Halethrim diyarı demeyin, Sarch nia Chîn Húrin, yani Húrin’in Çocuklarının Mezarı deyin!”

Túrinin Ölümü
Glaurung öldüğünde kara baygınlığı geçti ve bir kez daha derin derin nefes almaya başladı
Túrin, zaferini ve elindeki yakıcı zehri hatırlayarak ayağa fırladı.
…sabahın gri ışığında Nen Girith’e geldi
Sonra, bunun Túrin’in huzursuz ruhu olduğunu sanarak dehşete kapıldılar ve kadınlar haykırarak gözlerini kapattı.
Níniel nerede?
Ama insanlar yüzlerini ondan çevirdiler ve Brandir sonunda, “Níniel burada değil,” dedi.

“…Húrin oğlu Túrin ve seni bir daha görmemek için kendini Cabed-en-Aras’a fırlattı. Níniel! Níniel, ha? Hayır, Húrin kızı Niënor.”

Gurthang’ı kaldırdı, Brandir’i biçti ve öldürdü.
Sonra Túrin aklını yitirmiş gibi yabani ormana daldı, bir Orta Dünya’ya ve tüm insan hayatına küfrediyor, bir Níniel’e yakarıyordu.
Mablung onu selamladı
…bana ailemden haber verin.
“Ey güzel Niënor! Demek Doriath’tan ejderhaya ve ejderhadan bana kaçtı. Talihin ne tatlı bir lütfu! Böğürtlen kadar esmerdi, saçları simsiyahtı ve bir elf çocuğu kadar narindi, başkasıyla karıştırmak imkânsızdı!”

Sonra, rüzgâr gibi kaçtı onlardan ve elflerin içi hayret ve korkuyla doldu.

Túrin onlardan önce koşup Cabed-en-Aras’a vardı
Túrin kabzayı yere yasladı ve kendini Gurthang’ın ucuna fırlattı ve kara kılıç onun canını aldı.
Ve bütün bunlar bittiği zaman, elf ve insan ozanları ağıt yaktı, Turambar’ın yiğitliğini ve Níniel’in güzelliğini anlattılar.

Túrin ile Niënor’un ölümlerinden sonra, Morgoth kötü amacını daha da ilerletmek için Húrin’i tutsaklıktan salıverdi. Húrin dolana dolana Brethil Ormanı’na vardı ve akşam vakti Teiglin Geçitlerine, Glaurung’un yakıldığı yere, Cabed Naeramarth’ın kenarına dikilmiş büyük taşa geldi.
…taşın gölgesinde, dizleri üzerine çöküp eğilmiş biri vardı.
“Eledhwen! Eledhwen!” diye haykırdı Húrin; ve Eledhwen kalkıp, öne doğru sendeledi, Húrin onu yakalayıp kollarına aldı.
“Sonunda geldin,” dedi Morwen. “Çok uzun zaman bekledim.”
“Ama geç kaldın,” dedi Morwen, “çok geç. Onları kaybettik.”
“Biliyorsan, anlat bana! Kızımız oğlumuzu nasıl buldu?”
Ama Húrin yanıt vermedi ve Morwen’i kollarına alarak taşın yanına oturdu ve bir daha konuşmadılar. Güneş battı ve Morwen içini çekerek Húrin’in elini tuttu ve kıpırtısız kaldı ve Húrin onun öldüğünü anladı.
The Children of Húrin
Türkçeleştiren: Niran Elçi
İthaki Yayınları, 2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder