Thomas
Bernhard - Amras Watten
Hastalığın özü
hayatın özü kadar karanlıktır.
Novalis
Ebeveynimizin intiharından sonra (…) banliyömüz Amras'ın
sembolü olan kulede kilitli kalmıştık.
…akıl hastanesine yollanmayıp (…) birçok insanın, benim de
bildiğim o korkunç kaderini paylaşmak zorunda kalmayışımızı sadece dayımızın
nüfuzuna borçluyuz.
Ebeveynimizden farklı olarak biz hala ölmemiştik...
Walter'in doğuştan, annesinden miras kalan, kemik şişliğinin
ilerlettiği, onu zaman zaman yıldırım misali tüketen, son aylarda tamamen
kesilen, şimdiyse kulede, başımıza gelen şeyin feci baskısıyla tekrar
nüksedebilecek nöbetlerinden korkmuştuk ...
…öyle geliyordu ki sanki benim doğabilimim bizim için
ebeveynimizle ölmüş, sanki ebeveynimizle beraber intihar etmişti ... sanki
Walter'in müziği de o zamandan beridir ölüydü…
Ebeveynimizle, tam da onlar bizi asla şaşırtmadıkları, bizi
hep kendi halimize bıraktıkları için, onların terbiyesi olmadan değil tabii,
çok serbest ve bu yüzden de katı bir terbiyeyle, çok içten bir bağlantısı olan
çocukluğumuz ... bu haftalarda hiç olmadığı kadar hatırımızdaydı ...
Halen sağ olduğumuza şaşırıyorduk ... halen var olduğumuza,
yeniden var olmaya cesaret edebilmemize, ebeveynimizle beraber dünyadan göçüp
gitmemiş olduğumuza ... halen dönüşümle meşgul olmayışımıza ... Ölmeye hazırdık
... tamamen ebeveynimizin hükmüne güvenmiş, babamıza kulak kesilmiştik ...
Ölümümüz hakkında kendimizden emindik ... ölemedik
…kardeşim epilepsi koltuğuna, ben de, adeta ceza gibi, onun
yanına, köpek pozisyonunda oturur oturmaz, kardeşim rahatlıyordu ...
Walter'e her yardım edişim beni zayıflatıyordu ...
Cambaz kadın
Bilimler beni bozmamış olsa, onun ortasında dünyamı
durdurabilirdim. Daha söz konusu bile olmamışken onu teorilerim için
kullanabilir, istismar edebilir, sonuca vardırabilirdim. Buna onun da benim de
aklımız ermiyordu ...
Trajedi, hep sadece bir trajedi denemesi olmuş trajedinin
trajedisi.
…beynimin harekete geçme yoksulluğundan kaçtığımı görüyordum
... sürekli ve daima o köylü suratının, yanaşmaların, zayıf ve genç suratın
arkasında ... gezindiğim yerin arka planında ... ön planı … geziyor ve gezer
gibi yapıyordum ... gezecek halim yoktu artık,
Walter'in 'Cümleleri'
Ölümün maddesi olan şey...
Bütün yaşam: ben ben olmak istemiyorum, Ben olmak istiyorum,
ben olmak değil...
Benim talihsiz baharım ...
Bir erkek kardeş daimi bir oyunbozandır.
Ölüm tek kelimeyle canımı ısırıyor ve beni ayağa
kaldırmıyor.
…kardeşimin cenazesi nihayetinde, Innsbruck kilise
makamlarının istememesine rağmen yapıldı (s. 46).
…kimse ölümcül hastalığa yakalandığının farkına varmıyor ...
yoksa hayat dayanılmaz olur
Penceremin önündeki ölü karganın uzun süreli manzarası.
Hızla geri savrulan bir dal korkutur seni ... senin için
ölümcül olan o yerde günlerce sancı.
…
WATTEN
Bir Miras
Vasimin ölümünden sonra benimle amcaoğlum arasında yarı
yarıya paylaştırılan Oelling arazisinin satışından (…) büyükçe bir meblağ geçti
elime,
(paranın bir buçuk milyonunu yeni tahliye olmuş ceza
mahkûmlarının umutsuz durumlarını inceleyen bir doktora bağışladı)
Korkutucu bir tekdüzelikle son yirmi yıl şu yolu yürüdüm:
baraka, çürük çam, çakıllık, çürük çam, baraka.
Her gün çakıllığa, çarşambaları watten oynamaya.
Kalabalık kendini ona yüzde yüz teslim etmiş bir insanı
yabancı bir cisimmiş gibi acımadan dışarı atar. Kalabalığı işitince kalabalığa
ait olmuyorum, kendimi işitince, kendime ait oluyorum. Kalabalık beni dışarı
attığından, benim için hala cazipken kendi içimde bir ölüm aramaktan başka
şansım yok.
Söylenen her şey yalan, hakikat bu, saygıdeğer beyefendi, bu
lakırdı müebbet zindanımızdır. Zaman zaman kendime ciddiyetle diyorum ki, her
şey yalnızlıkla, yalnızlaşmayla, kendimle bir aldatmaca sadece. Hakikatten
yalana, yalandan da hakikate varıyorum, kendimden alçalmaya varmam gibi. Amacın,
diyorum kamyoncuya, ne olduğunu sormaktan çoktan vazgeçtim, çünkü baştan
beridir biliyordum ki bu sorgular ancak çaresizliğe, belli şartlarda da
alçaltıcı bir daimi çılgınlığa çıkar. Daima sormak daimi çılgınlık demektir (s.
75).
Sanayi her şeyi göz için ve kitlelerin kötü zevki için
yapıyor, anlıyor musunuz! Hem, görüyor musunuz, ayakkabılarımdaki tokalar da,
iki üç defa açıp kapadıktan sonra koptu, bu yüzden yeni toka yaptırdım (s. 81).
İnsan sanır ki filozof, nesnesinin yani felsefenin
üstesinden gelebilir, oysa onun, nesnesinden hiç haberi yoktur. Ama aslında
hiçbirimiz nesneler hakkında bir şey bilmeyiz. Tabiat bir kimseden önce
davranınca (…) tabiat birini bitirince, bitirmek zorunda olunca, göz açıp
kapayana dek canlı birini ölü birine dönüştürünce, ki bu bir şey ifade etmez,
(…) Sana her şeyi açıklayıp ömrün boyunca içini rahatlatabilir, ama son
tahlilde hiçbiri bana bir şey açıklayamadı, en ufak şeyi bile açıklayamadı,
hiçbiri içimi rahatlatmadı, en gülünç meselede bile rahatlatamadı, aksine, diyorum,
gerçekten de zamanla gittikçe büyüyen bir huzursuzluğa kapıldım. Tabiatıyla
artık kimseye hiçbir şey sormuyorum (s. 85).
…
Türkçeleştiren: M. Sami Türk
Yapı Kredi Yayınları, 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder