14 Aralık 2019 Cumartesi

Amras - Watten


Thomas Bernhard - Amras Watten

Hastalığın özü hayatın özü kadar karanlıktır.
Novalis
 
Ebeveynimizin intiharından sonra (…) banliyömüz Amras'ın sembolü olan kulede kilitli kalmıştık.
…akıl hastanesine yollanmayıp (…) birçok insanın, benim de bildiğim o korkunç kaderini paylaşmak zorunda kalmayışımızı sadece dayımızın nüfuzuna borçluyuz.
Ebeveynimizden farklı olarak biz hala ölmemiştik...

Walter'in doğuştan, annesinden miras kalan, kemik şişliğinin ilerlettiği, onu zaman zaman yıldırım misali tüketen, son aylarda tamamen kesilen, şimdiyse kulede, başımıza gelen şeyin feci baskısıyla tekrar nüksedebilecek nöbetlerinden korkmuştuk ...

…öyle geliyordu ki sanki benim doğabilimim bizim için ebeveynimizle ölmüş, sanki ebeveynimizle beraber intihar etmişti ... sanki Walter'in müziği de o zamandan beridir ölüydü…

Ebeveynimizle, tam da onlar bizi asla şaşırtmadıkları, bizi hep kendi halimize bıraktıkları için, onların terbiyesi olmadan değil tabii, çok serbest ve bu yüzden de katı bir terbiyeyle, çok içten bir bağlantısı olan çocukluğumuz ... bu haftalarda hiç olmadığı kadar hatırımızdaydı ...

Halen sağ olduğumuza şaşırıyorduk ... halen var olduğumuza, yeniden var olmaya cesaret edebilmemize, ebeveynimizle beraber dünyadan göçüp gitmemiş olduğumuza ... halen dönüşümle meşgul olmayışımıza ... Ölmeye hazırdık ... tamamen ebeveynimizin hükmüne güvenmiş, babamıza kulak kesilmiştik ... Ölümümüz hakkında kendimizden emindik ... ölemedik

…kardeşim epilepsi koltuğuna, ben de, adeta ceza gibi, onun yanına, köpek pozisyonunda oturur oturmaz, kardeşim rahatlıyordu ...

Walter'e her yardım edişim beni zayıflatıyordu ...

Cambaz kadın
Bilimler beni bozmamış olsa, onun ortasında dünyamı durdurabilirdim. Daha söz konusu bile olmamışken onu teorilerim için kullanabilir, istismar edebilir, sonuca vardırabilirdim. Buna onun da benim de aklımız ermiyordu ...

Trajedi, hep sadece bir trajedi denemesi olmuş trajedinin trajedisi.

…beynimin harekete geçme yoksulluğundan kaçtığımı görüyordum ... sürekli ve daima o köylü suratının, yanaşmaların, zayıf ve genç suratın arkasında ... gezindiğim yerin arka planında ... ön planı … geziyor ve gezer gibi yapıyordum ... gezecek halim yoktu artık,

Walter'in 'Cümleleri'
Ölümün maddesi olan şey...

Bütün yaşam: ben ben olmak istemiyorum, Ben olmak istiyorum, ben olmak değil...

Benim talihsiz baharım ...

Bir erkek kardeş daimi bir oyunbozandır.
Ölüm tek kelimeyle canımı ısırıyor ve beni ayağa kaldırmıyor.

…kardeşimin cenazesi nihayetinde, Innsbruck kilise makamlarının istememesine rağmen yapıldı (s. 46).

…kimse ölümcül hastalığa yakalandığının farkına varmıyor ... yoksa hayat dayanılmaz olur

Penceremin önündeki ölü karganın uzun süreli manzarası.
Hızla geri savrulan bir dal korkutur seni ... senin için ölümcül olan o yerde günlerce sancı.

WATTEN
Bir Miras

Vasimin ölümünden sonra benimle amcaoğlum arasında yarı yarıya paylaştırılan Oelling arazisinin satışından (…) büyükçe bir meblağ geçti elime,

(paranın bir buçuk milyonunu yeni tahliye olmuş ceza mahkûmlarının umutsuz durumlarını inceleyen bir doktora bağışladı)

Korkutucu bir tekdüzelikle son yirmi yıl şu yolu yürüdüm: baraka, çürük çam, çakıllık, çürük çam, baraka.
Her gün çakıllığa, çarşambaları watten oynamaya.

Kalabalık kendini ona yüzde yüz teslim etmiş bir insanı yabancı bir cisimmiş gibi acımadan dışarı atar. Kalabalığı işitince kalabalığa ait olmuyorum, kendimi işitince, kendime ait oluyorum. Kalabalık beni dışarı attığından, benim için hala cazipken kendi içimde bir ölüm aramaktan başka şansım yok.

Söylenen her şey yalan, hakikat bu, saygıdeğer beyefendi, bu lakırdı müebbet zindanımızdır. Zaman zaman kendime ciddiyetle diyorum ki, her şey yalnızlıkla, yalnızlaşmayla, kendimle bir aldatmaca sadece. Hakikatten yalana, yalandan da hakikate varıyorum, kendimden alçalmaya varmam gibi. Amacın, diyorum kamyoncuya, ne olduğunu sormaktan çoktan vazgeçtim, çünkü baştan beridir biliyordum ki bu sorgular ancak çaresizliğe, belli şartlarda da alçaltıcı bir daimi çılgınlığa çıkar. Daima sormak daimi çılgınlık demektir (s. 75).

Sanayi her şeyi göz için ve kitlelerin kötü zevki için yapıyor, anlıyor musunuz! Hem, görüyor musunuz, ayakkabılarımdaki tokalar da, iki üç defa açıp kapadıktan sonra koptu, bu yüzden yeni toka yaptırdım (s. 81).

İnsan sanır ki filozof, nesnesinin yani felsefenin üstesinden gelebilir, oysa onun, nesnesinden hiç haberi yoktur. Ama aslında hiçbirimiz nesneler hakkında bir şey bilmeyiz. Tabiat bir kimseden önce davranınca (…) tabiat birini bitirince, bitirmek zorunda olunca, göz açıp kapayana dek canlı birini ölü birine dönüştürünce, ki bu bir şey ifade etmez, (…) Sana her şeyi açıklayıp ömrün boyunca içini rahatlatabilir, ama son tahlilde hiçbiri bana bir şey açıklayamadı, en ufak şeyi bile açıklayamadı, hiçbiri içimi rahatlatmadı, en gülünç meselede bile rahatlatamadı, aksine, diyorum, gerçekten de zamanla gittikçe büyüyen bir huzursuzluğa kapıldım. Tabiatıyla artık kimseye hiçbir şey sormuyorum (s. 85).
Türkçeleştiren: M. Sami Türk
Yapı Kredi Yayınları, 2013


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder