J.
R. R. Tolkien - Húrin'in Çocukları
Giriş
Kadim Günlerde Orta Dünya
Túrin, Ayııkvadi’deki Elrond Divanı’ndan altı bin beş yüz
sene kadar önce, Dor-lómin’de, Beleriand Vakayinameleri’nde kaydedildiği
şekliyle, “senenin kış mevsiminde, keder alametleri ile” doğdu.
Kaderin isminde değil, sende saklı.
Túrin’in korkunç kaderi Beleriand’da ve kuzeydeki diyarlarda
gerçekleşti.
Beleriand savaşlarının sonuncu ve en büyük çatışmaları
yapılırken daha çocuk olsa da, savaşın kasıp kavurduğu bir dünyaya doğmuştu.
Kuzeyde Beleriand sınırlarını, ötesinde Húrin’in ülkesi
Dor-lómin ve Hithlum’un bir parçasının bulunduğu Ered Wethrin, yani Gölge
Dağları oluşturmuş gibi görünmektedir; doğuda Beleriand Mavi Dağların
eteklerine dek uzanır.
Túrinin Çocukluğu
Hador Altınbaş bir Edain beyiydi ve Eldar tarafından çok
sevilirdi.
Kızı Glóredhel, Brethil insanlarının beyi olan Haltnir oğlu
Haldir ile evlendi ve aynı düğünde, oğlu Uzun Galdor, Halmir’in kızı Hareth ile
evlendi.
Galdor ile Hareth’in iki oğlu oldu: Húrin ile Huor.
Húrin, Bëor Evi’nden Bregolas’ın oğlu Baragund’un kızı
Morwen ile evlendi
Húrin ile Morwen’in en büyük çocuklarının adı Túrin’di
Morwen Húrin’e bir de kız evlat verdi ve ona Urwen adını
verdiler; ama kısa ömründe tanıyan herkes ona Lalaith, yani Kahkaha diyordu.
…bizim için zaman kısa, umudumuz ve gücümüz az zamanda solup
gider.
Noldor’un Orta Dünya’ya dönüşünün dört yüz altmış dokuzuncu
senesinde, elfler ve insanlar arasında bir umut doğdu; çünkü aralarında, Beren
ile Luthien’in başarılarına ve Morgoth’un Angband’da, kendi tahtında mahcup
edildiğine dair söylentiler dolaşıyordu
Ve o senenin güzünde, kurşuni göklerin altında, Kuzey’den
uğursuz bir rüzgâr gelerek onların sözlerini haklı çıkardı. Habis Nefes adı
verildi ona, çünkü hastalık getirmişti
O sene, Húrin oğlu Túrin daha beş yaşındaydı ve bahar
başında kız kardeşi Urwen üç yaşına basmıştı.
…neden artık Lalaith dememem gerekiyor?” “Çünkü Urwen öldü
ve bu evde kahkaha dindi,” diye yanıt verdi annesi.
Húrin açık açık yas tuttu, bir ağıt yakmak için arpını eline
aldı; ama yapamadı, arpını kırdı ve dışarı çıkarken elini Kuzey’e doğru
kaldırarak haykırdı: “Ey Orta Dünya’yı mahveden, umarım seninle yüz yüze gelir,
beyim Fingolfin’in yaptığı gibi mahvederim!”
…korkusundan kaçan bir adam, asıl onun kollarına koştuğunu
keşfedebilir.
“Tedbir, kuşkusuz,” dedi Húrin; ama huzursuz görünüyordu.
“Ama ileri bakan biri şunu görmeli: hiçbir şey eskisi gibi kalmayacak.
…sen yükseklere bakıyorsun, ama ben düşmekten korkuyorum.
Túrin’in doğum günü sabahı Húrin oğluna bir armağan verdi,
elf yapımı bir bıçak
Bu acı bir bıçaktır ve çelik yalnızca onu kullanabilene
hizmet eder. Başka her şey kadar elini de kesebilir.
Turin bçağı Sador’a verdi/hediye etti.
Túrin, o gün Barad Eithel’e doğru yola çıkacaklarını
öğrendi.
Lacho calad! Drego morn! Alevlen Işık! Kaç Gece!
Sayısız Gözyaşı Savaşı
Nirnaeth Arnoediad
Fingon, Morgoth’un gazabının uyandığını, meydan okumalarının
kabul edileceğini anladı ve yüreğine kuşkunun gölgesi düştü.
Morgoth düşmanlarının yaptığı ve planladığı şeylerin çoğunu
biliyordu
Turgon ile Fingon’un yanında duran Húrin’in buluşmasının,
savaşın ortasında mutlu bir buluşma olduğu söylenir.
Angband’ın yüksek kumandanı Gothmog gelmişti ve o, elf
orduları arasına karanlık bir kama sürdü, Kral Fingon’u kuşattı
Haşin bir karşılaşma oldu.
…bir balrog gelip, çelikten bir maşa ile onu yakalayana dek
Gothmog ile savaştı.
Bunun üzerine Gothmog kara baltası ile biçti onu ve
yarılırken Fingon’un miğferinden beyaz bir alev fışkırdı. Noldor Kralı bu
şekilde öldü
Húrin Turgon’a şöyle dedi: “Henüz zaman varken, beyim, hemen
git! Çünkü sen Fingolfin Evi’nden geriye kalan son kişisin ve Eldar’ın son
umudu sende yaşıyor. Gondolin ayakta kaldığı sürece, Morgoth’un yüreği yine de
korku bilecek.
Húrin sonunda yalnız kalmıştı.
…orklar Húrin’i elleriyle yakaladılar
Húrin ve Morgoth’un Sözleri
Artık Fingon’un ülkesi yoktu
Húrin Morgoth’un huzuruna getirildi,
Turgon’un Kalesi'nin yerini söylemesi ve Kral’ın öğütleri
hakkında bildiği başka her şeyi açıklaması karşılığında, dilediği gibi gitmek
ile Morgoth’un kumandanlarının en büyüğü olarak güç ve rütbe sahibi olmak
arasında bir seçim önerdi.
Morgoth uzun kolunu Dor-lómin’e doğru uzattı ve şu sözlerle
Húrin, Morwen ve soylarını lanetledi: “Görün! Zihnimin gölgesi her gittikleri
yerde üstlerine çökecek ve nefretim onları dünyanın sonuna dek takip edecek.”
Húrin’i Angband’a geri götürerek, Thangorodrim’in, batıda
uzak Hithlum diyarını, güneyde Beleriand topraklarını görebileceği yüksek bir
yerinde taştan bir sandalyeye oturttu.
“Şimdi orada otur,” dedi Morgoth, “ve bana teslim
ettiklerinin üzerine şerrin ve ümitsizliğin çöktüğü toprakları izle. Çünkü sen
benimle alay etmeye cüret ettin ve Arda’nın Yazgılarının efendisi Melkor’un
gücünü sorguladın. Bu yüzden, benim gözlerimle göreceksin ve benim kulaklarımla
işiteceksin ve hiçbir şey senden saklanamayacak.”
Túrin’in Ayrılışı
…geriye, Brethil’e ancak üç adam dönebildi sonunda ve
Hador’un kızı Glóredhel Haldir’in düştüğünü öğrenince üzüntüye kapıldı ve öldü.
Doğulular sürü sürü gelmiş, Hador halkına zulmediyorlar,
sahip oldukları her şeyi çalıyorlar, onları köleleştiriyorlardı.
Ama henüz Dor-lómin’in Hanımı’na el sürmeye ya da onu
evinden çıkarmaya cesaret edemiyorlardı; çünkü aralarında, onun tehlikeli
olduğuna, beyaz-şeytanlarla ilişkisi olan bir cadı olduğuna dair bir söylenti
dolaşıyordu
Hemen git! Beni bekleme! Ama çocuğunun doğumu yaklaşıyordu,
yol zor ve tehlikeli olacaktı; ne kadar çok kişi giderse, kaçış umudu o kadar
azalırdı.
Túrin’e şöyle dedi: “Baban gelmiyor. Bu yüzden sen
gitmelisin, hem de yakında. O da böyle isterdi.”
…köle nedir?” dedi Túrin.
“Eskiden insan olan, ama hayvan muamelesi gören bir insan,”
diye yanıt verdi Sador.
“Morwen, Morwen, seni bir daha ne zaman göreceğim?” Eşikte
durmakta olan Morwen, ağaçlıklı tepelerdeki bu feryadı duydu ve kapı direğini
öyle sıkı kavradı ki parmakları yırtıldı. Bu, Túrin’in acılarının ilkiydi.
Túrin gittikten sonra, senenin başlarında, Morwen çocuğunu
doğurdu ve ona Niënor, yani Yas adını verdi
Doriath sınırlarına ulaştılar. Ama orada şaşırdılar ve
kraliçenin labirentlerine düştüler ve kaybolarak, yiyecekleri tükenene dek
patikasız ağaçlıklarda dolandılar.
Beleg onların feryatlarını duydu ve yanlarına geldi ve
onlara yiyecek içecek verirken isimlerini ve nereden geldiklerini öğrendi
Böylece, Túrin Esgalduin üzerindeki büyük köprüye geldi ve
Thingol’un malikânesinin kapılarından geçti ve çocuk haliyle, o zamana dek
Beren dışında hiçbir ölümlü insanın görmediği Menegroth’un harikalarına baktı.
Thingol onları merhametle karşıladı
Túrin’i dizine oturttu. Ve bunu görenler hayret ettiler,
çünkü bu, Thingol’un Túrin’i evlat edindiğinin işaretiydi
Bir ihtimal, öyle bir zaman gelir ki, babanın Hithlum’daki
yurdunu yeniden ele geçirirsin; ama şimdilik burada sevgi içinde yaşa.
Túrin’in Doriath’taki hayatı böyle başladı. Koruyucuları
Gethron ile Grithnir bir süre onunla kaldı
Gethron ayrıldı ve Thingol ona rehberlik edecek, onu
koruyacak eşlikçiler göndereli ve bu eşlikçiler Morwen’e Thingol’dan mesaj
götürdüler.
Túrin Thingol’un habercilerinin dönüşünü dört gözle bekliyordu
ve onlar yalnız dönünce koruluklara kaçtı ve ağladı, çünkü Melian’ın çağrısını
biliyordu ve Morwen’in geleceğini ummuştu. Bu, Túrin’in ikinci acısıydı.
Hador’un Miğferi Thingol’un ellerine verildi.
Onda, takanı yaralanmaktan ve ölümden koruyan bir güç vardı
Túrin Doriath’ta
Túrin Menegroth malikânelerinde dokuz sene yaşadı.
On yedi yaşına bastığı sene, Túrin’in ızdırabı yenilendi;
çünkü o sene evinden aldığı haberler kesilmişti.
“Zincir zırh, kılıç ve boyuma uygun bir kalkan, beyim,” diye
yanıt verdi Túrin. “Aynı zamanda, izninle, atalarımın Ejder-miğferini
istiyorum.”
“İstediklerini alacaksın,” dedi Thingo
“Yüreğim Doriath Bataklıklarının ötesine gitmemi söylüyor,”
dedi Túrin. “Çünkü ben savunma yapmayı değil, düşmanımıza saldırmayı
istiyorum.”
…yüreğinin hararetinden ve soğuğundan kork ve elinden
geliyorsa sabırlı olmaya gayret et.
Üç sene böyle geçti ve bu süre içinde Túrin Thingol’un malikânesine
nadiren geldi
…artık görünüşüne ve tavırlarına da dikkat etmiyordu
Saeros sabahleyin, Túrin bataklıklara dönme niyetiyle
Menegroth’tan ayrılırken, ona pusu kurdu.
Túrin uzun süredir zorlu bir okulda eğitim görüyordu ve
elfler kadar çevik, ama daha güçlü olmuştu. Kısa sürede üstünlüğü ele geçirdi
ve Saeros’un kılıç kolunu yaralayarak, onun merhametine kalmasını sağladı.
Saeros, çılgınca koşmaya devam etti ve sonunda Esgalduin’i
besleyen bir derenin yüksek kayalıkların arasından derin bir yarığa döküldüğü
yerin kenarına geldi
Saeros düştü, suyun içindeki büyük bir taşa çarptı.
Mablung ciddi bir tavırla konuştu: “Heyhat! Yalnız şimdi
bizimle birlikte geri dönmelisin Túrin, zira Kral bu fiiliyat hakkında hüküm
vermeli.”
“Bunu ben istemedim, ama yasını da tutmuyorum,” dedi Túrin.
Mablung: Üzerinde bir gölge var. Yeniden karşılaştığımızda,
onun daha da koyulaşmamış olmasını dilerim.
Kral olanları duyduğu zaman şöyle dedi: “Bu eksiksiz bir
biçimde dinlemem gereken acı bir mesele. Danışmanım Saeros öldürülmüş,
evlatlığım Túrin kaçmış olsa dahi, yarın yargı makamına oturacak ve hükmümü
açıklamadan önce her şeyi gerektiği gibi dinleyeceğim.”
“Húrin oğlu Túrin’in dostu olarak mı konuşuyorsun?” dedi
Thingol. “Öyleydim, lâkin hakikati daha uzun vakittir, daha fazla seviyorum,”
diye yanıt verdi Mablung. “Beni sonuna dek dinleyin, beyim!”
“Bu nankör bir evlatlık ve aslında konumuna göre fazla
gururlu bir insan. Beni ve kanunumu küçük gören birini nasıl barındırabilirim,
pişmanlık duymayan birini nasıl affederim? Kararım bu olmalı. Túrin’i
Doriath’tan sürüyorum…”
Beleg telaşla içeri girdi ve haykırdı: “Beyim, konuşabilir
miyim?”
Ona münasebetsizlik edildiğini ve kışkırtıldığını hesaba
katarak, Túrin’de bulunabilecek hataları affediyorum. Ve gerçekten de ona
yanlış davranan, onun söylediği gibi, danışmanlarımdan biri olduğundan ötürü,
bu affı kendisinin talep etmesi gerekmeyecek, her nerede bulunabilirse, ona ben
göndereceğim ve onu şerefle evime geri çağıracağım.
Thingol Beleg’e şöyle dedi: “Artık arayış konusunda umudum
var! İyi dileklerimle git ve şayet bulursan, bildiğin gibi koru onu ve
rehberlik et ona.
Beleg Anglachel’i seçti; ve bu büyük ün sahibi bir kılıçtı
ve alev alev yanan bir yıldız olarak gökyüzünden düşen demirden yapıldığı için
bu ismi almıştı; yeryüzünden çıkarılan her tür demiri yarabilirdi.
Túrin Haydutlar Arasında
Kral’ın kovalayacağı bir kanun kaçağı olduğunu düşünen Túrin
(…) Teiglin’in güneyindeki koruluklara geldi.
Orada, Nirnaeth’e gelmeden, dağınık evlerde pek çok insan
yaşıyordu
Avlanıyor, bulabildikleri yiyecekleri topluyorlardı; ama
açlık ve başka ihtiyaçlar tarafından güdülürken çoğu soygunculuğa başlıyor ve
zalimleşiyordu. Kışın, tıpkı kurtlar gibi korkuluyordu onlardan ve evlerini
savunmaya devam edenler onlara Gaur-waith, kurt-adam diyordu.
En katı yüreklileri, bir kadını öldürdüğü için Dor-lómin’de
aranan, Andróg adında biriydi (kendine verdiği isimle Forweg)
…onların bölgesine girdiği zaman Túrin’in hemen farkına
varmışlardı.
Kısa zamanda onların takdirini kazandı, çünkü güçlü ve
yiğitti ve ormanda onlardan daha becerikliydi ve ona güveniyorlardı,
Hador’un halkından olanlar onun çevresinde toplandılar ve
onu reis kabul ettiler ve daha az iyi niyetli olanlar da kabul ettiler. Ve
Túrin onları hemen alıp, o yöreden uzaklaştırdı.
Túrin kaçalı neredeyse bir sene olmuştu ve Beleg devamlı
umut kaybederek, hâlâ onu arıyordu.
(Túrin ve Beleg bir araya geldiler)
Beleg endişelendi. “Ne yapacaksın peki?” diye sordu.
“Serbestçe dolaşacağım,” dedi Túrin.
Túrin, “beni Amon Rûdh’da ara!”
“Bir ihtimal, en iyisi budur,” dedi Beleg ve yoluna gitti.
Cüce Mîm Hakkında
Bodur-cüceler uzun süredir akıllardan çıkmıştı, çünkü Mîm
onların sonuncusuydu.
“Yaşlıyım,” dedi “ve fakirim. Orkların yaptığı gibi, beni
sebepsiz yere öldürmelerine izin verme, efendim.”
Mîm’in evine, yalnızca Doriath ve Nargothrond’daki kadim hikâyelerin
hatırladığı ve o ana dek hiçbir insanın görmediği Bar-en-Nibin-noeg’e
gelmişlerdi.
Neden aklından geçeni söylemek zorundasın? Güzel sözler
boğazına takılıyorsa, en azından sessizlik amacımıza daha fazla uyar.
…o ihtiyar cüce ile daha da sıkı dost oldu ve onun
öğütlerini gittikçe daha fazla dinler oldu
Yay ve Miğfer Diyarı
O sene, Dimbar’da düştüğü sanılan Yay ve Miğfer’in, her tür
umudun ötesinde yine yükseldiği söylentisi Beleriand’ın dört
köşesinde, ormanların altında ve derelerin üstünde, tepelerin arasındaki
geçitlerde yayıldı.
(Orklarla çatışma)
Beleg’in Ölümü
Túrin’i, el ve ayaklan zincirlenmiş, bir ağaca bağlanmış
halde buldular.
Beleg ile Gwindor ağaçtaki bağları kesti ve Túrin’i alıp
kamptan götürdü.
Beleg kılıcı Anglachel’i çekli ve onu kullanarak Túrin’in
bağlarını kesti;
Túrin öfke ve korku içinde aniden uyandı ve loşlukta,
yalınkılıç üzerine eğilmiş bir şekil görünce, orkların yine ona işkence etmeye
geldiğini sanarak büyük bir feryatla ayağa fırladı ve karanlıkta onunla
mücadele ederek Anglachel’i kaptı ve Beleg Cúthalion’u düşman sanarak öldürdü.
…dostların en sadığı olan Sağlamyay Beleg, en sevdiği
kişinin ellerinde bu şekilde öldü ve Túrin’in yüzüne kazınan bu acı bir daha
asla solmadı.
Túrin Nargothrond’da
Gwindor eve döndü ve onun hatırına, Túrin de onunla birlikte
kabul edildi
Gwindor onun ismini söyleyecekken, Túrin onu engelledi ve
şöyle dedi: “Ben Úmarth oğlu Agarwaen’im (yani Kötükaderli’nin oğlu Kanlekeli),
ormandan bir avcı.”
Nargothrond’un kurnaz demircileri kılıç Anglachel’i Túrin
için yeniden dövdü ve kılıç simsiyah kalsa da, kenarları solgun bir ateşle
parladı.
Sonra Túrin’in kendisi de, o silahla başardıklarının
söylentileri yüzünden, Nargothrond’da Mormegil, yani Kara Kılıç olarak bilinir
oldu; ama o, kılıca Gurthang, yani Ölüm Demiri adını verdi.
Orodreth’in kızı Finduilas, o ne zaman yakına gelse ya da
salondaysa, yüreğinin kıpırdandığını hissediyordu.
Túrin beni sevmiyor, sevmeyecek…
Çünkü onun da teselliye ihtiyacı var,” dedi Finduilas
Nargothrond’un Düşüşü
Túrin’in Nargothrond’a dönüşünün üzerinden beş sene
geçtikten sonra
Artık Nargothrond’un tüm güçlerine Túrin komuta ediyordu
Elfler Túrin’in huzuruna getirildiler
Suların Efendisi’nin sözlerini dinle! O, Círdan’a şöyle
dedi: ‘Kuzey’in Şerri Sirion’un pınarlarını kirletti ve akarsu parmaklarındaki
gücüm çekiliyor. Lâkin daha beteri gelecek. Nargothrond Beyi’ne şöyle söyle:
Kalenin kapılarını kapatsın ve dışarı çıkmasın. Gururunun taşlarını gürültülü
ırmağa atsın ki, sürüngen şer kapıyı bulamasın.
Túrin habercilere güvenmemişti
Habercilerin gidişinden kısa şüre sonra, Brethil Beyi Handir
öldürüldü
Elfler püskürtüldü ve Tumhalad meydanında alt edildi ve
Nargothrond’un tüm gururu ve ordusu kuruyup gitti. Kral Orodreth cephede
öldürüldü ve Guilin oğlu Gwindor ölümcül bir biçimde yaralandı.
Glaurung kendi ateşini alıkoydu ve yılan gözlerini iri iri açarak
Túrin’e baktı. Túrin korkusuzca o gözlerin içine bakarak kılıcını kaldırdı ve
hemen ejderhanın korkunç büyüsüne kapıldı ve adeta taşa döndü.
Túrin’in Dor-Lómin’e Dönüşü
Dor-lómin Geçitlerine vardı
O yoldan yürümesinin üzerinden yirmi üç sene geçmiş olmasına
rağmen, yol yüreğine kazınmıştı, Morwen’den ayrılırken attığı her adımın acısı
o kadar büyüktü. Böylece, sonunda çocukluğunun geçtiği diyara gelmiş oldu.
“Öldüler mi, yoksa köle mi yapıldılar? Yoksa orklar ona
saldırdı mı?”
“Kesin olarak bilinmiyor,” dedi yaşlı adam. “Ama kızıyla
birlikte gitti…”
“Burada yapacağım ilk iş ölmek olmayacak!” diye bağırdı.
Brodda’yı yakalayıp, büyük ıstırabının ve gazabının gücüyle yükseğe kaldırdı ve
köpek gibi silkeledi. “Köle halkından Morwen mi dedin? Seni korkak dölü,
hırsız, kölelerin kölesi!” Sonra Brodda’yı tepeüstü kendi masasına, Túrin’e
saldırmak için ayağa kalkmış olan bir Doğulu’nun suratına fırlattı. Bu düşüşte
Brodda’nın boynu kırıldı
“Yolun açık olsun, Dor-lómin Beyi,” dedi Asgon. “Ama bizi
unutma. Artık avlanan adamlar olacağız ve gelişin yüzünden Kurt-halkı daha da
zalim olacak. Bu yüzden, git ve yanında bizi kurtaracak bir güç olmadan gelme.
Elveda!”
Túrin’in Brethil’e Gelişi
“…Burada huzur içinde yaşayacak, ismimden ve soyumdan vazgeçeceğim
ve böylece, gölgemi geride bırakacağım, ya da en azından onu sevdiklerime
bulaştırmayacağım."
Böylece yeni bir isim aldı ve kendine Turambar dedi ki
Yüksek Elf lisanında Kaderin Efendisi anlamına gelir…
Morwen ile Niënor’un Nargothrond Yolculuğu
“Morgoth korkusu beni oğlumun çağrısından alıkoyamaz,” diye
yanıt verdi Morwen.
Thingol: “Hızla takip edin,” dedi, “ama kendinizi ona belli
etmeyin. Ama Morwen yabana girdiğinde, tehlike tehdit ederse, kendinizi gösterin
ve eğer geri dönmezse, elinizden geldiğince koruyun onu…”
Niënor’un grubu takip ettiği ve onlar ırmağı geçmeden,
karanlıkta onlara katıldığı anlaşıldı.
Amon Ethir’den izleyenler ejderhanın gelişini gördüler ve
dehşete düştüler. Hemen, Morwen ile Niënor’dan itiraz etmeden atlarına
binmelerini istediler ve söylendiği gibi doğuya kaçmaya hazırlandılar.
Niënor’un atı çılgınca koşarken tökezlemiş ve Niënor’u yere
fırlatmıştı. Yumuşak bir biçimde çimenlerin üzerine düşen Niënor yaralanmamıştı;
ama ayağa kalktığında yalnızdı…
Glaurung: “Burada ne arıyorsun?”
Niënor şöyle dedi: “Bir süre burada yaşamış olan Túrin’i
arıyorum…”
Sonra gözlerini Niënor’un gözlerine dikti ve Niënor’un
iradesi solup gitti. Ve Niënor’a, güneş solmuş, çevresi loşlaşmış gibi geldi ve
yavaş yavaş üzerine büyük bir karanlık çöktü ve o karanlıkta boşluk vardı;
Niënor hiçbir şey bilmiyordu, hiçbir şey duymuyordu ve hiçbir şey
hatırlamıyordu.
…yıldızlar belirdi. Onların ışığında, karanlık bir şeklin
taş gibi durduğunu gördü. Niënor öylece bekliyordu ve onun söylediği hiçbir
şeyi duymuyor, yanıt vermiyordu. Ama sonunda Mablung onun elini tuttuğunda
kıpırdandı ve Mablung’un onu götürmesine izin verdi ve o elini tuttuğu sürece
takip etti, ama bıraktığı zaman durdu.
Doriath’ın çitlerine cesaret edebildiklerince
yaklaşabildikleri bir yerde bol bulunan ork avcı gruplarından birinin
beklenmedik saldırısına uğradılar.
Niënor’a tuhaf bir değişim gelmişti, saçları hızının rüzgârıyla
arkasında savrularak, ağaçların arasında bir geyik gibi koşarak, hepsini geride
bıraktı. Mablung ile yoldaşları orklara hemen yetişti ve hepsini öldürüp
yollarına devam ettiler. Ama Niënor hayalet gibi geçip gitmişti ve daha da
kuzeye gitmelerine, günler boyunca aramalarına rağmen ondan en ufak iz
bulamadılar.
Sonra, sonunda, Mablung ıstırap ve utançla boynunu bükerek
Doriath’a döndü. “Avcılarının başına yeni bir usta bul, beyim,” dedi Kral’a.
“Çünkü ben şerefimi yitirdim.”
Niënor Brethil’de
Niënor / koşarak ormana daldı ve giysilerini yırttı,
kaçarken teker teker attı, ta ki çıplak kalana dek; ve bütün gün, yürek
patlamacasına, avlanan bir hayvan gibi koşmaya devam etti
Tesadüf eseri, Brethil’in ormancılarından bazıları o saatte
orklarla savaşmaktan dönüyorlardı…
Turambar irkildi, gözlerini örttü ve titremeye başladı;
çünkü Finduilas’ın mezarının üzerinde ölü bir genç kızın hayaletini gördüğünü
sanmıştı.
Turambar onu kendi pelerinine sardı ve ormandaki avcı
kulübesine kadar taşıdı. Orada bir ateş yaktılar ve kızı örtülere sardılar
“Endişelenme!” dedi Turambar. “Belki de hikâyen henüz
anlatılamayacak kadar hüzünlüdür. Ama ben sana bir isim vereceğim ve sana
Níniel, yani Gözyaşlarının Kızı, diyeceğim.”
Níniel uzun süre hasta yattı
…genellikle çok huzursuz olsa da, ne elf ne de insan dilinde
tek kelime etmiyordu.
“Bu şeyin adı nedir? Çünkü yaşadığım karanlıkta onu
kaybettim.”
Níniel ona şöyle dedi: “Şu ana kadar, senden başka her şeyin
ismini sordum. Sana ne diyorlar?”
“Turambar,” diye yanıt verdi Turambar.
“Anlamı,” dedi Turambar, “Kara Gölge’nin Efendisi. Çünkü ben
de bir karanlık yaşadım, Níniel, içinde değerli şeyleri kaybettiğim bir
karanlık
Ve artık Níniel tamamen iyileşmiş, güçlenmiş ve güzelleşmişti
ve Turambar artık kendini tutmaktan vazgeçti ve ona evlenme teklif etti. Níniel
sevindi; ama Brandir haberi aldığında yüreği burkuldu ve ona şöyle dedi: “Acele
etme!...”
Brandir’in sözleri onu huzursuz etmişti ve Turambar’dan bir
süre daha beklemesini istedi.
Ya şimdi yabanda savaşmaya gideceğim; ya da seninle evleneceğim
ve bir daha asla savaşa gitmeyeceği
Níniel buna gerçekten memnun oldu ve evlenmeyi kabul etti ve
yaz ortasında evlendiler
…ama Brandir huzursuzdu ve yüreğindeki gölge gittikçe
büyüyordu.
Glaurung’un Gelişi
Turambar’ın ormancılar arasında yaşadığı bu üçüncü sene sona
ermeden, Glaurung onların bir süreliğine huzur bulmuş topraklarına saldırmaya
başladı
Turambar kalktı ve kılıcı Gurthang’ı alıp savaşa gitti
Kara Kılıç’ın dehşetine hazırlıksız yakalanan orklar bozguna
uğradılar ve çoğu öldürüldü. Sonra ormancılar leşleri yığıp, Morgoth’un
askerlerini yığın yığın yaktılar ve intikamlarının dumanı kara kara gökyüzüne
yükseldi ve rüzgâr onu alıp batıya sürükledi.
Glaurung’un gazabı gerçekten de büyüktü
Bir gün, iki adam Ephel Brandir’den dehşet içinde döndüler,
çünkü Büyük Solucan’ı görmüşlerdi.
Turambar Gurthang’ı kınından çekip başının üzerine kaldırdı
“Brethil’in Kara Dikeni,” dedi Turambar: “Ondan korksa iyi
olur. Çünkü şunu bilin: bu ejderhanın (ve anlatılanlara göre dölünün tamamının)
kaderi öyle ki, kemikten zırhı ne kadar büyük olursa olsun, demirden de sert
olsa bile, altı yılan karnı gibi olmak zorunda. Bu yüzden, Brethil insanları,
şimdi ben, elimden geldiği şekilde, Glaurung’un karnını aramaya gidiyorum…”
…veda etmek için Níniel’e gittiğinde, Níniel acı acı
ağlayarak sarıldı ona. “Gitme, Turambar, yalvarırım!”
Turambar, “sen ve ben daha fazla kaçamayız. Bu diyarda
kısılı kaldık…”
Turambar gittikten sonra Níniel taş gibi, kıpırdamadan
kalmıştı
Níniel: “Brethil insanları! Ben burada beklemeyeceğim. Beyim
başarısız olursa, her tür umut yalan demektir. Ülkeniz ve ormanlarınız tamamen
yanacak, evleriniz küle dönecek ve hiç kimse, hiç kimse kaçamayacak. Bu yüzden,
neden burada oyalanalım? Ben haberleri ve kader her ne gönderiyorsa onu
karşılamaya gidiyorum. Benim gibi düşünenler de benimle gelsin!”
Glaurung’un Ölümü
Sonunda, gece çökerken, Turambar ve yoldaşları
Cabed-en-Aras’a geldiler
Turambar ve Hunthor, tam Glaurung’un yolunda
olmadıklarından, ejderhanın püskürttüğü alevlerden kurtulmuş olsalar da, o
karşıya geçmeden ona saldırmaları gerekiyordu
Turambar tehlikeye aldırmadan yamaç boyunca koşturdu ve
ejderhanın tam altına geldi; ama sıcak ve koku o kadar ölümcüldü ki, tökezledi
ve düşecek gibi oldu, ama cesaretle arkasından gelen Hunthor kolunu yakaladı ve
dengesini bulmasına yardımcı oldu.
…yukarıdan büyük bir taş düştü ve Hunthor’un başına vurdu ve
Hunthor suya düşerek oracıkta öldü: Haleth Evi’nin yiğitlerindendi. Bunun
üzerine Turambar haykırdı: “Heyhat! Gölgemde yürümek uğursuz! Neden yardım istedim
ki? Çünkü artık yalnızsın, Ey Kaderin Efendisi, tıpkı olacağını bilmen
gerektiği gibi…”
Turambar Beleg’in Kara Kılıcı’nı çekti ve kolunun ve
nefretinin tüm gücüyle yukarıya sapladı ve uzun, açgözlü, ölümcül kılıç
kabzasına dek ejderhanın karnına gömüldü.
Glaurung ölüm sancısıyla haykırdı ve sesiyle tüm koruluklar
sarsıldı ve Nen Girith’ten izleyenler dehşet içinde donakaldı. Turambar darbe
yemiş gibi sendeledi ve aşağı kaydı, kılıcı elinden kurtuldu ve ejderhanın
karnını yardı.
…ölmekte olan ejderhanın yattığı yere geldi ve yaralı
düşmanına acımasızca baktı ve memnun oldu.
Gurthang’ın kabzası karnından çıkıyordu.
…düşmanına yaklaşarak ayağını karnına dayadı ve Gurthang’ın
kabzasını kavrayıp, tüm gücüyle çekmeye çalıştı. Ve Glaurung’un Nargothrond’daki
sözleriyle alay ederek bağırdı: “Selam, Morgoth’un Solucanı! Bir daha
karşılaştığımız iyi oldu! Şimdi öl ve karanlık götürsün seni! Húrin’in oğlu
Túrin’in intikamı böylece alınmış oldu.” Sonra kılıcı çekip çıkardı ve o bunu
yaptığında kılıcın ardından kara kanlar fışkırdı ve Túrin’in eline döküldü;
Túrin’in eti zehirle yandı, öyle ki, Túrin acıyla haykırdı. Bunun üzerine
Glaurung kıpırdandı ve uğursuz gözlerini açıp Turambar’a öyle bir kötülükle
baktı ki, Turambar’a, bir okla vurulmuş gibi geldi ve hem bu yüzden, hem de
elinin acısı yüzünden düşüp bayıldı ve ejderhanın yanında ölü gibi yattı ve
kılıcı da altında kaldı.
Brandir hayretle kalakaldığında, Níniel hızla ondan uzaklaştı
ve Brandir onun arkasından seslendi: “Dur, Níniel! Yalnız gitme! Ne bulacağını
bilmiyorsun. Ben de seninle geleceğim!”
Níniel, dumanları tüten yıkıntıların arasından koşup,
Turambar’ın yanına vardı.
“Turambar, Turambar, geri gel! Beni duy! Uyan! Benim,
Níniel. Ejderha öldü, öldü ve yanında yalnızca ben varım.” Ama Turambar yanıt
vermedi. Brandir onun feryadını duydu, çünkü yıkıntıların kenarına gelmişti;
ama Níniel’e doğru adım atarken, yerinde kalakaldı. Çünkü Níniel’in feryadı
üzerine Glaurung son bir kez kıpırdanmış, bedeninden bir ürperti geçmişti ve
kötücül gözlerini araladı ve inleyerek konuşurken ay ışığı gözlerinden yansıdı:
“Selam, Húrin’in kızı Niënor. Sondan önce bir kez daha
karşılaştık. Sonunda ağabeyini bulduğun için sevin. Artık onu tanıyorsun:
arkadan bıçaklayan, düşmanlarına hain, dostlarına vefasız, soydaşları için bir
bela, Húrin oğlu Túrin!
Ama yaptıkları arasında en kötüsünü, kendi içinde
hissedeceksin.”
Bunun üzerine, Niënor vurulmuş gibi oturakaldı, ama Glaurung
öldü ve ejderhanın ölümüyle birlikte onun habis perdesi kalktı ve Niënor’un
hafızası gün gün berraklaştı, Haudh-en-Elleth’in üzerine uzandığı günden sonra
olanları da unutmamıştı. Ve tüm vücudu dehşet ve ıstırapla sarsıldı. Ama bütün
bunları işitmiş olan Brandir perişan olmuş, bir ağaca yaslanmıştı.
Túrin’e bakarak haykırdı: “Elveda, ey iki kez sevdiğim! A
Túrin Turambar turún’ ambartanen: yenik düşmüş kaderin efendisi! Ey öldüğü için
mutlu olan!” Sonra, onu ele geçiren acı ve dehşetle perişan halde, çılgınca
oradan kaçtı…
Hızla Cabed-en-Aras’ın kıyısına geldi, orada durdu ve
bağırarak gürültülü sulara baktı: “Ey su! Húrin kızı Níniel Niënor’u al;
Morwen’in Yaslı, Yaslı kızını! Beni al ve Deniz’e götür!”
Sonra kendini aşağı attı: karanlık uçurum beyaz lekeyi
yuttu, ırmağın kükremesi feryadını boğdu.
“…Kaderlerinin kara gölgesini Brethil’e getirdiler.
Sonlarını burada buldular ve bu topraklar bu ızdırabı atamayacak bir daha.
Artık buraya Brethil demeyin, Halethrim diyarı demeyin, Sarch nia Chîn Húrin,
yani Húrin’in Çocuklarının Mezarı deyin!”
Túrinin Ölümü
Glaurung öldüğünde kara baygınlığı geçti ve bir kez daha
derin derin nefes almaya başladı
Túrin, zaferini ve elindeki yakıcı zehri hatırlayarak ayağa
fırladı.
…sabahın gri ışığında Nen Girith’e geldi
Sonra, bunun Túrin’in huzursuz ruhu olduğunu sanarak dehşete
kapıldılar ve kadınlar haykırarak gözlerini kapattı.
Níniel nerede?
Ama insanlar yüzlerini ondan çevirdiler ve Brandir sonunda,
“Níniel burada değil,” dedi.
“…Húrin oğlu Túrin ve seni bir daha görmemek için kendini
Cabed-en-Aras’a fırlattı. Níniel! Níniel, ha? Hayır, Húrin kızı Niënor.”
Gurthang’ı kaldırdı, Brandir’i biçti ve öldürdü.
Sonra Túrin aklını yitirmiş gibi yabani ormana daldı, bir
Orta Dünya’ya ve tüm insan hayatına küfrediyor, bir Níniel’e yakarıyordu.
Mablung onu selamladı
…bana ailemden haber verin.
“Ey güzel Niënor! Demek Doriath’tan ejderhaya ve ejderhadan
bana kaçtı. Talihin ne tatlı bir lütfu! Böğürtlen kadar esmerdi, saçları simsiyahtı
ve bir elf çocuğu kadar narindi, başkasıyla karıştırmak imkânsızdı!”
Sonra, rüzgâr gibi kaçtı onlardan ve elflerin içi hayret ve
korkuyla doldu.
Túrin onlardan önce koşup Cabed-en-Aras’a vardı
Túrin kabzayı yere yasladı ve kendini Gurthang’ın ucuna
fırlattı ve kara kılıç onun canını aldı.
Ve bütün bunlar bittiği zaman, elf ve insan ozanları ağıt
yaktı, Turambar’ın yiğitliğini ve Níniel’in güzelliğini anlattılar.
Túrin ile Niënor’un ölümlerinden sonra, Morgoth kötü amacını
daha da ilerletmek için Húrin’i tutsaklıktan salıverdi. Húrin dolana dolana
Brethil Ormanı’na vardı ve akşam vakti Teiglin Geçitlerine, Glaurung’un
yakıldığı yere, Cabed Naeramarth’ın kenarına dikilmiş büyük taşa geldi.
…taşın gölgesinde, dizleri üzerine çöküp eğilmiş biri vardı.
“Eledhwen! Eledhwen!” diye haykırdı Húrin; ve Eledhwen
kalkıp, öne doğru sendeledi, Húrin onu yakalayıp kollarına aldı.
“Sonunda geldin,” dedi Morwen. “Çok uzun zaman bekledim.”
“Ama geç kaldın,” dedi Morwen, “çok geç. Onları kaybettik.”
“Biliyorsan, anlat bana! Kızımız oğlumuzu nasıl buldu?”
Ama Húrin yanıt vermedi ve Morwen’i kollarına alarak taşın
yanına oturdu ve bir daha konuşmadılar. Güneş battı ve Morwen içini çekerek
Húrin’in elini tuttu ve kıpırtısız kaldı ve Húrin onun öldüğünü anladı.
…
The Children of Húrin
Türkçeleştiren: Niran Elçi
İthaki Yayınları, 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder