Osamu
Dazai - Batan Güneş
Anne hafif bir çığlık attı. Yemek odasında çorbasını
içiyordu. Tabağına bir şey düştü sandım.
Yılan hikâyesini anlatsam mı? Dört beş gün sonra, bir
öğleden sonra, çocuklar bahçe duvarının dibinde bir düzine yılan yumurtası
buldular. Engerek yumurtası olduğunda ısrar ediyorlardı. Kendi kendime,
bahçemize on iki engerek dadanırsa, çok dikkatli olmadan bahçede
dolaşamayacağımızı düşündüm. Bunun üzerine çocuklara: "Yumurtaları
yakalım," dedim.
…babamın öldüğü akşam, gölün kenarındaki bütün ağaçlara
yılanlar dolanmıştı.
Anne, yılan yumurtalarını yaktığımı anlayınca, bunun bize
uğursuzluk getireceğini düşünmüş olmalı. Bunun farkındaydım ve korkunç bir şey
yaptığım duygusuna kapıldım.
Japonya'nın kayıtsız teslim olduğu yılın Aralık ayında,
Tokyo'da Nishikata Sokağı'ndaki evimizden çıkıp, İzu'daki daha çok Çin
mimarisini andırır evimize geçtik.
Ertesi gün, tahmin ettiğim gibi, Anne gerçekten hasta oldu.
Anne ağlamaya başladı.
- Ölmekten daha iyi, yapacak bir şeyim yok. Babanın öldüğü bu
evde ölmek istiyorum.
Gerçekten de, taşınmak söz konusu olduğunda, düşüncesi bile
bana kötü geldi.
Tanrı beni öldürdü, sonra önceki halimden tamamıyla değişik
bir insan yarattıktan sonra tekrar canlandırdı.
Yılan yumurtaları olayından sonraki günlerde, uğursuzluk
sayılabilecek belirtiler, Annenin mutsuzluğunu artırdı, ömrünü kısalttı.
Yangın var! Yangın var! Çabuk kalkın! Evimiz yanıyor.
Bir yangına neden olabilme onursuzluğuna sahip olduğumdan
beri, kanımın renginin daha koyu olduğunu ve her geçen gün şişman bir köylü
kadına dönüştüğümü hissediyorum.
Bugün beni izlediği sırada aniden:
- Derler ki, yaz çiçeklerini sevmeyenler yazın ölürmüş,
dedi. Acaba doğru mu?
- Beni aldattınız Anne. Beni aldattınız. Naoji dönene kadar
beni kullandınız. Size hizmet ettim ve şimdi bana gereksiniminiz kalmadığı
için, "git prenslere hizmetçilik et” diyorsunuz…
Düşünüyorum da, mutluluğumuzun son kırıntıları işte o günler
son ışınlarını salıyorlardı.
Naoji Güney Pasifik'ten döner dönmez, cehennem hayatı
başladı.
…bir defter çıkardım.
Kapağında "Akşam Yüzleri Notları" yazılıydı...
Notlar, Naoji'nin uyuşturucu kullandığı günlerden kalma olmalıydı...
Diri diri yanmış gibiyim. Ne denli acı verse de, en
basit... “canım acıyor" sözlerini söyleyemeyecek durumdayım. İnsan yaşamında
benzeri olmayan şu cehennem sezgisini atmamayı denememek...
Her şey ters gidiyor.
Bu aslında, intihar etmekten başka işim kalmadığını
göstermez mi?
Mektup, buna benzer bir şeydi. Kardeşimin dediklerini yaptım
ve O Saki ile parayı Bay Uehara'ya gönderdim. Ama Naoji'nin mektubunda verdiği
sözler, her zamanki gibi yalandı (Naoji, uyuşturucu “ihtiyacı” için eczaneye
epeyi borçlanmış).
Bir gece, kocam karnımdaki çocuğun Hosoda'dan mı olduğunu
sordu. O kadar korktum ki, bütün vücudum titremeye başladı.
Çocuk, doğumda öldü. Hastalandım. Evlilik hayatım sona erdi.
Yaşamımın çürüdüğünü görüyorum ve bunun için korkuyorum.
Gelecek yıl otuz yaşında olacağım. Düşünmeden elimle ağzımı
kapattım. “Otuz yaş! Genç kızlık kokusu kadında, yirmi dokuz yaşına kadar
sürer."
"Asla âşık olmamalısınız. Aşk size mutsuzluk
verecektir... Sevecekseniz, yaşlandığınızda, otuz yaşı geçtiğinizde
sevin."
"Sizi özlüyorum. Belki de aşk budur ve bu yolumu
öylesine şaşırttırıyor ki gözyaşı krizine tutuluyorum. Siz, diğer erkeklerden
farklısınız. Ben, Martı'daki Nina gibi, bir yazara aşık değilim.
Sizden bir çocuk istiyorum.
"Eğer çok çok önceleri, ikimiz de bekar olduğumuzda,
tanışmış olsaydık, belki de evlenirdik ve bugünkü acıları çekmez olurdum; ama
sizinle asla evlenmemeye karar verdim.
Metresiniz olmayı kabul ediyorum. (Bu sözcükten nefret
ediyorum ama tam "arkadaşınız" diyecekken bunun genelde metres
sözcüğü ile aynı anlama geldiğini anladım ve onu açıkça söylemeyi yeğledim)
Metresliğin nankör bir iş Olduğunu biliyorum. Beğenilmekten vazgeçildiği anda
terkedildiğini ve hangisi olursa olsun erkeğin, eninde sonunda, altmışına
yaklaşırken, karısına döndüğünü biliyorum.
.
Anne gülümsedi:
- Kazuko. Sen kötü bir kızsın. Bu evliliğin olanaksız
olduğundan bu denli emin idiysen, neden onu saatlerce tutup, hoşlanarak sohbet
ettin? Buna neyin sebep olduğunu anlayamıyorum.
- Ah! Çünkü konuşma ilginçti. Çok başka şeylerden konuşmak
istedim. Bilirsiniz, pek çekingen değilimdir.
O yaz ona üç mektup gönderdim. Hiçbir yanıt gelmedi. O
günler, başka hiç bir şey yapamayacağım duygusuna kapılmıştım ve o üç mektuba,
kalbimde ne varsa koymuştum.
- Bu hastalık ölümcül olabilir. Bilmeniz daha iyi olur.
Ömrümde ilk kez, dünyanın bin çeşit bahtsızlığının ördüğü
umutsuzluk duvarı karşısında insan gücünün çaresizliğini keşfediyordum.
- Dünyayı tanımıyorum.
Anne başını çevirdi. Alçak sesle, kendine konuşur gibi:
- Ben de dedi. Onu bilip anlayan var mı diye düşünüyorum.
Hepimiz, ne denli yaşlanırsak yaşlanalım, çocuk kalıyoruz. Hiçbir şey
anlamıyoruz.
- Canın çıkmış olmalı, dedi.
Sesi bir soluktan farksızdı. Yüzü o kadar canlıydı ki,
ışıldar gibiydi. Dayıyı görünce sevindi diye düşündüm. Annenin son söylediği
sözler bunlar oldu.
Savaş başlıyor.
Sonsuza dek acı çekemem. Mutlaka savaşmam gereken bir şey
olmalı. Yeni bir töre? Hayır.
Yaşamını bulan onu kaybedecektir; benim için yaşamını
yitiren, onu bulacaktır.
Aşkın, hazin hazin noktalanışı... Bay Uehara, gözleri
kapalı, beni kollarına aldı. Tamamıyla yanılmışım. Bir köylü çocuğundan başka
ne beklenir?
Onu bırakamam.
- Şimdi mutluyum. Dört duvarımdan korku sesleri gelse de,
mutluluğum doyum noktasına ulaştı. O kadar mutluyum ki hapşırabilirim.
Bay Uehara gülmeye başladı.
- Ama çok geç. İşte şafak söküyor.
- İşte sabah.
O sabah, kardeşim Naoji intihar etti.
Naoji'nin vasiyeti.
Sevgili ablam;
Yapılacak bir şey yok. Gidiyorum. Yaşamaya neden devam
edeyim?
Devam etmek için bir şey eksik.
Bütün insanlar aynıdır.
Ne aşağılayıcı bir düşünce! İnsanları aşağılarken,
kendini de aşağılayan düşünce, öylesine gurursuz ve her türlü çabayı öylesine
yok edici ki...
Kazuko.
Ölmem daha iyi. Yaşamayı beceremiyorum,
Dün akşamki Sarhoşluğum tamamıyla geçti. Ayık ölüyorum.
Bir kez daha elveda!
Kazuko.
Ben bir soyluyum.
…
Türkçeleştiren: Esin Talu Çelikkan
Yapı Kredi Yayınları, 3. Baskı, Ekim 1995
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder